Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/472 E. 2021/148 K. 17.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/472 Esas
KARAR NO:2021/148

DAVA:Denkleştirme Tazminatı (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:28/05/2018
KARAR TARİHİ:17/02/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : Davacı vekili mahkememize verdiği 28/05/2018 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacı şirket ile davalı şirket arasında 15.03.2013 tarihinde acentelik sözleşmesi tanzim edildiğini, davalı şirket tarafından noter aracılığı ile sözleşmenin ihbar tarihinden itibaren 3 ay sonra etkisini doğuracak şekilde feshedildiğinin ihtar edildiğini ve ihtar ile beraber davacı şirketin ekranlarının çalışmasına ve zorunlu trafik poliçesi kesmesine müsaade edilmediğini, daha sonradan, davacı ve davalı arasındaki acentelik sözleşmesi ve buna ilişkin yetkilerin 04.01.2018 tarihi itibariyle feshedildiği şeklindeki fesih ihbarının davacı şirkete gönderildiğini, fesihten sonra davacı şirketin ekranlarının tamamen kapatıldığını ve sorumlu olduğu 1 yıllık süre dolmadan müşterilere ve belgelere erişiminin imkansız hale getirildiğini, davacı şirketin görevini başarıyla yerine getirdiğini, davalı sigorta şirketine birçok müşteri ve dolayısıyla değer kazandırdığını, acentelik sözleşmesinin tek taraflı olarak feshi nedeniyle davacı şirketin maddi zarara uğradığını, davalı sigorta şirketinin davacı şirkete, zorunlu trafik sigortasından zarar ettiği gerekçesiyle özellikle de Hazine Müsteşarlığı’nın tavan fiyat uygulamasına geçtiği 2017 Nisan ayından itibaren trafik sigortası kesme ekranında rakam çalıştırmadığını ve bu yüzden davacının davalı sigorta şirketinden zorunlu trafik sigortasını neredeyse hiç kesemediği için müşteri ve portföy kaybına uğradığını, feshin yapılmasında davacı şirketin bir kusurunun bulunmadığını, davalı sigorta şirketinin davacı acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde fesihten sonra da önemli menfaatler elde ettiğini, davacı şirketin mevcut ve muhtemel müşterilerden ücret isteme hakkını fesih nedeniyle kaybettiğini, davacı şirkete tazminat ödenmesinin somut olayın şartları dikkate alındığında hakkaniyete uygun olduğunu, ürünün veya işletmenin ünlü bir marka olmasının acentenin gayretlerinin göz ardı edilmesine sebebiyet vererek hakkaniyetin varlığına engel oluşturmaması gerektiğini, bu nedenlerle acentelik sözleşmesi başlangıç tarihi olan 15/03/2013 tarihi ile Hazine Müsteşarlığı tarafından zorunlu trafik sigortasında tavan fiyat uygulamasına geçildiği 2017 Nisan ayı arasındaki kazancın ortalaması alınarak portföy tazminatı hesaplanması ve davacı şirkete ödenmesinin gerektiğini, fesih nedeniyle oluşan zararı tam olarak tespit etmenin mümkün olmadığı ve ileride yapılacak olan bilirkişi incelemesinde bu zarar ortaya çıkacağı için davanın belirsiz alacak davası şeklinde açıldığı belirtilerek, acentelik sözleşmesinin haksız feshedildiğinin tespitine, fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere 20.000 TL denkleştirme tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle, ayrıca haksız fesih nedeniyle davalı şirket tarafından müvekkilinden haksız olarak tahsil edilen 372,91 TL masrafın ödeme tarihi itibariyle işleyecek faiziyle birlikte davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 12/10/2020 tarihli ıslah dilekçesi ile 20.000,00 TL. olan dava değeri talebini 20.948,00 TL. artırmak suretiyle talebini 40.948,00 TL’ye yükseltmiş ve ıslah harcını yatırmıştır.
CEVAP : Davalı vekili mahkememize verdiği 06/07/2018 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacının 15/03/2013 tarihli Acentelik Sözleşmesi ile müvekkili … A.Ş.nin acentesi olarak tayin edildiğini, davacının sözleşmedeki şartlara uymadığından taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin ….Noterliğinin 05/01/2018 tarih, … yevmiye numaralı fesihname ile feshedildiğini, acentenin davacının belirtmiş olduğu gibi haksız sebeple feshedilmemiş olduğundan davanın reddinin gerektiğini, öncelikle usule ilişkin olarak, davacı tarafın dilekçesinde belirtmiş olduğu delillerin davalıya tebliğ etmediğini, HMK. m. 121’de dava dilekçesinde sözü edilen delillerin davalıya tebliğ edilmesinin zorunlu olduğunu, davacı tarafın delil listesinin tam ve usulüne uygun şekilde tebliğ edinceye kadar esasa ilişkin olarak tüm cevap ve karşı delil sunma haklarının saklı tutulduğunu, esasa ilişkin olarak, davacının iddia ettiği gibi bir zararı var ise bu zararın miktarını bilebilecek durumda olduğunu, HMK m. 107’ye göre belirsiz alacak davası açılabilmesi için alacağın miktarının tam ve kesin olarak belirlenememesi ya da bu belirlemenin dava açma esnasında imkansız olması gerektiğini, alacaklının bu tür bir dava açabilmesi için dava konusu değerin tespitinin objektif ve sübjektif olarak imkansız olması ve bunun karşı tarafın elindeki bilgi ve belgelerin sunulması ile mümkün hale gelmesi gerektiğini, davacı açısından yargılamaya konu alacağın tespitinin objektif ve sübjektif olarak mümkün olduğunu, denkleştirme tazminatı bakımından geriye dönük 5 yıllık hak ettiği ve tahsil ettiği komisyon bedellerinin ortalaması esas alındığından davacının bu miktarı bilmiyor oluşunun imkansız olduğu, davacının defterlerinde yapacağı inceleme ile ya da davalı şirket adına kestiği komisyon gider belgeleri veya kendisine ait banka kayıtlarının tetkiki ile aldığı komisyon miktarlarını net olarak tespit edebileceği, davacının müşteri portföyünü ve varsa kaybettiği müşterilerinin kimler olduğunu tespit edebilecek bilgiye sahip olduğunu, hal böyle iken davacının belirsiz alacak davası açmasında hukuki menfaati olmadığını ve bu yüzden davanın reddi gerektiğini, davalı şirketin 3 aylık ihbar süresine uyarak ve haklı gerekçelerle sözleşmeyi feshettiğini, salt acentenin kusursuz oluşunun sözleşmenin devamı için yeterli olmadığını, belirsiz süreli sözleşmelerin ihbar süresine uyularak tek taraflı feshinin mümkün olduğunu, sözleşmenin devam ettiği son döneme bakıldığında acentelik görevi yürüten davacının verilen ve kendisinin de kabul ettiği hedeflerin ve davalının çalıştığı diğer profesyonel acentelerin yıl bazında büyüme oranlarına bakıldığında da, ortalamanın sürekli altında kaldığını, bu nedenlerle davalı şirketin karlılık oranının düşmesine neden olduğunu ve iş ilişkisinin devamının imkansız hale geldiğini, davacı acentenin davalıya karşı yükümlülüklerini ihlal ettiğini, davacı acentenin davalının menfaatlerini korumak yerine davalının aleyhine işlem tesis ettiğini, davacının münhasıran davalı sigorta şirketinin acentesi olmadığını, başka birçok sigorta şirketinin de acentesi olduğunu, davalı sigorta şirketinin portföyünde bulunan müşterilerin başkaca sigorta şirketlerine kaydırıldığını, TTK. m. 104 gereğince aksine yazılı sözleşme bulunmadıkça acentenin aynı yer veya bölgede birbiriyle rekabette bulunan ticari işletmeler hesabına acentelik yapmasının yasak olduğunu ve taraflarca yapılan acentelik sözleşmesinde bu yönde bir hüküm bulunmadığını, davacının kanundan ve sözleşmeden doğan rekabet etmeme ve müvekkilinin menfaatlerini koruma yükümlülüğünü yerine getirmediğini, bu sebeplerle feshin haksız olduğu iddiasının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu ve tazminat talebinin reddinin gerektiğini, sigorta ettiren asilin kendi adına ve hesabına sözleşme yapabilmesinin serbest iradesine bağlı olup gerek davalı şirket gerek davacı açısından birlikte çalışma zorunluluğunun bulunmadığını, nitekim davacı acentenin başka sigorta şirketlerinin acenteliğini yapmaya da devam ettiğini ve söz konusu hususun Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden teyit edilmesinin talep edildiğini, acentenin denkleştirme tazminatı talep edebilmesi için sözleşmenin sigorta şirketi tarafından haksız olarak feshedilmesi, sözleşmenin feshinden sonra acentenin portföyünden sigorta şirketinin önemli menfaatler elde etmesi, acentenin ücret kaybına uğraması, denkleştirmenin hakkaniyete uygun olması ve sözleşmenin feshinde acentenin kusursuz olması gerektiğini, davalı sigorta şirketinin sözleşmeyi ihbar suresine uyarak haklı sebeplerle feshettiğini, fesihten sonra önemli menfaat elde edilmesi ve acentenin ücret kaybına uğraması bakımından denkleştirme talep eden davacının sözleşmenin feshinden sonra davalının önemli menfaat elde ettiğini ve kendisinin ücret kaybına uğradığını ispat etmek zorunda olduğunu, davacı acentenin ağırlıklı olarak ZMMS poliçesi branşında poliçe üretimi yapmakta olduğunu ve bu zorunlu sigorta olduğundan davalı şirkete üretim ve müşteri portföyü kazandırmadığını, çünkü müşterilerin devamlılığı bulunmadığı gibi zorunlu sigortalarda davalı şirketin müşteri seçme şansı da olmadığından davacının portföyünden önemli bir menfaat elde etmediğini, ayrıca davacı şirketin münhasır bir acente olmadığından fesih nedeniyle ücret kaybına uğramadığını, müvekkili şirketçe acentenin sözleşmesinin haksız feshedilmediğini, acentenin müvekkiline karşı yükümlülüklerini ihlal ettiğini ve müvekkili şirketin fesihten sonra da acentenin müşteri çevresinden menfaat elde etmediğini, kabul edilmemekle birlikte bir an için davacı acentenin portföy tazminatına hak kazanacağı düşünülse dahi bu tazminat miktarının davacının 5 yıllık faaliyeti sonucu hak ettiği yıllık komisyon ortalamasının bulunması ve bu ortalamanın fesih sonrası acentenin kaybetmiş olduğu portföy oranına uyarlanması gerektiğini, acentenin fesih sonrası müşterilerini kaybettiği ya da davalı şirketin davacı tarafın müşterilerinden menfaat elde ettiğine dair hiçbir durum olmadığını, davacı acentenin delilleri arasında da bunun aksini gösterir hiçbir bilgi/belge bulunmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte feshin haklı sebebe dayanıp dayanmadığı hususunun yanında diğer başka hususların da değerlendirilmeye alınması gerektiğini ve bu nedenle mahkeme tarafından gerek davacının tazminat talebinde haklı olup olmadığının değerlendirilmesi aşamasında gerekse bir tazminata hükmedilecek olsa bile tazminat miktarının belirlenmesinde bu şartlarının varlığının somut olay bakımından bir arada değerlendirilmesi gerektiğini iddia ederek öncelikle davanın belirsiz alacak davası olarak açılması mümkün olmadığından hukuki yarar yokluğundan reddine, davacının diğer sigorta şirketlerinin acenteliğini yapıp yapmadığının sorulmasına ve davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama, taraf beyanları, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; dava davacı tarafından davalı aleyhine açılan acentelik sözleşmesinden kaynaklanan denkleştirme tazminatı davasıdır.
Ticaret Hukuku Nitelikli hesaplama uzmanı bilirkişi Prof.Dr …, Sigorta Uzmanı öğretim görevlisi … ve Mali Müşavir bilirkişi … tarafından düzenlenen 22/08/2019 tarihli bilirkişi raporuna göre; Davalı şirketin 2012-2013-2014-2015-2016-2017 yıllarına ait ibraz ettiği ticari defterlerinin açılış tasdiklerinin zamanında ve usulüne uygun olarak yaptırılmış olduğu, defterlerin birbirini teyit eder şekilde, kayıtların düzenli ve yasalara uygun olarak tutulduğu, ticari defterlerin HMK 222 maddesi uyarınca sahibi lehine delil vasfına haiz olduğu, Davacı ile Davalı şirket arasındaki 15/03/2013 tarihli Acentelik Sözleşmesinin 13.09.2017 tarihli ihtarname ile herhangi bir sebep belirtilmeksizin 3 ay sonra hüküm ifade etmek üzere feshedildiği ayrıca 05.01.2018 tarihli ihtarla tekrar feshedildiği ve vekaletname ile verilen yetkilerin iptal edilmiş olduğu, takdiri mahkemeye ait olmak üzere, acentelik sözleşmesinin feshinin haklı bir sebebe veya acentenin kusuruna dayanmadığı, denkleştirme tazminatı yönünden TTK.m 122’de aranan koşulların mevcut olduğu, mahkemece denkleştirme tazminatına hükmedilmesi halinde, 2013-2017 yılları arasındaki son beş yıllık poliçe değerleri ve komisyon hakedişlerinin bir yıllık ortalaması esas alınarak, davacı şirketin davalı sigorta şirketinden 40.948,00TL’lik denkleştirme tazminatı talep edebileceği, acentelik sözleşmesinin feshi haklı sebebe dayanmasa da, TTK m 121/1 ve Acentelik Sözleşmesi m 22’ye göre davalı şirketin fesih hakkının bulunduğu ve sözleşme serbestisi çerçevesinde fesih masraflarının acenteye ait olacağı düzenlendiğinden yine takdirî mahkemeye ait olmak üzere, davacı şirketten tahsil edilen 372,91 TL. fesihname/azilname masraflarının iadesinin istenemeyeceğini raporda bildirmişlerdir.
Bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 15/04/2020 tarihli bilirkişi EK raporuna göre; Davalı vekilinin, TTK.m. 122 ve Sigorta edik Kanunu m. 23/16 çerçevesinde, dosya kapsamına ve taraf şirketlerin ticari defter ve belgeleı ine uygun olarak tarafımızdan hesaplanan 40.948,00 TL denkleştirme tazminatının tavan rakam olduğuna, feshin haklı sebeplere dayandığına dair savunmaları ile kök bilirkişi raporumuzda ifade edildiği üzere, 2017 yılından itibaren zorunlu trafik sigortalarında tavan fiyat uygulamasına geçilmesi sebebiyle bu sigorta branşında rekabet koşullarının azaldığı ve acentelik faaliyetlerinin nispeten önemsizleştiği gözetildiğinde, davacı acentenin kusurundan kaynaklanmasa da feshin kısmen haklı sebebe dayandığı değerlendirilerek hesaplanan denkleştirme tazminatında hakkaniyet indirimi yapılıp yapılmayacağı ve yapılacak ise hangi oranda yapılacağı konusunun mahkemenin takdirinde olduğunu raporda bildirmişlerdir.
Tüm dosya kapsamı, bilirkişi kök ve ek raporu gözönüne alındığında; Taraflar arasında 15/03/2013 tarihli Acentelik Sözleşmesi imzalanmıştır. Davalı tarafından davacıya 13/09/2017 tarihinde ….Noterliğinin … yevmiye nolu ihtarnamesi keşide edilerek sözleşmenin ihbar tarihinden üç ay sonra etkisini doğuracak şekilde fesh edildiği belirtilmiştir. Bu ihtarnameden sonra yine ….Noterliğinin 05/01/2018 tarih … yevmiye nolu ikinci bir ihtarname ile acentelik sözleşmesinin ve buna ilişkin yetkilerin 04/01/2018 tarihi itibariyle feshedildiği ve vekaletnamedeki yetkilerin iptal edildiği belirtilmiştir. Davacı taraf acentelik sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle davalıdan denkleştirme tazminatı talep etmektedir. Denkleştirme tazminatı TTK 122. Maddesinde düzenlenmiş olup; haklı sebeple fesih halinde denkleştirme tazminatı talep edilemez. Tüm dosya kapsamında deliller değerlendirildiğinde; davalı sigorta şirketinin feshinin haklı bir nedene dayanmadığı anlaşılmaktadır, davalı taraf her ne kadar feshin haklı nedene dayandığını, davacının yükümlülüklerini ihlal ettiğini iddia etse de; tüm dosya kapsamında bunu kanıtlayamamıştır. Bu nedenle davacının davalıdan denkleştirme tazminatı talep hakkının olduğu kanaatine varılmıştır. Davalının 13/09/2017 tarihinde davacı tarafa keşide ettiği fesih ihtarının davacı şirkete tebliğ edildiği tarihten üç ay sonra sözleşme ilişkisi sona ermiştir. Bilirkişi raporu ile de; tüm dosya kapsamında davacı şirketin yaklaşık 5 yıllık faaliyetinde aracılık ettiği sigorta poliçe sayı ve değerleri ile hak kazandığı komisyon tutarları gözetildiğinde denkleştirme istemi için TTK 122. Maddesinde düzenlenen koşulların sağlandığı anlaşılmaktadır. Acentelik sözleşmesinin feshi herhangi haklı bir nedene dayanmayıp TTK 121/1 maddesi kapsamında belirsiz süreli acentelik sözleşmesinin sebep göstermeksizin 3 ay önceden bildirimli feshi niteliğindedir. Ancak 2017 yılının Nisan ayından itibaren zorunlu trfik sigortalarında tavan fiyat uygulamasına geçilmesi nedeniyle bu sigorta branşında rekabet koşullarının azaldığı ve acentelik faaliyetlerinin nispeten önemsizleştiği dikkate alındığında; acentenin kusurundan kaynaklanmasa da feshin taraflardan kaynaklanmayan ancak kısmen haklı nedene dayalı bir fesih olduğunun kabulü gerekmiş ve belirlenen denkleştirme tazminatında %20 oranında hakkaniyet indirimi yapılması uygun görülmüştür. Açıklanan nedenlerle; karar vermeye elverişli, oluşa ve usule uygun ve denetime açık bilirkişi raporu ile tespit edilen 40.948TL denkleştirme tazminatından %20 hakkaniyet indirimi yapılarak davanın kısmen kabul kısmen reddi ile 32.758,40TL denkleştirme tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Öte yandan davacının bir diğer talebi olan ihtarname masrafı iadesi yönünden değerlendirme yapıldığında; taraflar arasındaki Acentelik Sözleşmesinin 22. Maddesinde tüm fesih masraflarının acenteye ait olacağı düzenlendiğinden davacının bu talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
KARAR : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davanın kısmen kabul, kısmen reddi ile; 32.758,40TL. Denkleştirme tazminatının dava tarihi olan 28.05.2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-)Davacının 372,91 TL masraf iadesi talebinin reddine,
3-)Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 2.237,69 -TL karar ve ilam harcından peşin ve ıslahla alınan 705,66 TL. harcın mahsubu ile eksik alınan 1.532,03 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
4-)Davacının yatırmış olduğu 347,92 TL. peşin harç 357,74 TL. Islah harç ve 35,90 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 741,56 TL.nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-) Davacılar tarafından yapılan 774,50 TL. yargılama masrafının ret ve kabul oranına göre 619,60 TL. sinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
6-) Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 4.914,00 TL. vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine.
7-)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 4.080 TL. vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine.
8-)Davacı tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde iadesine,
Davacı vekilinin yüzüne karşı; davalının yokluğunda gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Mahkememize sunulacak veya gönderilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 17/02/2021

Katip …
e-imza*

Hakim …
e-imza*