Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/495 E. 2018/316 K. 26.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/495 Esas
KARAR NO : 2018/316
DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 05/05/2016
KARAR TARİHİ : 26/04/2018
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin davacının babası … tarafından kurulan aile şirketi olduğunu, babalarının 04.02.2011 tarihinde ve faturadan sonra davacı ile kardeşleri …, …’ın hissedar olarak kaldıklarını, kardeşlerin velayeti altındaki çocukların da şirkette sembolik hissedar olduklarını, davacının sermayesi 500.000 adet paya ayrılmış 500.000 sermayeli davalı şirkette %33 paya tekabül eden 166.664 adet hisse sahibi olarak azlık haklarına da sahip olduğunu çoğunluğu elinde bulunduran pay sahiplerinin azlık hakkı sahibi davacıya fiili güç ve manevi baskı kullanması sonucu ortaya çıkan geçimsizliğin öncelikle davalı şirketin kar elde edememesi sonrasında ortaklığın amacı ile gelmesine sebep olduğunu, TTK m.531’de şirketin haklı nedenle feshinin düzenlendiğini, ceza davasına konu olacak düzeyde husumetin var olduğunu ve ço­ğunluk hakkının kötüye kullanıldığını, şirketin bu gün bakkal dükkanı gibi işletildiğini, bir önceki yıl karının bankadan alınan kredi ile sağlandığını, kimsenin dünyadaki ve piyasadaki gelişmelerden haberdar olmadığını, yıllardır ödenen telefon ücretlerinin benzin paralarının, dağıtılması gereken kar payının geçmiş borçlara mahsup edilmesi gibi karar ve uygulamalarla azlık hisseye sahip ortağın maddi müzakaya düşürülmeye çalıştığını, şirketin yapısının her an değişebileceği endişesi yaratılması ve diğer sayılı nedenlerin mevcut olduğunu, her birinin tek başına fesih sayılabilecek zikredilen hususların incelenmesine bile gerek olmaksızın şirketin derhal feshine karar verilmesini gerektiren diğer bir hususun ise hissedarlar arasındaki husumet olduğunu, bu husumetin şirket genel kurul ve yönetim kurulu toplantılara katılmamak zorunlu cenaze törenleri dışında karşılaşmamak, asla konuşmamak, ortak malların izale-i şuyu yoluyla satılması için dava açmak, nihayetinde iki kardeşin bir olup, ağabeylerini dövmeleri sebebiyle karakolluk ve mahkemelik olmak noktasına kadar geldiğini, genel kurul toplantıla­rında, davacı adına TTK m.420 uyarınca fınansal tabloların ve bunlara ilişkin konuların erte­lenmesi talep edilmiş ise de çoğunluk pay sahiplerinin hükmü hiçe sayarak bu konulara ilişkin kararlar aldıklarını, bu karara karşı açılan iptal davacının İstanbul … Asliye Ticaret Mahkeme­sinin … E. sayılı dosyası ile görülmekte iken davanın mahkemece kabulünün kaçınıl­maz olduğunun görülmesi üzerine davalı şirket yönetimince kabul edildiğini, çoğunluk pay sahiplerinin davacıyı dövdüklerini, hakaret ettiklerini, İstanbul … Asliye Ceza Mahkemesi­nin … E. sayılı numarasıyla kardeşler hakkında ceza davası açıldığını, güvenlik kamera­sı görüntüleri ile inkar edilemeyecek kadar açık olduğunu, bu husumetin ortaklık amacının gerçekleştirilmesini ve ortaklığın devamını imkansız hale getirdiğini, ortaklığın kazanç elde edemez hale geldiğini, 203 odalı bir otel işleten şirketin 2015 yılı net karının 35.431 TL oldu­ğunu, son 3 yıl karından kişi başına 636.366 TL dağıtılması gereken karm kağıt üzerinde kalıp nakit olarak elde edilemediğinden kar dağıtımı yapılamadığım, husumet ve ortaklığın yürütülemez hale gelmesi dışında kar elde edemeyen ortaklığın amacına ulaşmasının imkansızlığının kesinleşmiş olduğunu belirterek TTK m. 531 gereğince ortaklığın feshine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının dilekçesinde saymış olduğu nedenlere örnek gösteremediğini, kendi kusurlu haksız davranışlarının sonucu ortaya çıkardığı kişisel anlaşmazlıkları haklı neden olarak sunduğunu, paylarının gerçek değe­rini alarak şirketten çıkarılmasına karar alınmasını teminen bu haksız davayı açtığını TTK m. 531 ’in olaya uygulanmasının mümkün olmadığını, ileri sürülen sebeplerin haklı fesih sebepleri olmadığı gibi davacının kendisi tarafından yaratılmış olup davacının kötü niyetle kardeşle­rine zarar vermek amacıyla hareket ettiğini, davacının 1987 yılından beri yönetim kurulu üye­si ve diğer hissedarlarla dönüşümlü yönetim kurulu başkanlığı yaptığı davalı şirketin 2001 yılında … firması ile 20 yıl süreli lisans kullanım sözleşmesi yapmış olup 5 yıldızlı… Otelini işletmeye başladığını, şirketin bakkal gibi yönetildiği iddiasının abeste iştigal olduğunu, bütün işlemleri %100 şeffaf olup e- faturaya geçen ilk 100 şir­ketin içinde bulunduğunu geçen yıl Türkiye’de grup otelleri arasında birinci olduğunu, davacının fesih sebebi olarak ileri sürdüğü olayları bizzat davacının yarattığını, ortaklığın giderilmesi davalarının davacı tarafından açıldığını diğer ortakların anlaşmadan yana olduklarını, K. Çekmece … Sulh Hukuk Mahkemesinin … E. sayılı dosyasında davacı talebi yerinde görülmeyerek taşınmazın aynen taksimine karar verildiğini, davacının şirkete gelerek olay çıkardığım, eşyalara zarar verdiğini 16.11.2015 tarihinde şirkete gelerek toplantı odasını bas­tığını, genel müdürün üzerine yürüdüğünü, olayın karakola intikal ettiğini (İst. … Asliye Ce­za Mah. … E) her iki dosyada kasıtlı huzursuzluk yaratanın davacı olup, kendi kusuruna dayalı olarak hak elde etmesinin mümkün olmadığını, dava dilekçesinde işletme ve binaların hasılat kirası ile kiralanmasına dair tekliflerin yoktan sebeplerle reddedildiği iddiasının hilafı hakikat olduğunu davacının azınlık olduğu iddiasının hukuki mesnetten yoksun olduğunu, tüm kardeşlerin %33 payla eşit hisseye sahip olduğunu, davacının yönetim kurulu üyesi olup imza yetkilisi bulunduğunu, her türlü yasal hakka sahip olduğunu, genel kurulu toplantıya çağırabileceğini, azınlık kabul edilse bile ortaklığın devamını engellemeyecek şekilde kullanmasına izin verebileceğini, ortakların şirket içi harcamalarının digital ortamda takibinin şirket tüzel kişiliğinin gereği olduğunu, davacının genel kurul toplantılarına vekil marifetiyle katıldığını, yönetim kurulu toplantıları bildirilmesine rağmen katılmadığını, kardeşleri ile konuşmamayı tercih ettiğini, yönetim kurulu üyesi olarak tahsis edilen odayı kullanmadığını, Işıd, Pkk terör olayları nedeni ile ülkemize gelen turist sayısının %25 düştüğünü; davalının işlettiği otelin doluluk oranının %40 düştüğünü, böyle bir yılda dahi 1.000.000 TL’nı bulan kira bedellerinin şirket tarafından hissedarlara ödendiği dikkate alındığında şirketin feshini gerektiren bir durum olmadığını, kredi kullanıma v.b. kararlarda oy birliği şartı mevcut olup davacının olumlu aynı olmadan bu tür kararların alınmasının mümkün olmadığını, şirketin feshini gerektirecek haklı neden bulunmadığını belirterek davanın reddini, aksi takdirde TK m. 531 uyarınca davanın payının bedelinin ödenmesi suretiyle şirketten çıkarılmasını talep etmiş delillerini sunmuştur.
Dava; şirketin fesih ve tasfiye istemine ilişkindir.
Mahkememizce tüm dosya kapsamı, iddia ve savunmalar doğrultusunda bilirkişi raporu alınması cihetine gidilmiş olup, alınan bilirkişi raporunda özetle; davalı … A.Ş. , 01.07.1976 yılında tescil ile 08.07.1976 tarih 6. sayılı T. Tic. Sic. Gaz.’nde ilan edildiğini, davalı … A.Ş.’nin 2015 yılına ait 18.03.2016 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısı hazirun cetveline göre şirketin 500.000 TL sermayesi 500.000 adet paya bölündüğünü, davacının paylarının itibari değerinin 166.664 TL, …’ın 132.499 TL, …’ın 116.666 TL, …’ın 34.168 TL,…’ın 1 TL itibari değerde payı mevcut olup davacı yerine vekilinin toplantıya katıldığını, dosyaya … A.Ş.’nin “…” 5 yıldızlı Otel” işletme­sine ilişkin 11.04.2001 tarihli Turizm İşletme Belgesi, 11.04.2011 tarihli “Çevreye Duyar­lı Konaklama Tesisi Belgesi” ve Belgenin devamına karar verildiğine ilişkin …Bakanlığının 11.10.2013 tarihli belgesi davalı şirketin standartlar, müşteri memnuniyeti v.d. alanlarda, 2016 yılında tam puan aldığına, 2015 yılında başarılı olduğuna dair belgeler, 2012 yılından 2015 – 2016 yılına kadar hisse oranında dağıtılan brüt kar tutarlarına ilişkin çizelge, 09.10.2015 tarihi YMM raporuna göre …’ın 191.210,57 TL, …’ın 70.745.17, …’ın 41.446,72 TL ortaklıktan çek­miş oldukları tutarlar ve faizi ile KDV miktarını açıklayan rapor davacı ile … ve …’ın üçününde müşterek imzaları ile gayrimenkul alımı, satımı v.d. yazılı hususlarda sınırsız, ahzukabz yetkisi ile şirketi temsile yetkili oldukları, davacının yönetim ku­rulu başkan vekili olduğuna ilişkin…Not.’nin 05.04.2016 tarih … no ile tescilli imza sirküleri, davacı ile birlikte … ve …’ın Yönetim Kurulu üyesi olduklarını gösteren 11.01.2011 tarihinden başlamak üzere 2012, 2013 yıllarına ait yönetim kurulu kararlarının sunulduğunu, Yargıtay … HD/nin 02.06.2014 tarih … sayılı kararında, “şirketler hukuku bakımından şirketin devamlılığının sağlanması esas olup TK m. 531’de yer alan düzenleme uyarınca ekonomik değer taşıyan şirketin feshi yerine şirketi ayakta tutacak diğer çözüm yollarının hakimce değerlendirilmesi zorunlu kılınmıştır denilerek şirketin haklı nedenle feshi yerine davacı ortakların pay bedellerinin ödenmesi suretiyle ortaklıktan çıkarılmalarına karar verilmesinin somut olaya uygun olacağı gözetilmeksizin bu yöndeki talebin reddinin bozmayı gerektirdiğine işaret ettiğini, somut olaya dönüldüğünde, dosyadaki belgelerden davacının davalı şirketteki hisse adedinin TK m. 531 hükmünde aranan “en az %10 hisseye1′ sahip olma şartını gerçekleştirmiş olduğu (toplam 500.000 adet payın 166.664 adedi davacıya aittir), davacı ile diğer ortaklar … ve … arasında Asliye Ceza Mahkemesinde görülmekte olanı dava mevcut olup, dosyaya sunulan ihtarlardan da ortaklar arasında geçimsizlik bulunduğunu, ancak, davalı şirketin aile şirketi olduğunu, davalı … A.Ş.’nin Turizm belgesi bulunup aranan standarrtaTBkkımından 2015 -2016 yılında tam puan almış olması, YMM raporunda 2012 yılından 2015-2016 yılına kadar dağıtılan brüt kar tutarının çizelge ile belirtilmesi dikkate alındığında, şirketler hukuku bakımından şirketin devamlılığının sağlanması esas olduğundan davalı şirketin ekonomik olarak taşıdığı değer karşısında davacıya pay bedeli ödenerek ortaklıktan çıkarılması, davalı şirketin ise faaliyetlerine devam etmesine karar verilmesi TK m. 531 hükmüne ve Mahkemenin içtihatlarına uygun bir çözüm olarak görüldüğü yönünde görüş bildirilmiştir.
Davacı vekilinin kayyım talebi ile ilgili inceleme yapılarak bilirkişi raporu alınmış Davacı dava dilekçesinde; Yargıtay …HD.nin 07/05/2002 tarih … sayılı kararı ile savcılığa şikayet ve kamu davası açılması, taraflar arasındaki güven ortamının kalmadığını, şirketin birlikte yönetiminin imkansız hale geldiği, yine 04/07/2011 tarih … sayılı limited şirket ortaklarının diğer ortağı döverek şirketten uzaklaştırmanın fesih sebebi olduğundan bahisle içtihatlarını sunmuş olduğu anlaşılmıştır.
Davalı vekili tarafından ise; kayyım ve davanın esası ile ilgili olarak sunduğu Yargıtay … HD.nin 11/01/2016 tarih … sayılı kararında, 5 kişilik aile şirketi olmakla birlikte bir sermaye şirketi olup, davacının aile bireyleri arasında manevi bağlarının koptuğu gerekçesinin TTK.nın 531.mad.uyarınca haklı neden olarak kabul edilemeyeceği, taraflar arasında tehdit ve hakaret ile ilgili ve şirkete ve tesislere alınmadığına dair davacıyla ilgili savcıya suç duyurusunda bulunulmasının takipsiz kalmasının da fesih sebebi olmayacağı, ancak tavzih yoluyla kayyım atamaya dair kararın temyiz defterine kaydedilmediği belirlenemediğinden incelenemediği, otelin şirketin mal varlığını bölecek ve HMK.nın ön gördüğü hüküm koruma kriterini aşacak şekilde davacıya tedbiren verilmesinin yerinde olmadığını belirtmiştir.
Belirtilen bu yargıtay kararında davacının davalılar tarafından dövüldüğü ve mahkemece tavzih yoluyla da kayyım atandığı konusunda yargıtayın bu durumu değerlendirmiş olduğu ancak dava açılmadığı takdirde fesih sebebi ve kayyım talebinin olmayacağı anlaşılmaktadır.
Keza Yargıtay …HD.nin 16/03/2015 tarih … ve yine aynı dairenin 23/11/2015 tarih … sayılı kararlarında; karşılıklı ihtarlaşma, şikayetler neticesinde açılan ceza davaları nedeniyle şirket ortakları arasındaki uyuşmazlığın hat safhaya ulaştığı, şirket ortaklarının tekrar bir araya gelip şirketi idare ve idamesinin mümkün olmadığı, kaldı ki ortaklar arasındaki mevcut anlaşmazlıklar nedeniyle şirketin faaliyetinin durma noktasına geldiği, karşılıklı güven ilişkisinin zedelendiği gerekçesiyle fesih ve tasfiye talebinin kabul edildiği,
Yargıtay …HD.nin 23/09/2011 tarih… sayılı kararında; aile şirketi olan davalı şirkete ortakların kardeş olmalarına karşın diğer ortakların müvekkiline karşı birleşerek şirketteki elindeki haklarını alma çabasına girdiklerini, bununla ilgili şirkete kayyım atama kararının doğru olduğu,
Keza Yargıtay …HD.nin 14/05/2014 tarih … sayılı kararında; şirkete ait mal varlığının azaltılmasının önlenmesi için davalının tüm işlemlerinin taahhütlü sunması ile ilgili aralarında savcılık evraklarının bulunduğu, samimiyetsizliğin görüldüğü, hoşgörünün bulunmadığından kayyım atama kararının ve ilgili kararın onanmış olduğu,
Keza Yargıtay …HD.nin 28/05/2014 tarih … sayılı kararında; davacılar şirkette organ boşluğunu iddia ederek değil davalıların suistimallerinin bulunduğunu iddia ederek kayyım atama taleplerinin aynı zamanda azil de içerdiğini kabul ederek , oluşacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekeceğinden kararın bozulmuş olduğu anlaşılmıştır.
Tüm yargıtay kararları çerçevesinde ve dosya kapsamı gereğince; tarafların kardeş olup aile şirketi olduğu, davacının bilirkişi raporunda saptandığı üzere İstanbul … Asliye Ceza Mahkemesi’nde davacının dövüldüğünden bahisle dava açıldığı, güven ilişkisinin taraflar arasında zedelendiği, şirketin yönetiminin denetlenmesi gerekeceğini, taraflar arasında samimiyetsizliğin görüldüğü, hoşgörünün bulunmadığı, şirketin birlikte yönetiminin imkansız hale geldiği, şikayetler neticesinde açılan ceza davaları nedeniyle şirket ortakları arasındaki uyuşmazlığın hat safhaya ulaştığı, şirket ortaklarının tekrar bir araya gelip şirketi idare ve idamesinin mümkün olmadığı anlaşıldığından, şirketin yönetim kayyımları tarafından yönetilmesi gerekeceğinden mahkememizce ihtiyati tedbir yoluyla kayyım atanması talebi TTK.nın 531.maddesine göre kayyım atanmıştır.
İstanbul … Bölge Adliye Mahkemesinin … sayılı kararıyla ;Davacı taraf asıl dava dilekçesi ile TTK 531 maddesi uyarınca şirketin feshini talep etmiş, daha sonraki talep dilekçesi ile şirketin mevcut yönetim kurulunun temsil ve yönetim yetkisinin ihtiyati tedbiren kaldırılarak kayyım atanmasına tedbiren karar verilmesini talep etmesi üzerine, ilk derece mahkemesince 30/03/2017 tarihli 3 nolu celsede kayyım isteminin kabulüne karar verilerek yönetim kayyımı atandığı, mahkemece 11/04/2017 tarihli ara kararıyla kayyım istemiyle ilgili talebin kabulü ile yönetim kayyımlarının atanmasına karar verildiği görülmüştür. Verilen bu kayyım kararı üzerine davalı vekili 26/04/2017(uyap kaydı 28.4.2017)tarihli dilekçesi ile ara karardan dönülmesi talep ettiği, 1 gün sonraki 28/04/2017 tarihli dilekçe ile 11/04/2017 tarihli kayyım atanmasına ilişkin karara karşı istinaf yoluna başvurulduğu, ilk derece mahkemesince istinaf yoluna başvurunun 22/05/2017 tarihli ara kararı ile reddedilmesi üzerine, istinaf başvurusunun reddi kararına karşı da davalı vekili 01/06/2017 tarihli dilekçesi ile istinaf yoluna başvurusuyla dosyanın dairemiz önüne geldiği anlaşılmıştır.
Dairemiz önüne gelen uyuşmazlık iki noktada toplanmaktadır. Birinci nokta; ilk derece mahkemesince verilen ihtiyati tedbir kararına karşı istinaf yolunun olup olmadığı ve başvurunun süresinde yapılıp yapılmadığına ilişkin olup, ikinci nokta; ihtiyati tedbir kararının maddi hukuk bakımından yerinde olup olmadığı hususudur.
Öncelikle ihtiyati tedbir kararına karşı istinaf yoluna başvuru ve süresi hususunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. İlk derece mahkemesince 30/03/2017 tarihinde duruşmada ihtiyati tedbiren kayyım atama kararı verilmiş, ancak bu karara karşı itiraz süresi gösterilmemiş ,gerekçeli ara karar yazılmadığı ihtiyati tedbirin ne şekilde uygulanacağı ,yönetim kurulunun yetkilerinin akıbeti bakımından belirsiz bulunan ihtiyati tedbir kararına yönelik olarak taraflar yönünden itiraz yolu bakımından sürelerinin işlemediğinin kabulü gerekmiştir. İlk Derece Mahkemesince daha sonra 11/04/2017 tarihinde ara kararıyla ikinci bir ihtiyati tedbir kararı verilmiş olup, bu ihtiyati tedbir kararında 30/03/2017 tarihli duruşmada verilen ihtiyati tedbir kararından bahsedilmediği gibi karar tarihi olarak da 11/04/2017 yazıldığı anlaşıldığından gerekçeli bu ara kararın usulüne uygun olarak verilmiş ihtiyati tedbir kararı olarak kabulü davacı vekilinin de uygulanmak üzere bu kararın aslı veya onaylı suretini istediği dosyada mevcut tarihsiz dilekçesinden anlaşılmakla gerek itirazen gerekse istinaf önüne getirilen kararın 11.4.2017 tarihli arakararı olduğu kabul edilmiştir.
Usulüne uygun olarak verilen 11/04/2017 tarihli ihtiyati tedbir kararı davalı vekiline 17/04/2017 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekilinin 28/04/2017 tarihinde ara karardan rücu dilekçesini ilk derece mahkemesine sunduğu, aynı tarihte 28/04/2017 tarihinde de istinaf yoluna başvuru dilekçesini ilk derece mahkemesine vermesi üzerine ilk derece mahkemesince istinaf başvurusunun reddine karar verildiği görülmüştür.
HMK 394/2 maddesi uyarınca tarafların yokluklarında verilecek ihtiyati tedbir kararlarına karşı tedbirin uygulanmasına ilişkin tutanağın tebliğinden itibaren 1 hafta içerisinde ihtiyati tedbirin şartlarına, mahkemenin yetkisine ve teminata ilişkin olarak itiraz edebileceği ve aynı maddenin devamında itiraz prosedürü ile, itiraz üzerine verilen kararlara karşı kanun yolu düzenlenmiştir.
Somut davada 11/04/2017 tarihli yoklukta verilen ihtiyati tedbir kararının 17/04/2017 tarihinde davalı vekiline tebliğ edildiği , davalı vekilinin 28/04/2017 tarihinde ara karardan rücu dilekçesini sunması mahiyeti itibariyle tedbire itiraz dilekçesidir. Ancak yoklukta verilen kararlara karşı HMK 394/2 maddesi uyarınca tedbir kararının uygulanmasından itibaren 1 haftalık süre içinde itiraz gerekmektedir. Dosya kapsamı, belgeler ve tedbiren atanan kayyımların beyanıyla ihtiyati tedbirin uygulanmasına ilişkin ilk toplantının tutanak dosyada olmasa da 28/04/2017 tarihinde yapıldığının kayyımlar tarafından beyan edildiği ve ikinci toplantının 03/05/2017 tarihinde olması, davalı şirketin ihtiyati tedbirin uygulanmasından en erken 28/04/2017, en geç 03/05/2017 tarihinde haberdar olması göz önüne alındığında, davalı vekilinin 28.4.2017 tarihinde işlem gören itiraz dilekçesinin süresinde olduğunun kabul edilerek ihtiyati tedbir kararına itiraz prosedürünün HMK 394 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince işletilerek, duruşma açılarak itiraz hakkında sonuca göre verilen karara tarafların kanun yoluna başvurma imkanı tanınması gerektiği halde bunun yapılmadığı,ihtiyati tedbir kararına itirazın süresinde yapılmadığından sözedilerek somut olayda uygulanma yeri olmayan 22.5.2017 tarihli karar ile HMK 396 madde kapsamında olduğu kabul edilerek söz edilerek hem itirazın süresinde olmadığı belirtilmek suretiyle fiili olarak red kararı verildiği ,hem de kanun yolu kapatılarak istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi dosya kapsamına uygun düşmemiştir.
İlk Derece mahkemesince yukarıda belirtilen HMK 394 prosedürü işletilmeksizin davalı vekilinin 28/04/2017 tarihindeki istinaf dilekçesi; verilen ihtiyati tedbir kararına karşı istinaf yoluna başvurulamayacağı gerekçesiyle istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan istinaf başvurusunun reddine ilişkin ilk derece mahkemesinin 22/05/2017 tarihli kararının kaldırılarak ilk derece mahkemesince verilen 11/04/2017 tarihli ihtiyati tedbir başvurusu esastan incelenmiştir.
İlk derece mahkemesince 11/04/2017 tarihli ara kararında davacı vekilinin kayyım istemiyle ilgili talebinin kabulü ile yönetim kayyımı olarak Prof. Dr. … ve Otelcilikle ilgili olarak …’in tayinine karar verilmiştir.
İhtiyati tedbir kararı verilebilmesinin en önemli şartı bir ihtiyati tedbir sebebinin mevcut olmasıdır. Kanunda bu husus genel olarak düzenlenmiş, hâkime oldukça geniş bir takdir alanı bırakılmıştır.(m. 389/1). Kanun, burada “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından” söz etmektedir. Bu hüküm dikkate alındığında, mevcut durumun değişmesi halinde, hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması, hakkın elde edilmesinin tamamen imkânsız hale gelmesi, gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğması tehlikesi varsa, ihtiyati tedbir sebebi var kabul edilecektir. Hâkim kararında somut sebep gösteremiyor, bunu en azından açıklayacak veya asgari ölçüde ikna edecek delil değerlendirmesi yapamıyor, yaklaşık ispat ölçüsünü yakalayamıyorsa tedbire karar vermemelidir. Ancak bu da hiçbir zaman tam bir ispat seviyesinde ispat şartına dönüşmemelidir.
Kural olarak bir davada tarafların ileri sürdüğü iddia ve savunmaların ispatı için tahkikat yapılması ve delillerin toplanması gerekir. Hakim tüm delilleri inceleyip değerlendikten ve tam bir karara ulaştıktan sonra nihai kararını verir. Bu husus asıl davanın kabulü için geçerli olup, bu nedenle tam ispat aranır. İhtiyati tedbirlerde ise tam değil yaklaşık ispat yeterli olacağı HMK 390/3 maddesinde düzenlenmiştir. Değişik ifade ile ihtiyati tedbire karar verebilmek için iddia olunan vakıanın subutu yönünde gerçeğe yakın bir ispatın başarılması yeterlidir.
TTK’nda anonim şirketlerde yönetim kurulunun görevden alınması 364.maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre yönetim kurulu üyeleri esas sözleşme ile atanmış olsalar dahi gündemle ilgili bir maddenin bulunması veya gündemde madde bulunmasa bile haklı bir sebebin varlığı halinde genel kurul kararıyla her zaman görevden alınabilecekleri belirtilmiştir.
TTK 408/2 maddesinde genel kurula ait devredilemez görev ve yetkiler düzenlenmiştir. Aynı maddenin 408/2-b uyarınca yeni yönetim kurulu üyelerinin seçimi, süreleri, ücretleri, huzur hakkı, ikramiye, prim gibi haklarının belirlenmesi, ibralar hakkında karar verilmesi ve görevden alınmaları genel kurulun devredilemez görev ve yetkileri içerisinde olduğu kabul edilmiştir.
TTK 530 maddesinde uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli olan organlarından biri mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa pay sahibi … İstemi üzerine şirket merkezinin bulunduğu yerdeki ATM yönetim kurulunu dinleyerek şirketin durumunu kanuna uygun duruma getirmek için bir süre belirleyerek, bu süre içerisinde durum düzeltilmezse mahkemenin şirketin feshine karar verebileceği, aynı maddenin 2.fıkrasında dava açıldığında mahkeme taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabileceği düzenlenmiştir.
Yukarıdaki açıklamalardan sonra eldeki davaya dönülecek olursa; davacı tarafça asıl dava TTK 531.maddesinde düzenlenen haklı sebeplerle şirketin feshi istemine ilişkin olup, TTK 530.maddesinde düzenlenen organ boşluğu nedeniyle bir fesih istemi olmadığından TTK 530/2 maddesi uyarınca mahkemenin resen organ boşluğu nedeniyle bir tedbir kararı uygulaması mümkün değildir. Davalı şirketin yönetim kurulu üyesi sayısı ve yapısı da göz önüne alındığında bu madde anlamında bir organ boşluğunun oluşmadığı anlaşılmıştır. Anonim şirketlerde; yönetim kurulunun atanması ve görevden alınması TTK 408.maddesi uyarınca genel kurulun devredilemez görev ve yetkileri içerisindedir. Aynı şekilde TTK 364.maddesinde de yönetim kurulu üyelerinin genel kurul kararıyla her zaman görevden alınabilecekleri düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler karşısında görüleceği gibi organ boşluğu dışında yönetim kurulunun tedbiren görevden alınarak yerine mahkeme kararıyla kayyım atanması düzenlenmemiştir. Somut davada asıl dava organ boşluğu nedeniyle açılmış bir dava olmadığı gibi, dosya kapsamıyla anonim şirketin önemli organlarından olan yönetim kurulununda mevcut olduğu,en son yapılan 2.5.2017 tarihli genel kurulda yönetim kurulu seçiminin yapıldığı,davacının da yönetim kurulu üyesi olarak diğer üyelerle birlikte oybirliğiyle seçildiği ,YK. üyelerinin yasaya aykırı olarak tedbiren görevden alınarak kayyımla idare edilmeye çalışılması anonim şirketlerin yapısına uymadığı gibi, şirketin işleyişini ve ekonomik geleceğini sarsacak, telafisi imkansız zararlara da neden olacağı da tartışmasızdır. Bu nedenlerle davalı şirketin idaresi için ilk derece mahkemesince 11/04/2017 tarihli ara kararıyla tedbiren kayyım atanması isabetli bulunmayarak davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
Yargıtay… HD.nin 31/01/2017 tarih … sayılı kararında; İstinaf kanun yolunda yerindelik ve hukukilik denetimi yapılırken, Yargıtay tarafından ise hukukilik denetiminin yapılacağı öngörülmüştür.
İhtiyati tedbir yoluyla kayyım atanmasına dair ve TTK.nın 531. maddesine dayalı olarak yazılı olan tüm içtihatlar ve gerekçeler İstinaf Mahkemesi’nce yukarıdaki Yargıtay kararı gereğince değerlendirilmesi gereklidir.
Yargıtay … HD.nin 11/06/2015 tarih … sayılı kararında da belirtildiği üzere; 6102 sayılı yasanın 531.mad.kapsamında haklı sebeplerin bulunması ve şirketin feshine karar verilmesinin talep edilmesi halinde şirketin feshi yerine davacı pay sahiplerine paylarının dava tarihine en yakın değerdeki gerçek değerinin ödenip şirketten çıkmasına karar verilebileceğini belirtmiştir.
Mahkememizce alınan bilirkişi raporunda , bilirkişiler ilk raporunda belirtilen yargıtay kararı doğrultusunda rapor vermişlerse de Mahkememizin 30/03/2017 tarihli ek raporunda yargıtay kararı doğrultusunda bizzat yargıtay kararları yazılmak suretiyle davalı şirketin bir aile şirketi olup aralarında ortaklar arasında Ceza Mahkemesinde görülmekte olan dava mevcut olması
Yargıtay … HD. nin 22.06.2009 tarih … sayılı ilamına konu olan dava, anonim şirketin kötü yönetildiği iddiasına dayalı kayyum atanması istemine olmazsa şirketin TTK m.324 uyarınca feshi istemine ilişkindir. Yüksek Mahkeme tarafından ortağın doğrudan mahkemede kayyum atanması isteminde bulunamayacağı, organ boşluğu da bulunmadığından kayyum tayininin bu nedenle de istenemeyeceği (2) anonim şirket ortaklarına fesih hakkı tanınmamış olup şirketin münfesih olduğunun tespitine ilişkin dava açma haklarının bulunduğu hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacı vekilinin rapora itirazında şirketin ticari defter ve belgelerinin incelenmediği, bilanço ve gelir tablosunun ticari defter ve belgelerle teyidinin sağlanması gerektiği v.d. itirazlannı bildirmiş olup ek raporda asıl raporun tekrarlandığı bu hususlara tam olarak cevap verilmediği davacı vekilince aynı İtirazları tekrar dile getirildiği belirtilerek 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer itirazlannın reddine, 2 no’Lu bentte açıklanan nedenlerle hükmün ikinci istem yönünden davacı yaranna bozulmasına hükmedilmiştir.
Yargıtay .. HD.nin 11.02.2014 tarih … sayılı ilamında; konu olan asıl dava şirket yönetim ve temsil yetkisini kötüye kullanan davalının bu yetkisinin kaldmlması ve şirkete kayyıım atanması istemine birleşen dava TTK m. 549 / 4 hükmüne göre davalı şirketin fesih ve tasfiyesi istemine ilişkindir.
Karar düzeltme talebi üzerine Yüksek Mahkeme davacı k. davalı vekilinin 2 no’lu bentte açıklanan nedenler dışındaki karar düzeltme istemlerinin reddine 2 no Tu bentte, TTK. m. 573 / 1 ve 363 / 3 ‘e göre haklı sebeplerin varlığında her ortağın mahkemeden şirketin feshini isteyebileceği mahkemece istem yerine davacıya payının gerçek değerinin ödenek ortaklıktan çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedİleceğinin düzenlendiği (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle karar düzeltme istemlerinin kabulü ile Dairesnin 13.09.2013 tarihli onama kararının kaldırılarak kararın bozulmasına bükmediImiştir.
Yargıtay … HD.’nin 13*05.2015 tarih … sayılı kararında; davacılar vekili davalı şirket genel kurulu ve yönetim kurulunun toplanmaması ve karar alınamaması sebebiyle şirket zararına İşlemler yapıldığını şirkete yönetim kayyumu atanmasını talep etmiş mahkemece şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmiştir. Kararın temyiz edilmesi üzerine hükmün davacılar yararına bozulmasına hükmedilmiştir.
Yargıtay …HD. nin 21.01.2015 tarih … sayılı ilamında konu olan davada asıl dava şirket müdürünün azline birleşen dava davalı şirketin fesih ve tasfiyesine ilişkin olup, fesih ve tasfiye davasında husumetin şirket ve şirket ortağı davalıya yöneltilmesinin davalı şirket ortağı bakımından pasif husumet yokluğundan reddi gerekirken davanın kabulü bozma sebebi görülmüş mahkemece TK m.636’dakİ koşulların oluşup, oluşmadığı şirketin feshi için haklı sebep bulunup, bulunmadığı, kusurun hangi tarafta olduğu gözetilmek ve m.363 / 3’deki haller de değerlendirilmek suretiyle bir karar vermek gerekirken fesih ve tasfiyeye karar verilmesi bozmayı gerektirir sonucuna varılmıştır.
Yargıtay … HD. nin 06.02.2014 tarih … sayılı kararına konu olan olayda asıl dava gerçek kişi tarafların müdürlük sıfatının kaldırılması davalı şirkete kayyutn atanması şirketin haklı nedenle fesih ve tasfiyesi istemli karşı dava davacı k. davalının müdürlükten azil istemine ilişkindir. Yüksek Mahkemenin karamda, mahkemece tarafların bu konuda sunduğu tüm delillerin incelenip değerlendirmesi suretiyle davalı şirketin işlemez hale gelesinde gerçekte hangi ortağın kusurlu olduğunun tespit edilmesi, kusurlu olan davacı ise davanın reddine karar verilmesi gerekirken inceleme yapılmaksızın sadece tarafların ortaklık ilişkisinin sürdürmelerinin mümkün olduğu gerekçesiyle hükmün kurulmasının bozmayı gerektirdiği kabul edilmiştir.
Yargıtay …HD 11.06.2015 tarih … sayılı kararı; ihtilaf anonim şirketin fesih ve tasfiyesine ilişkindir. Mahkemece TTK m. 638/ 2 ve 641 /l*e dayalı olarak ortaklıktan çıkmasına izin verilerek davanın kabulüne karar verilmişse de Yüksek Mahkeme anılan hükmün Limited şirket ortaklığından çıkmaya ilişkin olup anonim şirketlere uygulama imkanı bulunmadığını, davacı talebinin TK m. 531 kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, çıkma payının belirlenmesine ilişkin mahkeme görüşünde sonucu bakımından isabetsizlik bulunmadığı, yetersiz bilirkişi raporuna dayalı hüküm kurulması doğru görülmemiş kararın bozulmasına hükmetmiştir.
Yargıtay … HD.nin 16.02.2016 tarih… sayılı kararı; TTK m. 363 / 3 ‘de haklı sebeplerin varlığı halinde her ortağın şirketin feshini isteyebileceği mahkemece istem yerine davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesi ve davacının
Yargıtay … HD.’nin 16.03.2015 tarih … sayılı kararında; Yüksek Mahkeme davalı Ltd. Şti. ortaklan arasındaki anlaşmazlığın had safhaya ulaştığı, şirketin faaliyetinin de durma noktasına geldiği karşılıklı güven ilişkisinin zedelendiği gerekçesiyle davanın kabülü haklı sebeplerle şirketin fesih ve tasfiyesine dair vermiş olduğu karan onanmıştır.
Yargıtay 23.11.2015 tarihli … sayılı kararında da aynı gerekçelerle TK m. 636 gereğince mahkemece şirketin fesih ve tasfiyesine verilen karann onanmasına hükmetmiştir.
Yargıtay … HD.’nin 14.05.2014 tarih 3201/9259 27.11.2013 tarih 11627 /21512, 3.12.2015 tarih 4504 / 12980 sayılı karannda esas itibariyle Ltd. Şti. ve Anonim Şirkette kayyum atanması şartlarına işaret edilmiştir.
Yargıtay … HD. 02.06.2014 tarih … sayılı kararında, şirketin haklı nedenlerle feshi İsteminde, şirketin faaliyet amaçlanın gerçekleştirmeye yarar bir kısım taşınmazlan elinden çıkardığı, ortaklar arasındaki İhtilaflar nedeniyle davalılann süre gelmesi itibariyle davada haklı nedenle fesih koşullanmn gerçekleştiği, 03.03.2016 tarih 9088 / 2352 sayılı karannda, şirketin haklı nedenle feshi istemi halinde, şirketin feshi yerine davacı ortakların pay bedellerinin ödenmesi suretiyle ortaklıktan çıkarılmalarına karar verilmesinin olaya uygun olduğuna hükmetmiş* 03.12.2015 tarih … sayılı ilamında ihtilafa konunun TK m. 531 uyarınca davalı anonim şirketin haklı nedenle feshi istemine ilişkin olup, davacının şirketin haklı gerekçeye dayanmadan geçmiş yıllara ait kar dağıtımı yapmadığı kar payı alma hakkının engellendiği, bilgi alma ve inceleme hakkının engellenip davacı aleyhine eşitliğe aykırı işlemler yapıldığı ıddİalan mevcut olup, mahkemece fesih yerine davacı pay sahiplerine paylanmn karar tarihine yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenerek şirketten çıkanlmalanna veya duruma uygun diğer bir çözüme karar verilebileceği davacı ve müdahilin iddialannın haklı neden olamayacağına işaret ederek karann davalı A.Ş. lehine bozulmasına hükmetmiştir,,
Somut olayda davalı şirket bir aile şirketi olup arasında, ortaklar arasında ceza mahkemesinde görülmekte olan dava mevcut olması, davacı ve şirketin diğer ortağı arasında şirkete ait odanın davacı tarafından boşaltılması, davacının şirkete olan borcunu ödemesi halinde kar payının ödeneceği iddialarının yer aldığı karşılıklı ihtarların varlığı aile şirketi olan davalı şirket ortaklan arasında geçimsizlik bulunduğunu açıkça göstermektedir. Söz konusu geçimsizlik nedeni ile davacının ortaklığı sürdürebilmesinin güç olduğu anlaşılmaktadır denildikten sonra davacı yönünden davalı şirketin ortaklığının devam etmesinde güç olarak gözüktüğü, şirketin fesih ve tasfiyesi talebinde haklı olduğu buna göre davacı ve şirket ortakları arasındaki geçimsizliğin mevcut olduğu, çoğunluğu ellerinde bulunduran pay sahipleri (davacının kardeşleri) azlık durumunda bulunan davacıya karşı fiili güç ve manevi baskı kullanması sonucu ortaya çıkan geçimsizlik, davalı şirketin kar elde edememesi, ortaklığın amacına ulaşmasının imkansız hale gelmesi, ortaklığın devamının azlık hakkı sahibi davacı açısından çekilmez hale gelmesi bilirkişiler tarafından tespit edildikten sonra sonuç kısmında şirketin fesih koşullarının oluşmadığını belirtmişler ancak 22/09/2017 tarihli ek dilekçeleri ile sonuç kısmında hata yapıldığını, fesih koşullarının oluştuğu yönünde rapor vermiş oldukları anlaşılmıştır.
Yukarıda belirtilen tüm yargıtay kararları ışığında bilirkişilerden rapor alınmış ek raporda tüm yargıtay kararlarını incelemişler ve şirketin fesih ve tasfiyesinin gerekeceği , davalı vekilinin sunmuş olduğu Yargıtay … HD.nin 03/12/2015 tarih… sayılı kararında; TTK.nın 531.mad.sinin şartlarının oluşmadığına dair gerekçede Manavgat Cumh. Savcılığına yapılan suç duyurusunun takipsizlikle sonuçlandığının vurgulanmış olduğu, oysa Yargıtay …HD.nin 16/03/2015 tarih … sayılı kararında da açıkca belirtildiği üzere şirket ortakları arasında mevcut anlaşmazlıklarda açılan ceza davaları ile ortaklar arasındaki anlaşmazlığın hat safhaya ulaştığı, şirket ortaklarının tekrar bir araya gelerek şirketi idare ve idamesinin mümkün olmadığı, şirketin faaliyetinin gayrifaal hale gelmek üzere olduğu ve karşılk güven ilişkisinin zedelendiği gerekçesiyle davanın kabulüne dair kararın onanmış olduğu bilirkişi ve ek bilirkişi raporunda ve ek raporun 2 ve 3 nolu bentlerinde şirketin devam etmesinin mümkün olmadığına dair raporları ve belirtilen yargıtay kararları ışığında davacı ile davalılar arasında ceza davası olması, karşılıklı güven ilişkisinin zedelendiği, davacıya karşı fiili güç ve manevi baskı kullanılmasından dolayı geçimsizlik, davalı şirketin kar edememesi, ortaklığın amacına ulaşmasının imkansız hale geldiği , ortaklığın davacı yönünden çekilmez hale gelmesi nedeniyle açılan davanın kabulü cihetine gidilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan tüm bu nedenlerle;
1-İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … numarasında kayıtlı… A.Ş.’nin fesih ve tasfiyesine,
Tasfiye Memuru olarak …’ın tayinine,
Aylık 2.000,00 TL ücret takdirine,
2-Peşin alınan 29,20 TL maktu harcın, 492 sayılı Harçlar Kanununun 15.maddesi gereğince alınması gereken 35,90 TL maktu karar ve ilam harcından mahsubu ile geriye kalan 6,70 TL bakiye karar ve ilam harcının davalı şirketin tahsiline, Hazine adına İRAD KAYDEDİLMESİNE.
3-Davacı tarafından yapılan tebligat+müzekkere+bilirkişi ücretleri masrafı 17.485,00 TL yargılama giderinin, davalı şirketten alınmasına, davacıya verilmesine.
4-Davacı davasını vekille takip ettiğinden, Av.Asg.Üc.Tarifesinin 13/1.maddesi gereğince taktir olunan 2.180,00 TL maktu vekalet ücretinin davalı şirketten alınmasına, davacıya verilmesine.
5-Karar kesinleştiğinde kalan gider avansının talep halinde davacıya iadesine.
6-Taraflarca yapılan yargılama giderinin tarafların kendi üzerinde bırakılmasına.
Dair kararın istinaf yolu açık olmak üzere davacı ve davalı vekillerinin yüzlerine karşı oybirliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.
Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır