Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/854 E. 2021/318 K. 13.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/19 Esas
KARAR NO:2021/309

DAVA:Menfi Tespit (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:08/01/2018
KARAR TARİHİ:13/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; davalı tarafın, 18/08/2015 tarihinde meydana gelen kaza neticesinde davalı şirketten sigortalı … plakalı araçta meydana gelen ve sigortalıya 12/10/2015 tarihinde ödenen zararın rücusu olarak müvekkili aleyhine ilamsız takip başlatıldığını, kaza günü müvekkili tarafından kullanılan … plakalı araç ile …’in kullanmış olduğu … plakalı araçların karıştığı trafik kazası sonucun da yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, yaşanan kaza sonucunda … Ltd. Şti.’e ait aracı kullanan müvekkili basit bir tıbbi müdahaleyle giderilemeyecek ve vücutta kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarını ağır derecede etkileyecek nitelikte yaralandığını, …. ACM’nin … Esas sayılı dosyasında yapılan yargılama davacının aracına çarparak onun yaralanmasına sebep olan sanık … hakkında ATK’nin düzenlediği raporda kusurlu olduğu sonucuna varıldığını, davalı tarafın söz konusu kazada herhangi bir kusuru olmayan müvekkiliden 12/10/2015 tarihinde sigortalıya yapılan ödemenin rücusunu talep edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, yukarıda izah edilen nedenlerle ve fazlaya ilişkin her türlü hak ve taleplerinin saklı kalması kaydıyla, …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına ilişkin müvekkilin borçlu olmadığının tespitini, kötü niyetle hareket eden davalı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere ve açık kötüniyetten dolayı kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ile dava ettiği görüldü.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; davacının dava dilekçesinde yer alan beyanlarına somut olayın özüne, hukuka ve yüksek mahkemenin yerleşik içtihatlarına aykırı olması nedeniyle katılmanın mümkün olmadığını, davacı vekili tarafından usulüne uygun bir delil listesi sunulmadığını, bu nedenle muvafakat etmediklerini, dava konusu hadisenin davacının kusuru sebebiyle meydana geldiğini, müvekkili şirketin, davacı yandan sigorta hukuku mevzuatı ve hükümleri doğrultusunda ödediği tazminatı talep etme hakkının mevcut olduğunu, yukarıda açıklanan nedenlerle, fazlaya ilişkin her tülü dava ve talep haklarının saklı kalması kaydıyla, huzurdaki davanın reddi ile yargılama giderleri ile birlikte avukatlık ücretinin de davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ile cevap verdiği görüldü.
DELİLLER VE GEREKÇE;
Dava, davacının, davalı sigorta şirketinin dava dışı sigortalısına haksız fiilden kaynaklı ödediği hasar bedelinin rücuuna ilişkin olarak ….İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasından başlattığı takipte, davalıya borçlu olmadığının tespitine ilişkindir.
Tüm deliller toplandıktan sonra, bilirkişiden rapor alınmasına karar verilmiş, bilirkişi Makine Yüksek Mühendisi – Trafik/Otomotiv Uzmanı Dr. … tarafından hazırlanan 10/01/2020 tarihli raporda “….söz konusu kazanın oluşumunda, davalı … A.Ş. Sigortalısı, … pkalalı kamyon ve sürücüsü … %100 oranında asli kusurlu olduğu, bahse konu kazada davacı tarafın herhangi bir kusuru bulunmadığı kanaatine göre de maddi zorumluluğu da olmadığı…” sonuç ve mütalaa ettiği görüldü.
… Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin 24/07/2020 tarih … sayılı raporunda “…Davacı sürücü …’in %60 oranında kusurlu olduğu, sürücü …’in %40 oranında kusurlu olduğu…” sonuç ve mütalaa ettikleri görüldü.
Bilirkişiler … Makine Fakültesi Prof. Dr. …, … Makine Fakültesi Prof. Dr. … ve … Makine Fakültesi Öğr. Grv. Yük. Müh. … tarafından hazırlanan 09/02/2021 tarihli raporda “…kazanın oluşumunda: … plaka numaralı taşıt sürücüsü …’in %100 oranında, tam ve asli kusurlu olduğu, … plaka numaralı taşıt …’in kazada kusurlu bulunmadığı…” sonuç ve mütalaa etttikleri görüldü.
26/06/2012 tarihli, 6335 sayılı yasa ile değiştirilen TTK 4. maddesinde, Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiği belirtilmiştir.
TTK 4. maddesinde; “Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın, bu kanunda; Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun mal varlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde, fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta, borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde, bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır” denilmektedir.
Anılan maddede, tek tek belirtilen davaların, mutlak ticari dava niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.Ayrıca, mutlak ticari davadan başka, nispi ticari davaların da tanımı yapılmış ve bir davanın nispi ticari dava olarak kabul edilebilmesi için her iki tarafın tacir olması ve aynı zamanda uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bulunması gerektiği ifade edilmiştir.
TTK hükümlerine göre, nisbi ticari davanın varlığından söz edilebilmesi için her iki tarafın tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bulunması gerekir.Bu iki koşuldan birinin olmaması halinde ortada bir ticari davanın varlığından bahsedilemez. Başka bir deyişle yasada ifade edilen iki koşulun aynı anda gerçekleşmesi zorunludur.Taraflardan birinin tacir olması durumunda ticari işten bahsedilebilirse de, ticari davanın mevcut olduğundan söz edilemez.
6100 Sayılı HMK’nın 2.maddesinde ise Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görev alanı düzenlenmiş olup, bu madde;” Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.” hükmünü haizdir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 22.03.1944 tarihli … Esas ve … Karar sayılı kararında “…Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde belirtilmiştir.
Somut olayda, davalı sigorta şirketi tarafından, dava dışı sigortalısına ödenen tazminat tutarının, halefiyet gereği, davalıdan rücuuna ilişkin olarak başlatılan …İcra Müdürlüğü’nün … E. dosyasından davacı gerçek kişi aleyhine yapılan takipte, davacının borçlu olmadığının tespitine ilişkin açılmış menfi tespit davasında, davacı gerçek kişi olup uyuşmazlık haksız fiilden kaynaklanmaktadır. (Yargıtay …. H.D. 16/10/2019 tarih, 2017/… E.- 2019/… K. sayılı kararı) Dava konusu ve sunulan deliller kapsamında uyuşmazlığın, TTK 4. maddede belirtilen, mutlak ticari davalardan olmadığı gibi, aynı maddede dayanağını bulan nispi ticari dava niteliğinde de bulunmadığı görülmektedir.
Görev itirazı yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de re’sen nazara alınarak yargılamanın her aşamasında görevsizlik kararı verilebilir. HMK 2. madde ve TTK. 4. ve 5. maddesi gereğince davaya bakma görevi Mahkememize ait olmayıp davacı tarafça açılan davanın … Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğinden, mahkememizin görevsizliğine ilişkin aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın Mahkememizin görevsizliği nedeniyle HMK.nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince usulden REDDİNE,
2- Karar kesinleştiğinde ve kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli … NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE gönderilmesine,
3-Kararın kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi talep edilmediği taktirde RESEN, HMK’nun 20.maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına
4-HMK’ nun 331/2 maddesi gereğince görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerine o mahkemenin hükmedeceği, gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine davanın açıldığı mahkemenin dosya üzerinden bu durumu tespit ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkum edeceği ön görüldüğünden yargılama giderleri konusunda bu aşamada bir karar verilmesine yer olmadığına
Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı, davacı vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmek üzere mahkememize hitaben yazılmış, mahkememize verilecek ya da başka mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderilecek bir dilekçe ile gidilebilecek İSTİNAF yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.13/04/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır