Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1262 E. 2020/24 K. 21.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/1262 Esas
KARAR NO : 2020/24

DAVA : Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/12/2016
KARAR TARİHİ : 21/01/2020

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı firma yetkilisinin dava dilekçesinde özetle; yetkilisi olduğu firmaya karşı İst. … İcra Müdr. … Esas sayılı dosyası ile takip yapılmış olduğunu, icra takibinden tesedüfen hebardar olduğunu, icra dosyası tarafınca incelendiğini ve takibe konu çekin yetkilisi bulunduğu …Şti. çeki olduğunu gördüğünü, takibe konu çek üzerinden yetkilisi olduğu firmanın adının yazmasına rağmen, takibe konu çek üzerindeki imzanın tarafına ait olmadığını, şirketi adına bu çek yaprağı üzerine attığı bir imzasının olmadığını, çekteki imza taraflarına ait olmadığını, dava dilekçesinin ekinde sunmuş olduğu imza sirkülerinin çıplak gözle dahi incelendiğinde imzanın taraflarına ait olmadığı açıkça görüldüğünü, şirkete ait olan ticaret defter ve kayıtlarının da incelenmesi halinde takip konusu çekin bir ticari ilişki neticesinde verilmediği anlaşılacağını, takip konusu çekten dolayı taraflarınca atmadığı bir imzadan dolayı şirketinin borçlu görünmesi ve takibin de usulsüz olarak kesinleştirilmiş olması sebebiyle haciz yapılma tehdidi altında olduğunu, bu sebeple mahkemeye sundukları imzalarının da bulunduğu belge asılları üzerinden geçici olarak yapılan imza incelemesi halinde veya belge asıllarındaki imzalar çıplak gözle dahi incelendiğinde,imzasının olmadığının açıkça belli olduğundan teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilerek takibin dava sonuna kadar durdurulmasını,takip konusu çekin üzerindeki imzalardan hiçbirinin tarafına ait olmaması sebebi ile imzaya, borca, faize, borcun tüm ferilerine işlemiş faize %10 çek tazminatına ve faiz oranına itiraz ettiğini ve kabul etmediğini, yukarıda açıklanan nedenlerle, davanın kabulü ile yetkilisi olduğu firmanın, takip dosyasındaki çek üzerinde imzası bulunmadığından alacaklıya herhangi bir borcunun olmadığını, icra takibindeki imzaya, borcun tamamına tüm ferilerine, itirazlarının kabulü ile takep konusu çekte davalıya borçlu olmadığının tespitini ve çek aslının tarafına iadesini, yapılmış olan icra takibi ve düzenlenmiş olan takip talebi ve ödeme emrinin iptalini, takip konusu icra dosyasında bulunan çekte yetkilisi olduğu firma adına imza bulunmadığından ve çek üzerindeki imzalardan hiçbirisinin tarafına ait olmadığından, gerek inceleme yapmadan gerekse hemen yapılacak geçici bir bilirkişi incelemesi neticesinde hukuka aykırı olarak yapılan icra takibinin davanın sonuna kadar teminatsız olarak durdurulması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davanın açıldığı aşamada haciz tehditi altında olduğundan, icra takip bedelini ödemesi halinde ödeme yapılan paranın alacaklıya ödenmemesi hususunda tedbir karar verilmesini, alacaklıya ödenmesi halinde davanın istirdat davası olarak kabulü ile ödeme yaptığı tarihten itibaren işleyecek en yüksek avans faiziyle davalı taraftan alınarak taraflarına iade edilmesini, davalı alacaklanın çek üzerinde yetkilisi olduğu firma adına taraflarının imzası olmadığı halde takip ve haciz yapması kötü niyetli olduğu açık ve net göstermekte olduğunu, bu sebeple davalı tarafın %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatı ve %10 cezai şarta hükmedilmesini, mahkeme masraf ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ile dava ettiği görüldü.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; takibe konu çek incelendiğinde çekteki imzanın gerçekten imzaya itiraz eden şirket yetkilisi…’a ait olmadığı görüleceğini, söz konusu çek çift temsilci ile imzalandığı da açık olduğunu, bunun asıl nedeni takibe konu çekin düzenlendiği tarihte borçlu şirket adına çek düzenleme yetkisinin… ve kardeşi …da olmasında kaynaklanmakta olduğunu, başka bir değişle söz konusu çek düzenlendiği tarih itibari ile şirket yetkilileri tarafından çift imza ile imzalandığını, müvekkille yapılan görüşmede şirkete ait çekleri bazen yetkili …-… yerine kardeşi… tarafından imzalandığı belirtildiğini, davacı/borçlu şirket …’ın kardeşi… yerine imzaladığı çeklerden sorumlu olduğunu, her ne kadar temsilci veya vekilin kambiyo taahhüdünde bulunması için özel yetki gerekse de bazı şartların varlığı halinde yetkisiz temsilci veya vekilin attığı imza temsil edileni veya vekil edileni bağladığını, yukarıda arz ve izah olunan nedenlerle, davaya konu çek düzenlendiği tarih itibarı ile şirket yetkilisi olan … ve …’ın imza incelemesi yapılmasını, imzanın şirket yetkilisi…-…’a ait olmadığınnı davacı davacı tarafında ileri sürülmesi halinde, ayrıca dava dışı …’ın imza incelemesi yapılmasını, davacının hukuki dayanaktan yoksun davanın reddini, %20’den aşağı olmamak kaydı ile tazminata mahkum edilmesini ve vekalet ücrteni ile yargılama giderlerinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ile cevap verdiği görüldü.

DELİLLER VE GEREKÇE;
İstanbul …İcra Dairesinin … E. sayılı dosyası, takibe konu çek fotokopisi dayanılan diğer deliller celp edilip incelenmiş ve tüm deliller toplanmıştır.
Dava, davaya konu çekin, sahte imza ile düzenlenmek sureti ile piyasaya sürüldüğü ve davalı şirket tarafından yetkili hamil olarak icra takibine konu edildiğinden bahisle İİK 72/3.maddesinde düzenlenmiş olan, icra takibinden sonra açılmış bulunan menfi tespit davasıdır.
Dava dosyasına celbedilen İstanbul …İcra Dairesinin… E. sayılı takip dosyasının incelenmesinde, keşidecisi davacı ve lehdarı …Şti. olan, 15/06/2015 keşide tarihli, 50.000-TL. bedelli çek üzerinden, davacı aleyhine, davalı tarafından, kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip başlatıldığı, görülmüştür.
Dava ehliyeti, kişinin bizzat veya vekili aracılığıyla bir davayı davacı veya davalı olarak takip etme ve usuli işlemleri yapabilme ehliyetidir. Dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir; dolayısıyla, medeni hakları kullanma ehliyetine ( fiil ehliyetine ) sahip gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptirler.
Taraf sıfatına gelince; bir hakkı dava etme yetkisi ( dava hakkı ) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bir hakkın sahibinin kim olduğu, dolayısıyla o hakkı dava etme yetkisinin kime ait olduğu, ( o davada davacı sıfatının kime ait olacağı ) tamamen maddi hukuk kurallarına göre belirlenir. Ancak, bir davanın davacısının o dava yönünden davacı sıfatına sahip bulunmadığının belirlenmesi halinde, mahkeme dava konusu hakkın mevcut olup olmadığını inceleyemeyeceği ve sıfat yokluğundan davanın reddine karar vermek zorunda olduğu için, taraf sıfatı usul hukukunun da düzenleme alanındadır.
Eş söyleyişle, sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir (Baki Kuru-Ramazan Arslan-Ejder Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 7. baskı, Ankara 1995, s. 231).
Bu nedenle, davanın tarafları, taraf ehliyetine sahip olmalıdır. Yani, bir davada taraf olabilmek için, ya, hakiki şahıs; ya da, hükmi şahıs olmak gerekir. Zira, taraf ehliyeti, medeni hukukun haklardan istifade ehliyetine tekabül eder ( Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku, C. I-II, 7. Baskı, İstanbul 2000, s.288)
… Müdürlüğü’ne yazılan müzekkereye, 04/04/2019 tarihinde verilen cevabi yazı ile, davacı…Şti.’nin, tasfiyesinin sona erdiği, 14/12/2017 tarihinde tescil edildiğinden, sicil kaydının terkin edildiği, bildirilmiştir.
Mahkememizin, 6 nolu celsesinin, 1 nolu ara kararı ile, davacı şirket vekiline, davacı şirketin ihyası için bir aylık kesin süre ve yetki verilmiş ve davacı vekiline iş bu ara karar tebliğ edilmiş, süresi içerisinde şirketin ihyasına ilişkin bir belge dosyaya sunulmamıştır.
Davacı şirketin tüzel kişiliği, 14/12/2017 tarihinde tasfiye sonucu, … Müdürlüğünce yapılan terkin işlemi ile sona ermiştir. Yargılamanın devamı sırasında, davacı şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiği, taraf ve dava ehliyetinin son bulduğu ve bu anlamda aktif husumet ehliyetinin de bulunmadığı anlaşılmıştır. HMK 114. maddesinde aktif husumet dava şartları arasında sayılmış ve HMK 115. maddesinde de dava şartlarının yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilmesi gerektiği ifade edilmiş olup, davacının aktif husumetinin bulunmaması nedeniyle, davacının davasının aktif husumet ehliyeti yokluğundan usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının aktif husumet yokluğundan REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesine göre hesap edilen 54,40-TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 974,35-TL harcın mahsubu ile fazla alınan 919,95-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan …Ü.T’ye göre belirlenen 3.400,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama masraflarının kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca yatırılan bakiye gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yokluğunda, davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmek üzere mahkememize hitaben yazılmış, mahkememize ya da en yakın Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile gidilebilecek İSTİNAF yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

¸Bu evrak 5070 sayılı Yasa gereğince elektronik olarak imzalanmıştır.