Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/887 E. 2023/21 K. 17.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2016/887 Esas
KARAR NO:2023/21

DAVA:Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Alacak)
DAVA TARİHİ:24/08/2016
KARAR TARİHİ:17/01/2023

Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil …; babası …’ın (T.C No: …) davalı … Bankası A.Ş.’nin … şubesi nezdinde 1988 yılında müvekkil adına bir vadeli mevduat hesabı açtığını murisin vefatından sonra öğrendiğini, Müvekkil davalı bankanın … Şubesi’ne hesabın akıbetiyle ilgili olarak sözlü başvuruda bulunduğunu, müvekkil’e yalnızca hesabın var olduğu bilgisi verilmiş ancak akıbeti hakkında bilgi verilmediğini, bu nedenle 22.02.2016 tarihli dilekçemiz (EK-1) ile davalı … Bankası A.Ş Genel Müdürlüğü’ne, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na, …’na ve Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’na başvuruda bulunulduğunu, BDDK 16.02.2016 tarihli ve 47916912-622.01 (01-501- E.4061 sayılı cevabı (EK-2) ile konuya ilişkin olarak hesabın bulunduğu banka Şubesi veya genel müdürlüğüne, sonuç alınamaması halinde …’ye başvurulması gerektiğini, Merkez Bankası 02.03.2016 tarihli ve B.02.2.TCM.0.07.04.00-119.01-1894 sayılı cevabı (EK-3) ile konuya ilişkin bilgi alınabilmesi için … ‘ye başvurulması gerektiğini, … 02.03.2016 tarihli … sayılı cevabı ile (EK-4) … ve …’ın kimlik bilgileriyle uyumlu olan bir hesabın fona devredilmediği bilgisini verdiğini, Davalı … Bankası A.Ş tarafından 22.02.2016 tarihli dilekçeye cevap verilmediğini, bunun üzerine tarafımızca Bursa 16. Noterliği’nin 07.04.2016 tarihli 14598 yevmiye numaralı ihtarnamesi (EK-5) keşide edilerek 4982 sayılı Bilgi Edinme Kanunu kapsamında tarafımıza bilgi verilmesi talep edilmiş ancak davalı tarafından bu ihtarnameye de cevap verilmediğini, Müteveffa …’ın (T.C No: …) davalının … şubesi nezdinde 1988 yılında müvekkil adına açtığı vadeli mevduat hesabına ilişkin hesap cüzdanı görüntüsü ekte (EK-6) olup Müvekkil hesabın mevcut bakiyesini, hesap üzerinde işlem yapılıp yapılmadığını, hesabın akıbetinin ne olduğunu halen daha öğrenebilmiş olmadığını, açıklanan nedenlerle Müvekkil’in davalı … Bankası A.Ş.’nin … şubesinde bulunan hesabındaki bakiyenin dava tarihi itibariyle Türk lirası cinsinden değerinin bilirkişi incelemesi ile tespit edilerek hesabın açıldığı tarihten itibaren dava tarihine kadar geçen her dönem için davalının uyguladığı en yüksek mevduat faiziyle Müvekkil’e ödenmesini talep etme zorunluluğu doğduğunu belirterek Müvekkil adına açılan ve davalı … Bankası A.Ş’nin … şubesinde bulunan hesap bakiyesinin dava tarihi itibariyle Türk lirası cinsinden değerinin tespiti ile fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL ‘nin hesabın açıldığı tarihten itibaren dava tarihine kadar geçen her dönem için davalının uyguladığı en yüksek mevduat faiziyle birlikte davalı … Bankası A.Ş’den alınıp davacıya verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretlerinin karşı tarafa yükletilmesi talebi ile dava ettikleri anlaşıldı.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, bu nedenle esasa girmeden reddi gerekeceğini, husumetin müvekkile yöneltilemeyeceği, davacının ibraz ettiği cüzdan içeriğine, hesabına ve davacı kimliğine dair banka kaydına rastlanmadığını, iddia olunan cüzdan uyarınca dahi, davacının herhangi bir hakkı bulunmadığını, bankada yapılan işlemlerin geçerliliği için iki yetkili imzası gerekli olduğunu, ancak, davacı tarafından sunulan cüzdanda iki imza bulunmadığını, bankaların kayıt ve evrak saklama yükümlülüğünün 10 yıl olduğunu bu nedenle, davacının iddia ettiği herhangi bir hesap, kayıt yahut evrakın müvekkil tarafından saklanma yükümlülüğünün sona erdiğini mevzuat uyarınca, tebligat yükümlülüğü bulunmadığını belirterek davanın reddini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesi talebi ile cevap verdikleri anlaşıldı.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, bankada açılan vadeli mevduat hesabındaki paranın güncel değerinin tespiti ile tahsili istemine ilişkindir.
Dosya kapsamı ve tüm deliller toplandıktan sonra alacağın varlığı ve miktarı noktasında bilirkişiden rapor alınmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce bankacı bilirkişi …’den alınan 20.12.2018 tarihli bilirkişi raporunda sonuç olarak; Davacı banka zamanaşımı medeniyle, 3182 sayılı Bankalar Kanunu 36. Madde kapsamında, mevduat hesabının … devredildiğine ilişkin bir delil sunulmadığı, eğer mevduat zamanaşımı nedeniyle devredildiyse, … kayıtlarında olması geraktiği, aksi halde davalı banka tarafındarı …’ye devredilmediği ve davacın alacaklı olduğu, davalı … Bankası A.Ş.’ nin … Şubesinde bulunan hesabındaki bakiyenin dava tarihi itibariyle Türk Lirası cinsinden değerinin hesaplanabilmesi için hesabın açıldığı tarihten(1988 yılından) itibaren dava tarihine kadar geçen her dönem için davacı Bankanın bir (1) yıl vadeli mevduat hesaplarına uyguladığı mevduat faiz oranlarının dava dosyasına celbinin gerektiği, mütalaa edildiği anlaşıldı.
Mahkememizin 12.03.2019 tarihli celsesinin 2 numaralı ara kararı gereğince dosyanın bilirkişiye tevdii edilerek özellikle banka cüzda aslının incelenerek gerçek bir hesap cüzdanı olup olmadığı hususunda değerlendirilmek suretiyle davacının alacak miktarının tespiti noktasında ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce bankacı bilirkişi …’den alınan 28.08.2019 tarihli bilirkişi ek raporunda sonuç olarak; Dava konusu Vadeli Mevduat Cüzdanın, gerçek hesap cüzdanı olup olmadığının tespiti için Uzman Bilirkişiden kriminal imza raporu alınması gerektiği, bu hususun uzmanlık alanı dışında bulunduğu, dava tarihi itibariyle mevduat hesap bakiyesinin anapara ve faiz toplamının 5.306.919,00 TL(ESKİ TL), & sıfır atılması ile davacının anapara + faiz toplamının 5,31 TL olduğu mütalaa edildiği anlaşıldı.
Mahkememizin 01.10.2019 tarihli celse 1 numaralı ara kararı gereğince yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporunun denetime elverişli olmaması sebebiyle davacı tarafın yeni bir bilirkişiden rapor alınmasının talebinin kabulü bankacılık konusunda uzman bir bilirkişiye tevdii ile, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda, rapor alınmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce bankacı bilirkişi …’dan alınan 16.04.2020 tarihli bilirkişi raporunda sonuç olarak; Dava konusu vadeli mevduat hesabı cüzdanının, cüzdanının kayıt şekli, model seri numarası ve baskı adedine kadar verilen bilgiler ve banka şube kaşesi dikkate alındığında yapısal olarak davalı bankaya ait bir cüzdan olduğu, cüzdan üzerinde bulunan hesap numaraları, isim, adres, tarih ve tutarların tamamının cüzdana elektronik bir yazıcı tarafından kaydedildiğinin görülmekte olduğu, bunun da ayrı zamanda bilgi ve işlemlerin banka kayıtlarına da elektronik kaydının yapılmış olduğunu gösterdiği, mevduat cüzdanının tek imzalı olması durumlarının, banka işlemlerinde zaman zaman karşılaşıldığı,bunun işlemin bir an önce bitirilmesi, zaman kazanmak veya işlem esnasında birinci derecede imza yetkilisinin bulunmaması gibi sebepleri olabileceği, cüzdana bakıldığında bir sene sonra vade bitiminde faiz tahakkuku işleminin banka şubesinde cüzdana kaydedilme aşamasında da imzanın tamamlanmadığının görüldüğü, bu işlemin şubede yapıldığı düşünüldüğünde, hem banka şube personelinin hem de hesabı açan müteveffa …’ın, imza eksikliğini ve tamamlanması gerektiğini, önemsemediği anlaşıldığı, Banka tarafından düzenlenmiş bir mevduat cüzdanının da imza eksikliğinin sorumluluğunun sadece banka müşterisine yüklenemeyeceğini, Bankaların mevduat cüzdanında imza eksikliği konusunda dava konusu somut olayla benzerlik taşıyan, Yargıtay’ın 19.H.D. 25.10.1994 T., 94/1038 E. 94/9954 K. sayılı kararı, bulunduğu, Cüzdan veya imza sahteciliği yapıldığına dair bir iddia söz konusu olduğunda, Bilirkişiliğimiz alanı dışında bulunan belge sahteciliği veya imza sahteciliği hususunda bir değerlendirme yapmamızın mümkün olmadığı, Dava konusu vadeli mevduat hesabı 22.11.1988 tarihinde açılmış olup, o tarih itibariyle yürürlükte olan 25.04.1985 tarihli 3182 sayıl Bankalar Kanunu kapsamında olan dava konusu vadeli mevduat hesabı ile ilgili olarak zamanaşımı süreci, cüzdanda bulunan 23.11.1989 tarihli vade sonu faiz ve vergi tahakkuku kayıtları ile kesilmiş ve bu tarihten itibaren tekrar başlamıştır. Dava konusu vadeli mevduat hesabı cüzdanında, sadece küçüğe ödeme yapılacak şartıyla açılmış olduğuna dair bir kayıt görülmemesi dikkate alındığında, cüzdanda bulunan son işlem kayıt tarihinden itibaren 10 yıl sonrası, 23.11.1999 tarihinde zamanaşımı süresinin dolduğu ve 24.11.1999 tarihi itibariyle vadeli hesabın zamanaşımı sürecinin başladığı, Dava konusu vadeli mevduat hesabının açılışında yürürlükte olan, ve yukarıda detayları belirtilmiş olan, 3182 sayılı Bankalar Kanunu’nun Zamanaşımı ile ilgili 36. Maddesi kapsamında, Bankalarca mevduat sahiplerinin aksine yazılı bir talepleri olmadığı durumda Ocak ayı içinde birer hesap özeti göndermesi gerektiği, her türlü mevduat, emanet ve alacaklardan, son talep, işlem veya mudiin herhangi bir şekilde yazılı bir talimatı tarihinden başlayarak, 10 yıl geçtiği halde sahipleri tarafından aranmamış olanlardan, tutarı veya değeri 5.000 (1.500.000) lirayı aşan mevduat sahiplerinin mevcut adreslerine bir mektupla bildirildikten sonra tamamının bu sürenin bitimini izleyen takvim yılı başından itibaren 6 ay içinde bankalarca sahiplerinin isim, kimlik, adresleri ve haklarının faizleri ile ulaştıkları tutarlar gösterilmek suretiyle düzenlenecek bir cetvel ile Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına devredileceği, hükmü bulunduğu, Yargıtay’ın yerleşik kararları, bankalarda bulunan mevduat, emanet ve alacakların 10 yıl geçmekle zamanaşımına uğraması, bankaca gerçekleştirilecek ilan ve tebligatların yapılması koşuluna bağlı olduğu, bankalar tarafından yapılması gerekenin, mektupla ihbar ve tebligat gibi işlemlerin yapıldığını ispat etmesi gerektiği, ispat edilmemiş olması halinde zamanaşımı def’inin İleri sürülemeyeceği kararı ile hükmedildiği, (Yargıtay 11. Hukuk Dalresinin 2009/ 15074 Esas, 2011 / 7765 Karar sayılı 27.06.2011), Davalı Bankaca vadeli mevduat hesabının sahiplerine, ilgili Yasa hükmü kapsamında, zamanaşımı süresinin dolduğuna dair gerekli bilgileri içeren mektubun düzenlendiği ve gönderildiğine dair bir belgenin dosyada bulunamamasından dolayı, Davalı Bankaca dava konusu vadeli mevduat ile ilgili olarak zamanaşımı yükümlülüklerini yerine getirmediği, bu nedenle Davacı hesap sahibinin vadeli mevduat hesabı ile ilgili olarak sorumluğunun bulunduğu, Dava konusu vadeli mevduat hesabının 100.000,00 TL tutarla, %85 faiz oranı İle bir yıl vadeli olarak 22.11.1988 tarihinde müteveffa … tarafından, oğlu Davacı … adına açılmış olduğu, 23.11.1989 vade sonu tarihinde tahakkuk eden 76.051,00 TL net faiz tutarı İle birlikte 176.051,00 TL vade sonu bakiyesine ulaştığı, Yukarıda inceleme bölümümüzde detayları açıklandığı üzere, vadeli mevduat hesabının 31.08.2016 dava tarihindeki gerçek değerinin, 1989-2016 tarihleri arası vade dönemlerine ait bankaların Uygulamış olduğu fiili azami faiz oranları ile gelir vergisi ve fon gibi yaşal yükümlüklerin de dikkate alınarak yapılan hesaplama sonucu bulunulabileceği, Davalı Bankanın dava dosyasına sunmuş olduğu faiz listesinin 1989-2016 tarihleri arası vade dönemlerine ait bankaların uygulamış olduğu fiili azami faiz oranlarını yansıtmadığı, söz konusu dönem içinde 3-4 ekonomik kriz yaşamış ve yüksek oranlı enflasyonist ekonomik politikalar izlenmiş, bunun sonucu para biriminden 6 sıfır atılmış Ülkemiz gerçekleri ile uyuşmadığı, Ekte sunulan döneme ait karşılaştırmalı verileri gösteren tabloda görüleceği üzere, 1988-2001 yılları arası 14 yıllık basit ortalama enflasyon oranı %73,897 tekabül etmekteyken, aynı dönemde Davalı Bankanın sunmuş olduğu listedeki faiz oranlarının ortalaması ise %10,34 olarak hesaplanmış olduğu, Tarafımızca yapıları araştırmalar neticesinde detay bilgileri yukarıda verildiği üzere …’nin verileri esas alınarak yapılan vade dönemlerine ait bankaların uygulamış olduğu fiili azami faiz oranları ortalaması ile hesaplama yapılması gerektiği, hesaplama yapılırken de gerçek uygulamada Mevduat faizleri üzerinde bulunan Gelir Vergisi ve Fon gibi yasal yükümlüklerinde, hesaplanan faizler üzerinde uygulanarak gerçek net faiz tutarlarının bulunması gerektiği, Söz konusu dönem içinde 3-4 ekonomik kriz yaşamış ve yüksek oranlı enflasyonist ekonomik politikalar izlenmiş, bunun sonucu para biriminden 6 sıfır atılmış Ülkemiz ekonomik gerçeklerine Uygun hesaplama yapılması gerektiği, düşüncesi ile yukarıda (3.c ) maddesinde detaytı bir şekilde açıklamış olduğumuz tespitler kapsamında, dönemlere ait bankaların uygulamış olduğu fiili azami faiz oranları ortalaması ile gelir vergisi ve fon gibi yasal yükümlüklerin de dikkate alınarak yapılan hesaplama ile 31.08.2016 dava tarihi itibariyle, dava konusu vadeli mevduat hesabının değerinin 1.226,02 TL tutarında olabileceği mütalaa edildiği anlaşıldı.
Mahkememizin 08.12.2020 tarihli celse 1 numaralı ara kararı gereğince dava dosyasında alınan 1.ve 2.bilirkişi raporları arasında çelişkiler bulunması sebebiyle çelişkilerin giderilmesi adına dava dosyamızın bir bankacı hukuk alanında uzman bilirkişiye tevdi ile çelişkileri giderecek şekilde hükme elverişli talep ve itirazları karşılar şekilde rapor tanzim edilmesi için yeniden rapor alınmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce bankacı bilirkişi …’tan alınan 26.02.2021 tarihli bilirkişi raporunda sonuç olarak; Davalı banka tarafından imza sirküleri ibraz edilemediği için hesap cüzdanında imzası bulunan kişinin banka personeli olup olmadığı belirlenememekle birlikte, hesap cüzdanı üzerinde iki imza bulunmaması, sadece tek imzanın yer alması bankacılık uygulamasında zaman zaman karşılaşılan bir eksiklik ve ihmal olarak değerlendirilebilecektir. Zira şubelerde işlem yoğunluğunun arttığı saatlerde zaman zaman bu gibi eksik bırakılan hususların olması olağandır. Söz konusu hesap cüzdanı dış görünüş itibariyle orijinal olarak izlenim vermektedir. Diğer yandan, hesap cüzdanındaki hesap numarası, hesap sahibi ve tutar bilgilerinin bir yazıcı tarafından yazıldığı anlaşılmaktadır. Yazıcı tarafından gerçekleştirilen söz konusu kayıtların ancak banka sistemine giriş ve sistem kaydı yapıldıktan sonra otomatik olarak gerçekleştirilebileceği düşünülmektedir. Dolayısıyla, dosyada yer alan bilgdi ve belgelerin değerlendirilmesi ve bankacılık uygulamaları ışığında, 23.11.1989 tarihi itibariyle söz konusu vadeli hesapta, hesap cüzdanında yer alan anapara ve faiz tutarının davalı banka nezdinde mevcut olduğu düşünülmektedir. Bankacılık uygulamasında, 7 yaşında iken fiil ehliyetine sahip olmayan işbu davacı … adına açılan söz konusu vadeli hesabın “Küçükler Adına Açılan ve ancak reşit olduğunda işlem yapmaya izin veren” şekilde düzenlenen hesaplar kapsamında olduğu düşünülmektedir. Hesap cüzdanı üzerinde küçüğün reşit olduğunda işlem yapabileceğine dair bir şerhin düşülmesi gerekliliğinin davalı banka tarafından yerine getirilmesi gereken bir işlem olduğu düşünülmektedir. Ayrıca bu husustaki banka sistem kaydını doğru olarak yapmanın, hesabı. kabul eden bankanın yükümlülüğünde olduğu düşünülmektedir. Zira banka sisteminin dava konusu hesabın zamanaşımı süresini takip edebilmesi için gerekli bilgileri banka personelinin sisteme girmiş olması gerekmektedir. Banka sistemine “Küçüğün Reşit Olduğu Tarihte İşlem Yapabileceği” bilgisi girilmediği takdirde banka yazılım sisteminin yaptığı hesaplamada dikkate aldığı zamanaşımı başlangıç tarihi hesaptaki son işlem tarihi olmaktadır. Hesaptaki son işlem tarihi ise hesabın temdit tarihi olan 22.11.1989 (1 yıllık hesabın faiz vade tarihi) olmaktadır. Sistem bu tarih üzerine 10 yıllık zamanaşımı süresini hesaplamakta ve 22.11.1999 tarihinde dava konusu hesabı ilgili resmi kurumlara devredilecek hesaplar arasına göndermektedir. Bu durumda davalı bankanın dava konusu hesabı 22.11.1999 tarihinden sonrayı takip eden 2000 yılı başlarında … veya …’ye devretmiş olduğu kanısına varılmıştır. Bununla birlikte, somut olayda zamanaşımı süresi hesaplanırken, hesabın küçük adına açılan hesap niteliği göz önünde bulundurularak, dava konusu hesabın zamanaşımı başlangıcının davacının reşit olduğu tarih olarak kabul edilmesi uygun görülmektedir. Davacının reşit olduğu tarihin 1999 yılı olduğu dikkate alındığında, zamanaşımı tarihi 2009 olarak hesaplanmıştır. Davalı banka, dava konusu hesabın ekstresini, hesabı zamanaşımı nedeniyle …’ye veya …’ye devrettiğine dair kayıtları, devirden önce hesabı açtıran müteveffa babaya göndermesi gereken mektupları, personel imza sirkülerini vb. kayıt ve belgeleri ibraz edememiştir. Bankaların kayıt ve belgeleri saklama yükümlülüğü 10 yıl olup, 10 yıl geçtikten sonra belgeler imha edilmektedir. Zira daha uzun yıllar boyunca belgeleri saklamak ve depo etmek operasyonel olarak oldukça güç ve verimsiz bir işlem olarak değerlendirilmelidir. Banka yazılım sistemindeki kayıtların 10 yıldan daha uzun süre dijital ortamda saklanabilmesi belge saklanmasından daha kolay bir uygulama olarak değerlendirilmekle birlikte, davalı bankanın 10 yıl geçtikten sonra yazılım sistemindeki kayıtlarını da sildiğini beyan etmesinin bankacılık uygulaması yönünden hatalı telakki edilemeyeceği düşünülmektedir. Buna göre, davalı bankanın 10 yıl geçtikten sonra belge ve kayıtları imha etmiş olmasında bankanın kusurlu olmadığı kanısındayız. Yukarıda “İnceleme ve Tespitler” bölümünde detayına yer verilen hesaplamamıza istinaden, dava konusu 1 yıl vadeli mevduat hesabının birikimli şekilde faizlendirilmesi suretiyle 31.08.2016 dava tarihi itibariyle bakiyesinin 1.226,03 TL olması gerektiği mütalaa edildiği anlaşıldı.
Mahkememizin 19.04.2022 tarihli celse 1 numaralı ara kararı gereğince dosyanın bilirkişiye tevdii ile, dava konusu hesap cüzdanı tarihleri dikkate alınarak gerçek bir hesap olmak ile birlikte sonradan kapatılmış olması halinde hesap bilgilerinin banka kaydında olmamasının mümkün olup olmadığı, cüzdana işlenmeden paranın çekilip hesabın kapatılmasının mümkün olup olmadığı hususlarında ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce bankacı bilirkişi …’dan alınan 31.10.2022 tarihli bilirkişi ek raporunda sonuç olarak; Dava konusu hesabın kapatılmış olması
durumunda banka sisteminde hesap bilgilerinin kayıtlı olmaması hem banka muhasebe sistemi
yönünden hem de yasal olarak mümkün olmaması gerektiği, bunun aksi bir durumun, bankaların
devlet ve toplum nezdinde güven kurumu olma anlayışına zarar vereceği,
Bankacılık sisteminin internet bankacılığına geçiş tarihi öncesi
dönemde şubede yapılan vadeli hesap kapatma işleminde, küçük olasılıkla da olsa hesap cüzdanının
müşteriden alınmamış olması mümkün olabileceği, bu durumun, personelin banka mevzuatı ve
uygulama kurallarına aykırı davranarak yapmış olduğu riskli bir işlem olacağı, vadeli mevduat cüzdanı yanında olmadan hesabı kapatmak için şubeye gelmiş olan bir müşterinin
hesabının hesap cüzdanına işlenmeden ve banka personeli tarafından hesap cüzdanı geri alınmadan
hesabın kapatılması işlemi, banka personelinin bankaların yayınladıkları talimat ve tamimlerde
uygulanması istenilen kurallara aykırı olarak işlem yapmasının küçük olasılıkta da olsa mümkün
olduğu,
mütaala edilmiştir.
Dosya kapsamı ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacının babası … tarafından davacı adına, davalı bankanın … şubesi nezdinde 1988 yılında vadeli mevduat hesabı açıldığı, hesaptaki son işlem tarihinin 22.11.1989 olduğu, 10 yıllık zamanaşımı süresinin sonunda hesabın … veya …’ye aktarılması gerektiği, … ve …’ye yazılan müzekkere cevaplarında aktarım kaydına rastlanmadığının bildirildiği, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre işlem yapılmayan mevduatların 10 yıl geçmekle zamanaşımına uğramasının, bankaca gerçekleştirilecek ilan ve tebligatların yapılması koşuluna bağlı olduğu, davalı banka tarafından herhangi bir ihbar ve ihtar çekildiğinin ispat edilemediği, dolaysıyla zamanaşımından bahsedilemeyeceği, uygulamada çeşitli nedenlerle hesap cüzdanın tek imzalı olabileceği, hesap cüzdanın gerek görsel gerekse içerik itibariyle gerçek bir cüzdan mahiyetinde olduğu, kaldı ki davacının imza incelemesi bakımından imzaya yetkili kişileri tespit edemediğini mahkememize bildirdiği, mahkememizce SGK’ya yazılan müzekkere cevabında da söz konusu tarihte davalı banka şubesinde çalışanlara ilişkin kaydın tespit edilemediği, dolayısıyla dosya kapsamına göre hesap cüzdanının gerçek bir cüzdan olarak kabul edilmesi gerektiği, yine hesabın kapatıldığının da davalı tarafından ispat edilemediği, …’nin verileri esas alınarak yapılan vade dönemlerine ait bankaların uygulamış olduğu fiili azami faiz oranları ortalaması ile dava konusu 1 yıl vadeli mevduat hesabının birikimli şekilde faizlendirilmesi suretiyle 31.08.2016 dava tarihi itibariyle bakiyesinin 1.226,02 TL olacağı yönündeki bankacı bilirkişi …’dan alınan 16.04.2020 tarihli raporun hüküm kurmaya yeterli denetime elverişli olduğu, davacının bilirkişi raporu ile tespit edilen tutar kadar alacaklı olduğu, anlaşılmakla taleple bağlı kalınarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının kabulü ile 1.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-492 Sayılı Yasa gereğince alınması gereken 179,90-TL harçtan, peşin alınan 29,20-TL harcın mahsubu ile geriye kalan 150,70 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irad kaydına,
3-Davacı taraf lehine A.A.Ü.T gereğince taktir olunan 1.000,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 29,20-TL başvurma harcı + 29,20-TL peşin harç + 2.500,00-TL bilirkişi ücreti + 256,10-TL tebligat-müzekkere giderleri olmak üzere toplam 2.814,50-TL yargılama giderlerinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraflar vekillerinin yüzüne karşı, miktar itibariyle kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 17/01/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

¸Bu evrak 5070 sayılı Yasa gereğince elektronik olarak imzalanmıştır.