Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/453 E. 2019/376 K. 12.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/453 Esas
KARAR NO : 2019/376
DAVA : Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
DAVA TARİHİ: 23/05/2018
KARAR TARİHİ: 12/03/2019
Mahkememizde görülmekte olan sigorta ödemesine dayanan rücuen tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 23/05/2018 tarihli verdiği dilekçesi özetle;
Müvekkili şirketin müşterilerinin ihtiyaçlarını karşılayan bireysel otomobil, konut ve ferdi kaza sigortalarının yanı sıra nakliyat, mühendislik, tarım, iş yeri sigortaları gibi çok çeşitli ürün ve hizmetler sunan bir sigorta şirketi olduğunu, davadışı … ile müvekkili şirket arasında “…” adresindeki taşınmazın sigortalanması adına 18/01/2017 başlangıç tarihli 1 yıl süreli … Maksimum Paket Sigorta Poliçesinin imzalandığını, 07/12/2017 tarihinde sigortalı dairenin bulunduğu apartmanın yan tarafında bulunan, davalının sorumluluğundaki su borusunun patladığını, buradan saçılan suların binanın yaslı bulunduğu kayalara çarptığını ve evin içine girmesi sonucunda sigortalı evin hasara uğradığını, yapılan incelemelerde sokağın sigortalı dairenin yer aldığı bina tarafına doğru duvar dibinde ince bir kazı yapılıp, üzerine harç atıldığının görüldüğünü, sigortalı daireye sirayet eden suyun kaynağının da bu harçla kapatılmış kısmın altından geçen davalı …’ye ait temiz su hattı olduğunu ve içeri giren suların, parkeler, tavan ve mobilyalarda çeşitli hasara neden olduğu tespit edildiğini, davadışı sigortalının talebi üzerine müvekkil şirket tarafından hasarın tespiti için ekspertiz işlemi yapıldığını ve hasar miktarının ekspertiz raporu ile birlikte belirlendiğini, sigorta kapsamı içerisinde olduğu tespit edilen 8.050,00 TL hasar tazminatının 15.03.2018 tarihinde davadışı sigortalıya ödendiğini ve ödenen bu hasar tazminatı sebebiyle sigortalı taşınmazın hasar görmesine sebebiyet veren su borusunun patlamasına ait sorumluluğun …’ye ait olduğu tespit edildiğini ve akabinde dava dışı sigortalıya ödenen tazminatın Türk Ticaret Kanunu 1472.maddesinde yer alan halefiyet maddesi gereğince sigortacı müvekkil şirket tarafından dava dışı sigortalıya ödenen hasar tazminatının davalı idare tarafından müvekkili şirkete de ödenmesinin gerektiğini, aksi halde yasal yollara başvurulacağı ihtar edildiğini, ayrıca davalı idare tarafından gönderilen 29/03/2018 tarihli yazı cevabında “…hasar oluştuğu belirtilen adres ile ilgili kayıtlarımızda yapılan araştırmalar sonucu su baskının yaşandığı iddia edilen 07/12/2017 tarihinde ve sonrasında … çağrı merkezine bildirilmiş bir kanal ya da su arızası ve arıza kayıt servisine işlenmiş bir müracaata rastlanmamıştır. Bununla beraber yerinde yapılan incelemede …Önünde idaremize ait atık su kanalı bulunmamakta olup söz konusu hasarın sokağın coğrafi yapısı nedeniyle yoğun yağışlar nedeniyle artan debi ile beraber oluşan sel sularından kaynaklandığı tahmin edilmektedir.” şeklinde gerekçe ile taleplerinin reddedildiğini, davalı idarenin dava konusu olayda sorumlu olduğunun Yargıtay 3.HD’nin 20/09/2011 tarih 2011/7828 E. 2011/13387 K.sayılı ilamında “..davada, davalının haksız eylemi sonucu, oturduğu konutun hasara uğradığı ileri sürülerek tazminat istenilmektedir. Mahkemece alınan ilk bilirkişi raporunda; davaya konu hasarın, bakım ve onarımı …’ ye ait olan su borusunun patlaması sebebiyle taşan suların binanın bodrum katına girmesi sonunda meydana geldiği, dolayısıyla meydana gelen hasardan davalı …’nin sorumlu olduğu belirtilmiştir.” gibi Yargıtay 17.HD’nin 16/03/2016 tarih 2015/17149 E. 2016/3355 K.sayılı ilamında ise “..davacı vekili, müvekkil şirkete işyeri paket sigorta poliçesi ile sigortalı olan ve dava dışı sigortalıya ait işyerinde, davalı … sorumluğundaki rögarın taşması sonucunda hasar meydana geldiğini, eksper raporu doğrultusunda dava dışı sigortalıya ödemede bulunulduğunu, rücu hakları doğduğunu belirterek ödenen bedelin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan rücuen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, davanın davalı …’ye ait kanalların aşırı yağıştan dolayı oluşan yüksek debiyi taşıyamaması nedeniyle taştığı ve bodrum katındaki sigortalı işyerinde hasar medana getirdiğini, sigorta şirketinin sigortalısına ödediği hasar bedelini davalıya rücu imkanı olduğu, bilirkişilerin poliçede sel ve su baskını kolzu bulunmadığı gerekçesiyle davacı sigorta şirketinin davalıya rücu edemeyeceği yönündeki görüşüne, poliçede dahili su klozunun bulunması, rizikonun bu kloz kapsamında kaldığının kabul edilmesi ve davacı sigorta şirketinin dava dışı sigortalı ile aralarında düzenlenen ibraname ve temliknameye dayanarak dava açtığından itibar edilmediği gerekçesiyle, davanın kabulüne ve sözkonusu miktarın ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesi isabetlidir.” denildiği gibi yukarıda arz edilen gerekçelerle davalarının kabulü ile müvekkili şirketin dava dışı sigortalıya ödeme yapmış olduğu 8.050,00-TL tazminatın ödeme tarihi olan 15/03/2018 tarihinden itibaren işletilecek faizle birlikte davalıdan alacağının tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP
Davalı vekili 26/06/2018 tarihli verdiği dilekçesi özetle;
Davacı tarafın iddia ettiği hasarın müvekkiline ait tesisatta meydana gelmesi tek başına müvekkili idareye kusur isnat edilebilmesinin ve hasarla idarelerinin arasında illiyet bağının kurulabilmesinin yeterli olmadığını, şebekede meydana gelen patlamanın idarelerinin kusuru sebebiyle meydana geldiğinin kanıtlanmasının da gerektiğini, söz konusu adreste idarelerince herhangi bir çalışmanın yapılmadığını, şube yolunu yapmanın …’nin sorumluluğunda olduğunu ancak şube yolunun bina su tesisatına bağlantısının yapılmasının bina sahiplerinin sorumluluğunda olduğunu, … Deşarj Yönetmeliğe göre binalardaki her çeşit suların su şebekesine bağlanmaya hazır hale getirilmesinin ve bağlanmasının bir zorunluluk olduğu, Yönetmelik gereği gerekli tedbirlerin alınmaması halinde idarelerinin sorumlu olmadığını, ayrıca dava konusu yerin projeye uygunluğunun denetlenmesinin gerektiği gibi taşınmazın projeye aykırı olarak inşa edilmesi ve zararın bu nedenle oluşması ihtimalide dikkate alınması gerekeceğini, benzer başka bir davada taraflarına karşı açılmış olan İstanbul … İdare Mahkemesinin … E. ve… K. sayılı kararında “..dava konusu mağazanın bodrum katlarının cadde tarafındaki duvarlarının iç ve dış yüzeylerinde tekniğine uygun su izolasyonu yapılmadığı, su sızmasını önleyici tedbirlerin alınmadığı, bu gibi durumlarda oluşabilecek su basıncına dayanabilecek sağlamlıkla bir duvarın inşa edilmediği, başka bir ifade ile duvarların yıkıldığı ve bodrum katlarında su baskınlarının meydana geldiği, bodrum kat tabanının su şebekesi kotundan aşağıda olduğu dikkate alındığında bu gibi durumlarda gerekli tedbirlerin alınarak suların emniyetle tahliye edilmesi sorumluğunun bina sahibine ait olduğu, … Yönetmeliğine göre binalardaki her çeşit suların kanalizasyon şebekesine bağlanmaya hazır hale getirilmesinin ve bağlanmasının bir zorunluluk olduğu, bu yükümlülüğün bina sahibine ait olduğu dikkate alındığında bu hususlarında yerine getirilmediğinin anlaşıldığı, söz konusu yönetmelik gereğince düşük kotlu binalarda pompaj sistemi ile suların boşaltılması için gerekli tertibatın alınmaması halinde oluşacak zararlardan idarenin sorumlu olmadığı, sonuç olarak bina sahibinin inşaat tekniği ve … Drenaj Yönetmeliği açısından yerine getirmesi gereken şartlarım yerine getirmemesi nedeniyle su baskım sonucu oluşan zarar için davacı tarafın davalı idareden bir talepte bulunulmasının doğru olmayacağı sonuç ve kanaatine varılmıştır.” bahsinin geçtiğini, işbu davada tazminata konu edilen zararın oluşumunda mvekkili idarenin hizmet kusurunun bulunmadığını, zararın tamamen zarar gören sigortalının kendi eyleminden, kusurundan kaynaklandığını ve başka bir ifade ile zararın bir idari eylem ve işlem sonucu doğmadığını, ayrıca davacı tarafın hükmedilmesini talep ettiği tazminata ödeme tarihinden itibaren ticari faiz istemin hukuka aykırı olduğunu, müvekkil idarenin davacıya kesinleşmiş bir borcunun bulunmadığını, yukarıda arz edilen gerekçelerle davanın reddine, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına talep etmişlerdir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE
Dava; sigortacının dava dışı sigortalısına aralarındaki sigorta poliçesi gereğince ödediği hasar bedelinin 6102 Sayılı TTK’nın 1472-1481.maddeleri uyarınca sorumlulardan rücuen tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 1/1. maddesi uyarınca mahkemelerin görevi kanunla düzenlenir ve göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenle yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınması zorunludur.
Türk Ticaret Kanununun “Halefiyet” başlıklı 1472. maddesinde “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir.” hükmü karşısında davacının dava dışı …’un dava haklarına halefiyet yoluyla sahip olduğu açıktır. Davada onun sahip olduğu tüm haklara halefiyet gereği davacı da sahiptir. Bu nedenle davayı dava dışı … açsa idi hangi Mahkeme görevli olacak ise, davacı sigorta tarafından açılan işbu davanın da o Mahkemede görülmesi gerekir.
01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nun 4. maddesinde her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan davaların ticari dava olduğu düzenlenmiştir. Taraflar arasında düzenlenen sözleşme her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirmemektedir. Esasen hasar gören ve sigorta teminatı altında bulunan yer işyeri değil konuttur. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nun 4. maddesi gereğince davanın ticari dava olmaması nedeniyle Mahkememizin görevsizliğine, Mahkememiz görevsiz olduğundan dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine, karar kesinleştiğinde ve yasal süresi içerisinde başvurulduğunda dosyanın görevli ve yetkili İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis etmek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davaya bakma görev ve yetkisinin İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne ait olması sebebiyle Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE; mahkememiz görevsiz olduğundan dava şartı yokluğu nedeniyle DAVANIN USULDEN REDDİNE,
2-Karar kesinleştiğinde ve yasal süresi içerisinde başvurulduğunda dosyanın görevli ve yetkili İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-6100 Sayılı HMK’nın 323 ve 331/2. maddeleri gereğince davaya görevli ve yetkili mahkemede devam edilmesi halinde harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli ve yetkili mahkemece hüküm altına alınmasına, görevsizlik kararından sonra davaya görevli ve yetkili mahkemede devam edilmez ise talep üzerine mahkememizce dosya üzerinden bu hususların tespitine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmek üzere mahkememize hitaben yazılmış, mahkememize ya da en yakın Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile gidilebilecek İSTİNAF yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip
¸e-imzalıdır
Hakim
¸e-imzalıdır
¸Bu evrak 5070 sayılı Yasa gereğince elektronik olarak imzalanmıştır.