Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/504 E. 2018/317 K. 26.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/504 Esas
KARAR NO : 2018/317
DAVA : Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/05/2016
KARAR TARİHİ : 26/04/2018
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili … A.Ş.’nin, İstanbul…A.Ş.’nin hissedarı olduğunu, hissedarı olduğu…A.Ş. …Hastanesi’ni işlettiğini, … Hastanesinin faaliyet gösterdiği taşınmazların maliki ise davalı … olduğunu, bu taşınmazların üzerindeki binalar hastane olarak işletilmek üzere yapıldığını ve davalı … … Cumhuriyeti tarafından 1992 tarihli Devir Sözleşmesi ile bağışlandığını, davalı … da aynı tarihte … ile bir Kira-İşletme Sözleşmesi imzalayarak bu hastanenin işletmesini kira ve kar payı karşılığında …’na devrettiğini, akabinde kısa bir süre sonra 1993 yılında müvekkilimiz şirketin hissedarı olduğu …A.Ş. Kurulmuş olduğunu, davalı … bu şirketin kurucu ortağı olduğunu, davalı vakfın, ortağı olduğu şirkete Kira-İşletme Sözleşmesi kapsamında açmış olduğu davalar incelendiğinde açıkça görüleceği üzere kötüniyetli olarak hakkında tahliye kararı aldığı ve dava dışı …A.Ş.’ni taşınmazlardan tahliye etmeye çalışmakta olduğunu, müvekkilinin hissedarı olduğu şirketin hastane işletmesini davalı … ve yöneticileri tarafından yapılan kusurlu davranışlar ile kaybetmesi halinde bu şirkete ciddi miktarda finansman sağlamış olan müvekkilinin şirketin ve diğer alacaklıların alacaklarını alamayacakları açıkça ortada olduğunu, …Hastanesi’nin faaliyet gösterdiği taşınmazlar Alman Hükümeti tarafından davalı vakfa; “Her hal-ü karda …, hastanenin idaresinde Alman-Türk geleneğini muhafazayı, bunu uygulama ve geliştirmeyi ve hastaneyi ticari amaçlara yöneltmemeyi taahhüt eder” şartıyla verildiğini ve hastanenin bu şart dışında kullanılmasını yasakladığı Devir Sözleşmesi’nde yer aldığını, bağışlayanın da isteğine uygun biçimde bu yerde hastane işletme fikrini ortaya koyan … ile davalı … Yönetimi, bu yeri “birlikte kuracakları bir şirket” vasıtasıyla … Hastanesi adı altında müştereken işletmeye karar verdiğini, tarafların bu amaca uygun olarak öncellikle 24 Eylül 1992 tarihli kira, işletme ve kar paylaşımı esaslarını da içeren, karma nitelikli bir sözleşme ve eklerini imza ettiklerini, daha sonra ise bu sözleşmenin gereği olarak da %10 hissesi davalı Vakfa ait olan “…A.Ş.” kurulduğunu , böylece … bir yandan kendi gayrimenkulünü kurucu ortağı olduğu şirkete kiraya verip, kira geliri elde ederken diğer yandan da kiracı şirketin elde edeceği kazanca, payı oranında iştirak etmeyi amaçladığını, şirket ana sözleşmesinin 10 ve 15.maddelerinde Vakfın (B) Grubu hisse sahibi olduğu, bu hissenin kendisine yönetim kurulunda bir ve denetim kurulunda da bir olmak üzere, şirketin yönetim ve denetiminde temsilci bulundurma imtiyazı tanındığı açıkça yazılı bulunmakta olduğunu, kira sözleşmesinin imzalandığı tarihte sırf tarihi bina olması nedeniyle hiçbir proje ve ruhsata bağlanmadan toplam 7.000 m2 kullanım alanına sahip olan binalar, daha sonra yapılan ilavelerle bugünkü durumu gösteren ama ruhsata bağlanmamış rölöve projeden de anlaşılacağı üzere, 23.000 m2 lik bir kullanım sahasına kavuşmuş ve Türkiye’nin en iyi hastanesi niteliğini kazandığını, müvekkilinin şirketin hissedarı olduğu Türkiye’nin ve İstanbul’un en iyi hastanelerinden biri olan … Hastanesi’nin işletmecisi olan … A.Ş. hissedarı olan … 2009-2010 yıllarında yanlış yönetim ve hesapsızlıklar sonucu mali açıdan zor duruma düşmüş, bu zor durumdan kurtulmak amacıyla da …kendisinin ve sahibi olduğu şirketlerin hisselerini üç yabancı yatırımcıdan oluşan konsorsiyumun kurduğu bir şirkete sattığını, ancak bu satış da… Grubu’nun kurtulmasına yetmemiş, konulan 140 milyon dolar sermayenin geçmiş dönem borçların ödenmesi sonucu işletme sermayesi çeken şirketin kazandığı tüm para alacaklı bankalar ve diğer alacaklılar tarafından haczedildiği için borçlarını ödeyemez hale gelen … Hastanesi, kapatılmak zorunda kalındığını, şirketin %10 imtiyazlı payına sahip olan davalı …, tüm bu dönem boyunca ana sözleşme ile üstlendiği yönetim ve denetime temsilci verme yükümlülüğüne uymamış, istifa eden temsilcisinin yerine bir aday göstermemiş ve genel kurul toplantılarına da katılmadığını, davalı böylece kanunun ifadesiyle yasanın ve ana sözleşmenin kendisine yüklediği edimleri yerine getirmediğini, davalı ayrıca şirketle hiç ilgilenmemiş, sanki kendisi bu şirkette kurucu ortak değilmiş ve hukuki ve ahlaki sorumluluğu yokmuş gibi, sadece ve sadece tamamen haksız olarak açtığı tahliye ve uyarlama davalarının peşinde koştuğunu, hastane kapatılınca ortaya çıkan vergi, SGK, piyasa ve çalışanlara olan borçların hastane kazancıyla ödenmesi imkansız hale geldiğini tüm bu borçların ancak ve ancak şirkete ait Hastane Ruhsatı’nın satışı ile ödeneceği anlaşıldığını, gerçekten de hastanenin kapatılmasıyla birlikte, şehir içindeki merkezi konumu ve şöhreti bakımından müstesna özelliklere sahip olan hastaneyi devir almak isteyenler ortaya çıktığını ve yeni bir kira sözleşmesi yapılması ve hastane ruhsatının kendilerine devir edilmesi karşılığında, şirketin tüm borçlarını karşılayacak tutarlarda teklifler vermeye başladığını, bu tekliflerin değerlendirilmesi için dava dışı şirket yöneticileri tarafından davalı … ve yöneticilerine pek çok yazılı başvurular ve açıklamalar yapılmasının yanında ve diğer yetkili kişiler de davalı Vakfın yöneticileri olan davalılardan bazılarıyla temasa geçildiğini, “Davalı Vakfın kurucu ortağı olduğu davacı şirketin işlettiği hastanenin “BİNA”, “RUHSAT” ve “TEÇHİZAT” tan oluştuğunu, binanın…, Ruhsatın Vakfın ortak olduğu kiracı şirkete, teçhizatın da leasing şirketlerine ait olduğunu, aynı zamanda işletmeci şirketin ortağı olan bina ve ruhsat sahiplerinin birlikte hareket edilmesi halinde HASTANE vasfının korunacağını, bu binanın ruhsatı da devir alacak kişiye kiralanması ile leasing borçlarının da ödeneceğini, böylece Hastanenin tam bir hastane olarak devir edilmiş olacağını, alınacak devir bedeli ile ayrıca şirketin başta Kamu Borçları olmak üzere tüm borçlarının ödenebileceğini, gelen tekliflere göre … kira gelirinin de en az iki misli artacağını, kurucu ortak olan Vakfın böyle bir işbirliğinden hukuken ve ahlaken kaçmaması gerektiğini” ısrarla ve bütün çıplaklığı ile anlattığını, 02.04.2015 tarihli olup… A.Ş. teklifinin iletilmesine ilişin yazıda: bugün gelinen noktada, hastane binasını vakfınızdan kiralayıp, ruhsatı ve tıbbi donanımı da şirketimizden satın almaya talip olan… A.Ş. (… Grubu)’nin yıllık %1.5 artış oranıyla aylık 110.000 Euro kira bedeli karşılığında 10 yıl süre ve 5’er yıllık yenileme hakkı ile bu binayı kiralamaya hazır olduğu da, sayın başkanlığınıza bildirilmiş bulunduğu ifadesine yer verildiğini, 02.11.2015 tarihli olup “… Grubu” nun kiralama teklifinin değerlendirilmesiyle ilgili olan yazıda ise durum daha da açık ifade edilmiş ve : “Tüm bunlara rağmen, vakfınızın, “Hastane” vasfının vazgeçilmez unsurları olan “Ruhsat” ve “Donanım”ı yok kabul ederek, sırf binanın kiralanmasına odaklanması, kamuyu 10 Milyon Dolara yakın bir zarara uğratacağı gibi, çalışanların ve şirketten alacağı olan diğer kişilerin de tüm haklarından mahrum olmaları sonucunu doğuracaktır. Öncelikle belirtilmesi gereken husus, bu yarım sonucunda kamunun ve çalışanların büyük zarara uğratılmasının kaçınılmaz olacağı ama buna hiç mi hiç gerek olmadığını, zira birlikte hareket edildiği takdirde tüm tarafların beklentilerine cevap verecek kadar büyük bir değer ortaya çıkacağı kuşkusuz olduğunu, ayrıca böyle bir “işbirliği” hem hissedarı olduğunuz kiracı şirketi hem de vakfınızı “tahliye” işleminin yaratacağı büyük ve gereksiz masraflardan kurtaracağı gibi, bugün bulunduğu yerde işlevsel ve bu nedenle de değerli olan bazı donanımın, tahliye amacıyla sökülmeleri halinde, bu donanımın hem işlevini hem de değerini kaybetmesine mani olacağını, vakfınız açısından objektif ölçülerde kabul edilebilecek bir kira bedeline razı olmak yerine, ruhsat ve donanıma para ödemeyeceği için, aylık 5-10 bin Euro daha fazla kira bedeli ödeyecek bir kiracının tercih edilmesi, kamu maliyesi, çalışanlar ve hissedarı olduğunuz şirket açısından, giderilmesi mümkün olmayan ekonomik zararlar doğuracağı gibi, hissedarlıktan ve yöneticilikten doğan yasal yükümlülükleriniz ve ahlaki açıdan da doğru olmayacağını, dava dışı şirketin hissedar ve yöneticileri ise … Yöneticilerinin ve seçtikleri temsilcilerin bu tutumuna rağmen hastaneyi devir alacak kişiler aramaya devam ettiklerini, … Yöneticileri ise bulunan bu kişilerle ve şirket yöneticileriyle görüşmek yerine, ruhsata ihtiyacı olmayan yahut bu ruhsat olmadan da burayı hastane olarak kullanacağını zanneden bu nedenle de yalnızca binayı kiralayacak ve Hastane Ruhsatına para ödemeyeceği için de yüksek kira ödeyecek kiracı arayışına girdiklerini, dava dışı şirketin diğer yöneticilerinin hastanede yapmış olduğu toplantılarda tüm bu hususlar açıklıkla dile getirilmiş ve şirketin borçlarının ancak bu yolla ödenebileceği ifade edildiğini, bugünkü kirası 54.000.- Euro olan, mevcut 23.000 m2’lik yapılanmanın 2/3’ü kaçak olup, hakkında yıkım 4-5 adet kararı bulunan, Alman Devleti tarafından bağışlanırken binanın sadece hastane olarak kullanılması şart koşulan, Mevcut ruhsat dışında hastane olarak kullanılması mümkün bulunmayan bu bina için: …Grubu tarafından verilmiş aylık 110.000.- Euro kira ve 2.500.000.- Euro bağış şeklinde ek ödemeli, 20 yıllık kira teklifi… Ecza Grubu tarafından verilmiş aylık 70.000.- Euro kira bedeli ve bu kiranın 20 yıllık tutarı olan 16.800.000.- Euro’luk bölümünün peşin ödenmesi şeklindeki kiralama teklifini,… Grubu tarafından verilmiş 5 yılda bir %5 oranında artırılmak üzere aylık 101.000.- Euro kira ve bunun 2 yıllık bedeli olan 2.424.000.- Euro tutarındaki kısmının peşin ödenip, bu tutarın da 10 yıl boyunca her ay ödenecek kiradan sadece 20.000.- Euro kesilip, kalan 80.000,00 Euro’nun kira başlangıcından itibaren her ay ödenmesi suretiyle mahsup edilmesi, bir yıılık kira bedeli tutarında her yıl için yürütülecek teminat mektubu verilmesi ayrıca ruhsat sahibi olan şirkete ödenecek Ruhsat Bedeli ile de şirketin tüm borçlarının tasfiye edilmesi şeklindeki teklifi olmak üzere üç ayrı teklif … Yönetimine yazılı olarak iletildiğini, … Yönetimi birinci teklife karşı 225.000 Euro kira ve binadaki tüm yasaya aykırılıkların giderilip, ruhsata bağlanması talebinde bulunduğunu, … yönetimi ikinci teklife karşı da aynı tutumunu sürdürmüş, yazılı bir cevap verme gereğini bile duymadığını, aynı yönetim üçüncü teklif için karşı teklif olarak verdiği ve ekte sunulan kira sözleşmesi taslağında ise kabulü ve gerçekleştirilmesi hem ekonomik yönden hem de maddeten ve hukuken mümkün olmayan (hisse devri yasağı, kaçak yapıların ruhsata bağlanması gibi) koşullar ileri sürmüş, aylık kirayı 125.000 Euro olarak istemiş, ayrıca bu sözleşme dışında yapılacak bir sözleşme ile kira bedeline ilaveten, her 10 yıl için 2.400.000.- Euro bağış talebinde de bulunduğunu, bu taleplerinin dışında tüm binanın gerekirse yıkılıp yeni yönetmeliğe uygun hale getirilmesi de şart olarak ileri sürüldüğünü, mal sahibi ve şirketin kurucu ortağı olan … Yönetiminin objektif iyi niyet kurallarından ve yasanın titizlikle yer verdiği şirket sermayesinin korunması ilkesinden uzak bu tutumu, kendi malı olan binanın kiralanmasına ve şirketin Vergi+SGK dahil tüm borçlarını ödemeye yetecek değerdeki tek varlığı olan ruhsatın satımına engel olduğunu, Böylece … kurucu ortağı olduğu şirketi, tamamen kendi kusuruyla ve sırf biraz daha fazla kira alabilmek amacıyla mülkiyet hakkını kötüye kullanarak, kamuya, şirket çalışanlarına, piyasaya, finans kuruluşlarına borcunu ödeyemez hale getirtildiğini, kısacası şirketin en değerli asetinin satışına mani olarak, kurucu ortağı oldukları şirketi çok büyük bir zarara uğrattığını, davalı … ve aslında onun yöneticilerinin, 600 kişiden fazla olan şirket çalışanlarının, yüzlerce tedarikçinin, bankaların ve daha da önemlisi 35 Milyon TL’ye varan vergi ve SGK alacağının bir çırpıda ödenmesi mümkün iken ve bu konudaki öneriler kendilerine ciddi bir biçimde ve yazılı olarak ulaştırılmışken, bu yola gitmeyip, bütün bu insanları mağdur etme yolunu seçmelerinin “ahlaka uygun olduğunu” kimse savunamayacağını, davalıların kusuru nedeniyle müvekkili şirketin uğradığı zarardan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 50.000-TL tutarındaki bölümünün davalı tüzel kişi ve onun yöneticileri olan öteki davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı … Yatırım, dilekçesinin giriş bölümünde, dava dışı … Sağlık A.Ş. (“… Sağlık”)de toplam 300 adet hisseden yalnızca 1 adedinin sahibi olarak bu şirketten alacağı olduğunu ve bu şirkete verilen zararlardan ötürü zarara uğradığını iddia ettiğini, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte bir an için davacının dava dışı … Sağlık’tan alacağı olduğunu doğru kabul etsek bile, davacının iddia ettiği alacağını, borçlu dava dışı … Sağlık’tan talep etmek yerine dava dışı bu şirketin sadece hissedarı olan müvekkillerimiz …tan ve onun yönetim kurulu üyelerinden talep etmesinin abest olduğunu, dava dilekçesinden ayrıca; alacağın miktarını, davacının bu alacak için borçlu şirketi (… Sağlıkı) dava edip etmediğini, etmediyse neden borçlu şirketi dava etmediğini, alacağını mesela kesin hükme bağlayıp bağlamadığını, şirket bu borcu ödeyemediyse hakkında aciz vesikası düzenlenip düzenlenmediğini de anlayamadıklarını, davacı iddia ettiği alacağının borçlusu yerine iddia edilen alacak veya sözde zararla hiçbir hukuki veya ticari bağı ve ilgisi olmayan müvekkillerimizi dava etmiş durumda olduğunu, müvekkilleri ile davacı arasında, davacının iddia ettiği alacalını kendilerinden talep etmesini sağlayacak herhangi bir is veya ticari ilişki hiçbir zaman olmadıkı gibi bu dava dışı şirket ile müvekkilleri arasında hiçbir zaman davacının haksız ve mesnetsiz talebini hukuka uygun gösterecek başka bir ticari veva kanuni ilişki de olmamıştır. Müvekkillerinin borçlu şirkete borçlu da delillerdir ki borcunuzu alacaklınız yerine bana ödeyin denilebilmesin, davacının da belirttiği gibi, müvekkillerinden …, davacının alacağı olduğunu iddia ettiği dava dışı şirkette 30 adet hisseye tekabül eden %10 oranında hissedar olduğunu, diğer müvekkillerinin gerçek kişiler ise işbu … yönetim kurulu üyeleri olduğunu, bu hissedarlık ilişkisi dışında müvekkillerinden … ile dava dışı … Sağlık arasında bir kira sözleşmesi bulunmakta olup bu kira ilişkisi de kiracı yani dava dışı … Sağlık aleyhine Mahkemece verilen, kesinleşen ve şu anda icra aşamasında olan tahliye kararını takiben kısa sürede sona ereceğini, müvekkillerinin … dava dışı … Sağlık’ın kiracı olduğu gayrimenkulun sahibi olması ve bu şirket ile sona ermiş bir kira ilişkisi olması da davacıya iddia ettiği alacağını, müvekkili … ve onun yönelim kurulu üyelerine yönlendirmesi için bir sebep yaratmadığını, bir şirkette hissedar olmak veya hissedar olan tüzel kişilikte (…ta) yönetim kurulu üyeliği yapmak davacı ile müvekkillerimiz arasında zımni veya açık, kanundan doğan veya fiili olarak hiçbir şekilde bir iş ilişkisi oluşturmadığı gibi davacıya iddia ettiği alacağım müvekkillerinin talep etme hakkını da vermediğini, aynı şekilde müvekkili …ın sahibi olduğu gayri menkulde, dava dışı şirketin vaktiyle kiracı olarak faaliyet göstermesi de davacının alacağını müvekkillerinden talep etme hakkını kendisine vermediğini, açıklanan gerekçelerle işbu haksız ve mesnetsiz davanın husumet nedeni ile bütün müvekkilleri açısından reddini talep ettiklerini, kabul anlamına gelmemek ile bir an için davacının, dava dışı … Sağlık’tan alacağı olduğunu ve bunun müvekkillerimizden talep edilebilir olduğunu düşünsek bile bu alacak miktarı, sebebi ve vadesi ile ilgili olarak davacı herhangi bir açıklama yapmadığından ve dosyaya bu konuda belge sunmadığından bu iddia edilen alacağın zamanaşımına uğrayıp uğramadığını bu aşamada bilemediklerini, davacı ve dava dışı borçlu-… Sağlık, birer anonim şirket olup Ticaret Hukuku ve özellikle Vergi mevzuatı çerçevesinde yaptıkları bütün ticari iş ve işlemleri kayıt altına almak zorundadırlar. Ezcümle bir ticaret şirketi herhangi bir ödeme yaptığındatyapacağında veya bir ödeme aldığında/alacağında bu ödemenin hangi amaçla ve kime yapıldığının/yapılacağının ya da kimden geldiğinin/geleceğinin şirket kayıtları defterlerinde yer alması gerektiğini, malum olduğu üzere TL 8.000 üzerindeki tüm transferler banka vasıtasıyla yapılmak durumunda olduğunu, bu durum şirketin bilançosuna dolayısıyla vergi beyannamelerine de yansıdığını, bir şirketin herhangi bir üçüncü şahsa kaydı olmayan bir borcu olamayacağını elden alacağın alınamayacağını, aynı şekilde bir şirketin herhangi bir üçüncü şahıstan defterlerinde kayıtlı olmayan bir alacağı olamayacağını, eğer davacı şirketin borçlu şirketten bir alacağı varsa bu alacağın sebebi, hangi banka aracılığı ile nasıl verildiği, vadesi, miktarı ve benzeri bilgileri, dayandığı evrakı her iki şirket defterlerinde birbirini tutacak şekilde yer alması gerektiğini, dava dilekçesinde yer aldığı şekilde bir şirketin bir diğer şirketten soyut alacak iddiasının dinlenemeyeceğini, dava dışı … Sağlık aleyhine kira akdini ihlalden dolayı dava açılmış, mahkemece tahliye kararının verildiğini ve bu kararın kesinleştiğini, Kiracı … Sağlık akdi ihlal etmiş, mal sahibi müvekkilimiz … da bu ihlale dayanarak tahliye davası açtığını, bir hakkın kullanılmasının “kötü niyetli” olarak nitelendirilmesi kabul edilemeyeceğini, Mahkeme müvekkili … haklı bulmuş tahliye kararı vermiş, bu karar da derecattan seçerek kesinleştiğini, davacıya kesin süre verilerek,, müvekkillerinin izin hangi kusurlu eylem ve işleri ile kendisine zarar verdikleri iddiasına ilişkin somutlaştırma yanması (HMK m. 194) ve bununla ilgili delillerini sunması (HMK m. 219) gerektirici belirtilmesi gerektiğini, işbu somutlaştırma yapıldıktan sonra ve s8z konusu somutlaştırmaya ilişkin belgeler sunulduktan sonra cevap verme hakkımızı saklı tuttuklarını, davacının iddiasını somutlaştırma adına en yakın ifadeleri olarak dilekçesinde bahsettiği 3 (üç) adet kiralama teklifi gördüklerini, dava dışı … Sağlık’ın sadece hissedarı olan ve şirket yönetiminde yer almayan davacının işbu kiralama tekliflerine ve dilekçede yer alan diğer bilgilere hâkimiyeti hayatın olağan akışına uygun olmadığını, dava dışı … Sağlık çalışanı olduğunu iddîa ederek müvekkillerimizden tıpa tıp aynı gerekçelerle iddia ettikleri ücret ve sair alacaklarını 2-3 avukat eliyle isteyen 11 (onbir) kişi gibi Bu davalar tamamen aynı içerikle hatta aynı dilekçelerle açılmıştır. Nitekim dava dışı … Sağlık’ın yönetim kurulu başkanı, 6 Mayıs 2016’da … Sağlık çalışanlarına gerçeklere aykırı pek çok beyan içeren bir yazı ve ekinde dilekçe örneği göndererek müvekkillerine dava açılmasını önerdiklerini, akabinde bu davaların açıldığını, … Sağlık yönetim kurulu başkanı ile bir üyesi de aynı mahiyette birer dava açmış bulunduğunu, bu hal, takdirin Mahkemeye ait olmak üzere, işbu davaların hak aramaktan ziyade, arka planda başka bir amaca hizmet etmek veya başka bir menfaat elde etmek için pek de iyi niyetli olmayan bir organizasyon içerisinde açıldığını ispat ettiğini, müvekkili …, dava dışı şirket yönetim kuruluna kendisini temsilen bir üye aday gösterdiği zamanlar da dâhil olmak üzere hiçbir zaman işbu şirket yönetiminde söz sahibi olmamış, hiçbir zaman şirketi temsil veya ilzam yetkisine sahip olmadığını, şirketin %90 hissesine sahip aile ve bilahare de mevcut hissedarlarca kendisine bu hak/ hiçbir zaman verilmediğini, bu durumun şirketin Ticaret Sicil Kayıtlarının incelenmesinde görüleceğini, Müvekkili Vakfın, hu şirket yönetim kuruluna aday göstermemesi ile şirket işlerinin hiçbir zaman aksamayacağı şirket esas sözleşmesi ile sabit olduğunu, ayrıca kurucu hissedar olmanın getirdiği bir imtiyaz, hak, imkân veya ilave yük de bulunmadığını, TTK sistematiğinde ve ilgili hükümlerde bir anonim şirket hissedarının şirkete ve şirket alacaklılarına karşı sorumluluğu koymayı taahhüt ettiği sermaye payı ile sınırlı olduğunu, müvekkili Vakfın söz konusu şirkette sahip olduğu %10 paya ilişkin olarak ödenmemiş sermaye payı borcu bulunmadığını, davacının dilekçesinde atıfta bulunduğu TTK m. 553 hükmü de şirketin zararda olmasından müvekkillerimizin, davacının iddiasının aksine, hiçbir sorumluluğunun olmadığını açıkça ortaya koyduğunu, zira TTK m. 553 hükmü açıkça “kanundan ve esas sözleşmeden dofean yükümlülükler” in kusurlu olarak ihlal edilmesi halinde bir sorumluluk doğacağını ifade ederek sorumluluk doğuracak sebepleri somutlaştırmıştır. Müvekkillerimizin dava dışı … Sağlık’ın zararının, varsa, oluşmasında hiçbir dahli, kusuru, ihmali bulunmamaktadır; Kanun ve esas sözleşme hükümlerine göre olamayacağını da, buna göre TTK m. 553’dc, bir anonim şirketin kurucularının yani somut olayda diğer kurucu hissedarlar yanında müvekkili …, kanundan kaynaklanan veya şirket esas sözleşmesinde yer alan bir hükümle kendisine yüklenmiş bir sorumluluğu kusurlarıyla ihlal etmesi ve bu kusurun ispatı halinde ancak bu ihlalden zarar görene karşı sorumlu olabileceğinin belirtildiğini, Anonim şirket kurucu hissedarlarının yükümlülüklerine bakıldığında ise kanundan doğan yükümlülükleri; (i) TTK m. 337 (eski TTK m. 278) hükmünde yer alan sermaye koyma taahhüdünü yerine getirme ve (ii) TTK m. 349 hükmünde yer alan kuruluş sırasında imzalanan kurucular beyanını doğru ve eksiksiz olarak hazırlama olarak belirtildiğini, dava dışı söz konusu şirket esas sözleşmesinde ise şirketin kurucu hissedarları özellikle müvekkili … açısından özel bir yükümlülük bulunmadığını, bir şirketteki tüzel kişi hissedarın (Vakfın) kendi yönelim kurulu üyelerinin o şirketteki zarardan sorumlu olmaları ise eşyanın tabiatına aykırı olduğunu, huzurdaki davada, dava dışı şirketin hissedarlarından biri olan müvekkili Vakfın ve onun yönetim kurulu üyelerinin kusurlu olarak herhangi bir yükümlülüğünü ihlal ettiğini gösteren soyut iddiadan gayri hiçbir bîlgi veya belge bulunmadığını, Şirket esas sözleşmesinde müvekkili Vakfa verilen yönetim kuruluna bir Üye aday gösterme hakkı ile ilgili olarak davacının iddiaları da yine kanuni temelden yoksun olduğunu, gerek TTK.’da gerek sair mevzuatta, bîr şirket hissedarının veya herhangi bir kimsenin kendisine tanınan bir hakkı kullanmamasının doğrudan doğruya kusur sayılacağına dait bir hükmün bulunmadığını, böyle bir hakkın, sahibine bu hakkım kullanmak için bir emredici kural veya bir mecburiyet getirdiğine, kullanmazsa kusurlu sayılacağına ilişkin hiçbir kanun maddesi veva emsal yargı kararı bulunmadığını ileri sürerek müvekkilleri ile davacı arasında, davacının iddia ettiği alacağını kendilerinden talep etmesine yol açacak herhangi bir iş veya ticari ilişki olmadığından husumet itirazımızın kabulü ile davanın bütün müvekkilleri açısından reddine; davacının zarar/alacak iddiası somutlaştınlmadığından ezcümle davacının iddia ettiği zararının müvekkillerinin hangi kusurlu eylem ve işleminden doğduğu açıklanmadığından davanın bülün müvekkilleri açısından reddine; hiç bir hakkı olmadığı halde ve dahası tamamen kötü niyetli olarak dava açan davacıdan HMK m. 329/2 hükmü gereğince hükmolunacak en yüksek disiplin para cezasının alınarak müvekkillerine ödenmesine karar verilmesini ve davanın reddini talep etmiştir.
Asli müdahale ile dava açan İstanbul … Sağlık Hizmetleri A.Ş. Vekilinin 22/07/2016 tarihli dava dilekçesinde özetle; davalılardan … Liseliler Eğitim Vakfı; … numarasında, … numarasında kayıtlı gayrimenkullerin 22 Haziran 1992 tarihli bağış senedi uyarınca, yani bağış yoluyla sahibi olduğunu, Davalı …ın aynı zamanda bu gayilmenkuilerde faaliyet gösteren … Hastanesinin işletmecisi ve ruhsat sahibi olan davacı Müvekkili “İstanbul … Sağlık Hizmetleri A.Ş. ‘nin kurucu hissedarı olduğunu, davalı Vakfın, müvekkil şirkete ödenmemiş kira borcu bulunmadığı halde kira bedeli dekontlarında sehven yaptığı bir hata nedeni ile Borçlar Kanunu’nda ki temerrüt maddesine dayanarak tahliye davası açmış; BK’daki teknik düzenlemeye dayanarak 22 yıllık kiracısı hakkında tahliye kararı aldığını, Müvekkil şirket en zor tamanında dahi davalı vakfa aylık 52.204-Euro kira bedellerini ödemeye devam ettiğini, işletme sermayesi sıkıntısı çeken şirketin kazandığı tüm para, alacaklı bankalar ve diğer alacaklılar tarafından haczedildiği için borçlarını ödeyemez hale gelen … Hastanesi, tahliye kararının ardından 2014 Eylül ayında kapatılmak zorunda kalındığını, buna rağmen müvekkil şirket hiçbir gelir elde etmediği dönemde Kasım 2015 tarihine kadar her ay düzenli olarak kira bedelini davalı vakfa ödediğini, hastane kapatılınca ortaya çıkan vergi, SGK, piyasa ve çalışanlara olan borçların hastane kazancıyla ödenmesinin imkansız hale geldiğini, tüm bu borçların ancak ve ancak şirkete ait Hastane Ruhsatı’nın satışı ile ödenebileceğini, gerçekten de hastanenin kapatılmasıyla birlikte, şehir içindeki merkezi konumu ve şöhreti bakımından müstesna özelliklere sahip olan hastaneyi devir olmak isteyenler ortaya çıktığını ve yeni bir kira sözleşmesi yapılması ve hastane ruhsatının kendilerine devir edilmesi karşılığında, şirketin tüm borçlarını karşılayacak tutarlarda teklifler vermeye başlandığını, bu tekliflerin değerlendirilmesi için şirketimizin Yönetim Kurulu Başkanı tarafından davalı … ve yöneticilerine pek çok yazılı başvurular ve açıklamalar yapılmasının yanında ve diğer yetkili kişilerde davalı Vakfın yöneticileri olan davalılardan bazılarıyla temasa geçip; davalı Vakfın kurucu ortağı olduğu davacı şirketin işlettiği hastanenin ‘BİNA”, ‘’RUHSAT” ve ‘TEÇHİZAT” tan oluştuğunu,binanın Vakfa, Ruhsatın Vakfın ortak olduğu kiracı şirkete, teçhizatın da leasing şirketlerine ait olduğunu, aynı zamanda işletmeci şirketin ortağı olan bina ve ruhsat sahiplerinin birlikte hareket etmesi halinde HASTANE vasfının korunacağını, bu binanın ruhsatı de devir alacak kişiye kiralanması ile leasing borçlarının da ödeneceğini, böylece Hastanenin tam bir hastane olarak devir edilmiş olacağını, alınacak devir bedeli ile ayrıca şirketin başta Kamu Borçları olmak üzere tüm borçlarının ödenebileceğini, gelen tekliflere göre Vakfın kira gelirinin de en az iki misli artacağını, kurucu ortak olan Vakfın böyle bir işbirliğinden hukuken ve ahlaken kaçmaması gerektiğini, ısrarla ve bütün çıplaklığı ile anlatmış olduklarını, ancak davalı … ve diğer davalı durumunda olan … yöneticileri, bu iyi nivetli öneriyi hiç göz önüne almamışlar, kendilerini sadece “mal sahibi” olarak kabul edip, şirketteki “hissedar” sıfatlarını ve bu sıfatın onlara yüklediği sorumlulukları hiç önemsemeden, her türlü işbirliğinden kaçınmış olduklarını, müvekkili şirketin hissedar ve yöneticileri ise … yöneticilerinin ve seçtikleri temsilcilerin hu tutumuna rağmen hastaneyi devir alacak kişiler aramaya devam ettiklerini, … yöneticileri ise şirketimizin yöneticilerinin bulduğu ve … Yöneticilerine yazılı şekilde teklif verilmesini sağladığı kişilerin tekliflerini ya hiç cevaplamamış, ya da asla kabul edilemeyecek koşullar ileri sürerek, bu kiralama ve Ruhsat Devir işlemine mani olduklarını, bugünkü kirası 54.000.- Euro olan, mevcut 25.000 m2’lik yapılanmanın l/l’ü kaçak olup, hakkında 4-5 adet yıkım kararı bulunan; Alman Devleti tarafından bağışlanırken binanın sadece hastane olarak kullanılması şart koşulan, mevcut ruhsat dışında hastane olarak kullanılması mümkün bulunmayan bu bina için; … Grubu tarafından verilmiş aylık 110,000.- Euro kira ve 2.500.000.- Euro bağış şeklinde ek Ödemeli, 20 yıllık kira teklifi, … Ecza Grubu tarafından verilmiş aylık 75.000.- Euro kira bedeli ve bu kıranın 20 (yirmi) yıllık tutarı olan18.000.000 Euro’luk bölümünün peşin ödenmesi şeklindeki kiralama teklifinin verildiği, … Grubu tarafından verilmiş 5 yılda bir %5 oranında artırmak üzere aylık 101.000-Euro kira ve bunun 2 yıllık bedeli olan 2.424,000.- Euro tutarındaki kısmının peşin ödenip, bu tutarın da 10 yıl boyunca her ay ödenecek kiradan sadece 20.000.- Euro kesilip, kalan 80,000.- Euro’nun başlangıcından itibaren her ay ödenmesi suretiyle mahsus edilmesi, bir yıllık kira bedeli tutarında her yıl için yürütülecek teminat mektubu verilmesi ayrıca ruhsat sahibi olan şirket ödenecek ruhsat bedeli ile de şirketin tüm borçlarının tasfiye edilmesi şeklindeki teklifi olmak üzere üç ayrı teklif … Yönetimine yazılı olarak iletildiğini, … Yönetimi birinci teklife karşı 223.000 Euro kira ve binadaki tüm yasaya aykırılıkların giderilip, ruhsata bağlanması talebinde bulunduğunu, … yönetimi ikinci teklife karşı da aynı tutumunu sürdürmüş, yapılı bir cevap verme gereğini bile duymadığını, Aynı yönetim üçüncü teklif için karşı teklif olarak verdiği kira sözleşmesi taslağında ise kabulü ve gerçekleştirilmesi hem ekonomik yönden hem de maddeten ve hukuken mümkün olmayan koşullar ileri sürmüş, aylık kirayı 110.000 Euro olarak istemiş,, ayrıca bu sözleşme dışında yapılacak bir sözleşme ile kira bedeline ilaveten, her 10 yıl İçin 2.400.000.- Euro bağış talebinde de bulunduğunu, bu taleplerinin dışında tüm binanın yıkılıp yeni yönetmeliğe uygun hale getirilmesi de şart olarak ileri sürüldüğünü, son olarak da “sırf kiralama koşullarını konuşmak için ve geri verilmemek kaydıyla 100.000 Euro ödenmesini”, üç-dört yıllık peşin kira bedeli alınmasına ve yine de her ay kira ödenecek olmasına rağmen de 20.000.000.-(yirmimilyonamerikandoları) USD teminat mektubu verilmesi talep edildiğini, …, 20 Milyon USD tutarında teminat mektubu talebini içeren teklifinden 2-3 hafta sonra yani, 23 Haziran 2016 tarihinde teklif sahibi … temsilcisi Dr….’a gönderdiği yazı lie istediği teminat mektubu tutarını 50-000.000,-(elli milyon) USD çıkardığını, mal sahibi ve şirketin kurucu ortağı olan … yönetiminin objektif iyi niyet kurallarından ve yasanın titizlikle yer verdiği şirket sermayesinin korunması ilkesinden uzak hu tutumu, kendi malı olan binanın kiralanmasına ve şirkettin Vergi+SGK dahil tüm borçlarnı ödemeye yetecek değerdeki tek varlığı olan ruhsatın satımına engel olunduğunu, böylece …, KURUCU ORTAĞI olduğu şirketi, tamamen kendi kusuruyla ve mülkiyet hakkım kötüye kullanarak, kamu’ya, şirket çalışanlarına, piyasaya, finans kuruluşlarına borcunu ödeyemez hale getirdiğini, kısacası şirketin en değerli asetinln satışına mani olarak, şirketi çek büyük bir zarara uğrattığını, davalılardan … Liseliler Eğitim Vakfı ve de onun adına karar oluşturan Yönetim Kurulu Üyeleri, kendi açık kusurları ve hatta kasıtlar ile müvekkili şirkete doğrudan zarar vermiş olduklarından, bu davanın Asli Müdahale yoluyla onlara yöneltilmesi inkar edilemez ve tartışılamaz bir hukukî nedene dayandığını, diğer davalı olan ve ilk davanın davacısı durumunda bulunan … A.ş, ise gerçekten asli müdahale yoluyla dava açan müvekkili şirketten alacaklı bulunmakta olup, ilk Davanın, Davalılarının haksız eylemi sonucunda, bu alacağını alamamış ve zarara uğradığını, bu nedenle ilk davayı açmış ve ilk davanın davacısı olan … Hastaneleri Sağlık Yatırım A.Ş. zorunlu biçimde Asli Müdahale yoluyla açılan bu davanın davalısı durumuna geldiğini, davalı bir … olup neredeyse tek varlığı davaya konu olan … Hastanesi olduğunu, bu hastanenin satılması yahut tapuya şerh edilmiş çok uzun süreli bir kira sözleşmesi yapılması yahut intifa hakkı tesis edilmesi halinde müvekkilinin, lehine çıkacak bir tazmin kararını paraya çevirmesi mümkün olamayacağını, bunun gibi bugünkü sıfatları istifa yahut süre dolması nedeniyle sona erecek olan gerçek kişi yönetim kurulu üyelerinin de bu görevlerinden ayrılıp, davacı ile davalı vakfı baş başa bırakmaları ve kendi mal varlıklarım azaltma çabası içine girmeleri ihtimali çok yüksek bir oranda mevcut bulunmakta olduğunu, bu nedenlerle “belirsiz dava” olarak açılan bu davamızda “şimdilik” ileri sürülen 100.000.-TL için, ancak sayın mahkemece zarar miktarının belirlenmesinden sonra ise ortaya çıkacak asıl dava tutarı bakımından geçerli olmak üzere, tüm davalıların mal, hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz zımnında ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini, HMK. nın 400. maddesi “görülmekte olan bir davada henüz inceleme sırası gelmemiş bir vakıanın tespitinin” delil tespiti yoluyla istenmesine imkan tanıdığını ,
bu nedenle “belirsiz dava” şeklinde açılan bu davada şirketin gerçek zararının saptanabilmesi için duruşma günü beklenilmekslzin yaptırılacak bir bilirkişi incelemesiyle başta Vergi ve SGK borçları olmak üzere şirketin ruhsatın satılmaması nedeniyle uğradığı zararı teşkil eden ödenemeyen borçlarının, yani gerçek zararının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava basit yargılama usulüne tabi olduğundan ön incelemesi yapılmıştır.
Bilirkişilerden alınan 12/07/2016 tarihli bilirkişi raporunda özetle; 03.06.2016 tarihinde … Hastanesi adresinde keşfen yapılan incelemede ibraz edilen ticari defter kayıtlan ve sunulan mizan ile kurumlar vergisi beyannamesi verileriyle sınırlı olarak inceleme gerçekleştirildiğini, Finansal yönden yaptığımız incelemede ayrıca, dava konusu iddialar ile ilgili olarak bilirkişi kurulumuza ulaştırılması istenen ve 03.06.2016 tarihli tutanakta belirtilen yardımcı-muavin defter dökümleri, ayrıntılı mizan ve kurumlar vergisi beyannamesi örnekleri de dikkate alındığını, keşfen inceleme gününde, dava dışı şirket ile ilgili olarak ibraz edilen ticari defterler ve onay durumlarının incelendiğini, dava dışı şirketin yukarıda listelenen ticari defterleri dışında kalan 2015 yılı ve 2016 yılı yevmiye ile kebir defterlerinin e-defter olduğu keşif gününde beyan edildiğini, dava konusu uyuşmazlık ve iddialar çerçevesinde olmak üzere, yukarıda belirtilen kayıt ve belgeler ile sınırlı olarak yaptığımız tespitler aşağıda maddeler halinde sıralandığını, dava dışı Şirket ile ilgili olarak dava tarihine en yakın ve objektif denetime elverişli bir tarih olaraak 31.03.2016 tarihi itibarıyla sunulan ayrıntılı mizan verilerine göre, şirket sermayesi 225.000,00 TL olup, tamamı ödenmiş durumda görünmekte olduğunu, şirket sermayesinin ortaklar arasında dağılımı da aşağıdaki tabloda aktarıldığı gibi görünmekte olduğunu, dava dosyasına sunulu belge sınırlan çerçevesinde sicil kayıtları üzerinde tespit ve teyidine olanak bulunmayan yukandaki ortaklık verilerine göre, davacı şirketin dava dışı şirketteki ortaklık payı % 0,33, davalı şirketin dava dışı şirketteki ortaklık payı ise % 10 olarak görünmekte olduğunu, kayıt örnekleri ve aynntılı mizan verilerine göre, davacı şirketin 31.03.2016 tarihi itibanyla dava dışı şirketten alacak bakiyesi, 9.026.380,95 TL olarak görünmekte olduğunu, bu alacak bakiyesinin, davacı şirket ile ilgili olarak “336 Diğer Çeşitli Borçlar” defteri kebir hesabı altında açılmış “02.006” kodlu yardımcı-muavin hesapta raporlandığını, davacı şirketin dava dışı şirketten olan alacak bakiyesinin 8,4 Milyon TL’yi aşan bölümünün 2014 yılından Önceki dönem/dönemlerde oluşmuş durumda görünmekte olduğunu, dava dışı şirketin dava tarihine en yakın tarih olan 31.03.2016 tarihi itibanyla varlık ve kaynak yapısı, 2014 ve 2015 yılsonlan itibarıyla raporlanan varlık ve kaynak yapısı ile karşılaştırmalı olarak aşağıda aktarılan özet bilançolarda görüldüğü gibi olduğunu, karşılaştırmalı özet bilançolarda görüldüğü üzere, dava dışı şirketin 2014 yılsonundan itibaren, ödenmiş Sermayesi kaydi değerler üzerinden tamamen yitirilmiş durumda göründüğü gibi, öz kaynaklan 50 Milyon TL ’ yi aşan tutarlarda negatif düzeyde seyretmekte olduğunu, dava dışı şirketin varlık ve kaynak yapısındaki olumsuz seyrin, geçmiş yıllarda raporlanan zararlardan kaynaklandığı net olarak görünmektedir. 31.03.2016 tarihinde raporlanan geçmiş yıl zararlarının yaklaşık 50,5 Milyon TL’lik bölümünün 2014 yılı öncesinde, yaklaşık 47,9 Milyon TL’lik bölümünün ise 2014 yılında raporlandığı anlaşılmakta olduğunu, fakat bu zararlar tutarlarının faaliyet dinamikleri ve özü itibanyla oluşumu ve analizinin ise mevcut kayıt ve belgeler ile sınırlı olarak yapılması ise olanaklı bulunmamakta olduğunu, bununla birlikte dava dışı şirketin faaliyet alanı ve sahip bulunduğu hastane ruhsatı dikkate alındığında, TTK md. 376 ve 377 anlamında, diğer bir ifadeyle aktiflerin muhtemel satış değerleri esasma göre, toplam borçlarını karşılayıp karşılayamayacağı hususunun uzmanlık alanlanmız ile sınırlı olarak tespitinin olanaklı bulunmadığını, bu noktada öncelikle belirtilmesi gereken husus; bilirkişi görev tanımı çerçevesinde dava dosyası üzerinde gerçekleştirdiğimiz incelemede, dava dışı şirket yönetimi ve denetiminde görev alan üyelerin, bu görev seçildikleri ilgili genel kurul toplantıları ile görev süreleri başta olmak üzere uyuşmazlık kapsamında diğer tespite muhtaç görünen hususlar ile ilgili sicil kayıtlarına da dava dosyasında rastlanmadığını, TK madde 553/1 gereği kurucular yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları Kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurları ile ihlal ettikleri takdirde hem şirkete hem de paysahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı vermiş oldukları zarardan sorumludu olduklarını, TK madde 555/1 uyarınca şirketin uğradığı zararın tazminini şirket ve her bir paysahibi isteyebileceklerini, paysahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesini talep edebileceklerini, davacının davadışı … Sağlık Hizmetleri A.Ş.’nden alacağının 8.4 milyon TL nin aşan bölümünün 2014 yılından önceki dönemlerde oluştuğu, 2014 yılı sonundan itibaren özkaynaklanın negatif düzeyde seytrettiğini, 2014 yılı öncesinde yaklaşık 50.5 milyon TL’lık bölümünün geçmiş yıllar zararların oluştuğu tespit edildiğini, şirketin 50 milyon TL’lik aşan tutarda açık vermesi özkaynak ve çalışma sermayesi açığı nedeni ile faaliyetlerini sürdüremeyeceği değerlendirilmekte olduğunu, davadışı şirketin özkaynağını, sermayesini kaybetmesinde şirketin yönetim kurulu üyelerinin-yönetim ile görevli üçüncü kişilerin görevlerini “tedbirli bir yöneticinin özeni ile” yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini dürüstlük kuralına uyarak gözetme yükümünü yerine getirmedikleri anlaşılmakta olduğunu, ancak, bu halde Kanun ve esas sözleşme ile yüklenilen yükümlerin halinin tespiti ile anılan kişilerin sorumluluğuna gidileceğini, kanunda kusur sorumluluğu esası kabul edilmiştir; sorumluluğun doğması için kusurun şart olduğu Kanunda açıkça işaret edildiğini, kusurun derecesi yönünden Kanunda bir sınırlama mevcut olmadığını, bu nedenle sorumlular hafif kusurlarından da objektif ölçüye göre (TK madde 369’da belirtilen tedbirli yöneticinin özen derecesi) sorumlu tutulacağını, dosyadan yöneticilerin görev sürelerine ilişkin belgelere ulaşılamadığından hangi yöneticilerin hangi dönemlerde görev yapmış oldukları ve davadışı şirketin zararının oluşmasında sorumlu oldukları dönem tespit edilemediğini, açıklanan nedenlerle dava dışı şirketin 2014 yılı öncesi ve sonrasında tedbirli bir yönetici gibi davranmayan yönetim kurulu üyeleri-üçüncü şahıs yöneticilerin kusuru neticesinde özkaynağını ve sermayesini yitirmiş olduğunu, faaliyetletlerini süredüremez hale gelmesinde dönemler itibariyle yönetim kurulu Üyeleri-yöneticilerinin kimler olduğunun mevcut belgelerle tespit edilemediği kabulünün Sayın Mahkeme’nin takdirinde bulunduğu kanaatine varıldığını, bilirkişi heyetinden alınan ek raporda özetle; TMK madde 109, TBK. madde 49 ve TTK madde 553. hükümleri dairesinde davacı … Hastaneleri Sağlık Yatırım A.Ş.nin, dava dışı… Hizmetleri A.Ş.nin kurucu ortağı olan davalı … Liseliler Eğitim Vakfı ve Vakfın ilgili dönemlerde yönetim kurulu üyesi olarak görev yapan gerçek kişilerden 9.026.380,95 TL alacağı talep edebileceği kabulünün Mahkemenin takdirinde bulunduğu kanaatine varıldığını, davacı şirketin alacağının tahsil edememesi nedeniyle oluşan zararın oluştuğu yıllar itibarıyla davalı … yönetim kurulunda görev alanlar ve görev sürelerine ilişkin bir tespit ise mevcut belge ve kayıtlar bazında olanaklı bulunmadığı yönünde rapor vermişlerdir.
Alınan kök ve ek bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre Mahkememizce 19/07/2016 tarihinde TTK.nın 551. ve 553. Maddeleri gereğince davacı vekilinin ihtiyati tedbir zımmında ihtiyati haciz talebinin kabulü ile, dava miktarı olan 50.000,00 TL üzerinden %15 teminat mukabilinde ihtiyati haciz zımnında ihtiyati tedbir kararı verilmiştir.
Davacı vekilinin 20/07/2016 tarihli dilekçesinde özetle; 14/07/2016 tarihli dilekçe ile 50.000,00 TL üzerinden açmış olduğu davayı ıslah ettiğiklerini bildirdikleri toplam 9.026.380,95 TL üzerinden davanın kabulünü talep edildiği,ıslaha esas 8.976.380,95 TL üzerinden ıslah harcını da 20/07/2016 tarihinde yatırıldığını, işbu sebeplerle ihtiyati haciz zımnında ihtiyati tedbir talebinin ıslah ile arttırılmış toplam dava değeri olan 9.026.380,95 TL üzerinden kabulünü talep ettiği anlaşıldığından Mahkememizce 20/07/2016 Tarihinde Mahkememizin 19/07/2016 tarihinde verilen TTK.nın 551. ve 553. maddeleri gereğince 50.000,00 TL bedelli miktar üzerinden davacı vekilinin davalılar hakkında talep ettiği ihtiyati haciz zımmında ihtiyati tedbir talebinin kabul edildiği, davacı vekilinin 20/07/2016 tarihinde ıslah edilen 8.976.380,95 TL üzerinden ıslah harcı yatırıldığı anlaşıldığından, ihtiyati haciz zımmında ihtiyati tedbir kararının artırılan miktar olan 8.976.380,95 TL üzerinden %15 teminat mukabilinde kabulü ile davalıların mal, hak ve alacaklarının üzerine ihtiyati haciz zımmında ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmiştir.
Asli Müdahale talebi ile dava açan ,… A.Ş.’nin başta vergi ve SGK borçları olmak üzere şirket ruhsatının satılamaması nedeniyle uğradığı zararı teşkil eden ödenmeyen borçlarının yani gerçek zararının tespitinin ve her bir davalının TTK’nm 553.-555. maddelerine göre sorumluluğunun bulunup bulunmadığının tespiti yönünden bilirkişiler Prof. Dr. …, Prof. Dr…. ve …’dan alınan 11/11/2016 tarihli ek bilirkişi raporunda özetle; dava konusu uyuşmazlık çerçevesinde finansal yönden tespitler ve değerlendirme konusunda tespitler yapıldığını, dava konusu talep çerçevesinde bu kez ibraz edilen ayrıntılı mizanın davacı şirketin 31.12.2015 tarihli durumunu yansıtan mizan olduğu ve yukarıda aktarılan 31.12.2015 tarihli özet bilanço ile uyumlu olduğunun anlaşıldığını, mizan verilerine göre öncelikle belirtilmesi gereken hususu davacı şirketin geçmiş yıllarda raporlanan Dönem Net Zararları ile birlikte 2015 yılına ilişkin Net Dönem Zararı toplamının 102.251.857,59 TL olduğunun, şirketin Aktifinde yine 31.12.2015 tarihi itibarıyla kaydi değerler üzerinden raporlanan toplam 88.365.957,21 TL ile Pasifinde raporlanan Kısa ve Uzun Vadeli Borçlar toplamı olan 142.204.914,90 TL dikkate alındığında ise, öz Kaynak açığı, diğer bir ifadeyle kaydi değerler üzerinden borca batıklık miktarı 53.838.957,69 TL olarak görünmekte olduğunu, davacı şirketçe 31.12.2015 tarihi itibarıyla raporlanan 142.204.914,90 TL tutarındaki Toplam Borçlarının kaydi değerler üzerinden raporlanan 88.365.957,21 TL tutarındaki net aktifleri ile karşılanan bölümü sonrasında kalan 53.838.957,69 TL lik tutarın, şirketin kaydi değerler üzerinden karşılanamayan toplam borçlarının yansıttığının anlamına geldiğini ve dava dosyasına sunulu belgelerle sınırlı olarak yapılan incelemeler çerçevesinde; ilk rapor aşamasında, dava dışı şirket konumundaki davacı şirketçe, bu aşamada sunulan 31.12.2015 tarihli mizan verilerinden hareketle ve daha önce sunulu finansal tablolarla karşılaştırmalı olarak yapılan tespitlere göre; davacı şirketin geçmiş yıllarda raporlanan, diğer bir ifadeyle muhasebe kayıtlarında görünen Dönem Net Zararları ile birlikte 2015 yılına ilişkin Net Dönem Zararı toplamının 102.251.857,59 TL olduğunun teyit edildiğini, davacı şirketin Aktifinde yine 31.12.2015 tarihi itibarıyla kaydi değerler üzerinden raporlanan toplam 88.365.957,21 TL ile Pasifinde raporlanan Kısa ve Uzun Vadeli Borçlar toplamı olan 142.204.914,90 TL dikkate alındığında, Öz Kaynak açığımın diğer bir ifadeyle kaydi değerler üzerinden borca batıklık miktarının 53.838.957,69 TL düzeyinde göründüğünü, Davacı şirketçe 31.12.2015 tarihi itibarıyla raporlanan toplam 142.204.904,90 TL tutarındaki borçların ana kalemler itibarıyla tutarlarının raporumuz içerisinde listelendiğini, bununla birlikte listelenen borç kalemlerin raporlanan tutarlarının, ilgili tarafları ile yapılacak objektif denetime elverişli mutabakatlar sonrasında farklılaşabileceğini, bu aşama itibarıyla ise; davacı şirketin, kurucu ortağı olan davalı … Vakfı ve Vakfın ilgili dönemlerde yönetim kurulu üyesi olarak görev yapan gerçek kişilerden 31.12.2015 tarihi itibarıyla raporlanan toplam 102.251.857,59 TL tutarındaki zararının talep edebileceği hususunda rapor verdikleri anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı ve 11/11/2016 tarihli bilirkişi raporu ile birlikte dosya incelendiğinde Mahkememizce 15/11/2016 tarihinde TTK.nın 551. Ve 553. Maddeleri gereğince Asli müdahale yolu ile dava açan … A.Ş. Vekilinin ihtiyati haciz zımmında ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile, dava miktarı olan 100.000,00 TL üzerinden %15 teminat mukabilinde ihtiyati haciz zımnında ihtiyati tedbir kararı verilmiştir.
İhtiyati haciz zımmında ihtiyati tedbir kararı verilmesi ile ilgili, Yargıtay … HD.nin 13/05/2014 tarih … sayılı kararında ihtiyati haciz zımmında ihtiyati tedbir kararının verilebileceği,
Keza Yargıtay …HD.nin 26/09/2012 tarih … sayılı kararında ihtiyati haciz zımmında ihtiyati tedbir kararının geniş ve tefsiratlı olarak açıklamış ve ihtiyati haciz zımmında ihtiyati tedbir kararının verilebileceği,
Yargıtay … HD.nin … sayılı kararında; ihtiyati haciz zımmında ihtiyati tedbir kararının verileceği,
Keza Yargıtay … HD.nin … sayılı kararında ; ihtiyati haciz zımmında ihtiyati tedbir kararının verileceği,
Keza Yargıtay …. HD.nin 25/03/2013 tarih … sayılı kararında ihtiyati haciz zımmında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği,
Ve yine Yargıtay …HD.nin … sayılı kararında ihtiyati haciz zımmında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği belirtilmiş olup,
Yargıtay uygulamalarında ihtiyati haciz zımmında ihtiyati tedbir kararı verileceği belirtilmiş olup, davalılar vekilinin bu konudaki itirazının reddine karar verilmiştir.
Bakınız, Anonim Şirketler Hukuku ve Uygulaması 2011 baskı, Prof. Dr. … sayfa 649, ; yönetim kurulu üyelerinin şirketin işleri gereği gibi idare etmemesinden doğan sorumluluğun genel olarak şirkete karşı olup, şirketin zarar görmesi nedeniyle ortaklarının ve şirket alacaklılarının TTK.nın 309.mad.gereğince ancak şirket hesabına olabilmekte ise de kanun bazı kötü yönetim hallerinde şirket zarara uğramış olsun olmasın, ortakları ve alacaklıları doğrudan doğruya zarar görmüş sayarak bunların kendi nam ve hesabına üyeleri dava edebilmesini de kabul etmiştir. TK.nın 321/5.mad. Şirket işlerinin görülmesi sırasında meydana gelen haksız fiillerden sorumlu tutmuş, şirketin halihazırdaki durumunu da her ne şekilde olursa olsun yanlış zehap uyandıracak vesiler kullanmak veya hukuka aykırı beyanda bulunmak suretiyle 3.şahısları aldatan mesela ödeme günü bozulmuş ve kongordato hazırlığı içinde veya iflasın eşiğinde bulunan A.Ş.de 3.şahıslardan kredi ile mal alan yahut böyle bir A.Ş.nin bonolarla kendi müşterilerine mal verilmesini isteyen üyelerin TTK.nın 339.maddesinde düzenlenmiştir.
Aynı kitap sayfa 651, üyelerin şirkete, ortaklara ve alacaklılara karşı sorumluluğunun müteselsil ve ya adi olduğunu TK.nın 7.308-321/5. 336/1, 337., 346, 392,433,451-3. Maddelerinin düzenlenmiş olduğu,
Sayfa 652; şirkete zarar veren üyeler aleyhine hukuki sorumluluk dava ve takiplerini yalnız şirket değil yönetime katılmayan ortaklarla alacaklılar da açabilir. TK.’nın 310-305-336,337.,346.,392.,433 hükümlerinden doğan sorumluluk hallerinde durum böyledir. TK.nın 309.mad. dava açabilmeleri , yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun en önemli özelliği de genel sorumluluk hükümlerine nazaran farkını teşkil ettiği, BK.nın 41 ve devamı ile ortaklara ve şirket alacaklılarına tanınan bu imkan şirkete zarar veren yöneticilerin bu zarar miktarında şirkete karşı sınırsız sorumlu tutulması, A.Ş.lerde ortaklarının şirket borçlarından sadece sermaye taahhütleri ile sınırlı olarak sorumlu tutulmasından doğan sakıncalarının giderilmesi ve gerek ortakların gerek alacaklıların müşterek teminatı şirket öz varlığının korunmasına yönelik olup, TK.305,310,336,337, 346392 ve 433.maddelerine göre neticesinde hükmedilen tazminat şirkete değil davacılara ödenir.
Aynı kitap Sayfa 655; TK.nın 336.mad.gereğince üyelerin sorumluluğunun düzenlemiş olup, genel kanun gerek esas mukavimlerinin kendilerine iklediği sair vazifelerin kasten ve ya ihmal neticesi olarak yapılmaması neticesinde 5.bendiyle çok geniş sahalı genel bir sorumluluk hükmü getirmiş olduğu,
Sayfa 656 ; yönetim kurulu üyelerinin sorumsuzluğu, idare ve temsil işletmeliğini kanuna ve diğer ilgili kanun hükümlerine uygun olarak TK.nın 20/2.320. BK.nın 528,390,321.maddelerine göre özel yapılan işlere münahasır olup kanunlarda sayılan iş ve işlemlerin yapılması veya gereken özenin gösterilmemesi nedeniyle zarar doğurulmaması halinde yapılan iş hak ve borçlarının şirkete aideti saklı kalmak üzere yöneticiler daima şirkete bazen ortaklara ve bazen alacaklılara sorumludurlar. TK.nın 336.maddesinde; üyelerin müteselsil sorumluluğu düzenlenmiştir.
Bakınız, syfa 661, defterlerin usulüne uygun tutulmaması ,
Bakınız sayfa, 668, Üyelerin TK.nın 336.maddesi dışında 305. 310. 321. 332. 334. 335. 339.342.346.392.398.412.433.473.474 maddelerinde de sorumlulukları düzenlenmiştir.
BU SORUMLULUK HALLERİ TK.DA DÜZENLENMİŞ OLUP, DAVA TARİHİNDE YÜRÜRLÜKTE BULUNAN YENİ TÜRK TİCARET KANUNU’NUN 553.MADDESİ ESKİ TTK.nın 309, 336,337 , 338 ,339, 340 VE 346.MADDESİNDE KURUCULAR YÖNETİM KURULU ÜYELERİ, YÖNETİCİLER , TASFİYE MEMURLARI KANUNDAN , ESAS SÖZLEŞMEDEN DOĞAN YÜKÜMLÜLÜKLERİNİ KUSURLARIYLA İHLAL ETTİKLERİ TAKDİRDE HEM ŞİRKETE HEM PAY SAHİPLERİNE, HEM DE ŞİRKET ALACAKLILARINA KARŞI VERDİKLERİ ZARARDAN SORUMLU OLDUKLARI BELİRTİLMİŞTİR.
Eski TK.da kurucularla ilgili bir hüküm bulunmadığı için davalı … Vakfı’nın dava dışı … A.Ş.’den ortağı olduğu ve davacının dava dışı İstanbul … Sağlık Hizmetleri A.Ş.’den alacaklı olduğu bilirkişi raporlarıyla saptanmış bulunmaktadır.
Bu konuda yüksek Yargıtay …HD.nin 05/12/2014 tarih …sayılı kararında; TTK.nın 553-1.maddesinde kurucular , yönetim kurulu üyeleri , yöneticiler ve tasfiye memurları kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülükleri ihmal ettikleri takdirde kusurlarının bulunmadığını ispatlamadıkça hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdiği zararlardan sorumludur.
Yine Yargıtay …HD.nin 18/01/2016 tarih … sayılı kararında 6762 sayılı TK.nın 556.maddesi ile uygulanması gereken 309.maddesi ve gerekse 6102 sayılı kanunun 644/a.maddesi uyarınca uygulanması gereken 553 ve 555.maddelerine göre şirket ortaklıklarına sorumlu tutulabileceği belirtilmiştir. Keza Yargıtay …HD.nin 10/02/2015 tarih … – … sayılı kararında yönetim kurulu üyeleri ve şirket müdürleri şirket adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu tutulamazlarsa da 6102 sayılı yasanın TTK.nın 553.mad.lerinde belirtilen hallerde şirket pay sahiplerine veya şirket alacaklılarına karşı vermiş oldukları zararların kusurları oranında sorumlu olurlar.
Keza yine Yargıtay … HD.nin 21/03/2016 tarih … sayılı kararında; şirketin zarar görmesi nedeniyle ortaklar ve alacaklılar da zarar görür. Bu neviden ve sorumluluktan söz edebilmek için öncelikle bir zararın bulunması, zararın oluşmasında yönetim kurulu üyelerinin kusurlarının olması zorunludur. Yönetim kurulu üyelerinin kusurluluğundan kurtulmak için kusursuzluğunu ispat etmesi gerekir. Kusursuzluğun ispatı ise genel hükümlere tabiidir. Ancak dolaylı zarara sebebiyet veren eylemler nedeniyle şirket alacaklısı tarafından TTK.nın 336/5.mad.binaen alacak isteminde bulunması halinde TTK.nın 340. ,309.maddeleri uyarınca dava sonucunda hükmedilecek tazminatın zarara verilecek şirketin yönünden karar verilmesi yönünde bulunmalıdır. Ayrıca 6183 sayılı yasa hükümleriyle vergi usul kanunları hükümlerinin de ayrıca değerlendirilmesi gerektiği belirtilerek ihtiyati hacze itiraz reddedilmiş, bu kararın Yargıtay … Hukuk Dairesi 05/12/2016 tarih … sayılı kararıyla 19/07/2016 , 20/07/2016 ve 02/08/2016 tarihli kararların İstinaf Mahkemelerinin faaliyete geçtiği tarihten sonra verildiğinden bahisle geri çevrilmiş, İstinafın değerlendireceğinden dolayı dosya istinaf mahkemesine gönderilmiş,
İstanbul Bölge Adliyesi Mahkemesi …Hukuk Dairesi’nin 09/02/2017 tarih …sayılı kararında özetle ; ” Gerek asıl davacı gerekse asli müdahale yoluyla dava açan davacı şirket vekilleri, davalı vakfın asli müdahil şirketin kurucu ortağı olduğunu, kurucu ortağın kanuna ve ana sözleşmeye aykırı davranarak şirkete zarar verdiğini, davalı gerçek kişilerin ise kurucu ortak olan vakfın yöneticileri olup asli müdahil şirkete haksız fiil yoluyla zarar verdiklerini ileri sürerek maddi tazminat talebinde bulunmuş, her iki davacı vekili, davalıların mal varlığı üzerine ihtiyati haciz zımnında ihtiyati tedbir konulmasını istemişlerdir. İlk derece mahkemesi geçici hukuki korumaya ilişkin bu talepleri kabul ederek asıl davaya ve asli müdahale davasına konu miktarlar üzerinden davalıların mal varlıkları üzerine ihtiyati haciz zımnında ihtiyati
tedbir konulmasına karar verilmiş olup bu geçici hukuki koruma kararlarına karşı itiraz üzerine verilen ret kararlarına karşı istinaf yoluna başvurulmuştur.
İlk derece mahkemesinin ilk geçici hukuki koruma kararı 19-20 Temmuz 2016 tarihlerine ilişkin olmakla birlikte, ihtiyati tedbir zımnında ihtiyati hacze yönelik itiraz üzerine mahkemenin verdiği ret kararı 28.07.2016 tarihlidir. İstinaf mahkemeleri 20 Temmuz 2017 tarihinde faaliyete geçmiş olup HMK geçici 3. maddesine göre, 20 Temmuzdan itibaren verilen kararlara karşı istinaf kanun yolu açıktır. Yargıtay … Hukuk Dairesinin 05.12.2016 tarihli kararında da belirtildiği üzere, HMK 394. maddesi ve İİK 265. maddesi uyarınca ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarını karşı sadece itiraz yolu açık olup, itiraz üzerine verilen karara karşı istinaf yolu açılmıştır. Olayımızda itiraz üzerine verilen karar 28.07.2016 tarihli olup bu karar 02.08.2016 tarihinde gerekçeli ara karar olarak yazılmıştır. İtiraz üzerine verilen karar yeni bir karar olup 28.07.2016 tarihinde verilmiş olması nedeniyle, HMK geçici 3.maddesi uyarınca istinaf yolu açık bir karardır. Bu nedenlerle, davalının istinaf başvurularının reddine dair ilk derece mahkemesinin kararlarının hukuki dayanağı bulunmadığından bu ret kararları kaldırılarak ilk istinaf dilekçeleri üzerinden HMK 346/2.maddesi uyarınca istinaf incelemesi yapılmıştır.
Mahkeme ihtiyati haciz zımnında ihtiyati tedbir kararı vermiş ise de; ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz birbirinden farklı hukuki koruma araçlarıdır. HMK 389 vd. maddeleri uyarınca ihtiyati tedbir kararı, dava konusu olan şeyi koruma amacıyla verilir. Yargıtay … Hukuk Dairesinin … E – … K.sayılı, 19.12.2013 tarihli kararında da belirtildiği üzere, para alacağına ilişkin davada, mal varlığı üzerine ihtiyati tedbir konulamaz. Çünkü alacak ve tazminat davalarında tarafların mal varlığı davanın konusu değildir. Koşulları varsa dava içinde, İİK 257 vd. maddeleri uyarınca ihtiyati haciz kararı verilebilir. İhtiyati haciz ve ihtiyati tedbir kurumlarının aynı anda karıştırılarak hükmedilmesi infazda sorunlar yaratacaktır. Bu nedenle mahkemenin verdiği kararın hukuki mahiyeti konusunda tereddüt yaratmayacak şekilde karar verme yükümlülüğüne uymadığı belirlenmiştir. Mahkemenin geçici hukuki korumalardan ağırlıklı olarak ihtiyati haciz kararı vermek istediği anlaşılmaktadır.
İhtiyati tedbir kararı verilebilmesi için HMK 390/3. maddesi uyarınca yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmesi gerekir. İİK 257 vd. maddeleri uyarınca ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için alacağın varlığının en azından yaklaşık olarak kanıtlanmış olması gerekir. İlk derece mahkemesi ihtiyati tedbir kararına gerekçe olarak TTK 551 ve 553. maddelerini hukuki dayanak olarak göstermiştir. TTK 551.maddesi, şirkete ayni sermaye konulması aşamasında değer biçilmesindeki yolsuzluğu yaptırıma bağlamaktadır. Davamızda konulan ayni sermayenin kıymetiyle alakalı bir yolsuzluk iddiası bulunmamaktadır. TTK 553. maddesi ise, şirket kurucularının, yönetim kurulu üyelerinin ve tasfiye memurlarının şirkete, ortaklara ve alacaklılara karşı sorumluluğunu düzenlemektedir. Asıl davacı şirket, davacı sıfatını bu maddeye dayandırmaktadır. Davalı … kurucu ortak olması nedeniyle sorumlu olduğu iddia edilmektedir. Bu maddeye göre kurucu ortağın sorumluluğundan söz edebilmek için, kurucu ortaklar hakkında kanun ve ana sözleşmede öngörülen yükümlülüklerin ihlal edildiğinin iddia ve ispat edilmesi gerekir. Şirketin 1992 yılında kurulduğu anlaşılmaktadır. Kuruluş aşamasında kanunda kurucuya yüklenen sorumluluklardan herhangi birisinin ihlal edildiği iddia edilmemiştir. Gerek davalı vakfın gerekse davalı gerçek kişilerin şirket yönetiminde hiçbir zaman yer almadıkları her iki tarafın kabulündedir. Dolayısıyla TTK 553. maddesindeki şirket yöneticisinin sorumluluğu hükümlerinin olayda uygulanma yerinin olmadığı açıktır.
Bilirkişi ek raporlarında, davalı vakfın asli müdahil şirketin yönetim kuruluna aday gösterme yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle davalıların sorumlu olduğu belirtilmiş ise de, bu tespitin maddi vakıalara dayalı dayanakları gösterilmemiştir. Her bir davalının ne zaman görev yaptığı, hangi somut eylemleriyle zarara sebebiyet verdikleri hiçbir şekilde ortaya konulmamıştır. Kök raporla çelişir şekilde düzenlenen ek rapor içeriğine göre sorumluluk tespiti cihetine gidilmiştir. HMK 282.maddesi uyarınca mahkeme bilirkişi raporlarını serbestçe takdir eder. Nitekim mahkeme yeni bir bilirkişi kurulu eliyle inceleme yapma yoluna gitmiştir.
Bilirkişi kök raporunda asli müdahil şirketin sermayesini yitirmesinin sebebinin şirket yönetim kurulu üyelerinin kötü yönetiminden ve kusurlarından kaynaklandığı belirtildiği halde, ek raporda ve daha sonra düzenlenen 11.11.2016 tarihli ek raporda, vakfın şirket yönetim kuruluna üye göstermemesi nedeniyle sorumlu olacağı yönünde çelişkili bir tespit yapılmıştır. Mahkeme bilirkişi kurulunu görevlendirdiği ara kararında davalıların sorumluluk durumlarının tespiti istendiği halde bilirkişi kurulu vakıalara dayalı bir tespit yapmamıştır.
2006 yılından buyana davalı vakfın şirket yönetim kuruluna üye göstermemesinin hangi sebeple zarara sebebiyet verdiği, bu olayla zarar arasında nasıl bir illiyet bağı bulunduğu mahkemece de kararda ortaya konulmamıştır. Vakfın şirket yönetim kuruluna aday göstermemesi nedeniyle asli müdahil şirketin organsız kaldığına ve bu nedenle şirketin yönetilemediğine dair bir iddia ve kanıt ileri sürülmemiştir. Uygun illiyet bağı kurulmadan ve vakıalar ortaya konulmadan, soyut bilirkişi değerlendirmesi üzerine geçici hukuki koruma kararı verilmiştir. Dosya kapsamına göre HMK 393/3 maddesindeki yaklaşık ispat koşulunun olayımızda henüz gerçekleşmediği kanaatine varılmıştır. Ayrıca alacağın bulunup bulunmadığı, her bir davalının durumları ayrı ayrı değerlendirilerek haksız fiil teşkil eden bir eylemlerinin bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşmadan, varsa sorumluluk tutarları belirlenmeden İİK 257 vd. maddelerinde düzenlenen ihtiyati haciz koşullarının da gerçekleşmediği kanaatine varılmıştır.
Davalılar vekili 31.01.2017 tarihli dilekçesiyle, ilk derece mahkemesinin 13.03.2017 tarihli tavzih talebinin reddi kararına karşı istinaf talebinde bulunmuş ise de, anılan ara kararına karşı istinaf yoluna başvurulamayacağından 31.01.2017 tarihli istinaf dilekçesi değerlendirilmemiştir. Kaldı ki, geçici hukuki koruma kararlarının aşağıda kaldırılmış olması nedeniyle ortada tavzih edilecek bir karar da kalmamıştır.
Tüm bu tespitler ışığında, davalılar vekilinin istinaf başvurusu haklı bulunduğundan, HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesinin ihtiyati haciz zımnında ihtiyati tedbir kararlarının ve bu kararlara itirazların reddi kararlarının kaldırılmasına dair karar verilmiştir.
Yargıtay … HD.nin 31/01/2017 tarih … sayılı kararında; İstinaf kanun yolunda yerindelik ve hukukilik denetimi yapılırken, Yargıtay tarafından ise hukukilik denetiminin yapılacağı öngörülmüştür.
İhtiyati haciz zımmında ihtiyati tedbir kararının verileceğine dair ve TTK.nın 553.maddesine dayalı olarak yazılı olan tüm içtihatlar ve gerekçeler İstinaf Mahkemesi’nce yukarıdaki Yargıtay kararı gereğince değerlendirilmesi gereklidir.
Dava ; davacı …A.Ş.ve davacı yanında Asli Müdahil … A.Ş. ‘nin TTK.nın 553.maddesi gereğince davalılar hakkında şahsi sorumluluk istemine ilişkindir.
Davacı … A.Ş.’nin Asli Müdahil …A.Ş. ‘nin hissedarı olduğu, davalı Vakfın ise …A.Ş.’nin %10 kurucu üyesi olduğu konusunda tartışma yoktur. Davacı ve Asli Müdahil … A.Ş. Kurucu ve imtiyaz sahibi olmasından dolayı davalı Vakfın sorumluluğu ile ilgili zarar verildiğinden bahisle işbu davayı açmış bulunmaktadırlar.
Alman Devleti 1992 yılında Alman Hastanesi olarak çekilmek koşuluyla davalı … bağışladığı, … ile kira ve işletme sözleşmesinin imzalandığı, bu sözleşme kapsamında 1993 yılında … A.Ş. adı altında bir şirket kurulduğu, bu şirketin %10’nun davalı … ait olduğu ve davalı vakfın bu şirketi 1993 yılından beri Alman Hastanesi olarak kullanımına izin verdiği anlaşılmaktadır.
Davalılar hem kiraya verip hem de gelirin %10 ortağı olduğu , bilahare 18/09/2014 tarihinde tahliye kararı alındığı ve 2014 yılı Ekim ayında dava konusu yerden tahliye edildiği anlaşılmaktadır.
Davacı … A.Ş. kendisinin alacaklı olduğu … A.Ş. İle ilgili finansman sağladığından alacaklı olduğunu, Asli Müdahil …A.Ş. ise yaklaşık 22 yıl dava konusu yerde hastanecilik hizmeti verdiğini, bu yerde Alman Hastanesi olarak ruhsat aldıklarını, bu yerden tahliye edilince kendilerinin ruhsatlarının da bir işe yaramadığını, ruhsatla birlikte davalıların bu yeri kiraya verme işleminde …, …Ecza, … Grubu ile ilgili olarak Vakfın teklifleri kabul etmediği, dolayısıyla kendilerinin 35.000.000,00 TL ‘ye ulaşan vergi ve SGK borçlarını ödeyemediklerini, sırf bunu ödemek için bu davanın diğer borçlarla birlikte açıldığını iddia etmektedir.
Yaptırılan 18/07/2016 tarihli ek bilirkişi raporunda ; dava dışı … A.Ş.’nin kurucu ortağı olan davalı … Liseliler Eğitim Vakfı (B) grubu 30 adet hisseye sahip olup (Esas Sözleşme madde 7), şirket, genel kurul tarafından biri (B) ve dördü (A) grubu ortaklar tarafından gösterilecek adaylar arasından seçilecek 5 kişilik yönetim kurulu tarafından yönetilecektir (Esas Sözleşme madde 10), üç kişilik denetçiler kuruluna da … Liseliler Eğitim Vakfı tarafından gösterilecek 1 aday seçileceğini, Davalı … Eğitim Vakfı ile… Cumhuriyeti arasında imzalanan 22.06.1992 tarihli Devir Sözleşmesi ile … Hastanesi’nin işletmekte olduğu taşınmazların, işletmeye bağlı aktif ve pasiflerin tümüyle devri hususu akdedilmiştir. 24.09.1992 tarihli Kira-İşletme Sözleşmesi ile de davalı …, … Hastaneleri Grubu’na … Hastanesi’ni Kira-İşletme Sözleşmesi uyarınca kiracı-işletmeci olarak bıraktığını, Davalı … ile … Hastaneler Grubu arasında akdedilen 04.09.1997 tarihli protokol uyarınca taraflar arasında kurulacak şirketin unvanı … A.Ş. olacak, 5 ibaret yönetim kuruluna (B) grubu payları temsilen en az bir üye seçilecektir. Sermayenin %10’u Vakfa ait olacağını, dosyaya mezkur bina için verilen 2015-2016 yıllarında kira kiraya ilişkin olarak, … Grubu aylık 110.000€ + 2.500.000€ bağış, … Ecza aylık 70.000€, 20 yıllık kira peşinen 16.800.000 €, … Grubu aylık 101.000 € kira, 5 yılda bir %5 artış ve 2 yıllık kira bedeli peşinen 2.424.000 €, teklifleri sunulmuş olup, davalı … tarafından tekliflere olumlu cevap verilmediğini, dava dışı … A.Ş.’nin 28.09.2006 tarihli olağan genel kurul toplantısında (B) grubunu temsil eden … temsilcisi yönetim kurulu ve denetçiler kuruluna aday göstermeyeceğini söylemiş; 17.04.2011 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında davalı … temsilen … yönetim kurulu üyesi seçilmiş, 21.05.2014 tarihli 2011-2012-2013 yıllarına ilişkin olağan genel kurul toplantısında (B) grubu hissedar yönetim kuruluna aday göstermediğini, dosyadaki belgelerden davalı Vakfın 2006 yılından beri dava dışı şirketin yönetim kuruluna ve denetçiliğine aday göstermediğinin anlaşıldığını, davalılar vekili 03.06.2016 tarihli beyan dilekçesinde ve 11.07.2016 tarihli cevap dilekçesinde gerçek kişi davalıların davalı Vakfın yönetim kurulu üyeleri olduğunu beyan ettiğini, davalı Vakfın yönetim kurulu üyelerini gösterir herhangi bir belge sunulmadığını, somut olayda dosyadaki belgelerden dava dışı şirketin esas sözleşmesinin 7., 10. ve 15. maddelerine göre, şirkette (B) grubu 30 adet hisseye sahip kurucu ortak … Liseliler Eğitim Vakfı’nın yönetim ve denetim kuruluna birer aday atamak yükümü bulunmasına rağmen 2006 yılından beri esas sözleşmenin yüklemiş olduğu bu yükümlülüğü yerine getirmediği ve yükümlülüğün ifasının da Vakfın yönetim kurulu tarafından yerine getirilmesi gerektiğini, dava dışı şirketin faaliyet konusu mülkiyeti davalı Vakfa ait taşınmazda bulunan Alman Hastanesi isimli işletmeyi hastane olarak işletmek olup, ihtiyaç duyacağı taşınır-taşınmaz malları alabilir, kiralaya verebilir ve esas sözleşmede yazılı diğer işleri yapabileceğini, davalı … … Cumhuriyeti ile akdetmiş olduğu 1992 tarihli devir sözleşmesinin ikinci maddesi uyarınca da …, üçüncü kişilerle ilgili emredici yasak kurallara halel gelmeksizin teslimden önce ya da sonra doğacak kamu yahut özel hukuka ilişkin arsa ya da hastanenin işletilmesi ile ilgili tüm yükümleri ve borçları üstlenmesi gerekeceğini, dosyadan davalı Vakfın TMK madde 109 gereğince yönetim kurulu üyelerinin kurucu ortağı oldukları dava dışı şirketin, esas sözleşmesine aykırı olarak yönetim kurulu ve denetçiler kuruluna seçilmek üzere aday göstermediği, dava dışı şirketin ödenmiş sermayesinin tamamen yitirilmiş olduğu, mezkur hastanenin işletilmesi için yapılan tekliflere davalı Vakfın cevap vermediği ve dava dışı şirketin faaliyetlerini sürdüremediği belirli olduğunu, TMK madde 109, TBK madde 49 ve TTK madde 553 hükümleri dairesinde davacı … A.Ş.‘nin, dava dışı …A.Ş.’nin kurucu ortağı olan davalı … Eğitim Vakfı ve Vakfın ilgili dönemlerde yönetim kurulu üyesi olarak görev yapan gerçek kişilerden 9.026.380,95TL alacağı talep edebileceğinin kabulünün Mahkeme’nin takdirinde bulunduğunu, davacı şirketin alacağını tahsil edememesi nedeniyle oluşan zararın oluştuğu yıllar itibarıyla davalı … yönetim kurulunda görev alanlar ve görev sürelerine ilişkin bir tespit ise mevcut belge ve kayıtlar bazında olanaklı bulunmadığı belirtilmiştir.
Asli Müdahil yoluyla dava açan Asli Müdahil ile ilgili bilirkişiler Prof. Dr. …, Prof. Dr. … ve …’dan alınan 11/11/2016 tarihli bilirkişi raporunda özetle; dava konusu uyuşmazlık çerçevesinde finansal yönden tespitler ve değerlendirme konusunda tespitler yapıldığını, dava konusu talep çerçevesinde bu kez ibraz edilen ayrıntılı mizanın davacı şirketin 31.12.2015 tarihli durumunu yansıtan mizan olduğu ve yukarıda aktarılan 31.12.2015 tarihli özet bilanço ile uyumlu olduğunun anlaşıldığını, mizan verilerine göre öncelikle belirtilmesi gereken hususu davacı şirketin geçmiş yıllarda raporlanan Dönem Net Zararları ile birlikte 2015 yılına ilişkin Net Dönem Zararı toplamının 102.251.857,59 TL olduğunun, şirketin Aktifinde yine 31.12.2015 tarihi itibarıyla kaydi değerler üzerinden raporlanan toplam 88.365.957,21 TL ile Pasifinde raporlanan Kısa ve Uzun Vadeli Borçlar toplamı olan 142.204.914,90 TL dikkate alındığında ise, öz Kaynak açığı, diğer bir ifadeyle kaydi değerler üzerinden borca batıklık miktarı 53.838.957,69 TL olarak görünmekte olduğunu, davacı şirketçe 31.12.2015 tarihi itibarıyla raporlanan 142.204.914,90 TL tutarındaki Toplam Borçlarının kaydi değerler üzerinden raporlanan 88.365.957,21 TL tutarındaki net aktifleri ile karşılanan bölümü sonrasında kalan 53.838.957,69 TL lik tutarın, şirketin kaydi değerler üzerinden karşılanamayan toplam borçlarının yansıttığının anlamına geldiğini ve dava dosyasına sunulu belgelerle sınırlı olarak yapılan incelemeler çerçevesinde; ilk rapor aşamasında, dava dışı şirket konumundaki davacı şirketçe, bu aşamada sunulan 31.12.2015 tarihli mizan verilerinden hareketle ve daha önce sunulu finansal tablolarla karşılaştırmalı olarak yapılan tespitlere göre; davacı şirketin geçmiş yıllarda raporlanan, diğer bir ifadeyle muhasebe kayıtlarında görünen Dönem Net Zararları ile birlikte 2015 yılına ilişkin Net Dönem Zararı toplamının 102.251.857,59 TL olduğunun teyit edildiğini, davacı şirketin Aktifinde yine 31.12.2015 tarihi itibarıyla kaydi değerler üzerinden raporlanan toplam 88.365.957,21 TL ile Pasifinde raporlanan Kısa ve Uzun Vadeli Borçlar toplamı olan 142.204.914,90 TL dikkate alındığında, Öz Kaynak açığımın diğer bir ifadeyle kaydi değerler üzerinden borca batıklık miktarının 53.838.957,69 TL düzeyinde göründüğünü, Davacı şirketçe 31.12.2015 tarihi itibarıyla raporlanan toplam 142.204.904,90 TL tutarındaki borçların ana kalemler itibarıyla tutarlarının raporumuz içerisinde listelendiğini, bununla birlikte listelenen borç kalemlerin raporlanan tutarlarının, ilgili tarafları ile yapılacak objektif denetime elverişli mutabakatlar sonrasında farklılaşabileceğini, bu aşama itibarıyla ise; davacı şirketin, kurucu ortağı olan davalı…Vakfı ve Vakfın ilgili dönemlerde yönetim kurulu üyesi olarak görev yapan gerçek kişilerden 31.12.2015 tarihi itibarıyla raporlanan toplam 102.251.857,59 TL tutarındaki zararının talep edebileceği hususunda rapor verdikleri ve bilirkişilerden alınan ek raporda heyete Hastane konusunda uzman bir bilirkişi de eklenmek suretiyle bilirkişilerden ek rapor alınmış, bilirkişiler raporlarınında da tekrarla ; Dava konusu olayda hastane işletmesine sahip davacı müdahil şirket faaliyetlerinin, hastane binasının kiralanması ile ilgili hukuki sorunlar nedeniyle kesintiye uğradığı açıkça anlaşılmaktadır. Hastane binasının bütünüyle arzı yönünden faaliyetleri kesintiye uğramış bir işletmenin finansal yönden güçlükler içinde kalacağı ve sabit yatırımları itibarıyla zarara uğrayacağı da açıktır.
Nitekim önceki raporlarımızda bu durum aşağıda tekrar ve özetle aktarıldığı üzere net olarak vurgulanmıştır.
…şirketin 2014 yıl sonundan itibaren, ödenmiş Sermayesi kaydi değerler üzerinden tamamen yitirilmiş durumda göründüğü gibi, Öz Kaynakları 50 Milyon TL’yi aşan tutarlarda negatif düzeyde seyretmektedir.
Dava dışı şirketin varlık ve kaynak yapısındaki olumsuz seyrin, geçmiş yıllarda raporlanan zararlardan kaynaklandığı net olarak görünmektedir. 31.03.2016 tarihinde raporlanan geçmiş yıl zararlarının yaklaşık 50,5 Milyon TL’lik bölümünün 2014 yılı öncesinde, yaklaşık 47,9 Milyon TL’lik bölümünün ise 2014 yılında raporlandığı anlaşılmaktadır. Fakat bu zararlar tutarlarının faaliyet dinamikleri ve özü itibarıyla oluşumu ve analizinin ise mevcut kayıt ve belgeler ile sınırlı olarak yapılması ise olanaklı bulunmamaktadır.
Bilirkişi kurulumuzca, şirketin finansal durumuyla ilgili olarak incelenebilen dönemler 2014 yılı ve sonrasında 31.03.2016 tarihine kadarki dönemlerle sınırlı olup, şirketin 2014 yıl sonundan itibaren büyük ölçüde zarar raporladığı ve Hastane binasının kiralanması ile ilgili olarak yaşanan sorunlar ve hukuki süreçlere dayalı olarak da şirket faaliyetlerinin durma noktasına geldiği anlaşılmaktadır.
Çünkü müdahil şirketin faaliyet konusu, mülkiyeti davalı… ait taşınmazda bulunan … Hastanesi isimli işletmeyi hastane olarak işletmektir. Dava konusu süreçler çervesinde ise, şirketin hastane işletmeciliği faaliyetinin daha önce sürdürüdüğü binada, kiralamaya ilişkin uyuşmazlık çözülmeksizin sürdürülmesi olanaklı görünmediği gibi, raporlanan zararların makul bir zaman aralığında telafisi de çok güç görünmektedir.Bilirkişi Kurulumuzun ek görev tanımı uyarınca, dava dosyasına sunulu belgelerle sınırlı olarak ve uzmanlık alanlarımız çerçevesinde yapılan ek incelemelere dayalı olarak; Bir hastane işletmesinin, binası ile ilgili olarak yaşanacak her sorunun, sağlık hizmetinin doğrudan aksamasına neden olacağı; bunun uzun bir zamana yayılması halinde, işletme faaliyetlerinin sürdürülebilmesi için ek kaynak gereksinmesinin doğacağı ve bu gereksinmenin de artarak süreceği; bu bağlamda hastane binasının bütünüyle arzı yönünden faaliyetleri kesintiye uğramış bir işletmenin finansal yönden güçlükler içinde kalacağı ve sabit yatırımları itibarıyla zarara uğrayacağının da açık olduğu; Dava konusu olayda da hastane işletmecisi asli müdahil davacı faaliyetlerinin, hastane binasının kiralanması ile ilgili hukuki sorunlar nedeniyle kesintiye uğradığı ve önemli ölçüde zarar raporlandığının anlaşıldığı; Bu bağlamda; TMK madde 109, TBK madde 49 ve TTK madde 553 hükümleri dairesinde asli müdahil davacı …A.Ş.’nin zararı nedeniyle, kurucu ortağı olan davalı… Liseliler Eğitim Vakfı ve Vakfın ilgili dönemlerde yönetim kurulu üyesi olarak görev yapan gerçek kişilerin sorumlulukları hususunun Mahkemenin takdirinde bulunduğu; öte yandan; davacıların zarar ettiği yıllar itibarıyla davalı … yönetim kurulunda görev alanlar ve görev sürelerine ilişkin olarak ayrıntılı tespit yapılabilmesine elverişli verilere ise, dava dosyasında bu aşamada da rastlanmadığı yönünde görüş bildirilmiştir.
Dava; basit yargılama usulüne tabi olduğundan ön incelemesi yapılmış , Asli Müdahilin davalılara ait binanın hastane olarak işletilmesi amacıyla şirket olarak kurulduğu, davalı Vakfın da %10 ortak olduğu ve Asli Müdahilin bu yerden çıkartılması sonucunda 102.251.857,59 TL tutarında zarara uğradığı ve davacının da Asli Müdahile finansman sağladığından 9.026.380,95 TL Asli Müdahilden alacaklı olduğu, bilirkişi raporlarında Asli Müdahil yönünden 102.251.857,59 TL zarar tespit edildiği ve Asli Müdahil davacısı fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik 50.000.000,00 TL’ye ıslah ettiğinin görüldüğü, davalılara Alman Devleti tarafından hastane olarak
işletilmesi amacıyla 1993 yılında bırakıldığı, asli müdahilin bu yerde ruhsat sahibi olduğu, yaklaşık 22 yıl bu yerde hastane ruhsatı alarak faaliyetine devam ettiği, davalı Vakfın aynı zamanda %10 hissedarı olduğu, Asli Müdahilin bu yerden kiranın ödenmediğinden bahisle tahliye ettirdiği, 2016 yılından sonra bilirkişilerin raporlarındaki saptamalarına göre davalıların bu yeri ruhsatlı şekilde kiraya vermediklerinin saptandığı, dava açıldığı sıradaki gerek davacı gerekse asli müdahilin zararlarının tespit edildiği, Asli Müdahilin uğraşısının bu hastane işletmesinden başka olmadığı, devlete SGK ve vergi borçlarının bulunduğu, davalıların 2017 yılına kadar dava konusu yeri kiraya vermeyerek Asli Müdahilin zararının artmasına sebebiyet verdiği ve dosyadan davalı Vakfın TMK madde 109 gereğince yönetim kurulu üyelerinin kurucu ortağı oldukları dava dışı şirketin, esas sözleşmesine aykırı olarak yönetim kurulu ve denetçiler kuruluna seçilmek üzere aday göstermediği, dava dışı şirketin ödenmiş sermayesinin tamamen yitirilmiş olduğu, mezkur hastanenin işletilmesi için yapılan tekliflere davalı Vakfın cevap vermediği ve dava dışı şirketin faaliyetlerini sürdüremediği belirlidir. Bu halde TTK madde 553 gereğince davalı Vakfın ve gerçek kişi yönetim kurulu üyelerinin dava dışı şirkete vermiş olduğu zarar nedeni ile davacının uğramış olduğu zararın kabulü ve zararın oluşumu ve davacı şirketin toplam borç yükleri kaydi değerler üzerinden tespit edilmiş ve davalıların ruhsatla kiraya verilmemesinde ve ayrıca sorumlu olduğu konusundaki yukarıda belirtilen bilirkişi raporlarından anlaşılmıştır.
Bakınız, Anonim Şirketler Hukuku ve Uygulaması 2011 baskı, Prof. Dr. … sayfa 649, ; yönetim kurulu üyelerinin şirketin işleri gereği gibi idare etmemesinden doğan sorumluluğun genel olarak şirkete karşı olup, şirketin zarar görmesi nedeniyle ortaklarının ve şirket alacaklılarının TTK.nın 309.mad.gereğince ancak şirket hesabına olabilmekte ise de kanun bazı kötü yönetim hallerinde şirket zarara uğramış olsun olmasın, ortakları ve alacaklıları doğrudan doğruya zarar görmüş sayarak bunların kendi nam ve hesabına üyeleri dava edebilmesini de kabul etmiştir. TK.nın 321/5.mad. Şirket işlerinin görülmesi sırasında meydana gelen haksız fiillerden sorumlu tutmuş, şirketin halihazırdaki durumunu da her ne şekilde olursa olsun yanlış zehap uyandıracak vesiler kullanmak veya hukuka aykırı beyanda bulunmak suretiyle 3.şahısları aldatan mesela ödeme günü bozulmuş ve kongordato hazırlığı içinde veya iflasın eşiğinde bulunan A.Ş.de 3.şahıslardan kredi ile mal alan yahut böyle bir A.Ş.nin bonolarla kendi müşterilerine mal verilmesini isteyen üyelerin TTK.nın 339.maddesinde düzenlenmiştir.
Aynı kitap sayfa 651, üyelerin şirkete, ortaklara ve alacaklılara karşı sorumluluğunun müteselsil ve ya adi olduğunu TK.nın 7.308-321/5. 336/1, 337., 346, 392,433,451-3. Maddelerinin düzenlenmiş olduğu,
Sayfa 652; şirkete zarar veren üyeler aleyhine hukuki sorumluluk dava ve takiplerini yalnız şirket değil yönetime katılmayan ortaklarla alacaklılar da açabilir. TK.’nın 310-305-336,337.,346.,392.,433 hükümlerinden doğan sorumluluk hallerinde durum böyledir. TK.nın 309.mad. dava açabilmeleri , yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun en önemli özelliği de genel sorumluluk hükümlerine nazaran farkını teşkil ettiği, BK.nın 41 ve devamı ile ortaklara ve şirket alacaklılarına tanınan bu imkan şirkete zarar veren yöneticilerin bu zarar miktarında şirkete karşı sınırsız sorumlu tutulması, A.Ş.lerde ortaklarının şirket borçlarından sadece sermaye taahhütleri ile sınırlı olarak sorumlu tutulmasından doğan sakıncalarının giderilmesi ve gerek ortakların gerek alacaklıların müşterek teminatı şirket öz varlığının korunmasına yönelik olup, TK.305,310,336,337, 346392 ve 433.maddelerine göre neticesinde hükmedilen tazminat şirkete değil davacılara ödenir.
Aynı kitap Sayfa 655; TK.nın 336.mad.gereğince üyelerin sorumluluğunun düzenlemiş olup, genel kanun gerek esas mukavimlerinin kendilerine iklediği sair vazifelerin kasten ve ya ihmal neticesi olarak yapılmaması neticesinde 5.bendiyle çok geniş sahalı genel bir sorumluluk hükmü getirmiş olduğu, Sayfa 656 ; yönetim kurulu üyelerinin sorumsuzluğu, idare ve temsil işletmeliğini kanuna ve diğer ilgili kanun hükümlerine uygun olarak TK.nın 20/2.320. BK.nın 528,390,321.maddelerine göre özel yapılan işlere münahasır olup kanunlarda sayılan iş ve işlemlerin yapılması veya gereken özenin gösterilmemesi nedeniyle zarar doğurulmaması halinde yapılan iş hak ve borçlarının şirkete aideti saklı kalmak üzere yöneticiler daima şirkete bazen ortaklara ve bazen alacaklılara sorumludurlar. TK.nın 336.maddesinde; üyelerin müteselsil sorumluluğu düzenlenmiştir.
Bakınız, syfa 661, defterlerin usulüne uygun tutulmaması ,
Bakınız sayfa, 668, Üyelerin TK.nın 336.maddesi dışında 305. 310. 321. 332. 334. 335. 339.342.346.392.398.412.433.473.474 maddelerinde de sorumlulukları düzenlenmiştir.
BU SORUMLULUK HALLERİ TK.DA DÜZENLENMİŞ OLUP, DAVA TARİHİNDE YÜRÜRLÜKTE BULUNAN YENİ TÜRK TİCARET KANUNU’NUN 553.MADDESİ ESKİ TTK.nın 309, 336,337 , 338 ,339, 340 VE 346.MADDESİNDE KURUCULAR YÖNETİM KURULU ÜYELERİ, YÖNETİCİLER , TASFİYE MEMURLARI KANUNDAN , ESAS SÖZLEŞMEDEN DOĞAN YÜKÜMLÜLÜKLERİNİ KUSURLARIYLA İHLAL ETTİKLERİ TAKDİRDE HEM ŞİRKETE HEM PAY SAHİPLERİNE, HEM DE ŞİRKET ALACAKLILARINA KARŞI VERDİKLERİ ZARARDAN SORUMLU OLDUKLARI BELİRTİLMİŞTİR.
Eski TK.da kurucularla ilgili bir hüküm bulunmadığı için davalı İstanbul Erkek Vakfı’nın dava dışı …A.Ş.’den ortağı olduğu ve davacının dava dışı İstanbul … Sağlık Hizmetleri A.Ş.’den alacaklı olduğu bilirkişi raporlarıyla saptanmış bulunmaktadır.
Bu konuda yüksek Yargıtay …HD.nin 05/12/2014 tarih … sayılı kararında; TTK.nın 553-1.maddesinde kurucular , yönetim kurulu üyeleri , yöneticiler ve tasfiye memurları kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülükleri ihmal ettikleri takdirde kusurlarının bulunmadığını ispatlamadıkça hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdiği zararlardan sorumludur.
Yine Yargıtay …HD.nin 18/01/2016 tarih … sayılı kararında 6762 sayılı TK.nın 556.maddesi ile uygulanması gereken 309.maddesi ve gerekse 6102 sayılı kanunun 644/a.maddesi uyarınca uygulanması gereken 553 ve 555.maddelerine göre şirket ortaklıklarına sorumlu tutulabileceği belirtilmiştir. Keza Yargıtay …HD.nin 10/02/2015 tarih … sayılı kararında yönetim kurulu üyeleri ve şirket müdürleri şirket adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu tutulamazlarsa da 6102 sayılı yasanın TTK.nın 553.mad.lerinde belirtilen hallerde şirket pay sahiplerine veya şirket alacaklılarına karşı vermiş oldukları zararların kusurları oranında sorumlu olurlar.
Keza yine Yargıtay … HD.nin 21/03/2016 tarih … sayılı kararında; şirketin zarar görmesi nedeniyle ortaklar ve alacaklılar da zarar görür. Bu neviden ve sorumluluktan söz edebilmek için öncelikle bir zararın bulunması, zararın oluşmasında yönetim kurulu üyelerinin kusurlarının olması zorunludur. Yönetim kurulu üyelerinin kusurluluğundan kurtulmak için kusursuzluğunu ispat etmesi gerekir. Kusursuzluğun ispatı ise genel hükümlere tabiidir. Ancak dolaylı zarara sebebiyet veren eylemler nedeniyle şirket alacaklısı tarafından TTK.nın 336/5.mad.binaen alacak isteminde bulunması halinde TTK.nın 340. ,309.maddeleri uyarınca dava sonucunda hükmedilecek tazminatın zarara verilecek şirketin yönünden karar verilmesi yönünde bulunmalıdır.
Dosyadan davalı Vakfın TMK madde 109 gereğince yönetim kurulu üyelerinin kurucu ortağı oldukları dava dışı şirketin, esas sözleşmesine aykırı olarak yönetim kurulu ve denetçiler kuruluna seçilmek üzere aday göstermediği, dava dışı şirketin ödenmiş sermayesinin tamamen yitirilmiş olduğu, mezkur hastanenin işletilmesi için yapılan tekliflere davalı Vakfın cevap vermediği ve dava dışı şirketin faaliyetlerini sürdüremediği belirlidir. TTK madde 553. Maddesine göre davalı Vakfın ve gerçek kişi yönetim kurulu üyelerinin dava dışı şirkete vermiş olduğu zarar nedeni ile davacının uğramış olduğu zararın kabulü ve zararın oluşumu ve davacı şirketin toplam borç yükleri kaydi değerler üzerinden tespit edilmiş bulunmaktadır.
Belirtilen Yargıtay kararları gereğince bilirkişiler tarafından zararın verildiği saptanmış bu çerçevede TTK.nın 553 ve 555.maddeleri gereğince davalıların sorumluluğu cihetine gidilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan tüm bu nedenlerle;
1-Yargıtay … HD.’nin 26/09/2017 tarih … sayılı ilamı gereği; HMK.nın 107.maddesine göre belirsiz alacak davasında dava değerinin ıslaha gerek olmaksızın artırılabilecek olmasına ve arttırılan kısım yönünden zamnaaşımı def’inin ileri sürülemeyecek olmasına göre davalılar vekilinin zamanaşımı itirazının REDDİNE,
2-Davacı vekilinin davasının 9.026.380,95 TL üzerinden kabulü ile 19/07/2016 ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline,
3-Asli Müdahilin davasının;
100.000,00 TL ‘sinin 22/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline,
49.900.000,00 TL’sinin 19/04/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline,
ASIL DAVA YÖNÜNDEN;
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesine göre hesap edilen 616.592,09 TL nispi karar ve ilam harcından peşin ve ıslah harcı olarak alınan toplam 154.148,03 TL harcın mahsubu ile bakiye 462.444,06 TL harcın davalılardan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca davacı yararına tayin ve takdir olunan 155.463,81 TL nispi vekalet ücretinin davalılardan tahsil edilerek davacıya ödenmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 15.076,80 TL bilirkişi ücreti+ tebligat+ müzekkere giderinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
8-Davacı tarafından dava açılırken peşin, ıslah ve başvuru harcı olarak yatırılan 154.177,23 TL yargılama giderinin davalılardan tahsiline, davacıya ödenmesine,
7-Kalan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
ASLİ MÜDAHALE YOLUYLA AÇILAN DAVA YÖNÜNDEN;
8-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesine göre hesap edilen 3.415.500 TL nispi karar ve ilam harcından peşin ve ıslah harcı olarak Asli Müdahil tarafından yatırılan toplam 853.221,15 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.562.278,85 TL harcın davalılardan alınarak hazineye gelir kaydına,
9-Karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca Asli Müdahil yararına tayin ve takdir olunan 565.200,00 TL nispi vekalet ücretinin davalılardan tahsil edilerek davacıya ödenmesine,
10-Asli Müdahil tarafından yapılan 4.268,65 TL bilirkişi ücreti+ tebligat+ müzekkere giderinin davalıdan tahsili ile Asli Müdahile ödenmesine,
11-Asli Müdahil tarafından dava açılırken ıslah ve başvuru harcı olarak yatırılan 853.250,35 TL yargılama giderinin davalılardan tahsiline, Asli Müdahile ödenmesine,
12-Kalan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair kararın istinaf yolu açık olmak üzere davacı , asli müdahil ve davalılar vekillerinin yüzlerine karşı oybirliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.
Başkan
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Katip
¸e-imzalıdır