Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/526 E. 2018/439 K. 05.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2016/526 Esas
KARAR NO : 2018/439
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/05/2016
KARAR TARİHİ : 05/06/2018
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili davalılardan …A.Ş … numaralı elektirik tüketim abonesi olduğunu, önceleri davalılardan… A.Ş’den elektrik enerjisi satın aldığını, davalı şirket elektrik tüketim faturalarına kayıp kaçak bedeli sayaç okuma bedeli, perakende satış hizmetleri bedeli, iletim sistemi kullanım bedeli, dağıtım sistemi kullanım bedeli ve sair adlar altında ek tahsilat bedelleri yansıtmakta ve bu bedelleri elektrik enerjisi tüketim bedeli ile birlikte tahsil ettiğini, 12/04/2016 tarihli dilekçemizde … nolu aboneliğe ilişkin kayıp kaçak bedeli, sayaç okuma bedeli, perakende satış hizmetleri bedeli, iletim sistemi kulanım bedeli, dağıtım sistemi kullanım bedellerinin ayrıntılı tüketim ekstrelerini talep etmemiz üzerine 19/04/2016 tarih ve 4723 sayılı yazı ile tarafımıza cevap verilmiş ancak gelen cevapta iadesini talep ettiğimiz alacak kalemleri gösterilmeyip sadece tüketilen elektrik enerji tutarları gösterildiğini, dava konusu uyuşmazlık EPDK’nın kuruluş tarihi olan 2001 tarihinden 2011 tarihine kadar faturalarda kalem kalem gösterilmeyen 2011 yılından sonra bilgi edinme hakkı kanunun gereği elektrik tüketim faturalarında kalem kalem gösterilmeye başlanılan abonelerden tahsil edilen TRT payı, kayıp kaçak bedeli, iletim bedeli, dağıtım bedeli, okuma bedeli ve perakende satış hizmet bedellerinin iadesine ilişkin talepleri olduğunu, elektrik dağıtım şirletlerinin abonelerden elektrik tüketim bedeli dışında kayıp kaçak bedeli, iletim bedeli, dağıtım bedeli, sayaç okuma bedeli, perakende satış hizmet bedeli vesair adlar altında kesinti ve ek maliyet kalemleri tahsil etmelerinin yasal olmadığını, iaderisinin gerektiği çok sayıdaki yargıtay kararlarında istikrar kazandığını, davalı şirketin iadesini dava konusu edeceğimiz haksız tahsil edilmiş olan alacak kalemlerini gönderdiği tesisat yıllık ekstresinde hiç belirtmemiş olması nedeniyle alacağımız dava öncesi tam olarak belirleme imkanımız olmadığını, bu nedenlerle kayıp kaçak bedeli, perakende satış hizmeti bedeli, iletim sistemi kullanım bedeli, dağıtım sistemi kullanım bedeli adları altında müvekkilinden … nolu abonelik ile ilgili haksız tahsil etmiş olduğu geriye dönük yıllık alacağın tutarının bu aşamada belirlenememiş olması nedeniyle dava dosyasına sunulacak bilirkişi raporu ile alacak belirli hale geleceğinedn bu aşamadan sonra arttırmak kaydıyla şimdilik 2.000 TL sinin dava tarihinden itibaren işleyecek merkez bankasını öngördüğü yıllara göre değişen oranlarda en yüksek ticari mevduat faizi ile birlikte davalılardan sorumlu oldukları miktarın tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesi talebi ile dava ettikleri anlaşıldı.
Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; Zamanaşımı itirazında bulunduklarını, huzurdaki davanın muhatabı EPDK olduğunu, müvekkilinin kayıp kaçak bedeli, dağıtım bedeli vb adlardaki bedelleri tahsil etme hak ve yükümlülüğü abonelik sözleşmesine değil kanuna dayandığını, kanun EPDK elektrik satışlarında uygulanacak fiyatlandırma esaslarını tespit etme görevini verdiğini, müvekili EPDK’nın bu doğrultuda çıkardığı düzenleyici işlemlerine uyduğunu, bu nedenle müvekkilinin dava konusu uyuşmazlık nedeniyle sorumluluğu bulunmadığını, davanın EPDK ya karşı idari yargıda açılması gerektiğini, davanın belirsiz alacak davası olarak açılmış olmasını kabul etmediklerini, davacının ödediği bedeller faturalardan açık ve belli olduğunu, müvekkili tarafından tahakkuk ettirilen başta kayıp kaçak bedeli olmak üzere faturayı oluşturan diğer kalemler elektrik piyasasında faaliyet gösteren perakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketlerinin kullanıcılarına yansıtacakları tarifeler EPDK tarafından çıkarılan “Elektirik piyasası Tarifeler Yönetmeliği”, “Tarife Uygulama Tebliğleri” ve “Elektrik Piyasasında Gelir ve Tarife Düzenlemesi Kapsamında Düzenlemeye Tabi Unsurlar ve raporlamaya İlişken Esaslar Hakkında Tebliğ” hükümleri dikkate alınarak belirlendiğini, tüketicilerden tahsil edilen kayıp kaçak bedellerinin elektrik şirketlerinden iadesinin istenip istenmeyeceği huusundaki Yargıtay kararları incelendiğinde kayıp kaçak bedelinin iadesinin talep edilemeyeceği ve yetkili mahkemenin Danışta olduğu yönünde görüş birliği olduğunu, ayrıca Hukuk Genel Kurulu Kararlarında da açıklandığı üzere kayıp kaçak bedeli, elektirik sisteminde ortaya çıkan teknik ve teknik olmayan enerji kaybı maliyeti ile enerji nakil hatlarından çalınan enerji bedelinin karşılanalbilmesini sağlamak amacıyla elektrik fiyatına yansıtıldığını, kayıp kaça miktarı dağıtım sistemine giren enerji ile dağıtım sisteminde tüketicilere tahakkuk ettirilen enerji miktarı arasındaki farkı gösterdiğini, kayıp kaçak bedeli elektrik sisteminde ortaya çıkan teknik ve teknik olmayan kaybın maliyetinin kayıp kaçak bedeli oranları ölçüsünde karşılanabilmesi amacıyla belirlenne bir bedel olduğunu, davanın reddi gerektiğini, bu nedenlerle haksız ve mesnetsiz davanın reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesi talebi ile cevap verdikleri anlaşıldı.
Davalı …A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; Davaya konu edilen miktar tamamen EPDK mevzuatına göre tahakkuk ettirilen bir miktar olup yasalara uygun bir şekilde abonelerden tahsil edildiğini, ancak bir an için bile bu durumun aksi düşünüldüğünde dahi işbu davanın muhatabı …değil … olduğunu, müvekkili perakende satış sektöründe faaliyet gösteren yalnızca satış lisansına sahip bir kurum olduğunu, HMK 114/1-b işbu davanın idari yargıda açılması gerektiğini, dava konusu kalemlerin alınmasına temel teşkil eden idari kararın iptal edilmesi amacını taşıdığını, yargı yolunun caiz olmaması sebebiyle de reddi gerektiğini, HMK 104/1-h belirsiz alacak davası yahut kısmi dava olarak açılamayacağını davacının davasını tam olarak açmadığını, davaya konu faturalara süresinde itiraz edilmediğini, faturalara karşı ihtirazı kayıt da sunulmadığını, davanın esasına girilmeden süre yönünden reddi gerektiğini, davacının talepleri sebepsiz zenginleşmeye uygulanan zamanaşımına tabi olduğunu, müvekkili aboneleri ile elektrik enerjisi satış sözleşmesi, indirimli elektrik taahhütnamesi, indirimli elektrik taahhütnamesi bilgilendirme metni, serbest tüketicilere satışları için enerji alım satım bildirim formunu vb birçok evrakla birlikte enerji alım satım sözleşmeleri imzalandığını, davacının iadesini istediği fatura kalemlerinin adı sözleşmede açık bir şekilde belirtildiğini, davacı tarafından da ödeneceği hususu karar bağlandığını, müvekkili olaraktedarikçi firma olmamızdan ötürü bir tacir olarak borcun varlığına veya miktarına yönelik hukuki itirazların dağıtım şirketine karşı ileri sürülebileceğini, bu nedenle davanın tarafımıza karşı açılamayacağını sözleşmede kararlaştırıldığını, dava konusu uyuşmazlığın müvekkiline değil EPDK’nın tasarrufunda bulunan bir konuya ilişkin olması sebebiyle eldeki davanın idari yargıda açılması gerektiğini, uyuşmazlığa konu edilen fatura kalemlerinin gerek adını gerekse tüketicilere hangi oranda yansıtılacağı hususunu belirleme ve karar verme yetkisi tamamen Enerji Piyasası Düzenleme Kurumuna ait olduğunu, kayıp kaçak bedeli tamamen yasadan kaynaklanmakta olup yasal mükellefiyetler gereği uygulandığını, bunu uygulamanın idari müeyyidesi bulunduğunu, 6446 sayılı kanunda elektrik tarifelerinin belirlenmesi konusunda EPDK ya düzenleme yetkisi verliş olmasının yanında bu düzenlemelerin dışına çıkılması halinde idari para cezası gibi ciddi müeyyideler öngörüldüğünü, Yargıtay’ın dava konusuna ilişkin bedellerin istenebileceğine dair bazı içtihatları bulunmakla birlikte söz konusu içtihatlar incelendiğinde içeriğinin tüketiciler ile ilgili olduğu görüldüğünü, bu hususta ilk olarak davacı şirketin tüketici sıfatına sahip olup olmadığınnı belirlenmesi gerekeceğini, TTK uyarınca (m. 19/1) şirketlerin ticari amacı dışında bir amacı bulunmadığından tüketici olarak kabul edilemezler ve tüketiciler için verilmiş olan kararın tacir şirketler tarafından uygulanması mümkün olmadığını, bu nedenlerle davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddini, davanın yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle usulden reddini, söz konusu davanın alacak davası şeklinde açılamayacağından reddini, davacının zamanaşımına uğramış olan taleplerinin reddini, davacının 10 yıl geriye dönük taleplerinin husumet sebebiyle reddini, usule ve esasa ilişkin diğer açıklamalarımız doğrultusunda huzurdaki davanın esastan reddini, yargılama giderleri
ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesi talebi ile cevap verdikleri anlaşıldı.
DELİLLER VE GEREKÇE;
Dava, elektrik abonelerinden tahsil edilen kayıp-kaçak, dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim bedelinin istirdatı istemine ilişkindir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. Sayılı kararı ve Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin kararları ile Anayasanın Vergi Ödevi başlıklı 73. maddesindeki “… Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenlemeye göre; kayıp-kaçak, sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının EPDK Kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak (elektrik enerjisinin hırsızlanması) bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesininde şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir. Ancak yargılama sırasında 17.06.2016 Tarih 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren geçmişe de etkili 6719 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı kanunun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri geçmişe de etkili olarak sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde EPDK.nun Kanundaki yetkileri genişletilerek yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir. Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; Geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü, Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Dava tarihinden sonra yürürlüğe giren ve somut uyuşmazlıklarda uygulama kabiliyeti olup somut norm denetimi yoluyla Anayasa mahkemesine de dava konusu yapılan yukarıda belirtilen 6719 sayılı kanunun 6446 sayılı kanunda değişiklikler yapan kamun hükümleri bakımından anayasa mahkemesince 6446 sayılı kanunun 17. Maddesine eklenen 10 numaralı fıkranın iptaline , diğer maddeler yönünden iptal başvurusunun reddine karar verilmiş olup anılan fıkranın iptal gerekçesinde ise EPDK tarafından gelir ve tarife kapsamında düzenlenen ve tüketicilerden tahsil edilen bedellerin iadesi talebiyle yapılan başvurularda ve açılan davalarda tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin söz konusu bedellerin kurumun düzenleyici işlemlerine uygun olup olmadığının yanı sıra , uyuşmazlık ile ilgili diğer mevzuat ilkelerini de gözetmelerinin adil yargılama yapılmasının bir gereği olduğuna vurgu yapılarak , mahkemelerin yetkilerin kısıtlanamayacağına hükmedildiği , bu yönüyle Anayasa Mahkemesinin iptal hükmünün dava tarihinden sonra yürürlüğe giren kanun maddeleri bakımından somut uyuşmazlığa konu davalar yönünden , sonrada yürürlüğe giden 6719 sayılı kanuna göre verilen kararlar açısından yeni bir hukuki bir durum ortaya çıkarmadığı anlaşılmıştır.
Her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki sebeplere ilişkin koşullara göre hükme bağlanır. Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir olay nedeniyle dava konusunun ortadan kalkması ve tarafların, davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararının kalmaması gibi hallerde işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır. Yukarıda açıklanan bu yasa değişiklikleri birlikte değerlendirildiğinde; Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan bedeller ile ilgili olarak açılan (ve halen derdest olan) davalar, (açıklanan yasa değişikliklerinin yürürlüğe girmesiyle birlikte) konusuz kalmıştır. Buna göre dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı yeni yasa nedeni ile konusuz kalan dava hakkında, karar verilmesine yer olmadığı yönünde hüküm kurulması gerekmiştir.
Yine bu noktada bir diğer uyuşmazlık konusu ise, davalının, davanın açılmasına sebebiyet verip vermediği, bu bağlamda davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Esastan Sonuçlanmayan Davada Yargılama Gideri” başlıklı 331.maddesinin 1.fıkrasında; davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkimin, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmedeceği düzenlenmiştir. Bu durumda mahkemenin yargılamaya devam ederek dava açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğunu tespit etmesi ve tutumuyla dava açılmasına sebep olan tarafı yargılama gideri ile mahkum etmesi gerekmektedir. Bir tarafın, dava açıldığı andaki mevzuata veya içtihat durumuna göre davasında veya savunmasında haklı olup da, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun hükmü veya yeni bir içtihadı birleştirme kararı gereğince davada haksız çıkmış olması halinde, yargılama giderlerine mahkum edilemeyeceği kuşkusuzdur. Bir kimseye diğer tarafın dava giderlerinin yükletilmesinin nedeni, o kimsenin diğer tarafın gider yapmasına haksız olarak sebebiyet vermiş olmasıdır. İşte bu nedenledir ki, dava açıldığı anda haklı durumda bulunan tarafın, yargılama sırasında meydana gelen mevzuat değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden sorumlu tutulması olanaklı değildir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 günlü ve 2009/18-421 E.-2009/526 K. sayılı ilamında da aynı ilkeye yer verilmiştir.). Somut olayda, davacı tarafın dava açıldığı tarihteki mevzuat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. Sayılı kararı ve Yargıtay 3. Hukuk Dairesi kararları gereği içtihat durumuna göre dava açmakta haklı olduğu, bu kapsamda kayıp kaçak ve diğer bedellerin tahsilini talep edebileceği dikkate alındığında, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliği ya da içtihadı birleştirme kararı gereği davanın kabul edilmemesi nedeniyle haksız çıkmasına rağmen yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağı kuşkusuzdur. (Aynı yönde; Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 14.06.2017 gün ve 2016/20808 Esas, 2017/10060 Karar sayılı ve yine aynı Daire’nin 07.06.2017 gün ve 2016/20106 Esas, 2017/9319 Karar sayılı ilamları). Bu durumda; dava açıldıktan sonra hasıl olan yasa değişikliği nedeniyle, davacının dava açmasında haksız sayılamayacağı cihetle; konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek, davacı yararına maktu vekalet ücreti takdir edilmesi ve yapmış olduğu diğer yargılama giderlerinin davalıdan tahsiline dair aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
2-Alınması gereken 35,90 TL harçtan peşin alınan 29,20 TL’den eksik yatan 6,70 TL harcın davalılardan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan 106,00 TL yargılama gideri ile başlangıçta yatırılan harç 29,20 TL toplamı olan 135,20 TL nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 2.000,00 TL maktu ücreti vekaletin , davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Tarafların HMK 120 madde gereğince yatırdıkları gider avansından kalan miktarın karar kesinleştiğinde talep halinde taraflara İADESİNE,
6- Davalı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerine bırakılmasına
Dair, taraflar vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verilecek veya başka mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderilecek bir dilekçe ile İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.
Katip
¸e-imzalıdır
Hakim
¸e-imzalıdır