Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/547 E. 2019/715 K. 08.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/547 Esas
KARAR NO : 2019/715
DAVA : Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 21/06/2018
KARAR TARİHİ: 08/05/2019
Mahkememizde görülmekte olan hizmet sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit davasının yapılan açık yargılamasının sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 24/01/2018 tarihli verdiği dilekçesi özetle;
Müvekkil … ile davalı firmanın sahibi … ile karın yağlarının eritilmesi konusunda tedavi olmak üzere görüşme yaptığını, davalının müvekkile hizmet verebilmesi için peşin veya taksitli hizmet satış ve üyelik sözleşmesi yapmasını istemesi üzerine müvekkilinin 25/07/2017 tarihinde… hizmet sözleşmesini imzaladığını, ancak müvekkilinin, davalının sözleşmenin 2.sayfasının sonunda boş bir yerde, senet tanzim ettiğini fark etmeyerek imza attığını ve davalının müvekkilinin kimlik bilgilerini aldığını, sözleşme üzerine davalı tarafça cumartesi günü hizmet ve ödeme alınacağı tabiri yazılsa da müvekkilinin hiçbir hizmet almadığını, müvekkilinin daha sonra doktoru ile görüşmesi sonucunda bu gibi tedavilerin anlatıldığı gibi sonuçlanmadığı ve hayati tehlike yaratanlarının dahi bulunduğunu söylemesine üzerine müvekkil davalı tarafça irtibata geçtiğini ve herhangi bir tedavi ve hizmet almaktan vazgeçtiğini, sözleşmenin iptal edilmesini istediğini ve bu istek üzerine davalı tarafça sözleşmenin iptal edildiğinin söylendiğini, söz konusu gelişme ve değişmelere tanık şahısların da bulunduğunu, müvekkilinin hiçbir borcu olmaması üzerine davalı tarafın 1.200,00 TL tutarındaki üyelik aidatının tahsili amacıyla kötü niyetli ve usulsüz olarak müvekkili aleyhinde İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı dosyasından kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibi başlattığını, müvekkilin muhtara tebligat yapıldığının öğrenmesi üzerine takipten haberdar olduğunu, yukarıda açıklanan nedenlerle icra takibine konulan 1.200,00 TL asıl alacak ve ferileri ile birlikte borçlu olmadıklarının tespitine, teminatlı veya teminatsız olarak dava sonuçlanıncaya kadar icra takibinin durdurulması için ihtiyati tedbir kararı verilmesine, davalının %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesi ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasını talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP
Davalı vekili 05/09/2018 tarihli verdiği dilekçesi özetle;
Müvekkili …’nun … Güzellik Merkezi’nin sahibi olduğunu, davacının müvekkilinin şirket merkezine geldiğini ve hizmet sözleşmesi okuyarak hem hizmet sözleşmesini hem de ekindeki bonoyu kendi el yazısıyla yazarak imzaladığını, keza söz konusu bononun davacı … tarafından da imzalandığını, davacının dava dilekçesine eklemiş olduğu Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2005/19-488 E. 2005/567 K.sayılı uyarınca sözleşmenin ekindeki bononun “sözleşme altında düzenlendiği anlaşılan sözleşme ve senedi iade edilmediğini ve usulsüz şekilde icra takibi başlatıldığı”nın iddia ettiğnii, oysa bahse konu Yargıtay kararının konusunun “senetlerin başka bir borca ilişkinmiş gibi takibe konu edildiği, senet bedelinin ödendiği ve borçlu ile alacaklı arasında gerçek bir borç ilişkisinin bulunmadığı” şeklinde olduğunu ve işbu dava konusu uyuşmazlıktan farklı konuda olduğunu, senet metni üzerinde yazan 5899 numaralı sayının firmaya ait davacı tarafından sunulan hizmet sözleşmesine ait numara olduğunu, hizmet sözleşmesinin başında da 5899 olarak aynı rakamın yer aldığının anlaşılacağının, dava konusu hizmet sözleşmesinden kaynaklanan borcun müvekkili firmaya ödenmediğini, bu hususun davacı firmaya da ayrıca iletildiğini, davacının hizmet edimini almak için cumartesi günü randevu aldığını ancak doktoru ile görüşmesi sonucunda cumartesi buluşmasının yapılamadığını ve randevuya gelemediğini açıkça beyan ettiğini, davacının okuduğunu anlayabilecek kapasite olup bir nüshasını elinde bulundurduğu sözleşmenin 7.maddesinde “Üyenin Randevu Alma Yükümlülüğü” başlığı adı altında “…satıcı müsait durumdaki tarihler konusunda bilgi verir ve bu şekilde randevu tarihi belirlenir. Öncesinde almış olduğu randevuyu iptal etmek isteyen üyenin 24 saat öncesinde satıcıya durumu bildirmekle yükümlüdür” denildiğini, ancak davacının dilekçesi gereği müvekkil ile temas kurduğunu ve anlaşmada yazıldığı gibi herhangi bir tedavi ve hizmet almaktan vazgeçtiğini belirtiğini devamında ise talebinin müvekkil tarafça ihtilafsız olarak kabul edildiğini iddia ettiğini oysa kendisine bir nüshası verilen hizmet sözleşmesinin 6.maddesinin iptal şartlarında “işbu sözleşme imzalandığı tarihte yürürlüğe girecek olup hizmetlerden yararlanıp yararlanmadığına bakılmaksızın sözleşme imzalandığı tarihten itibaren yürürlükte kalacaktır. Taraflardan biri sözleşmenin sona ereceği tarihten önce feshederse diğer tarafa üyelik hizmetleri karşılığında belirlenen KDV dahil, taksitli hizmet bedelinin %25’i kadar cayma bedelini tazminat olarak ödemeyi taahhüt ettiğinin” açıkça belirtildiğini, işbu davada görüleceği üzere davacının cayma bedelini ödemeden caymasının mümkün olmadığını, cayma talebinin müvekkil firmaya sunulduğuna ilişkin veya cayma talebine karşılık sözleşmeden doğan yükümlülüğüne olay cayma bedelini ödediğine ilişkin herhangi bir dekont, makbuz vs. hiçbir belge sunmadığı göz önüne alındığında davacının iddialarının hukuki mesnetten yoksun olduğunun açıkca görüleceğini, davacının söz konusu bedeli müvekkili tarafa ödenmemesi üzerine alacağın tahsili amacıyla İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile davacı tarafa ödeme emri ile ödeme talebinde bulunulduğunun açıkca belirtildiğini, tüm bu gerekçelerle davacının imzalamış olduğu sözleşme ve kambiyo senetleri nedeniyle üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmemesi sebebiyle haksız olarak ikame edilen işbu davanın reddi gibi yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde tahmiline karar verilmesini talep ettikleri görülmüştür.
DELİLLER
İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası celp edilmiştir, dosyasının incelenmesinde; Davalı tarafından davacı aleyhine 20/02/2017 tarihinde toplam 1.252,57 tutarındaki alacak için icra takibine giriştikleri, Davacı vekilinin 24/01/2018 takip alacaklısına karşı tarafına gönderilen tebligatın usulsüz olduğunu, süresinde takipten haberdar edilmediğini, ayrıca senet aslının dosya kapsamında bulunmadığını, bu sebeple söz konusu takibin iptal edilmesinin istenildiği gibi herhangi bir borcunun bulunmadığını, alacağın tümüne, fer’ilerine itiraz ederek takibi durdurulmasını talep ettikleri görülmüştür.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE
Dava, hizmet sözleşmesinden ve bu sözleşme uyarınca düzenlenen kambiyo senedinden dolayı borçlu olunmadığının tespiti isteminden ibarettir.
Somut uyuşmazlıkta davacı, karın yağlarının eritilmesi konusunda tedavi olmak üzere davalı ile görüşme yaptığını, davalının kendisine hizmet verebilmesi için peşin veya taksitli hizmet satış ve üyelik sözleşmesi yapmasını istemesi üzerine 25/07/2017 tarihinde … hizmet sözleşmesini imzaladığını iddia ederek sözleşmeden ve kambiyo senedinden dolayı borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3. maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi ise; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder denilmektedir.
6502 sayılı yasanın 73. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür.
Bir hukuki işlemin sadece 6502 sayılı yasada düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir.
Somut olayda; davalı güzellik merkezi sahibi olup, davacı ise bu hukuki işlem içerisinde tüketici konumundadır. Bu nedenle taraflar arasındaki hukuki ilişkinin tüketici işlemi olduğu ve bu itibarla davaya bakmakla Tüketici Mahkemelerinin görevli bulunduğu anlaşılmaktadır. Görev kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Açıklanan sebeplerle davaya bakma görev ve yetkisinin İstanbul Tüketici Mahkemesi’ne ait olması sebebiyle Mahkememizin görevsizliğine; Mahkememiz görevsiz olduğundan dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davaya bakma görev ve yetkisinin İstanbul Tüketici Mahkemesi’ne ait olması sebebiyle Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE; mahkememiz görevsiz olduğundan dava şartı yokluğu nedeniyle DAVANIN USULDEN REDDİNE,
2-Karar kesinleştiğinde ve yasal süresi içerisinde başvurulduğunda dosyanın görevli ve yetkili İstanbul Tüketici Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-6100 Sayılı HMK’nın 323 ve 331/2. maddeleri gereğince davaya görevli ve yetkili mahkemede devam edilmesi halinde harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli ve yetkili mahkemece hüküm altına alınmasına, görevsizlik kararından sonra davaya görevli ve yetkili mahkemede devam edilmez ise talep üzerine Mahkememizce dosya üzerinden bu hususların tespitine,
Dair, davacı asilin yüzüne karşı, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmek üzere mahkememize hitaben yazılmış, mahkememize ya da en yakın Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile gidilebilecek İSTİNAF yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır
¸Bu evrak 5070 sayılı Yasa gereğince elektronik olarak imzalanmıştır.