Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/332 E. 2019/1145 K. 19.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/332 Esas
KARAR NO: 2019/1145

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ: 25/03/2016
KARAR TARİHİ: 19/09/2019

Mahkememize açılan tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Mahkememize verdiği dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin davalı bankanın kredi müşterisi olduğunu, davalı banka personellerinin davacı şirket yöneticisinin iyi niyet ve güvenirliliğinden yararlanarak imza edilmesini sağladığı 26/03 (78785), 10/04 (81289), 23/05 (90111) 2013 tarihli opsiyon teyit sözleşmeleri ve bu teyit sözleşmelerinin yeniden yapılandırılması amacıyla düzenlediği 10/06 (94703), 03/07 (97675) 2013 tarihli revize edilmiş sözleşmeleri kullanarak, davacının hesaplarından 5.356.460 TL karşılığı EURO ve 4. 400.260 TL karşılığı USD olmak üzere toplam 9.756.720 TL tutarında hukuka aykırı şekilde davalı bankanın hesaplarına geçirerek davacı şirketi zarara uğramasına yol açtığını, davalı bankanın bu sebeple haksız edinimde bulunduğunu, davalının ediminde araç olarak kullanılan belgelerin hukuken geçerliliğinin ve davacı şirket yönünden bağlayıcılığının bulunmadığını, davalı banka tarafından gerçekleştirilen işlemlerin yolsuz olduğunu, dava konusu sözleşmelerin davacı şirkete karşı ileri sürülebilmesi için öncelikle imzaların konu ve miktarı itibariyle şirket ana sözleşmesi hükümlerine uygun olması gerektiğini, sözleşme üzerindeki imzaların davacı şirketin ana sözleşmesine göre şirketi ilzam etmesinin söz konusu olmadığını, opsiyon teyit sözleşmelerinin imzalandığı 2013 yılında teyit sözleşmelerini imzalayan kişilerin işletme konusu ve parasal tutar itibariyle şirketi temsil ve ilzama yetkilerinin olmadığını, şirket genel müdürünün banka personeli tarafından işlemin mahiyeti hakkında hataya sevk edilip kandırıldığını, bu suretle sağlanan iki imza ve konu itibariyle şirkete ilzama yeterli olmadığı bilinerek banka personelince yönlendirilerek alındığını, teyit sözleşmelerinin imzalanması teklifi sırasında davacı şirket genel müdürüne 2011 yılında imzalanmış olduğu sonradan anlaşılan 05/05/2011 tarihli çerçeve sözleşmeden bahsedilmediğini, riskler hakkında hiçbir bilgi verilmediğini, banka personelinin opsiyon işlemini özel müşterilerine yaptığı bir jest, sıradan bir bankacılık işlemi gibi takdim ederek özellikle işlemin mahiyetini gizlediğini, bankanın başkent kurumsal şube müdürünün iki personeli ile şirket merkezine gelerek olağan bir ziyaret yapıldığı havasıyla şirket adına iki imza elde etmeyi başardığını, oldu bitti tarzında işlemlerin gerçekleştiğini, davalı bankanın çerçeve sözleşmesinin imzalanmasından sonra davacı şirketin ortaklık ve yönetim yapısının tamamen değiştiğini, yeni ortakların şirket paylarının % 87’sine sahip olduğunu, yönetim kurulunun hakim ortaklarca oluştuğunu, bu durumun çerçeve sözleşmesinin çift yönlü olarak feshi sonucunu doğuran bir neden olduğunu bildiğini, 2011 yılında imzalanan bu sözleşmenin şirket işletme konusu dışında bir işlem olduğunu, o tarihte yürürlükteki esti Ticaret Kanunu hükümlerine göre şirket konusu dışında yapılan işlemlerin işlemin kurucu unsurundaki eksiklik sebebiyle yok hükmünde sayıldığını, onay veya icazet ile de geçerlilik kazanamayacağını, dolayısıyla bankanın elinde hukuken muteber ve davacı şirketi bağlayıcı herhangi bir sözleşme olduğundan bahsedilemeyeceğini, davalının tezgah üstü türev araçlara ilişkin çerçeve sözleşmesinin görünüşte sağladığı hak ve yetkilere dayanarak opsiyon sözleşmelerine konu hukuka aykırı işlemleri tek yanlı olarak gerçekleştirdiğini, davaya konu sözleşmelerin tamamen davacı şirketin işletme konusu dışında kalan son derce riskli kumar vasfını haiz işlemler olduğunu, meyve suyu ve konsantresi ihracatçısı olan davacı şirketin dava konusu işleri yürütüp anlayabilecek organizasyonun ve uzman personelinin bulunmadığı gibi döviz bazında geliri olduğundan, dava konusu işlemlere girişme ihtiyacının bulunmadığını, davacı şirketin kumar niteliğindeki işlerden gelir sağlama maksadının da bulunmadığını, davalı bankanın hem geçersiz sözleşmelerle hem de işlemin icrası sırasında müşteriyi zarara uğratacak, kendine haksız çıkar sağlayacak tarzda davrandığını, çerçeve sözleşme ve teyit sözleşmelerinin davacı şirket yönünden bağlayıcı olmadığı gibi ilgili sermaye piyasası hükümlerine de aykırı olduğunu, ayrıca TMK ve TBK’ya aykırı olup, hukuken uygulama kabiliyetinden yoksun olduğunu, sözleşmelerin sonuncusunun imzalanmasından hemen sonra kurlardaki artış üzerine bankanın sözde iyi niyet gösterisi olarak sözleşmeleri yeniden yapılandırdığını, bankanın revize edilen sözleşmeleri ilave iki sözleşme yapılmış gibi kullanmasının banka personelinin hileli ve güveni kötüye kullanmak suretiyle, bankaya haksız çıkar temini olduğunu, davalı bankaca iptal edildiği düşünülen sözleşmelerin şirket hesaplarının işletilerek banka lehine olmak üzere kullandırıldığının öğrenildiğini ve bankanın uyarıldığını ayrıca …’ya şikayet dilekçesi verildiğini, davalı bankanın personelinin hukuka aykırı fiillerinden sorumlu olduğunu, bu eylemde bankaya yetkilileri tarafından müşterinin zararı üzerinden bankaya haksız kazanç sağlanması söz konusu olduğunu, davacı şirket görevlisi mevcut sözleşmelerden doğacak zararlardan korunmayı beklerken, zararın katlanması anlamına gelen iki yeni sözleşme yapılmasının istenilmesinin ekonomik gerçeklere, akla ve mantığa uygun olmadığını, müşterinin güveninin kötüye kullanıldığını ve davalı bankaya haksız çıkar temin edildiğini, banka tarafından gerçekleştirilen dava konusu işlemlerin her durumda Borçlar Kanunun ilgili hükümleri gereğince kumar vasfında olduğunu, davalı banka kendisine hiçbir hak sağlamayan ve dava hakkı da vermeyen sözleşmelere dayanarak tahsil ettiği ve zimmetinde tuttuğu parayı iade ile yükümlü olduğunu, davalı bankanın dava konusu opsiyon işlemini yapmaya yetkili olduğunu, gerekli izinleri almış olduğunu, sözleşmelerin geçerliliğini, davacı şirket yönünden bağlayıcılığını, sözleşmelere dayanarak yaptığı tüm işlemlerin doğruluk ve güven ilişkisi içinde, işlemlerin yapıldığı tarihteki ve icrası sırasındaki yürürlükte bulunan mevzuat hükümleri doğrultusunda hukuka uygun olarak gerçekleştirildiğini kanıtlamak ile yükümlü olduğunu, personelini seçme ve görevlendirmede, emir ve talimat vermede kusurunun bulunmadığını, SPK ve ilgili mevzuat hükümlerine göre üzerine düşen yükümlülükleri tam ve eksiksiz olarak özenle yerine getirdiğini, kendisine hiçbir kusur isnat edilemeyeceğini kanıtlamak ile yükümlü olduğunu, davalı tarafından yetkisiz ve kanuna aykırı olarak hesaplara el atıldığının tespit edilerek usulsüz işlemlerle zimmete geçirilen paranın iadesine karar verilmesi gerektiğini belirterek; davalı banka tarafından TL’ye çevrilerek alınan EURO/USD’nin her bir işlem bazında bankaca TL olarak alındığı tarihteki EURO/USD karşılığının tahsil edileceği tarihteki kurlardan tahsil edilerek ödetilmek üzere şimdilik 9.756.720 TL’nin her işlem tarihinden itibaren işletilecek ticari faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili Mahkememize sunduğu cevap dilekçesi ile; Davacı şirketin müvekkili bankanın kredili müşterilerinden olduğunu, davacı şirketin türev işlemleri de dahil olmak üzere bankacılık işlemleri konusunda sadece müvekkili banka ile çalışmadığını, bu kapsamda davacı şirketin müvekkili yanında …bank A.Ş, … Bank A.Ş, … Bank A.Ş. ve … Bank ile çalıştığının bilindiğini, aynı şekilde türev işlemlerine olan ilgisi de müvekkili banka ile sınırlı olmayan davacı şirketin işbu davaya konu etiği türev işlemlerini çalışmakta olduğu diğer bankalar ile de gerçekleştirildiği hususunun davacı şirket yetkililerinin sözlü ve yazılı ifadeleri ile bilindiğini, davacı şirketin müvekkili banka nezdindeki türev işlemlerinin dava konusu ettiği işlemler ile sınırlı olmadığını, 2011 ve 2012 yıllarında gerçekleştirmiş olduğu ve fakat ciddi kazançlar sağlamış olması nedeniyle zikretmekten özellikle kaçındığı türev işlemlerinin mevcut olduğunu, taraflar arasındaki türev işlemler ilişkisinin temelinin taraflar arasındaki 05/05/2011 tarihinde imzalanmış olan “tezgahüstü türev araçlarına ilişkin çerçeve sözleşmesi” olduğunu, dava konusu işlemler ile aynı ayniyet teşkil eden 05/05/2011 tarihli opsiyon teyidi verildiğini, ilki 09/08/2011 ikincisi 10/01/2012 tarihlerinde verilen iki ayrı opsiyon teyit işlemi ile vadeleri uzatılmak suretiyle sürdürüldüğünü, yine aynı süreçte 18/10/2012 tarihinde davacı şirket tarafından müvekkili bankaya 7.486.111,11 EURO tutarındaki dövize ilişkin faiz oranının takası konusunda teyit verildiğini, aktarılan her iki işlem sonucunda toplam 201.390.000 TL işlem karı elde eden davacı şirketin bir süre sonra müvekkili bankaya 26/03/2013, 10/04/2013, 23/05/2013 tarihlerinde üç ayrı opsiyon teyidi verdiğini, ayrıca davacı şirket lehine iyileştirmeler içeren 2 ayrı opsiyon teyit işlemi ile revize edildiğini, davacı yanın alınan opsiyon teyidi işlemleri konusunu teşkil eden döviz kurlarının davacının beklenti ve öngörüsünün aksine sürekli yukarı seyretmesi nedeniyle davacı aleyhine işlem zararına yol açtığını, oluşan işlem zararının çerçeve sözleşmesi ve opsiyon teyidi hükümleri çerçevesinde vade tarihlerinde davacı şirket hesaplarından tahsil olanarak işlemlerin sonlandırıldığını, bunun üzerine davacı şirketin …’ya dilekçe ile müracaat ettiğini, kurumun şikayetin kendileri tarafından idari yoldan çözümlenmesinin mümkün olmadığı yönündeki kararının üzerinden yaklaşık 1 yıl sonra bu davanın açıldığını, davacının müvekkili banka ile imzalanan sözleşmelerdeki imzaların şirketi ilzam etmesinin söz konusu olmadığını, dava konusu sözleşmeler ve içerikleri konusunda yeterince bilgilendirilmediğini, iradesinin hata ve hile ile fesada uğradığını ve dava konusu işlemlerin kumar niteliğinde olduğunu ileri sürdüğünü, 05/05/2011 tarihli tezgah üstü türev araçlarına ilişkin çerçeve sözleşmesinin davacı şirketin …Gazetesinin 21/12/2011 tarihli 7712 sayılı nüshasında ilan edilen 15/12/2010 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 75 sıra nolu kararı çerçevesinde, …Noterliği tarafından 31/12/2010 tarih … yevmiye no ile tanzim olunun imza sirkülerine istinaden, davacı şirkete münferiden temsil ve imzaya yetkili … tarafından imza edildiğini, davacının dava konusu etmediği 05/05/2011, 09/08/2011 ve 10/01/2012 tarihli opsiyon teyitleri ile 18/12/2012 tarihli faiz oranı takası teyitlerinin üzerinde de genel kurul kararı ve imza sirküleri çerçevesinde davacı şirketin münferiden temsil ve imzaya yetkili … ve …’in imzalarının yer aldığını, dava konusu 26/03/2013, 10/04/2013, 23/05/2013, 10/06/2013 ve 03/07/2013 tarihli sözleşmeler üzerindeki imzaların davacı şirketin ticaret sicil gazetesinde yayınlanan 01/03/2013 tarihli yönetim toplantısında alınan 103 karar numaralı, … Noterliği 12/03/2013 tarih … yevmiye nolu ile tanzim olunan imza sirkülerine istinaden davacı şirkete müştereken temsil ve ilzama yetkili… ve … tarafından imza edildiğini, dava konusu işlemler konusunda elektronik posta mesajlarıyla kendisine sürekli bilgiler verilen ve müvekkili banka işlem değerlerinin aynı türden işlemler konusunda farklı ve daha cazip teklifler aldığı …bank A.Ş. değerleriyle kıyaslayarak, müvekkili banka çalışanlarını farklı alternatif ve teklifler konusunda yönlendiren davacı şirket yetkilisi …nin yazılı olur ve talimatları karşısında davacı tarafın imza eksikliği itirazının haksız olduğunun net bir şekilde ortaya çıkarttığını, taraflar arasında bir sözleşme ilişkisinin mevcudiyeti konusunda bir çekişme bulunmadığını, müvekkilli banka ile davacı şirket arasındaki türev işlemleri sözleşmesinin ilk kez 26/03/2013 tarihli olmadığını, türev işlemler sözleşmesinin ve işlemlerin 2011 yılına dayandığını, davacının evvelce ve aynı nitelikli sözleşme çerçevesinde gerçekleştirdiği ve prim sağladığı 3 opsiyon işlemi ile bizzat dava konusu sözleşme çerçevesinde akdettiği 2011 ve 2012 tarihli opsiyon işlemlerinin ardından döviz koruna yönelik öngörülerinin beklediği yönde gelişmeyen 2013 tarihli işlemlerinin sonlandırılmasından yaklaşık 3 yıl sonra sözleşmenin hukuka aykırı olduğunu, kandırılmış müşteri olarak gösterilerek sözleşmenin hükümsüz olduğunu ve irade fesadı hukuki sebeplerine dayandırılma çabalarının dürüstlük ve samimiyetle bağdaştırılamayacağını, 2011 yılında müvekkili bankaya müracaat edenin davalı olduğunu, bu müracaatı üzerine uzun süredir müşterisi olan davacıya müvekkili bankanın olumlu olumsuz tüm özellikleri ile birlikte ayrıntılı olarak açıklama yaptığını, risk tercihlerine uygun işlem alternatiflerinin müşterinin tercih ve takdirine sunulduğunu, davacının gerçek kişiler için tezgahüstü türev işlemlerine ilişkin çerçeve sözleşmesi düzenlemeye karar verdiğini, davacının tamamen kendi iradesi ile vermiş olduğu karar doğrultusunda, çerçeve sözleşmesinin düzenlenmesi aşamasında tüm riskler konusunda bilgilendirildiğini, bu kapsamda ” tezgahüstü türev araçlar risk bildirim formunun” davacının bilgi ve imzasına sunulduğunu, formun önemli açıklama başlığı altında tercih ettiği işlemler kosunuda bilgilendirildiğini, bu risk bildirimlerinin içerik olarak temyiz kudretine haiz, hak ve fiil ehliyetine sahip, en düşük kültür-eğitim seviyesine haiz bir kimse tarafından dahi anlaşılabilecek açıklığa sahip olduğunu, anılan açıklamaların davacı tarafından imza edilen her bir opsiyon teyidinde olmak üzere toplam 5 opsiyon teyidinde de bulunduğunu ve bunların davacı tarafça en az 5 kez okunup imzalandığını, dava konusu işlemler öncesinde ve 28/01/2013 tarihinde davacı şirketin bir başka bankadan aldığı teklifleri de eklemek suretiyle de fiyatlama yapılma talebi ile elektronik posta yazışması bulunduğunu, bu mesajda bir başka bankanın teklifleri de eklenmek suretiyle fiyatların güncellenmesinin talep edildiğini, elektronik posta ile davacı şirkete kurun gidebileceği senaryolarda ortaya konulmak suretiyle fiyat verildiğini ve sonuçların anlatıldığını, elektronik posta ile davacı şirket yetkilisinin fiyatların ve senaryoların güncellenmesi talep ettiğini, aynı tarihte güncel fiyat ve senaryo bilgileri bilgilendirildiğini, fiyatlar davacının talebi üzerine bir kez daha güncellendiğini ve ilk opsiyon teyidinin alındığını, 10/04/2013 tarihli ikinci opsiyon teyidinin alındığını, 23/05/2013 tarihli üçüncü opsiyon teyidinin alındığını, davacı şirketin 10/03/2013 tarihli talebi doğrultusunda dördüncü opsiyon talebinin alındığını, 03/07/2013 talebi doğrultusunda beşinci opsiyon talebinin alındığını, davacı şirketin işlem sürecinin her aşamasında detaylı olarak bilgilendirildiğini, davacı şirketin dava konusu ettiği sözleşmelerin en sonuncunun 03/07/2013 tarihli olduğunu, bu sözleşmenin 2014 yılı itibariyle onandığı ve davacı şirket tarafından geçerli ve bağlayıcı hale geldiği ve TBK’nın 39.maddesi gereğince irade fesadı iddialarının reddi gerektiğini, davacı tarafın temelinde bir sözleşme ilişkisi bulunan dava konusu işlemlerin, kumar niteliğinde olduğu iddiası ile bu iddiaya dayanak taleplerinin TBK’nın 604. ve 605. maddeleri karşısında hukuki değer ve önemden yoksun olup reddi gerektiğini, sözleşme serbestisi çerçevesinde akdedilen sözleşmeden kaynaklanan hakların kullanılmasından kaynaklanan eylem ve işlemlerde sözleşmeye bankacılık kabul ve uygulamalarına aykırı hiçbir eylem ve işlem olmadığını, kaldı ki TBK’nın 604. maddesi gereğince kumar ve bahis alacakları hakkında dava açılması ve takip yapılmasının mümkün olmadığını, kumar ve bahis borcu için ödeme yapıldığı iddiasına göre ise yapılan bu ödemelerin TBK.nın 605/2.maddesi gereğince talep edilemeyeceği belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava; tazminat davasıdır.
Taraf delilleri incelenmiş ve bilirkişi raporları alınmıştır.
Davacı ve davalı vekili uzman görüşleri sunmuşlardır.
Prof. Dr. … tarafından düzenlenen uzman görüşünde; somut olayda davalı bankanın herhangi bir kusurunun bulunmadığını, dolayısıyla hukuki sorumluluğunun bulunmadığını, davalı bankanın aydınlatma yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirdiğini, davalı bankanın hile olarak yorumlanabilecek herhangi bir eyleminin bulunmadığını, doktrin ve Yargıtay uygulamasına göre opsiyon işlemlerinin kumar niteliğine haiz olmadığını, davacı şirketin kumar niyetinde olmadığının anlaşıldığını, çeşitli hukuk işlemlerinde de bu tip işlemlerin kumar olarak nitelendirilmediğini, ihracatçı olan davacı şirketin döviz dalgalanmalarından korunma amacıyla bu işlemleri yapageldiği, Yargıtay’ın da bu işlemler bakımından kumar ve bahis iddiasını kabul etmediğini, tarafların tüzel kişi tacir olduklarını, davacı şirketin dava konusu opsiyon teyitlerinin tüketici işlemi niteliğinde sayılmayacağını, yapılan sözleşmenin konusunun davacı şirketin işletme konusu çevresi kapsamında mütalaa edildiğini dolayısıyla yapılan işlemlerin geçerli olduğunu ve davacı şirketi bağlayacağını belirtmiştir.
Prof. Dr. …tarafından düzenlenen uzman görüşünde; davalı banka ile imzalanan sözleşmelerdeki imzaların şirketi ilzam etmesinin söz konusu olmadığı iddiasının ciddiye almanın mümkün olmadığını, davalının işlemlerinin icrası sırasında hileli yollar kullandığına dair bir kanıt bulunmadığını, davaya konu işlemlerin yatırım kuruluşlarının kuruluş ve faaliyet yazısı hakkında tebliğin yürürlük tarihinden önce gerçekleştiği için davalıya yasal açıdan herhangi bir sorumluluk yükleyemeyeceğini, BDDK tarafından düzenli denetime tabi tutulan davalı bankanın söz konusu işlemlerin yasal olmadığını iddia etmenin ciddiyetten uzak olduğunu, davacı şirketin profesyonel yatırımcı sayılması için objektif nedenlerin fazlasıyla bulunduğunu belirtmiştir.
Doç. Dr….tarafından düzenlenen uzman görüşünde; davalı bankanın bilgilendirmenin ötesinde kapama talimatını kısmen uygulamak, gerçekleşmesi imkansız bariyer fiyatlarını önermek ve kapama talimatına rağmen yeni opsiyon işlemleri gerçekleştirmek suretiyle davacının zarara uğramasına ve zararın artmasına neden olduğunu, davalı bankanın sözleşmeden ve kanundan doğan aydınlata ve bilgi borçlarında olduğu gibi sadakat ve işi özenle görme borçlarına aykırı davranışları nedeniyle müşterisi davacının uğramış olduğu zararları tazmin etme borcunun bulunduğunu, davalı bankanın sorumluluğunu sınırlandıran ve bankaya geniş takdir yetkisi sağlayan opsiyon sözleşmesi hükümlerinin kesin hükümsüz olduğunu, ihtilafa konu 5 adet opsiyon işlemi tarafından davacı şirket ortaklık yapısında meydana gelen değişiklik sonrasında temsil ve ilzama ilişkin değişikliklerin davalı bankaya bildirildiği, somut olayda yetkisiz temsile ilişkin hükümlerin uygulama alanı bulacağından söz konusu işlemlerin davacıyı bağlamayacağı ve davanın geçerli bir sebebe dayanmaksızın aldıklarını geri iade ile yükümlü olduğunu belirtmiştir.
Hamdi Bağcı tarafından düzenlenen uzman görüşünde; taraflar arasındaki opsiyon işlemlerinin Sermaye Piyasası Mevzuatında tanımlanan bir sermaye piyasası aracı olduğunu, davalı bankanın SPK’da belirlenen yetki belgesine, işlemlerin yapıldığı tarihte sahip olmadığını, bu sözleşmelerin davacıya sunulurken davacının hak ve yararlarının gözetilmesi gerektiğini, ancak davalının gerek sözleşmenin kurulması aşamasında gerekse sözleşmenin uygulandığı sürede bunu ihlal ettiğini, opsiyon primlerinin adil değerde hesaplandığını, hesaplanan adil değerlerinin ciddi biçimde davacı aleyhine olduğunun görüldüğünü, sözleşmelerde revizelerin davacının isteği doğrultusunda yerine getirilmesi durumunda oluşacak zararın hesaplandığını ve mevcut zarara göre oldukça düşük olduğunun görüldüğünü belirtmiştir.
Bilirkişiler Prof. Dr. … ve …’ın Mahkememize sunduğu 20/11/2017 tarihli bilirkişi raporunda; davacı şirket ile davalı banka arasında 05/05/2011 tarihinde “tezgahüstü türev araçlarına ilişkin çerçeve sözleşmesi” adlı bir sözleşme imzalandığını, davanın konusuna dayanak teşkil eden ve taraflar arasındaki ihtilaf konusu olan opsiyon ilişkilerinin temelini bu sözleşmenin oluşturduğunu, taraflar arasında bu sözleşmeye istinaden imzalanmış olan 5 adet opsiyon teyidi bulunduğunu, bunlardaki imzanın şirket yönetim kurulu üyelerinden … ve …’e ait olduğunun anlaşıldığını, şirketin temsil ve ilzam yetkilerinde meydana gelen değişikliklerin davalı bankaya bildirilip bildirilmediği hususunun önem arz ettiğini, bu konunun ayrıca araştırmaya tabi tutulması gerektiğini, dava dosya içeriğine göre davalı banka yetkililerinin davacı müşterisini gereği gibi aydınlatmadığı, işi sadakat ve özenle yerine getirmediği hususunun incelenmesinin Mahkemeye ait olduğunu, davacının hileli hareketler nedeniyle hataya düşürüldüğü iddiasının ispata muhtaç olduğunu, netice itibariyle taraflar arasında cereyan eden opsiyon işlemlerinde davalı bankanın hileli hareket ettiğini gösterir herhangi bir bilgi yada belgeye rastlanmadığını belirtmişlerdir.
Bilirkişiler Prof. Dr. … ve …’ın Mahkememize sunduğu 03/12/2018 tarihli ek raporlarında; taraflar arasında 05/05/2011 tarihinde imzalanan tezgahüstü türev araçlarına ilişkin çerçeve sözleşmesinin ilgili maddelerinden de anlaşılacağı üzere davacı şirket tarafından sözleşme hükümlerinin kabul edilerek imzalandığını, bir yetki değişikliği olduğunda durumun sözleşme hükmüne göre yazılı olarak davalı bankaya bildirmekle davacının yükümlü olduğunu, davacı şirketin temsil ve ilzam yetkilerinde meydana gelen değişikliklerini davalı bankaya bildirdiği hususunda dosyada herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmadığını, davalı bankanın aynı zamanda bir yatırım kuruluşu olduğunu, dava konusu türev işlemleri gerçekleştirme konusunda yetki belgesinin bulunduğunu ve bu belgenin davalı banka tarafından dosyaya sunulduğunu, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin ve 5 adet opsiyon teyidinin koruma amaçlı olarak akdedildiği, koruma amacının fiyat dalgalanmalarına karşı bankanın kendini güvence altına almak olduğunu, taraflar arasında cereyan eden opsiyon işlemlerinde dava dosyasına sunulan e-posta yazışmaları, dava dilekçesi ve dosyadaki diğer belgelerin bir bütün halinde incelendiğinde, tarafların kumar iradesiyle hareket ettiğine ilişkin herhangi bir emareye rastlanmadığını, dolayısıyla taraflar arasında akdedilen opsiyon sözleşmesinin kumar niteliğinde olmadığını belirtmişlerdir.
Davacı tarafın yeni rapor alınması talebi Mahkememizce yerinde görülerek başka bir bilirkişi heyetinden bilirkişi raporu alınmıştır.
Bilirkişiler Prof. Dr. …, Dr. Ögr. Üyesi … ve … Mahkememize sundukları 10/07/2019 tarihli bilirkişi raporlarında; taraflar arasında kurulan çerçeve sözleşmesi ve opsiyon sözleşmelerinin Sermaye Piyasası Mevzuatına tabi olmayan tezgahüstü piyasalarda tarafların serbest iradeleriyle hukuken geçerli olarak kurulmuş olan sözleşmeler olduklarını, taraflar arasında kurulmuş olan opsiyon sözleşmelerinin yüksek risk barındıran, sonuçları önceden tahmin edilmeyen işlemler olduklarını ve müşterilerin de opsiyon işlemlerinin yüksek risk içeren yapısının doğal ve çok sık karşılaşılan bir sonucu olarak zararı taşımakla yükümlü olduklarını, davalı bankanın davacı ile arasındaki opsiyon işlemlerini yapmadan önce imzaladığı çerçeve sözleşmesinde davaya konu işlemlerin taşıdığı riskleri çok açık ve anlaşılır ifadelerle bir kaç kez vurgulayarak, davacıyı bu riskler konusunda yeterli ölçüde uyardığını, davacının davalı banka ile imzaladığı sözleşmelerde yer alan ve birkaç kez vurgulanan risk uyarılarını anlayabilecek kapasitede, döviz ve sermaye piyasalarındaki öngörülmesi imkansız oynaklık ve değişkenlik konusunda bilgi sahibi olduğunu, davaya konu türev işlemlerine ilişkin olarak davalı banka ile davacı arasında çerçeve sözleşmelerinin ve opsiyon sözleşmelerinde davalı bankanın eksik veya hatalı bilgi vermediğini, davalı bankanın özen yükümlülüğünü ihlal ettiğinin ve sözleşmelere aykırı davrandığının kabul edilemeyeceğini, davacının daha önce yaptığı ve kar ettiği türev işlemlerinin hukuken geçerliliğine hiçbir itirazda bulunmayıp elde ettiği karları davalı bankadan tahsil ederek ya da zararı tazmin ederek, davalı banka ile aralarındaki türev işlemleri sözleşmesinin hukuken geçerli olduğunu kabul ettikten sonra aynı şekilde kurulan ve zarar ettiği türev işlemlerine ait sözleşmelerin hukuken geçersiz olduğunu iddia etmenin çelişkili davranış olduğunu ve bu nedenle de iddianın hukuken korunamayacağını, davacının davalı bankadan herhangi bir hukuki sebebe dayanarak zararlarının tazminini talep edemeyeceğini, taraflar arasında 05/05/2011 tarihinde imzalanan tezgahüstü türev araçlarının işlemlerine ilişkin çerçeve sözleşmesinin 10.maddesinden de anlaşılacağı üzere davacı şirketin şirkette bir yetki değişikliği konusu olması durumunda durumun yazılı olarak davalı bankaya bildirmekle yükümlü olduğunu, davacı şirketin temsil ve ilzam yetkilerinde meydana geldiğini belirttiği değişiklikler konusunda davalı bankaya bildirimde bulunduğuna dair bilgi ve belgenin mevcut olmadığını, davacının dava konusu işlemler nedeniyle 2013 senesinde revize sözleşmeleri ile birlikte toplam 5 adet opsiyon strateji işlemlerinin fırsat zararlarının 9.464.780 TL olduğunu, davalı bankanın dava konusu işlemlerini Sermaye Piyasası Kurulu türev araçlarının alım satımına yönelik yetki belgesine istinaden gerçekleştirmiş olduğunu, sonuç itibariyle davalı bankaya atfı kabil bir kusurun bulunmadığını belirtmişlerdir.
Mahkememizce olaya ve dosyaya uygun, ayrıntılı ve gerekçeli bilirkişi raporlarına itibar edilmiştir.
Mahkememizce toplanan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde;
Davacı şirket, davalı bankanın personellerinin, davacı şirket yöneticisinin iyiniyet ve güveninden yararlanarak imza edilmesini sağladığı 2013 tarihli 3 adet opsiyon teyit sözleşmeleri ve bu teyit sözleşmelerinin yeniden yapılandırılması için yapılan 2 adet revize edilmiş sözleşmeleri kullanarak hesabından toplam 9.756.720 TL tutarında meblağın davalı bankanın hesaplarına geçirilerek zarara uğratıldığını, söz konusu sözleşmelerdeki imzaların davacı şirketi ilzam etmesinin söz konusu olmadığını, 2013 yılında teyit sözleşmelerini imzalayan kişilerin, işletme konusu ve parasal tutar itibariyle şirketi temsil ve ilzama yetkisinin bulunmadığını, şirket genel müdürünün banka personeli tarafından işlemin mahiyeti hakkında hataya sevk edilip kandırıldığını, davalı bankanın hile yoluyla dava konusu opsiyon işlemini gerçekleştirdiğini, çerçeve sözleşmesi ve teyit sözleşmelerinin Sermeye Piyasası Mevzuatına aykırı ve geçersiz olduğunu ve ayrıca haksız ve kanuna aykırı şart ve hükümlerine göre TMK ve TBK’ya aykırı olduğunu, davalı banka tarafından gerçekleştirilen işlemlerin kumar vasfında olduğunu, davalı bankanın tahsil ettiği parayı kumar itirazı nedeniyle iade ile yükümlü olduğunu, ayrıca davalı bankanın dava konusu opsiyon işlemlerini yapmaya yetkisi olduğunu, gerekli izinleri aldığını ispatlamak zorunda olduğunu belirterek davalı banka tarafından TL’ye çevrilerek alınan 9.756.720 TL’nin ticari faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
Davalı banka ise; davacı şirketin müvekkili bankanın kredili müşterilerinden olduğunu, davacı şirketin türev işlemleri de dahil olmak üzere bankacılık işlemleri konusunda sadece müvekkili banka ile çalışmadığını, bu kapsamda davacı şirketin müvekkili yanında …bank A.Ş,… Bank A.Ş, …Bank A.Ş. ve … Bank ile çalıştığının bilindiğini, davacı şirketin müvekkili banka nezdindeki türev işlemlerinin dava konusu ettiği işlemler ile sınırlı olmadığını, 2011 ve 2012 yıllarında gerçekleştirmiş olduğu ve fakat ciddi kazançlar sağladığı türev işlemlerinin mevcut olduğunu, taraflar arasındaki türev işlemler ilişkisinin temelinin taraflar arasındaki 05/05/2011 tarihinde imzalanmış olan “tezgahüstü türev araçlarına ilişkin çerçeve sözleşmesi” olduğunu, dava konusu işlemler ile aynı ayniyet teşkil eden 05/05/2011 tarihli opsiyon teyidi verildiğini, ilki 09/08/2011 ikincisi 10/01/2012 tarihlerinde verilen iki ayrı opsiyon teyit işlemi ile vadeleri uzatılmak suretiyle sürdürüldüğünü, yine aynı süreçte 18/10/2012 tarihinde davacı şirket tarafından müvekkili bankaya 7.486.111,11 EURO tutarındaki dövize ilişkin faiz oranının takası konusunda teyit verildiğini, aktarılan her iki işlem sonucunda toplam 201.390.000 TL işlem karı elde eden davacı şirketin bir süre sonra müvekkili bankaya 26/03/2013, 10/04/2013, 23/05/2013 tarihlerinde üç ayrı opsiyon teyidi verdiğini, ayrıca davacı şirket lehine iyileştirmeler içeren iki ayrı opsiyon teyit işlemi ile revize edildiğini, 05/05/2011 tarihli tezgahüstü türev araçlarına ilişkin çerçeve sözleşmesinin davacı şirketi münferiden temsil ve imzaya yetkili … tarafından imza edildiğini, davacının dava konusu etmediği 05/05/2011, 09/08/2011 ve 10/01/2012 tarihli opsiyon teyitleri ile 18/12/2012 tarihli faiz oranı takası teyitlerinin üzerinde de genel kurul kararı ve imza sirküleri çerçevesinde davacı şirketin münferiden temsil ve imzaya yetkili …ve …’in imzalarının yer aldığını, dava konusu işlemler konusunda kendisine elektronik posta mesajlarıyla kendisine sürekli bilgiler verilen ve müvekkili banka işlem değerlerinin aynı türden işlemler konusunda farklı ve daha cazip teklifler aldığı …bank A.Ş. değerleriyle kıyaslayarak, müvekkili banka çalışanlarını farklı alternatif ve teklifler konusunda yönlendiren davacı şirket yetkilisi …’nin yazılı olur ve talimatları karşısında, davacı tarafın imza eksikliği itirazının haksız olduğunu, çerçeve sözleşmesinin düzenlenmesi aşamasında tüm riskler konusunda bilgilendirildiğini, bu kapsamda “tezgahüstü türev araçlar risk bildirim formunu” davacının bilgi ve imzasına sunulduğunu, formun önemli açıklama başlığı altında tercih ettiği işlemler kosunuda da bilgilendirildiğini, her bir opsiyon teyidinde olmak üzere toplam 5 opsiyon teyidinde de bulunduğunu ve bunların davacı tarafça en az 5 kez okunup imzalandığını, irade fesadı iddialarının reddi gerektiğini, davacı tarafın temelinde bir sözleşme ilişkisi bulunan dava konusu işlemlerin, kumar niteliğinde olduğu iddiasının TBK’nın 604. ve 605. maddeleri karşısında hukuki değer ve önemden yoksun olup reddi gerektiğini belirterek davanın reddine talep etmiştir.
Davacı şirket ile davalı banka arasında 05/05/2011 tarihinde “tüzgahüstü türev araçlarına ilişkin çerçeve sözleşmesi” imzalandığı, bu sözleşmenin 24 sayfa ve 32 maddeden oluştuğu, 5 sayfa tanımlar bölümünün ve 2 sayfa tezgahüstü türev araçlar risk bildirim formunun bulunduğu ve sözleşmenin davacı şirket adına … tarafından imzalandığı, bu sözleşme ile ilgili yetkisiz temsilci tarafından imzalandığına ilişkin bir iddia bulunmadığı, sözleşmenin 5.maddesinde “Müşteri hiçbir yönlendirme ya da etki altında kalmadan işbu sözleşme kapsamında belirtilen işlemleri bizzat kendi seçimi ve kararı sonucu yapmıştır. İşlem yaptığı türev ürünlerinin özellikleri ve riskleri bilmektedir. Piyasaların son derece profesyonel olduğunu ve piyasalarda oluşabilecek riski bilerek hareket etmektedir ve bunun sonuçlarına katlanacaktır ve bu hususta herhangi bir itirazı olmayacaktır.” hükmünün mevcut olduğu, “tezgahüstü türev araçlar risk bildirim formunda” önemli açıklama ve risk bildirimi bölümlerinde işlemler ile ilgili riskler konusunda açıklamalar bulunduğu görülmüştür. Buna göre yapılan tezgahüstü türev araçlarına ilişkin çerçeve sözleşmesi ve opsiyon işlemlerinin geçerli olduğu, davalı banka tarafından davacıya işlemler konusunda gerekli bilgilerin verildiği ve riskler konusunda yeterli ölçüde uyardığı ve davalı bankanın aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirdiği Mahkememizce kabul edilmiştir.
26/03/2013 tarihli opsiyon teyidinde, 10/04/2013 tarihli opsiyon teyidinde, 23/05/2013 tarihli opsiyon teyidinde, 10/06/2013 tarihli opsiyon teyidinde, 03/07/2013 tarihli opsiyon teyidinde davacı şirket yetkilisine ait imzasının bulunduğu görülmüştür. Davacı taraf opsiyon teyitlerinde o tarihlerde müvekkili şirketi temsil ve ilzama yetkili kişiler tarafından imzalanmadığını, dolayısıyla sözleşmelerin geçerli olmadığını ileri sürdüğü, opsiyon sözleşmelerinin yönetim kurulu üyeleri …ve…tarafından imzalandığı, tezgahüstü türev araçlarına ilişkin çerçeve sözleşmesinin 10.1.maddesinde “Müşteri iş bu sözleşme ve herhangi bir teyit ile ilgili işlem veya işlemler için kendisini temsile yetkili kişiler bildirmiş ise bunlara ilişkin değişiklikler bankaya yazılı olarak bildirilinceye kadar geçen süre içinde yapılmış olan işlemlerin kendisini için bağlayıcı olacağını, bu değişiklikleri bildirmemesi halinde doğacak bütün zararlardan sorumlu olacağını kabul ve beyan eder.” 10.2.maddesinde “Temsil yetkisi konusunda Türkiye Sicil Gazetesinde veya herhangi bir yayın organında yapılacak herhangi bir ilan hiçbir şekilde bankayı bağlamayacaktır. Genel vekaletnamelerde özel olarak bir yetki daraltılması yapılmış olmadıkça vekaletnameyi sunan vekillerin banka ile yapmış oldukları tüm ilişkileri müşteriyi bankaya karşı temsil yetkisine de haiz oldukları kabul edilir.” hükümleri göz önüne alındığında davacının bankaya yazılı olarak değişiklikleri bildirmekle yükümlü olduğu, davacı şirketin temsil ve ilzam yetkilerinde meydana gelen değişiklikleri davalı bankaya bildirdiğine dair herhangi bir delil sunmadığı, bu nedenle davacının opsiyon sözleşmelerinin şirketi temsile yetkili olmayan kişilerce imzaladığı ve davalı şirketi bağlamayacağı iddiasının geçerli olmadığı Mahkememizce kabul edilmiştir.
Kayıt ve belgeler ile bilirkişi raporuna göre davacı şirketin dava konusu edilmeyen dönemlere ilişkin 2011 ve 2012 tarihlerinde kapanan opsiyon strateji işlemlerinden elde ettiği fırsat kazancının 199.365 TL olduğu, davacının daha sonra 26/03/2013, 10/04/2013 ve 23/05/2013 tarihinde 3 ayrı opsiyon teyidi verdiği, ayrıca iyileştirme içeren 2 ayrı opsiyon sözleşmesi revize edildiği, davacının 2013 senesinde bağlamış olduğu toplam 5 adet opsiyon işlem zararının 9.464.780 TL olduğu anlaşılmıştır.
SPK’nın 08/04/2010 tarihli ve … sayılı türev araçlarının alım satımına yönelik yetki belgesi ile; davalı bankanın yurdışı piyasalarda ve vadeli işlem ve …A.Ş.’de işlem gören türev araçlarının alım satımına aracılık faaliyetinde bulunmasının uygun görüldüğünün, bu belgenin 3194 ve 4487 Sayılı Kanunlarla değişip 2499 Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu uyarıca verildiğini, …numaralı belge ile değiştirildiğinin bildirildiği görülmüştür.Buna göre davalı bankanın opsiyon işlemlerini yapmada yetkili olduğu Mahkememizce kabul edilmiştir.
Sonuç olarak; taraflar arasındaki tezgahüstü türev araçlarına ilişkin çerçeve sözleşmesinin ve opsiyon teyitlerinin geçerli olduğu, davacı şirketin dava konusu yaptığı opsiyon işlemleri nedeniyle davalı bankanın gerekli risk bildirimlerini yaptığı, davacının daha önceden de benzer işlemler yaptığı ve kar elde ettiği, davacının ticari şirket-tacir olup basiretli iş adamı gibi gibi hareket etmesi gerektiği hususları dikkate alındığında, davalı bankanın işlemlerinde herhangi bir kusurunun bulunmadığı, bu işlemler sonucunda uğranılan risklere davacı şirketin katlanması gerektiği, davacının daha önce yaptığı ve kar elde ettiği türev işlemlerinin hukuken geçerliliğine hiçbir itirazda bulunmayıp davalı banka ile aralarındaki türev işlemleri sözleşmesinin hukuken geçerli olduğunu kabul ettikten sonra aynı şekilde kurulan ve zarar ettiği türev işlemlerine ait sözleşmelerin hukuken geçersiz olduğu iddiasına itibar edilemeyeceği, davacı tarafın işlemlerde hataya düşürüldüğünü ve davalının hileli hareket ettiğine ilişkin iddiasını ispat edemediği, davalı banka çalışanlarının hukuka aykırı çalışma yaparak davacı şirketi yanlış yönlendirerek, davacının zararına sebebiyet verdiğinin ispatlanamadığı, dava konusu işlemlerin tarafların iradeleriyle kabul ettiği işlemler olup genel işlem şartlarına aykırılık taşımadığından geçersizliklerinin ileri sürülemeyeceği, opsiyon sözleşmelerinin kumar niteliğinde olmadığı, sözleşme serbestisi çerçevesinde iki tarafın serbest iradesiyle yapılan opsiyon sözleşmesinin, tarafları için bağlayıcı olduğu ve sözleşmenin sonuçlarına tarafların katlanması gerektiği, bu nedenlerle davacı şirketin geçerli sözleşme ve opsiyon teyitleri nedeniyle uğradığı zararları davalı bankadan talep edemeyeceği sonuç ve kanaatine varılarak davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulanan harçlar tarifesine göre alınması gereken 44,40 TL harcın peşin alınan 166.620,39 TL harçtan mahsubu ile artan 166.575,99 TL’nin karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 162.767,20 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 12 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
7-Davalı tarafından yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde davalıya iadesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı; gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Mahkememize sunulacak veya gönderilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır

¸Bu belge 5070 sayılı Kanun Kapsamında Elektronik İmza İle İmzalanmıştır.