Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/551 E. 2019/908 K. 19.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/551 Esas
KARAR NO : 2019/908

DAVA : Menfi Tespit (Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/06/2017
KARAR TARİHİ : 19/06/2019

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekili mahkememize verdiği 13/06/2017 havale tarihli dilekçesinde özetle; Dava dışı …’ın davalı şirketten, müvekkilin de kefil olmasıyla birlikte bir adet televizyon satın aldığını, ancak … ile davalı şirket arasında imzalanan sözleşmenin yine aynı sayfanın alt kısmına tümleşik şekilde iliştirilmiş olan dava konusu borca ilişkin senetin sanki sözleşmenin devamı gibi görünmesi nedeniyle dava dışı … ile müvekkili kefilin bilinçsiz bir şekilde sözleşmeyi ve kambiyo senedini imzaladıklarını, yani müvekkilin bir kambiyo senedi imzaladığından haberinin olmadığını, ancak dava dışı …’ın satın aldığı ürünün bedelini ödemediğini, davalı şirketin de kefile karşı talepte bulunabilmeye dair yasal düzenlemeyi dikkate almaksızın doğrudan asıl borçlu ve kefillere karşı İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile ürün bedelinin tahsili için icra takibi başlattıklarını, ve yine söz konusu takipte müvekkilin ödeme emrinden süresinde haberdar olamadığını ve takibin kesinleştiğini, ve hatta müvekkilin icra takibini çalıştığı şirkete maaş haciz talimatı ulaşması ile birlikte haberdar olduğunu, söz konusu icra dosyası incelendiğinde müvekkilin esas borçlu olmadığını, sadece borca kefil olduğunu ve aleyhine de bu sıfatla icra takibinin başlatıldığının görüleceğini, ve yine müvekkilin kefil olduğu sırada evli olup, kefalet için eş rızası alınmasının kanuni bir zorunluluk olduğunu, ancak müvekkilin eşinden böyle bir rıza almadığını, keza kefaletle eş rızası olmaması ve ayrıca müvekkili kefil aleyhine takip yapılmasına ilişkin yasal koşullar oluşmaması nedeniyle müvekkil adına borçlu olmadığının tespiti talepli olarak İstanbul …Tüketici Mahkemesi’nin …Esas sayılı dosya ile Menfi Tespit (istirdat) davasının ikame edildiğini, söz konusu esasta görülen davanın kabul edildiğini ve kararın 22/05/2017 tarihinde kesinleştiğini, yani buna göre müvekkilin davalıya, dava dışı üçüncü kişi olan esas borçlu …’ın satın almış olduğu üründen dolayı bir borcunun olmadığı kesin bir şekilde belirlendiğini, ancak söz konusu İstanbul …Tüketici Mahkemesi’nin …E.sayılı dosyasında görülen davanın henüz duruşması yapılmamışken davalı tarafın bu kez de aynı borca ilişkin …’a asıl, müvekkile kefil sıfatıyla imzalatmış olduğu kambiyo senedine istinaden işbu davayı kötü niyetli olarak ikame ettiğini, huzurdaki davaya esas İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasından müvekkilin her ne kadar borçlu olarak görünmekte ise de, bonoya konu borç ilişkisinde müvekkilin davalı alacaklıya temel ilişki itibariyle borçlu olmadığı kesin bir şekilde tespit edildiğini, hülasa artık bonoya konu borcun temelini oluşturan ilişkinin müvekkil bakımından kanunen geçerliliğini yitirmiş olup müvekkilin artık davalıya borçlu olduğundan bahsedilemeyeceğini ve bu borca istinaden imzalamış olduğu kıymetli evrakın da geçerliliğininin yitirerek bedelsiz kaldığını, yine müvekkilin ödeme gücünün bulunmaması sebebi ile icra dosyasına teminat yatırılmasının mümkün olmayıp, haksız olan bir alacağa dayalı dava konusu icra takibinin devam ettirilmesini maddi olarak müvekkil bakımından telafisi mümkün olmayan ciddi zararlara sebep olacağını, bu nedenle yapılacak yargılama sonucu verilecek karar kesinleşinceye kadar İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından başlatılan takibin TEDBİREN DURDURULMASINI talep ettikleri ile yukarıda arz ve izah olunan diğer gerekçelerle davalının haksız ve kötü niyetli olması nedeniyle davalının takibe konu borcun %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri gibi vekalet ücretinin yine davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.

CEVAP : Davalı vekili mahkememize verdiği 21/03/2017 havale tarihli dilekçesinde özetle; Davacı tarafın … isimli şahsın davalı şirketten alışveriş yaptığını, kendisinin bu alışverişten doğan borca kefil olduğunu, bu borçla ilgili sözleşme imzaladığı ile bilinçsiz olarak kambiyo evrakını imzaladığını, ama bundan haberinin olmadığını, zaten kambiyo evrakını kefil olarak imzalarken evli olduğunu ve eşinin muvafakatinin alınmadığını, böylelikle yasal unsurların da oluşmadığını, sözleşme ile ilgili olarak hakkında başlatılan icra takibine ilişkin dava açtığını ve bu dava sonucunda borçlu olmadığına karar verildiğini, böylelikle yapılan alışverişle ilgili kimseye herhangi bir borcu olmadığının kesin olarak tespit edildiğini dilekçelerinde belirttiklerini, ancak davanın tümü ile reddinin gerektiğini, zira davacı tarafın dava dilekçesinin neredeyse her paragrafında vurgulamak istediği “borçlu olmadığının genel mahkeme tarafından tespit edildiği” mealindeki beyanlarının dava konusu kambiyo takibi ile ne ilgisi olduğunun taraflarınca anlaşılamadığını, çünkü dava konusu kambiyo evrakı hakkında verilmiş hiçbir mahkeme kararının bulunmadığını, buna istinaden … isimli şahıs davalı şirketten alışveriş yaparak 20/09/2013 tarihinde satım sözleşmesi imzaladığını, ve söz konusu sözleşmenin … isimli şahıs ve davacı tarafından da müşterek müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığını, söz konusu borçtan doğan edimini zamanında yerine getirmeyen …’ın 10 gün sonra 30/09/2013 tarihinde müvekkili şirkete gittiğini ve borcuna dair 30/09/2013 tanzim tarihli 07/10/2013 vadeli 5.825,00 TL’lik 1 adet bono tanzim edip verdiğini, davacının da söz konusu bonoyu müşterek müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, bono yaklaşık borcunun 1.141,00 TL’lik kısmını ödediğini ve kalan 4.684,00 TL’lik kısmını ise ödemede temerrüde düşmesi ile birlikte haklarında İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, ve yine davacı tarafın hakkında başlatılan icra takibine ilişkin derdestlik iddiasının ise hukuki hiçbir değeri bulunmadığını, zira İstanbul …lcra Müdürlüğü’nün… E. sayılı dosyasından başka 30/09/2013 tanzim tarihli 07/10/2013 vadeli 5.825,00 TL’lik bono ile ilgili davacı hakkında başlatılmış başkaca hiçbir kambiyo takibinin olmadığını, bu sebeple derdesttik iddiasında bulunan davacının öncelikle adı geçen bono ile haklarında başlatılmış diğer kambiyo takibi dosyalarını da beyan etmesini ve böylelikle iddiasını ispat etmesinin gerektiğini, davacının iddialarını dayandırdığı tek nokta İstanbul …Tüketici Mahkemesi tarafından davacının müvekkile İstanbul .. İcra Müdürlüğünün… E. sayılı dosyası ile ilgili borçlu olmadığının tespitine ilişkin vermiş olduğu karar olduğunu, oysa gerek mahkeme ilamı gerekse o davaya konu icra takip dosyası incelendiği takdirde borçlu hakkında başlatılan takibin sözleşmeye dayalı bir ilamsız takip olduğu kolaylıkla görülebileceği, açıklı nedenlerle haksız olarak davacının ikame etmiş olduğu davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde tahmilini talep etmiştir.

DELİLLER: İstanbul …Tüketici Mahkemesi’nin … E.sayılı dosyası, İstanbul …İcra Dairesi’nin … E.sayılı icra takip dosyası, İstanbul …İcra Dairesi’nin … E.sayılı icra takip dosya aslı, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı.
İstanbul…Tüketici Mahkemesi’nin … E.sayılı dosyası incelenmesinde; Davacı …’un davalı … aleyhine 20/11/2015 tarihinde açmış olduğu İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasından dolayı menfi tespit istemine ilişkin davanın 04/04/2017 tarihinde kabulüne karar verildiği ve 01/06/2017 tarihinde kesinleştiğinin anlaşıldığı görülmüştür.
İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasının incelenmesinde; Alacaklının …Şti’nin borçluların … ve … olduğu, satış sözleşmesinden kaynaklanan 4.684,00 TL asıl alacak, 1.440,32 TL işlemiş faiz, 1.440,32 TL işlemiş aylık %6 temerrüt faizi, 936,80 TL %20 cezai şart olmak üzere toplam 7.061,12 TL üzerinden ilamsız icra takibine başlandığı görülmüştür.
İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasının incelenmesinde; Alacaklının …Şti’nin borçluların … ve … olduğu, bonoya dayalı 4.684,00 TL asıl alacak, 1.202,23 TL işlemiş faiz olmak üzere toplamda 5.886,23 TL alacağının tahsili amacı ile ilamsız icra takibi yapıldığı anlaşılmıştır.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama, taraf beyanları, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; dava davacı tarafından davalı aleyhine açılan tv satış sözleşmesinden dolayı verilen bonodan dolayı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Davacı taraf dava dışı borçlu …’ın davalıdan televizyon aldığının kendisinin bu borca kefil olduğunu, kendisine sözleşmenin ekinde haberi olmadan bono imzalatıldığını, kefalete ilişkin eş rızasının bulunmadığını bu bonoya dayalı olarak takip başlatıldığını, bu nedenle aleyhine başlatılan takiptin dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket ise takip ve dava konusu bononun dava dışı …’ın borcunun gününde ödememesi üzerine sözleşmeden 10 gün sonra verildiğini bono bedelinin ödenmediğini bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Görev hususundaki ihtilafın çözümü için, mülga 4077 sayılı Kanunla 5464, 6102 ve 6502 sayılı kanun hükümlerinin birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.
01.03.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun 44. maddesinin birinci fıkrasında, “tüketici olan kart hamili” tarafından açılacak davalarda 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 22 ve 23. maddelerinin uygulanacağını ve dolayısı ile tüketici mahkemelerinin görevli olacağı, İkinci fıkrasında ise “kart çıkaran kuruluşlar” tarafından kart hamili aleyhine açılacak davalar yönünden 1086 sayılı HUMK’nın (6100 sayılı HMK’nın 447/2. maddesinde, başka kanunların HUMK’ya yaptığı atıfların HMK’ya yapılmış sayılacağı belirtildiğinden 01.10.2011 tarihinden itibaren bu atıf HMK olarak anlaşılmalıdır) görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanacağı belirtilmektedir. Aynı Kanunun 43. maddesinde ise, “tacirlere verilen kurumsal kredi kartları hakkında” 44. madde hükümlerinin uygulanmayacağı belirtilerek ana kurala istisna getirilmiştir.
Ancak, 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3/1-(k) maddesinde, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiler “tüketici”; 3/1-(l) maddesinde ise, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemler “tüketici işlemi” olarak kabul edilmiş ve Tüketici Kanununun kapsamı esaslı şekilde genişletilmiştir. Aynı Kanunun 73/1. maddesinde “tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda” tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilirken; 83/2. maddesinde de “taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez” hükmüne yer verilmiştir. Kanunun Geçici-1/1. maddesinde ise “bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan” davaların “açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam” edeceği belirtildiğinden, 28.05.2014 tarihinden önce açılmış davalar yönünden 5464 sayılı Kanunun 44. maddesindeki görev hükümleri geçerli olmaya devam edecektir. 6502 sayılı Kanun, kart hamili ya da kartı veren kuruluş gibi bir ayrıma gitmeksizin bütün bankacılık işlemlerini (m. 3/1-k kapsamına girmeyen tacirler hariç olmak üzere) kanun kapsamına aldığı ve 83/2. maddesi hükmü karşısında diğer kanunlardaki görev kuralları bu kanun kapsamına giren uyuşmazlıklarda uygulanmayacağı için, 6502 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra açılan davalarda görevli mahkeme, tüketici mahkemeleri olacaktır. Yargıtay 20. Hukuk Dairesi,10/12/2018 tarih, 2018/5871 E.-2018/8050 K. Ve Yargıtay 20. Hukuk Dairesi, 21/01/2019 tarih, 2018/5936 E.-2019/306 K. Sayılı içtihatları da bu yöndedir. Eldeki dava 13/06/2017 tarihinde yasa yürürlüğe girdikten sonra açılmıştır.
Dava konusu olayda uyuşmazlık, televizyon satımından kaynaklı verilen bonodan kaynaklanmakta olup; dosya kapsamı itibariyle davacı ile davalı arasındaki işlem dava dışı …’ın davalıdan aldığı televizyon nedeniyle ödenmeyen borca ilişkin olup, her ne kadar bono düzenlenmiş ise de taraflar arasındaki temel ilişki tüketici işlemi olup tarafların ticari faaliyetlerine ilişkin olmaması, davacının tacir olmaması nedeniyle söz konusu 20/09/2013 tarihli televizyon satımına ilişkin sözleşmedeki miktar ile bono üzerindek miktarın aynı olması göz önüne alındığında televizyon satımından kaynaklanan borca ilişkin dava dışı borçlu ve kefiller tarafından dava konusu bononun teminat olarak verildiği açık olup taraflar arasındaki uyuşmazlığın ticari nitelikte olmadığı anlaşılmış ve eldeki davanın 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra 18/05/2018 tarihinde açılmıştır. Davacı, tacir olmayıp 6502 sayılı Kanunun 3/1-k maddesi uyarınca tüketicidir. Bu haliyle uyuşmazlığın, anılan Kanunun 73/1 ve 83/2. maddeleri uyarınca, tüketici mahkemesi tarafından çözüme kavuşturulması gerekmektedir.
Görev itirazı yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de re’sen nazara alınarak yargılamanın her aşamasında görevsizlik kararı verilebilir. HMK 2. madde, TTK 5. Maddesi ve 6502 sayılı yasanın ilgili maddeleri gereğince davaya bakma görevi Mahkememize ait olmayıp davacı tarafça açılan davanın İstanbul Tüketici Mahkemesi’nde görülmesi gerektiğinden, mahkememizin görevsizliğine ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

KARAR : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafça açılan DAVANIN, HMK 114/1-c maddesi gereğince mahkememizin görevsiz olması nedeniyle dava şartı yokluğundan HMK 115/2 maddesi gereğince USULDEN REDDİ ile, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-HMK 20/1 maddesi gereğince, kararın kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde talep halinde dosyanın görevli ve yetkili İSTANBUL TÜKETİCİ MAHKEMESİNE tevzi edilmek üzere İstanbul Adliyesi Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosuna GÖNDERİLMESİNE, aksi halde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,
3-Harç, yargılama giderleri, vekalet ücreti ve gider avansı hususunun görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair; davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize verilecek bir dilekçe ile İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere karar verildi.

Katip …
e-imza*

Hakim …
e-imza*

* Bu evrak 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.