Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/726 E. 2022/3 K. 10.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/726 Esas
KARAR NO:2022/3

DAVA:Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı)
DAVA TARİHİ: 22/11/2021
KARAR TARİHİ:10/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından 25/02/1995 yılında o dönem … A.Ş. Olan 07/01/2009 tarihinde … A.Ş. olarak ticari faaliyetlerine devam eden davalı şirketten 5.000.000-TL değerinde bir adet hisse senedi satın aldığını ve bu alım sonrasında müvekkiline bu işleme dair tahsilat makbuzu verildiğini, bu tahsilat işleminin o dönem davalı şirket bünyesinde çalışan … isimli kişi tarafından yapıldığını, şirket kayıtları tetkik edildiğinde bu hususun ortaya çıkacağını, müvekkilinin bu hisse senedi alımından sonra her yıl dağıtılması gereken kar payından hissesine tekabül eden kısmın hiçbir yıl ödenmemiş olduğunu ve müvekkilinin şirket hissesine sahip olduğuna dair tahsilat makbuzu haricinde herhangi bir evrakın teslim edilmediğini, müvekkilinin yasa gereği şirketten alacaklı olduğunu hiçbir hakkının müvekkiline ödenmemiş olduğunu, müvekkilinin bu taleplerinin tahsili amacıyla öncelikle … 4. Noterliği ‘nden 21 Ocak tarihinde … No lu ihtarname ile davalı şirketten talepte bulunulduğunu fakat davalıca bu ihtarnameye herhangi bir cevap verilmediğini, davalı şirketin özel yasalar çerçevesinde kurulan ve … Kanunu’na tabi ulusal yayın yapan bir televizyon kuruluşu mahiyetinde olduğunu, müvekkilinin ciddi şekilde mağduriyetine sebebiyet veren davalı şirketten olan alacaklarının tahsili için işbu davayı açmak zaruretinin hasıl olduğunu, davalı şirketin müvekkiline hisse senedi satmış olduğunu ve satım tarihinden itibaren ne kar payı dağıttığını ne de müvekkilinin hisselerinin karşılığını ödediğini, davalı firmanın bir televizyon kuruluşu olup, … ‘ e tabi olduğunu, … ‘ te açıkça hayır amacıyla olsa dahi bir yayıncı kuruluşunun 29. maddenin a ve b bentlerine göre para toplayamaz denmiş olduğunu ve davalı şirketin işleminin ticari faaliyet niteliğinde olup, müvekkiline karşı edim borcu içermekte olduğunu, işbu edimin davalı firmaca karşılanmamış olup senet bedeli ile dağıtılması gereken kar payının bilirkişilerce hesaplanarak davalı şirketten tahsili ile müvekkiline ödenmesini talep ettiklerini, ayrıca davalı şirket tarafından müvekkilinin mağduriyetinin telafisi imkansız hale gelmesini önlemek amacıyla bu payların tedbiren dağıtılmamasına dair ihtiyaten tedbir kararı verilmesini talep ettiklerini, yukarıda açıklanan nedenlerle; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000-TL lik haklı davalarının kabulü ile ilerde telafisi imkansız zararların engellenmesi amacıyla tedbiren karar verilinceye kadar kar payı dağıtımının durdurulmasını, dağıtılmayan kar payının hak ediş tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini,
müvekkiline ait hisse senedi bedelinin ticari faiziyle birlikte müvekkiline ödenmesini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ile dava ettiği görüldü.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafça dava şartı olan arabulucuk şartının yerine getirilmemiş olduğunu, Türk Ticaret Kanunu kapsamında sayılan tüm davaların mutlak ticari davalar olduğunu, bunun için başka bir özelliğin aranmasına gerek olmadığını, arabulucuya başvurmadan dava açıldığından davanın usulden reddedilmesi gerektiğini, davacının var olduğunu iddia ettiği bir haklarını 26 sene boyunca talep etmemiş olduğunu, Borçlar Kanununda yer alan zamanaşımı süresinin bu hakların kullanımı için 5 ve herhalde 10 yıl olduğunu, davacının 26 yıl boyunca yasaların öngördüğü hiçbir hukuki girişimde bulunmayıp sadece 2021/Ocak ayında soyut bir ihtarname göndermekle yetinmesinin ve 26 sene geçtikten sonra böyle bir dava açmasının düşündürücü olduğunu, bu durumun davacının başka amaçlar taşıdığını göstermekte olduğunu, her hak gibi, dava hakkının da Medeni Kanun’da ifadesini bulan “iyiniyet kuralları” çerçevesinde kullanılması gerektiğini, davacının iddialarına konu yapılan şirketin … A.Ş. Olduğunu, … Televizyonu’nun sahibi olan müvekkili şirketin … A.Ş. olup ortaklık yapısı ve paylarının farklı ayrı bir tüzel kişilik olduklarını, dolayısıyla davacının satın aldığını iddia ettiği “hisse senetleri” ile bir ilgisi bulunmadığını, bu nedenle müvekkili şirkete husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığını, bilindiği gibi, televizyon ve radyo yayın kuruluşu sahibi anonim şirketlerin gerek sermaye yapısı gerekse ortaklar yönünden diğer ticari şirketlerden çok farklı bir sisteme ve disipline bağlı olduğunu, müvekkili şirketin hisse senetlerinin halka arz için önce …Üst Kurulu’nun onayını alması sonra da Sermaye Piyasası Kurulundan izin alması gerekmekte olduğunu, müvekkili şirketin halka açık bir anonim şirket olmadığı gibi hisse senetlerini halka arz etmesinin de söz konusu olmadığını, müvekkili şirketin ticari örgütlenmesi, asgari sermayesi, sermaye artırımı,ortakları, ortakların toplam hisse tutarları, hisse devirleri ve tüm mali yapısının başta … ve SPK olmak üzere ilgili diğer kamu kurumlarının sıkı denetim ve gözetimi altında olduğunu, müvekkili şirketin ortaklık yapısının “ortaklık pay defterinde “ belli olduğunu, davacının hiçbir dönem müvekkili şirketin ortağı olmadığını, davacının şirket ortağı olmadığı ve olamayacağının hem yasal imkansızlık ve hem de pay defteri kayıtları ile ortada olduğunu, davacının bu konudaki yasal mevzuatı bilmemesinin düşünülemez olduğunu, davacının müvekkili şirketin çalışanı olmayan … isimli bir kişiden tahsilat makbuzu karşılığı satın aldığını iddia ettiği ancak dava dosyasına ibraz etmediği “bir adet hisse senedine” dayalı hisse bedeli ve kar payı taleplerinin mevcut yasal düzenlemeler karşısında müvekkili şirket açısından hiçbir hukuki geçerliliğinin bulunmamakta olduğunu, davacının dava konusu yaptığı hisse senedini ne şekilde elde ettiğini, karşılığında kaç lira bedel ödediği hususlarının müvekkili şirket açısından tamamen meçhul olduğunu, davacının soyut ve ciddiyetten uzak iddiası dışında davada ihtiyati tedbir kararı verilmesini gerektirecek haklı kılacak hiçbir kanıtın bulunmadığını ve davacının doğacak bir zararının da bulunmamakta olduğunu, burada amacın televizyon ve radyo yayıncılığı sektöründe saygın ve önemli bir yere sahip müvekkili şirketin saygınlığının zedelenmesine yönelik olduğunu, yukarıda açıklanan nedenlerle; haksız ve dayanaksız davanın reddi ile yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ile cevap verildiği görüldü.
DELİLLER VE GEREKÇE
09/12/2018 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan ve 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren 7155 sayılı Kanunun 20. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5’inci maddesinden, sonra gelmek üzere eklenen maddeye göre;
Madde 5/A-(1) Bu Kanunun 4. maddesinde verdiğinde kanunlarda belirtilen ticari davalardan konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şarttır.
Yine 7155 sayılı kanunun 22. maddesi ile 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 3’ncü maddesinin birinci fıkrasına eklenen “Şu kadar ki dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin 18/A maddesi hükmü saklıdır.” cümlesi ile arabuluculuk kapsamındaki uyuşmazlıklarda dava açılmadan önce arabulucuya başvuru zorunludur.
Yine 7155 sayılı kanunun 23. maddesi ile 6325 sayılı Kanunun Dördüncü bölümünden sonra gelmek üzere; “Dava şartı olarak Arabuluculuk” başlığıyla eklenen Beşinci Bölüm ve maddeye göre;
“Dava şartı olarak arabuluculuk
MADDE 18/A-(1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.
2)Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.
Somut olayda, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanak aslı veya arabulucu tarafından onaylanmış örneğinin dava dilekçesi ekinde yer almadığı anlaşılmıştır.
Dava dilekçesinde, davacı yanın son tutanak aslı veya arabulucu tarafından onaylanmış örneğinin sunulmadığı, yapılan UYAP sorgulamasında arabuluculuğa başvurulduğuna ilişkin arabuluculuk başvuru dosyasının bulunmadığı anlaşılmakla, davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-7155 sayılı Kanunun 20.maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa eklenen 5/A maddesi ve 7155 sayılı kanunun 23.maddesi ile 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununa eklenen 18/A-2.maddesi uyarınca , davanın TTK’nun 5/A., 6325 sayılı Kanunun 18/A-2., HMK’nun 114/2 ve 115/2.maddeleri uyarınca DAVA ŞARTI YOKLUĞU NEDENİYLE USULDEN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesine göre alınması gereken 80,70-TL harçtan peşin alınan 170,78-TL harcın mahsubu ile fazla alınan 90,08-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 5.100-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmek üzere Mahkememize hitaben yazılmış, Mahkememize ya da en yakın Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile gidilebilecek İSTİNAF yolu açık olmak üzere karar verildi. 10/01/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır