Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/904 E. 2020/251 K. 17.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/904
KARAR NO : 2020/251

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 22/09/2008
KARAR TARİHİ : 17/06/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : Davacı vekili mahkememize verdiği 22/09/2008 havale tarihli dilekçesinde özetle; Davacı müteahhit … ile davalılardan … ve …, vekilleri aracılığıyla;… Mevkii, 648 ada 2 parselde kain ve…Mevkii, 648 ada 4 Parselde, … Pafta da kain gayrimenkuller üzerine, ayrıntısı sözleşmede kararlaştırıldığı gibi, kat karşılığı inşaat yapma hususunda anlaştıklarını ve noterde sözleşme imzaladıklarını, bu sözleşmeden sonra da … ile, aynı şartlarda kat karşılığı şifahi sözleşme yapıldığını ve …’ın kendi gayrimenkulünün diğer gayrimenkuller ile tevhidini kabul ettiğini, tevhitten sonra gayrimenkulün 7 parsel numarasını aldığını, davalılar olan her üç malik ile yaptığı sözleşmeye dayanarak davacının inşaata başladığını ve 5 kat inşaat yaptığını, inşaat devam ederken maliklerin sözleşmeye aykırı şekilde başka müteahhitle sözleşme yaptıklarını, davalılardan …’in de tapudaki hissesini üçüncü kişilere (…, …) sattığını, inşaat devam ederken Belediyece verilen imar izinlerinin iptal edildiğini ve inşaatın durdurulduğunu, maliklerin gayrimenkullerini başkalarına satmış olması ve yeni malik de dahil tüm maliklerin başka bir müteahhitle anlaşmış olması karşısında davacının işe devam imkanı kalmadığını, esasen davacının işi tamamlamak istemekte olduğunu, bu kabul edilmediğinde de yaptığı masrafların, mahrum kaldığı karın kendisine ödenmesi gerektiğini, taraflar arasında kat karşılığı sözleşmesine göre “Arsanın tamamının 100 hisse kabul edilmiş, 80 hisse müteahhidin, 20 hisse ve bunlara karşılık gelen daireler de mal sahipleri olan davalıların olacaktır. Sözleşme tek taraflı olarak fesih edilmeyecektir. Aksi halde müteahhidin tüm zararları tanzim edilecektir…” şekilde yazıldığını, maliklerin hisselerini satmaları ve yeni maliklerin de başka müteahhitlerle anlaşmış olması karşısında sözleşmenin ifasının, davalıların sözleşmeye aykırı eylemleri nedeniyle, imkansız hale geldiğini, davacının yapılan inşaatlara bu güne kadar 500.000 TL masraf yaptığını, emek ve vakit ayırdığını, bu işten bir kar beklentisi de olduğunu, kar beklentisinin de 500.000 TL olduğunu, tüm bu zararların giderileceğinin kat karşılığı inşaat sözleşmesine açıkça yazıldığını, Borçlar Kanunu 117. Maddesi gereğince müteahhidin borcunun sona erdiğini, mal sahiplerinin, davacının bu güne kadar yaptığı masrafları ödemeleri gerektiğini, ayrıca mahrum kalınan karı da tazmin etmeleri gerektiğini, açıklanan nedenlerle; öncelikle dava sonucunun neticesiz kalmaması için gayrimenkulün kaydı üzerine tedbir konulmasını, sözleşmenin haklı şekilde feshi nedeni ile davacının yaptığı 500.000,00 TL masrafın ve 500.000,00 TL mahrum kalınan karın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi, dava tarihinden itibaren reeskont faizi işletilmesi talep ve dava edilmiştir.

CEVAP : Davalılar …, … ve … vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın müvekkillerinden … ve …’in vekilleri ile … mevkii, 648 ada,2 parselde ve 648 ada, 4 Parsel … Paftasında kayıtlı taşınmazlar üzerinde kat karşılığı inşaat yapmak üzere anlaştığını, bu hususta noterde sözleşme imzaladığını, diğer müvekkili … ile de şifahi olarak anlaştığını ve bu anlaşmaya dayanarak inşaata başlayarak 5 kat inşa ettiğini, müvekkilli bu sözleşme cari iken başka müteahhitlerle sözleşmeler yaptığını, …’ ün tapudaki hissesini üçüncü kişilerle sattığını, ilgili Belediyece imar izinlerinin iptal edilmesi sebebi ile inşaatın durdurulduğunu, işe devam imkanının yapılan bu işlemler sebebi ile ortadan kalktığını, yapmış olduğu 500.000 TL masraf ile mahrum kaldığı 500.000 TL kar kaybının telafi edilmesini ve toplamda kendisine 1.000,000 TL ödenmesini talep ettiğini, davacı tarafın iddialarının kabulünün mümkün olmadığını, bu durumun gerçeklerle uzaktan yakından alakası olmadığını, öncelikle davalılardan sadece … ve … ile vekilleri vasıtası ile sözleşme yaptığını, diğer müvekkili … ile şifahi olarak anlaştığını beyan ettiğini, söz konusu sözleşmenin şifahi olarak yapılması ve hüküm ifade etmesinin mümkün olmadığını, zira borçlar Kanunu 213. Maddesinin açıkça; “…. Gayrimenkul satımı muteber olmak için resmi senede raptedilmek şarttır. Gayrimenkule dair satım vaadi resmi bir senede raptedilmedikçe muteber değildir..” hükmünü içermekte olduğunu, Diğer davalı müvekkillerinin … ve…’ in davacı … ile doğrudan sözleşme yapmadıklarını, kendilerinin iyi niyetinden faydalanarak bu sözde sözleşme yapma yetkisine havi vekaletnameyi alan dava dışı bir önceki müteahhit …’ in bu sözleşmeyi imzaladığını, müteahhit …’un yapmış bulunduğu sözleşme gereği tüm arsa maliklerini teslim etmediğni, yapmış olduğu sözleşme gereği yasal usullerine uygun gerekli müracaatları yapmadığını ve gerek izin gerekse ruhsatı alınmadığını ve inşaat çalışmasına kaçak başlanıldığını, davacı …’ un inşaat ile ilgili olarak usulüne uygun hiçbir sözünü tutmadığını, davacı yapmaya taahhüt ettiği eseri hukuken yapma şansına sahip olmadığı gibi, inşaatı kaçak ve ruhsatsız sürdürdüğünü, sözleşmede ön görülen kat ve daire sayısına ulaşma şansı olmadığını, açık hukuka aykırılığı ve kaçak inşaatı sürdürmesi sebebi ile inşaat için yapı tatil tutanağı düzenlenmeme, müvekkili davalılar hakkında imar kirliliğine sebep olmak suçlaması ile ceza davası açılmasına ve halen suçlu sıfatı ile yargılanarak eziyet çekmelerine sebep olduğunu, bu dava dışında kaçak inşaat sebebi ile ilgili belediyece para cezası da verileceği ve bu bedelin de müvekkili davalılarca ödenmek zorunda kalınacağının tartışmasız olduğunu, ispatlanılacak savunmaların çevresinde öncelikle taşınmaz üzerine konulan tedbirin kaldırılmasını, mümkün görülmediği takdirde oluşabilecek zararlarına karşılık teminat takdiri ile tedbirin devamına karar verilmesini, haksız, mesnetsiz, hukuki dayanaktan yoksun davanın reddedilmesini istemiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama, taraf beyanları, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; Dava, kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince inşaat başlanıp, 5 kat inşaat yapılmasına rağmen gayrimenkulün davalılarca 3.kişilere satılarak sözleşmenin uygulanmasını imkansız hale getirildiği ve 3. kişilerle yeni bir sözleşme yapıldığı iddiası ile davacı müteahhidin zararlarının ve mahrum kalınan karın davalılardan tazmini istemine ilişkindir.
Dosyamıza gelen cevaplardan; …Mevkii, 648 ada, 2 parsel sayılı 456,68 m² yüzölçümlü arsa nitelikli gayrimenkulün … adına kayıtlı olduğu,…Mevkii,…pafta, 648 ada, 4 parsel sayılı 348,06 m² yüzölçümlü arsa nitelikli gayrimenkulün … adına kayıtlı olduğu, …Mevkii, 648 ada, 3 parsel sayılı 422,26 m² yüzölçümlü arsa nitelikli gayrimenkulün … adına kayıtlı olduğu anlaşılmıştır. Bu parsellerin tevhidi ile oluşturulan yeni 7 nolu parselin ise…Mevkii, … pafta, 648 ada, 7 parsel sayılı 1.227 m² yüzölçümlü arsa nitelikli gayrimenkulün 457/1227 hissesinin …oğlu …, 422/1227 hissesinin …oğlu …, 348/1227 hissesinin … oğlu … adına kayıtlı olduğu anlaşılmıştır. Daha sonra dosyaya gönderilen 08.10.2008 tarihli tapu kaydına göre; yeni oluşan 7 nolu parsel tapusunun hisse durumunun 457/1227 hissesinin Süleyman oğlu …, 422/1227 hissesinin Ali oğlu …, 87/1227 hissesinin … (24.08.2007 – 21726 satış), 261/1227 hissesinin … ( 09.11.2007- 29389 satış) şeklinde olduğu anlaşılmıştır.
Bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 03/01/2011 tarihli heyet raporuna göre; tarafların resmi şekilde akdettikleri 16.07.2007 tarihli “Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi ve Kat Karşılığında İnşaat Sözleşmesi”başlıklı sözleşme ile davalı … ile …’e ait arsa vasfındaki gayrimenkul üzerine toplam 13 katlı, 54 bağımsız bölümlü, bir bina inşaa edilmesi ve yapılacak binadan taraflarca sözleşmede kararlaştırılan bağımsız bölümlerin arsa karşılığı olarak davacıya terkedileceği konulu kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzaladıklarını, bu sözleşmenin çifte tipli karma sözleşme olarak nitelendirilmesi gerektiğini, karma sözleşmelere uygulanacak hükümlerin ancak kıyasen uygulanmasının mümkün olabileceğini ve sözleşmenin gayesi ve tarafların karşılıklı menfatlerinin adilane bir şekilde bağdaştırılabileceğinin göz önünde tutularak karma akdin unsurlarının ait olduğu hükümlerin kıyasen tatbik edilmesi ve Borçlar Hukukunun genel esaslarının uygulanması yoluna gidilmesi ve böylece bir sonuca varmak mümkün değilse örf ve adet hukukuna başvurulması, bundan da bir sonuç çıkmaz ise Hakimin kanun yaratması ilkesine başvurulması gerektiğini, dosyaya sunulan …Şti ana sözleşmesi uyarınca anılan şirketin ortağı … imzalı ibraname niteliğinin incelendiğini, kat karşılığı inşaat sözleşmesinde… İnş…Şirketinin sözleşmeye taraf olmadığını, taraflar arasındaki ilişkiye … İnş…Şirketinin dahil olduğunun söylenemeyeceğini, … ‘nın da ibraname, feragat vd.belgeleri bu şirket adına imzaladığını, …’un sözleşmeyi …Şirketi adına değil kendi adına imzaladığına göre ibraz edilen bu feragatin davacıyı bağlamayacağını, esasen …’nın …Şirketini temsil yetkisinin de bulunmadığını, kat karşılığı inşaat sözleşmesinde bedel olarak taşınmazın muayyen bir payının mülkiyeti müteahhit üzerine geçirilmesi taahhüt edildiğinden, M.K.’nun 634, BK.213, Tapu Kanununun 206, Noterlik Kanunun 60,89,634 sayılı kat Mülkiyeti Kanununun 1,10 ve 14.maddelerine göre sözleşmenin resmi şekilde düzenlenmesi gerektiğini, noter tarafından resen düzenlenmeyen kat karşılığı inşaat sözleşmelerinin hükümsüz olduğunu, hükümsüz olan bir sözleşmeye istinaden davacının herhangi bir talepte bulunmasının mümkün olmadığını, nitekim Yargıtayın da kararlarında benzer yönde davrandığını, ancak Yargıtay uygulamasında bu şekilde hükümsüz kalan kat karşılığı inşaat sözleşmelerine bir takım koşulların bir araya gelmesi halinde geçerlilik tanındığını, sözleşmenin tarafı olan arsa sahibinin, bu sözleşmenin ifa olunacağı konusunda o güne kadar süre gelen davranışları ile yükleniciye tam bir güvence vermesi ve yüklenicinin de sözleşmenin yerine getirileceği inancına iyi niyetle bağlanarak inşaatı tamamlaması veya büyük oranda ikmal etmesi halinde de sözleşmeye sonradan geçerlilik tanındığını, zira bu durumda şekil noksanlığı nedeniyle geçersizliği ileri sürmenin M.K.’nun 2.maddesinde kabul edilen hakkın kötüye kullanılması yasağının ihlali niteliğinde olacağını, böyle bir iddianın yasalarca himaye göremeyeceğini, Ümraniye … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … D.iş sayılı dosyasına sunulu rapora göre davacı tarafından inşaatın 4. kata kadar belli bir seviyede tamamlandığının belirlendiğini, tapuda ise pay devrinin gerçekleşmediğini, yapılan açıklamalar ışığında davacı ile davalı … arasında şekil şartına uyulmaksızın akdedilen sözleşmenin, inşaatın bu hali ile geçirsizliğinin ileri sürülmesinin TMK’nun m.2’ye aykırılık teşkil edip etmeyeceğinin mahkemenin takdirinde olduğunu, sözleşmenin hükümsüz olduğu varsayımında davacının şartların oluşması halinde ancak sebepsiz zenginleşme hükümlerine istinaden talepte bulunması halinde mümkün olduğunu, davacı yanın davalıların sözleşmenin ifasına engel olduklarını, bir kısım davalılar vekilinin ise davacının inşaatı yarım bırakarak terkettiğini iddia ettiğini, neticeten dava konusu binanın davacı müteahhit tarafından tamamlanamadığını ve tapu devrinin de gerçekleşmediğini, bu durumda davacının ancak iş sahibine kazandırmış olduğu ekonomik değeri talep edebileceğini, kat karşılığı inşaat sözleşmesinin tarafı olan müteahhitin edimini yasa ve sözleşme hükümlerine, fen ve sanat kurallarına uygun olarak ifa ile yükümlü olduğunu ve müteahhidin bu sorumluluğunun iş sahibine karşı olan özen borcu olduğunu, dava konusu uyuşmazlık bakımından öncelikle subuta ermesi gereken hususun dava konusu inşaatın ruhsata aykırı kısımlarının yasal hale getirilmesinin mümkün olup olmadığı noktasında olduğunu, inşaatın ruhsata bağlanmasının mümkün olmaması halinde inşaat yıkılacağından, kazanılmış ekonomik değerden söz edilemeyeceğini bu sebeple davacının yapmış olduğu inşaatın bedelini talep edemeyeceği kanaatinde olduklarını, ne var ki keşif neticesinde çekilen fotoğraflardan anlaşıldığı üzere kaçak olmasına rağmen kullanıldığını, her ne kadar dava konusu inşaatın ruhsata bağlanması söz konusu olamayacak ve yıkıma mahkum olacak ise de, davalı … ve …’in anılan dairelerden kira geliri elde etmeleri halinde yıkıma kadar olan zaman dilimi içerisinde elde etmiş oldukları kira gelirleri nedeniyle davacıya inşaatı tamamladığı oranda sebepsiz zenginleşme hükümlerince ödeme yapmakla yükümlü olacakları kanaatinde olduklarını, öte yandan davalı …’ın anılan taşınmazını inşaatın yapımından sonra davalı … ve …’e sattığını, satış esnasında inşaatın var olması satım bedelinin artmasına sebep olmuş ise davacıya inşaatı tamamladığı oranda sebepsiz zenginleşme hükümlerince ödeme yapmakla yükümlü olduğu kanaatinde olduklarını, dava konusu inşaatın ruhsata bağlanmasının ya da bir takım tadiller neticesinde ruhsata bağlanmasının söz konusu olması halinde ise davacının tadil masrafları düşüldükten sonra arsaya kattığı ekonomik değeri talep edebileceğini, davalı Muamer Kaplan ve …’in 3. kişi konumunda olup davacı yana herhangi bir borcu olmadığı kanaatinde olduklarını açıklamışlardır.
Mahkememiz 15/11/2012 tarihli duruşmasında “Davacının yerinde olmayan davasının REDDİNE,” kararı verilerek davacı vekilinin temyiz etmesi üzerine dosya Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2014/11070 Esas 2015/2405 Karar nolu 09/04/2015 tarihli ilamı ile “..taraflar arasındaki sözleşmenin en geç dava tarihinde iradi şekilde dönme ile sona erdirildiği sabittir. Davacı yüklenici, yapılan imalatın bedelini ve kâr kaybını istemektedir. Mahkemece, yargılama sırasında inşaatın yasal hale getirilip getirilemeyeceği hususunun tespiti için davalı arsa sahiplerine süre verilmiş ancak bu husus açıklığa kavuşturulamadığından bahisle red kararı verilmiştir. Oysa ki, sözleşme gereği inşaatı yasal hale getirme yükümlülüğü davacı yana aittir. Öncelikle, ilgili belediyesinden inşaatın yapılacağı arsanın imar durumuna göre gerek taban alanı, gerek inşaat alanı, gerekse yükseklik itibariyle mevcut inşaatın yasal hale getirilip getirilemeyeceği, getirilebilecekse ne suretle inşaata yasallık kazandırılabileceği ayrıntısıyla sorulmalı ve gerektiğinde bu konuda mahallinde inşaat mühendisi bilirkişilerle keşif yapılarak görüş alınmalı, ileri sürüldüğü takdirde taraf itirazları karşılanmalı, yasal hale getirme imkanı bulunması halinde temin için davacı yükleniciye yetki ve uygun süre verilmeli aksi takdirde imar düzenine aykırı, yasal hale getirilemeyecek bir yapının ekonomik bir değerinin bulunduğundan söz edilemeyeceğinden şimdiki gibi davanın reddine karar vermek gerekir.Yasal hale getirme imkanının bulunduğunun anlaşıldığı ve bu hususun yüklenici tarafından temin edildiğinin anlaşılması halinde yüklenicinin projesiz, ruhsatsız kaçak yapı inşa ederek ağır kusurlu olması karşısında kâr kaybı talebinin her halükarda reddine karar verilmelidir..” gerekçesiyle hükmün, davacı yararına BOZULMASINA kararı verilerek dosyanın mahkememiz … Esas sırasına kaydı yapılmıştır.
Mahkememizce Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devam edilmiş, … Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğüne yazılan müzekkereye gelen 03/09/2018 tarihli cevabi yazıda; ..Sancaktepe Uygulama İmar Planına göre emsale dahil toplam inşaat alanının en fazla 1227 m2 olabileceği ve binanın max 4 kat olacak şekilde yapılabileceği belirlenmiş olduğundan yerinde yapılan mevcut yapının ruhsata bağlanamayacağı belirtilmiştir.
13/12/2019 tarihinde mahallinde 3 kişilik mimar mühendis, yapı etüt proje danışmanlık uzmanlarından oluşan heyet beraberinde keşif yapılmıştır.
Mimar ve İnşaat Mühendisleri Bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 27/12/2019 tarihli bilirkişi heyet raporuna göre; Davalı arsa sahipleri ile davacı müteahhit arasında yapılan 16.02.2007 tarihli resmi Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi çerçevesinde 648 ada, 7 parsel sayılı taşınmazda yapılacak yapının plan ve projesine uygun olarak yapmayı ve ruhsat almayı taahüt etmişse de; davacı müteahhit resmi sözleşme kapsamında yapıyı, kaçak inşaat olarak; bodrum + zemin kat + 3 adet normal katlı olmak üzere, %40 oranındaki kaba inşaatın, ortalama %27,75′ lik bölümünü imal ettiği, imal edilen inşaat bedelinin de resmi sözleşme tarihi olan 16.02.2007 tarihi itibariyle 294.251,25 TL. olarak hesap edildiği, Davacı Müteahhitin; öncelikle ilgili Belediyeye resmi imar durumu için başvurarak, imar durumunu aldıktan ve uygun projeyi hazırlayarak, belediyeye uygulama projesini sunarak, inceleme talebinde bulunması ve uygulama Projesinin … Uygulama İmar Yönetmeliği ve … Uygulama İmar Planının öngördüğü şartlan sağladığı taktirde belediyeye gerekli belgelerle ruhsat için başvuruda bulunulması ve sonrasında herhangi bir eksik bulunmadığı taktirde inşaat ruhsatı alması gerekirken, bu işlemlerin hiç birisinin inşaata başlamadan önce yapmadığı gibi, inşaat aşamasında kendisine belediyece verilen süre içerisinde de yapmadığı noktasından hareketle, davacı müteahhitin imar planına aykırı, ruhsata bağlanamayan, ilgili belediye encümenince yıkımına karar verilen inşaatı imal ettiği kanaatine varıldığı, hal böyle iken, kaçak binanın yıkımına karar verilmişken, bu kez davalıların tümüyle dava dışı inşaat şirketiyle anlaşarak, kaçak inşaatın 4. normal katı ile çatı katının inşa edilerek, kaçak yapı yapılmaya devam edildiğini, 4 normal kat ile çatı katının dava dışı inşaat firması tarafından inşa edildiği anlaşılan yapının, yıkımına karar verilmiş olmasına rağmen, keşif anında yapıda ikamet edildiğinin saptandığı, davacı müteahhitin imar planına aykırı projesiz, ruhsata bağlanamayan kaçak yapı inşa ettiğinden ve ilgili belediye encümenince yapının yıkımına karar verildiğinden, söz konusu yıkım kararının, binanın ruhsatsız ve kaçak olması nedeniyle yapının tamamını kapsadığından, yapının yasal hale getirme imkanının bulunmadığı, davacının sözleşme kapsamında yaptığı inşaat aşamasında, dosya kapsamı çerçevesinde yapılan incelemede; davalı arsa sahiplerince bağımsız bölümlerin üçüncü kişilere satışının yapılmadığı, yıkımına karar verilen kaçak yapının, kar kaybından bahsedilmeyeceği, ancak, davacı yüklenicinin yaptığı kaçak binadan daire satışı yapmadığı ve hiç bir şekilde binadan istifade etmediği dikkate alındığında, davacı ile sözleşme yapan ve binadan istifade eden, faydalanan davalıların, davacının yaptığı 294.251.25 tl masrafı yasal faizi ile iade etmeleri gerektiğini raporda bildirmişlerdir.
Yargıtay bozma kararından sonra yapılan yargılamada; gerek Belediye’den gelen cevabi yazıda, gerekse mahallinde yapılan keşif sonrası düzenlenen heyet raporunda; inşaatın yapılacağı arsanın imar durumuna göre gerek taban alanı, gerek inşaat alanı, gerekse yükseklik itibariyle mevcut inşaatın yasal hale getirilemeyeceği anlaşıldığından; imar düzenine aykırı, yasal hale getirilemeyecek yapının ekonomik bir değerinin bulunmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

KARAR : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davanın reddine,
2-)Alınması gerekli 54,40 TL. harcın peşin alınan 1.350 TL. harçtan mahsubuna, fazla alındığı anlaşılan 1.295,60 TL. harcın karar kesinleştiğinde ve istem halinde davacıya veya ahzu kabza yetkisi bulunan vekiline iadesine,
3- Davalılar … – … ve … tarafından yapılan tebligat ve tezkere gideri toplamı olan 21 TL muhakeme giderinin davacıdan alınarak bu davalılara verilmesine,
4-Kendisini vekille temsil ettiren …, …, … ve … yararına Avukatlık Asgari Ücret tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 13.450 TL. vekalet ücretinin red sebebi aynı olduğundan davacıdan alınarak eşit bir şekilde bu davalılara verilmesine,
5-) Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgilisine iadesine.
Davacı ve davalılar vekilinin yüzüne karşı; davalı … vekilinin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Mahkememize sunulacak veya gönderilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip …
e-imza*

Hakim …
e-imza*

* Bu evrak 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.