Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/202 E. 2021/677 K. 26.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO:2020/202 Esas
KARAR NO:2021/677

DAVA:Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:25/12/2018
KARAR TARİHİ :26/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında 01.04.2013 tarihinde akdedilen esasen davalı … aleyhine ciddi anlamda kelepçeleme hükümleri içeren acentelik sözleşmesinin yıllar içinde müvekkil lehine daha da ağırlaştırılarak uygulanmaz ve katlanamaz hale geldiğini, 30.09.2018 tarihinde sözleşmenin fesih olduğunu, taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin 5 yıl 6 ay sürdüğünü, davalının davacıya 6 ayda bir acentelik sözleşmesi imzalattığını, müvekkilinin, davalının isim hakkını almak için 24.000 TL ödediğini, acentede bulunan tüm malzemeleri davacının kendisinin aldığını, müvekkilinin ciro üzerinden komisyon aldığını, davalının, müşterinin ödemediği tüm parayı acenteden kestiğini, bu nedenlerle acentelik ilişkisi öncesi ve devamında müvekkilden alınan 16.000 TL lik teminat mektubunun ve 30.000 TL tutarında teminat senedinin (bono) müvekkiline iadesine, müvekkile ait … plakalı araç üzerinde 55.000 TL taşıt rehni ve satılamaz kaydının kaldırılmasına, acentelik ilişkisi gereğince müvekkiline ödenmesi gereken her ne nam altında olursa olsun (komisyon bedeli, prim, hizmet bedeli v.s) ve davalı tarafça tek taraflı talep ve karar ile müvekkilden fazla ve/veya mükerrer tahsil edilen her ne nam altında olursa olsun ödemelerin tespiti ile müvekkilinin toplam alacağının tespitini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla bloke edilen 26.000-TL acentelik ilişkisinden doğan 11.438,96-TL müşteri alacağı olarak kesilen 37.438,96-TL nin davalıdan dava tarihi itibariyle işleyecek ticari faiz de hesaplanarak alınmasına, faturalardan tespiti yapılarak haksız talep ve tahsilatlar için 100.000-TL’nin davalıdan dava tarihi itibariyle işleyecek ticari faiz de hesaplanarak alınmasına, müvekkil acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ortalamasının ticari defter, belge, gelir belgeleri vesair ilgili delillere göre uzman bilirkişice hesaplanacak tutardan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 50.000TL’sinin davalıdan alınıp dava tarihi itibariyle işleyecek ticari faiz de hesaplanarak, davacıya verilmesine, avukatlık ücreti, dava harçları ve sair yargılama masraflarının da davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; yetki itirazında bulunduklarını, acente ile … arasında çıkan uyuşmazlıklarda İstanbul Mahkemeleri ve İcra Dairelerinin yetkili olduğunu, taraflar arasında akdedilen sözleşmede kesin yetkili olarak İstanbul Mahkemelerinin belirlendiğini, zamanaşımı itirazlarının bulunduğunu, davacının müvekkili şirketin acentesini kendi isteği ile sona erdirdiğini, haksız fesih durumunun söz konusu olmadığını, davacıdan yapılan kesintilerin haklı olarak ve taraflar arasında akdedilen sözleşmeler kapsamında gerçekleştiğini, davacının akdetmiş olduğu sözleşmenin niteliğini, yükümlülüklerini ve şartlarını göz ardı etmekle, Cari hesap sözleşmesinde ve acentelik sözleşmesinde açıkça belirlenen hususlara itiraz ettiğini, Söz konusu itirazlarının haksız, mesnetsiz ve yersiz olduğunu, davacının imzalamış olduğu mutabakatlarla tüm alacak kalemlerinin doğruluğunu teyit ettiğini, Taraflar arasında akdedilen Acentelik Sözleşmesinin ilgili maddelerinde de davacının haksızlığının tespit edileceğini, ayrıca davacı tarafça faturalara itiraz edilmiş ise de sözleşmelere göre kesilmiş faturalar olduğundan bu iddialarının da yersiz olduğunu, acentenin sözleşmeyi kendi isteği ile sonlandırmış olması sebebiyle salt bu sebeple dahi bu talebin incelemeye alınmaksızın reddinin gerektiğini, davacının denkleştirme tazminatı adı altındaki talebinin herhangi bir hukuksal ve sözleşmesel dayanağının bulunmadığını, tüm açıklanan nedenlerle, müvekkili şirket tarafından ödenen hakedişler, yapılan mahsuplar, kesilen faturaların tamamı taraflar imzalanan sözleşmeler kapsamında usulüne uygun olarak yapıldığından, davacının, müvekkili şirketten hak ve alacağının bulunmamakta olduğunu beyan ile, haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE;
Taraflar arasında imzalanan 01/04/2013 tarihli Acentelik Sözleşmesi, … Yönetmeliği, Kargo Taşıma Yönetmeliği, Kullanımı Zorunlu Basılı Belgeler Çizelgesi,Cari Hesap Sözleşmesi, Demirbaş Listesi, Ticari Ünvan ve Marka Kullanımı Sözleşmesi, Taşıt Kiralama Sözleşmesi, faturalar, cari hesap ekstresi, ihtarnameler, ticari defter ve belgeler, ve dayanılan diğer deliller celp edilip incelenmiş, tüm dosya kapsamı ile yaptırılan inceleme sonucu rapor alınmış ve tüm deliller toplanmıştır.
…. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin, 10/12/2019 tarih, …. sayılı yetkisizlik kararı ile mahkememize gelen dosyada yargılamaya devam edilmiştir.
Dava, taraflar arasında akdedilen, acentelik sözleşmesinin, davalı yanca haksız olarak feshedildiği iddiası ile davalıdan, haksız fesih nedeniyle, teminatların iadesi, fazladan tahsil edilen ödemeler, bloke edilen tutar, ücret alacağı, haksız talep ile yansıtılan bedellerin iadesi, acentelik ilişkisi gereğince ödenmesi gereken, komisyon, prim, hizmet bedeli, diğer alacak kalemleri ile denkleştirme tazminatı taleplerini içeren alacak davasıdır.
Taraflar arasında 01/04/2013 tarihli Acentelik Sözleşmesi, imzalandığı konusunda ihtilaf bulunmamakta olup, ihtilaf, sözleşmenin haksız fesih edilip edilmediği, davacının teminatların iadesini talep edip edemeyeceği, davalıdan alacaklı olup olmadığı alacaklı ise miktarının tespiti noktalarında toplanmakta olup, dayanak belgelerin incelenmesi hukuk dışında özel ve teknik bilgiyi gerektiren haller olduğundan 6100 sayılı HMK m.266 gereği mahkemenin tarafların talebi yahut kendiliğinden vereceği karar ile bu hususların bilirkişiye tespit ettirilmesi mümkündür.
Tüm deliller toplandıktan sonra, davacının defterlerinin incelenerek rapor alınması için … 2. Asliye Tİcaret Mahkemesine talimat yazılmış, Mahkemece SMMM bilirkişi … sunduğu 30/11/2020 tarihli bilirkişi raporu ile, “… Davacının bilirkişi incelemesine sunmuş bulunduğu 2013-2014-2015-2016-2017-2018 yılları ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin kanunun belirlemiş olduğu yasal süreler içinde yaptırılmış olduğunu, kayıtlama sistemi olarak Tek Düzen Muhasebe Sistemi Uygulama genel tebliğine ve Muhasebe İlke ve kurallarına uygun olarak tutulduğunu, Davacı ile davalı arasında yapılmış bir sözleşmenin dosyaya sunulmuş olması ve davalının yaptığı itirazda ticari ilişkiye doğrudan itiraz etmemiş olması, davacı ticari defter ve kayıtları incelendiğinde taraflar arasında hizmet alım satım konusunda bir ticari ilişkinin mevcut olduğu kanaatine varıldığını, … 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/136 T. numaralı dosyası incelendiğinde davacı tarafından davalının temerrüte düşürüldüğüne dair bir belge sunulmamış olması nedeniyle tarafından faiz hesaplamasının yapılmadığını, Dosyaya sunulan ticari sözleşme kapsamında, davacının ticari defterlerine kayıtlı faturalar incelendiğinde; Acentelik faaliyeti boyunca, komisyon giderleri veya diğer ödemelerin davalı tarafından ticari sözleşme şartlarına göre fatura edildiği, aylık mutabakatların karşılıklı yapıldığı, BA ve BS forumlarının düzenli ve eksiksiz verildiğinin görüldüğünü, davacının ticari defter ve evrakları incelendiğinde; davacının davalıdan (31.12.2018) itibariyle 103.154,50 TL alacaklı göründüğünü …” sonuç ve mütalaa ettiği görüldü.
Davalının defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılarak bilirkişiden rapor alınmasına karar verilmiş, Mali Müşavir bilirkişi Prof. … tarafından hazırlanan 09/12/2020 tarihli bilirkişi raporunda; “… Davalının HMK. M.193 yönünden münhasır delil olarak kabul edilen ticari defter kayıtlarına göre davacı şirketten dava tarihi itibariyle 76.000-TL’lik kısmı teminat altına alınmış toplam 209.161,46-TL tutarında alacaklı bulunduğunu, davacının davalı şirketten alacak talebinde bulunabilmesi için gerekli kanuni ve akdi şartların oluşmadığını …” sonuç ve mütalaa ettiği görüldü.
Taraf vekillerinin bilirkişi raporuna itirazlarının değerlendirilerek Sözleşme Uzmanı Prof. … ile Mali müşavir bilirkişi Prof. … ‘dan alınan; 23/03/2021 tarihli Bilirkişi raporunda; ” … Davalının, HMK.m.193 yönünden münhasır delil olarak kabul edilen ticari defter kayıtlarına göre davacı şirketten dava tarihi itibariyle 76.000,00-TL’lik kısmının teminat altına alınmış toplam 209.161,46 TL tutarında alacaklı bulunduğunu, bu hususta 09.12.2020 tarihli rapordaki görüşün aynen korunduğu, Davacı acentenin ileri sürdüğü hususların haklı sebep teşkil edip etmeyeceğinin Mahkememizin takdirinde olduğunu, davacının sözleşmeyi haklı olarak feshettiği ve denkleştirme isteminin haklı olduğu sonucuna varılması halinde, denkleştirme isteminin üst sınırını 696.319,87-TL’nin teşkil ettiğini …” sonuç ve mütalaa ettiği görüldü.
Davacı vekilinin bilirkişi raporuna itirazlarının değerlendirilerek ek rapor aldırılmasına karar verilmiş, Prof. … ile bilirkişi Prof. …’dan alınan; 16/09/2021 tarihli Bilirkişi Ek raporunda; ” … Davalının, HMK.m.193 yönünden münhasır delil olarak kabul edilen ticari defter kayıtlarına göre davacı şirketten dava tarihi itibariyle 76.000,00-TL’lik kısmının teminat altına alınmış toplam 209.161,46 TL tutarında alacaklı bulunduğunu,Davacı acentenin ileri sürdüğü hususların haklı sebep teşkil edip etmeyeceğinin Mahkememizin takdirinde olduğunu, davacının sözleşmeyi haklı olarak feshettiği ve denkleştirme isteminin haklı olduğu sonucuna varılması halinde, denkleştirme isteminin üst sınırını 696.319,87-TL’nin teşkil ettiğini, davacı vekilinin 16/06/2021 ve 27/04/2021 tarihli dilekçesinde mevcut itirazlarının dosyaya sunulu önceki raporlarındaki mevcut görüşünü değiştirecek nitelikte olmadığını …” sonuç ve mütalaa ettiği görüldü.
Davacı tarafından, davalı şirkete, 14/09/2018 tarihinde, “…1 Nisan 2013 tarihinde başlamış olduğum … … acenteliği, çalışma ortaklığından, 30 Eylül 2018 tarihi itibariyle ayrılmak istiyorum…” beyanını içeren dilekçe verdiği görüldü.
Davalı şirketin, … 2.Noterliği’nin, 02/10/2018 tarih, … yevmiye nolu ihtarnamesi ile, 30/09/2018 tarihi itibariyle fesih edilen sözleşme gereği fesih sonrası 1 yıl süre ile teminat bulundurma zorunluluğu nedeniyle, hak ediş alacağına nakit bloke konulacağı yönünde, davacıya ihtarname keşide ettiği görüldü.
Davacı tarafından, … 2.Noterliği’nin,07/11/2018 tarihli ihtarnamesi ile, davalıya, 31/10/2018 tarihli iki adet faturayı reddettiğine ilişkin ihtar gönderdiği görüldü.
Taraflar arasında imzalanan, 01/04/2013 tarihli acentelik sözleşmesinin, 3.maddesi ile “..Sözleşme 1 (bir) yıl süre ile imzalanmış olup, imzalandığı tarihte yürürlüğe girecektir. Sözleşmede düzenlenen sair sona erme hakları saklı kalmak kaydıyla, sürenin sona ermesinden 30 (otuz) gün önce taraflardan herhangi biri yazılı olarak sözleşmeyi fesih ettiğini karşı tarafa bildirmediği takdirde sözleşme 1 (bir) yıl süre ile kendiliğinden yenilenmiş sayılacağı….” düzenlenmiş olup, anılan hükme göre acentelik sözleşmesinin her bir yıl sonunda yenilendiği, sözleşme süresinin 01/04/2019 tarihine kadar uzadığı dosya kapsamından anlaşılmıştır.
6102 sayılı TTK.’nin 18/2 maddesi gereğince, bir tacirin ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekmektedir. Basiretli tacir; yaptığı iş ve işlemlerde sonrasını gören, azami dikkat ve özenle hareket eden, akdettiği bir sözleşmenin nereye varacağını bilen ya da bilmesi gereken, ticari işlem ve eylemlerinin hukuki, mali ve ticari sonuçlarını öngörmesi gereken kişidir ve basiretli tacir gibi hareket etmesi gereken davacı acentenin de ticareti ile ilgili olan ve ticari faaliyetinin esasını ilgilendiren acentelik sözleşmesine ve diğer ek sözleşmelere konu hususları tüm yönleriyle ölçüp tartması, ortaya çıkabilecek tüm hukuki ve mali sonuçlar değerlendirerek akdi imzalaması gerekmektedir.
Davacı yanca dava dilekçesinde, genel olarak, davalı lehine ciddi anlamda kelepçeleme hükümlerini içeren acentelik sözleşmesinin yıllar içinde daha da ağırlaşarak uygulanamaz ve katlanılmaz hale geldiğini, ekonomik koşullara, sözleşmeye ve özellikle zayıf konumda bulunan acenteleri koruyan ticaret kanunu hükümlerine aykırı uygulamaları nedeniyle, 30/09/2018 tarihinde sözleşmeyi fesih ettiğini davalı yana bildirdiğini, fesih edilen sözleşmenin, davalı yanca mail ve 02/10/2018 tarihli ihtarname ile haksız olarak fesih edildiğini bu nedenle oluşan haklı tazminat taleplerinin tahsilinin talep edildiği anlaşılmış ise de, davacının sözleşmeyi kendi isteği ile, 14/09/2018 tarihli dilekçe ile, 30/09/2018 tarihi itibariyle sonlandırdığı, davacı yanca sözleşmenin her ne kadar haklı nedenle fesih edildiği iddia edilmiş ise de, davacının ileri sürdüğü nedenlerin haklı nedenle fesih sebebi sayılamayacağı, kâr oranının sürekli düşmesinin haklı nedenle fesih sayılabileceği kabul edilse de, kârın sürekli düşmesi gibi bir durumun bilirkişilerce tespit edilemediği, aksine, 2013-2017 yılları arasında, davalının hak edişlerinin arttığı, 2018 yılında bir miktar düşüş tespit edilmiş ise de iş bu durumun haklı fesih sebebi teşkil etmeyeceği kanaatine varılmıştır.
6102 sayılı TTK.’nun 122/3 maddesi gereğince, “….müvekkilin feshi haklı gösterecek bir eylemi olmadan acente sözleşmeyi feshetmişse veya acentenin kusuru sebebiyle sözleşme müvekkil tarafından haklı sebeplerle feshedilmişse, acente denkleştirme isteminde bulunamaz. ..” kanun maddesinden açıkça anlaşıldığı üzere acentenin denkleştirme talebine hak kazanabilmesi için, sözleşmenin acente tarafından haklı nedenlerle feshedilmesi veya -sözleşmenin müvekkil tarafından haklı bir neden olmaksızın feshedilmiş olması gerekir. Dolayısıyla sözleşmenin acente tarafından haklı nedenle feshedilmemiş olması halinde acente denkleştirme talebinde bulunamaz.
Somut olayda, taraflar arasında düzenlenen acentelik sözleşmesinin davacı acente tarafından süresinden önce fesih edilmiş olduğu, fesih iradesi açıklanırken ise herhangi bir şekilde haklı nedene dayanılmadığı anlaşılmakla, davacı tarafca,sözleşmenin haklı nedenle fesih edildiği ispat edilemediğinden, 6102 sayılı TTK.’nun 122. maddesinde aranan yasal koşullar gerçekleşmediğinden, mahkememizce davacının TTK.’nun 122/3 maddesi gereğince davalıdan denkleştirme (portföy) tazminatı isteminde bulunamayacağı, dolayısıyla denkleştirme tazminatı talep etme hakkının olmadığı kanaatine varılmıştır.
Davacının bilirkişilerce incelenen, 14.03.2017/2017/2, 17.04.2017/2017-3, 16.05.2017/2017-14, 14.06.2017/2017-5, 12.10.2017/2017-9, 19.01.2018/2017-12 , 24.04.2018/2018/3 tarihlerinde düzenlenen cari Hesap Mutabakatlarında, vadesi geçmiş alacak yansıtmaları, tahsilatı yapılamayan müşteri alacakları yansıtmaları, mesai ücreti ödemeleri, haksız katsayı uygulamasından kaynaklanan maddi zararlar, ölçüm tartım yansıtmaları, çağrı merkezi yansıtmaları, gün sonu yapılmaması kaynaklı yansıtma, matbu evrak ve kırtasiye bedel yansıtması, personel giyim kuşam yansıtması, müşteri hasar tazmin yansıtması, mesai ihlali cezası, ek araç kiralama bedeli yansıtması, sahte teslimat yansıtması ve haksız diğer yansıtma bedeli kalemleri taleplerinin acentelik sözleşmesi ve sonrası dönemler için akdedilen yıllık cari hesap sözleşmeleri kapsamında, her ay yapılan hesap mutabakatları gözetilerek kapatıldığının tespit edildiği, yansıtma bedellerine ilişkin olarak davacının bir itirazının olduğuna ilişkin dosyaya bir belge sunmadığı, yansıtma bedellerinin de dahil olduğu hesap mutabakatlarında davacının imzası bulunduğu, davacının bu alacak kalemleri yönünden talep hakkı bulunmadığı, haksız diğer yansıtma bedellerinin tazmini yönünden de davacının davalı eylemleri ile zarar gördüğü iddiasını ispatlayamadığı, davacının hak edişlerinin davalı yanca ödendiği, anlaşıldığından, iş bu alacak kalemini de talep edemeyeceği kanaatine varılmıştır.
Acentelik Sözleşmesinin, 22. Maddesi gereğince, davacının tahsil ettiği tutarları davalı hesabına aktarma, ödenmeyen tahsilatları gecikme faizi ile davalıya ödeme taahhüdünde bulunduğu, sözleşmenin 38.madde gereğince, hak edişlerinden kesilmesini kabul ettiği ve imza altına aldığı, davacıya tahsil komisyonu ödeneceğine dair sözleşmede bir hüküm bulunmadığı bu nedenle tahsil komisyonu talep edemeyeceği kanaatine varılmıştır.
Acentelik Sözleşmesinin 27.maddesinde, personele ödenecek ücret prim ve sosyal haklardan acentenin sorumlu olduğunun kararlaştırıldığı, personele ödenen kıdem tazminatları ve personelin geçmişine yönelik fazla mesai ödemelerinden dolayı davacının sorumlu bulunduğu davalıdan talep edilemeyeceği kanaatine varılmıştır.
Acentelik Sözleşmesinin, 38. Maddesi gereğince, davacının teminatının iadesi için, “…fesih tarihinden itibaren 1 yıl sonra sözleşmenin yürürlükte olduğu faaliyet dönemi ile ilgili herhangi bir borcu (resmi kurum, personel, müşteri vb.) kalmadığının usulüne uygun şekilde yazılı olarak teyidini müteakip acenteye iade edileceği…” düzenlenmiş olup, davalı şirketin bilirkişilerce incelenen ticari defter ve kayıtları ile davalının, davacı şirketten, dava tarihi itibariyle, 209.161,46-TL. alacaklı olduğunun tespiti ile, davacının, dava tarihi itibariyle iadesini talep ettiği teminatların tutarlarının toplamının, davalı alacağının bakiye kısmını karşılamadığı, eksik teminatların, davalının ihtarı ile verdiği süre içerisinde tamamlanmamış olduğu ve davacının temerrüde düştüğü davacının teminatların iadesini talep edemeyeceği kanaatine varılmıştır.
Davacının, Ticari Unvan ve Marka Kullanım Anlaşması gereği, “ticari unvan ve marka kullanımı” karşılığında 24.000-TL bedel ödeme yükümlülüğü altına girdiği ve ödemenin hangi sebeple olursa olsun, iade edilemez olduğunun, sözleşmede açıkça hükme bağlandığı ve davacının iş bu bedeli talep edemeyeceği kanaatine varılmıştır.
Mahkememizce toplanan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde, mahkememizce hükme esas alınan bilirkişi kurulu 09/12/2020 ve 23/03/2021 tarihli kök , 16/09/2021 tarihli ek raporları hüküm kurmaya yeterli ve denetime elverişli olduğundan, mahkememizde de, yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı tarafın dava konusu yaptığı tüm tazminat taleplerinin yerinde ve haklı olmadığı sonuç ve kanaatine varılmakla, davacının davasının reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesine göre, alınması gereken 59,30-TL harçtan, peşin alınan 3.200,99-TL harcın mahsubu ile fazla alınan 3.141,69‬-TL harcın karar kesinleştikten sonra ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 21.570,73 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davalı tarafça yapılan 100-TL yargılama giderinin davacı taraftan alınarak, davalı tarafa verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı tarafça yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştikten sonra davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmek üzere mahkememize hitaben yazılmış, mahkememize verilecek ya da başka mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderilecek bir dilekçe ile gidilebilecek İSTİNAF yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 26/10/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır