Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/31 E. 2020/584 K. 15.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2017/31 Esas
KARAR NO :2020/584

DAVA:Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ:11/01/2017
KARAR TARİHİ:15/10/2020

Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Mahkememize verdiği dava dilekçesi ile; davalı şirketin toplamda 3.750.000 TL ye tekabül eden 3750 adet hisse payı bulunduğunu, davacının şirketin sermayesinin %39,6 sına tekabül eden 1485 payına sahip olduğunu, şirketin 2008 yılı olağan genel kurulundan itibaren çoğunluk paysahibi olan … tarafından yönetildiğini, diğer yönetim kurulu üyelerinin …’nun eşi … ile eşinin babası olan … olduğunu, şirketin 2009-2013 yıllarına ait olağan genel kurullarına önce, 02/09/2015 tarihinde saat 14:00’de davet edildiğini, bu tarihte davacının hazır bulunmasına rağmen, çoğunluğun genel kurul toplantısında vekaletini geri çekerek katılmaması sonucu toplantının yapılamadığını, 02/09/2015 tarihinde Olağan Genel Kurulları yapmaktan çekinen Şirketin pay sahiplerini 01/10/2015’te Olağanüstü toplantıya davet ettiğini ve bu toplantıda çoğunluk oyları ile aynı yönetimin tekrar seçildiğini ve huzur haklarının tayin edildiğini, şirketin olağanüstü genel kurul toplantısından sonra 2009-2013 yıllarına ait olağan genel kurullarının, bu sefer 17/11/2015 tarihinde toplantıya davet edildiğini, toplantıda azlık paysahibi davacının 2009-2013 yıllarına ilişkin sorularını toplantı divanına teslim ettiğini, soruların yanıtlanmasının beklentisi ile, bilanço görüşmelerini TTK.nın 420. madde uyarınca ertelenediğini, şirketin soruları yazılı olarak aldığını ancak erteleme genel kurulunu TTK m. 420’de öngörülen bir aylık süre içerisinde toplamadığını, davacının bilgi alma talebinin sürüncemede bırakıldığını, azlık paysahibi davacının, 25 Temmuz 2016 tarihinde şirkete noter kanalıyla gönderdiği bir protesto ile, olağan genel kurulların toplanmasını talep ettiğini, bunun üzerine şirketin 2009-2010-2011-2012 ve 2013 yıllarına ilişkin Olağan Genel Kurulları, 21/10/2016 tarihinde saat 14:00’te toplantıya çağırdığını, pay sahiplerinin tamamı bu toplantıda vekaleten hazır bulunduğu halde, Yönetim Kurulu üyelerinden hiç birisinin toplantıda hazır bulunmaması nedeniyle toplantının gerçekleştirilemediğini, 2009-2010- 2011-2012 ve 2013 yıllarına ilişkin Olağan Genel Kurulları şirketin 02/12/2016 tarihinde saat 14:00 te tekrar toplantıya çağırdığını, toplantının aynı zamanda Yönetim Kurulu Başkanı olan çoğunluk pay sahibi …’nun Türk Ticaret Kanunu’nun 420. maddesine dayanan talebi üzerine ertelendiğini, TTK m. 420 uyarınca erteme genel kurulunun bir aylık sürede toplanması gerektiği halde, şirketin anılan yasal sürede olağan genel kurulu toplantıya davet etmediğini, şirket tarafından toplantı davetinde belirlenen gündemin, olağan genel kurullarda görüşülmesi zorunlu unsurları içermediğini, 13 Ekim 2015 tarih ve 8924 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edilen … … A.Ş.’nin Genel Kurullarının Yapılmasına İlişkin İç Yönergesinin 10. Maddesine göre, olağan genel kurul toplantılarında, “yönetim kurulu üyelerinin ibraları” ile “kar’ın kullanım şeklinin, dağıtımının ve kazanç payları oranının belirlenmesi” ne gündemde yer verilmesinin zorunlu olduğuna, bu hususun, toplantının başlangıcında Davacı pay sahibi tarafından Toplantı Başkanlığının bilgisine sunulduğunu, Toplantı Başkanlığının, gündemde açık hüküm bulunmasa bile kar dağıtım tekliflerinin görüşülebileceğine; açık ibra oylaması da gündeme bağlılık prensibine aykırı olmadığından, bilanço müzakeresinden sonra yapılacak oylamayı takiben açık ibra oylaması yapılacağını bildirdiklerini, olağan genel kurul toplantısının 3. Gündem maddesinde, 2009, 2010, 2011, 2012 ve 2013 yıllarına ait bilanço görüşmelerinden sonra, her bir faaliyet yılına ilişkin olarak ayrı ayrı Yönetim Kurulu üyeleri ibraları ile kar dağıtım tekliflerinin de oylamaya sunulduğunu, davacının, her bir yıla ait (a) bilanço ve kar/zarar hesaplarının tasdikine, (b) Yönetim Kurulu üyelerinin ibrasına ve (c) Kar dağıtımına ilişkin kararlarda olumsuz oy kullandığını ve muhalefetini gerek müzakerelerde gerekse oylama sonrasında belirttiklerini, davacının 2009 yılına ait bilanço ve kar/zarar hesaplarına ait şirkete sorduğu toplam 36 sorunun 33’ü, 2010 yılına ait bilanço ve kar/zarar hesaplarına ait şirkete sorduğu toplam 38 sorunun 32’si, 2011 yılına ait bilanço ve kar/zarar hesaplarına ait şirkete sorduğu toplam 37 sorunun 32’si, 2012 yılına ait bilanço ve kar/zarar hesaplarına ait şirkete sorduğu toplam 37 sorunun 32’si, 2013 yılına ait bilanço ve kar/zarar hesaplarına ait şirkete sorduğu toplam 37 sorunun 33’ü davalı şirket tarafından ticari sır olması gerekçesiyle cevapsız bırakıldığını, dava konusu olağan genel kurul toplantısının 3. Gündem maddesinde, 2009, 2010, 2011, 2012 ve 2013 yıllarına ait bilanço görüşmelerinden sonra, her bir faaliyet yılına ilişkin olarak ayrı ayrı kar dağıtım tekliflerinin de oylamaya sunulduğunu, davacının her bir yıla ait, kar dağıtımına ilişkin kararlarda olumsuz oy kullandığını ve muhalefetini gerek müzakerelerde gerekse oylama sonrasında belirttiğini, şirketin 2009 yılında yasal payların ayrılmasından sonra, 211.774,77 TL dağıtılabilir kar açıklandığını, davacının kar’ın tamamının dağıtılmasını teklif etmesine karşılık, Şirketi yöneten çoğunluk paysahibinin önerisi ile 25.000 TL nin dağıtılmasına karar verildiğini, 2010 yılında yasal payların ayrılmasından sonra, 159.042,62 TL dağıtılabilir kar olarak açıklandığını, davacının kar’ın tamamının dağıtılmasını teklif etmesine karşılık, Şirketi yöneten çoğunluk paysahibinin önerisi ile 20.000 TL dağıtılmasına karar verildiğini, şirketin 2011 yılında yasal payların ayrılmasından sonra, 156.311,96 TL dağıtılabilir kar açıklandığını, davacının kar’ın tamamının dağıtılmasını teklif etmesine karşılık, Şirketi yöneten çoğunluk paysahibinin önerisi ile sadece 20.000 TL’nin dağıtılmasına karar verildiğini, 2012 yılında yasal payların ayrılmasından sonra 52.565,22 TL dağıtılabilir kar açıklandığını, şirketi yöneten çoğunluk paysahibinin önerisi ile 10.000 TL’nin dağıtılmasına karar verildiğini, 2013 yılında yasal payların ayrılmasından sonra, 151.809,14 TL dağıtılabilir kar açıklandığını, davacı paysahibinin kar’ın tamamının dağıtılmasını teklif etmesine karşılık, Şirketi yöneten çoğunluk paysahibinin önerisi ile 25.000 TL nin dağıtılmasına karar verildiğini, dava konusu genel kurulda, 2009,2010, 2011, 2012 ve 2013 yıllarına ait toplam 731.503,71 TL dağıtılabilir kar açıklandığını ve bu meblağın sadece %13,6’sına tekabül eden toplamı 100.000 TL’nin paysahiplerine dağıtılmasına karar verildiğini, ilgili faaliyet dönemi karlarının büyük çoğunluğunun dağıtılmaması için rasyonel ve makul bir gerekçe bulunmadığını, şirketi yöneten çoğunluğun şirket kar’ının paysahiplerine dağıtılmasını engelleyerek, azınlık paysahiplerini cezalandırmakta ve en temel paysahipliği haklarını kısıtlamakta olduğunu, bu nedenlerle davalı şirketin 02/12/2016 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısının 3.nolu gündem maddesinde alınan kararların açıkça yasa ve dürüstlük kurallarına aykırı olması nedeniyle TTK.nın 445. maddesi gereğince iptallerine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili Mahkememize verdiği cevap dilekçesi ile; açılan iptal davasının kötü niyete dayandığını, TTK.nın 451.maddesine göre kötü niyetle açılan davada şirketin göreceği zarardan davacıların sorumlu olacağını, davanın kötü niyete dayanmasının sebeplerinden davacıların her yıl genel kurul toplantılarında şirketin sır sayılacak sorularını sorduklarını, bunlara cevap verilmediğini, şirket sırlarını içeren soruların cevaplandırmaması konusunda Yargıtay kararlarının bulunduğunu, davacının iddialarını ispatlamak zorunda olduğunu, şirketin finansal tablolarının Kamu gözetimi, muhasebe ve denetim standartları kurumunun istediği standartlarda olduğunu, bundan ötürü usul yönünden itirazlarda bulunduktan sonra esas yönünden ise, 6762 Sayılı TTK.nın 380.nci maddesinde, “bilançonun tasdikine dair olan umumi heyet kararı aksine sarahat olmadığı takdirde idare meclisi azaları ile müdürler ve murakıpların ibrasını tazammun eder” şeklinde olduğunu, eski TTK.nın ibra maddesinin gündemde yer almasını gerekli görmeyerek bilançonun tasdikinin ibra sonucunu doğuracağını hükme bağladığını, bilançonun şirketin mal varlığı, aktif ve pasiflerinin kalemleri ile yıllık faaliyet sonucunu içerdiğini, bunun oylanmasının ibra anlamını taşıdığını, bu hükmün yeni TTK.nın 424/1. maddesinde tekrarlandığını, ibra kararının iptal edilebileceğine ilişkin 445.maddesinde saklı tutulduğunu, 558/2. maddesinde ibranın etkisine ilişkin yeni bir hüküm getirdiğini, bunun 424. maddesindeki ibra hükmünü bertaraf etmediğini, şirketin dağıtılacak karının gündemde bulundurulmadığı gerekçesi ile itirazının da yersiz olduğunu, gündemin 3. maddesinin açıkça kar ve zarar hesapları hakkında karar alınması dendiğini, mezkur kararın dayanağı gündemde açıkça ifade edildiğini, 2009 yılından beri genel kurulların yapılmamasının nedeninin pay sahiplerinin haklarının kullanılmasına engel oluşturmadığını, davacının bunu açıklaması gerektiğini, müvekkili şirketin bir aile şirketi olduğunu davacının şirketin kuruluşunda bulunmadığını, sonradan ortak olduğunu, davacı şirkette yöneticilik yaparken aynı zamanda ABD de bulunan bir bankanın imzaya yetkili Türkiye temsilciği görevini yaptığını, davacının şirkette mevcut hisselerini şirkette en çok pay sahibi olan …’ya devrinin yapılmasını teklif ettiğini, bu teklifin yıllar süren anlaşmalarının gerçekleşmemesi nedeni ile genel kurul toplantılarının ertelenmesi sonucunda yapılamadığını, davacının genel kurul toplantılarının yapılması için mahkemeye müracaat ederek; toplantının yapılmasını talep edebileceğini, davacının bunu yerine getirmemesinin kötü niyete dayandığını, şirket sırrının kanunda açıklanmadığını, bunun Yargıtay kararlarında ve öğretiden belirlenebileceğini, şirket için müşteri listesi bir sır anlamını taşıdığını, davacının 2009 yılından 2013 yılı genel kurul toplantısının yapılmasına kadar geçen sürede sorduğu soruların 185 civarında olduğunu, bu sorulara teker teker cevap verildiğini, verilen cevapların listesi ile verilen cevapların dilekçe ekinde sunulduğunu, 2009-10-11 ve 2012 yıllarına ait bilançolarının yasada maddesi bulunmayan bir hüküm ile iptal istenemeyeceğini, bilançoların güvenilir ve şeffaf olmadığı iddiasının da gerçek dışı olduğunu, 2009 yılına ait genel yönetim giderlerinin 555.015,42 TL olduğunu, müvekkili şirketin sektöründe isim yaptığını, böyle bir şirketin bu miktar yönetim giderlerinin olmasının fazla olmadığını, bu giderlerin içinde bulunan en çok maaş alan yönetici giderinin kime verildiği sorusunun cevapsız bırakıldığını, huzur haklarının 2009 yılında yapılan genel kurul toplantısında belirlendiğini, murakıp raporunun murakıpla birlikte genel kurulda olduğunu, toplantı başkanının gündemde madde olmadığını söylediğini ve bu sebeple raporu müzakereye koymayacağını bildirdiğini, bu bildirimden sonra davacının gündeme alınarak okunup oylatması için davacının talepte bulunması gerektiğini, bunun yapılmadığını 2010 yılına ait bilançoda gözüken kasa mevcudunun 760,176.25 TL olmasının nedeninin şirketin bir yıl önceki kasasının çok düşük olduğunun görüldüğünü, bunun da şirket muhasebesinin ne kadar dikkatli tutulduğunun kanıtı olduğunu, davacının kasanın bir yıl öncesine göre %1224 oranında artış gösterdiği iddiasının tipik bir aykırılık oluşturduğunu, 2010 yılına ait uzun vadeli borçlar hesabındaki artışın yine davacının kötü niyetli düşüncesinin eseri olduğunu, yapılmakta olan yatırımların ne denli büyük olduğu iddiasının ise yatırımın ne zaman bitirileceğinin ve yatırımın bilançolanacağının bilinmesinin mümkün olmadığını, yatırımın maliyeti yedi yılın içindeki mortgage krizi denilen global krizler dahil ülkemizin karşılaştığı tüm krizler hesaba alınması gerektiğini, 2011 yılında gözüken yönetim giderlerinin 689.891,35 TL olmasının ve bir yıl öncesine göre %34 artış göstermesinin ciddi bir karalama olduğunu, 2011 yılında 6111 Sayılı Yasadan yararlanıldığını, bu yasadan faydalanmasının ortaklar cari hesabı ile ilgisinin olmadığının bildirildiğini, ayrıca hangi hesaplar için bu yasadan faydalanıldığının sorulmasının iyi niyete dayanmadığını, 2012 yılına ait yönetim giderlerinin 739.158,68 TL olduğunu, bu bedelin Türkiye ortalamasına göre düşük olduğunu, buna karşılık davacının bu giderlerin kim için yapıldığını sormasının yerinde olmadığını, 2013 yılı bilançoda da hesapların açık olduğunu, yapıldığı belirtilen giderlerin de mutat sınırlar içinde olduğunu, … ve …’ın ibralarında …’un oy kullanmasının kanuna aykırı olmadığını, davacının aksine TTK.nın 436/1 maddesinde öngörülen müzakereye katılma yasağı kişisel menfaatlere ilişkin şirketle menfaat çatışması yaratacak nitelikteki kararlarda şirketle rekabet yapma yasağına ilişkin olduğunu, aynı ibra kararında …’nun oy kullanmasının TTK.nın 436/2 maddesine aykırılık teşkil etmediğini, yasanın bu hükmüne göre yönetim kurulu üyelerinin ibralarında üyelerin kendilerine ait paylardan doğan hakları kullanamaz dendiğini, yönetim kurulu üyelerinin birbirlerinin ibralarında oy kullanmalarını yasaklayan bir hükmün TTK.da mevcut olmadığını, müvekkili davalı şirketin bir sanayi şirketi olduğunu, yatırım yaparak üretim imkanlarını geliştirdiğini, yapılan yatırımların uzun süreli olduklarını, bundan ötürü yapılan yatırımların kısa vadeli olarak düşünülmesinin mümkün olamayacağını, şirketçe uzun süreli olan bu yatırımların finanse edildiğini ve şirketin dünyada ve Türkiye’de olan krize rağmen yatırımlarını yapmaya devam ettiğini, kullanılan kredilerde şirketin çoğunluk oy sahibi ortağın şahsi kefaletinin kullanıldığını, bu arada şirketin kar dağıtımından bahsetmesi mümkün olamayacağını, buna karşılık makul sayılabilecek kar dağıtımına karar verildiğini, davacı talebinin kötü niyetin mahsulü olduğunu belirterek, açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava; 02.12.2016 tarihli, 2009-2010-2011-2012 ve 2013 yıllarına ait genel kurulunda alınan 3 nolu kararının iptali istemine ilişkindir.
Davalı şirketin ticaret sicil dosya sureti, 02.12.2016 tarihli, 2009-2010-2011-2012 ve 2013 yıllarına ait genel kurul toplantı tutanağı ve ekleri celp edilmiş, taraf delilleri toplanmış ve bilirkişi raporları alınmıştır.
Davanın; TTK’nın 445. maddesi hükmüne göre kararın alınmasından itibaren üç aylık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Davalı şirketin 02.12.2016 tarihli, 2009-2010-2011-2012 ve 2013 yıllarına ait genel kurul toplantısında iptali talep edilen 3 nolu gündem maddesi ile; 2009-2010-2011-2012 ve 2013 yıllarına bilanço ve kar-zarar hesabı toplantıda hazır bulunanlardan … ve …’nun 1500 ret oyuna karşılık, …, … ve …’nun 2220 kabul oyu ile oy çokluğu ile kabul edilmiş, bu karara … ve … vekilinin muhalefet şerhi verdiği görülmüştür.
Bilirkişiler Prof. Dr … ve … Mahkememize sundukları rapor ve ek raporlarında; davalı şirketin defterlerinin TTK hükümlerine göre usulüne uygun tutulduğunu, davacının bilançolarında gözüken kasa hesabının fazlalığı ve bu fazlalığın yok edilmesinde 6111 sayılı yasanın kullanılmış olması karşılığında fazlalığın nereden kaynaklandığının bilinmesi, kanunen kabul edilmeyen giderler hesabı içinde gözüken değerlerin nasıl oluştuğunun bilinmesi konusunda ve rapor içerisinde belirtilen hususlar dikkate alınarak davalı şirketçe yapılan 2009-10-11-12 ve 2013 yıllarına ait genel kurul toplantısına ait gündemin 3. Maddesinin iptali için gerekli koşulların finansal yönden doğmuş durumda göründüğünü belirtmişlerdir.
Davalı vekilinin itirazları üzerine dosya bilirkişiler …, …, … ‘e tevdi edilmiş, bu bilirkişiler sundukları 02/09/2019 tarihli raporlarında; TTK m.420,436/2,437 hükümleri çerçevesinde davalı …. A.Ş. nin 02/12/2016 tarihli ertelenen olağan genel kurul toplantısının 3.maddesinin iptali şartlarının gerçekleşmediğinin kabulü gerektiğini belirtmişlerdir.
Mahkememizce alınan iki bilirkişi raporunun birbirleriyle çelişik olması nedeniyle 3. Bilirkişi Raporu alınmıştır.
Bilirkişiler … mahkememize sundukları 06/07/2020 tarihli raporlarında;
Davalı şirketin 2009, 2010, 2011, 2012 ve 2013 yıllarına ait ticari defter kayıtlarına uygunluğu tespit edilen 2009, 2010, 2011, 2012 ve 2013 yılı bilançolarının aktifinde Döner Varlıklar-Huzur Değerler Bölümünde kayıtlı 100.KASA HESABI’nın yıl sonlan itibariyle kaydi mevcudu aşağıdaki şekilde tespit edildiğini,
Davalı şirketin;
31.12.2009 t. itibariyle kaydi kasa mevcudu: 57.416.03 TL,
31.12.2010 t. itibariyle kaydi kasa mevcudu: 760.176.25 TL,
31.12.2011 t. itibariyle kaydi kasa mevcudu: 96.386.54 TL,
31.12.2012 t. itibariyle kaydi kasa mevcudu: 131.301.44 TL
31.12.2013 t. itibariyle kaydi kasa mevcudu: 151.269.42 TL olduğunun görüldüğünü, davalı … A.Ş. tarafından 31.12.2010 t. kaydi kasa mevcudunun (760.176,25 TL) fiilen kasada mevcut olmayan 758.000 TL’lik kısmının (fiktif kasa mevcudu) 6111 sayılı Yasadan yararlanılmak suretiyle, ticari defter kayıtlarında düzeltmeye tabi tutulmuş olması, söz konusu kasa mevcutlarının düzeltmeye tabi tutulan 758.000 TL’nin, kaydi olarak mevcut olmakla birlikte gerçekte (fiilen) davalı şirketin kasasında bulunmadığının açık bir göstergesi (ikrarı) olmakla 100. Kasa Hesabından mevcut tutarlardan düşülen miktarların (758.000+22.740=) 780.740 TL ferileri ile birlikte toplam 829.817,05 TL tutarında davalı şirketin zarara uğradığının belli olduğunu, davalı şirketçe 6111 sayılı Kanundan yararlanmak suretiyle, 2011, 2012 ve 2013 yıllarında gider olarak kaydedilen 2010 yılı için (758.000+22.740=) 780.740 TL olan ve kanunen vergi matrahından indirilmesine izin verilmeyen bu tutar ve ferileri kadar … A.Ş.nin zarara uğradığını, … A.Ş.nin dava kapsamındaki 2011, 2012 ve 2013 yıllarında gerçekleşen ve önemli tutarlarda sıçramaların gözlendiği “Olağanüstü Gider ve Zararlar”ın bu nedenle artmış olduğunun görüldüğünü, davalı şirketin Yönetim Kurulunun sorumluluğunda tutulan davalı şirketin mübrez ticari defter kayıtlarına göre (780.740 TL) ve ferileri ile birlikte 31.12.2013 t. itibariyle 829.817,05 TL’ye ulaşan farkın davadışı yönetim kurulu üyelerinin görev yaptıkları dönemlerde (12.10.2008-20.11.2015) ortaya çıktığının dava dosyası ile sabit olduğunu, Vergi Mevzuatına (Kurumlar Vergisi Kanunu (KVK), Gelir Vergisi Kanunu (GVK) v.d.) göre, vergi matrahının tespitinde gider olarak kabul edilmeyen giderler, “kanunen kabul edilmeyen giderler” şeklinde tanımlandığını, “Kanunen kabul edilmeyen giderler”, vergi matrahı belirlenirken indirilmesine izin verilmeyen, dolayısıyla vergi matrahını korumayı amaçlayan giderler olarak da tanımlandığını, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarının, bu tür giderleri faaliyetin yürütülmesi için gerekli olan veya zorunlu giderler dışında kalan giderler olarak değerlendirildiğini, Ticari kazancın elde edilmesi ve faaliyetin sürdürülmesi için gereklilik göstermeyen veya ticari kazançla ilgili olmayan giderlerin ticari kazançtan, yani vergi matrahından indirilmesinin kanunen mümkün olmadığını, ayrıca, Katma Değer Vergisi Kanununun 30/d. maddesine göre de bu tür giderler dolayısıyla ödenen katma değer vergisi, mükellefin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden indirilemeyeceğini, Vergi kanunlarına göre matrahtan indirilmesine izin verilmediği için uygulamada “Kanunen Kabul Edilmeyen Giderler” olarak ifade edilen giderler özü itibarıyla, zamanında yapılmayan yasal ödemelerden ya da usulüne uygun bulunmayan bildirim ve uygulama hatalarından kaynaklanan ceza, gecikme zammı vb. giderler yanında, aktiften objektif denetime elverişli resmi tespitler olmadan ya da yasalara dayalı olarak düşülmesine izin verilen tutarlardan oluşmakta, bu nedenle de ilgili şirket yönünden olağan nitelikte bulunmayan giderler olup, ilgili şirketin “zarar” kalemleri olarak değerlendirilmekte olduğunu, kanunen davalı yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu altında tutulan 2009, 2010, 2011, 2012 ve 2013 yıllarına ait mübrez ticari defter kayıtlarına göre davalı şirketçe ödenmiş olan Kanunen Kabul Edilmeyen Giderlerin (KKEG) 2009 yılı için 134.547,47 TL, 2010 için 444.131,57 TL, 2011 yılı için 373.131,32 TL, 2012 yılı için 786.774,56 TL, 2013 yılı için 433.436,20 TL olmak üzere toplam 2.172.021,12 TL olduğunu, davalı şirketin tacir olduğunu, davalı şirketin ticari defterlerinin, davalı şirkette Yönetim Kurulu Başkanı ve üyelerinin sorumluluğu altında tutulmuş olmakla davalı şirketin bilirkişi incelemesine tabi tutulan ticari defter kayıtları ve dayanağı belgeler davalı şirketi ve davadışı Yönetim Kurulu üyelerini bağladığını, davalı şirketin ticari defter kayıtlarına göre, davadışı Yönetim Kurulu üyelerinin sorumluluğunu gerektiren kanunen kabul edilmeyen giderlerin 2009 yılı için 59.216,40 TL, 2010 yılı için 392.658,10 TL, 2011 yılı için 124.887,99 TL, 2012 yılı için 457.220,34 TL, 2013 yılı için 35.261,83 TL olmak üzere toplam 1.069.244,66 TL olduğunu, bu tutardan dava dışı yönetim kurulu üyelerinin görev yaptıkları 01.01.2009-31.12.2013 döneminde gerçekleştiği dikkate alınmakla, davadışı Yönetim Kurulu üyelerinin TTK hükümleri çerçevesinde sorumlu olduklarını, davalı şirkette 22.10.2008 sonrasında yönetim kurulu üyesi olarak görev yapanların, davalı şirket alacaklarını takip ve tahsili için yapılması gereken kanuni işlemleri yapmadan, C/H borçlusu müşterilerindeki günü geçmiş alacaklarını ACİZ BELGESİ’ne bağlamadan 2012 yılında doğrudan doğruya (resen) zarar olarak kayda geçirmiş olmakla davalı şirketin 396.428,37 TL tutarında zararına sebebiyet vermiş olduklarından dava dışı Yönetim Kurulu üyelerinin kusurundan kaynaklanan 396.428,37 TL tutarındaki davalı şirket zararından sorumlu olduklarını, 2009-2013 arasında toplam olarak ödenen 464.555,41 TL tutarındaki SGK tecil faizi SGK primlerinin geç ödenmesinden kaynaklanan faiz olduğunu, şüphesiz davalı şirket yönünden zarar niteliğindeki bu gecikmeler bazında, davalı şirketin 100.Kasa Hesabında kayden daha yüksek miktarda nakit görünmesine rağmen, davadışı yönetim kurulu üyeleri tarafından SGK primlerinin gününde ödenmemiş olması sonucu, davalı şirketin yönetim kurulu üyelerinin kusurlu olduğundan davalı şirketin bu baptaki zararından (464.555,41 TL) sorumlu olduklarını, davalı şirketçe, birden çok yıla sari (yaygın) olarak yapılmakta olan yatırımlar, davalı şirket bilançolarının aktifinde kayıtlı oldukları, davalı şirketin aktifinde fiilen mevcut olmadığının ispata muhtaç olduğu anlaşılmakla, davalı şirketin davadışı yönetim kurulu üyelerine davalı şirketin 2009, 2010, 2011, 2012 ve 2013 yıllarına ait bilançolarının aktifinde kayıtlı devam etmekte olan yatırım hesaplarından dolayı herhangi bir sorumluluk yüklenemeyeceğini, sonuç itibari ile, iş bu Bilirkişi Raporu içeriğinde ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, davalı şirketin 6762 sayılı TTK.m 380 ve 6102 sayılı TTK.m.424 yönünden 2009, 2010, 2011, 2012 ve 2013 yıllarına ait Bilanço ve Kar/Zarar Hesaplarının, davalı şirketin gerçek durumunun görülmesine engel olacak şekilde düzenlenmiş oldukları gibi davalı şirketin 2009, 2010, 2011, 2012 ve 2013 yılı Bilançoları ve Kar/Zarar Hesaplarının içeriklerinin de gerçeği yansıtmadıklarını belirtmişlerdir.
Olaya ve dosyaya uygun bulunan ayrıntılı ve gerekçeli 06/07/2020 tarihli bilirkişi raporuna Mahkememizce itibar edilmiştir.
Mahkememizce toplanan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacının davalı şirketin 02/12/2016 tarihinde yapılan 2009, 2010, 2011, 2012 ve 2013 yıllarına ait genel kurul toplantısında alınan 3 nolu karanının iptalini talep ettiği, Mahkememize sunulan 06/07/2020 tarihli raporda ve bununla aynı doğrultuda olan 17/11/2017 tarihli raporda belirtildiği üzere, 2009, 2010, 2011, 2012 ve 2013 yıllarına ait Bilanço ve Kar/Zarar hesaplarının, davalı şirketin gerçek durumunun görülmesine engel olacak şekilde düzenlendiği, davalı şirketin 2009, 2010, 2011, 2012 ve 2013 yılı Bilançoları ve Kar/Zarar hesaplarının içeriklerinin de gerçeği yansıtmadığı, bu nedenle 3 nolu gündem maddesi ile alınan kararın iptaline karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak, davanın kabulüne karar verilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ İLE, davalı şirketin 02.12.2016 tarihli, 2009-2010-2011-2012 ve 2013 yıllarına ait genel kurulunda alınan 3 nolu kararının iptaline,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile eksik alınan bakiye 23 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınmasına,
3-Davacının yatırmış olduğu 31,40 TL peşin harç 31,40 TL başvurma harcı ve 10.656,20 TL yargılama gideri olmak üzere toplam 10.719 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davalı tarafça yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 3.400 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine.
6-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde iadesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Mahkememize sunulacak veya gönderilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.15/10/2020

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır