Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/878 E. 2023/110 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/878 Esas
KARAR NO :2023/110

DAVA:Alacak
DAVA TARİHİ:18/01/2017
KARAR TARİHİ:16/02/2023

Taraflar arasında görülen davanın Mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Mahkememize verdiği dava dilekçesi ile; müvekkili şirket ile davalı arasında “2014/… ihale numaralı Avrupa 1 ve Bölge Atık Su Arıtma tesislerinin işletilmesi ile 2014/… ihale numarası ile Asya 1 ve 2. Bölge Atık Su Arıtma tesislerinin işletilmesi”ne dair sözleşme imzalandığını, ihale döneminde müvekkili şirketin bir kısım personelinin sendikaya üye olduğunu, personelin üye olduğu Sendika olan … İş Sendikasının ilgili Bakanlıktan yetki alması sonrasında müvekkili şirket ile Sendika arasında Toplu İş sözleşmesi sürecinin başladığını, davacı müvekillinin söz konusu iş yerinde davalının taşeronu olduğunu, davalının asıl işveren olması ve TİS sonrasında ödenecek ücretlerden davalının da sorumlu olması sebebiyle durumun davalıya iletildiğini, davalının sürece ilgisiz kaldığını, TİS sürecinde bir uzlaşma olmaması sebebiyle Yüksek Hakem Kurulu kararı ile çözüldüğünü, Yüksek Hakem Kurulu dava dışı Sendikanın başvurusu sonucu 28/06/2016 tarihinde Avrupa yakası için 2016/576 E., 2016/739 K. sayılı kararı ile TİS sürecini karara bağladığını, Kararda TİS’in geçerlilik süresinin 15/11/2016-30/06/2017 olarak belirlendiğini, Asya yakası için …. sayılı kararı ile TİS sürecini karara bağlandığını, TİS’in geçerlilik süresini de 01/11/2016-30/10/2017 olarak belirlendiğini, kararların davacı müvekkiline tebliğinden sonra sendika üyesi personelin TİS’ten kaynaklanan fark alacaklarının bir kısmını ödenmeye başladığını, TİS’e göre çalışan personellerin, maaş fark, normal mesai, resmi tatil mesaisi, gece mesaisi, gece vardiyası, yakacak, çocuk, bayram, evlilik, tahsil, sendika aidatı gibi fark alacakların yanında ayrıca TİS’ten kaynaklanan fark alacakları nedeniyle SGK ve Vergi ödemeleri yapılıdığını, bu güne kadar yaklaşık 200.000 TL ödeme olduğunu, işbu davanın açıldığı tarihte ise ödemeler yapılmaya devam ettiğini, sendikaya üye olan personellerin fark ödemelerinin taraflarına ödenmesi için davalı … ‘ye yaptıkları başvurunun sonuçsuz kaldığını, sözleşmenin imzalanması aşamasından sonra edimlerin dengesinde değişiklik olduğunu, sözleşme yapılırken öngörülemeyen bir maliyet olduğunu, müvekkili şirketin ekonomik olarak katlanamayacağı bir düzeye geldiğini, müvekkili şirketin değişen bu ağır şartlara, özel kanunlarla yapılan yasal düzenlemelere rağmen katlanmasını istemenin adeta mali yönden yıkımını istemek olduğunu, bu durumun adalete ve hakkaniyete aykırı olduğunu, yapılan yasal düzenlemeler çerçevesinde sendikal tazminat ve ücretleri ile sosyal hakların davalı şirketçe müvekkili şirkete ödenmesi gerektiğini, bu uygulamanın Anayasa‘da yer alan eşitlik ilkesine aykırı olduğunu belirterek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik, 10.000 TL‘nin işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili Mahkememize sunduğu ıslah dilekçesi ile taleplerini 1.097.918,44 TL’ye arttırdıklarını belirtmiş ve ıslah harcını yatırmıştır.
Davalı vekili Mahkememize sunduğu cevap dilekçesiyle; davanın haksız, mesnetsiz ve kötü niyetli olduğunu, … İş Sendikasının, idarelerinden Avrupa ve Asya Bölgesi Atıksu Arıtma Tesislerinin İşletilmesi İşi kapsamında yetki tespiti talebinde bulunmak üzere ihale bilgilerinin kendilerine iletilmesini talep ettiğini, davaya konu ihalelerin 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 3/g maddesi gereğince Mal ve Hizmet Alımlarında Uygulanacak Esas ve Usullere Dair Yönetmelik kapsamında yapılıp yüklenici firmaya ihale edildiğini, söz konusu İhalelere konu hizmetlerin Kamu İhale Genel Tebliği 78.1.maddesinde tanımlanan kriterlere göre personel çalıştırmaya dayalı hizmet olmadığını, yüksek hakem kurulu kararlarının kanun ve yönetmeliğe aykırı olduğunu, toplu iş sözleşmesi fiyat farkından davacının sorumlu olduğunu, kamu işveren sendikasının dahil olmadığı bir toplu iş sözleşmesinin kamu kurumunu, idareyi bağlamayacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin 24/01/2018 tarih ve 2017/55 Esas – 2018/45 Karar sayılı kararı ile; Taraflar arasında uyuşmazlığın temelinin İş Hukukuna taalluk eden hususlar olduğu, İş Kanununa ve Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanuna dayanan uyuşmazlık olması nedeniyle görevsizlik kararı vermek gerekmiştir…” gerekçesi ile görev nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Mahkememizin bu kararının istinaf edilmesi üzerine istinaf incelemesini yapan İstanbul BAM 17. HD.’nin 06/12/2018 tarih ve 2018/2598 Esas – 2018/2135 Karar sayılı ilamı ile; “…Somut olay bu tanımlamalar ve düzenlemeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, taraflar arasında, iş kanuna tabi işçi yoktur.Diğer taraftan, her iki taraf tacirdir ve uyuşmazlık hizmet alım sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgilidir. Yani ticaret mahkemesinin görev alanı içerisinde, ticari davadır. Açıklanan nedenlerle, mahkemece görevli olduğu, mahkemenin görevi ile ilgili dava şartının mevcut olduğu kabul edilerek işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçe ile görevsizlik kararı verilmiş olması yerinde görülmeyerek, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulü ile hükmün kaldırılmasına dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur…” gerekçesiyle Mahkememiz kararı kaldırılarak dosya Mahkememize gönderilmiştir.
Dava; tacirler arası hizmet alım sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
Taraf delilleri toplanmış ve bilirkişi raporları alınmıştır.
Bilirkişiler …, Prof. Dr. … ve … Mahkememize sundukları 07/11/2019 tarihli raporlarında ve 01/09/2020 tarihli ek raporlarında; dava konusunun, davacı alt işverinin ödemiş olduğu sendikal fark bedelinin sözleşmenin uyarlanması neticesinde davalı asıl işverenden rücuen tazmin talebinden ibaret olduğunu, davacının sunmuş olduğu belgelerden davacının katlanmış olduğu sendikal fark bedelleri toplamının 1.097.918,44 TL olduğunu, taraflar arasında yapılmış olan sözleşme bedellerinin toplam bedelin 99.864.564 TL olduğunu, davacının katlanmış olduğu sendika fark bedelinin ise toplamda 1.097.918,44 TL olduğunu, sözleşme bedeli ile sendikal fark bedelinin karşılaştırılması neticesinde sendikal fark bedelinin sözleşme bedelinin %1’ne tekabül ettiğini, işçilerin sendika üyesi olmasının davacı tarafından öngörülemeyen-öngörülemeyecek bir durum ve olgu olmadığını ayrıca sözleşme bedeli ile işçilerin sendika üyesi olmakla oluşan ek maliyetin edimler arası dengeyi önemli ölçüde bozmadığını, ağır bir orantısızlık oluşturmadığını, sözleşmenin devamını zora sokmadığını, davacının sözleşmelerin uyarlanması talebinin yerinde olmadığı kanaati edinildiğini, personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımlarından toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan fiyat farkının ödenmesine dair yönetmelikte değişiklik yapılmasına ilişkin 13/10/2016 tarihinde resmi gazetede yayımlanan düzenlemenin geçici 3.maddesi gereğince; davalı idarenin davacı firmanın işçilerinin sendika üyesi olması sebebiyle oluşan fiyat farklarını karşılaması gerektiğini belirtmişlerdir.
Bilirkişiler …, … ve Dr. …Mahkememize sundukları 28/06/2021 tarihli raporlarında; taraflar arasında 2014-… ve 2014-… ihale numaralı sözleşmelerin kurulduğunu, dava dışı … İş Sendikasının müracaatı üzerine Yüksek Hakem Kurulu Başkanlığı tarafından alınan kararlara istinaden davacının, dava dışı işçilere yaptığı fark ödemeleri bakımından davalıdan alacaklı olduğunu iddia ettiğini, Mali bakımından değerlendirme yapıldığında, davacı şirket tarafından davaya konu sendikal haklara ilişkin toplam 1.958.267,90 TL tutarında ödeme yaptığının hesap edildiğini, iş hukuku bakamından değerlendirme yapıldığında; ihtilafa neden olan Toplu İş Sözleşmesinin davalı kamu idarelerinin üyesi bulunduğu kamu işveren sendikalarından birisi tarafından 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu hükümlerine göre yürütülüp ve sonuçlandırılmadığının ihtilafsız olduğunu, anılan toplu iş sözleşmesinin kamu işveren sendikası tarafından sonuçlandırılması halinde, belirlenen ücret ve sosyal haklardan kaynaklanan bedel artışı kadar idarece fiyat farkını talep edebileceğini aksi takdirde talep edilemeyeceği görüşünde olduklarını, Borçlar mevzuatı bakımından değerlendirme yapıldığında; TBK m.138 hükmünde “sözleşmenin uyarlanması” kurumunun düzenlendiğini, bu hüküm gereğince sözleşmenin uyarlanması içn gereken kanuni şartlar çerçevesinde değerlendirme yapıldığında; sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü durum ortaya çıkıp çıkmadığı hususunda değerlendirmede; bu kapsamda bir kısım personelin ihale dönemi içinde sendikaya üye olması değerlendirildiğinde işçilerin sendikaya üye olabileceğinin basiretli tacir davacı şirket tarafından öngörülebilir olduğunu, TTK m. 18(2) hükmünce “Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi” gerektiğini, hükümde tacirlere basiretli iş adamı gibi davranma ölçütünün getirildiğini ve bu ölçütün, tacirler için objektif özen yükümlülüğü sonucunu doğurduğunu, bu durumun ise tacirin, işletmesi ile ilgili faaliyetlerinde yeteneği ve imkanlarına göre özen göstermesini değil, aynı ticaret alanında faaliyet gösteren öngörülü, tedbirli bir tacirin göstereceği özeni göstermesini zorunlu kıldığını, dolayısıyla bu durumun basiretli tacir olan davacı şirket yönünden öngörülmesi beklenmeyen olağanüstü bir durum olmadığını, öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeye olağanüstü durumun borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkıp çıkmadığı hususunda değerlendirmede, bu kapsamda bir kısım personelin ihale dönemi içinde sendikaya üye olması sebebiyle maddi sorumluluğun artması değerlendirildiğinde bu durumun davacıdan kaynaklanmadığı, dava dışı işçilerin fiilleri olduğunu, bu durumun sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirip değiştirmediği hususunda değerlendirme, sözleşme bedellerinin toplamının 99.864.464 TL olduğunu, ancak yapılan mali değerlendirme neticesinde davacı şirket tarafından davaya konu sendikal haklara ilişkin olarak toplam 1.958.267,90 TL ödendiği tespit edildiğinden işçilerin sendika üyesi olması sebebiyle oluşan durumun, edimler arasındaki dengeyi önemli ölçüde bozmadığını, bu durumun dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlunun durumunu değiştirmediğini, ifayı güçleştirmediğini, borçlunun borcunu henüz ifa etmemiş olması veya ifanın aşırı ölçüde güçlenmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olması halinin bulunup bulunmadığı hususunda değerlendirmede, sözleşmeler belirli aralıkla ifa edilmesi gereken edimler içerdiğinden davacı tarafından edimlerin ifasının tamamının bitmediğini, ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını davacının saklı tutarak ifa edip etmediğinin anlaşılamadığını, sonuç olarak tüm bu şartlar halinde TBK.nın 138. madde hükmü gereğince sözleşmenin uyarlanmasının şartlarının oluşup oluşmadığı hususunun takdirinin Mahkemeye ait olduğunu belirtmişlerdir.
Bilirkişiler …Mahkememize sundukları kök ve ek raporlarında; taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmelerinin, personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımı sözleşmeleri olmadığını, ihale bedelleri içerisinde işçilik maliyetlerinin %70 altında olduğunu, Yüksek Hakem Kurulu tarafından bağıtlanan T.İ.S. hükümlerinin sözleşme taraflarını bağlayacağını, sözleşme tarafı olmayan davalı kurumun 4857 sayılı kanunun 2/7 fıkrası hükmü uyarınca davalı kurum tarafından yürütülmüş bir toplu iş sözleşmesi süreci söz konusu olmadığından fark ücret talebinde bulunulamayacağını, ayrıca ihale sözleşmelerinde fark ücret talebinin yasaklandığı için davalı kurumun fark ücret ödemesi yapmamasının, taraflar arasındaki ihale hükümlerine ve mevzuata uygun olduğunu, TBK m.138 hükmü gereğince sözleşmenin uyarlanmasının şartlarının oluşup oluşmadığı hususunun takdirinin mahkemeye ait olduğunu belirtmişlerdir.
Mahkememizce toplanan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacı şirketin; taraflar arasında “2014/… ihale numaralı Avrupa 1 ve Bölge Atık Su Arıtma tesislerinin işletilmesine ve 2014/… ihale numarası ile Asya 1 ve 2. Bölge Atık Su Arıtma tesislerinin işletilmesine ilişkin sözleşmeler imzalandığını, ihale döneminde davacı şirketin bir kısım personelinin sendikaya üye olduğunu, personelin üye olduğu … İş Sendikasının ilgili Bakanlıktan yetki alması sonrasında Toplu İş sözleşmesi sürecinin başladığını, davacının söz konusu iş yerinde davalının taşeronu olduğunu, TİS sürecinde bir uzlaşma olmaması sebebiyle sorunun Yüksek Hakem Kurulu kararı ile çözüldüğünü, kararların davacıya tebliğinden sonra sendika üyesi personelin TİS’ten kaynaklanan fark alacaklarının bir kısmının ödenmeye başladığını, bu durumun sözleşme yapılırken öngörülemeyen bir maliyet olduğunu, davacı şirketin ekonomik olarak katlanamayacağı bir düzeye geldiğini, davacı şirketin değişen bu ağır şartlara, özel kanunlarla yapılan yasal düzenlemelere rağmen katlanmasını istemenin adeta mali yönden yıkımını istemek olduğunu, bu durumun adalete ve hakkaniyete aykırı olduğunu, yapılan yasal düzenlemeler çerçevesinde sendikal tazminat ve ücretleri ile sosyal hakların davalı tarafça davacı şirkete ödenmesi gerektiğini iddia ettiği, davalının ise; davaya konu ihalelerin 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 3/g maddesi gereğince Mal ve Hizmet Alımlarında Uygulanacak Esas ve Usullere Dair Yönetmelik kapsamında yapılıp yüklenici firmaya ihale edildiğini, söz konusu İhalelere konu hizmetlerin Kamu İhale Genel Tebliği 78.1.maddesinde tanımlanan kriterlere göre personel çalıştırmaya dayalı hizmet olmadığını, yüksek hakem kurulu kararlarının kanun ve yönetmeliğe aykırı olduğunu, toplu iş sözleşmesi fiyat farkından davacının sorumlu olduğunu, kamu işveren sendikasının dahil olmadığı bir toplu iş sözleşmesinin kamu kurumunu bağlamayacağını belirterek davanın reddini talep ettiği anlaşılmıştır.
Davacı, 4734 sayılı Kamu ihale Kanunun 62. maddesinin 1 fıkrasının e bendi, 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunun 8. Maddesi ile 13.10.2016 tarihli Personel Çalıştırılmasına Dayalı Hizmet alımlarında Toplu İş Sözleşmesinden Kaynaklanan Fiyat Farkının Ödenmesine Dair Yönetmeliğinin geçici 3. maddesine göre TİS’ten kaynaklanan farkın davalı tarafından ödenmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
4734 sayılı Kamu ihale Kanunun 62. maddesinin 1 fıkrasının e bendinde” (2) Bu bendin uygulanmasında personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımı; bu Kanun ve diğer mevzuattaki hükümler uyarınca ihale konusu işte çalıştırılacak personel sayısının ihale dokümanında belirlendiği, bu personelin çalışma saatlerinin tamamının idare için kullanıldığı, yaklaşık maliyetinin en az %70’lik kısmının asgari işçilik maliyeti ile varsa ayni yemek ve yol giderleri dahil işçilik giderinden oluştuğu ve niteliği gereği süreklilik arz eden işlere ilişkin hizmet alımlarını ifade eder. Mahalli idare veya şirketlerinin bütçelerinden yapılan, yıl boyunca devam eden, niteliği gereği süreklilik arz eden ve haftalık çalışma saatlerinin tamamının idare için kullanıldığı park ve bahçe bakım ve onarımı ile çöp toplama, cadde, sokak, meydan ve benzerlerinin temizlik işlerine ilişkin alımlar personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımı olarak kabul edilir. Hizmet alım sözleşmesi kapsamında niteliği birbirinden farklı hizmet türlerinin bulunması halinde personel çalıştırılmasına dayalı olup olmama yönünden yapılacak değerlendirme her hizmet türü için ayrı ayrı yapılır. Danışmanlık hizmetleri, hastane bilgi yönetim sistemi hizmetleri ve çağrı merkezi hizmetlerine ilişkin alımlar personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımı olarak kabul edilmez.” hükmünün bulunduğu,
4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunun 8. maddesinde; “Sözleşme türlerine göre fiyat farkı verilebilmesine ilişkin esas ve usulleri tespite Kamu İhale Kurumunun teklifi üzerine Cumhurbaşkanı yetkilidir. Sözleşmelerde yer alan fiyat farkına ilişkin esas ve usullerde sözleşme imzalandıktan sonra değişiklik yapılamaz. 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 62 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca ihale edilen işlerde, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun 2 nci maddesinde tanımlanan asıl işveren-alt işveren ilişkisi çerçevesinde alt işveren tarafından münhasıran bu Kanun kapsamına giren kamu kurum ve kuruluşlarına ait işyerlerinde çalıştırılan işçileri kapsayacak olan toplu iş sözleşmeleri; alt işverenin yetkilendirmesi kaydıyla merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin üyesi bulunduğu kamu işveren sendikalarından birisi tarafından 18/10/2012 tarihli ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu hükümlerine göre yürütülür ve sonuçlandırılır. Toplu iş sözleşmesinin kamu işveren sendikası tarafından bu fıkraya göre sonuçlandırılması hâlinde, belirlenen ücret ve sosyal haklardan kaynaklanan bedel artışı kadar idarece fiyat farkı ödenir. Kamu işveren sendikası tarafından yürütülmeyen ve sonuçlandırılmayan toplu iş sözleşmeleri için fiyat farkı ödenemez, 4857 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin yedinci fıkrası esas alınarak asıl işveren sıfatından dolayı ücret farkına hükmedilemez ve asıl işveren sıfatıyla sorumluluk yüklenemez. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin esas ve usuller, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının görüşü alınmak suretiyle Maliye Bakanlığınca belirlenir. 22/9/2012 tarihinden önce 4734 sayılı Kanuna göre ihalesi yapılan ve ihale dokümanında fiyat farkı hesaplanabilmesine ilişkin hüküm bulunan yapım işleri ihalelerinde, yaklaşık maliyetin yarısından fazlasını akaryakıt giderinin oluşturduğu ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla fesih veya tasfiye edilmeksizin geçici kabulü yapılmış işler ile devam eden işlerin, 22/9/2012 tarihinden sonra gerçekleştirilen kısımlarında kullanılan akaryakıta ilişkin olarak özel tüketim vergisinde gerçekleşen artış nedeniyle fiyat farkı hesaplanmasında 3l/8/20l3 tarihli ve 28751 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 2013/5217 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı hükümleri uygulanır.” hükmünün bulunduğu,
13.10.2016 tarihli 29856 sayılı resmi gazetede yayımlanan Personel Çalıştırılmasına Dayalı Hizmet alımlarında Toplu İş Sözleşmesinden Kaynaklanan Fiyat Farkının Ödenmesine Dair Yönetmeliğin; geçici 3. maddesinde; ” Alt işverenlerce 4 üncü maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen süre içinde yetkilendirme yapılmamasından dolayı kamu işveren sendikaları tarafından 22/1/2015 tarihinden bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar reddedilen ve tüm maddeleri Yüksek Hakem Kurulu tarafından karara bağlanan veya bağlanacak toplu iş sözleşmeleri için de fiyat farkı ödenir.” hükmünün bulunduğu anlaşılmıştır.
Kamu İhale Kurumu Mahkememize gönderdiği cevabi yazıda; ihalelere ilişkin idarece gönderilen ihale işlem dosyalarının tetkikinden söz konusu ihalelerin “personel çalıştırılmasına dayalı olmayan hizmet alımı” ihaleleri olduğunun anlaşıldığı bildirilmiştir.
Yasal mevzuat hükümleri göz önüne alındığında; dosyada mevcut İhale sözleşmelerinden ve ihale sözleşmelerinin idari ve teknik şartnamelerinden, Kamu ihale Kurumu yazısı, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesinin Personel çalıştırılmasına dayalı hizmet sözleşmesi olmadığı anlaşılmaktadır.
Taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmelerinin, personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım sözleşmeleri olmadığı, ihale bedelleri içeresinde işçilik maliyetlerinin % 70’in altında olduğu, Yüksek Hakem Kurulu tarafından bağıtlanan TİS hükümlerinin sözleşme taraflarını bağlayacağı, sözleşme tarafı olmayan davalı tarafından yürütülmüş bir Toplu İş Sözleşmesi süreci söz konusu olmadığı, TİS’lerin 28.06.2016 tarihli olduğu, 13.10.2016 tarihli Personel Çalıştırılmasına Dayalı Hizmet alımlarında Toplu İş Sözleşmesinden Kaynaklanan Fiyat Farkının Ödenmesine Dair Yönetmeliğin ise TİS tarihlerinden sonra yürürlüğe girdiği, ayrıca ihale sözleşmelerinde fark ücret talebinin yasaklandığı hususları dikkate alındığında davacının davalıdan TİS’ten kaynaklanan fark ücret ödemesi talebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Davacının talebinin sözleşmenin uyarlanması çerçevesinde TBK.nın 138. maddesi kapsamında da incelenmesi gerekmektedir.
TBK.nın 138. maddesinde; “Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır. Bu madde hükmü yabancı para borçlarında da uygulanır.” hükmü mevcuttur.
TBK.nın 138. maddesi uyarınca sözleşmenin değişen koşullara uyarlanmasının şartları;
1-Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum ortaya çıkmış olması,
2-Bu durum borçludan kaynaklanmamış olması,
3-Bu durum, sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmiş olması,
4- Borçlu, borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olmasıdır.
Borçlu sözleşmenin uyarlanmasını mahkemeden istediğinde mahkeme, yukarıda sayılan şartların tümünün birlikte gerçekleşip gerçekleşmediğini kontrol edecektir. Koşulların birlikte gerçekleşmesine rağmen fiiliyatta uyarlamanın mümkün olmaması halinde ise borçlu sözleşmeden dönebilecek, sürekli edimli sözleşmelerde fesih yoluyla sözleşmeyi sona erdirebilecektir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde; Sözleşme devam ederken işçilerin sendikaya üye olması durumu, basiretli tacir olan davacı şirket tarafından öngörülebilir nitelikte bir husus olduğu, dolayısıyla bu durumun basiretli tacir olan davacı şirket yönünden öngörülmesi beklenmeyen olağanüstü bir durum olmadığı, bir kısım işçilerin ihale dönemi içinde sendikaya üye olması sebebiyle maddi sorumluluğun artması değerlendirildiğinde bu durumun davalıdan kaynaklanmadığı, dava dışı işçilerin fiillerinden kaynaklandığı, sözleşme bedellerinin toplamının 99.864.464 TL olduğu, davacı şirket tarafından davaya konu sendikal haklara ilişkin olarak toplam 1.958.267,90 TL ödendiği tespit edildiğinden işçilerin sendika üyesi olması sebebiyle oluşan durumun, edimler arasındaki dengeyi önemli ölçüde bozmadığı, bu durumun dürüstlük kuralına aykırı düşecek derecede borçlunun durumunu ağırlaştırmadığı, buna göre TBK.nın 138. maddesinde düzenlenen sözleşmenin uyarlanması şartlarının oluşmadığı Mahkememizce kabul edilmiştir.
Açıklanan nedenlerle davacının talebinin yerinde olmadığı sonuç ve kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesine göre, alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 170,78 TL ve 18.580 TL ıslah harcı toplamı olan 18.750,78 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 18.570,88 TL.nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 135.833,48 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalının yaptığı 4.500 TL bilirkişi ücreti ve 23 TL tebligat-müzekkere ücreti olmak üzere toplam 4.523 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Mahkememize sunulacak veya gönderilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 16/02/2023

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır