Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/592 E. 2019/36 K. 16.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/592 Esas
KARAR NO : 2019/36
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ: 30/05/2016
KARAR TARİHİ: 16/01/2019
Mahkememizde görülmekte olan alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 30/05/2016 tarihli dilekçesinde özetle;
Müvekkili faaliyetini sürdermek için ihtiyacı olan elektrik enerjisini davalı şirketten tedarik ettiğini ve ilgili dönemde yürürlükte bulunan Elektrik Piyasası Serbest Tüketici Yönetmeliği’nin 4.maddesince belirtilen “Serbest Tüketici” koşullarını sağladığını ve “Tedarikçisini Seçme Hakkı”nı kazandığını, bu sebeple davalı … … ile olan ilişkisini sonlandırdığını ve diğer davalı … A.Ş. ile elektrik enerjisinin temini amacıyla sözleşme imzaladığını ve 01/01/2015-01/12/2015 tarihleri arasında … abone numaralı ve… sayaç numarası ile abonelik adı altında aktif olarak elektrik enerjisi hizmeti aldığını, dağıtım şirketlerinin davalı … … ve tedarikçi şirketin ise diğer davalı … A.Ş. olduğunu, müvekkili şirketin kullandığı elektrik tüketim miktarı karşılığında her ay taraflarına gelen faturaların tamamını elektrik enerjisinin kesileceği endişesiyle ödediğini, ancak davalı şirketlerin anılan faturalara hukuka, hakkaniyete aykırı olarak kayıp-kaçak, dağıtım bedeli, iletim bedeli, psh sayaç okuma bedelleri gibi üzerinden hesaplanan % 1 Enerji Fonu, %2 TRT payı ve %5 Belediye Tüketim Vergisi’ni her ay düzenli olarak faturalarına yansıttığını, bu sebeple 01/01/2015-01/12/2015 tarihleri arasında aldığı hizmete karşılık anılan gerekçelerle faturalarda şimdilik tespit edilen 2.376,84 TL’yi davalı şirketlere ödemek zorunda kaldığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun bu konuda verdiği kararlar ile haksız ve hukuksuz olarak tahsil edilen kayıp-kaçak, sayaç okuma, iletim, perakande satış hizmeti gibi bedellerin tahsil edilmesinin hukuka aykırı olması nedeniyle birçok abonenin Yargıtay’a yaptığı başvuralar neticesinde taraflarına bedellerin iadesinin gerçekleştiğini ve bunun Yargıtay …Hukuk Dairesi’nin 18/02/2016 tarih… E. … K.sayılı kararında da kayıp kaçak bedellerinin yanı sıra, dava konusu diğer bedellerin de abonelerden alınamayacağına karar verildiğini ve Elektrik Piyasası Kanunu’nca tanımlanan “..abonelerden 1 kw elektrik enerjisinin abonelere ulaşana kadarki maliyet ve karı katılarak yapılacak fiyatlandırmaya dayanılarak tahsilat yapılabilir.” denildiğini bu sebeple dava konusu bedellerin eklenerek tahsil edilmesinin düşük maliyetli enerji temini ve şeffaflık gibi temel ilkelere hem de hukuk devletinin açıklık ve denetlenebilirlik gibi başlıca prensiplerine aykırı olduğunu, davalıların içinde bulunduğu durumun EPDK tarafından çıkartılan tebliğ ve tarife/kurul kararlarına dayanıldığı, ancak abonelerden ek ve mali yükümlülüklerin tahsil edilmesinin Anayasa’nın 73.maddesinin 3.fıkrasında tanımlı Mali Yükümlülüklerin Yasallığı İlkesine aykırı olduğunu, bu sebeplerle müvekkili şirketin aldığı hizmetin karşlığını teşkil etmeyen ve davalıların kendi kusurları nedeniyle doğan ve Anasaya gibi Yargıtay kararları ve içtihatlarına da aykırı olduğunu, hülasa davalıların kendilerinin katlanması gereken bedellerin müvekkil şirketten tahsil edilmesinin hukuka aykırı olduğunu gibi anılan gerekçeler ile davalarının kabulüne, fazlaya ve faize ilişkin tüm talep ve dava haklarının saklı kalması kalması kaydı ile faiziyle birlikte 01/01/2015-01/12/2015 tarihleri arasındaki dönemde müvekkili şirketten haksız olarak tahsil edilen şimdilik toplam tutarın 2.376,84 TL olduğunu ve bu tutara her bir faturanın ödendiği tarihten müvekkili şirkete iade edileceği tarihe kadar işletilecek TCMB avans faiziyle birlikte müvekkili şirkete iade edilmesinin gerektiğini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı …Ş (Eski Ünvanı …A.Ş) vekili 23/06/2016 havale tarihli dilekçesinde özetle;
Dava konusu bedellerin davacı tarafından ikili anlaşmalar gereği diğer davalılardan Elektrik Toptan Satış Şirketleri’ne ödediğini, bu sebeple de davanın bu bedeller yönü ile sadece Elektrik Toptan Satış Şirketlerine açılmasının gerektiğini, müvekkilinin sözleşmenin dolayısıyla davanın tarafı olmadığını bu sebeple anılan sözleşmenin tarafı olmayan müvekkiline işbu davanın yönetilmesinin haksız olduğunu, örneğin davalı … Toptan Satış Şirketleri’nin TRT payını, Belediye Tüketim Vergisini, Enerji Fonunu kimden alıp kime aktardığını ve müvekkilin ise bunun neresinde olduğunu, bu sebeple husumet yönünden itirazda bulunduklarını, eğer müvekkile haksız olarak aktarılmış bedellerin var olduğu iddia ediliyor ise bu bedellerin hangilerinin olduğunun kalem kalem tespit edilmesinin gerektiği gibi davacının müvekkiliden ve diğer davalıdan hangi dönemlere ilişkin ve hangi kaleme dair ne kadar miktar talep ettiğini açıkca mahkemeye bildirmesinin gerektiğini, aksi takdirde 6100 sayılı HMK’nın 119.maddesine aykırı olarak açık olmayacak şekilde “..hangi şirketten hangi döneme ve hangi kaleme ilişkin ne kadar miktar talep edildiğinin bildirilmemesi.” Yargıtay 20. HD’nin 2012/5974 E. 2012/12970 K, Yargıtay 6. HD’nin 2012/1757 E. 2012/5742 K sayılı kararlarına 119/1-ğ maddesine aykırı talepleri sebebi ve 119/2. maddesi uyarınca bir haftalık süre verilmesine, bu süre içerisinde eksikliğin giderilmemesi halinde ise işbu davanın reddine karar verilmesinin gerekeceğini, fazladan tahsil edildiği iddia edilen bedelin davaya konu kayıp kaçak bedeli vesair diğer bedellerin fatura tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı TBK’nun 61. ve 66. maddeleri gereğince eldeki dava tarihinde yürürlükte olan 6098 sayılı TBK’nun 77. ve 82. maddelerince düzenlenen “Sebepsiz Zenginleşme” kapsamında zamanaşımına girdiğini, davacının tahakkuk eden kayıp-kaçak vesair bedeli için istirdat talep etmesinin yasal bir dayanağı olmadığını, çünkü elektriğin (toptan satış şirketlerin ödediği) ve müvekkil tarafından tahsil edildiği iddia edilen kayıp-kaçak bedeli ve diğer bedellerin EPDK’nun gözetim ve denetimi ve kararı ile tahsil edilen kümülatif bir bedel olduğunu, tahsilatların mevzuata uygun şekilde yapıldığını, dağıtım iletim gibi bedellerin bu sistemin doğasında bulunduğunu ve abonenin kullandığı elektriğin sağlanmasında bir maliyet unsurları olduğunu, ancak bu bedellerin alınmaması ile abonelerin sadece üretilen net elektrik için bedel ödemesi gerektiği, elektriğin üretim santralinden abonelere ulaşıncaya kadar ki gerekli altyapı ve hizmet maliyetinden sorumlu olamayacağı anlamına geldiğini, ancak bu durumun donanım ve hizmet unsurlarına karşılık gelen “Dağıtım, İletim, PSH Maliyetlerini ve Finansmanını kimlerin karşılayacağı sorusunu çıkartacağını ve yine bu bedellerin abonelerden alınmaması durumunda ise beklenilen yeterli, kaliteli, sürekli hizmetin sekteye uğrayacağını, işbu dava ile kusuru olmayan müvekkilinin mevzuata uyduğu için bedel ödemesi ile birlikte üstüne yargılama giderlerini de yapmak durumunda bırakılmaya çalışıldığını, davacının kayıp kaçak bedeli vesair diğer bedelleri ödemesinin kanuna aykırı olduğu düşüncesinde ise davaya konu ettiği bedelleri içeren faturaları ihtirazi kayıt ile ödemesinin gerektiğini veya tebliğden itibaren 8 gün içerisinde itirazının bulunmasının, ancak davacının ne bir ihtirazi kaydı ne de bir itirazı müvekkil kayıtlarında olmadığını, yukarıdaki gerekçeler ile toptan satış şirketleri yönünden dosyanın tefrikine, zamanaşımı, husumet ve yargı yolu itirazlarını yinelediklerini ve yargılama giderleri gibi vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmişlerdir.
Davalı …A.Ş. vekili 19/07/2016 havale tarihli dilekçesinde özetle;
17/06/2016 tarihinde Resmi Gazete’de yürürlüğe giren 6719 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 26.maddesi ile 6446 sayılı kanuna eklenen geçici 20/1 maddesi ile “..kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17.nci maddenin hükümlerinin uygulanacağını..” söz konusu 17.maddece “..kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurular ve açılan davalarda; “..tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” denildiğini ve bu maddelerce davanın reddinin gerektiğini, müvekkil şirket tarafından davacıdan tahsil edilen bedellerin EPDK düzenleyici işlemlerine ve tarifelerine uygun olduğunu ve davacının talebinin taraflar arasında akdedilen sözleşmeye göre davacının “tacir” sıfatına, sözleşmeye bağlılık prensebine aykırı ve tamamen hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, EPDK’nca dağıtım şirketlerine belirli bir dağıtım bölgesinde tüketiciye satılabilir nitelikte örneğin 150 birim enerji üretilmiş ancak bunun 100 birimi kaçağa gitmişse, 100 birimin tamamının faturalanmasına izin vermemekte, bunun sadece ortalama olarak 30 birimini tüketiceden tahsiline izin verdiğini ve bakiye kalan 70 birim kaçak enerjiyi tüketiceden tahsil etmediği gibi dağıtım veya tedarik şirketlerinin kaçağı azaltmayıp tamamını tüketiciden aldığı izleniminin tamamıyla yanlış olduğunu ve yine EPDK’nca tüm ülkede uygulanmak üzere onaylanan tarifeler içerisinde yer alan bu bedellerin dağıtım şirketlerince müşteri/tüketicilerden tahsili ve söz konusu bedellerin müşteri/tüketiciler tarafından ödenmesinin yasal olarak zorunlu olduğu işbu gerekçe ile lisans sahibi şirketler ve dolayısıyla müvekkili şirketin tarifeyi değiştiremeyeceğini, tarifede yer almayan bir bedeli tahsil edemeyeceği gibi tarifede yazılı olan bedeli ise tahsil etmek zorunda olduğunu, bununla birlikte taraflar arasında yapılan Elektrik Satış Sözleşmesi’nin 6.7, 7.2, 8.1 ve sair maddelerince kayıp-kaçak bedelinin tahsiline ilişkin hususların tereddüte mahal vermeyecek şekilde düzenlediğini, dolayısıyla kayıp-kaçak bedeli adı altında yapılan tahsilatın sözleşmece uygun olduğunu, dağıtım bedeli, iletim bedeli, sayaç okuma bedeli adı altında davacıdan tahsil edilen miktarın müvekkili şirket tarafından gelir olarak kasayı alınmadığını, kuruşu kuruşuna eksiksiz olarak tamamen dağıtım şirketlerine aktarıldığını ve dolayısıyla müvekkili şirketin dağıtım bedelinin davacıdan tahsiline sadece aracılık yapmakta olduğunu ve tahsil ettiği tutarı, direkt ve hiçbir kesinti yapmadan ilgili dağıtım şirketi olan …’a transfer ettiğini ve yine davacıdan Perakende Satış Hizmeti bedeli adı altında tahsilat yapılmadığını ve bu kaleme ilişkin iade talebine dair hiçbir dayanağının bulunmadığı gibi sözleşmece “Enerji Birim Fiyatı” başlıklı 7.maddesince birim fiyata eklenecek kalemlerin sayıldığını ve “Perakende Satış Hizmet Bedeli” şeklinde bir kalemin de belirtilmediğini, bu sebeple davacının “Perakende Satış Hizmet Bedeli”nin iadesi yönündeki talebinin de reddinin gerektiğini, TRT Payı’nın ise yasal dayağının 3093 sayılı kanun’un 4/c maddesince olduğunu ve emredici nitelikte düzenlendiğini, bunu hesaplama yöntemini ve bu kapsamda da TRT payının hesaplanmasına esas teşkil eden matrahı değiştirmenin müvekkili şirketin inisiyatifinde olmadığını, davacı taraftan tahsil edilen miktarın şirket tarafından yine kasaya alınmadığı gibi kuruşu kuruşuna eksiksiz olarak tamamıyla TRT’ye aktarıldığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte davanın kabulü ile müvekkilce davacıya iade edilmesi talep edilen miktarın TRT’ye rücu edilmesi zorunluluğunun doğması gibi bunun taraflarınca değil TRT tarafından iade edilmesinin gerektiğini ve Enerji Fonu’nun davacıdan tahsilinde müvekkilin sadece aracılık yapmakta olduğunu, direkt ve kesintisiz olarak ilgili Enerji Bakanlığına ve yine Belediye Tüketim Vergisi’nde de aynı şekilde aracılık yapmakta olup direkt ve kesintisiz olarak ilgili Bedeliye’ye transfer ettiğini ve dağıtım şirketinin her türlü vergi ve yükümlülükler de ilave edilmiş olan ayrıntılı ödeme bildirimi, takip eden ay içerisinde kullanıcıya gönderileceğini, kullanıcının ise, ödeme bildiriminin kendisine tebliğ edildiği günü izleyen 15 gün içerisinde bildirimde yer alan tutarın “..dağıtım şirketlerine öder denildiğini.” ödemenin gecikmesi halinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 51.maddesince öngörülen gecikme zammının uygulanacağını, görüleceği üzere söz konusu ödemenin zamamında ve eksiksiz olarak yapılmasının o derece pekiştirildiğini ve esasen kamu kişisi olmayan dağıtım şirketinin gecikmiş olan alacağına kamu alacağı gücünüh kazandırıldığını ve takibinin de 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’a tabi tutulduğunu ayrıca müvekkili şirketin “Tedarik Şirketi” olduğunu, davacının dağıtım şirketi olarak tanımlamasının uygun olmadığını, davacının dava dilekçesinde de belirttiği ve emsal kararda da elektrik kullanıcısının “Dağıtım Şirketi” ile müşterisi arasındaki bir uyuşmazlık içine olduğunu dediğini, oysa ki taraflarının Tedarik Şirketi olduğundan, EPDK düzenlemeleri gereğince müvekkilinin girdiği sözleşmesel yükümlülük tahtında diğer davalı … şirketi olan …’a kayıp-kaçak bedeli adı altında ödeme yapmak zorunda olduğu gibi müvekkili şirketin davacıdan tahsil ettiği bedelleri, kuruşu kuruşuna diğer davalı … şirketine ve ilgili kurumlara transfer ettiğini, yani dava konusu kalemlerin bedelinin tahsilatının tek bir kuruşun bile müvekkili şirketin kasasında kalmadığını ve sözleşme gereğince aracılık yaptığını, davanın kabulü halinde ise davacıdan tahsil edilemeyecek fakat kendisi, diğer davalı … şirketi ve ilgili kurumlara aynı ad altında ödeme yapmaya devam edeceğini bunun ise müvekkili şirketin tüm müşterileri ve bunların her birinin aylık yüzbinlerce lira tutarındaki dava konusu kalemlerin ödenmesi dikkate alındığı ise müvekkili şirketin mahvına sebep olacağı gibi davacının sebepsiz zengileşmesine yer açacağını, yukarıdaki gerekçelerle davanın reddi gibi yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmişlerdir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE
Dava, kesilmiş olan elektrik faturalarındaki kayıp kaçak, perakende satış hizmeti, sayaç okuma, iletim ve dağıtım ile TRT payı adları altında tahsil edilmiş bedellerin iadesi isteminden ibarettir.
Yargılama sırasında 17/06/2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren geçmişe de etkili 6719 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 6446 sayılı Kanunun 17.maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve dava konusu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde EPDK’nın Kanundaki yetkileri genişletilerek bu bedeller maliyet kapsamına dahil edilmiştir.
6719 sayılı Kanunun 26.maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; Geçici madde 19 “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü, Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki sebeplere ilişkin koşullara göre hükme bağlanır. Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir olay nedeniyle dava konusunun ortadan kalkması ve tarafların, davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararının kalmaması gibi hallerde işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır. Yukarıda açıklanan bu yasa değişiklikleri birlikte değerlendirildiğinde; Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan bedeller ile ilgili olarak açılan ve halen derdest olan davalar, açıklanan yasa değişikliklerinin yürürlüğe girmesiyle birlikte konusuz kalmıştır. Buna göre dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı yeni yasa nedeni ile konusuz kalan dava hakkında, karar verilmesine yer olmadığı yönünde hüküm kurulması gerekmektedir. (Yargıtay 3.HD nin 25.09.2018 tarih ve 2018/5745 E.,2018/9024 K. sayılı ilamı)
Davanın açıldığı tarihteki mevzuat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21/05/2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas-2014/679 K. sayılı kararı ve Yargıtay 3. Hukuk Dairesi kararları gereği içtihat durumuna göre davacının dava açmakta haklı olduğu, bu kapsamda kayıp kaçak ve diğer bedellerin tahsilini talep edebileceği dikkate alındığında, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliği ya da içtihadı birleştirme kararı gereği davanın kabul edilmemesi nedeniyle haksız çıkmasına rağmen yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağı kuşkusuzdur. ( Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 14.06.2017 gün ve 2016/20808 Esas, 2017/10060 Karar sayılı ve yine aynı Daire’nin 07.06.2017 gün ve 2016/20106 Esas, 2017/9319 Karar sayılı ilamları). Bu durumda; dava açıldıktan sonra hasıl olan yasa değişikliği nedeniyle, davacının dava açmasında haksız sayılamayacağı cihetle; konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve davacı yararına maktu vekalet ücreti takdir edilmesi ve yapmış olduğu diğer yargılama giderlerinin davalılardan tahsiline (Yargıtay 3.HD nin 25.09.2018 tarih ve 2018/5745 E.,2018/9024 K. sayılı ilamı) karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Dava konusuz kaldığından, ESASI HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 44,40 TL harcın peşin alınan 40,60 TL harçtan mahsubu ile, bakiye 3,80 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye irad kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 2.376,84 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 29,20 TL başvurma harcı + 40,60 peşin harç + 82,00 TL tebligat-müzekkere giderleri olmak üzere toplam 151,80 TL yargılama giderlerinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davalıların yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5- Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair, davacı vekilinin yokluğunda, davalı … vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmek üzere mahkememize hitaben yazılmış, mahkememize ya da en yakın Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile gidilebilecek İSTİNAF yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır
¸Bu evrak 5070 sayılı Yasa gereğince elektronik olarak imzalanmıştır.