Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/491 E. 2021/218 K. 09.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO2018/491 Esas
KARAR NO:2021/218

DAVA:Menfi Tespit
DAVA TARİHİ:04/06/2018
KARAR TARİHİ :09/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılamasının sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Davacı müvekkillerinin 2004 yılından beri çocuk giyim mağazası işlettiklerini, 2017 yılında davalıdan okul firması sipariş verdiklerini, bu şekilde davalı ile ticari ilişkilerinin başladığını, sözleşme kapsamında davalıya 500 kg kumaş ( yaklaşık değeri 15.000-TL) ve ödeme için senetler verildiğini, Temmuz 2017 ve Eylül 2017 tarihleri arasında da bu senetlere karşılık 71.450-TL’lik ödeme yapıldığını, okulların açılmasıyla bazı ürünlerde müşteriler tarafından şikayetler oluştuğunu ve velilerin bu ürünleri iade ettiklerini, bu ürünlerin satışlarının durduğunu, yaklaşık 2.338 adet … t-shirt yenileriyle değiştirilmek üzere davalıya iade edildiğini, buna karşılık davalının yeni ürün göndermediğini, müvekkilleri tarafından iade edilmiş olan 2.338 adet … t-shirtün halen davalıda olduğunu, ürünlerin iadesi ve meydana gelen ticari sorunu çözmek için arabulucuya başvurulduğunu, söz konusu işlemler devam ederken davalının senetleri 3. bir kişi ile tahsil etme yoluna girdiğini, bu davranışıyla kötü niyetini ve uzlaşma konusunda samimi olmayacağını gösterdiğini, müvekkillerinin 3. kişi olan … ile hiçbir ticari ilişkisinin olmadığını, bu hususta diğer senetlere ilişkin itiraz ve davalarının devam ettiğini, dava konusu senetin henüz icra takibine konulmadığını ama diğer senetlerin aynı 3. kişi adına takip konusu olduğunu, müvekkillerinin söz konusu bozuk ve hatalı ürünler sebebiyle okullara ve velilere karşı zor durumda kaldığını, maddi ve manevi zararları olduğunu, buna rağmen davalıya olan borçlarını ödediklerini, yukarıda açıklanan nedenlerle; davalıya ödenmek üzere düzenlenmiş olan 30/04/2018 tarihli 7.000-TL bedelli henüz icraya konulmamış senet borcunun menfi tespitini, yargılama konusu olan senedin öncelikle teminatsız olarak veya mahkememizce uygun görülecek bir teminat karşılığında tedbir kararı verilerek davalı tarafa ödenmemesi şartıyla karar verilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği görüldü.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; dava konusu çocuk giyim ürünlerinin davacı tarafın iddia ettiği gibi 500 kg değil, 400 kg kumaş teslim ettiğini, bu teslim edilen kumaşlarla birlikte müvekkil şirkete kesinlikle senet verilmediğini, müvekkilinin kumaşları teslim aldıktan sonra Ağustos – Eylül 2017 tarihleri arasında davacı tarafından verilen tüm siparişleri diktiğini ve teslim ettiğini, malların teslim edildiği halde ücretleri ödenmediği için davacı yandan senetler alındığını, buna ilişkin müvekkili tarafından düzenlenen sevk irsaliyelerinin de mevcut olduğunu, davacının müvekkiline vermiş olduğu senede karşı mahkemeye sunabileceği herhangi bir yazılı delili (senedi) bulunmadığını, senedin verilme sebebine ilişkin taraflar arasında yazılı olarak hiçbir imzalanan protokol ya da anlaşma olmadığını, bunun dışında müvekkilinin üzerinde yazan tarihte belirtilen miktardaki paranın ödeneceğini taahhüt eden senedi kendisinden alacaklı olan piyasaya karşı ciro edip kullanmakta serbest olduğunu, yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı tarafın haksız ve kötü niyetli davasının reddini, uğrayacakları herhangi bir zararda dava açma haklarının saklı kaldığını belirterek, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ettiği görüldü.
DELİLLER VE GEREKÇE;
Davaya konu senet fotokopisi, ticaret sicil kayıtları, ticari defter ve kayıtlar, bilirkişi raporu, dayanılan diğer deliller celp edilip incelenmiş ve tüm deliller toplanmıştır.
Taraflar arasında, yazılı olmayan eser sözleşmesi mevcut olduğu ve eser sözleşmesi kapsamında davalı yüklenici tarafından ürünlerin, davacılara (iş sahiplerine) teslim edildiği ihtilaf konusu değildir.
Taraflar arasında mevcut eser sözleşmesi kapsamında,davacıların, davalıya verdikleri bir kısım senetlerin ödendiği, ancak bir kısım ürünlerin ayıplı çıkması nedeniyle, 2338 adet ürünün iade edildiği bu nedenle, davaya konu 30/04/2018 tarihli 7.000-TL. bedelli senedin bedelsiz kaldığı iddiası ile davalıya borçlu olmadıklarının tespiti talebi ile açılan davada, ihtilaf, davalı yüklenicinin, ürünleri sözleşme şartlarına uygun teslim edip etmediği, ürünlerin ayıplı olup olmadığı, ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığının tespiti noktalarında toplanmaktadır.
Tüm deliller toplandıktan sonra, bilirkişiden rapor alınmasına karar verilmiş, bilirkişi SMMM … tarafından hazırlanan 10/05/2019 tarihli bilirkişi raporunda, “…davacı … ve … ile davalı … arasında ticari bir ilişkiye rastlanmadığı, sözü edilen okul kıyafeti diktirme işi ve kumaş teslimi ile ilgili resmi faturaların yapılması gereken yevmiye kayıtlarında görülmediği ve dolayısıyla herhangi bir ticari ve borç / alacak bakiyesinin olmadığı, bahse konu olan senetlerinde hiçbir kaydına rastlanmadığı ve dosya içeriğinde belirtilen ödemelere de ait kayıtların varlığına rastlanmadığı, dosya içeriğinde delil olarak konulan USB aygıtının mesleki yetkisine dayanak olmadığı için tarafından incelenmemiştir…” sonuç ve mütalaa ettiği görüldü.
Eser sözleşmeleri kapsamında ayıp, yasa veya sözleşme hükümleri gereğince, bir eserde bulunması gereken niteliklerin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bozuklukların bulunmasıdır. Yüklenici, iş sahibine olan borçlarına aykırı olarak, imalini yüklendiği eserin ayıplı olması durumunda, açık ayıplarda (çıplak gözle/gözden geçirmeyle tespit edilebilen) TBK’nın 474’ncü, gizli ayıplarda (sonradan ortaya çıkan ve kullanmadan kaynaklanmayan) ise 477/3 maddeleri hükümlerine uygun olarak ihbarda bulunduğu taktirde, aynı Kanun’un 475. maddesinde tanınan haklardan yararlanabilir. Ancak Türk Borçlar Kanunu’nun 475/1 maddesi gereğince, eser; eser sahibinin kullanamayacağı veya hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı ölçüde kusurlu veya sözleşmeye önemli ölçüde aykırı olursa, eser sahibi, bu eseri kabulden kaçınabilir. Ne var ki eserdeki kusur veya sözleşmeye aykırılık yukarıda belirtilen ölçüde önemli değilse, eser sahibi, eserin değerindeki eksiklik oranında, bedeli indirebilir; eğer kusurların giderilmesi büyük harcamalar gerektirmiyorsa yükleniciyi onarıma zorlayabilir. Eser sahibine tanınan haklardan hangisini kullanabileceği, mahkemece uzman bilirkişi aracılığı ile eser üzerinde yaptıracağı inceleme sonucu ayıbın derecesi belirlenmek suretiyle takdir olunur.
Eser sözleşmelerine kıyasen uygulama alanı bulan TTK.23/1-c , “…Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır…” hükmü de ayıplı ifa halinde ihbar yükümlülüğünü düzenleyen bir hükümdür. Açıkça belli olmayan ve adi bir muayene sonucunda meydana çıkarılamayan ayıplar gizli ayıp olarak nitelendirilmektedir.
Bu açıklamalar ışığında, somut olayda, teslim sırasında çıplak gözle anlaşılabilen bir açık ayıbın mevcut kabul edilmesi gerekmektedir. Eser sözleşmelerinde, ayıbın varlığı kural olarak her türlü delille kanıtlanabilir. Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin yerleşen uygulaması da bu yöndedir. (Yargıtay … HD.’nin 06/02/2002 Tarih, …/… Karar vb.) TBK’nın eser sözleşmesini düzenleyen hükümlerine göre, iş sahibi eserin tesliminden sonra işlerin olağan akışına göre imkan bulur bulmaz, eseri muayene ve varsa eksik, ayıp ve kusurlu işleri tespit ederek veya ettirerek sonrasında da yine makul sürede ayıpları yükleniciye bildirmekle sonradan ortaya çıkan gizli ayıplarda ise gecikmeksizin yükleniciye bildirmekle yükümlü olup, bildirmediği takdirde eseri olduğu gibi kabul etmiş sayılacağından kendisine tanınan seçimlik haklarından yararlanamaz. (TBK’nın 474, 475,477/3 maddeleri)
Mahkememizce toplanan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; davaya konu senet fotokopisi, ticaret sicil kayıtları, ticari defter ve kayıtlar ve dayanılan diğer deliller celp edilip incelenmiş tüm dosya kapsamı ile yaptırılan inceleme sonucu alınan, bilirkişi raporunda, taraflar arasında ticari ilişkiye rastlanmadığı belirtilmiş ise de, taraflara arasında kabule dayalı bir ticari ilişki olduğu dosya içeriğinden anlaşıldığından, rapora itibar edilmeyerek, mahkememizde, taraflar arasında yazılı olmayan eser sözleşmesi kapsamında ticari ilişki bulunduğu ve davalı yüklenici tarafından imal edilen ürünlerin, davacılara teslim edildiği konusunda ihtilaf bulunmadığı, davacıların, ürünlerin bir kısmının teslimden sonra ayıplı olduğunun anlaşıldığı ve 2338 ürünün davalıya iade edildiği iddia edilmiş ise de, davacılar, eser sözleşmesi kapsamında, ayıbın varlığını yasal süresi içinde yükleniciye ihbar ettiklerini yasal delillerle kanıtlayamadıkları, davacılarca, ayıplı olduğu ve davalıya iade ile teslim edildiği iddia edilen, 2338 adet ayıplı ürünün, iade ile teslimine ilişkin yazılı belge, irsaliye, fatura, ihtarname vs. dosyaya sunmadıkları gibi, ayıplı ifanın ve zararın ispat edilemediği kanaati oluştuğundan, davacıların davasının reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacıların davasının REDDİNE;
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesine göre hesap edilen 59,30-TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 119,50-TL harcın mahsubu ile fazla alınan 60,20-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara tarafa iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 4.080-TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacıların yapmış olduğu yargılama masraflarının kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davacılar tarafından yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde davacılara iadesine,
Dair, davacılar vekilinin ve davalı vekiline yüzüne karşı,gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmek üzere mahkememize hitaben yazılmış, mahkememize verilecek ya da başka mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderilecek bir dilekçe ile gidilebilecek İSTİNAF yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.09/03/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır