Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/499 E. 2018/438 K. 05.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2016/499 Esas
KARAR NO : 2018/438
DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/05/2016
KARAR TARİHİ : 05/06/2018
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili davalı şirket ile yaptığı 01/07/2010 tarihli sözleşme gereğince işletmenin elektrik kullanım bedeli için her ay davalı şirkete fatura bedellerini düzenli olarak ödediğini, davalı şirket tarafından düzenlenen müvekkili adına çıkmış olan her faturalarda kayıp kaçak bedellerini tahsil edildiğini, müvekkili faturaları düzenli olarak ödemiş ancak hiçbir şekilde kaçak elektrik tüketici yapmadığını, kayıp kaçak bedeli dışında faturalarda yer alan dağıtım bedeli, sayaç okuma bedeli, perakende satış hizmet bedeli ve iletim bedellerinin iadesine ilişkin olarak bu bedellerin de ilgili tüzel kişiler tarafından abonelerden alınamayacağına ilişkin Yargıtay 3. HD 20/10/2014 tarih, 2014/7090 E., 2014/13588 K.sayılı ilamında hüküm kurulduğunu, maruz sebeplere binaen müvekkili abonelik dosyasının celbi ile davalı şirket tarafından müvekkiline gönderilen faturalar karşılığında müvekkilinin ödediği kayıp kaçak bedelleri, dağıtım bedelleri, sayaç okuma bedelleri, perakende satış hizmet bedelleri, iletim bedellerinin iadesi gerektiğini, bu nedenlerle davanın kabulünü, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesi talebi ile dava ettikleri anlaşıldı.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin elektrik faturalarına yansıttığı bedellerin tamamının mevzuata ve düzenlemelere uygun olduğunu, yargılamaya açık olan husus bedellerin tahsili değil sadece tarifenin yüksekliği hakkındaki şikayetlerdi ki onunda muhatabı müvekkili olmadığını, davacı EPDK kararı gereği kayıp kaçak bedelinin ve diğer bedelleri fatura kapsamına dahil edileceğine dair hükümler içeren maddelerine istinaden sözleşmeyi feshetmemiş ve faturaları ödemeye devam ettiğini, taraflarca akdedilen ilgili sözleşme hükümleri müvekkili tarafından sözleşmeye aykırı işlem yapılmamış olduğunu kanıtlanığını, kayıp kaçak bedeli adı altına tarifede yer alan bedeller sistem kullanım bedeli ile aynı statüde olup mevzuatta değişiklik olmadığı sürece müşteri tarafından ödenmesi zorunlu olduğunu, davacı dava konusu yaptığı bedelleri müvekkiline ödemeyi hür iradesiyle imzaladığı sözleşme ile kabul ettiğini, alacak kalemlerinin haksız ve yasaya aykırı olduğunu iddia eden davacı tarafın bu alacaklı ihtiva eden faturaların ihtirazı kayıt olmaksızın ödenmesi ve faturalara süresi içerisinde itiraz etme hakkı olması rağmen itiraz etmemesi davacı tarafın bu alacak kalemini zımnen kabul ettiğini, tarifelerin uygulanması lisans sahibi elektrik şirketleri için yasal zorunluluk olduğunu, lisans sahibi şirketler tarifeyi değiştiremeyeceği gibi tarifede yer almayan bir bedeli de tahsil etmeme gibi davranışta bulunamayacağını, davacı taraf tacir olup faturalara itiraz süresinin 8 gün olduğunu, faturaya TTK uyarınca yasal sürede itiraz etmeyen davacı fatura içeriğini kabul etmiş sayıldığını, müvekkili işbu işlemler dolayısıyla hiçbir bedel elde etmeyerek tüm kayıp kaçak bedellerini kendi malvarlığına katmaksızın elektrik piyasası tarifeler yönetmeliği ve tarifelere ilişkin tebliğler uyarınca davacı şirketin dağıtım şirketi olan … A.Ş ye aktardığını, bu nedenlerle davanın … ye ihbar edilmesini, davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesi talebi ile cevap verdikleri anlaşıldı.
DELİLLER VE GEREKÇE;
Dava, elektrik abonelerinden tahsil edilen kayıp-kaçak, dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim bedelinin istirdatı istemine ilişkindir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. Sayılı kararı ve Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin kararları ile Anayasanın Vergi Ödevi başlıklı 73. maddesindeki “… Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenlemeye göre; kayıp-kaçak, sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının EPDK Kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak (elektrik enerjisinin hırsızlanması) bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesininde şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir. Ancak yargılama sırasında 17.06.2016 Tarih 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren geçmişe de etkili 6719 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı kanunun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri geçmişe de etkili olarak sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde EPDK.nun Kanundaki yetkileri genişletilerek yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir. Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; Geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü, Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Dava tarihinden sonra yürürlüğe giren ve somut uyuşmazlıklarda uygulama kabiliyeti olup somut norm denetimi yoluyla Anayasa mahkemesine de dava konusu yapılan yukarıda belirtilen 6719 sayılı kanunun 6446 sayılı kanunda değişiklikler yapan kamun hükümleri bakımından anayasa mahkemesince 6446 sayılı kanunun 17. Maddesine eklenen 10 numaralı fıkranın iptaline , diğer maddeler yönünden iptal başvurusunun reddine karar verilmiş olup anılan fıkranın iptal gerekçesinde ise EPDK tarafından gelir ve tarife kapsamında düzenlenen ve tüketicilerden tahsil edilen bedellerin iadesi talebiyle yapılan başvurularda ve açılan davalarda tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin söz konusu bedellerin kurumun düzenleyici işlemlerine uygun olup olmadığının yanı sıra , uyuşmazlık ile ilgili diğer mevzuat ilkelerini de gözetmelerinin adil yargılama yapılmasının bir gereği olduğuna vurgu yapılarak , mahkemelerin yetkilerin kısıtlanamayacağına hükmedildiği , bu yönüyle Anayasa Mahkemesinin iptal hükmünün dava tarihinden sonra yürürlüğe giren kanun maddeleri bakımından somut uyuşmazlığa konu davalar yönünden , sonrada yürürlüğe giden 6719 sayılı kanuna göre verilen kararlar açısından yeni bir hukuki bir durum ortaya çıkarmadığı anlaşılmıştır.
Her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki sebeplere ilişkin koşullara göre hükme bağlanır. Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir olay nedeniyle dava konusunun ortadan kalkması ve tarafların, davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararının kalmaması gibi hallerde işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır. Yukarıda açıklanan bu yasa değişiklikleri birlikte değerlendirildiğinde; Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan bedeller ile ilgili olarak açılan (ve halen derdest olan) davalar, (açıklanan yasa değişikliklerinin yürürlüğe girmesiyle birlikte) konusuz kalmıştır. Buna göre dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı yeni yasa nedeni ile konusuz kalan dava hakkında, karar verilmesine yer olmadığı yönünde hüküm kurulması gerekmiştir.
Yine bu noktada bir diğer uyuşmazlık konusu ise, davalının, davanın açılmasına sebebiyet verip vermediği, bu bağlamda davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Esastan Sonuçlanmayan Davada Yargılama Gideri” başlıklı 331.maddesinin 1.fıkrasında; davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkimin, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmedeceği düzenlenmiştir. Bu durumda mahkemenin yargılamaya devam ederek dava açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğunu tespit etmesi ve tutumuyla dava açılmasına sebep olan tarafı yargılama gideri ile mahkum etmesi gerekmektedir. Bir tarafın, dava açıldığı andaki mevzuata veya içtihat durumuna göre davasında veya savunmasında haklı olup da, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun hükmü veya yeni bir içtihadı birleştirme kararı gereğince davada haksız çıkmış olması halinde, yargılama giderlerine mahkum edilemeyeceği kuşkusuzdur. Bir kimseye diğer tarafın dava giderlerinin yükletilmesinin nedeni, o kimsenin diğer tarafın gider yapmasına haksız olarak sebebiyet vermiş olmasıdır. İşte bu nedenledir ki, dava açıldığı anda haklı durumda bulunan tarafın, yargılama sırasında meydana gelen mevzuat değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden sorumlu tutulması olanaklı değildir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 günlü ve 2009/18-421 E.-2009/526 K. sayılı ilamında da aynı ilkeye yer verilmiştir.). Somut olayda, davacı tarafın dava açıldığı tarihteki mevzuat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. Sayılı kararı ve Yargıtay 3. Hukuk Dairesi kararları gereği içtihat durumuna göre dava açmakta haklı olduğu, bu kapsamda kayıp kaçak ve diğer bedellerin tahsilini talep edebileceği dikkate alındığında, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliği ya da içtihadı birleştirme kararı gereği davanın kabul edilmemesi nedeniyle haksız çıkmasına rağmen yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağı kuşkusuzdur. (Aynı yönde; Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 14.06.2017 gün ve 2016/20808 Esas, 2017/10060 Karar sayılı ve yine aynı Daire’nin 07.06.2017 gün ve 2016/20106 Esas, 2017/9319 Karar sayılı ilamları). Bu durumda; dava açıldıktan sonra hasıl olan yasa değişikliği nedeniyle, davacının dava açmasında haksız sayılamayacağı cihetle; konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek, davacı yararına maktu vekalet ücreti takdir edilmesi ve yapmış olduğu diğer yargılama giderlerinin davalıdan tahsiline dair aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştu
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
2-Alınması gereken 35,90 TL harcın peşin alınan 51,24 TL’den mahsubu ile karar kesinleştiğinde ve talep halinde fazla yatırılan 15,34 TL harcın davacı yana İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan başlangıçta yatırılan harç 29,20-TL + 35,90 TL peşin harç toplamı olan 65,10 TL nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 2.180,00 TL maktu ücreti vekaletin , davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Tarafların HMK 120 madde gereğince yatırdıkları gider avansından kalan miktarın karar kesinleştiğinde talep halinde taraflara İADESİNE,
6- Davalı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerine bırakılmasına
Dair, taraflar vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verilecek veya başka mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderilecek bir dilekçe ile İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır