Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/516 E. 2021/145 K. 17.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO:2020/516 Esas
KARAR NO:2021/145

DAVA:Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:01/10/2020
KARAR TARİHİ:17/02/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : Davacı vekili mahkememize verdiği 01/10/2020 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili …’ün müteahhit sıfatıyla … … ailesi ile ….Noterliği 26 Haziran 2001 tarih ve … sayılı Düzenleme Şeklinde Taşınmaz Mal Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi yaptığını, bu sözleşmeye göre … ilçesi, … köyü, 13 pafta, … parsel sayılı yerde 230 m2 yüzölçümlü taşınmaz üzerinde sözleşmede öngörülen binanın yapılması ve sözleşme uyarınca 70/100 hissenin tapuda ferağ ve tescilinin yapılacağını, …’ün sözleşme uyarınca taşınmaz üzerinde bina yaptığını ve fiilen … ailesine teslim ettiğini, ancak … ailesinin sözleşme uyarınca tapudan ferağ ile müvekkili … adına tescil sağlamak üzere tapu müdürlüğüne gittiğinde taşınmaz toprak hissesinin 18/32 kısmının tapuda davalı vekil … eliyle … adına satış ile tescil edildiğini gördüklerini, bu tescilin 12.02.2007 günü … yevmiye no ile yapıldığını, satışta ….Noterliği 26 Haziran 2001 tarih ve … ve … yevmiye nolu vekaletnamelerin kullanıldığının bildirildiğini, bu satışın tamamen gerçek dışı olduğunu … ailesinin taşınmaz hissesinin satışına ilişkin vekile herhangi bir talimat vermediklerini, müvekkili …’ün ve … ailesinin durumlarını 26.06.2001 tarihli sözleşmede tanık sıfatıyla bulunan davalı …’in bilmekte olduğunu, yine davalılar … ile …’nın evli ve eş olduklarını, kötüniyetli satışın iptali için 07.03.2007 günü açtıkları davanın Yargıtay safhalarından geçerek … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas … Karar ile kabul edilmiş ve kesinleştiğini, davalıların vekaleti kötüye kullanarak ve haksız surette ticari ortaklık iddia ederek müvekkiline zarar verdiklerine, toprak sahibi adına halen … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayı ile görülmekte olan davaya müvekkilinin 12.09.2011 günü 25.375-TL avans yatırmak zorunda kaldığı ve bu paranın şimdiye kadar semeresiz kalması nedeniyle zarara uğradığını, davacının 2007 yılında satışlarını tamamlayacağını ve elde ettiği sermaye ile aynı bölgede başkaca inşaatlar yaparak kar elde edeceğini, 2007 ila 2020 arasında muhtemelen en az 4 turda ayrı ayrı inşaat çalışması yapabileceğini, davanın taraflarının inşaat işleriyle uğraşan ve bu amaçla şirketler kuran kişiler olduğunu, açıklanan nedenlerle; belirsiz alacak ve tazminat davalarında şimdilik 10.000-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans oranında faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, masraf ve ücreti vekaletin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalılar vekili mahkememize verdiği 17/11/2020 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Haksız fiilden kaynaklanan tazminat istemlerinde, haksız eylemin gerçekleştiğinin öğrenilmesinden itibaren 2 yıl ve her halde eylemin üzerinden 10 yıl geçmekle dava ve talep haklarının zamanaşımına uğradığını, müvekkilleri arasında gerçekleşen ve zarara sebep olduğunu iddia ettiği satış işleminin 12/02/2007 günü gerçekleştirildiğinin beyan edildiğini, bu bakımdan TBK. 72.maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, davacının 07/03/2007 tarihinde müvekkillerine karşı tapu iptal tescil davası açtığını, açılan tapu iptal tescil davasına konu taşınmazın huzurdaki davada sözü edilen taşınmaz olduğunu, öyleyse davacının haksız fiil olduğunu iddia ettiği fiilin gerçekleştiğini 07/03/2007 tarihinde zaten bilmekte olduğunu, kanunda öngörülen 2 yıllık zaman aşımı süresinin dolmasıyla bu haksız eylemden kaynaklı zararları talep ve dava etme hakkının ortadan kalktığını, bu yönüyle davacının talep ve dava hakkı olmadığından davanın usul yönünden reddi gerektiğini, davanın görevsiz mahkemede açıldığını, dava konusu itibariyle mutlak ticari iş sayılan işlerden olmadığını, nispi ticari iş veya tarafların birinin ticari işletmesini ilgilendiren bir iş de olmadığını, Asliye Ticaret Mahkemesinde davanın ikame edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, davanın usuli yönden reddini, davacının iddia ettiği zararlarını davalılardan değil arsa sahibinden istemesi gerektiğini, vekalet vermek suretiyle taşınmaz satışını gerçekleştirilmesine sebebiyet veren arsa sahibinin kendisi oldğunu, nitekim kat karşılığı inşaat sözleşmesinin tarafları da davacı müteahhit ve arsa sahipleri olduğunu, sözleşmenin ifa edilmesinden ya da edilememesinden kaynaklanan zararların muhatabının davalıların olmadığını, husumet itirazında bulunduklarını, davanın bu yönden de reddini, davanın zamanaşımı nedeniyle usulden reddine, görevsizlik nedeniyle usulden reddine, davanın esastan reddine, tüm yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama, taraf beyanları, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; dava davacı tarafından davalılar aleyhine vekalet görevinin kötüye kullanılmasından kaynaklanan tazminat davasıdır.
26/06/2012 tarihli, 6335 sayılı yasa ile değiştirilen TTK 4. maddesinde, Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiği belirtilmiştir.
TTK 4. maddesinde; “Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın, bu kanunda; Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun mal varlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde, fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta, borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde, bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır” denilmektedir.
Anılan maddede, tek tek belirtilen davaların, mutlak ticari dava niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.Ayrıca, mutlak ticari davadan başka, nispi ticari davaların da tanımı yapılmış ve bir davanın nispi ticari dava olarak kabul edilebilmesi için her iki tarafın tacir olması ve aynı zamanda uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bulunması gerektiği ifade edilmiştir.
TTK hükümlerine göre, nisbi ticari davanın varlığından söz edilebilmesi için her iki tarafın tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bulunması gerekir.Bu iki koşuldan birinin olmaması halinde ortada bir ticari davanın varlığından bahsedilemez. Başka bir deyişle yasada ifade edilen iki koşulun aynı anda gerçekleşmesi zorunludur.Taraflardan birinin tacir olması durumunda ticari işten bahsedilebilirse de, ticari davanın mevcut olduğundan söz edilemez.
6100 Sayılı HMK’nın 2.maddesinde ise Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görev alanı düzenlenmiş olup, bu madde;” Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.” hükmünü haizdir.
Dava konusu ve sunulan deliller kapsamında uyuşmazlığın, TTK 4. maddede belirtilen, mutlak ticari davalardan olmadığı gibi, aynı maddede dayanağını bulan nispi ticari dava niteliğinde de bulunmadığı görülmektedir.
Görev itirazı yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de re’sen nazara alınarak yargılamanın her aşamasında görevsizlik kararı verilebilir. HMK 2. madde ve TTK. 4. ve 5. maddesi gereğince davaya bakma görevi Mahkememize ait olmayıp davacı tarafça açılan davanın İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğinden, mahkememizin görevsizliğine ilişkin aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
KARAR : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın Mahkememizin görevsizliği nedeniyle HMK.nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince usulden REDDİNE,
2- Kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde Mahkememize başvurularak dilekçe verilmesi halinde dosyanın bu davaya bakmakla görevli … NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK’ nun 331/2 maddesi gereğince görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerine o mahkemenin hükmedeceği, gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine davanın açıldığı mahkemenin dosya üzerinden bu durumu tespit ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkum edeceği ön görüldüğünden yargılama giderleri konusunda bu aşamada bir karar verilmesine yer olmadığına,
4- Süresi içinde gönderilmesi için başvurulmaması halinde, HMK.20/1. Maddesi uyarınca davanın re’sen açılmamış sayılmasına karar verileceği hususunun ihtarına,
Taraf vekillerinin yüzüne karşı; gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Mahkememize sunulacak veya gönderilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 17/02/2021

Katip …
e-imza*

Hakim …
e-imza*