Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/543 E. 2018/440 K. 05.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2016/543 Esas
KARAR NO : 2018/440
DAVA : Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/05/2016
KARAR TARİHİ : 05/06/2018
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili … ve …abone nolu elektrik tüketicisi olup kullandığı elektrik enerjisini davalı şirketle akdettiği abonelik sözleşmesi uyarınca dava şirketten satın aldığını, elektir dağıtım şirketlerince EPDT tebliğine dayanarak kayıp kaçak bedeli veya kayıp bedeli adı altında toplam fatura bedelinin yaklaşık %30’u oranına tekabül eden bir bedel tüketicilerden tahsil edildiğini, müvekkilinin davalı kurumdan satın almış olduğu elektriğe ilişkin faturalar incelendiğinde aktif tüketicim bedeli dışında kayıp kaçak bedeli başta olmak üzere perakende satış hizmet bedeli, sayaç okuma bedeli, iletim sistemleri kullanma bedeli, dağıtım bedeli ve sair adlar altında haksız ve hukuka aykırı tahsil edilen bedelleri olduğu görüleceğini, teknik altyapısını yenilemeyen çağın gereklerine ayak uydurmayan ve elektriğin hırsızlanma yoluyla çalınmasına karşı gerekli önlemleri almayan davalının kolay yolu bu zararını tüketiciye yansıtması kabul edilebilir olmadığını, dava konusu fatura kalemlerinin tahsili sosyal devlet ilkesine aykırı olduğu gibi şeffaflık eşitlik, belirlilik, kanunilik ilkelerine de aykırı olduğunu, kayıp kaçak bedeli tahsili hukuka aykırı olduğu gibi bölgeden bölgeye değişen oranlarda tahsil de açıkça hukuka aykırı olduğunu, EPDK’nın asıl görevi güvenilik, kaliteli kesintisiz ve düşük maliyetli elektrik enerjisi hizmeti verilmesini teminen gerekli düzenlemeleri yaptığını, bütün eylem ve faaliyetler ile mevzuata ilişkin düzenlemelerinin bu temel üzerine inşası gerektiğini, aksi eylem ve faaliyetlerin amacı aşacağı ve dolayısıyla hukuksuz olacağını, kaçağın tespiti ve cezalandırılması ilgili kurumun ve TCK anlamında devletin görevi olduğunu, sayaç okuma bedeli ise ayrı bir hizmet alımına dönüşmüş olup elektrik üretimi, dağıtımı, iletimi ve pazarlanmasına yönelik faaliyetlerin bir parçası da faturalandırma olduğunu, yasal temelden yoksun bulunan hiçbir sözleşmenin tüketiciler açısından bağlayıcı olduğu düşünülemeyeceğini, 4077 sayılı kanun haksız şartın bağlayıcı olmadığını açıkça hükme bağladığını, Türkiye ekonomisine artı katma değer sağlayan tüm sanayicilerin ve bunların arasında da müvekkili kalem kalem belirtilen ve yine bazılarını da tespit edemediğimiz elektrik faturalarındaki aktif tüketim bedeli dışındaki hukuksuz ve haksız bedel kalemlerini ödemelerinin davalı kurum tarafından ve a diğer dağıtım şirketleri tarafından talep ve tahsil edilmesi hukuka, hakkaniyete ve ilke kararlarına uymadığını, bu nedenlerle hukuka aykırı fazla tahakkukların ve tahsilatların tedbiren durdurulmasını, şimdilik 1.000 TL olarak dava tarihinden itibaren geriye dönük 2015/4 sonrası döneme ait faturalarda tahakkuk ve tahsil edilen kayıp kaçak elektrik bedeli ve bu bedel dahil edilerek hesaplanan enerji fonu, TRT payı, belediye vergisi ve KDV içerisindeki kayıp kaçak toplam bedeline isabet eden fakın, kayıp kaçak bedeline ilaveten yine haksız alınan perakende satış hizmet bedeli, sayaç okuma bedeli, iletim hizmetleri kullanma bedeli ve sair her ne ad altında alınırsa alınsın haksız ve hukuka aykırı bedellerin ödeme tarihiden itibaren yürütülecek ticari faiz ile birlikte davalıdan tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesi talebi ile dava ettikleri anlaşıldı.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davaya konu edilen miktar tamamen EPDK mevzuatına göre tahakkuk ettirilen bir miktar olup yasalara uygun bir şekilde abonelerden tahsil edildiğini, ancak bir an için bile bu durumun aksi düşünüldüğünde dahi işbu davanın muhatabı …değil … olduğunu, müvekkili perakende satış sektöründe faaliyet gösteren yalnızca satış lisansına sahip bir kurum olduğunu, HMK 114/1-b işbu davanın idari yargıda açılması gerektiğini, dava konusu kalemlerin alınmasına temel teşkil eden idari kararın iptal edilmesi amacını taşıdığını, yargı yolunun caiz olmaması sebebiyle de reddi gerektiğini, HMK 104/1-h belirsiz alacak davası yahut kısmi dava olarak açılamayacağını davacının davasını tam olarak açmadığını, davaya konu faturalara süresinde itiraz edilmediğini, faturalara karşı ihtirazı kayıt da sunulmadığını, davanın esasına girilmeden süre yönünden reddi gerektiğini, davacının talepleri sebepsiz zenginleşmeye uygulanan zamanaşımına tabi olduğunu, müvekkili aboneleri ile elektrik enerjisi satış sözleşmesi, indirimli elektrik taahhütnamesi, indirimli elektrik taahhütnamesi bilgilendirme metni, serbest tüketicilere satışları için enerji alım satım bildirim formunu vb birçok evrakla birlikte enerji alım satım sözleşmeleri imzalandığını, davacının iadesini istediği fatura kalemlerinin adı sözleşmede açık bir şekilde belirtildiğini, davacı tarafından da ödeneceği hususu karar bağlandığını, müvekkili olaraktedarikçi firma olmamızdan ötürü bir tacir olarak borcun varlığına veya miktarına yönelik hukuki itirazların dağıtım şirketine karşı ileri sürülebileceğini, bu nedenle davanın tarafımıza karşı açılamayacağını sözleşmede kararlaştırıldığını, dava konusu uyuşmazlığın müvekkiline değil EPDK’nın tasarrufunda bulunan bir konuya ilişkin olması sebebiyle eldeki davanın idari yargıda açılması gerektiğini, uyuşmazlığa konu edilen fatura kalemlerinin gerek adını gerekse tüketicilere hangi oranda yansıtılacağı hususunu belirleme ve karar verme yetkisi tamamen Enerji Piyasası Düzenleme Kurumuna ait olduğunu, kayıp kaçak bedeli tamamen yasadan kaynaklanmakta olup yasal mükellefiyetler gereği uygulandığını, bunu uygulamanın idari müeyyidesi bulunduğunu, 6446 sayılı kanunda elektrik tarifelerinin belirlenmesi konusunda EPDK ya düzenleme yetkisi verliş olmasının yanında bu düzenlemelerin dışına çıkılması halinde idari para cezası gibi ciddi müeyyideler öngörüldüğünü, Yargıtay’ın dava konusuna ilişkin bedellerin istenebileceğine dair bazı içtihatları bulunmakla birlikte söz konusu içtihatlar incelendiğinde içeriğinin tüketiciler ile ilgili olduğu görüldüğünü, bu hususta ilk olarak davacı şirketin tüketici sıfatına sahip olup olmadığınnı belirlenmesi gerekeceğini, TTK uyarınca (m. 19/1) şirketlerin ticari amacı dışında bir amacı bulunmadığından tüketici olarak kabul edilemezler ve tüketiciler için verilmiş olan kararın tacir şirketler tarafından uygulanması mümkün olmadığını, bu nedenlerle davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddini, davanın yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle usulden reddini, söz konusu davanın alacak davası şeklinde açılamayacağından reddini, davacının zamanaşımına uğramış olan taleplerinin reddini, davacının 10 yıl geriye dönük taleplerinin husumet sebebiyle reddini, usule ve esasa ilişkin diğer açıklamalarımız doğrultusunda huzurdaki davanın esastan reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesi talebi ile cevap verdikleri anlaşıldı.
DELİLLER VE GEREKÇE;
Dava, elektrik abonelerinden tahsil edilen kayıp-kaçak, dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim bedelinin istirdatı istemine ilişkindir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. Sayılı kararı ve Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin kararları ile Anayasanın Vergi Ödevi başlıklı 73. maddesindeki “… Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenlemeye göre; kayıp-kaçak, sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının EPDK Kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak (elektrik enerjisinin hırsızlanması) bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesininde şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir. Ancak yargılama sırasında 17.06.2016 Tarih 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren geçmişe de etkili 6719 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı kanunun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri geçmişe de etkili olarak sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde EPDK.nun Kanundaki yetkileri genişletilerek yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir. Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; Geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü, Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Dava tarihinden sonra yürürlüğe giren ve somut uyuşmazlıklarda uygulama kabiliyeti olup somut norm denetimi yoluyla Anayasa mahkemesine de dava konusu yapılan yukarıda belirtilen 6719 sayılı kanunun 6446 sayılı kanunda değişiklikler yapan kamun hükümleri bakımından anayasa mahkemesince 6446 sayılı kanunun 17. Maddesine eklenen 10 numaralı fıkranın iptaline , diğer maddeler yönünden iptal başvurusunun reddine karar verilmiş olup anılan fıkranın iptal gerekçesinde ise EPDK tarafından gelir ve tarife kapsamında düzenlenen ve tüketicilerden tahsil edilen bedellerin iadesi talebiyle yapılan başvurularda ve açılan davalarda tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin söz konusu bedellerin kurumun düzenleyici işlemlerine uygun olup olmadığının yanı sıra , uyuşmazlık ile ilgili diğer mevzuat ilkelerini de gözetmelerinin adil yargılama yapılmasının bir gereği olduğuna vurgu yapılarak , mahkemelerin yetkilerin kısıtlanamayacağına hükmedildiği , bu yönüyle Anayasa Mahkemesinin iptal hükmünün dava tarihinden sonra yürürlüğe giren kanun maddeleri bakımından somut uyuşmazlığa konu davalar yönünden , sonrada yürürlüğe giden 6719 sayılı kanuna göre verilen kararlar açısından yeni bir hukuki bir durum ortaya çıkarmadığı anlaşılmıştır.
Her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki sebeplere ilişkin koşullara göre hükme bağlanır. Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir olay nedeniyle dava konusunun ortadan kalkması ve tarafların, davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararının kalmaması gibi hallerde işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır. Yukarıda açıklanan bu yasa değişiklikleri birlikte değerlendirildiğinde; Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan bedeller ile ilgili olarak açılan (ve halen derdest olan) davalar, (açıklanan yasa değişikliklerinin yürürlüğe girmesiyle birlikte) konusuz kalmıştır. Buna göre dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı yeni yasa nedeni ile konusuz kalan dava hakkında, karar verilmesine yer olmadığı yönünde hüküm kurulması gerekmiştir.
Yine bu noktada bir diğer uyuşmazlık konusu ise, davalının, davanın açılmasına sebebiyet verip vermediği, bu bağlamda davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Esastan Sonuçlanmayan Davada Yargılama Gideri” başlıklı 331.maddesinin 1.fıkrasında; davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkimin, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmedeceği düzenlenmiştir. Bu durumda mahkemenin yargılamaya devam ederek dava açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğunu tespit etmesi ve tutumuyla dava açılmasına sebep olan tarafı yargılama gideri ile mahkum etmesi gerekmektedir. Bir tarafın, dava açıldığı andaki mevzuata veya içtihat durumuna göre davasında veya savunmasında haklı olup da, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun hükmü veya yeni bir içtihadı birleştirme kararı gereğince davada haksız çıkmış olması halinde, yargılama giderlerine mahkum edilemeyeceği kuşkusuzdur. Bir kimseye diğer tarafın dava giderlerinin yükletilmesinin nedeni, o kimsenin diğer tarafın gider yapmasına haksız olarak sebebiyet vermiş olmasıdır. İşte bu nedenledir ki, dava açıldığı anda haklı durumda bulunan tarafın, yargılama sırasında meydana gelen mevzuat değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden sorumlu tutulması olanaklı değildir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 günlü ve 2009/18-421 E.-2009/526 K. sayılı ilamında da aynı ilkeye yer verilmiştir.). Somut olayda, davacı tarafın dava açıldığı tarihteki mevzuat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. Sayılı kararı ve Yargıtay 3. Hukuk Dairesi kararları gereği içtihat durumuna göre dava açmakta haklı olduğu, bu kapsamda kayıp kaçak ve diğer bedellerin tahsilini talep edebileceği dikkate alındığında, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliği ya da içtihadı birleştirme kararı gereği davanın kabul edilmemesi nedeniyle haksız çıkmasına rağmen yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağı kuşkusuzdur. (Aynı yönde; Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 14.06.2017 gün ve 2016/20808 Esas, 2017/10060 Karar sayılı ve yine aynı Daire’nin 07.06.2017 gün ve 2016/20106 Esas, 2017/9319 Karar sayılı ilamları). Bu durumda; dava açıldıktan sonra hasıl olan yasa değişikliği nedeniyle, davacının dava açmasında haksız sayılamayacağı cihetle; konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek, davacı yararına maktu vekalet ücreti takdir edilmesi ve yapmış olduğu diğer yargılama giderlerinin davalıdan tahsiline dair aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
2-Alınması gereken 35,90 TL harcın peşin alınan 29,20 TL harçtan mahsubu ile geriye kalan 6,70 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan 29.20 -TL başvurma harcı + 29.20 TL peşin harç + 4,30 TL vekalet harcı + 52,25 TL tebligat – müzekkere giderleri olmak üzere toplam 114,95 TL yargılama giderlerinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 1.000,00 TL ücreti vekaletin , davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Tarafların HMK 120 madde gereğince yatırdıkları gider avansından kalan miktarın karar kesinleştiğinde talep halinde taraflara İADESİNE,
6- Davalı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerine bırakılmasına
Dair, davacı tarafın yokluğnuda davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verilecek veya başka mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderilecek bir dilekçe ile İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır