Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/505 E. 2019/1293 K. 22.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/505 Esas
KARAR NO: 2019/1293

BİRLEŞEN İSTANBUL 12 . ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNİN 2015/307 Esas
2016/59 KARAR SAYILI DOSYASI YÖNÜNDEN

DAVA : İtirazın İptali
BİRLEŞEN DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 08/07/2015
KARAR TARİHİ : 22/10/2019

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
ASIL DOSYADA, Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı …’nın dava dışı …Şti. Unvanlı şirkete ödemesi gereken 07.03.2014 tarihli 27.600-TL’lik senedi ödeyemeyecek olması ve bu konuda yardım istemesi sebebiyle bu borcu ödediğini, davalının bu ödemenin yapılmasından sonra müvekkiline bu senedin ödenmesine ilişki oluşan borcunu ödemediğini, müvekkilinin yapmış olduğu bu ödeme sebebiyle davalıdan alacaklı olduğunu, müvekkilinin yapmış olduğu bu ödeme kapsamında ödeme kapsamında ödemenin kendisi tarafından yapıldığına dair makbuzun banka tarafından düzenlenerek kendisine verildiğini, davalının dava dışı şirkete olan borcu nedeniyle taraflarınca bankaya yatırılan bedelin davalı tarafından ödenmemesi üzerine takibe konu bakiyenin ödenmesi davalı taraftan talep edilirken davalı tarafın bu ödemeyi gerçekleştirmediğini davalı tarafımdan mevcut borç ödenmedi için de bu alacağı tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını ve başlatılan icra takibine istinaden davalı/borçlu borcu bulunmadığı iddiası ile takibe itiraz ettiğini belirterek, davalının itirazının iptali ile takibin devamına, davalının haksız itirazı nedeniyle icra inkar tazminatına hükmedilmesine, mahkeme masraflarıyla ücreti vekaleten davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava ettiği görüldü.

ASIL DOSYADA, Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin tacir olup, dava konusu olayın ticari bir ilişkiden kaynaklandığını, bu nedenle davanın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiğini, görevsizlik kararı verilmesini talep ettiğini, davacının sahibi olduğu … Şti.’nin 10/01/1995 tarihinde kurulduğunu, müvekkili …’nın bu tarihten itibaren şirkette sigortalı ustabaşı olarak işe başladığını ve yaklaşık 15 yıl boyunca çalışmaya devam ettiğini, 2011 yılında işyerinde çalışanlardan Azem adlı kişinin iş kazası geçirmiş olup, işten ayrıldığını ve işyerine yüklü miktarda tazminat davası açtığını, bu aşamada davacı …’ın şirketin içini boşaltmak için yeni bir şirket kurma çabası içine girdiğini ve güvendiği birisi olan müvekkili … adına … firmasını kurarak bu şahıs üzerinden ticari faaliyetine devam ettiğini, bu esnada da …’taki tüm demirbaş eşyaları, alacak ve borçları ile … çalışanlarının hepsini …-… üzerine devrettiğini, tazminat davası açan işçi ile belli bir miktar üzerinden anlaşarak davanın sonlandırıldığını ve 2013 yılında da müvekkilinin …’a devretmiş olduğu tüm eşyaları ve …’lı çalışanları tekrardan davacının … üzerine aldığını tüm bu işlemlerin güven ilişkisine dayalı olarak yapıldığını, müvekkilinin davacıya herhangi bir borcu olmadığını, davacı tarafından delillerinde ödeme dekontlarının kendilerine tebliğ edilmediğini, bu nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davanın reddine, davacının haksız takip nedeniyle müvekkiline %20’den az olmamak şartı ile tazminat ödemesine, yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini istediği görüldü.

İSTANBUL 12. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNİN, BİRLEŞEN 2016/307 E. SAYILI DOSYASINDA, Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı …’nın banka kredi borçlarını davalının ödememesi sebebiyle ödemek zorunda kaldığını, müvekkilinin yaptığı ödemeler sebebiyle davalıdan alacaklı olduğunu, ödemeler kapsamında ödemenini davacı müvekkili tarafından yapıldığına dair makbuzların banka tarafından düzenlenerek kendisine verildiğini, davalı tarafından mevcut borç ödenmediği için de bu alacağın tahsili bakımından İstanbul … İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını ve icra takibine istinaden davalı borçluya ödeme emri tebliğ edildiğini, buna müteakiben davalı borçlunun, borcu bulunmadığı iddiası ile icra takibine itiraz ettiğini, müvekkilinin davalıdan 18.000-TL alacaklı olduğunu, bu nedenlerle davaya ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davalının itirazının iptali yönündeki taleplerinin kabulü ile, davalının haksız itirazı nedeniyle icra inkar tazminatına hükmedilmesini, mahkeme masraflarıyla ücreti vekaletin davalı borçludan tahsiline karar verilmesini talep ve dava ettiği görüldü.

İSTANBUL 12. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNİN, BİRLEŞEN 2016/307 E. SAYILI DOSYASINDA, Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; öncelikle müvekkilinin tacir olup, dava konusu olayın ticari bir ilişkiden kaynaklandığını, bu nedenle davanın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiğini, mahkemece görevsizlik kararı verilmesini, ayrıca aynı konuda İstanbul …. Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile de dava açıldığını, her iki davanın dava konusunun aynı olup, birleştirilmesini talep ettiğini, davacının sahibi olduğu …Şti.’nin 10/01/1995 tarihinde kurulduğunu, müvekkili …’nın bu tarihten itibaren şirkette sigortalı ustabaşı olarak işe başladığını ve yaklaşık 15 yıl boyunca çalışmaya devam ettiğini, 2011 yılında işyerinde çalışanlardan Azem adlı kişinin iş kazası geçirmiş olup, işten ayrıldığını ve işyerine yüklü miktarda tazminat davası açtığını, bu aşamada davacı …’ın şirketin içini boşaltmak için yeni bir şirket kurma çabası içine girdiğini ve güvendiği birisi olan müvekkili … adına … firmasını kurarak bu şahıs üzerinden ticari faaliyetine devam ettiğini, bu esnada da …’taki tüm demirbaş eşyaları, alacak ve borçları ile SGK çalışanlarının hepsini …-… üzerine devrettiğini, tazminat davası açan işçi ile belli bir miktar üzerinden anlaşarak davanın sonlandırıldığını ve 2013 yılında da müvekkilinin …’a devretmiş olduğu tüm eşyaları ve SGK’lı çalışanları tekrardan davacının … üzerine aldığını tüm bu işlemlerin güven ilişkisine dayalı olarak yapıldığını, müvekkilinin davacıya herhangi bir borcu olmadığını, davacı tarafından delillerinde ödeme dekontlarının kendilerine tebliğ edilmediğini, bu nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, dava dosyasının ilk açılan dosya olan İstanbul … Asliye Hukuk Mahkemesinin …esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine, davanın reddine, davacının haksız takip nedeniyle müvekkiline %20’den az olmamak şartı ile tazminat ödemesine, yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini istediği görüldü.

DELİLLER VE GEREKÇE;
İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E., İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı takip dosyaları ve dayanılan diğer deliller celp edilip incelenmiş, tüm dosya kapsamı ile yaptırılan inceleme sonucu rapor alınmış ve tüm deliller toplanmıştır.
İstanbul … Asliye Hukuk Mahkemesinin 09/03/2016 tarih ve …Esas, … K. sayılı kararı ile, aynı Mahkemenin 22/01/2016 tarih ve … Esas, … K. sayılı kararı ile birleştirilen dosya ile birlikte verilen görevsizlik kararı ile mahkememize tevzi edilen dosya, mahkememizin…Esas numarasını almış ve yargılamaya devam edilmiştir.
Asıl dava, 27.600-TL. bedelli, 07/03/2014 tarihli senet dolayısıyla yapılan ödemeden kaynaklanan alacağın tahsili için, İstanbul..İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasından, başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Birleşen dava, kefaleten yapılan kredi borcu ödemelerinden kaynaklanan alacağın tahsili için, İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün …E. sayılı dosyasından başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Tüm deliller toplandıktan sonra, bilirkişilerden rapor alınmasına karar verilmiş, bilirkişi Mali Müşavir … tarafından hazırlanan 02/04/2019 tarihli bilirkişi raporunda, “…dosya kapsamı ve birleşen dosya ile dosyaya toplanan belgeler uyarınca davacının takibe konu yapmış olduğu asıl davaya konu edilen 07.03.2014 tarihli 27.600-TL ödeme tespit edilmiştir. Yine birleşen davaya konu Mayıs 2014’ten itibaren tablo 2’de yer alan 18.000-TL tutarda davacı tarafından ödemeler yapıldığı hususları belirlenmiştir. 24.06.2014 tarihli protokol kapsamında ve yukarıda yapılan incelemeler kapsamında nihai hukuki tavsifin Sayın Mahkemeye ait olacağını…” sonuç ve kanaatine ulaşıldığını mütalaa ettiği anlaşıldı.
26/06/2012 tarihli, 6335 sayılı yasa ile değiştirilen TTK 4. maddesinde, Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiği belirtilmiştir.
TTK 4. maddesinde; “Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın, bu kanunda; Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun mal varlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde, fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta, borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde, bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır” denilmektedir.
Anılan maddede, tek tek belirtilen davaların, mutlak ticari dava niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca, mutlak ticari davadan başka, nispi ticari davaların da tanımı yapılmış ve bir davanın nispi ticari dava olarak kabul edilebilmesi için her iki tarafın tacir olması ve aynı zamanda uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bulunması gerektiği ifade edilmiştir.
Somut olayda, esas davada, senet dolayısıyla yapılan ödemeden kaynaklanan alacağın tahsili, birleşen davanın da kefaleten yapılan kredi borcu ödemelerinden kaynaklanan alacağın tahsiline dayalı olarak açılan itirazın iptali davası olduğu, esas ve birleşen davanın konusunun TBK’dan kaynaklanan alacak davası olduğu, TTK’da düzenlenmediği, buna göre esas ve birleşen davaların mutlak ticari dava olarak kabul edilemeyeceği, yukarıda açıklandığı üzere nisbi ticari dava olarak da kabul edilmesinin mümkün olmadığı, zira bir davanın nisbi ticari dava olarak kabul edilebilmesi için tarafların tacir olması ve ihtilafın ticari işletmeleriyle ilgili olması gerektiği, bu iki koşulun aynı anda gerçekleşmesinin zorunlu olduğu, huzurdaki bu davalarda bu koşulların gerçekleşmediği, nitekim davacı tacir olsa da , davalının tacir olduğuna ilişkin herhangi bir delil bulunmadığı gibi bir an için her iki tarafın tacir olduğu kabul edildiğinde dahi uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmeleriyle ilgisinin bulunmadığı, bu nedenle asıl ve birleşen davada mahkememizin görevli olmadığı sonucuna varılmıştır.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının açtığı asıl ve birleşen davada, Mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla açılan davanın HMK.nun 114/1-c, 115/1-2 maddesi uyarınca dava şartı noksanlığı nedeni ile usulden reddine, mahkememizin görevsizliğine,
2-Davaya bakmaya görevli mahkemenin İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna,
3-İstanbul… Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 20/04/2016 tarihinde istinaf denetiminden geçmeden kesinleşen, 09/03/2016 tarih- … Esas- … Karar sayılı ilamı ile görevsizlik kararı verilmiş olmakla, mahkememiz nezdinde verilen görevsizlik kararının, istinaf denetiminden geçmeden kesinleşmesi halinde, olumsuz görev uyuşmazlığının halli bakımından dosyanın yargı yerinin belirlemesi amacı ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi …Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine,
4-Yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
Dair, asıl ve birleşen dava davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmek üzere mahkememize hitaben yazılmış, mahkememize ya da en yakın Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile gidilebilecek İSTİNAF yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

¸Bu evrak 5070 sayılı Yasa gereğince elektronik olarak imzalanmıştır.