Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1140 E. 2023/745 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2016/1140 Esas
KARAR NO :2023/745

DAVA:Şirket Feshi
DAVA TARİHİ:21/11/2016
KARAR TARİHİ:19/10/2023

Taraflar arasında görülen davanın Mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili Mahkememize verdiği dava dilekçesi ile; müvekkillerinin davalı şirketlerin tamamında ayrı ayrı %25 oranında azınlık pay sahibi olduklarını, davalı şirketlerde %75 çoğunluğu oluşturan diğer pay sahiplerinin, müvekkillerinin ortak murisi … …’in annesi … …, kardeşleri … ve … ile yeğeni … olduğunu, bu itibarla anılan şirketlerin birer aile şirketi görünümünde olduğunu, müvekkillerinin murisi … …’in vefatından bu yana veraset yoluyla pay sahibi oldukları şirketlerden tek bir kuruş dahi kâr payı alamadıklarını, davalı şirketlerin 1995 yılından bu yana hiçbir haklı gerekçe bulunmaması rağmen kâr payı dağıtmadığını, haklı sebep bulunmaksızın kronik kâr dağıtmama, öğretide ve yargı kararlarında tartışmasız, haklı sebeple feshin en önemli sebeplerinden ve fesih için haklı sebebin en belirgin göstergelerinden biri olarak kabul edildiğini, davalı şirketler belirtilen tarihten bu yana %75 çoğunluk pay sahipleri tarafından yönetildiğini, bu süre boyunca şirketlerin imkanları ve varlıkları tamamen çoğunluğun kullanımına tahsil edildiğini ve müvekkillerinin hiçbir imkandan yararlandırılmadığını, davalı şirketlerden kâr payı gelmemesine rağmen, şirketlerin sahip olduğu taşınmazların yıllarca muhafaza edildiğini, fakat 2012 yılından bu yana, taşınmazların muvazaalı işlemlerle satılarak şirketlerin malvarlığı eritilmeye başlandığını ve bu işlemlerin sistematik bir biçimde bugüne dek sürdürüldüğünü, şirket mal varlığının doğrudan ve dolaylı yollarla üçüncü kişilere veya üçüncü kişiler üzerinden çoğunluk gücünü kötüye kullanan ortaklara aktarılması, eritilmesinin de tartışmasız öğretide ve yargı kararlarından haklı sebeple fesih gerekçesi olduğunu, şirketlerin yönetimini elinde bulunduran %75 pay sahipleri tarafından tüm şirketlerin kötü yönetildiğini, çoğunluk gücünün sürekli kötüye kullanıldığını, kâr ve mali imkanlar çoğunluğun hakim olduğu diğer şirketlere kaydırıldığını, azınlığın meşru talepleri sürekli reddedildiğini, bu haklı sebeplerin feshi haklı kılan gerekçeler olduğunu, … … A.Ş.nin davalı üç şirket içinde maden çıkarma ruhsatlarına sahip olmakla öne çıktığını, şirketin sahip olduğu ruhsatlarına istinaden maden çıkarma işini bizzat yapmadığını, maden çıkarma işini taşeronlar eliyle yürüttüğünü, rödovans geliri elde ettiğini, rödovans oranlarının maden cevherine ve piyasaya göre belirlendiğini, davalı şirketin yönetim kurulu başkanı … ve başkan yardımıcı …’ın 07/05/2007 tarihinde, davalı şirketin merkez adresinde %50-%50 hisse ile … … San. ve Tic. Ltd. Şti.ni kurduklarını, davalı şirketin bahsi geçen iki yöneticinin, davalı şirkete ait ruhsat sahalarının tamamına yakın kısmını, sadece bir evrak üzerinde kurulu ve tamamı ile kendilerine ait yeni şirkete piyasada diğer taşeronlardan aldıkları rödovansların yarı oranına, aynı taşeronlar ile araya sokulmak suretiyle kiraladıklarını, ayrıca … firması sadece fatura kestiğini, ancak hiçbir fiil faaliyette bulunmadığını, davalı … … A.Ş.’nin elde edeceği rödovans gelirine sahip olduğunu, müvekilleri bu vakıayı öğrenir öğrenmez derhal …. Noterliğinin 24/11/2011 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesini keşide ettiğini, 16/01/2012 tarihinde yapılan Olağanüstü Genel Kurulda kötü niyetli bu iki yöneticiyi aklamak için “Yönetim Kurulu üyelerine TTK 334 ve 335 madde kapsamında izin ve icazet verilmesi” kararı alındığını, bu genel kurul maddesinin …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı kararı ile iptal edildiğini, davalı şirket yöneticileri ve hakim pay sahipleri, azınlık müvekkillerin şirket pay sahibi olmakla sahip olmaları gereken kâr paylarını buharlaştırdığını, bu nedenlerle davalı şirketlerin ve müvekkillerinin uğradığı mağduriyetleri olduğunu, yapılan Olağanüstü Genel Kurul sonrası müvekkilleri tarafından anılan iki yönetici aleyhine bir sorumluluk davası açıldığını ve davanın derdest olduğunu, … … A.Ş’nin genel kurullarında, TK. md. 437/V hükmüne dayanılarak, bilgi alma hakkı kullanılmak istendiğini, ancak bilgi verilmediğini, inceleme talep edilmesine karşılık kötü niyetle ve ısrarla reddedildiğini, akabinde bu hususlar doğrultusunda 27/03/2014 tarihinde yapılan 2012 yılı Olağan Genel Kurul Toplantısı sonrası … … A.Ş. aleyhine bilgi alma ve inceleme hakkı davası açıldığını,…. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/… Esas sayılı dosyasındaki bu dava sonunda davanın kabulüne karar verildiğini, yine bu şirketin 30/09/2016 tarihinde icra edilen 2014 senesi Olağan Genel Kurulunda istenen bilgiler verilmediğini, inceleme hakkı reddedildiğini, yine bu hususlar doğrultusunda …. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/… Esas sayılı dosyasında bilgi alma ve inceleme hakkı davası açıldığını ve davanın derdest olduğunu, davalı şirketin aleyhinde 27/03/2014 tarihli Olağan Genel Kurulda alınan bazı kararların iptali için …. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/… Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını ve davanın derdest olduğunu, görüldüğü üzere müvekkillerinin pay sahipliği hakları ile bilgi alma ve inceleme hakkı, sürekli ve mahkeme tarafından verilen kabul kararı sonrasında ihlâl edilmeye devam edildiğini ve bu yönüyle bilgi alma hakkının ihlâlinin süreklilik kazandığını, … … A.Ş.nin davalı üç şirketin içinde en çok taşınmaza malik olmakla öne çıktığını, işbu davalı şirket için yapılan izahatta yer alan genel kurulun icrası akabinde açılan iptal davası ile sorumluluk davasının ikamesi sonrasında 11/05/2012 tarihli Genel Kurul toplantısına müvekkillerden … ile …’nun vekillerinin katılması ve oy kullanması usulsüz biçimde engellendiğini, bu sebeple dava Yargıtayın bozma kararı vermesi sonrasında ..7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/… Esas sayılı dosyasında derdest olduğunu, davalı şirketlerin hakim pay sahiplerinin, 17/05/2012 tarihli genel kurula müvekkillerinin vekillerini genel kurula sokmadıkları ve müvekkilleri … ve … … aleyhinde genel kurula katılması için vekillerine verdikleri vekaletnamelerdeki imzaların sahte olmasından bahisle şikayette bulunulduğunu ve yargılama sonucunda beraat edildiğini, davalı şirket … ilçesi, … ve … Köyünde kain birçok taşınmazın maliki olduğunu, bu taşınmazların bir kısmı eski linyit kömürü çıkarılan maden sahası olduğunu, bu maden hafriyatı sonrası oluşmuş çukurların, İstanbul’un gelişen inşaat piyasasının hafriyat ve inşaat atığı döküm sahaları olarak kullanılması hususunun gündeme geldiğini, işbu iş için davalı şirket eliyle işlemlerin başlatıldığını, ancak izinler alınmasını müteakip tüm işlemler … … İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. eliyle yürütüldüğünü, böylece … Tur. Tesisleri ve Yatırımları A.Ş.’nin elde etmesi gereken tüm döküm geliri … … İnş. San. Ve Tic. Ltd. Şti. nezdinde bırakılarak davalı şirketin elde edeceği kâr tutarı dava dışı şirkete bırakıldığını, bu hukuka ve kanuna aykırı işlemler sebebiyle … ve … aleyhinde açılan sorumluluk davasının …. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2… Esas sayılı dosyası ile devam ettiğini, davalı şirket … ilçesi, …. Köyünde kain 92 parsel sayılı tarla vasıflı taşınmazda 3/28 hissedar iken 3/28 oranında daha hisse satın aldığını ve taşınmazda 3/14 hissedar olduğunu, ancak bu satın alma sonrası bu kere, 3/14 hissesinin tamamı emekli polis memuru olan …’a 05/12/2012 günü 100-TL/m2 değerle devredildiğini, bu kişi de ertesi gün 06/12/2012 günü bu hisseyi 110-TL/m2 bedel mukabili davalı şirketin YK başkanı yardımcısı …’ı kayınvalidesi …’e bila bedel devrettiğini, bu muvazaalı taşınmaz satışı sebebiyle …-… Turz. Tesisleri ve Yatırımları A.Ş. aleyhine … Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında tapu iptal ve tescil davası açıldığını, dosyanın derdest olduğunu ve dosyada alınan bilirkişi raporunda gerçek satış değerinin 300-320 TL aralığında olması gerektiğinin belirtildiği, davalı şirketin sahip olduğu taşınmazları muvazaalı bir biçimde elden çıkarmaya devam ettiğini, yine … ilçesi, … Köyünde kain 13.155 m2 büyüklüğündeki tarla vasıflı 83 parsel sayılı taşınmazını, 19.700 m2 büyüklüğündeki tarla vasıflı 89 parsel sayılı taşınmazını 10.980 m2 büyüklüğündeki tarla vasıflı 90 parsel sayılı taşınmazını, 15/11/2013 günü net 82 TL değer üzerinden toplam 4.350.000 TL’ye yine …’ın bu kere kayınpederi … tarafından yönetilen … Modern İnş. San. ve Tic. A.Ş.’ye devrettiğini, …. İcra Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı kıymet takdirine itiraz davası hükmü ile sabit olduğu üzere emsal 139 parselin m2 bedelinin 500 TL olduğunu, işbu taşınmazların satışı sebebiyle açılmış tapu iptal ve tescil davasının …. Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dava dosyasında derdest olduğunu, davalı şirketin hakim pay sahiplerinin hiçbir bilgi vermediğini, bu hususta genel kurulda yapılan taleplerin geçiştirildiğini, sorulara şeklen cevap verildiğini ancak sorulan sorular ile ilgili bilgi verilmediğini, 2013 genel kurulu sonrası bilgi alma ve inceleme ilgili …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasındaki karar ile kabul edildiğini, davalı … Ticaret Ltd. Şti.nin davalı üç şirketin içinde en çok taşınmaza malik ikinci şirket olmakla öne çıktığını, işbu davalı şirketin 11/02/2013 tarihli genel kurul toplantısında gündemin 8.maddesinde Müdürlerin ve ortakların bağlılık yükümüne veya rekabet yasağına aykırı faaliyette bulunmalarına genel kurul tarafından onay verilmesine ilişkin şirket esas sözleşmesinin 30.maddesinin tadil edilmesi oylandığını ve 2030 muhalif oya karşılık 5970 oyla kabul edildiğini, böylece … … A.Ş.’de izah edilen sürecin bir benzeri bu şirkette de yaşandığını, usulsüz işler yapan ortaklara sonradan izin/icazet verilmeye çalışıldığını, bu esas sözleşme değişikliği 09/04/2013 günü açılan davada, …. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1439 Esas sayılı ilamı ile iptal edildiğini, davalı şirketin hakim yöneticileri, şirket işleri hakkında hiçbir malumat ve bilançolar hakkında TTK m.437/II hükmünde bahsi edilenlere ilişkin bilgi vermediğini, bu hususlar doğrultusunda davalı şirketin 24/01/2014 tarihli genel kurulu sonrası bilgi alma ve inceleme davası açıldığını ve İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından 2014/215 Esas -2015/171 Karar sayılı ilamı ile kabul edildiğini, davalı şirketlerin uzun yıllardan hiçbir haklı gerekçeye dayanmaksızın kâr payı dağıtmadığını, kâr dağıtmamanın gerekçesi olarak da şirketlerin zarar etmesi gösterildiğini, ancak davalı şirketlerin hakim pay sahipleri, şirketlerin mevcut tüm maddi birikimini konforları için harcadıklarını, her şirket gibi kâr etmek amacı ile kurulmuş olan davalı şirketlerin, yıllardır zarar ettiğini ancak buna karşılık davalı şirketlerin çalıştığı taşeron firmaların yüksek cirolar elde ettiğini, bu hususun özellikle dava dışı … şirketi ile … şirketinin ciroları ile de sabit olduğunu, somut uyuşmazlıkta kâr payı dağıtmamanın haklı olup olmadığının değerlendirilmesi bağlamında TK md. 523/II’de öngörülen koşulların gerçekleşmediğinin de sabit olduğunu, Ulaştırma Bakanlığının ödediği paraların buharlaştığını, … Ticaret ve … … şirketlerinin maden ruhsat sahalarının belirli kısımlarının … projesi ile çakışmasından ötürü Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığınca, … Ticarete 12.949.223,47 TL, … …’e 2.483.151,43 TL hafriyat bedeli tazminatı ödendiğini, söz konusu tutarlar 15/01/2014 tarihinde anılan şirketlerin hesaplarına geçtiğini, alınan bilgi ve inceleme sonucunda … Ticaret ve … Madencilikin kasalarına giren toplam 15.432.374,90 TL’yi; hileli muhasebe kayıtları ile borç yarattığı …’a, emanetteki Dolar/TL hesabı adı altında yöneticilerin eline, Maden Sahaları Rehabilitasyonu ve Devam Eden Yatırımlar adı altında muvazaalı biçimde üçüncü gerçek/tüzel kişilere aktarmak suretiyle şirket kasasından çıkardığının tespit edildiğini, bu paralar belirtilen başlıklar altında göstermelik olarak harcandığını, bu ruhsat sahalarında davalı şirketler hiçbir zaman çalışmadığını, işbu anılan eylemlerin, feshi gerektirir ağırlıkta olduğunu, şirketlerin tüm ruhsat sahaları ve taşınmazların fiili kullanımı diğer tüm taşeronlardan alınıp muvazaalı bir biçimde … Modern İnş. A.Ş.’ye aktarıldığını, … … A.Ş. ve … Turizm A.Ş.’nin uğradığı zararlar için açtığı davalar sonrasında hakim pay sahipleri, şirketlere ait tüm ruhsat sahalarının ve taşınmazların fiili kullanımını … A.Ş.’ye kuruluşundan 6 gün sonra davalı şirketlerinin zararına devrettiğini, … A.Ş. yüksek ciro elde ederken davalı şirketlerin nasıl zarar ettiğinin mali kayıtların incelendiğinde tespit edilebileceğini, … A.Ş.’nin taşeronluktan doğan rödovans bedeli borcu mevcutken, davalı şirketler kendisinden borç para aldığını ve alınan borç ödenmediğinden bahisle … A.Ş.nin, davalı şirketler aleyhinde icra takipleri başlatıldığını, …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile … Tic. Ltd. Şti. aleyhinde 18.826.805,97 TL asıl alacak üzerinden takip başlatıldığını, …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile … Turizm Tesisleri ve Yatırımları A.Ş. aleyhinde 5.567.653,17 TL asıl alacak üzerinden takip başlatıldığını, …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile … Turizm Tesisleri ve Yatırımları A.Ş. aleyhinde 5.900.000 TL asıl alacak üzerinden takip başlatıldığını, son bahsi edilen ilamsız takibe yapılan itirazın iptali için açılan itirazın iptali davasında davalı şirketin Kemerburgaz Köyünde kain bazı taşınmazları ihtiyaten haczedildiğini, dava dışı … A.Ş.’nin YK Başkan yardımcısı …’nun davalı şirketlerin merkezinde her daim bir ofisi bulunduğunu, …’nun asistanın, her daim davalı şirketlerin merkez ofisinde çalıştığını, …’un davalı şirketler aleyhinde başlattığı icra takip dosyalarından gönderilen ödeme emirleri postacıdan tebliğ alınır alınmaz, …’un yöneticisi …’nun şirket merkezinde sürekli bulunan asistanı tarafından alınıp ortadan kaldırıldığını ve icra takiplerin kesinleştirildiğini, Maden ruhsatlarının kiralanmasından alınması gereken rödovans oranları %23’ten %2-3’e düşürüldüğünü, böylece alınmayan paralar …’a aktarıldığını, döküm işlerinin yasaya aykırı şekillerde icra edildiğini ve yine tüm gelir …’a aktarıldığını, işbu bu eylemlerinde tek başına fesih gerektirir durumu ortaya koyduğunu, davalı şirketler yüklü miktarda, belediyeye emlak vergisi, vergi dairesine tahakkuku kesilmiş vergi borcu, maden ruhsatları sebebiyle Hazineye devlet hakkı borcu altında olduğunu, davalı şirketlerden … Turizm A.Ş., … ilçesi, … köyünde kain taşınmazları, … Ticaret ise yine … ilçesi, … köyünde bulunan dava dilekçesinde bedelleri belirtilen taşınmazları 09/07/2015 tarihinde … San. ve Tic. Ltd. Şti.ne … yevmiye sayılı işlem ile toplam olarak 9.530.400 TL’ye sattığını, davalılardan … Ticarete ait yine bir adet taşınmazı … Turz. San. ve Tic. Ltd. Şti.’ne 21/12/2015 tarihinde 5.376.000 TL’ye sattığını, bu satılan taşınmazların m2’sinin 600 TL’den aşağı satılamayacağının açıkça ortada olduğunu, yine buna benzer satışlar yapıldığını, dava dilekçesinde belirtilen hukuki bilimsel içtihatlarda haklı sebep olarak zikredilen ve her biri tek başına bu nitelik için yeterli sayılan sebeplerin tamamı somut olayda davalı şirketler nezdinde gerçekleştiğini, bir teki dahi haklı nedenle feshe yeten ve dava dilekçesinde belirtilen vakıalar karşısında davalı şirketlerin faaliyetine devamlarında hiçbir menfaatte bulunmadığından haklı sebeple feshe hükmedilmesinin hukuk, adalet ve somut vakıa hakkaniyeti gereği olduğunu, dava dilekçesinde belirtilen somut vakıalarla şirketin bilinçli olarak kötü yönetilmesi, azınlık ortakların haklı taleplerinin gerekçesiz olarak sürekli reddedilmesi, özellikle bilgi alma ve inceleme hakkının kullanımına diğer pay sahiplerinin hakları ile birlikte sürekli ve sistematik bir şekilde engel olunması, şirketin sürekli zarara uğratılması, uzun süreden beri geçerli bir sebep olmaksızın hiçbir kâr payının dağıtılmaması, imkanlarının çoğunluk pay sahiplerine tahsisi, kârın ve mali imkanların çoğunluğun hakim olduğu diğer şirketlere kaydırılması, şirket varlıklarının yanlış kullanımı veya israfı, azınlığın meşru taleplerinin sürekli reddedilmesi ve şirket kasasının sistematik bir şekilde boşaltılması olarak sayılan haklı sebeplerin tamamının davalı şirketler bakımından tahakkuk ettiğinin açık olduğunu, bunların resmi belgelerle ispatlandığını belirterek şirketlerin muvazaalı borçlandırılmasının ve şirket merkezlerindeki delillerin karartılmasının engellenmesi ile ayrıca TTK 531 ve 636/3 maddeleri uyarınca müvekkillerinin sahibi olduğu pay değerlerinin davalı şirketlerin hakim pay sahipleri tarafından manipüle edilmesinin kuvvetli ihtimal olması nedeniyle dava süresince karar kesinleşinceye kadar davalı şirketlere idare ve temsile yetkili kayyım atanmasına, davalı şirketlere ait taşınmazların 3.kişilere devrinin yasaklanması ve sınırlı ayni haklara takyidinin şerh ve beyanlar konulmasının engellenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesine, haklı sebeplerden dolayı evvelemirde şirketlerin feshine ve resen tasfiye memuru atanmasına, fesih taleplerinin Mahkeme tarafından yerinde görülmemesi ihtimalinde haklı sebebin gerçekleştiği noktasından en ufak bir tereddüt bulunmadığı da gözetilerek, müvekkillerinin paylarından karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenmek suretiyle davalı şirketlerden çıkarılmalarına veya bu talebin uygun görülmediği takdirde duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüm cümlesinden olmak üzere tüm payları müvekkillere ait olan ve müvekkillerinin paylarının gerçek değerine tekabül eden taşınmazların maliki olacak yeni bir anonim şirketin bölünme yoluyla kurulmasına, şirkete ayni sermaye olarak aktarılacak taşınmazların tespitine, bu şirketin tüm paylarının müvekkillerine aidiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili Mahkememize verdiği cevap dilekçesi ile; davacı pay sahiplerinin müvekkili şirkete karşı çeşitli davalar açtığını, işbu davada ise söz konusu taleplerinin dayanağı vakıaların bir kısmının vuku bulmadığını, bir kısmının ise fesih için haklı sebep oluşturmaya müsait olmadığını, haklı nedenle fesih talebinin reddinin gerektiğini, üç şirkete karşı tek bir dava ile fesih talep edilebilmesi usul ve maddi açıdan mümkün olmadığını, her şirketin ayrı bir tüzel kişiliğinin mevcut olduğunu, müvekkili şirketlerden ikisinin anonim, birinin ise limited şirket olduğunu, bu nedenle bile davanın üç şirkete karşı açılamayacağının son derece aşikar olduğunu, bu nedenle her bir şirket için açılan davanın ayrılması gerektiğini, haklı nedenle fesih imkanı her iki şirkette de mevcut iken limited ortaklıklarda ortaklık yapısını etkileyebilen farklı yollar da mevcut olduğunu, dava konusu olayda haklı nedenle feshin maddi hukuk açısından koşulları bulunmadığını, salt pay sahipleri arasındaki çekişmeler, pay sahiplerinin ortaklıktan ayrılma yönündeki soyut talepleri anonim şirketlerde haklı nedenle fesih için yeterli olmayacağını, anonim ortaklarda haklı nedenler kanunda belirtildiğini, TTK hükmünde fesih yerine alternatif çözümlere karar verme noktasında hakime takdir yetkisi tanınması, kanunda belirtilen sebeplerle, yani feshin son çare olması düşüncesinden hareketle getirilmiş bir düzenleme olduğunu, şirketin kuruluşuna yol açan fiili ve kişisel sebeplerin şirketin işletme konusunun elde edilmesini imkansız kılacak veya güçleştirecek şekilde ortadan kalkmış olmasının haklı neden olacağı ifade edildiğini, anonim şirketlerde; Kanun koyucunun sadece haklı nedenle fesih imkanını tanıdığını, kollektif şirketlere ilişkin hükme atıf yapmadığı gibi haklı nedenleri de saymadığını, bir anonim şirket pay sahibi için diğer ortakların kimlikleri, yetenekleri, duydukları güven ortaklığın işleyişi ve ortaklıktan beklenen menfaat açısından hiçbir önem arz etmeyeceğini, şu halde anonim ortaklığın feshi için haklı sebebin en azından ne olmadığı sorusunun yanıtı açık bir şekilde ortaklar arası kişisel ilişkiler olduğunu, Türkiye’de anonim ortaklıkların önemli ölçüde aile şirketi olarak faaliyet gösterdiğini, her aile şirketinde olduğu gibi uyuşmazlıklar yaşandığını, ortaklar aile içindeki çekişmeler nedeniyle haklı veya haksız olarak öncelikle yapılan her genel kurulda açılabilecek tüm davaları açmaya başladığını, dava sayısını artırdıktan sonra işbu davada olduğu gibi haklı nedenle fesih yoluna başvurduğunu, tüm bu davaların kabul edilmesi doğrudan hükmün amacından saptırılması ve hükmü adeta aile için uyuşmazlıkların çözüm yolu, azınlık konumundaki pay sahiplerinin çoğunluğu zor durumda bırakma aracı haline getirilmesine yol açacağını, anonim ortaklığın feshini gerektirecek seviyedeki haklı nedenlerin varlığı halinde şirketin feshi veya alternatif çözümler üretilmesi şeklinde uygulanmalı, bu seviyeye ulaşmayan istemler daha baştan reddedilmesi gerektiğini, ayrıca oluşan hukuka aykırılıkların farklı yollarla kalıcı olarak çözülebilmesinin mümkün olduğu takdirde fesih için haklı neden oluşmamış demek olduğunu, davacıların çıkarma yoluna ancak tüm yolların tükenmesi, pay sahibinin adeta şirkette sıkışıp kalması ve fesihten başka çarenin kalmaması halinde başvurulması gerektiğini, bu çerçevede işbu dava değerlendirildiğinde; fesih için haklı sebebin bulunmadığı, davacı azınlık pay sahiplerinin izah edildiği üzere kendi kusurları ve hatta iradeleri ile bulunan noktaya geldiklerini, davacılar uzun süredir şirketten çeşitli menfaatler elde ettiğini, aksi yöndeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını, davacıların 1995 yılında bu yana kâr payı alamadıklarını iddia ettiklerini, davacıların iddialarının aksine, 2013 yılları 2014 yıllarında şirketi genel kurul toplantılarında pay sahiplerine kâr dağıtılmasına karar verildiğini, ayrıca 1995 yılından bu yana yapılan genel kurullarda davacı pay sahiplerinin de kâr dağıtılmama kararına onay verdiklerini, davacıların kendilerinin de onay verdikleri bir kararlar silsilesine dayanarak şirketin feshinin istemelerinin en basit tabirle çelişkili davranma yasağına tabi olduğunu, buna göre 1995 yılından sonra kâr dağıtmama kararı alındığı iddialarının tamamen gerçek dışı olduğunu, davacı pay sahiplerinden … eşinin vefatı sonrasında şirket işlerinden çekilmeyi aynı zamanda yasal temsilcisi konumunda bulunduğu çocuklarını da kapsar biçimde kabul ettiğini, hiçbir iş ile ilgilenmeyeceğini beyan ettiğini, karşılığında ise kendisine bir ödeme yapılması kararlaştırıldığını, kendi adına gerektiğinde şirketle ilgili işler için vekil tayin ettiği babası …’e 09/10/1995 tarihinde bu ödemenin yapıldığını, … 1995 yılında bizzat şirket işlerinden uzak kalmayı tercih ettiğini ve karşılığında o tarih için şirketin hisse senetlerinin devir bedeli kadar bir bedeli aldığını, bu durumda davacı pay sahiplerinin o tarihten itibaren maddi olarak şirketten bir kazanç elde edemedikleri, bilinçli olarak şirket yönetiminden uzak tutuldukları iddialarının yanlış olduğunun davacıdan sadır belgeler ile ispat edildiğini, … ve Tic. A.Ş.nin Davacıların murisi tarafından kurulan, sonrasında payları davacılara geçen halen davacılar tarafından yönetilmekte olan bir şirket olduğunu, davacı pay sahiplerinin müvekkili şirketlerden kâr payı almakla da kalmadığını ayrıca kendi sahibi oldukları şirketle sözleşmeler akdederek başka menfaatler de elde ettiklerini, davacı tarafın iddialarından olan müvekkili şirket yöneticilerinin kurdukları … şirketine taşeronluk yaptırılarak şirketin kazancının aktarıldığını ve kendilerinin zarara uğradığı iddialarının da gerçeğe aykırı ve kötü niyetli iddialar olduğunun ortaya çıktığını, şirketin feshine gerekçe gösterilen faaliyetlerin aynılarının davacı pay sahipleri kendi şirketleri vasıtasıyla uzun yıllar boyunca yerine getirdiklerini, davacılar hem kâr payı aldıklarını, hem kendi şirketlerine müvekkili şirketin işlerini gördürerek ayrıca kazanç elde etmiş olduklarını, bu halde davanın hiçbir ayrı inceleme gerekmeksizin tamamen reddinin gerektiğini, davacıların kişisel husumetleri ve kötü niyetli davranışları daha önceki olaylarda da görüldüğünü, fesih talebinin reddinin gerektiğini, 02/08/2013 tarihinde dava dışı … tarafından resmi makamlara hitaben şikayet dilekçesi yazıldığını, dilekçede; … helikopterle uçuş yaptığı sırada … ve … bölgelerinde fotoğraf çektiğini ve burada işlerler ilgili şikayette bulunduğunu, yine şikayetçi …, … A.Ş.’ye hitaben ihtarname gönderdiğini, ihtarnamede; şikayet dilekçesinin davacı pay sahibi … tarafından hazırlandığını, hem kendisine hem de muhtara imzalatıldığını, …’in şirketlerde pay sahibi olması nedeniyle şikayet yapamayacağından yakın arkadaşlığından dolayı kendisi adına şikayet dilekçesi verdirdiğini, daha sonra …. Asliye Ceza Mahkemesinin … Esas sayılı davasının 18/09/2013 tarihli duruşmasında …’in şikayetin iftira içerikli olduğunu ve pişman olduğunu beyan ederek affını talep ettiğini, bu hususları ikrar ettiğini, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından yapılan inceleme de şikayetlerin asılsız olduğunun ortaya çıktığını, iftira içerikli şikayet dilekçeleri hazırlanarak farklı kişilere imzalatıldığını, bu sayede müvekkili şirketin zarar görmesi ve zor durumda kalmasını amaçladıklarını, davacıların fesih davasının kötü niyetle açılan bir dava olduğundan reddinin gerektiğini, davacılardan …, …. Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde … Esas sayılı dosyası ile …, …, … ve … … aleyhine sorumluluk ve tazminat davası açıldığını, davada adı geçen yöneticilerin şirketi zarara uğrattıkları ve rekabet yasağına aykırı davranış içerisinde bulunduklarının iddia edildiğini ve Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verildiğini, davacı tarafın kendi aleyhlerine sonuçlanan uyuşmazlıkları dava dilekçesinde anmadıklarını, çoğunluk pay sahiplerinin sistematik bir şekilde azınlık haklarını ihlal ettiği iddiasının gerçeği yansıtmadığını, davacı pay sahiplerinin şirket yönetiminde görevi aldıklarını, bu nedenler geleceğe dair kötü kullanma endişesi ve süreklilik arz etmeyen ve özellikle başka yollarla giderilebilir hukuka aykırılıklar şirketin feshi için haklı sebep olmayacağını, dava dilekçesinde … … A.Ş. aleyhine açılan 5 adet şirketler hukuku temelli davadan söz edildiğini, bu davalardan ikisinin bilgi alma davası, ikisinin genel kurul kararının iptali, bir tanesinin de sorumluluk davası olduğunu, bahsi geçen 5 davadan yalnız iki tanesinin kabul edilmiş olduğunu, diğer üç davanın derdest olduğunu, … Turizm A.Ş. aleyhine 3 adet dava açıldığını, bunlardan yalnız bilgi alma davasının kabul edildiğini, … Ticaret Ltd. Şti. aleyhine 3 dava açıldığını, bu davalardan bir tanesinin müdür ve diğer ortakların bağlılık yükümleri ile rekabet yasağına aykırı faaliyetlerine onay verilmesi, diğerinin ise ortakların çıkarılmasına ilişkin esas sözleşmenin değiştirilmesi olduğunu, bu davaların kabul edildiğini, kabul gerekçesinin ise çoğunluk pay sahiplerinin azınlık haklarını ihlal etmesi olmadığını, genel kurul kararı ile ayrı ayrı alınması gereken kararların esas sözleşmeye yazılması olduğunu, sonuç olarak 3 şirketten gerçekleşen münferit vakıalara karşı davacıların yasal haklarını kullandığını ve hukuka aykırı olanlar hakkında şirket aleyhine karar verildiğini yani hukuka aykırılıkların giderilmekle birlikte süreklilik yaratacak kadar hukuka aykırı fiillerin varlığından kesinlikle söz edilemeyeceğini, davacılardan …’in 2008-2011 yılları arasında müvekkili şirketlerin yönetim kurulunda yer aldığını, bu dönem içerisinde gerçekleştirilen şirket iş ve işlemlerinden kendisinin de haberdar olduğunu, davacının yönetimden çıkar çıkmaz içinde bulunduğu hırs ile uyuşmazlıkların fitili ateşlediğini, tüm bu uyuşmazlık ve huzurdaki dava sürecinin işte bu tutumun süreci olduğunu, şirketin kötü yönetildiği ve yöneticilerin kendilerine menfaat sağladıkları iddiaları karşısında şirketin yeniden yapılanmaya gitmesi sonucu fesih için haklı neden bulunmadığı, somut olay bakımından ihtiyati tedbir kararı verilmesi için gereken koşulların oluşmadığını, davalı şirketlerin birinde yaşanan vakıanın diğer şirketler için tedbir gerekçesi olamayacağını ve dava dilekçesi ve ekinde dava konusunun haklı gösterecek ve hüküm kurulmasına esas teşkil edecek resmi belge veya kesin delil bulunmadığını, asıl uyuşmazlığı çözecek şekilde tedbir kararı verilemeyeceğini, kayyım talebinin reddinin hukuka uygun olduğunu belirterek ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına, kayyım talebinin reddine, davaların ayrılmasına ve sonuç olarak davanın hem usulden ve hem de esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Feri Müdahiller … …, … ve … vekilinin Mahkememize sunduğu 04/02/2019 tarihli Müdahale dilekçesi ile; görülmekte olan davada davalı şirketler yanında davaya katılma talebinde bulunan müvekkillerinin davalı şirketlerde hissedar olduklarını, aynı zamanda müvekkilleri … ve …’in davalı şirketlerde yönetim kurulu başkanı ve yardımcısı olduklarını, müvekkillerinin davalı şirketlerde çoğunluk pay sahibi olduklarını, müvekkillerinin bu şirketlerdeki pay oranlarının %75 olduğunu, bunun yanında söz konusu şirketlerin aile şirketi niteliğinde olduğunu, dava sonunda verilecek olan kararın aynı zamanda müvekkillerinin ailesinden pay sahibi olarak kalan şirketlerin geleceğini etkileyeceği gibi aynı zamanda mal varlıklarını da artırıp azaltacağını, bu nedenle müvekkillerinin davalıların yanında davaya katılma talebinde bulunduklarını belirterek müvekkillerinin hukuki yararının korunabilmesi için davalı şirketler yanında feri müdahil olarak davaya katılma taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin 12/09/2019 tarihli celsesinde davaya müdahale talep eden …, … … ve …’ın davaya müdahale taleplerinin kabulüne karar verilmiştir.
Dava; davalı … Turizim Tesisleri ve Yatırımları Anonim Şirketi, … … Anonim Şirketi ve … Ticaret Limited Şirketinin haklı nedenlerle feshi ve tasfiyesi istemine ilişkindir.
Davalı şirketlere ait ticaret sicil dosyaları ve taraf delilleri celp edilmiş, bilirkişi raporları alınmıştır.
Davanın şirket feshi olması ve davalı üç şirketin de ticaret sicil adreslerinin Beşiktaş ilçesinde olması nedeniyle Mahkememizin bu davada görevli ve yetkili olduğu anlaşılmıştır.
Davacıların her üç şirketteki pay oranlarının toplam %25 olduğu ve bu nedenle bu davayı açmakta aktif husumet ehliyetlerinin bulunduğu anlaşılmıştır.
Bilirkişiler Prof. Dr. … Mahkememize sundukları 10/10/2018 tarihli raporlarında; taraflar arasında çok sayıda davaya konu ihtilafın bulunduğunun açıkça anlaşıldığını, davacı taraf talepleri ve ileri sürülen gerekçeleri dosyada bulunan bilgi ve belgeler ile davalı şirketlerce incelemeye ibraz edilen yasal defter kayıtlarından yapılan tespitler dikkate alındığında ve davalılar tarafından dosyaya sunulan Uzman Görüşü birlikte değerlendirildiğinde TTK.nın 531 ve 636/3. maddelerine istinaden davalı şirketler yönünden tasfiye koşullarının finansal yönden oluşmuş durumda göründüğünü belirtmişlerdir.
Bilirkişiler Prof. Dr. …, Dr. Öğr. Görevlisi … Mahkememize sundukları 17/12/2019 tarihli raporlarında; davacılar ile davalı şirketler arasında çok sayıda davanın bulunduğunu, … Ticaret Limited Şirketi ile ilgili 2 adet davanın bulunduğunu, …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında genel kurul kararının iptali davasının davalı aleyhine kesinleştiğini, …. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/… Esas sayılı bilgi alma ve inceleme konulu davanın davalı şirket aleyhine kesinleştiğini, … … Anonim Şirketi hakkında 4 adet davanın bulunduğunu, İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/… Esas sayılı bilgi alma ve inceleme konulu davanın davalı şirket aleyhine kesinleştiğini, …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı bilgi alma ve inceleme konulu davanın davalı şirket aleyhine kesinleştiğini, …. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/… Esas sayılı genel kurul kararının iptali davasında davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı genel kurul kararının iptali davasının davalı şirket aleyhine sonuçlandığını, … Turizm Tesisleri ve Yatırımları Anonim Şirketi ile 5 adet davanın bulunduğu, …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı genel kurul kararının iptali davasının davalı aleyhine sonuçlandığını, …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı bilgi alma ve inceleme konulu davanın davalı şirket aleyhine kesinleştiğini, İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı genel kurul kararının iptali davasının davalı şirket lehine kesinleştiğini, İstanbul 19. Asliye Hukuk Mahkemesinin …2 Esas sayılı tapu iptal ve tescil davasında davalı aleyhine karar verildiğini, …. Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı tapu iptal ve tescil davasında davalı aleyhine karar verildiğini, …. Asliye Ceza Mahkemesinin …sayılı ilamı ile sanıklar …, … aleyhine açılan davada beraat kararı verildiğini, davacılar tarafından davalı şirketler aleyhine açılan ticari davaların TTK.nın 531 ve 636/1 maddeleri yönünden davalı şirketlerin fesih ve tasfiyesi için haklı sebep teşkil edip etmeyeceği hususunun Mahkemenin takdirinde olduğunu, davacıların; 1 numaralı davalı Limited Şirketten talep edebilecekleri ayrılma payının gerçek değerinin toplam 11.597.522,68 TL, 2 numaralı davalı Anonim Şirketten talep edebilecekleri ayrılma payının gerçek değerinin toplam 1.722.573,24 TL, 3 numaralı davalı Anonim Şirketten talep edebilecekleri ayrılma payının gerçek değerinin toplam 245.290.931.92 TL, olduğunu belirtmişlerdir.
Bilirkişi Dr. Öğr. Üyesi … Mahkememize sunduğu 15/01/2020 tarihli ayrık raporunda; davacılardan …’in ayrılma paylarının gerçek değerinin, … Ticaret Ltd. Şti.’den 4.997.273,86 TL, … … A.Ş.’den 612.349,92 TL ve … Turizin Tesisleri ve Yatırımları A.Ş.’den 106.143.656,43 TL olmak üzere, toplam 111.758.280,21 TL olarak hesaplandığını, davacılardan …’nun ayrılma paylarımın gerçek değerinin, … Ticaret Ltd. Şti’den 7.495.910,79 TL, … … A.Ş.’den 918.524,88 TL ve … Turizm Tesisleri ve Yatırımları A.Ş.’den 159.222.984,65 TL olmak üzere toplam 167.637.420,32 TL olarak hesaplandığını, davacılardan …’in ayrılma paylarının gerçek değerinin, … Ticaret Ltd. Şti.’den 7.495.910,79 TL, … … A.Ş.’den 918.524,88 TL ve … Turizm Tesisleri ve Yatırımları A.Ş.’den 159.222.984,65 TL olmak üzere toplam 167.637.420,32 TL olarak hesaplandığını belirtmiştir.
Bilirkişiler Prof. Dr. …, Prof. Dr. …, Prof. Dr. …, Prof. Dr. … ve … Mahkememize sundukları 16/11/2021 tarihli raporlarında; heyetteki Prof. Dr. … tarafından yapılan çalışma neticesinde; dava konusu her iki maden ruhsat alanlarında yaklaşık 60 yıldır … faaliyetleri yapılmakta olduğunu, ruhsat alanlarının önemli bir kısmının İstanbul Havaalanı inşaatına, döküm sahasına ve SİT alanına ayrılmış olup geriye kalan rezervlerin de yaklaşık % 90 – 95’inin son 60 yılda üretilmiş olduğunu, … Tic. Ltd. şirketine ait İ.R….. nolu maden ruhsat alanının Rödovans sözleşmesinden sonraki bugünkü değeri yaklaşık 10.267.095 TL ve … … A.Ş. şirketine ait İ.R… nolu maden ruhsat alanının Rödovans sözleşmesinden sonraki bugünkü değeri yaklaşık 2.548.274 TL olduğunu, her iki maden sahasının Rödovans Sözleşmesinden sonraki toplam değerinin 12.815.369 TL olduğunu, davalı … … A.Ş. açısından davacıların toplam ayrılma akçesinin 686.280,39 TL, davalı … Turizm Tesisleri ve Yatırımları A.Ş.’den davacıların ayrılma akçelerinin toplamının 269.850.413,58 TL, … Ticaret Limited Şirketi açısından davacılarının ayrılma akçelerinin toplamının 12,945,155,11 TL olduğunu belirtmişlerdir.
Bilirkişiler Prof. Dr. …, Prof. Dr. …, Prof. Dr. …, Prof. Dr. …, Prof. Dr. … ve Prof. Dr. … Mahkememize sundukları 27/02/2023 tarihli raporlarında; TTK md. 531 ve TTK md. 636’ya istinaden davalı şirketlerin işletme değerleri varlık değer yöntemi dikkate alınarak yapılan hesaplamalar sonucunda; heyette yer alan Maden Yüksek Mühendisi tarafından yapılan çalışmalar sonucunda; davalı şirketlerden … … A.Ş.’ye ait İ.R… nolu maden ruhsatı değerinin 35.235.000 TL olduğunu, … Tic. Ltd. Şti.’ye ait İ.R.2549 nolu maden ruhsatı değerinin 437.918.302,86 TL olduğunu, her iki maden ruhsat değerinin toplamının 473.153.302,86 TL olduğunu, davalılardan … Ticaret Ltd. Şti.’nin aktifinde yer alan Bağlı Ortaklıkların dava dışı … Ormancılık Ltd. Şti.’nin %80 oranındaki hissesinin oluştuğunun tespit edilmiş olup, heyette yer alan orman mühendisi bilirkişi tarafından hazırlanan raporda, ağaç serveti kesim değeri ve tali ürün değerleri toplamının 7.280.382,73 TL olarak hesaplandığını, işbu tutarın dava dışı şirketin rayiç bilançosunda yer aldığını, heyette yer alan Gayrimenkul Değerleme Uzmanları tarafından hazırlanan rapor sonucunda; davalı şirketlerin gayrimenkullerine ilişkin rayiç değer tutarlarının; … … A.Ş.’nin 30/09/2022 tarihi itibariyle toplam öz varlık değerinin kaydi olarak 30.947.629,17 TL, Rayiç olarak 54.488.118,19 TL, bu davalı şirketten davacılara ödenmesi gereken ayrılma payının toplam 13.622.029,73 TL, davalı … Turizim Tesisleri ve Yatırımları A.Ş.’nin 30/09/2022 tarihi itibariyle kaydi değerinin 5.745.324,36 TL, rayiç değerinin 5.862.298.963,62 TL olduğunu, davacıların bu davalı şirketten ayrılma paylarının toplam 1.465.574.740,90 TL olduğunu, … Ticaret Limited Şirketinin 30/09/2022 tarihi itibariyle kaydi değerinin 417.126.633,54 TL, rayiç değerinin 959.328.211,54 TL olduğunu, davacıların ayrılma paylarının toplam 243.429.533,68 TL olduğunu belirtmişlerdir.
Tarafların itirazı üzerine gayrimenkul değerlendirme uzmanı bilirkişinin değiştirilmesi suretiyle ve gayrimenkul değerlendirme uzmanı ile her bir taşınmazı taraf vekilleri ile birlikte belirlenecek günde yerinde incelenmesi ve her bir taşınmazın fotoğraflanması suretiyle değerlendirme yapılması ve tüm bilirkişiler ile birlikte ortak ek rapor düzenlenmesine karar verilmiş olup, bilirkişiler Prof. Dr. …, Prof. Dr. …, Prof. Dr. …, Prof. Dr. … ve Prof. Dr. … Mahkememize sundukları 15/09/2023 tarihli ek raporlarında; … … A.Ş. Şirketinin 30.06.2023 itibarı ile maden ruhsatı değeri dahil kaydi ve rayiç değerli özvarlık hesabı aşağıdaki gibi olduğunu,
¸şirketin 55.918.362,87 TL olarak hesaplanan rayiç değerli özvarlık tutarının davacıların hisselerine düşen ayrılma pay tutarları aşağıdaki tabloda hesaplandığını,
¸… Turizm Tesisleri ve Yat. A.Ş. şirketin 30.06.2023 itibarı ile kaydi ve rayiç değerli özvarlık hesabı aşağıdaki gibi olduğunu,
¸şirketin 8.544.441.206,70 TL olarak hesaplanan rayiç değerli özvarlık tutarının davacıların hisselerine düşen ayrılma pay tutarları aşağıdaki tabloda hesaplandığını,
¸… Ticaret Ltd. Şti. şirketin 30.06.2023 itibarı ile önceki raporumuzda yer alan maden ruhsatı değeri ile … Ormancılık şirketindeki bağlı ortaklıkların rayiç değer tutarı dahil kaydi ve rayiç değerli özvarlık hesabı aşağıdaki gibi olduğunu,
¸şirketin 1.022.862.618,68 TL olarak hesaplanan rayiç değerli özvarlık tutarının davacıların hisselerine düşen ayrılma pay tutarları aşağıdaki tabloda hesaplandığını,
¸olduğunu belirtmişlerdir.
Davalılar vekillerinin sunduğu … tarafından hazırlanan 12.11.2017 tarihli uzman görüşünde; Davacıların miras yoluyla davalı şirketlerde azınlık pay oranına sahip ortaklar haline gelmeleri, davalı şirketlere ve ortaklarına karşı onlarca dava açmaları, davalı şirketlerin halka kapalı aile şirketleri statüsünde olmaları, davacılar ile davalı şirketlerin ortakları arasında husumet bulunması, bu nedenle bir araya gelmemeleri gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde; davacılar ile diğer ortakların birlikte çalışma iradesinin mevcut olmadığı dolayısıyla haklı neden şartlarının oluştuğu, Davalı şirketlerin çok güçlü mali verilere sahip olmaları, davalı şirketlerin gayri faal ve çalışamaz halde olmamaları, tam aksine her yıl ciddi oranda vergi ve SGK primi ödeyerek kamuya yarar sağlamaları, şirketlerin konusunun daimi objektif olarak imkansız bir hale gelmemesi gibi hususlar ile talebe bağlılık ilkesi de dikkate alındığında; davacıların şirketten çıkarılmalarına ilişkin talebin davalılar tarafından kabul edilmesi durumunda, davacılar açısından, davalı şirketten haklı nedenle çıkma yönünde karar verilmesi gerektiği, Davalı şirketlerin mal varlığının esas itibariyle arsa niteliğindeki taşınmazlardan ve maden ruhsatından oluştuğu dikkate alındığında, davacıların ayrılma payının aralarında gayrimenkul değerleme uzmanı ve maden mühendisinin de bulunduğu bir heyetten yerinde inceleme vapılmak suretiyle alınacak bir raporla tespit edilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Davalılar vekili uzman görüşü ile birlikte Mahkememize sunduğu 22.01.2018 tarihli dilekçesinde; müvekkili şirketlerin, davacıların dava dilekçesinde belirtmiş oldukları gibi şirketlerden çıkma talebini kabul ettiklerini bu nedenle bu aşamadan sonra taleple bağlılık ilkesine göre değerlendirme yapılmasını talep ettiklerini belirtmiştir.
Davacılar vekili tarafından sunulan Prof. Dr. …’e ait 29.01.2020 tarihli uzman görüşünde; gerek mehaz İsviçre hukukunda gerekse Türk öğretisinde ve Yargıtay kararlarında TK. m. 531 ve 636/3 anlamında haklı sebep olarak genel kabul gören hortumlama sebebinin yoğun bir şekilde mevcut bulunduğunu ve ilk derece mahkemesi ilamıyla ispat olunduğu kanaatine varıldığını, hortumlamaların, davalı şirketlere ait taşınmazların muvazaalı surette düşük bedelle ve yöneticilerin yakınlarına satılması suretiyle gerçekleştiğini, somut olayda hem mehaz hem de özellikle Yargıtay kararlarında haklı sebep olarak değerlendirilen bilgi alma ve inceleme haklarının defaatle ihlal edildiği ve davacılar tarafından iptal davalarına konu yapıldığı, ilk derece mahkemesi tarafından bu davaların kabul gördüğü ve ilamların kesinleştiği tespit olunduğunu, somut olayda hortumlamanın yani şirket imkan ve kaynaklarının başka şirketlere aktarılmasının aracı olarak davalı şirketlerin üst yöneticileri tarafından … A.Ş. ile …. A.Ş.’nin kurulduğu ve bunların da kuruluş amaçlarına uygun işlevde bulunduklarının belirlendiğini belirtmiştir.
Mahkememizce toplanan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacılar hissedarı oldukları şirketlerin haklı nedenlerden dolayı feshine, fesih taleplerinin Mahkeme tarafından yerinde görülmemesi ihtimalinde, müvekkillerinin paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenmek suretiyle davalı şirketlerden çıkarılmalarına veya bu talebin uygun görülmediği takdirde duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüm cümlesinden olmak üzere tüm payları müvekkillerine ait olan ve müvekkillerinin paylarının gerçek değerine tekabül eden taşınmazların maliki olacak yeni bir anonim şirketin bölünme yoluyla kurulmasına, şirkete ayni sermaye olarak aktarılacak taşınmazların tespitine, bu şirketin tüm paylarının müvekkillerine aidiyetine karar verilmesini talep ettikleri anlaşılmıştır.
Davalı şirketlerden ikisi anonim şirket, biri ise limited şirkettir. Anonim şirketlerde haklı nedenle fesih TTK.nın 531. maddesinde düzenlenmiştir.
TTK.nın 531. maddesinde; “… Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.” düzenlemesi mevcuttur.
Limited şirketlerde haklı nedenle fesih TTK.nın 636/3. maddesinde düzenlenmiştir.
TTK.nın 636/3. maddesinde; “…Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir.” düzenlemesi mevcuttur.
TTK.nın 531. ve 636/3. maddeleri ile, anonim veya limited şirket ortağına haklı nedenlerle şirketin feshini isteme hakkı tanınmıştır.
Haklı sebep TTK’da tam olarak tanımlanmamış olsa da, bazı haller haklı sebep olarak sayılmıştır. Örneğin Kollektif şirketle ilgili TTK.nın 245/1. maddesinde; Bir ortağın, şirketin yönetim işlerinde veya hesaplarının çıkarılmasında şirkete ihanet etmiş olması, Bir ortağın kendisine düşen asli görevleri ve borçları yerine getirmemesi, Bir ortağın kişisel menfaatleri uğruna şirketin ticaret unvanını veya mallarını kötüye kullanması, Bir ortağın, uğradığı sürekli bir hastalık veya diğer bir sebepten dolayı, üstüne aldığı şirketin işlerini yapmak için gerekli olan yeteneği ve ehliyetini kaybetmesi gibi hâller haklı sebep olarak sayılmıştır. Kanunda sayılan bu haller örnek niteliğindedir.
Her somut olayda haklı sebep bulunup bulunmadığı, ortağın kişisel özellikleri ve şirketin yapısı da göz önünde bulundurulmak suretiyle ayrı ayrı incelenmesi gerekir. Buna göre şirket ortaklarının birbirlerine karşı güven ve itimadı zedeleyici hareketlerde bulunmaları, ortak menfaatlerine aykırı davranmaları, ortaklık anlayışını ortadan kaldıran, bireysel çıkarlara yönelen, ortaklar arasında kişisel ve grupsal çıkarların ön plana çıktığı ve ortaklık amacının gerçekleşmesi olanağının bulunmadığı durumların varlığı halinde haklı nedenlerin oluştuğunun kabulü gerekir.
Somut olaya bakıldığında; davacılar davalı şirketlerle ilgili bilgi alma ve inceleme haklarının kullanımına engel olunduğunu, davalı şirketlerin bir kısım taşınmazlarının hukuka aykırı şekilde satıldığını, davalı şirketlerin ortaklarına kar dağıtımı yapmadığını ileri sürmüşlerdir. Davacılar tarafından bunlarla ilgili çok sayıda dava açılmış ve açılan bir kısım davalar davalı şirketler aleyhine sonuçlanmıştır. Taraflar arasında veya ortaklar arasında devam eden hukuk ve ceza davaları da mevcuttur.
10/10/2018 tarihli raporda; taraflar arasında çok sayıda davaya konu ihtilafın bulunduğunun açıkça anlaşıldığını, TTK.nın 531 ve 636/3 maddelerine istinaden davalı şirketler yönünden tasfiye koşullarının finansal yönden oluşmuş durumda göründüğünü belirtilmiştir.
12.11.2017 tarihli uzman görüşünde ve 29.01.2020 tarihli uzman görüşünde; haklı neden şartlarının oluştuğu belirtilmiştir.
Davalılar vekilinin Mahkememize sunduğu 22.01.2018 tarihli dilekçesi ile; müvekkili şirketlerin, davacıların şirketlerden çıkma talebini kabul ettiklerini belirtmiştir.
Bu kapsamda yasal mevzuat hükümleri, ticaret sicil kayıtları, bilirkişi raporları ile uzman görüşleri, davalılar vekilinin beyanı ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasında çok sayıda davaya konu ihtilafın bulunduğu, bu davaların bir kısmının davacılar lehine sonuçlandığı ve halen derdest çok sayıda davanın bulunduğu, davacılar ile davalı şirketlerin diğer ortakları arasında husumet bulunduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde; davacılar ile diğer ortakların birlikte çalışma iradesinin mevcut olmadığı, davacıları ve diğer şirket ortaklarını artık daha fazla bir arada ticari faaliyete devam etmeye zorlamanın hiç bir hukuki yararının bulunmadığı, aksine bu durumun şirketin ticari işleyişine ve taraflara zarar vermeye devam edeceği ve dolayısıyla haklı neden şartlarının oluştuğu Mahkememizce kabul edilmiştir.
Davacılar öncelikle şirketlerin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini talep etmiştir. TTK.nın 531. ve 636/3. maddelerinde; Mahkemece, fesih yerine davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebileceği düzenlenmiştir. Buna göre haklı sebebin varlığı halinde durumun özelliğine göre Mahkemece fesih yerine ortağın şirketten çıkarılmasına veya başka bir çözüme karar verebilir.
Somut olayda şirketlerin fesih için haklı sebeplerin varlığı Mahkememizce kabul edilmiştir. Feshin son çare olma ilkesi gözetilerek fesih yerine ortakların şirketten çıkarılmasının yerinde olup olmayacağına ilişkin olarak Mahkememizce yapılan değerlendirmede; bilirkişi raporları, uzman görüşleri, şirketlerin mali güçleri göz önüne alındığından; davalı şirketlerin güçlü mali verilere sahip olmaları, davalı şirketlerin gayri faal ve çalışamaz halde olmamaları, tam aksine şirketlerin faal durumda olmalyarı, şirketlerin konusunun daimi objektif olarak imkansız hale gelmemesi gibi hususlar göz önüne alınarak, şirketlerin feshi yerine davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına karar verilmesinin en adil çözüm olacağı Mahkememizce kabul edilmiş ve sonuç olarak Davalı şirketlerin haklı nedenle fesih koşullarının gerçekleştiği anlaşılmakla birlikte; TTK.nın 531. ve 636/3. maddeleri gereğince davalı şirketlerin fesih ve tasfiyesinin yerine davacı ortakların davalı şirketlerden çıkartılmalarının kabul edilmesinin daha yerinde olacağı anlaşıldığından, davanın bu yönüyle kabulüne ve davacıların paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenmesi suretiyle davacıların davalı şirketlerden çıkarılmalarına karar verilmiştir.
Davacılar vekili dava dilekçesinde fesih talebinin uygun görülmediği takdirde müvekkillerinin paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerinin ödenmesi suretiyle şirketten çıkarılmalarına karar verilmesini talep ederken faiz talebinde bulunmadığı, daha sonra 04.02.2020 tarihli dilekçesi ve sonraki dilekçelerinde faiz talebinde bulunmuş ise de; buna ilişkin ıslah talebinde bulunmadığından ve iddianın genişletilmesi kapsamında kalan bu talebi ile ilgili davalı tarafın açık muvafakati bulunmadığından davacıların ayrılma akçeleri için faize hükmedilmemiştir.
Davalılar vekili Mahkememize sunduğu 28.02.2022 tarihli dilekçesi ile davacıların çıkma payı ile ilgili nispi peşin harç yatırması gerektiğini belirtmiş ise de; davacıların talebinin şirketlerin feshi olduğu, fesih talebi yerinde görülmezse şirketten çıkarılma veya diğer uygun çözüm talebinde bulunduğu anlaşılmıştır.
TTK.nın 531. ve 636/3. maddelerinde; Mahkemece, fesih yerine davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebileceği düzenlenmiştir. Buna göre davacılar vekili dava dilekçesinde fesih talebi dışında diğer taleplerini yazmasaydı bile; Mahkeme TTK.nın 531. ve 636/3. maddelerindeki yasal düzenleme gereğince resen fesih yerine çıkarılma veya başka çözüme karar verebileceğinden ve fesih davasının maktu harca tabi olduğundan, davalılar vekilinin nispi peşin harç alınması talebi yerinde görülmemiştir. Davalılar vekilinin sunduğu Yargıtay ilamına konu yerel Mahkeme ilamından anlaşıldığı üzere o davada davacının talebinin; şirketin feshi olmayıp geçmiş yıllıra ait bilançolarının ödenmesini ve duruşmada da hisse karşılığının ödenmesi şartıyla ortaklığının sonlandırılması olduğu bu nedenle Fesih istemli dava olan davamıza emsal teşkil etmeyeceği anlışmıştır.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı şirketlerin haklı nedenle fesih koşullarının gerçekleştiği anlaşılmakla birlikte; TTK.nın 531. ve 636/3. maddeleri gereğince davalı şirketlerin fesih ve tasfiyesinin yerine davacı ortakların davalı şirketlerden çıkartılmalarının kabul edilmesinin daha yerinde olacağı anlaşıldığından, davanın bu yönüyle KABULÜ İLE;
a)Davacılar …, … ve …’nun; İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün …/0 sicil numarasında kayıtlı … TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ ORTAKLIĞINDAN ÇIKARTILMALARINA,
Davacı …’e 64.887.847,37 TL,
Davacı …’ya 97.331.771,06 TL
Davacı …’e 97.331.771,06 TL ayrılma akçelerinin davalı … TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ’nden tahsili ile davacılara verilmesine,
b)Davacılar …, … ve …’nun; İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün 169073/0 sicil numarasında kayıtlı … … ANONİM ŞİRKETİ ORTAKLIĞINDAN ÇIKARTILMALARINA,
Davacı …’e 3.494.897,68 TL,
Davacı …’ya 5.242.346,52 TL
Davacı …’e 5.242.346,52 TL ayrılma akçelerinin davalı … … ANONİM ŞİRKETİ’nden tahsili ile davacılara verilmesine,
c)Davacılar …, … ve …’nun; İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün …/0 sicil numarasında kayıtlı … TURİZM TESİSLERİ VE YATIRIMLARI ANONİM ŞİRKETİ ORTAKLIĞINDAN ÇIKARTILMALARINA,
Davacı …’e 534.027.575,42 TL,
Davacı …’ya 801.041.363,13 TL
Davacı …’e 801.041.363,13 TL ayrılma akçelerinin davalı … TURİZM TESİSLERİ VE YATIRIMLARI ANONİM ŞİRKETİ’nden tahsili ile davacılara verilmesine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesine göre alınması gereken 164.602.595,97 TL harçtan peşin alınan 29,20 TL harcın mahsubu ile geriye kalan 164.602.566,77 TL harcın davalılardan (Davalı her bir şirketin ödemesine karar verilen ayrılma akçe miktarı ile orantılı olarak sorumlu olacak şekilde) tahsiline,
3-Davacı tarafından yatırılan 29,20 TL başvurma harcı ve 29,20 TL peşin harç toplamı 58,40 TL’nin davalılardan (Davalı her bir şirketin ödemesine karar verilen ayrılma akçe miktarı ile orantılı olarak sorumlu olacak şekilde) alınarak davacılara verilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 24.400.412,82 TL vekalet ücretinin davalılardan (Davalı her bir şirketin ödemesine karar verilen ayrılma akçe miktarı ile orantılı olarak sorumlu olacak şekilde) alınarak davacılara verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 386.000 TL bilirkişi ücreti, 642,60 TL tebligat-müzekkere masrafları ve 11.600 TL Araç masrafı olmak üzere toplam 398.628,60. TL yargılama giderinin davalılardan (Davalı her bir şirketin ödemesine karar verilen ayrılma akçe miktarı ile orantılı olarak sorumlu olacak şekilde) alınarak davacılara verilmesine,
6-Tarafların yatırdığı gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Taraf vekillerinin ve Müdahil vekillinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Mahkememize sunulacak veya gönderilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 19/10/2023

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır