Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/236 E. 2023/276 K. 05.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/236 Esas
KARAR NO:2023/276

DAVA:Kefalet Sözleşmesinin Feshi
DAVA TARİHİ:05/04/2022
KARAR TARİHİ:05/04/2023

Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılamasının sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekili mahkememize verdiği dava dilekçesinde özetle; davacı tarafın 2008 yılında … Sanayi ve Ticaret A.Ş. …ve Tic. A.Ş. ve Esin Dayanaklı Tüketim Mal. Tic. Ltd. Şti.’nin davalı banka’nın … Şubesi’nden kullandığı kredilerin teminatı için kefalet sözleşmesi imzalandığını, bu kefalet sözleşmesinden dolayı müvekkilinin ticari yaşamının adeta ipotek alıdığının, anılan (TBK md 598) yasa maddesi gereğince 10 yıllık sürenin geçtiğini, davalı ile yapılan kefalet sözleşmesinin feshi için işbu davanın açılması zorunluluğu doğduğunu belirterek, davalı banka ile yapılan kefalet sözleşmesinin feshine, harç, masraf ve avukatlık ücretlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili mahkememize verdiği cevap dilekçesinde özetle; davacı taraf hakkında, yasal süresi içerisimde …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile 3 adet 1.055.074,29 TL bedelli genel kredi sözleşmeleri ve 12/08/2008 tarihli protokol ile … 3. Noterliği’nin 05/02/2009 tarihli … yevmiye numaraları ihtarnamesine konu ilamsız takip başlatıldığını, TTK 5/A maddesine 06/12/2018 maddesi ile ticari davalarda arabuluculuğun zorunlu hale geldiğini, arabuluculuğa başvurmadan açılan davanın reddi gerektiğini, hak düşürücü ve zamanaşımı defi ve itirazları bulunduğunu, 12/03/2018 tarihli protokolle yeni bir kefalet sözleşmesi imzalandığını, iddiaların gerçeği yansıtmadığını, BK md 154 uyarınca 12/03/2018 tarihinde imzalanan protokol ile on yıllık sürenin kesildiğini, davacı tarafın müşterek ve müteselsil kefil olduğu dosya ile ilgili …. ATM’nin …. sayılı itirazın iptali davası açıldığını ve müvekkilinin lehine sonuçlandığını, icra dosyasında bir çok hukuk ve ceza davasının söz konusu olduğunu, takip ve davalar ile de zamanaşımının kesildiğini belirterek, davacının davasının reddi ile masraf ve avukatlık ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:Eldeki dava, kefalet sözleşmesinin feshi talebine ilişkindir.
Bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 16/11/2022 tarihli bilirkişi raporuna göre; davacının, … Sanayi ve Ticaret A.Ş. …ve Tic AŞ. ve … Mal.Tic.Ltd.Şti’nin Banka’nın … Şubesi’nden kullandığı kredilerine kefil olduğunu, kefaletinin TBK md 598 uyarınca sona erdiğini, davalı bankanın ise, on yıllık sürenin 12.03.2018 tarihli protokol (protokolün 12.03.2008 olduğu, beyanın maddi yanılgıya dayandığı anlaşıldığı) ve ….ATM’nin … E. sayılı itirazın iptali davası ile ….İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı takip dosyasında çok sayıda ceza ve hukuk davasının söz konusu olması nedeniyle zamanaşımının kesildiğini ifade ettiğini, davacı, banka tarafından dava dışı kredi borçlusu …ve Tic A.Ş. tarafından kullanılan krediler nedeniyle imzalanan 3 adet GKS’yi ve 12.03.2008 tarihli protokolü, müşterek borçlu-müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını ve kefaleti nedeniyle hakkında takip yapıldığığını, müteselsil kefaletin, TBK m. 586’ya göre, kefilin, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiği kefalet’ türü olduğu, teselsülün öğretide tam teselsül ve “eksik teselsül” olmak üzere ikiye ayrıldığını, bu ayrıma esas olan fikre göre, müteselsil borcun aynı sebepten doğması halinde tam teselsül, ayrı ayrı sebeplerden doğması halinde ise eksik teselsülün söz konusu ve eksik teselsülde alacak, dolayısıyla talep ve dava haklarının yarışması kabul edildiğini, tam teselsül ile eksik teselsül arasındaki en önemli farkın kendisini zamanaşımının kesilmesinde gösterdiği, tam teselsülde, borçlulardan birine karşı kesilen zamanaşımının, diğerlerine karşı da kesilmiş olacağı, zamanaşımının kesilmesi ile ilgili bu hükmün esasen TBK m 155/1’de açıkça hükme bağlandığını, buna karşılık eksik teselsülde zamanaşımın her borçlu hakkında diğerlerinden bağımsız olduğu ve biri hakkında kesilen zamanaşımının diğerlerini etkilemeyeceğini, zamanın haklar üzerinde hakkı düşüren ve engelleyen iki tür etkisinin bulunduğu kabulüne göre, zamanın, hakkın kullanılmasını zayıflatan, engelleyen etkisinin zamanaşımı olarak kabul edildiğini, zamanaşımında hakkın yok olmadığı ancak, hak sahibinin zamanaşımını ileri sürmesi ile engellendiğini; 6098 sayılı kanun’nun 146.maddesine göre, “kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça , her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir” denildiğini, 818 sayılı kanun’nun 125.maddesinin benzer bir düzenleme içermesi nedeniyle değişikliğin dilin sadeleştirilmesi dışında farklı bir sonucu bulunmadığını, TBK’nun 154. (818 sayılı kanun’nun 133.) maddesinde, zamanaşımının bazı hallerde kesileceğinin kabul edildiğini, maddenin ikinci fıkrasına göre, ” alacaklı tarafından dava açılmışsa, icraya başvurulmuş ise” zamanaşımının kesileceği, kesilen zamanaşımının, kesildiği tarihten itibaren yeniden işlemeye başlayacağını, 6098 sayılı kanun’un yürürlüğüne ilişkin 6101 sK’nun 5.maddesine göre, kanununun yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan hak düşürücü süreler ile zamanaşımı süreleri, eski kanun hükümlerine tabi olmaya devam eder ” hükmünden hareketle, uyuşmazlık konusu kefaletin 818 sayılı kanun’un yürürlükte olduğu dönemde imzalanmış olmasına bağlı olarak 818 sayılı borçlar kanunu’na tabi olacağı ve kefaletin, 818 sayılı kanun’un 125 maddesi uyarınca genel zamanaşımına göre değerlendirilmesinin mahkemenin takdirinde olduğunu, 6098 sayılı kanun’nun 598/3. fıkrası ile gerçek kişiler yönünden getirilen düzenlemenin (Kefalet, on yıldan fazla bir süre için verilmiş olsa bile, uzatılmış veya yeni bir kefalet verilmiş olmadıkça kefil, ancak on yıllık süre doluncaya kadar takip edilebilir.) , mülga 818 sayılı kanun’da yer almadığını, sürenin zamanaşımı süresi olmadığını, kesilmesinin ve durmasının söz konusu bulunmadığını, kefilliğin sona ermesinin ile: etkili olduğunu, fıkrada açıklık olmamakla birlikte; on yılın dolmasından önce kefil hakkında takibe geçilirse ve dava açılır ise, on yıllık süre dolmuş olsa dahi hukuki sürecin sonuna kadar kefaletin geçerli olduğundan takibe devam edilebileceği kabul edileceğini, davalı banka’nın, davacı kefilin, hakkında yapılan ….İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasına itirazı üzerine takibin durduğunu, itirazın …. ATM’nin 01.11.2010 tarihli (… sayılı) kararı ile kaldırılmasından sonra takip işlemlerine yönelik sağlıklı bilgi görülememiş olmakla birlikte, takibin devamına ilişkin işlemlerin, takip sürecinde uygulanacak zamanaşımını keseceğini, zamanaşımının değerlendirilebilmesi açısından ….İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyada yapılan son işlemin tarihinin tespitine göre zamanaşımının mahkemenin takdirinde olduğunu, davacının talebinin ‘takipten sonra işleyen ‘zamanaşımı’ gerekçesiyle kefalete konu sorumluluğunun kalmadığı’ şeklinde değerlendirilmesi halinde bunun İİK md 71’e göre İcra Hukuk Mahkemesi’ne yapılacak şikayet sonucu ‘takibin geri bırakılmasına’ karar verilmesi niteliğinde değil, 6098 sK’nun 598/3 uyarınca ‘kefaletin üzerinden on yıl geçmesi nedeniyle sorumluluğunun kalmadığı’ iddiasına dayandığının kabul edilmesi halinde, davacının müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı genel kredi sözleşmeleri ve protokolün mülga 818 sayılı kanun döneminde düzenlenmiş olması ve yasal takip işlemlerine 6098 sayılı kanun yürürlüğe girmeden önce başlanması nedeniyle 6098 sayılı ile getirilen 598/3. fıkranın uygulanmayacağını, takibe konu borcun bitmemiş bu olması ve takibin düşürülmüş olması halinde son işlem üzerinde on yılı aşan bir süre geçmemiş bulunmasına göre kefalet sorumluluğunun sona ermeyeceğinin mahkememizin takdirinde olduğunu belirterek, davacının delil olarak dayandığı …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyada yapılan son işlemin tarihi üzerinden 10 yıllık süre geçtiği veya takibe konu borcun ödendiğini gösterir delilin tespit edilmediğini, buna göre davacının kefaletten kaynaklanan yükümlülüğünün devam ettiğini mütalaa etmiştir.
6098 sayılı TBK’nın 598. maddesinde “Hangi sebeple olursa olsun, asıl borç sona erince, kefil de borcundan kurtulur.
Borçlu ve kefil sıfatı aynı kişide birleşmiş olursa, alacaklı için kefaletten doğan özel yararlar saklı kalır.
Bir gerçek kişi tarafından verilmiş olan her türlü kefalet, buna ilişkin sözleşmenin kurulmasından başlayarak on yılın geçmesiyle kendiliğinden ortadan kalkar.
Kefalet, on yıldan fazla bir süre için verilmiş olsa bile, uzatılmış veya yeni bir kefalet verilmiş olmadıkça kefil, ancak on yıllık süre doluncaya kadar takip edilebilir.
Kefalet süresi, en erken kefaletin sona ermesinden bir yıl önce yapılmak kaydıyla, kefilin kefalet sözleşmesinin şekline uygun yazılı açıklamasıyla, azamî on yıllık yeni bir dönem için uzatılabilir.” hükmü düzenlenmiştir.
Türk Borçlar Kanunun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir. Dolayısı ile sona ermeye ilişkin hükümlerde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun uygulanması söz konusu olacaktır.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu icra takibinin dayanağı kefalet sözleşmelerinin ve protokolün 818 sayılı Borçlar Kanunu döneminde imzalandığı, ancak Türk Borçlar Kanunun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca sona ermeye ilişkin hükümlerde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun uygulanacağı, 6098 sayılı Kanun’un 598/3 hükmünde düzenlenen sürenin hak düşürücü süre olduğu, TBK 598/4 maddesinde kefilin on yıllık süre doluncaya kadar takip edilebileceğinin düzenlendiği, takip tarihi itibarı ile on yıllık sürenin dolmadığı ve açılan itirazın iptali davası ile davacı yönünden takibin devamına karar verildiği, kredi sözleşmelerine ve protokole kefil sıfatıyla imza atan davacı için hak düşürücü süre içinde icra takibi yapılması, takibin mahkeme ilamı ile devamına karar verilmesi ve icra takibinde son işlem tarihi üzerinden on yıllık sürenin geçmemiş bulunması hususları birlikte değerlendirildiğinde; davacının kefaletten kaynaklı sorumluluğunun devam ettiği kanaatiyle davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
KARAR : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
2-Alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 9.200 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde iadesine,
Davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı; gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Mahkememize sunulacak veya gönderilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.05/04/2023

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır