Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/640 E. 2019/116 K. 31.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/640
KARAR NO : 2019/116
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ: 12/07/2017
KARAR TARİHİ: 31/01/2019
Mahkememize açılan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Mahkememize verdiği dava dilekçesi ile; müvekkilinin tapuda “…Mah. 2746 Parselde kayıtlı 2,290 m2 alanlı tarla niteliğindeki taşınmazı davalı şirketten almak için tarafların önce 2.800.000 TL+KDV bedelle anlaştıklarını ve müvekkilinin taşınmazın bedelini nakit olarak ödeyeceğini, ancak taşınmazın davalı şirket bünyesinde olduğundan satış nedeni ile davalı şirketin faturalandırması sonrasında 504.000 TL %18 KDV çıkacağından müvekkilinin davalı şirkete Türkiye İş bankasındaki hesabından 31/05/2017 keşide tarihli 504.000 TL bedelli çekini fatura sonrası çıkan KDV tutarına istinaden keşide ettiğini, daha sonra davalı şirket taraflarca anlaşılan taşınmaz bedelinin az olduğuna kanaat getirerek taşınmazı 3.000.000 TL+KDV ile satacağını söylediğini ve taraflarca bu tutar üzerinden anlaştıklarını, müvekkilinin 22.12.2016 tarihinde davalı şirketten bahse konu taşınmazı 3.000.000 TL anapara + 540.000 TL KDV’si olmak üzere toplam 3.540.000 TL’sını davalı şirketin banka hesabına gönderdiğini ve taraflar arasında tapuda taşınmazın gerçek bedeli üzerinden gerçekleştirildiğini, sonra davalı şirketten önceki anlaşma gereği verilen 504.000 TL’lik çekin iadesinin istendiğini, davalı şirketin çekin vadesine yakın iade edeceklerini belirttiklerini, ancak çeki iade etmeyerek bankaya ibraz ettiğini ve tahsil ettiğini, taraflar arasında bu satış dışında hiçbir ticari faaliyet bulunmadığını, davalı şirketin haksız olarak 31/05/2017 tarihli gayrimenkul fiyat farkı içerikli e-fatura düzenlediğini, müvekkili şirket tarafından yasal süresi içerisinde 07/06/2017 tarihli iade faturası düzenlendiğini ve faturanın davalıya iade edildiğini, müvekkili muhasebecisi tarafından davalı şirkete cari hesap mutabakat formu gönderildiğini, davalı şirket tarafından 30 gün içerisinde herhangi bir itirazda bulunulmadığını, tapu senedinin resmi senet olduğunu, satış yapıldıktan sonra satışa konu gayrimenkulün fiyatını artıracak şekilde fatura kesilmesinin hukuki geçerliliğinin bulunmadığını, bu şekilde müvekkili şirket tarafından davalıya verilen 504.000 TL’lik çekin mükerrer olarak davalı tarafından tahsil edildiğinden davalı hakkında İstanbul …İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasından ilamsız icra takibi yapıldığını, ancak davalının itirazı üzerine takibin durduğunu, bu nedenle davalının itirazının iptaline, icra takibinin devamına ve % 20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili Mahkememize verdiği cevap dilekçesi ile; Müvekkiline ait taşınmazın davalıya KDV dahil 4.044.000 TL ye satımı konusunda tarafların anlaştıklarını, taraflar arasında varılan mutabakat neticesinde, taşınmaz bedelinin 3.540.000 TL lik kısmının banka yoluyla ödendiğini, geriye kalan 504.000 TL’lik kısmının ise 31/05/2017 keşide tarihli çek ile ödendiğini, taraflar arasında varılan mutabakat nedeniyle müvekkili firmaya tapu devri sırasında banka yolu ile kısmi ödeme yapıldığından devir bedelinin 3.000.000 TL (KDV hariç) olarak beyan edildiğini, bakiye devir bedeli için 504.000 TL(KDV dahil) tutarında çek bedeli kadar gayrimenkul fiyat farkı faturası kesilip ve davalıya gönderildiğini, ancak davacı tarafından haksız suretle faturanın müvekkiline iade edildiğini, iş bu faturanın KDV’si davalı müvekkilince vergi dairesine ödendiğini, davacı yanın beyanlarında çelişkiler bulunduğunu, davacının 504.000 TL tutarındaki çekin ibraz edilmesine kadar iadesini istememesinin veya girişimde bulunmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının kendi muavin defterlerinde dahi 320 hesaplarında 504.000 TL davalı firmaya borçlu gözüktüğünü, davacının ibraz ettiği imzasız cari hesap mutabakat formunun hukuki yasal geçerliliğinin bulunmadığını bildirerek davanın reddini talep etmiştir.
Dava İ.İ.K.nun 67.maddesi gereğince açılmış itirazın iptali davasıdır.
İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası celp edilmiş, taraf delilleri toplanmış, bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
İstanbul …İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasının incelenmesinde; Davacı tarafından davalı aleyhine 504.000 TL asıl alacak, 1.739,84 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 505.739,84 TL fazla ödenen çek bedelinin iadesi talebiyle ilamsız icra takibi yapıldığı, süresinde itiraz edilmesi neticesinde takibin durduğu ve bu davanın süresi içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Bilirkişi … Mahkememize sunduğu 20/11/2018 tarihli raporunda; davacının taşınmazı davalıdan tapu kayıtlarına göre KDV dahil 3.540.000 TL’ye satın aldığı, davacının iddiasına göre daha önceki pazarlık gereği (2.800.000,00 TL x % 18 KDV =504.000 TL olması ve bununla ilgili 31/05/2017 vadeli çek alınması, satıştan sonra iade edilmesi gerekirken davacıya iade edilmediği ve ikinci defa mükerrer olarak davacıdan 504.000 TL KDV tahsilatı yapıldığı ve davacıya iadesinin gerektiği, ancak iade edilmediği, yapılan hesaplamaya göre asıl alacak 504.000 TL + işlemiş faiz 1.713,60 TL olmak üzere davacının 505.713,60 TL alacaklı olduğunu belirtmiştir.
Davacı davalıdan satın aldığı taşınmazın 3.000.000 TL + 504.000 TL KDV olmak üzere 3.540.000 TL bedel ile satın aldığını, tapuda satış bedeli olarak 3.000.000 TL’nin gösterildiğini, satış bedeli olan 3.540.000 T’nin banka aracılığı ile davalıya ödendiğini, aynı taşınmazın satımı ile ilgili davalıya verilen 31/05/2017 tarihinde 504.000 bedelli çekin bedelsiz kaldığı halde müvekkiline iade edilmediğini ve bu çekin tahsil edildiğini, bununla ilgili davalı tarafından düzenlenen faturanın müvekkili tarafından kabul edilmeyerek iade edildiğini, bu bedelin tahsili için yapılan icra takibine davalının haksız itiraz ettiğini iddia ederek itirazın iptalini talep ettiği, davalının ise; dava konusu taşınmazın KDV dahil 4.044.000 TL’ye davacıya satıldığını, taraflar arasında varılan mutabakat neticesinde 3.540.000 TL’nin davacı tarafından banka aracılığıyla, kalan 504.000 TL’lik kısmının çek ile ödendiğini, taraflar arasında varılan mutabakat nedeniyle devir bedelinin 3.000.000 TL olarak gösterildiğini belirterek davanın reddini talep ettiği anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki ihtilaf taşınmazın satış bedelinin KDV dahil 3.540.000 TL. mi yoksa KDV dahil 4.044.000 TL. mi olduğu ve bunun neticesinde davacı tarafından davalıya verilen 504.000 TL’lik çekin bedelsiz olup olmadığı ve davalı tarafından tahsil edilen bu çek bedelinin davacı tarafından iadesinin talep edilip edilemeyeceği hususundadır.
Taraflar arasında gayrimenkul satışı için yazılı bir sözleşme yapılmamıştır. Taşınmazın sunulan tapu senedinde satış bedelinin 3.000.000 TL olarak gösterildiği anlaşılmıştır. Tapuda satış bedelinin 3.000.000 TL olarak gösterildiği hususunda taraflar arasında çekişme bulunmamaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 29/02/2012 tarih ve 2011/13-716 E., 2012/106 K. sayılı ilamında da belirtildiği üzere; taşınmaz satış bedelinin resmi sözleşmede doğru gösterilmelidir. Bir satış sözleşmesindeki gerçek satış bedelinin resmi senette daha düşük ve daha yüksek gösterilmiş olması böylece satış bedelinin doğru gösterilmemesi halinde hangi bedelin dikkate alınacağının önemli bir sorun olmaktadır. Bu durumda uyuşmazlıkların çözümünde muvazaa hükümlerinden faydalanması gerekir. Tarafların, kendi aralarında geçerli herhangi bir hukuki işlem yapmak istemedikleri halde, salt üçüncü kişilere, aralarında bir hukuki işlem varmış gibi görünmek için işlem yapmaları halinde mutlak (basit) muvazaa söz konusu olur. Buna karşılık; nispi (mevsuf) muvazaada, taraflar arasında gerçek iradelerine uygun bir hukuki işlem bulunmakla birlikte, bu işlem, kendi iradelerine uymayan, dışa karşı yapılmış bir başka hukuki işlemle gizlenir. Bu muvazaa türü; bir sözleşmenin; niteliğinde, taraflarının şahsında, konusunda ve koşullarında söz konusu olabilir. Bir sözleşmenin konusunda ve koşullarında muvazaa halinde, görünüşteki hukuki işlem tarafların gerçek iradelerine uygundur. Ancak, görünüşteki işlemin bazı şartları ve konusunun belli bir bölümü, aralarındaki gizli işlemden farklı düzenlenmiştir. Bu muvazaa da taraflar görünüşteki sözleşmenin bazı koşullarını değiştirirken sözleşmenin tamamı, yani, niteliği değil, bazı koşulları gizli sözleşmeye uymaz. Örneğin daha az miktarda vergi ödemek için, taşınmazın tapudaki satış değerinin düşük gösterilmesi, şufa hakkının kullanılmasını önlemek kullandığı takdirde fazla kazanç elde etmek maksadıyla görünüşteki (resmi) sözleşmede satış bedelinin fazla gösterilmesinde bu tür bir muvazaa vardır.
Açıklandığı üzere taraflar görünüşteki sözleşmeyi yapmayı ciddi olarak istemekte ve niteliğinde (vasfında) da anlaşmaktadırlar. Ancak burada bedel, gerçek bedelden az veya fazla gösterilmektedir. Yani görünüşteki sözleşmenin sadece bedeli değiştirilmektedir. Muvazaa,sözleşmesinin tamamında değil bir bölümünde (bir unsurunda)dır. Muvazaa sözleşmesinde şekil koşulu aranmaz. Yazılı veya sözlü yapılabilir. Görünüşteki sözleşme şekle bağlı olsa dahi muvazaa sözleşmesinin yazılı veya resmi şekilde yapılması gerekmez. Görünüşteki sözleşmenin şekle bağlı olması halinde muvazaanın yazılı delil ile ispat edilmesi kuralı muvazaa sözleşmesinin yazılı olmasının geçerliliği için değil ispat edilebilmesi için aranan bir kuraldır.
Görünüşteki yazılı bir sözleşmenin aksini iddia eden tarafın HMUK 289 ve BK 13 maddeleri uyarınca iddiasını yazılı delil ile ispat etmesi zorunludur. Muvazaa sözleşmesi görünüşteki sözleşmeyi değiştirdiğine veya hükümsüz kıldığına göre ispat gücü kazanabilmesi için yazılı olması değinilen kanunların açık hükümleri gereğidir. Örneğin, tapulu taşınmazların devri şekle bağlıdır. Görünüşteki şekle bağlı devir sözleşmesi için düzenlenecek muvazaa sözleşmesinin geçerliliği şekle bağlı değilse de ispatı ancak yazılı delil ile mümkündür(YİBK 5.2.1947 gün, 1945/20 E.-1947/6 K.).
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 11/05/2015 tarih ve 2011/13-173 E., 2011/291 K.sayılı kararında belirtildiği üzere; Hukukun temel ilkelerine göre hiç kimse kendi kusurundan yine kendisi lehine sonuç çıkaramaz; dolayısıyla kendi kusuru ile sebebiyet verdiği zarara katlanmak zorundadır. Davalının tapudaki bedeli düşük gösterme şeklinde gerçekleşen muvazaalı davranışından kaynaklanan zararı; yine bu davranıştan kendisi lehine sonuç çıkararak davacılardan istemiş olması hukuken korunamaz. Davalının bu eyleminin sonuçlarına katlanması gerekir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurul kararlarında da belirtildiği üzere yazılı bir sözleşmenin aksini iddia eden bir tarafın iddiasının yazılı bir delil ile ispat etmesi zorunludur. Muvazaa sözleşmesi görünüşteki sözleşmeyi değiştirdiğine veya hükümsüz kıldığına göre ispat gücü kazanabilmesi için yazılı olmalıdır.
Davalı taraf taşınmazın değerinin resmi senette gösterilenden daha fazla olduğunu, resmi senette 3.000.000 TL gösterildiğini gerçekte 4.044.000 TL olduğunu iddia etmiş ise de; bu iddiasını yazılı delil ile ispat edememiştir. Taraflar arasında bu taşınmazın satımı dışında başka bir ticari ilişki bulunmadığı konusunda taraflar arasında ihtilaf olmadığı, buna göre davalının taşınmazın gerçek satış değerinin resmi senette bildirilenden daha fazla olduğunu ve bu nedenle icra takibine konu çekin davalıya iadesinin gerekmediğini ispat edemediğinden davalının icra takibine yaptığı itirazın yerinde olmadığı sonuç ve kanaatine varılarak davacının 504.000 TL asıl alacak için yaptığı itirazın iptaline ve alacağın likit olması nedeniyle % 20 icra inkar tazminatına karar verilmiştir.
Davacı icra takibinden önce davalıyı temerrüte düşürdüğünü ispat edemediğinden dolayı icra takibine kadar işlemiş faiz talep edemeyeceğinden davalının işlemiş faize yönelik itirazının yerinde olduğu ve bu bölüme ilişkin itirazın iptali talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE, Davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün… Esas sayılı dosyasında 504.000 TL asıl alacak için yaptığı itirazın iptaline, bu alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmak suretiyle takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine,
b) Kabul edilen alacağın % 20′ si olan 100.800 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 34.428,24 TL harçtan peşin alınan 6.108,08 TL mahsubu ile geriye kalan 28.320,16 TL harcın davalıdan tahsiline,
3-Davacı tarafından yatırılan başvurma ve peşin harç toplamı 6.139,48 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 34.110 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davanın ret edilen bölümüne göre hesaplanan 2.725 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan toplam 746,50 TL yargılama giderinin davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan 743,93 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
7-Davalı tarafından yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde davalıya iadesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı; gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Mahkememize sunulacak veya gönderilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır