Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/141 E. 2022/311 K. 29.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO:2020/141 Esas
KARAR NO:2022/311

DAVA:Alacak
DAVA TARİHİ:26/02/2020
KARAR TARİHİ:29/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılamasının sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : Davacı vekili mahkememize verdiği 26/02/2020 havale tarihli dilekçesinde özetle; Müvekkili …’in, dava dışı … A.Ş.’ne 01.07.2009 tarihli ve 6 no’lu yönetim kurulu kararı uyarınca, şirketin o dönemdeki hissedarlarından …’ten 1500 adet payı satın alarak, şirkete ortak olarak girdiğini, daha sonra yapılan sermaye artırımları ile müvekkil toplam 3600 adet paya malik olduğunu, müvekkil paylarını diğer ortaklara satarak ortaklıktan çıktığı 08.01.2013 tarihi itibarıyla 3600 adet payın maliki olduğunu, müvekkilinin turizm sektöründe faaliyetlerine devam ederken, davalıların sahibi olduğu … A.Ş.’nin ortakları tarafından kendisine ortaklık teklif edilmesi üzerine şirkete ortak olduğunu, şirkete ortak olmasından sonra yaklaşık 600.000.-USD”’lık şitket borcunu ödediğini, şirketin kâr eder konuma getirildiğini, müvekkilin ayrıldığı dönem olan Kasım 2012’de yaklaşık 50-60 milyon TL civarında kâr elde eden bir şirket olduğunu, müvekkilin sektöre ilişkin bilgisi ve tecrübesini kullanarak şirketin büyümesi, gelişmesi ve karlılığının artırılması için var gücüyle çalıştığını, bu çalışmaların sonucunda şirkete ortak olarak girdiği tarihe göre şirketin ekonomik değerinin kat ve kat arttığını, müvekkilin şirket içi uyuşmazlıkların baş göstermesi üzerine diğer ortaklarla konuşarak şirketten ayrılmaya karar verdiğini, bu ayrılma sürecinin taraflar arasında anlayış ve nezaket kuralları içerisinde gerçekleştiğini, yapılan toplantılar neticesinde müvekkile ait payların diğer ortaklar tarafından satın alınması hususunda anlaşıldığını, taraflar arasında yapılan toplantılarda, müvekkile pay bedellerinin piyasa değeri üzerinden ödeneceğinin söylendiği ve bu şartlar dahilinde taraflar arasında bir sözleşme kurulduğunu, bu itibarla 08.01.2013 tarihinde müvekkilin dava dışı şirkette bulunan paylarını davalılara devrettiğini, bu devir işlemleri neticesinde müvekkil …’in paylarından 1200 adet payı …’e, 1800 adet payı …’ye, 600 adet payı …’ye sattığı ve devrettiği, müvekkilin devrin gerçekleşmesinden sonra kendisine söz verilen pay bedellerinin gerçek değerinin kendisine ödemesinin gerçekleşmediği, müvekkilin defaatle davalılar ile görüştüğünü, aracı kişilerle hisse devir bedellerinin kendisine ödenmesini talep ettiği halde ödemenin yapılmadığını, müvekkilin defaatle davalıları borçlarını ödemeleri için uyarmasına rağmen bir sonuç alamadığını, bu sebeple dava açılması zorunluluğunun hasıl olduğunu, işbu dava ile müvekkilin dava dışı … A.Ş.’nde sahip olduğu ve 08.01.2013 yılında davalılara devrettiği 3600 adet payın, devrin yapıldığı 2013 tarihi itibarıyla piyasa değerlerinin hesaplanarak müvekkilin uhdesine düşen payların piyasa değerlerinin kendisine ödenmesi gerektiğini, huzurdaki davanın belirsiz alacak davası olarak ikame edildiğini, belirsiz alacak davasına ilişkin HMK m.107’de “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.” hükmünün yer aldığını, belirsiz alacak davasında talep sonucunun davacı tarafından belirlenmesinin mümkün olmadığı durumlarda, asgari bir miktar üzerinden dava açılmasının mümkün olduğunu, zararın belirlenmesi için gereken bilgilerin davalının veya üçüncü bir kişinin elinde olduğu durumlarda belirsiz alacak davasının açılabileceğini, huzurdaki uyuşmazlıkta talep sonucu, dava dışı şirketin 2013 yılı itibarıyla gerçek değerinin hesaplanarak, bu değerden müvekkilin paylarına düşen miktarın belirlenmesi olduğundan, bu belirlemenin müvekkil tarafından yapılamayacağından isku davanın belirsiz alacak davası olarak ikame edildiğini davada şirketin merkez adresi mahkemesinin yetkili olduğu, HMK m.14/11’e göre, özel hukuk tüzel kişilerinin, ortaklık veya üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla, bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın yahut üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacakları davalar için, ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesinin kesin yetkili olduğunu, davaya konu payların ait olduğu … A.Ş.’nin sicile kayıtlı adresinin … Mah.,… Cad., N:22, Kat:1, D:3, … olduğundan, davalıların ikamet adreslerinin değil, şirketin merkezinin bulunduğu yer mahkemesini kesin yetkili olduğundan işbu davanın Sayın Mahkemenin huzurunda ikame edildiğini belirterek, fazlaya dair talep hakları saklı kalmak kaydıyla, pay devir tarihi olan 08.01.2013 tarihi itibarıyla devre konu payların gerçek değerinin hesaplanarak, müvekkile pay devir bedeli olarak ödenmesi gereken bedelin şimdilik 10.000.-TL’lik kısmının davalılardan alınarak müvekkile verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalılar … ve … vekili mahkememize verdiği 30/06/2020 havale tarihli dilekçesinde özetle; Kabul anlamına gelmemekle beraber davacının, müvekkilleri uhdesinde doğmuş alacağının Mahkemece kabulü halinde 5 yıllık zamanaşımına uğradığı, TBK’nun 147.maddesinin 4.fıkrasında “Bir ortaklıkta, ortaklık sözleşmesinden doğan ve ortakların birbirleri veya kendileri ile ortaklık arasındaki, bir ortaklığın müdürleri, temsilcileri, denetçileri ile ortaklık veya ortaklar arasındaki alacaklar bakımından 5 yıllık zamanaşımına tabii olduğunu, iş bu dava konusunun davacının dava dışı … A.Ş. Nezdindeki hisselerinin, diğer ortaklardan müvekkillere ve davalı …’e devrinden kaynaklanan hisse bedeli talebi olduğu için, TBK m.147 kapsamında davanın zamanaşımı yönünden reddini talep ettiklerini, kabul anlamına gelmemekle beraber, işbu dava HMK 107’ye göre belirsiz alacak davası olarak ikame edilemeyeceğini, Yargıtay kararlarının da bu yönde olduğunu, bu nedenle davanın usulden reddi gerektiğini, belirsiz alacak davasını düzenleyen HMK’nın 107’inci maddesi gereğince, söz konusu davanın bu türde açılabilmesi için davanın açıldığı tarih itibarıyla uyuşmazlığa konu alacağın miktar ve değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesini şart kıldığını, bunun objektif imkansızlığa dayanması gerektiğini, davacı tarafından, dava dışı şirket nezdindeki hisselerinin devri gerçekleştirilirken, devir bedellerinin belirlendiğini, bu sebeple, işbu davanın belirsiz alacak olarak ikame edilmesinin hukuka aykırı olup usulden reddinin gerektiğini, müvekkillerinin hissedarı olduğu dava dışı şirketin yurtiçi-yurtdışı turizm sektöründe faaliyet göstermekte olup Türkiye’nin en köklü ve en büyük turizm şirketlerinden biri olduğunu, 1990 yılından beri iç ve dış hatlarda bilet ve vize islemleri, yurtiçi-yurtdısı kültür turları adamlarına yönelik yurtdışı seyahat hizmetleri ve fuar organizasyonları gerçekleştirdiğini, birçok kişiye istihdam sağladığını, davacının dava dışı şirkette çalışmaya başlamadan önce, diğer davalı … ile sektörden tanışık olduklarını, başka bir firmada birlikte çalıştıklarını, diğer davalı … Memişi’in ilk önce dava dışı şirkette rehber olarak çalıştığını, akabinde hisse sahibi olduğunu, davacının şirkette çalışmasına vesile olduğunu, akabinde davacının hiçbir şekilde hisse bedeli ödemeden davalı …’ten 1500 adet pay almak üzere dava dışı şirkete ortak olduğunu, daha sonra yapılan sermaye artırımları ile toplamda 3600 paya malik olduğunu, davacının hissedar olduktan sonra birkaç yıl dava dışı şirkette çalıştığı, daha sonra diğer davalı … ile anlaşmazlık yaşadığından hisselerini devredip dava dışı şirketten ayrılmak istediğini, tarafların kendi aralarından anlaşarak davacı tarafın hisselerini devrettiğini, söz konusu devir ile ilgili olarak, dava dışı … A.Ş.nin 08.01.2013 tarih, …-1 no’lu “hisse devri hakkında” konulu Yönetim Kurulu kararında *…’in 1800 adet pay senedine ait 45.000.- TL’lık sermaye hak ve payının tamamının 45.000.-TL bedelle …’ye bugünkü tarihi itibarıyla bütün aktif ve pasifi ile nominal değer üzerinden devir ettiği, …’in 600 adet pay senedine 15.000.-TL’lık sermaye hak ve payının tamamının 15.000.-TL bedel ile …’ye bugünkü tarihi itibarıyla bütün aktif ve pasifi ile nominal değeri üzerinden devir ettiğini, şeklinde davacının hisselerini değerleri belirli olmak ve yine bedellerini almak üzere müvekkillere devrettiğini, davacı tarafından devir edilen hisselerin, müvekkiller ve diğer davalı lehinde şirket pay defterine işlendiğini, dava dışı … A.Ş.’nin 08.01.2013 tarih, 1/2013-3 no’lu “hisse devri hakkında’ konulu Yönetim Kurulu kararında yapılan hisse devirlerinin kabulüne ittifakla, devir edilen hisselerin devir alanlar lehine şirket pay devrine işlenmesine ittifakla karar verildiğini, 225.000.-TL | 9000 pay karşılığı, 195.000.-TL | 7800 pay karşılığı, 150.000.-TL | 6000 pay karşılığı, … | 15.000.-TL | 600 pay karşılığı, … 15.000.-TL | 600 pay karşılığı, 600.000.-TL | 24000 adet pay kararı ile hisse devrinden sonraki pay ve değerlerinin pay defterine işlendiğini, dava dışı şirketin Yönetim Kurulu kararlarından görüleceği gibi davacının dava dışı şirketteki paylarını, değerleri belirli olarak usulüne uvsun bir sekilde müvekkillere ve diğer davalıya devrettiğini, hisse devir bedellerinin davacıya ödendiğini, davacının müvekkillerden hiçbir hak ve alacağının bulunmadığını, TBK 207/2.maddesinde “Sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine bir adet bulunmadıkça, satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdür ” hükmünün yer aldığını, TBK 207/2. Maddesi uyarınca söz konusu hisse devir işleminin peşin satış işlemi olup, kabul anlamına gelmemekle beraber davacının hisse devir bedeti alacağı olduğunu ispatlaması gerektiğini, dava konusu hisse devrinin peşin satış sözleşmeleri hükümlerine tabii olup, davacı tarafın hisse devir işleminin Yönetim Kurulu tarafından kabul edilip pay defterine işlenmiş olduğunu, bu sebeple hisse devir işleminin veresiye kabul edilmesi veya bedelinin ödenmemiş olmasının söz konusu olmayıp aksini ispat külfetinin davacıda olduğunu, davacının hisse devir bedeli alacağı iddiasının gerçek olmayıp yaklaşık 7 yıl sonra alacak iddiası ite açılan davanın asılsız ve mesnetsiz olduğunu, bu sebeplerle davanın reddinin talebinde bulunma zarureti hasıl olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesin talep etmiştir.
CEVAP : Davalı … ÇİZMECİ vekili mahkememize verdiği 02/11/2020 havale tarihli dilekçesinde özetle; Hiçbir şekilde davacının haksız iddia ve taleplerini kabul anlamına gelmemek ve davacının pay devrinden kaynaklanan bir alacağı olduğu anlamına gelmemek kaydı ile davacı taleplerinin zamanaşımına uğramış olduğu ve haksız davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesi gerektiği açıktır. Haksız davaya karşı zamanaşımı itirazları olduğunu, “Payların Gerçek Değeri” kavramı, 6102 Sayılı TTK da ortaklığın haklı nedenle feshi (Anonim Ortaklık ve Limited Ortaklık) ve ortaklıktan çıkma/çıkarılma davaları için ihdas edilmiş bir kavram olduğu, bu türden davalarda, pay sahibi kendi iradesi ile paylarını devretmediğinden, Mahkeme tarafından, “Ayrılma Akçesi” olarak belirlenecek olan değerin “Payların Gerçek Değeri” üzerinden belirlenmesi Kanun tarafından belirlen yasal ve gerektirici sebepler karşısında haksız ve yersiz davanın tümüyle reddine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:Eldeki dava, anonim şirket hisse devir sözleşmesinden kaynaklanan alacak davasıdır.
SPK Borsa Uzmanı bilirkişi tarafından düzenlenen 15/01/2021 tarihli bilirkişi raporuna göre; Söz konusu dava dışı … nominal değeri ile pay devrine ilişkin Yönetim Kurulu alınmıştır. Harici olarak Hisse Devri Sözleşmesi ve Pay Defteri olmadığından taraflar arasında payın bedeli aşikar değildir. Davacının payının bedelinin tespiti için Hisse Devri Sözleşmesi ve pay defteri veya devir eden ile devir alan ortakların kaydedildiği pay defteri sayfalarının ibraz edilmesi ve incelenmesi gerektiği, 08.01.2013 tarihli 1/2013-1 numaralı Yönetim Kurulu kararına göre davacı … hisselerini nominal değer üzerinden tüm aktif ve pasifiyle birlikte davalılar …, … ve …ye devretmiş olduğu görülmektedir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi Hisse Devir Sözleşmesi ve pay defteri ibraz edilmediğinden nominal mi gerçek değer mi olduğu tespit edilemediği, devrin gerçek değer üzerinden olması durumunda pay bedelinin gerçek değerinin tespiti için dava dışı şirketin özvarlığının bilinmesi gerekmektedir. Bununla ilgili dosyada belge ve bilgi bulunmadığından bununla ilgili inceleme yapılamamıştır. Davacının ortak olduktan sonra 600.000.-USD tutarındaki şirket borcunu ödemesi ve şirketi kârlı hale getirdiği iddiası ise bahsedilen incelemelerin yapılmasını müteakip değerlendirilebileceği, bahsedildiği gibi hisse devir işlemleri sadece Yönetim Kurulu Kararı ile kabul edilmiş bir konu olup, burada yer alan tutarlar nominal değerleri ihtiva ettiğinden, harici olarak hisse devri bedellerinin tespitine yönelik muteber bir belge ve bilgi yer alamadığından, iddia edilen gerçek değere yönelik dosya kapsamında bir tespit ve değerlendirme yapılamayacağı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
SPK Borsa Uzmanı bilirkişi tarafından düzenlenen 12/07/2021 tarihli bilirkişi ek raporuna göre; kök rapordaki tespitleri değiştirecek belge bulunmadığından, kök rapordaki tespit ve değerlendirmenin aynen geçerli olduğunun sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Mali Müşavir, Ticaret Hukuku Uzmanı bilirkişi tarafından düzenlenen 03/01/2022 tarihli bilirkişi raporuna göre; Dava dosyasının incelemesinde 3.600,00 adet hisse devrinin TTK. Hükümleri çerçevesinde nominal 90.000,00TL değer üzerinden yapıldığı, yapılan hisse devri neticesinde davacıya hisse devir bedeli ödemesi ile ilgili her hangi bir makbuz, havale vs. belge sunulmadığı, davacının 3600 hissesinin ÖZ KAYNAK payının 139.227,65 TL olduğu, davacının davalı şirket ortaklarından 139.227,65 TL alacaklı olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 02.12.2021 tarih, 2021/1719 E., 2021/1459 K.sayılı ilamında “Pay devir sözleşmesi ile devir edilen paya ilişkin bedel ve kâr payı alacağının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı istinaf incelemesinin konusudur. TBK’nın 147/4. maddesinde, bir ortaklıkta, ortaklık sözleşmesinden doğan ve ortakların birbirleri veya kendileri ile ortaklık arasındaki bir ortağın müdürleri, temsilcileri, denetçileri ile ortaklık veya ortaklar arasındaki alacakların beş yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu belirlenmiştir. Davacının kâr payı alacağı iddiasının beş yıllık zamanaşımına tabi olduğu açıktır. Ayrıca, Yargıtay 11.HD’nin 31.05.2016 tarih ve 2015/12291 Esas, 07.12.2007 tarih 2006/8366 Esas sayılı kararlarında da belirtildiği üzere, şirket payı devir sözleşmesinden kaynaklanan alacak iddialarının da TBK’nın 147. maddesi gereğince beş yıllık zaman aşımı süresine tabidir. Bu açıklamalara göre, yasada belirlenen zamanaşımı süresinden sonra eldeki davanın açılması, ortaklıktan kaynaklanan alacak nedeniyle özel zamanaşımı hükmünün bulunması nedeniyle genel zamanaşımına ilişkin hükmün uygulanamayacağı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesi kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.” gerekçesi ile şirket pay devir sözleşmesinden kaynaklanan alacak iddialarının 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu belirtilmiştir.
6098 sayılı TBK’nın 147. Maddesinde; “Aşağıdaki alacaklar için beş yıllık zamanaşımı uygulanır: 4-Bir ortaklıkta, ortaklık sözleşmesinden doğan ve ortakların birbirleri veya kendileri ile ortaklık arasındaki; bir ortaklığın müdürleri, temsilcileri, denetçileri ile ortaklık veya ortaklar arasındaki alacaklar.” düzenlemesine yer verilerek hisse devir sözleşmesine dayalı iş bu davada zamanaşımı süresinin 5 yıl olduğu düzenlenmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davacının …nde sahibi olduğu payları davalılara sattığını ancak pay bedellerinin kendisine ödenmediğini belirterek eldeki davayı açtığı, davalılar tarafından zamanaşımı itirazında bulunulduğu, hisse devrinin anonim şirket yönetim kurulunun 08/01/2013 tarihli kararı ile kabul edildiği ve pay defterine 08/01/2013 tarihinde tescil edildiği, dava tarihi itibari ile davacının alacak taleplerine ilişkin 5 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği ve davalılar tarafından süresinde zamanaşımı def’inde bulunulduğu anlaşılmakla, davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
KARAR : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın zamanaşımı nedeniyle REDDİNE,
2-Davacı tarafça yatırılan peşin harcın alınması gereken 80,70 TL’den mahsubu ile artan 90,08 TL. harcın talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
3-Davalı taraf kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince taktir olunan 5.100,00 TL. vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davalı … tarafından yapılan 23,50 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak adı geçen davalıya verilmesine,
5-6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A-(11)-(13) maddesi ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.360-TL arabuluculuk ücretinin tamamının, davacıdan tahsiliyle hazineye irat kaydına,
6-Taraflarca yatırılan gider avansının karar tebliğ işlemleri tamamlandıktan ve karar kesinleştikten sonra kullanılmayan kısmının yatıran ilgili tarafa iadesine,
Davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı; gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Mahkememize sunulacak veya gönderilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.29/04/2022

Katip … Hakim …
e-imza* e-imza*