Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1243 E. 2020/250 K. 16.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/1243
KARAR NO : 2020/250

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 15/05/2008
KARAR TARİHİ : 16/06/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılamasının sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalının, davalı firma tarafından resmi kurumlarla yapılan anlaşmalara istinaden üstlenilen işlerin yapılması hususunda anlaşmaya varıldığını, anlaşmaya istinaden müvekkili tarafından üstlenilen işler için kullanılacak ve müvekkili tarafından alınan ve kullanılan malzemelerin kısa sürede davalı firmaya fatura edildiğini ve davalı tarafından bu tutarın ödendiğini, ancak son olarak kesilen bina içi ve dış kamera güvenlik sistemi ve 15.10.2006 ile 15.08.2007 tarihleri arasındaki işçilik bedelini içerir faturanın davalıya tebliğ edilmiş olmasına rağmen ödenmemesi üzerine Şişli … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının takibe itirazı üzerine icra takibinin durduğunu, davalıya faturanın tebliğ edilmesine rağmen hiçbir itirazda bulunmadığını, kendisine tebliğden itibaren 8 günlük süre içinde itiraz etmeyen taraf fatura içeriğini kabul etmiş sayılacağının Yargıtay kararları ile belirlendiğini, davalının itiraz dilekçesinde müvekkili ile aralarında herhangi bir sözleşme olmadığı gibi müvekkili şirketin faturada belirttiği hizmeti de görmediğini söylediğini, oysa aynı dilekçe ile davalı firmanın alacaklı olduğunu iddia etmesinin bile müvekkili ile aralarında hukuki ilişkiyi doğruladığını belirterek davalının icra takibine itirazının iptaline, takibin devamına, davalının %40 icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesini talep ile dava ettiği görüldü.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirketin kurucusu … ile müvekkili şirketi zarar uğratmaktan hakkında İstanbul …ATM’nin… esas sayılı dosyasında tazminat davası açılan yönetim kurulu başkanı …’un kardeş olduğunu, …’un münferit imza yetkisine sahip iken müvekkil şirketin bir çok işinin şişirilmiş fiyatlarla davacı şirkete yaptırdığını, davacı tarafından yapılan işlerin gerçek değerlerinin kat be kat fazlası ile müvekkiline fatura edildiğini, müvekkilinin 265.840,20 YTL zarar uğrattığını, bu miktarın …’dan talep edildiğini, davacı ile müvekkilinin aralarındaki ticari ilişkinin birden fazla olması nedeniyle alacak borç hesabının iş başına değil kümülatif olarak hesaplandığını, müvekkilinin borçlandığı tutarın 569.812,81 YTL iken davacının müvekkilinden aldığı avansların toplamının 586.820,30 YTL ‘yi bulduğunu, davacı şirketten müvekkilinin 17.007,49 YTL fazla çekildiğini, davacının iddia ettiği dava konusu alacağın bir kısmının gerçekte hiç gerçekleşmediği, bir kısmının ise şişirilerek müvekkiline fatura edildiğini, davacının göndermiş olduğu faturada belirtilen işin kesinlikle gerçek işi ve gerçek miktarı yansıtmadığını, müvekkili şirketin… İşletmeleri Genel Müdürlüğü ile 11.10.2006 tarihinde sözleşme imzalayarak Kağıthane Garajı Müze Binası’nın Akyolbil Komuta Kontrol Merkezi Olarak Düzenlenmesi Yapımı işini üstlendiğini, sözleşmeye göre binanın iç ve dış kamera ve sair güvenlik işlerinin 4.000 YTL bedel karşılığında davacı şirkete verildiğini, bu işin bedeli olan 4.000 YTL davacının müvekkil şirketten fazla çektiği 17.007,49 YTL’den mahsup edilerek müvekkili şirketin halen davacıdan 13.007,49 YTL alacağı bulunduğunu, faturada belirtilen 10 aylık işçilik alacağı iddiasının gerçek dışı olduğunu, böyle bir hizmetin alınmadığını, dava konusu faturaya süresi içinde 28.12.2007 tarihinde iade edilmek üzere yurt içi kargo aracılıyla itiraz edildiğini belirterek davanın reddine, davacının %40’dan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini ile cevap verdiği görüldü.

DELİLLER VE GEREKÇE
Mahkememizin 30/09/2014 tarih ve… Esas, … K. Sayılı ilamında “…Şişli … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı tarafından davalı aleyhine 58.383,34 TL asıl alacak, 3.107,91 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 61.491,25 TL alacağın tahsili için 1 adet faturaya dayalı olarak genel haciz yoluyla ilamsız icra takibi yapıldığı, davalı tarafından yasal 7 günlük süre içinde borcun tamamına, faize ve tüm ferilerine itiraz edilmesi üzerine icra takibinin durduğu anlaşılmıştır.
Taraf vekillerince tüm delilleri ibraz edilmiş, tanıklar dinlenmiş,tarafların ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi ve mahallinde yapılan keşif sonucu bilirkişiler İleri …, … ve … tarafından düzenlenen 01.12.2010 tarihli raporda davacı defterlerinin usulüne uygun tutulmadığı, davacı defterlerine göre davacının 59.283,34 TL alacaklı olduğu, faturanın davalı defterlerinde kayıtlı olmadığı, keşfen yapılan incelemeye göre davacı tarafından kurulan sistemin çalışır durumda olduğu, davacının yaptığı işle ilgili olarak piyasa rayiçlerine göre 10.620 TL talep edebileceği, işçilik hizmetinin ispata muhtaç olduğu belirtilmiştir.
Taraf vekillerinin rapora itirazları üzerine düzenlenen 16.01.2012 tarihli ve 29.06.2012 tarihli, 18.02.2013 tarihli ek raporlarda kök raporla aynı doğrultuda görüş bildirilmiştir.
Taraf vekillerince raporlara itiraz edilmesi nedeniyle mahkememizce 09.04.2013 tarihli celsede yeni oluşturulacak bilirkişi heyetinden rapor alınmasına karar verilmiş olup, bilirkişiler tarafından düzenlenen 11.12.2013 tarihli raporda davacı tarafından ticari defterlerinin sunulmadığı, ancak daha önce yapılan inceleme sonucu sunulan rapora göre davacının kendi defterlerine göre davalıdan 59.283,34 TL alacaklı olduğu, davalının ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmadığı, davaya konu alacağın dayanağı faturanın davalı defterlerinde kayıtlı olmadığı, davalının kendi defterlerine göre davacıdan 17.007,49 TL alacaklı olduğu, davacı tarafından yapılan işte malzeme tutarının 19.436,01 TL işçilik bedelinin 1.132,80 TL olmak üzere davacının davalıdan 20.568,81 TL alacaklı olduğu, icra takibinden önce davalı temerrüde düşürülmediğinden davacının takipten önce işlemiş faiz talebinin yerinde olmadığı bildirilmiş, bilirkişiler tarafından malzeme bedeli belirlenirken 2008 yılı rayiçlerinin dikkate alınması ve taraf vekillerince rapora itiraz edilmesi nedeniyle hem itirazların değerlendirilmesi, hemde fatura tarihi dikkate alınarak davacı alacağının tespiti için ek rapor alınmasına karar verilmiş olup, 29.05.2014 havale tarihli ek raporda 2008 yılı malzeme fiyatlarının 2007 yılındada geçerli olduğu belirtilerek kök raporla aynı doğrultuda görüş bildirilmiştir.
Dava İİK 67 maddesi kapsamında itirazın iptali davasıdır.
Toplanan deliller, yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamına göre; davacı tarafından davalı aleyhine 1 adet faturaya dayalı olarak icra takibi yapılmış, davalının süresinde itirazı üzerine takip durmuştur. Takip dayanağı faturada 20.240,12 TL güvenlik sistemi bedeli, 30.000 TL işçilik bedeli gösterilmiştir. Davacı vekili 04.05.2012 tarihli dilekçesinde işçilik alacağının bir nevi proje müdürlüğü, şantiye şefliği şeklinde tahakkuk ettiğini bildirmiştir. Davalı vekili tarafından takip dayanağı faturanın davacıya iade edildiği iddia edilmiş ise de davalı vekilinin 10.01.2011 tarihli dilekçesinde beyan ettiği üzere davalının davacı tarafça kurulan güvenlik sistemine itirazı bulunmamaktadır. İhtilaf işin bedeline ilişkindir. Taraflar arasında işin yapılmasına ilişkin olarak yapılmış bir anlaşma bulunmadığından iş bedelinin tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup, bilirkişiler …, … ve … tarafından düzenlenen 11.12.2013 tarihli raporda; ihtilafa konu işin bedeli ayrıntılı olarak malzeme dökümü yapılmak suretiyle birim fiyatları verilerek hesaplanmış olduğundan 11.12.2013 tarihli rapora itibar edilerek bu rapor doğrultusunda davacının davalıdan 19.436,01 TL malzeme bedeli, 1.132,80 TL işçilik bedeli olmak üzere toplam 20.568,81 TL alacaklı olduğu kanaatine varılmıştır. Davacı vekili tarafından 10 aylık işçilik bedeli talep edilmiş ise de bu iddia kesin bir şekilde ispat edilemediğinden yerinde görülmemiştir. Davalı vekilince davalı defterlerine göre davalının davacıdan alacaklı olduğu belirtilerek davacı alacağının mahsup edilmesi istenilmiş ise de davalı defterlerinin usulsüz olduğu, davalının davacıdan olan alacağını ispatlayamadığı dikkate alınarak mahsup talebi yerinde görülmemiş, davalı icra takibinden önce temerrüde düşürülmediğinden davacının icra takibinden önce faiz talep edemeyeceği dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne, itirazın kısmen iptaline, takibin 20.568,81 TL üzerinden devamına, alacak eser sözleşmesinden kaynaklandığı, likit olmadığından davacının icra inkar tazminat talebinin reddine …” karar verildiği,
Kararın davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edildiği, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 25/11/2015 Tarih, 2015/634 Esas, 2015/5995 K. Sayılı ilamında “…Diğer yandan 1086 sayılı HUMK’nın 204 ve devamı maddeleri uyarınca takas ve mahsup talebi karşı dava niteliğindedir. Zaman bakımından uygulanması gereken 818 sayılı BK’nın 118. maddesi hükmünce takas definin sonuç doğurabilmesi için ayrı bir dava açılmasına veya karşı dava ile ileri sürülmesine gerek olmayıp, takas bildiriminin karşı tarafa ulaşmasıyla hukuki sonuç doğuracağı kabul edilmelidir. Mahsup talebi ise, bir itiraz olup yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir ve mahkemenin de görevi gereği bu itirazı dikkate alması gerekir (HGK. 05.07.1967 gün ve 234/320 15. HD. 25.06.2007 gün ve 2007/853 E.- 2007/4314 K. sayılı kararları). Dava konusu somut olayda davalının cevap dilekçesindeki fazla ödeme yapıldığı, iş bedelinin yapılan ödemeden düşülmesi halinde bile alacaklı oldukları biçimindeki savunması takas/mahsup niteliğinde olduğu halde, mahkemece bu savunma değerlendirilmeden hüküm kurulmuştur.
O halde mahkemece yapılacak iş, yeniden oluşturulacak konusunda uzman teknik bilirkişi kurulundan mevcut raporlar arasındaki çelişkiyi giderecek yeni bir rapor alınarak kamera güvenlik sistemi kurulması işi bedelinin yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde işin yapıldığı 2007 yılı serbest piyasa rayiçleri ile serbest piyasa rayiçlerinin içerisinde işçilik bedelinin de bulunduğu gözetilerek hesaplamak, bulunan bedel ile önceki bilirkişi raporlarındaki bedel arasında fark bulunması halinde farkın ve çelişkinin nedenlerini izah etmek, taraflar arasında cari hesap ilişkisi bulunduğundan davalı tarafın takas-mahsup savunması üzerinde durularak davalı tarafından fazla ödeme yapıldığının saptanması durumunda bu ödemenin davacı alacağından mahsup edilerek saptanan bedel üzerinden itirazın iptâline karar vermek olmalıdır. Açıklanan nedenlerle kararın bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle mahkememiz kararının bozulması üzerine usul ve yasaya uygun bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunduğu,
Bozma sonrası dosya mahkememize gelerek … Esas sayıya kaydı yapılarak yargılamaya devam olunduğu anlaşıldı.
Şişli …İcra Müdürlüğü’nün… E. sayılı dosyası, tanık, keşif, defter ve kayıtlar, ve dayanılan diğer deliller celp edilip incelenmiş ve tüm dosya kapsamı ile yaptırılan inceleme sonucu rapor alınmış ve tüm deliller toplanmıştır.
Şişli …İcra Müdürlüğü’nün… E. sayılı dosyasının incelenmesinde, davacının irsaliye faturasından kaynaklanan alacağın tahsilini teminen, davalı aleyhine, 13/03/2008 takip tarihi itibariyle 58.383,34-TL. asıl alacak, 3.107,91-TL. işlemiş faiz olmak üzere toplam 61.491,25-TL. üzerinden, takip tarihinden işleyecek %29 faizi ve fer’ileri ile birlikte tahsili amacıyla ilamsız icra takibi yaptığı, davalının süresi içerisinde, borca, faize ve fer’ilerine itirazı nedeniyle takibin durdurulduğu ve davacı tarafından takibin devamının sağlanması amacıyla İİK. 67. maddesinde belirtilen 1 yıllık hak düşürücü süre içinde, bu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Yargılamanın devamında, … Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden, 14/05/2019 tarihinde verilen cevabi yazı ile, davalı Tasfiye Halinde …A.Ş.’nin, tasfiyesine karar verildiği ve 31/01/2014 tarihinde tescil edildiğinin bildirildiği, şirketin tasfiye memuruna ilişkin, yazı ekinde gönderilen 07/12/2015 tarihli ticaret sicil gazetesinde, şirketin tasfiye memuru …’un bu görevinden istifa ettiğinin ve sözkonusu istifanın 6102 sayılı TTK.’nın ilgili hükümlerine uygun olarak 01/12/2015 tarihinde re’sen tescil edildiği ve yayınlandığı görüldü.
Yargıtay 10.HD. 26/05/2015 tarih ve 2015/8632 E.-2015/10104 K. sayılı ilamı ile, “..Dava ehliyeti, kişinin bizzat veya vekili aracılığıyla bir davayı davacı veya davalı olarak takip etme ve usuli işlemleri yapabilme ehliyetidir. Dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir; dolayısıyla, medeni hakları kullanma ehliyetine ( fiil ehliyetine ) sahip gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptirler.
Taraf sıfatına gelince; bir hakkı dava etme yetkisi ( dava hakkı ) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bir hakkın sahibinin kim olduğu, dolayısıyla o hakkı dava etme yetkisinin kime ait olduğu, ( o davada davacı sıfatının kime ait olacağı ) tamamen maddi hukuk kurallarına göre belirlenir. Ancak, bir davanın davacısının o dava yönünden davacı sıfatına sahip bulunmadığının belirlenmesi halinde, mahkeme dava konusu hakkın mevcut olup olmadığını inceleyemeyeceği ve sıfat yokluğundan davanın reddine karar vermek zorunda olduğu için, taraf sıfatı usul hukukunun da düzenleme alanındadır.
Eş söyleyişle, sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir (Baki Kuru-Ramazan Arslan-Ejder Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 7. baskı, Ankara 1995, s. 231).
Bu nedenle, davanın tarafları, taraf ehliyetine sahip olmalıdır. Yani, bir davada taraf olabilmek için, ya, hakiki şahıs; ya da, hükmi şahıs olmak gerekir. Zira, taraf ehliyeti, medeni hukukun haklardan istifade ehliyetine tekabül eder ( Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku, C. I-II, 7. Baskı, İstanbul 2000, s.288).
Ticaret şirketlerinin taraf ehliyetinin son bulması konusuna ilişkin; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun “Tüzel kişiliğinin devamı” başlıklı 269. maddesine göre; “ (1) Tasfiye hâline giren şirket, ortaklarla ilişkilerinde de, 293’üncü madde hükmü saklı kalmak kaydıyla, ehliyeti tasfiye sonuna kadar bu amaçla sınırlı olarak tüzel kişiliğini korur ve ticaret unvanını buna “tasfiye hâlinde” ibaresini ekleyerek kullanmakta devam eder.” yine, aynı Kanunun “Tasfiyenin sonu” başlıklı 303. maddesinde; “ (1) Tasfiyenin sona ermesi üzerine, şirketin ticaret unvanının sicilden silinmesi ve bunun tescil ve ilanı için durum, tasfiye memurları tarafından ticaret sicili müdürlüğüne bildirilir.” denilmektedir.
Bir ticaret şirketinin taraf bulunduğu bir dava devam ederken şirket tasfiye haline girerse, şirketin taraf ehliyeti son bulmaz. Zira, şirketin tüzel kişiliği tasfiye amacıyla sınırlı olmak üzere devam eder. Şirket, davada taraf olarak kalmayı sürdürür; yalnız, şirket davada tasfiye memurları tarafından temsil edilir (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. I, İst. 2001, s. 935, aynı yönde görüş için bkz. İlhan E. Postacıoğlu, Medeni Usul Hukuku Dersleri, 6. Bası, İstanbul 1975, s. 209 ). Ancak ortaklık, ticaret sicilinden kaydı silininceye kadar tüzel kişiliğini korur. Bu nedenle, gerek infisah gerekse fesih kararı, ortaklığın sonunu değil, tasfiye işlemlerinin başlangıcını ifade eder. (Hasan Pulaşlı, Şirketler Hukuku Temel Esaslar, 10. Baskı, 2011, s. 511; İsmail Doğanay,Türk Ticaret Kanunu Şerhi, C.II, 4. Baskı, 2004, s. 1309)….
Yapılan açıklamalar çerçevesinde; davacı tarafa yetki verilmek suretiyle tasfiye halinde olan davalı şirkete tasfiye memuru atanması, böylelikle, usulüne uygun şekilde taraf teşkilinin sağlanması ve sonrasında karar verilmesi…” gerektiği açıkça belirtilmiştir.
Mahkememizin, 8 nolu celsesinin, 1 nolu ara kararı ile, davacı şirket vekiline, “… davalı şirkete yeni bir tasfiye memuru atanması için dava açmak üzere, iş bu duruşma zaptının tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık kesin süre ve yetki verilmesine, kesin süre içerisinde dava açılmadığı takdirde, HMK.114/1-d ve 115/2 maddesi gereğince dava şartı yokluğu sebebiyle davanın usulden reddine karar verileceğinin İHTARINA, duruşma zaptının davacı vekiline tebliği ile duruşma zaptındaki ihtarların duruşma zaptının tebliğ tarihinden itibaren yapılmış sayılmasına…” karar verilmiş ve davacı vekiline iş bu ara karar ihtarı 24/02/2020 tarihinde tebliğ edilmiş, süresi içerisinde dava açıldığına ilişkin bir belge dosyaya sunulmamıştır.
HMK Madde 114;
“(1) Dava şartları şunlardır:
……
d) Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu hâllerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması…”
HMK Madde 115;
“(1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
(2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder…” hükmü gereğince, davacının davasının, HMK. 114/1-d ve HMK.115/2 maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacının davasının, HMK. 114/1-d ve HMK.115/2 maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesine göre alınması gereken 54,40-TL harçtan peşin alınan 788,20-TL harcın mahsubu ile fazla alınan 733,80-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan 600,00-TL bilirkişi ücreti + 152,80-TL tebligat-müzekkere masrafları olmak üzere toplam 752,80-TL yargılama giderlerinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan bakiye gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,

Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmek üzere mahkememize hitaben yazılmış, mahkememize ya da en yakın Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile gidilebilecek İSTİNAF yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

¸Bu evrak 5070 sayılı Yasa gereğince elektronik olarak imzalanmıştır.