Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/289 E. 2023/38 K. 24.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/289 Esas
KARAR NO :2023/38

DAVA:Bankalarca Kullandırılan Ticari Kredilerden Ve Ticari Kredili Mevduatlardan Kaynaklanan Davalar (Menfi Tespit)
DAVA TARİHİ:22/04/2022
KARAR TARİHİ:24/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan Bankalarca Kullandırılan Ticari Kredilerden Ve Ticari Kredili Mevduatlardan Kaynaklanan Davalar (Menfi Tespit) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; davalı ile dava dışı … İnş. Yemek.Tem. Hizm. San. Ve Tic. Ltd. Şti. arasında 26/01/2016 tarihinde Genel Kredi Sözleşmesi yapıldığını, müvekkillerden … iş bu sözleşmede kefil olarak yer aldığını, kredi borcunun ödenmemesi üzerine davalı tarafından asıl borçlu ile müvekkilleri hakkında …. İcra Müdürlüğü’nün 2017/… Esas sayılı takip dosyası ile icra takibi başlatılmış olduğunu, müvekkilleri hakkında haciz işlemi yaptırmış olduğunu, bankalardaki hesaplarına ve maaşlarına haciz koyduğunu, takibin derdest olduğunu, Genel Kredi Sözleşmesi’nde kefil olarak gösterilen müvekkillerinin kredi borcundan ve sözleşmeden dolayı sorumlu tutulmaları T.B.K. 583 gereği mümkün olmadığını, icra dosyasına sunulan Kredi Sözleşmesi incelendiğinde açıkça görüleceği üzere kefalet sözleşmesinde kefilin sorumlu olduğu azami miktar ile kefalet tarihinin açıkça yazılmadığını, müvekkillerinin kendi el yazıları ile de bu hususların teyid edilmediğinin görülmekte olduğunu, T.B.K. 583. maddesindeki düzenlemeye aykırı olarak tanzim edilen kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğunu, buna dayalı olarak müvekkillerinin borç altına girmemiş olduklarını, icra takibinde borçlu olarak gösterilen müvekkillerinin …’ın ise kefalet sözleşmesinde imzası dahi olmadığını, buna rağmen borçtan sorumlu tutulmasının hukuksal bir temeli olmadığını, kabul anlamına gelmemek üzere; müvekkillerinin kefaletinin geçerli olduğu sonucuna varılsa dahi kefillerin hesap kat tarihine kadar işlemiş faizlerden sorumlu tutulmalarının hukuken mümkün olmadığını, icra dosyasına sunulan kat ihtarında ana para borcu olarak 252.380-TL Faiz 17.113,40-TL , Bsmv 855,65-TL talep edilmiş olduğunu, burada talep edilen faiz ve Bsmv miktarı olan 17.969,05-TL nin kefillerden istenmesinin yasal dayanağı olmadığını, yukarıda açıklanan nedenlerle; müvekkili …’ın kefalet sözleşmesinde imzasının dahi olmadığını, diğer müvekkillerinin de kefaletlerinin T.B.K. 583. Maddesinde emredilen şartları taşımamakta olduğunu, keza sorumlu olsalar dahi kefalet sorumluluğunun üstünde faiz talebinde bulunulduğunu, davalı tarafın haksız takip ile müvekkiller hakkında haciz işlemi yaptırmış, bankalardaki hesaplarına ve maaşlarına haciz koymuş, büyük mağduriyet yaşamalarına sebep olduğunu, takipteki haksızlığı açık olan davalının iyi niyetli hareket ettiğinden söz edilemediğini, aksine kötüniyetle hareket ettiğini, bu nedenle İİK 72/4 gereği tazminat talebinde bulunduklarını, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ile dava ettiği görüldü.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; davacıların, arabulucuya başvurmadan huzurdaki davayı ikame etmiş olup, huzurdaki davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerekeceğini, borcun varlığını açıkça kabul etmiş olup, huzurdaki davayı açmakta hiçbir hukuki yararları bulunmamakta olduğunu, davacıların son derece kötüniyetli hareket etmekte olduğunu, huzurdaki davanın, davacıların tarafından müvekkili bankanın haklı alacağını tahsil etmesini engellemek amacı ile icra takibinin kesinleşmesinin üzerinden 5 yıl, kefil oldukları tarih üzerinden 6 yıl gibi oldukça uzun bir zaman geçtikten sonra kötü niyetli olarak ikame edildiğini, davacıların iddiaları haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu,
davacıların TBK m. 583’te sayılan şekil şartlarına uygun olarak kefalet verdiklerini, davacıların hesap kat tarihine kadar işlemiş faizlerinden sorumlu olduklarını, bilindiği üzere; süresi içerisinde itiraz edilmeyen hesap kat ihtarnamesinin 2004 sayılı icra iflas kanunu’nun 68/b maddesinde belirtilen belgelerden sayılmakta olduğunu, bu sebeple, ihtarname içeriği (alacak, faiz oranı vb.) kesinleşmiş olduğunu, davacıların, tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekmesi gerektiğini, oysa huzurdaki dava konusu somut olayda; haksız ya da kötü niyetli takip şartlarından hiçbirisinin mevcut olmadığını, zira kefalet sözleşmesinin şekil şartlarına uygun olup müvekkili bankanın söz konusu icra takibini başlatarak, hukuki yollarla haklı alacağını tahsil yoluna gitmiş olduğunu, davacıların ödeme emrine de süresinde itiraz etmediklerini, davacıların aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekmekte olduğunu, yukarıda açıklanan nedenlerle; haksız, hukuka aykırı ve mesnetsiz iddialarla ikame edilmiş olan huzurdaki davanın ve davacıların tüm taleplerinin reddini, davacıların, ayrı ayrı alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödenmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ile cevap verdiği görüldü.
DELİLLER VE GEREKÇE;
….İcra Müdürlüğü’nün 2017/… E. sayılı dosyası, Genel Kredi Sözleşmesi, hesap kat ihtarnamesi, hesap ekstresi, banka kayıtları, ticari defter ve belgeler, ve dayanılan diğer deliller celp edilip incelenmiş ve tüm deliller toplanmıştır.
Dava, menfi tespit davasıdır.
….İcra Müdürlüğü’nün 2017/… E. sayılı dosyası celp edilip incelendiğinde, davalı banka tarafından, dava dışı… Temz.Hiz.San. ve Tic. Ltd.Şti. ve davacılar taraflar arasındaki mevcut sözleşmeden kaynaklı olarak, asıl alacak ve işlemiş faiz olmak üzere toplam 282.559,30-TL. üzerinden ve asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte tahsili amacıyla genel haciz yolu ile icra takibi yapıldığı anlaşılmıştır.
Davacılar, 26/01/2016 tarihli genel kredi sözleşmesinde, davacılar …’ın kefalet sorumluluk tutarlarının, kefalet tarihinin açıkça yazılmadığı ve yazıların kendilerine ait olmadığı, davacı … sözleşmedeki imzanın kendisine ait olmadığı iddiası ile davalıya borçlu bulunmadıklarının tespitini talep etmişlerdir.
İhtilaf, taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmesindeki mevcut yazı ve imzaların davacılara ait olup olmadığının tespiti konusundan kaynaklanmakta olup, imza ve yazı incelemesinin tespiti için belgelerin incelenmesi hukuk dışında özel ve teknik bilgiyi gerektiren haller olduğundan 6100 sayılı HMK m.266 gereği mahkemenin tarafların talebi yahut kendiliğinden vereceği karar ile bu hususların bilirkişiye tespit ettirilmesi mümkündür.
Mahkememizin, 04/10/2022 tarihli celsesinin, 5,6 ve 7 nolu ara kararları ile davacılar vekiline, müvekkillerinin imza ve yazı incelemesine esas belgeleri sunması veya hangi kurumlarda olduğuna dair beyanda bulunması ve müvekkillerinin imza ve yazı örneklerinin alınması için duruşma gün ve saatinde hazır etmesi için kesin süre verilmiş ve kesin sürenin sonuçları hatırlatılmış, davacı asillere imza ve yazı örneklerinin alınması için duruşma gün ve saatinde hazır bulunmaları aksi takdirde imza ve yazı incelemesi isteminden vazgeçmiş sayılacakları ihtarını içerir meşruhatlı davetiye tebliğ edilmiş, ancak verilen kesin süreye rağmen duruşma gün ve saatinde davacı asiller hazır olmamış, davacı vekilince imza incelemesine esas belge asıllarına ilişkin beyanda bulunulmadığı anlaşılmıştır.
Mahkememizce, kesin süreye ilişkin verilen ara kararda, yapılacak işlemler ve kesin süre, hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanmış, kesin süreye uymamanın doğuracağı sonuç açık bir şekilde anlatılmış ve bunlara uyulmaması durumunda imza ve incelemesi isteminden vazgeçmiş sayılacağı hususu davacı vekiline ve davacı asillere ihtar edilmiştir. Davacı vekilince verilen kesin süreye rağmen, imza ve yazı incelemesine esas belge asıllarına ilişkin beyanda bulunulmaması, davacı asillerin imza örneklerinin alınması için hazır olmaması ile dayanılan vakıa ispatsız kalmıştır.
Mahkememizce toplanan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; MK.‘nın 6. maddesi ve HMK.’nın 190. Maddesinde, düzenlenen ispat yükü ilkesine göre; ispat yükü kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.Davacı, HMK.94. madde gereğince, açık ve eksiksiz , kesin süre içerisinde yapılacak olan iş ve işlemlerin teker teker belirtilmiş, ve süreye uyulmamasının sonuçları açıkça anlatılmış ve ihtar edilmiş, verilen kesin süre içerisinde, ara kararları yerine getirmemiş ve iddiasını ispatlayamamış, dava dışı şirket ile davalı banka arasında imzalanan genel kredi sözleşmesi incelendiğinde, davacıların, sözleşmeyi, TBK.583. madde kapsamında belirlenen şekil şartlarına uygun olarak, müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları anlaşılmış açıklanan nedenlerle, davacıların davasının reddine karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacıların davasının reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesine göre hesap edilen 179,90-TL. maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 4.825,41-TL. harcın mahsubu ile fazla alınan 4.645,51-TL. harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 42.558,30-TL. vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacıların yapmış olduğu yargılama masraflarının kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davacılar tarafından yatırılan bakiye gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde davacılara iadesine,
Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı, davacılar vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmek üzere mahkememize hitaben yazılmış, mahkememize verilecek ya da başka mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderilecek bir dilekçe ile gidilebilecek İSTİNAF yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.24/01/2023

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır