Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/128 E. 2023/602 K. 20.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/128 Esas
KARAR NO : 2023/602

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 22/02/2022
KARAR TARİHİ : 20/09/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılamasının sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekili mahkememize verdiği dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket nezdinde “Ticari Paket Sigorta Poliçesi” ile sigortalının “…” adresindeki akaryakıt istasyonunda 14.02.2020 tarihinde elektriğin ani gidip gelmesi ve voltaj dalgalanması nedeniyle 12 nolu akaryakıt pompasında hasar meydana gelmiş olup pompa beyin (CPU) ve pulsar box kutusunun arızalandığının tespit edildiğini, yapılan incelemeler neticesinde sigortalı iş yerinde, voltaj dalgalanması sebebiyle meydana gelen hasarın oluşmasında elektrik dağıtıcısı kurumun kusurlu olduğunun tespit edildiğini, oluşan hasar nedeniyle müvekkili şirket tarafından sigortalısına 3.295,66 TL ödeme yapıldığını, davalı tarafa gönderilen rücu bilgilendirme yazısıyla bu hususun bildirildiğini, ancak olumlu yanıt alınamadığını, bu nedenle … 23. İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosya ile icra takibi ikame edilmiş olup davalının yetki itirazı üzerine dosyanın … 30. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasıyla esas alındığını, davalının haksız itirazı üzerine zorunlu dava şartı olan arabuluculuğa başvurulmuş olup davalı tarafla uzlaşma sağlanamaması nedeniyle işbu davayı ikame etme zorunluluğu hasıl olduğunu, müvekkil şirketin sigorta poliçesi gereği dava dışı sigortalının zararını tazmin etmiş olup TTK madde 1472 ile zarar gören haklarına halef olduğunu, işbu madde ile sigortacının sigorta tazminatını ödediğini ispat ederek sigortalının yerine geçeceği ve sigortalının talep haklarının sigortacıya geçtiğinin ifade edildiğini, sigortalı iş yerinde meydana gelen hasarların da ekspertiz tarafından incelenmiş ve yapılan tespitler doğrultusunda hasar bedeli ödenerek sigortalının alacaklarına halef olduğunu, müvekkili şirketin sigorta poliçesi gereği dava dışı sigortalının zararını tazmin etmiş olup TTK madde 1472 ile zarar gören haklarına halef olduğunu, işbu madde ile sigortacının sigorta tazminatını ödediğini ispat ederek sigortalının yerine geçeceği ve sigortalının talep haklarının sigortacıya geçtiğinin ifade edildiğini, sigortalı iş yerinde meydana gelen hasarların da ekspertiz tarafından incelenmiş ve yapılan tespitler doğrultusunda hasar bedeli ödenerek sigortalının alacaklarına halef olduğunu, yönetmelikle “zarar gören teçhizatın tamir masrafını belgeleyen faturanın ibraz edilmesi, zararın elektrik kesintisi veya dalgalanmalarından kaynaklandığının belgelenmesi” durumunda zararın dağıtım şirketi tarafından tazmin edileceğinin belirtildiğini, 18985 sayılı Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliği’nin “Dağıtım Lisansı Sahibinin Hak ve Yükümlülükleri” başlıklı 33/2 (j) maddesinde düzenlendiği üzere dağıtım şirketlerinin “Sistem işletmeciliğinden kaynaklanan ve elektrik enerjisinin kalitesizliğinden ve/veya kesintilerinden doğduğu tespit edilen zarar ve hasarları tazmin etmek” ile yükümlü olduğunun düzenlendiğini, meri mevzuat çerçevesinde kendisine yüklenen sorumlulukların yerine getirilmemesi sebebiyle gerçekleşen voltaj dalgalanması neticesinde ortaya çıkan zarardan, dağıtım lisansı sahibi davalı/borçlunun sorumlu olacağının aşikar olduğunu, voltaj dalgalanmalarının ve elektrik dağıtımı sırasında meydana gelen aksaklık ve zararlardan dağıtım lisansı sıfatına haiz elektrik dağıtım şirketinin sorumlu olduğunu, aynı anda birden fazla cihazın aynı sebeple arızalanmasının da elektrik dağıtımındaki aksaklığın bir diğer göstergesi olduğunu, müvekkil şirketin de voltaj dalgalanması nedeniyle hasara uğrayan sigortalısına ödeme yaparak haklarına halef olduğunu ve hasara sebep olan davalı/borçluya karşı haklarını ileri sürdüğünü, ancak davalı/borçlu takibe itiraz etmiş olup, … 30. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasında takibin devamına ve itirazın iptaline karar verilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin hasar bedelini ödeyerek zarar gören sigortalısının haklarına halef olduğunu, bu nedenle faiz başlangıç tarihinin ödeme tarihi olduğunu, rücu alacağı bulunan tarafın, borçluyu ayrıca temerrüde düşürmeksizin ödeme tarihinden itibaren faiz talep edilebileceğinin belirtildiğini, bu nedenle davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, davalının kötü niyetli olarak takibe itiraz ettiğini, davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili mahkememize verdiği cevap dilekçesinde özetle; iddia olunan hasarın tazmini için mevzuatta belirtilen şartların dava konusu talepler yönünden mevcut olmadığını, gerek davacı tarafın gerekse de dava dışı sigortalının tazmin için müvekkil şirkete süresi içerisinde müracaat etmediğini, EPDK Elektrik Dağıtımı ve Perakende Satışına İlişkin Hizmet Kalitesi Yönetmeliği’nin konuyla ilgili 26. maddesinde zararın ortaya çıktığı tarihten itibaren 10 gün içinde başvurabileceğinin belirtildiğini, davacı tarafın halefiyet ilkesi gereği tazmini talebinde bulunduğu zararların giderilmesi ve tazmine ilişkin olarak özel bir başvuru usulü ve süresi öngörüldüğünü, buna göre hasar tarihinden itibaren 10 gün içerisinde müvekkil şirkete başvurulması gerektiğini, ancak meydana geldiği iddia edilen hasarın 27.02.2020 olmasına rağmen dava dışı sigortalı tarafından müvekkil şirkete herhangi bir başvuruda bulunulmadığını, davacı tarafın ise 10.08.2020 tarihinde başvurarak müracaat süresini aştığını, bu düzenlemedeki sürelerin geçirilmesinden dolayı zararın müvekkil şirket tarafından karşılanmasıtalebi ile usul ve yasayla uyarlı bir talep olmadığından reddine karar verilmesini talep ettiklerini, ayrıca iddia olunan hasarın müvekkil şirketin dağıtım tesisinden kaynaklandığının tespit edilmesi gerekmekte olup dava konusu edilen hasarın müvekkil şirket tesislerinden kaynaklı olarak meydana gelmediğini, Elektrik şebekesindeki bütün arıza ve kesintilerin yönetmeliklere uygun şekilde elektronik sistemler tarafından kayıt altına alındığını, bu kayıtların ilgili kurumlar tarafından denetlendiğini, dava konusu 27.02.2020 tarihinde meydana gelen herhangi bir arıza ve şikayet kaydı bulunmadığını, davacının enerji aldığı koldaki akım değerlerini gösteren OSOS kayıtlarının da daha evvel dosyaya ibraz edilmiş olup kayıtların normal standartlar dahilinde de kullanılabilir düzeyde olduğu, herhangi bir arıza veya kesinti olmadığının tespit edildiğini, müvekkil şirketin sorumluluk alanının trafo ile bina bağlantı noktası kofra arasındaki hat olup kofra sonrasındaki elektrik hattının bina içi elektrik tesisatı olduğunu, sorumluluğunun mal sahibine ait olduğunu, elektrik dağıtım şebekesi kaynaklı bir sorun olması durumunda binayı besleyen trafodan enerji alan diğer abonelerde ve/veya bahsi geçen binadaki diğer abonelerde de benzer sorunlar ve hasarlar meydana gelmesi gerekmekteyken anılan gölgeden başkaca abonelerin herhangi bir şikayette bulunmaması nedeni ile dava konusu hasarın müvekkil şirketin işletmesinde bulunan dağıtım şebekesinden kaynaklanmadığının açıkça görüldüğünü, hasarın müvekkil şirketin dağıtım şebekesinin işletilmesinden kaynaklandığının ispatının gerektiğini, müvekkili şirketin kayıtlarının incelenmesiyle anılan adreste hasar tarihinde dava dışı sigortalıyı etkileyen müvekkil şirket kaynaklı herhangi bir arıza veya kesintinin olmadığını, o tarihte aynı koldan beslenen diğer adreslerden herhangi bir arıza bildirimi ya da başvuru yapılmadığının tespit edildiğini, somut uyuşmazlıkta her iki şartın da gerçekleşmemiş olduğu hususunun nazara alındığında davanın reddine karar verilmesinin gerektiğini, bu kapsamda dava konusu edilen hasarın müvekkil şirkete ait dağıtım tesisatından kaynaklamadığı, davacının sigortalısına ait elektrik tesisatından kaynaklandığının anlaşıldığını, davacı tarafın dava konusu zarara müvekkil şirketin neden olduğu yolundadaki iddialarını ispatlayabilecek nitelikte herhangi bir belgenin mahkemeye sunulmadığını, ekspertiz raporu gibi tek taraflı tespitler içeren evrakların kabulünün mümkün olmadığını, söz konusu süreçlerle ilgili hiçbir şekilde dahil edilmediklerini, tespitlere ilişkin itiraz ve beyanda bulunma haklarının göz ardı edildiğini, bu kapsamda tek taraflı hiçbir tespit ve iddiayı kabul etmediklerini, dava konusu hasarın davacının sigortalısına ait elektrik tesisatından kaynaklı olarak meydana geldiğini, davacının sigortalısının kullanımında bulunan iş yerinin ve iç tesisatının ve hasara uğrayan cihazların keşfen gereği gibi incelenerek, mevzuatta belirtilen standartlara uygun şekilde tesis edilip edilmediğinin tespit edilmesi gerektiğini, Elektrik İç Tesisat Yönetmeliği gereğince taşınmazın sayaç girişinde tesisatı besleyen hatta ve bağımsız bölüm içine ya da sayaç girişine Kaçak Akım Rölesi (KAR) koyulması, zorunlu olup, genellikle bu önlemin alınmadığı durumlarda cihaz hasarı ve yangınla karşılaşıldığını, Elektrik İç Tesisleri Yönetmeliği bu sorumluluğu abonelere yüklediğinden kaçak akım rölesinin bulunmadığı durumlarda da oluşan hasardan müvekkil şirketin sorumlu tutulamayacağını, Kaçak Akım Rölesinin koyulmasından davacı sorumlu olduğu için meydana gelen hasardan kendisinin sorumlu olacağını, dosya içeriğinden de anlaşıldığı kadarıyla dava dışı sigortalıya ait tesisatta çalışır vaziyette bir kaçak akım rölesinin bulunmadığının anlaşıldığını, abonelerin kendi sorumluluk alanı içinde olan dahili elektrik hatlarında kullanılan kablo, sigorta gibi elemanların gerekli olan standartlarda ve ölçümlerde olmaması da arızaların hatta yangınların meydana gelmesinde etkili olabileceğini, elektrik iç tesisatına kaçak akım rölesi gibi kaçak ve aşırı akım korumalarının takılması Elektrik İç Tesisleri Yönetmeliği’ne göre malikin sorumluluğunda olduğunu, elektrik iç tesisatına takılan kaçak akım rölesi gibi kaçak akım korumalarının elektriğin normal akım yolundan herhangi bir nedenle saparak bulunmaması gereken iletkenlere geçmesini önlemekte, yalıtım hatasından kaynaklanan hata akımı olduğu anda devreyi keserek olası hasarların önüne geçmekte olduğunu, 300 mA’lik bir kaçak akımın kısa bir süre içerisinde çevresindeki malzemeleri tutuşma sıcaklığına getirerek yangına sebebiyet verdiğinin bilindiğini, kaçak akım kaynaklı yangınların çoğunlukla izolasyon hataları ve kablolardaki deformasyondan kaynaklandığını, kaçak veya aşırı akımın, elektrik iç tesisatında gereken tedbirler alınmadığı zaman, sadece yangına sebep olmadığı, elektrik tesisatına bağlı emtialarda da çeşitli arıza ve hasarlara yol açtığının da bilindiğini, işbu davaya konu olayda Elektrik İç Tesisleri Yönetmeliği’ne uygun olarak gerekli kaçak ve aşırı akım korumlarının dava dışı sigortalının iş yerinde var olup olmadığının bilinmediğini, kaçak akım rölesi kullanımı ile kaçak akım sebebiyle oluşabilecek yangın ve hasarın önüne kolayca geçilebileceğini, Elektrik Piyasası Bağlantı ve Sistem Kullanım Yönetmeliğinin “Dağıtım Sistemine Bağlantı ve Sistem Kullanımına İlişkin Dağıtım Tesisleri Sınırları” başlıklı 15. maddesine göre mülkiyet sınırları içindeki kabloların güvenli şekilde işletilmesi, bakımı ve onarımından malik ve hukuki ilişki sebebiyle ilişkinin türü ve şartlarına göre malik olunan yeri işletenin müteselsilen sorumlu olduğunu, Elektrik İletim ve Dağıtım Sistemlerine bağlantı ve Sistem Kullanımı Hakkında Yönetmeliğin 4. bölümünün 13. maddesinin 1/b fıkrasına göre bağlantı noktasından kullanım yerine kadar olan kısımdaki tesis ve teçhizatın sorumluluğunun müvekkil şirkete ait olmadığını, ilgili fıkrada “Dağıtım sistemine bağlı tüketiciler açısından, bağlantı noktasından kullanım yerine kadar olan tesis ve teçhizat (bağlantı hattı) tüketicinin mülkiyetindedir” denildiğini, binanım elektrik kofra ve panosu ile bina içindeki kabloların müşteri tarafından tesis edildiğini ve müşterinin mülkiyetinde yani sorumluluğunda olan kısımlar olduğunu, bu kısımlarda meydana gelen arıza ve yangın olaylarında müvekkil şirketin sorumluluğu bulunmadığını,Dava konusu olayda müvekkil şirketin sorumluluğunu doğuracak illiyet bağının mevcut olmadığını, illiyet bağının sorumluluğun temel öğesi olduğunu, zararla eylem arasında illiyet bağının mevcut olması, zararın eylemin bir neticesi olarak ortaya çıkması, yani eylem olmadan zararın meydana gelmeyeceğinin kesin olarak bilinmesi olduğunu, hiçbir hukuki düzeni mantık yasalarına göre mevcut olmayan illiyet bağını yaratamayacağını, mantık bakımından bir illete sonsuz zincir halinde neticelerin bağlanabileceğini, hukuki netice olarak zararın tazmin sorumluluğunun kabulü için, bir sebebe illi olarak bağlanan neticeler silsilesinin içinde hangi kesimin gerekli ve yeter olacağını belirlemenin yine hukuk düzeninin görevi olduğunu, iddia olunduğu üzere dava dışı sigortalının mülkiyetinde pompa cihazında hasarın meydana geldiğini, dava konusu olayda kusur ve sorumluluğunun anılan cihazların onarımı ve testlerini düzenli olarak yaptırmayan dava dışı sigortalıda olduğunu kanaatinde olduklarını, bu nedenle dava dışı sigortalıdan hasar tarihi olduğu iddia edilen 14.02.2020 tarihinden önce hasar gören cihazların bakım, onarım ve testlerini düzenli olarak yaptırıp yaptırmadığının sorulmasını ve belgelerin istenmesini talep ettiklerini, buna ek olarak olarak da mahkemenin, dava dışı sigortalının Elektrik Piyasası mevzuatına uygun ve kusuru bulunmaksızın elektrik enerjisi kullanıp kullanmadığının tespit edilmesi gerektiğini, davacı yanca sunulan ekspertiz raporunun kabulünün ve hükme esas alınmasının mümkün olmadığını, davacı tarafın iddialarını ve zararını tek taraflı olarak hazırlattığı ekspertiz raporu ile ispatlamaya çalışmakta ise de Yargıtay’ın yerleşik içtihatları kapsamında ekspertiz raporunun dikkate alınması suretiyle hüküm tesisinin mümkün olmadığını, tüm dosya kapsamında ilk alış faturasının sigortalıdan temin edilmediğinin açıkça anlaşıldığını, ihtilaf konusu cihazların ilk alış faturası davacı yanca ibraz edilmediğinden ve teminat kapsamında yer alan tüm emtiaların seri numaralarını gösterir liste mevcut olmadığından davacı sigorta şirketinin dava dışı sigortalısına ait poliçe tanzim tarihinden sonra edinilmiş olması ve bu cihetle teminat harici bulunması ihtimalinin mevcut olduğunu, ayrıca poliçe ekli liste ve ilk alış faturasının mevcut olmaması nedeniyle değerini tespit etme olanağı bulunmayan hasar bakımından eksik sigortanın mevcudiyetinin objektif olarak değerlendirilemeyeceğinin açık olduğunu, eksik sigorta poliçede gösterilen sigorta bedelinin, sigortalının menfaatinin riziko tarihindeki değerinin altında kalması durumu olduğunu ve bu halde sigorta şirketinin sigortalısına, sigorta bedelinin sigorta değerine oranı kadar eksik ödeme yapması gerektiğini, somut olayda eksik sigorta mevcutsa tespit edilen hasar bedelinden az ödeme yapılması gerekecek olup fazlaca yapılan ödemeden de davalı müvekkil şirketin sorumluluğunun söz konusu olmayacağını, iddia olunan hasar tarihinden 18 gün sonra tanzim olunan ekspertiz raporunun arada geçen süre zarfında, başkaca rizikoların iddia olunan hasarın artmasına sebep olabileceği ihtimali düşünüldüğünde, kabulü ve rapora veya hükme esas alınmasının mümkün olmadığını, davacı tarafın delil olarak dayandığı teknik servis raporunu yeterliliği ve neye istinaden hazırlandığının da belli olmadığını, mahkeme huzurunda mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmadan ve buna ilişkin beyan ve itirazlar alınmadan yalnızda tek taraflı düzenlenmiş olan teknik servis raporuna dayanılmasının hukuken mümkün olmadığını, mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesiyle hasarın ortaya çıkma nedeninin şüpheye yer bırakmayacak şekilde tespit edilmesi, ondan sonra sorumluluk tayini yapılması gerektiğini, davacı tarafça söz konusu klozlar gereği düzenli olarak cihaz bakımının yapılıp yapılmadığı tetkik edilmeden ödeme yapıldığını, ekspertiz raporunda da harici herhangi bir araştırma yapılmadığını, salt teknik servis raporuna bağlı kalındığını, davanın öncelikle bu nedenle reddini talep ettiklerini, cihazların hasarları bakımından sigorta şirketlerinin sigortalılarına özel şartlar bağlamında herhangi bir hasarın meydana gelmemesi için pek çok yükümlülük yüklediğini, bu kapsamda söz konusu şartların da göz önünde bulundurulması sureti ile davacı tarafından sigortalısına yapılan ödemenin poliçeye uyar bir ödeme olup olmadığı veyahut jest ödemesi olup olmadığının tespitinin gerektiğini, iddia olunan hasarın, bakım ve onarım eksikliklerinden kaynaklı olmasının kuvvetle muhtemel olduğunu, davacı yanca, ihtilaf konusu akaryakıt pompasının yeterli ve gerekli bakım ve onarımının yapıldığına dair dosya kapsamında sunulmuş herhangi bir Bakım Sözleşmesi veya Formunun da mevcut olmadığını, bakım ve onarımın yapıldığını ispat edememiş davacı sigorta şirketinin dava dışı sigortalısının ağır kusuru söz konusu olacağından, illiyet bağının kesileceğini ve davalı müvekkil şirketin sorumluluğunun söz konusu olamayacağını, davacının talep konusu ettiği meblağ fahiş olup, davacı tarafça talep edilen değerin tespitinin hangi kriterlere göre yapıldığının belli olmadığını, meydana gelen hasardan dolayı fatura edilenhasar bedelini davacı sigorta şirketi yeterince titizlikle inceleyip araştırmadan ödediğini, davacı sigorta şirketi sigortalısının kusur ile meydana gelen hasardan kaynaklanan sigorta tazminatını öderken basiretli tacirin göstermesi gereken dikkati ve özeni göstermediği için malvarlığındaki eksilmeyi müvekkil şirkete fatura etmeye çalıştığını, davacı sigorta şirketinin bu davranışının TMK 2. maddesine göre dürüstlüğe aykırı bir davranış olduğunu, miktar olarak belirtilen tazminatın, hukuka aykırı ve zenginleşmeye yönelik bir talep olduğunu, bu nedenle davacının taleplerine itiraz ettiklerini, eksper raporu ile tespit edilen kalem meblağlarının fahiş mahiyette olduğunu, indirilmesi gereken hususlar indirilmeden hesaplama yapıldığını, davacının ve sigortalısının dava konusu ettikleri hasarı zenginleşme aracı olarak kullanmalarının önüne geçilmesinin gerektiğini, iddia olunan hasar öncesinde hasar gören emtianın durumu ve değerinin net olarak davacı tarafından ortaya konulması gerektiğini, cihazın hasar öncesi durumu, yaşı, eskimesi, amortismanı gibi pek çok hususun hasarın değerlendirilmesi sürecinde göz önünde bulundurulması ve değerlendirilmeye dahil edilmesi gerektiğini, ekspertiz raporunun kabulü mümkün olmayıp davacının sigortalısının gerçek zararının tespitinin huzurdaki dava bakımından elzem olduğunu, sunulan poliçede belirtilen muafiyet oranı uygulanmadan yapılan ödemenin poliçeye uygun bir ödeme olmadığının aşikar olduğunu, haksız ve kötü niyetle ikame edilen davanın reddini talep ettiklerini, sigorta şirketinin açtığı rücu davasının, hukuki niteliğinin tazminat davası olması sebebiyle davacı sigorta şirketinin müvekkil şirketin kusurlu olduğunu ve zarar miktarını ispat etmesi gerektiğini, müvekkil şirkete yükletilebilecek bir sorumluluk doğarsa, müvekkil şirketin, hasardan doğacak kusur oranında sorumlu tutulabileceğini, sigorta poliçesi gereğince sigortalısına tazminat ödeyen davacı sigorta şirketinin TTK’nun 1301. maddesine göre sigortalısına halef olarak dava açmış bulunduğundan, halefiyet ilkesi gereğince, halefinin sahip olduğu haklardan fazlasını talep edemeyeceğini, ayrıca Yargıtay içtihatlarına göre davacı sigorta şirketinin dava dışı sigortalının alacağına temlik aldığına dair “ibra ve temlik belgesi” aranmakta olup, bunun mevcudiyetinin de mahkemece araştırılması gerektiğini, davacının icra inkar tazminatının da kabulünün mümkün olmadığını, Yargıtay içtihatlarına göre icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için takibe konu alacağın likit bir alacak olması gerektiğini, likit alacak miktarı belirli veya belirlenebilir olan, tespiti için mahkeme kararına ihtiyaç olmayan alacak olarak tanımlanabileceğini, dolayısıyla icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için takip konusu alacağın belirli, sabit, borçlu tarafından bilinen veya bilinmesi mümkün olan bir alacak olması gerektiğini, dava konusu edilen talebin müvekkil şirkete yönetilmeyecek olmakla birlikte yargılama neticesinde tespit edileceğinden şartları sağlanmayan tazminat talebinin de reddinin gerektiğini, müvekkil şirketin davacı tarafından başlatılan haksız takibe itiraz etmekte haklı olup anılan takipte davacının kötü niyetli olması nedeni ile %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Eldeki dava, itirazın iptali davasıdır.
Bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 19/01/2023 tarihli bilirkişi raporuna göre; ödenen hasarın, Sigorta Kapsamı dahilinde temin edilen risklerden olduğunu, rücu kabiliyetinin en fazla, 3.295,66 TL olabileceğini, sigortacının, III. Şahıslara Sigortalısının Haklarına Halef olduğu Miktarca ve hasarın meydana gelmesinde sorumluluğu/kusuru bulunan III. şahıslara kusurları/sorumluk oranlarında rücu talebinde bulunabileceğini, elektrik şebekelerinde elektrik kesintilerinden sonra elektriğin tekrar verilmesi esnasında aşırı gerilimler olabilirse de, bunlar çok büyük değerlere ulaşmaz olduklarını, bu sebeple şebekenin ve tüketicilerin zarar görmesine yol açmadıklarını, kesintilerin ardından verilen gerilimin sigortalının 12 nolu akaryakıt pompasında pompa beyin (CPU) ve pulsar box kutusunun arızalanmasına neden olması söz konusu olmadığını, dava konusu 12 nolu pompada, hasarın oluşumunun elektriğin kesilip yeniden verilmesi sırasında voltaj yükselmesinden oluştuğuna ilişkin somut teknik kanıt mevcut olmadığını, dava dışı sigortalının klimasının arızalanmasının voltaj dalgalanmasından oluştuğuna ilişkin teknik kanıt olmadığından davalı … A.Ş.’nin sözü geçen 12 nolu akaryakıt pompasında pompa beyin (CPU) ve pulsar box kutusunun arızalanmasında kusur ve sorumluluğunun olmadığını, davalı … A.Ş., yaptığı işin vasfı gereğince kusursuz sorumlu olarak düşünülebilirse de, hasar davalı şirkete ait şebekedeki voltaj dalgalanmasından kaynaklanmadığından davalı şirketin sorumluluğunu gerektiren illiyet bağı kesildiğini, davacı … Anonim Şirketi, hasar bedelini davalı şirket … A.Ş.’den rücuen talepte bulunamayacağını beyan etmişlerdir.
Bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 09/08/2023 tarihli bilirkişi ek raporuna göre; ilgili tarihte kaydedilmiş gerilim değerleri incelendiğinde; Elektrik Piyasasında Dağıtım ve Perakende Satış Faaliyetlerine İlişkin Kalite Yönetmeliği tarafından izin verilen sınırlar içinde yer aldığı ve davaya konu hasara sebebiyet verdiğine dair bir teknik verinin mevcut olmadığının değerlendirildiğini, elektrik şebekelerinde elektrik kesintilerinden sonra elektriğin tekrar verilmesi esnasında aşırı gerilimler olabilirse de, bunlar çok büyük değerlere ulaşmaz olduğunu, bu sebeple şebekenin ve tüketicilerin zarar görmesine yol açmadığını, sonuç olarak, kesintilerin ardından verilen gerilimin sigortalının 12 nolu akaryakıt pompasında pompa beyin (CPU) ve pulsar box kutusunun arızalanmasına neden olması söz konusu olmadığını, dava konusu 12 nolu pompada, hasarın oluşumunun elektriğin kesilip yeniden verilmesi sırasında voltaj yükselmesinden oluştuğuna ilişkin somut teknik kanıt mevcut olmadığını, yukarıda ayrıntılı bir şekilde açıklandığı üzere, dava dışı sigortalının klimasının arızalanmasının voltaj dalgalanmasından oluştuğuna ilişkin teknik kanıt olmadığından davalı … A.Ş.’nin sözü geçen 12 nolu akaryakıt pompasında pompa beyin (CPU) ve pulsar box kutusunun arızalanmasında kusur ve sorumluluğunun olmadığı kanaatine varıldığını, davalı … A.Ş., yaptığı işin vasfı gereğince kusursuz sorumlu olarak düşünülebilirse de, hasar davalı şirkete ait şebekedeki voltaj dalgalanmasından kaynaklanmadığından davalı şirketin sorumluluğunu gerektiren illiyet bağı kesildiğini, bu nedenle, davacı … Anonim Şirketi, hasar bedelini davalı şirket … A.Ş.’den rücuen talepte bulunamayacağını belirtmişlerdir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davacının ödediği hasar bedelinin davalıdan rücu edilmesi için davalı hakkında icra takibi yaptığı, takibe itiraz edilmesi üzerine eldeki davanın açıldığı, dava konusu hasarın davalıdan kaynaklı olarak meydana gelip gelmediğinin tespiti için bilirkişi heyetinden raporlar alındığı, alınan raporlar ile hasarın voltaj dalgalanmasından kaynaklanmadığının ve hasarın oluşmasında davalının kusuru olmadığının anlaşıldığı gözetilerek, açılan davanın reddine karar verilmiş, davacının icra takibinde kötüniyetli olduğu ispat edilemediğinden davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
KARAR : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
2-Davalının kötü niyet tazminatı talebinin şartları oluşmadığından reddine,
3-Alınması gereken 269,85 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 189,15‬ TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 3.440,67 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-13.maddesi ve Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi gereğince Adalet Bakanlığı Bütçesinden Arabulucuya ödenen 1.320 TL ücretin tamamının davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
7-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde iadesine,
Davacı vekilinin yüzüne karşı; miktar itibariyle kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 20/09/2023

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır

* Bu evrak 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.