Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/208 E. 2021/676 K. 26.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/528 Esas
KARAR NO :2021/711

DAVA:Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:07/10/2020
KARAR TARİHİ:08/1/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının dosya üzerinde yapılan incelemesi sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı … A.Ş. tarafından müvekkili aleyhine …. İcra Müdürlüğü … E. Sayılı dosyası ile, dava dışı …. ŞTİ.’nin kullanmış olduğu kredi alacağı talepli olarak icra takibi başlatıldığını, … A.Ş. tarafından söz konusu icra takibinin dayanağı olarak, … 1. Noterliği 22.01.2016 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesi ve 20.03.2015 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi ile kefalet belgelerinin gösterildiğini, söz konusu icra takibinin kesinleştiğini ve dosyada birtakım hacizlerin yapıldığını, 03.09.2019 tarihinde davalı …Ş. vekili tarafından icra dosyasına sunulan dilekçe ile dosyaya konu hak ve alacakların … A.Ş.’den devir ve temlik alındığının bildirildiğini ve 23.10.2018 tarihli … yevmiye numaralı Temlik Beyanı dosyaya sunularak, bu tarihten sonra davalı …Ş.’nin alacaklı olarak dosyada işlem yapmaya başladığını, müvekkilinin, …. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasında borçlu olmasına sebep olacak, usul ve yasaya uygun hiçbir gerekçe bulunmadığından işbu davanın açıldığını, zira her ne kadar müvekkilinin müteselsil kefil sıfatı ile borçlu olduğu iddia edilmiş ve söz konusu icra takibi başlatılmış ise de; söz konusu kefaletin gerekli şartları taşımadığından geçersiz olduğunu ve müvekkili aleyhinde kullanılmasının hukuka aykırı olduğunu, kefalet sözleşmesinin geçerli olması için kefilin, sorumlu olduğu azami miktarın, kefalet tarihinin ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesinin şart olup, davaya konu kefalet sözleşmesinde yer alan yazıların müvekkiline ait olmadığından kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğunu, müvekkili adına düzenlenmiş ve icra dosyasına konu olan, ekte yer alan kefalet belgesi, gerek kefalet tarihi ve kefalete ilişkin azami miktarın gerekse kefaletin müteselsil olduğuna ilişkin ifadenin müvekkili tarafından yazılmamış olması sebebiyle geçersiz olduğunu, söz konusu kefalet belgesinde yer alan bu bilgi ve ifadeler müvekkilinin eli ürünü olmadığını, bu sebeple kefalet sözleşmesi geçersiz olduğundan müvekkilinin söz konusu icra dosyasında borçlu konumunda olmasının da doğru olmadığını beyan ile, kefalet sözleşmesinin geçerliliği için öngörülen şekil şartlarından bir diğeri de, evli olan kişinin kefaletinde eşinin rızasının bulunuyor olması olduğunu, ancak davaya konu kefalet sözleşmesiyle ilgili olarak müvekkilinin eşinin yazılı rızası bulunmamakta olup, kefalet sözleşmesinin bu sebeple de geçersiz olduğunu beyan ile, Türk Borçlar Kanunu’nun 583. ve 584. maddelerinde belirtilen şartlarda düzenlenmediği açık olan kefalet sözleşmesinin geçersiz olması nedeniyle, müvekkilinin söz konusu icra dosyasında borçlu konumunda olmasının da hukuka aykırı olup müvekkilin borçlu olmadığının tespitinin talebinde bulunmuştur.
Davalı vekili Mahkememize verdiği cevap dilekçesinde özetle; davacının iddialarının aksine davacı ile temlik eden banka arasında yapılan kefalet sözleşmesindeki yazı ve imzanın davacıya ait olduğunu, davacı dilekçesinde kefalet sözleşmesinin şekil şartı olan kefalet miktarının, kefalet tarihinin ve ve kefalet yükümlülüğüne dair ibarenin kefilin el yazısı ile yazılması gerektiği halde temlik eden banka ile davacı arasında yapılan kefalet sözlemesinde bu ibarelerin davacının el ürünü olmadığını iddia etmekte ise de söz konusu iddialarının gerçeği yansıtmadığını, zira temlik eden banka ile yapılan sözleşmede kefilin her şeyi kendi el yazısı ile yazdığını ve yine kendi imzası ile imzaladığını, ayrıca davacı sözleşmeden sonra çok uzun süre sessiz kaldığını ve müvekkili şirketçe tahsilata yönelik işlemler yapılmaya başlayınca borçtan kurtulmak için huzurdaki davayı açtığını, bu durumun dürüstlük kuralına aykırı olduğu gibi, hakkın kötüye kullanılmasının da olduğundan davanın reddinin gerekeceğini, davacı dilekçesinde kefalet sözleşmesinin şekil şartı olan kefalet miktarının, kefalet tarihinin ve ve kefalet yükümlülüğüne dair ibarenin kendisinin el yazsısı olmadığını yönündeki iddialarına rağmen kefalet sözleşmesindeki imza kendisine ait olduğu gibi davacının eski eşi …’UN kurucusu ve ortağı olduğu … … Limited Şirketi’ne temlik eden bankadan kredi kullandırılmasını sağladığını, ancak sözleşmenin yapıldığı tarihten yaklaşık beş buçuk yıl gibi çok uzun bir süre boyunca davacının sessiz kalıp; tahsilata yönelik işlemleri engellemek için huzurdaki davayı açmasının 4721 sayılı TMK’nın 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına aykırı ve hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, zira davacıya söz konusu kefalet sözleşmesi nedeniyle … 1. Noterliğinin 22.01.2016 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile borcun ödenmesi için ihtarname gönderildiğini ve söz konusu ihtarname bizzat davacıya tebliğ edildiğini ve hakkında icra takibi yapılarak takip kesinleşmesine rağmen davacının huzurdaki haksız ve mesnetsiz davaya kadar hiçbir şekilde itiraz etmemesinin bunu ispatlamadığını, davaya konu kefalet müteselsil kefalet olup; davacının eşinin rızasının alınması gerekemmediği gibi davacının iddialarının aksine kefalet sözleşmesi yapılırken davacının eski eşi …’un rızasının da alındığını, davacının müteselsil kefil olduğundan gerek kanun gerekse de Yargıtay’ın yerleşik içtihatları doğrultusunda eşinin rızasının alınmasına gerek olmadığını, davacının kötüniyet tazminat talebinin de reddi gerekeceğini, temlik eden banka tarafınca …. İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasında başlatılmış takibin haksız ve kötüniyetli olması nedeniyle tazminata hükmedilmesini talep etmiş ise de, davacı dava dışı eski eşinin ortağı ve kurucusu ve ortağı olduğu … … Limited Şirketi’ne temlik eden bankadan kredi kullandırılmasına sebebiyet verdiğini, söz konusu kredinin de ödenmediğinden temlik eden bankanın da haklı olarak takibe geçmiş olup; hiçbir şekilde kötüniyetin söz konusu olmadığını, söz konusu kefalet sözleşmesindeki imzanın da davacıya ait olduğunu beyanla, tüm bu nedenlerle haksız ve mesnetsiz davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Davacı vekili, 05/11/2021 tarihinde UYAP sisteminden, e-imzalı olarak gönderdiği dilekçesinde; davalıya karşı açtıkları davadan feragat ettiklerini beyan etmiştir.
Feragat; HMK’nın 307. ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup davacının talep sonucunda kısmen veya tamamen “vazgeçmesi” şeklinde tanımlanmış davaya son veren taraf işlemlerindendir.
Davacı yanın davasından feragat ettiği ve vekaletnamesinde de bu konuda yetkili olduğu anlaşılmakla vaki feragat nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın FERAGAT nedeni ile REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesinin 22. maddesine göre, alınması gereken 59,30-TL’nin 2/3’ü olan 39,53-TL. harcın, dava açılırken peşin alınan 1.084,10-TL’.den mahsubu ile fazla alınan 1.044,57-TL harcın karar kesinleştikten sonra ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi Uyarınca uyarlanan 9.052,54-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize hitaben yazılmış, mahkememize ya da en yakın Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İSTİNAF yolu açık olmak üzere karar verildi.08/11/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır