Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/612 E. 2018/941 K. 19.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/612 Esas
KARAR NO : 2018/941
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan),
DAVA TARİHİ: 03/06/2016
KARAR TARİHİ: 19/12/2018
Mahkememizde görülmekte olan ticari satımdan kaynaklanan alacak davasının yapılan açık yargılaması sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 03/06/2016 havale tarihli dilekçesinde özetle;
Davalıların uzun yıllar boyunca enerji ve hizmet bedellerini, karşılığı olmayan ve doğumunun davalılardan kaynaklanan kayıp-kaçak, perakende satış hizmeti, sayaç okuma, iletim ve dağıtım ile TRT payı adları altında haksız ve hukuka aykırı olarak müvekkilinin… numaralı abonesine yansıttığını ve tahsil ettiğini, TRT payının kanunla getirildiğini ve kanunun verdiği yetkiye dayanarak tahsil edildiğini ve davalıların müvekkile kestiği faturalarda TRT payının neye göre alındığının belirlenebileceğinin ve denetlenebileceğinin mümkün olmadığını bunun hukuk devletinin şeffaflığı ilkesi ile bağdaşmadığını, müvekkilinin yüksek miktarda elektrik kullanma mecburitiyle haksız tahakkuk ettirilen ek bedeller ile fahiş faturalar ödediğini, bunun ise müvekkilinin ticari faaliyetlerini devam ettirmek için yaptığı masraflara yük olduğunu, yansıtılan bu fatura bedellerin hangi dönemlere ait olduğunun açıkça gösterilip gösterilmediğinin muamma olduğunu, oysa elektrik piyasasına ilşkin düzenlemeler ile sabit olan aktif enerji tüketimi dışında alınacak bedellerin, faturalarda açıkça yer almasının öngörüldüğünü, fiili olarak tüketilen enerji bedelinin bazı dönemlerde %40-45’ine varan oranlarda yukarıda bahsedilen bedeller adı altında tahsilinin haksız, dayanaksız ve hukuka aykırı olduğunu, oysaki tahsil edilen bu bedellerin aslında davalıların sorumluluğunda ve bizatihi kendi görevleri olduğunun açıkça ortada olduğunu, Yargıtay kararları ve doktrin görüşlerinde ise söz konusu tahsil edilen bedellerin vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı ilkesine aykırı olduğundan Anayasa’ya aykırı bulunduğunu, kaldı ki davalı şirketlerin yukarıda sayılan bedellerin dışında başka tahsil ettiği bedellerin olup olmadığı konusunun ise taraflarının ve tüm aboneler için tamamen muamma olduğunu, yukarıdaki açıklamalar hususunda ek faturalar incelendiğinde davalılar tarafında müvekkilden tahsil edilen kalemler üzerinden KDV’de tahakkuk ettirildiğini, haksız olarak tahsil edilen fazla KDV’nin de iadesinin gerektiğini ve faturalara haksız olarak yansıtılan kayıp-kaçak, perakende satış hizmeti, sayaç okuma, iletim ve dağıtım ile TRT payı adları altında dava tarihinden önceki on yıllık süresinin tamamında ve belli bir oran takip edilmeksizin yapılmış olan toplam kesintinin ve bu kesintilere tahakkuk ettirilmiş haksız KDV’nin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu halde arttırılmak üzere 3.000 TL’nin dava tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 2/2 maddesi çerçevesinde işleyecek faizi ile birlikte davalılardan alınmasını, müvekkile verilmesini ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili 20/07/2016 havale tarihli dilekçesinde özetle;
Müvekkili şirket Bedaş’ın yıllara göre kayıp yaşadığı kaçak elektrik yüzdeleri verildiğini, bu oranlar doğrultusunda faturalarda kayıp kaçak bedelinin tahsil edildiğini, tahsil edilen bu bedellere ilişkin mevcut uygulamanın hukuki kaynağı Elektrik Piyasası Tarifeler olup söz konusu düzenlemelerin emredici olduğunu, ayrıca davanın muhatabının Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu olduğunu, zira müvekkil şirketin EPDK mevzuatı ve kurul kararları gereği tespit edilen tarifelere göre faturaları tahakkuk ettirdiğini, müvekkil şirketin kayıp kaçak bedeli, dağıtım bedeli vb adlardaki bedelleri tahsil etme hak ve yükümlülüğü abonelik sözleşmesine değil kanuna dayandığını, kayıp-kaçak bedelinin yeni tanımlanmakta ve belirlenmekte olan bir bedel olmadığını, faturada yer alan kayıp-kaçak tahakkuku kaçak enerji kullanımından dolayı faturada yer alan bir bedel olmadığını, bu bedelin elektrik sisteminde ortaya çıkan teknik ve teknik olmayan kaybın maliyetinin kayıp-kaçak hedef oranları ölçüsünde karşılanabilmesi amacıyla belirlenen bir bedel olduğunu, kanun ise , kayıp kaçak bedelini “ulusal tarife” adı altında EPDK tarafından belirlenerek uygulandığını, tarifenin uygulanmasının davalının da dahil olduğu lisans sahibi şirketler bakımından yasal sorumluluklarının bulunmadığını, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na elektrik satışlarında
uygulanacak fiyatlandırma esaslarını tespit etme görevini verdiğini, müvekkil şirket de EPDK’nın bu doğrultuda çıkardığı düzenleyici işlemlerine uyduğunu, bu nedenlerle müvekkil şirketin dava konusu uyuşmazlık nedeniyle sorumluluğunun bulunmadığını, 07/12/2011 tarihinde EPDK tarafından resmi internet sayfasında yayımlanan duyuru ile kamuoyunun da bilgilendirildiğini ve kayıp kaçak bedelinin daha önce olmayan bir bedelin uygulamaya konmasının değil, maliyet kalemlerinin ayrıştırılarak faturalarda gösterilmesinin söz konusu olduğunun bu duyuruda açıklandığını ve kayıp elektrik olgusunun tamamıyla yok edilemeyecek nitelikte olduğunu, kayıp kaçak bedellerinin bir maliyet unsuru olmasının mevzuat gereği olduğunu, müvekkil kurumun mevzuata uygun davranması sebebiyle hukuki yaptırıma tabi tutulamayacağını, aksi düşünce adalete güven ilkesine aykırılık teşkil edeceğini ve tüketicilerden tahsil edilen kayıp kaçak bedellerinin elektrik şirketlerinden iadesinin istenip istenmeyeceği hususunun ise; Yargıtay kararları incelendiğinde kayıp kaçak bedelinin iadesinin talep edilemeyeceğini ve yetkili mahkemenin Danıştay olduğu yönünde görüş birliğinin mevcut olduğunu, ayrıca davanın belirsiz alacak davası olarak açılmış olmasını kabul etmediklerini, davacının ödediği bedeller faturalardan açık ve belli olduğunu, bu itibarla belirsiz ya da kısmi alacak davası açması usul hukukuna aykırılık teşkil ettiğini çünkü davanın değerinin belli olduğunu ve yine zaman aşımı itirazında bulunduklarını, kurul tarafından alınan bütün kararlara karşı menfaati ihlal edilen kişiler, söz konusu düzenlemelere kanuni süresi içinde idari yargıda dava açmalarının gerektiğini ve davanın EPDK’ya karşı idari yargıda açılmasının gerektiğini bu nedenle yargı yolu yönünden davanın reddinin gerektiğini ve yine Kayseri…Tüketici Mahkemesi… E. … K. sayılı kararında bu gerekçe ile davanın reddine karar verdiğini ve davanın bu esastan reddinin gerektiğini, bunun yanında, davacı davaya konu faturaların ödemelerini yaparken ihtirazi kayıt öne sürmeden ödeme yaptığını, serbest irade ile ve ihtirazi kayıt konulmadan ödenen bedelin geri istenemeyeceğini, bedellerin iadesi için davalılara yazılı müracaatta bulunmaması sebebiyle davacı tarafından faiz talebi yerinde olmadığını, mevzuat ve Yargıtay içtihatlarının bu yönde olduğunu, davacı tarafından faiz talep edilemeyeceği hususunun esas hakkında hüküm kurulurken sayın mahkemece dikkate alınmasını talep ettiklerini, sayın mahkemenin faiz konusunda aksi kanaatte ise de, kesinlikle kabul anlamına gelmemekle birlikte ancak dava ve ıslah tarihinden itibaren yasal faiz talep edilebileceğini, bunun Yargıtay …Hukuk Dairesinin 29/01/2015 tarih ve … E. … K. Sayılı kayıp kaçak bedelinin iadesine ilişkin kararında; “Haksız ödeme halinde, borçludan faiz talep edilebilmesi için borçlunun bir ihtar ile ya da aleyhine bir takip ya da dava açılmak suretiyle temerrüde düşürülmesi gerektiğini, borçlunun temerrüdü, borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmişse bu sürenin bitiminden itibaren oluşacağını, iade talebinde bulunulmadan temerrüt faizi işlenmeyeceğinin.” yazılı olduğunu belirterek yukarıda nedenlerle haksız ve mesnetsiz davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmişlerdir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE
Dava, kesilmiş olan elektrik faturalarındaki kayıp kaçak, perakende satış hizmeti, sayaç okuma, iletim ve dağıtım ile TRT payı adları altında tahsil edilmiş bedellerin KDV’lerinin 10 yıl geriye dönük iadesi isteminden ibarettir.
Yargılama sırasında 17/06/2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren geçmişe de etkili 6719 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 6446 sayılı Kanunun 17.maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve dava konusu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde EPDK’nın Kanundaki yetkileri genişletilerek bu bedeller maliyet kapsamına dahil edilmiştir.
6719 sayılı Kanunun 26.maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; Geçici madde 19 “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü, Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki sebeplere ilişkin koşullara göre hükme bağlanır. Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir olay nedeniyle dava konusunun ortadan kalkması ve tarafların, davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararının kalmaması gibi hallerde işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır. Yukarıda açıklanan bu yasa değişiklikleri birlikte değerlendirildiğinde; Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan bedeller ile ilgili olarak açılan ve halen derdest olan davalar, açıklanan yasa değişikliklerinin yürürlüğe girmesiyle birlikte konusuz kalmıştır. Buna göre dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı yeni yasa nedeni ile konusuz kalan dava hakkında, karar verilmesine yer olmadığı yönünde hüküm kurulması gerekmektedir. (Yargıtay 3.HD nin 25.09.2018 tarih ve 2018/5745 E.,2018/9024 K. sayılı ilamı)
Davanın açıldığı tarihteki mevzuat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21/05/2014 tarih ve… Esas-… K. sayılı kararı ve Yargıtay … Hukuk Dairesi kararları gereği içtihat durumuna göre davacının dava açmakta haklı olduğu, bu kapsamda kayıp kaçak ve diğer bedellerin tahsilini talep edebileceği dikkate alındığında, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliği ya da içtihadı birleştirme kararı gereği davanın kabul edilmemesi nedeniyle haksız çıkmasına rağmen yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağı kuşkusuzdur. ( Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 14.06.2017 gün ve… Esas, … Karar sayılı ve yine aynı Daire’nin 07.06.2017 gün ve 2016/20106 Esas, … Karar sayılı ilamları). Bu durumda; dava açıldıktan sonra hasıl olan yasa değişikliği nedeniyle, davacının dava açmasında haksız sayılamayacağı cihetle; konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve davacı yararına maktu vekalet ücreti takdir edilmesi ve yapmış olduğu diğer yargılama giderlerinin davalıdan tahsiline (Yargıtay 3.HD nin 25.09.2018 tarih ve … E.,2018/9024 K. sayılı ilamı) karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Dava konusuz kaldığından ESASI HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 35,90 TL harcın peşin alınan 51,24 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 15,34 TL harcın kararın kesinleşmesi ve talep haline davacıya iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 2.180,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 29,20 TL başvurma harcı + 35,90 peşin harç + 124,00 TL tebligat-müzekkere giderleri olmak üzere toplam 189,10 TL yargılama giderlerinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalının yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı tarafından yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
6-Davalı tarafından yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde davalıya iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmek üzere mahkememize hitaben yazılmış, mahkememize ya da en yakın Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile gidilebilecek İSTİNAF yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır
¸Bu evrak 5070 sayılı Yasa gereğince elektronik olarak imzalanmıştır.