Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/571 E. 2018/414 K. 24.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/571 Esas
KARAR NO : 2018/414
DAVA : Kıymetli Evrak İptali (Bono İptali)
DAVA TARİHİ : 02/06/2015
KARAR TARİHİ : 24/05/2018
Mahkememizde görülmekte olan Kıymetli Evrak İptali (Bono İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Bakanlar Kurulunun 20.04.1994 gün ve 1994/5483 sayılı kararı ile kaldırılıp, iflas tasfiyesi, İstanbul … İflas Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile … atanan tasfiye memurlarınca sürdürülmekte olan Müflis… AŞ. hissedarlarından olduğunu, bankanın faaliyetlerine son verilmeden önceki sermayesinin 550 000 000.000 TL olduğunu, bu sermaye her biri 100.000 TL nominal değerli 5,500,000 paya bölünmüş olup, banka sermayesini temsil eden hisseler değişik tertip ve farklı değerlerde kupürler halinde düzenlendiğini, bankanın faaliyetinin durdurulduğu tarih itibarıyla müvekkili banka sermayesinin yüzde 4,5454’ine karşılık gelen her biri 100.000 TL nominal değerli 250 G00 adet nama yazılı banka hissesinin maliki olduğunu, çeşitli tarihlerde, banka ortaklan …’ın (yüzde 7,0763), …’ın (yüzde 6,9778), …’ın (yüzde 5,2090), … Holding GmbH’nın (yüzde 2,5181), …nin (yüzde 9,0909) ve …Holding’in (yüzde 5,0545) hisselerini de devralan müvekkilinin banka sermayesindeki payının yüzde 40, 9722’ye yükseldiğini, 16.09.2010 tarihinde … ile düzenlenen protokol uyarınca müvekkilinin maliki olduğu, değişik tertip ve farklı değerde kupürler halindeki bu hisselerden bankanın, 120 230 000 000 TL sermayesine karşılık gelen, 1.202.300 hisseyi temsil eden farklı tertip ve değişik değerde kupürler halindeki 20.477 adet hisseyi …devir/temlikle mülkiyetini…’na intikal ettiğini, 100.165.000.000 TL sermayeye karşılık gelen 801 650 adet payı temsil eden farklı tertip ve kupürler halindeki 6.798 adet hisseyi de, protokolün teminatı olarak yeddi emin sıfatıyla …na teslim ettiğini. Fon ile yapılan protokolde, müvekkilin…’tan alıp…’na temlik ettiği hisselerden, … tertipli … seri numaralı 26 adet hissenin beheri 5{)0.000,000 TL kupür değeri üzerinden toplam değeri 13 000.000 000 TL iken, protokolde kupür değeri zuhulen 500.000 TJL^ve devredilen hisselerin toplam değeri olarak da 13,000.000 TL yazıldığını, bu maddi hatadan sarfınazar edildiğinde, …na temliken ve teminaten teslim edilen hisselerin nominal değerleri toplamı 213.3B2.000.000 TL ( 2.133.820 pay) olduğunu,… ile yapılan protokol süreci ve devamında, mOvekkilî, maliki olduğu banka sermayesinin 11.965.000.000 TL’na karşılık gelen (225.348.000.000 temlikler sonucu sahibi olduğu hisselerin toplam nominal değeri -213.382.000,00 TL …’na devredilen hisselerin loplam nominal değeri) banka hisselerini bulamamışsa da, sonrasında tasfiyeyi yürüten …’nu nezdinde yapılan araştırma neticesinde, … A.Ş.’den temlik alınan, bankanın 1.500.000.000 TL sermayesini temsil eden, 1.000.000 TL kupür değerli toplam 1,500 adet hisse bulunduğunu, hisse senetleri tüm aramalara rağmen bulunamadığını, zayi edildiği anlaşıldığını, zayi edilen hisseler dışında kalan hisse senetleri yukarıda açıklandığı üzere, …’na teslim edildiğini, zayi nedeniyle iptalini talep ettikleri yukarıda hisselerin, gerek temliken gerekse teminaten … Yıa teslim edilen hisselerle birlikte aynı sözleşme kapsamında müvekkilince temlik alınmış olması, müvekkilinin bankanın faaliyetlerinde son verilmeden önce bankanın beheri 100,000 TL nominal değerdeki 250.000 adet payının maliki olduğunu, resmi belge ve kayıtiara intikal etmiş oiması, müvekkilinin kendi namına olup da zayi ettiği hisseler dışındaki hisselerinin …’na teslim edilmiş olduğu birlikte değerlendirildiğinde, müvekkilinin zayi nedeniyle iptal kararı verilmesini talep ettikleri hisselerin malik ve zilyedi olduğunun kuşkusuz olduğunu, banka ortaklar pay defterinin de bu hususu doğrulamakta olduğunu yukarıda açıklanan nedenlerle hisse senetlerinin zayi nedeniyle iptaline ve zayi belgesi verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının müflis bankanın yüzde 36,43 oranında hissesine sahip olduğunu beyan etmiş ve fiilen de bu hisseleri protokol imzalayarak fona devrettiğini, davacının zayi nedeniyle iptalini talep ettiği hisse senetlerini kanuna uygun olarak temlik alıp almadığının belli olmadığını, kaldı ki pay defterinin de iflas idaresinde bulunmamakta olduğunu, mülkiyet iddiası İle tasfiyenin kapanışında hak iddia edebilecek iyiniyetli kişilerin haklarının korunması gerekmekte olduğunu, müflis bankanın kapanışında tasfiye bakiyesinin dağıtılması aşamasında müflis banka hissedarları davet edilerek hak sahipliğini ispat eden belge ile başvurmaları talep edileceğini, bu nedenle kayıp olduğu iddia edilen hisse senetlerine ilişkin olarak olası bir devir işlemi sonucu hak sahibi olan iyiniyetli şahısların haklarının ihlal edilmemesini teminen açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava; hisse senetlerinin zayi olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Mahkememizce tüm dosya kapsamı, iddia ve savunmalar doğrultusunda bilirkişi raporu alınması cihetine gidilmiş olup, alınan bilirkişi raporunda özetle; Yargıtay içtihatları tek tek incelenmiş; fakat dava konusu olaydını tamamen farklı maddi vakalara ve/veya gerekmelere dayandıkları anlaşıldığını, bu nedenle, gerek konusu, gerek hukuki gerekçe ve sonuçları yönünden dava konusu olaya emsal olacak şekilde bir benzerlik veya yakınlık kurulamadığı için, kararlardan dava konusu uyuşmazlığın çözümü için yararlanılanınmışım davacının sunduğu delil listesi kapsamında, bu beyan ve iddiaların doğruluğunu tespit ve tevili amaçlı inceleme yapılmış; davacı vekilinin gerek dava, gerek ıslah dilekçelerindeki hisse oranları, edinim şekil ve tarihleri kontrol edildiğini, bu amaçla, …’nin de taraf olduğu 16.09.2010 tarihli protokol, akabinde bu protokol hükümlerinin ifası amaçlı yapılan hisse devir ve teminat sözleşmeleri, davacının bankanın diğer hissedarlarından aldığı hisseleri ve tarihlerini gösteren temliknameler, bankanın kaşe ve imzasını taşıyan ve halen …nezdinde bulunduğu anlaşılan hissedar listesi, sermaye artırım evrakları ile bankanın pay defteri fotokopileri karşılaştırıldığını, bu incelemeler sonucunda, dosyaya sunulan belge ve fotokopilerin gerçeğe aykırılık taşımadığı varsayılırsa dava dilekçesindeki beyanların doğru ve davacı beyanlarını ispata yeterli olduğu kanaatine varıldığını, bununla birlikte davalı vekilinin de dile getirdiği bir hususa özellikle değinmek gerektiğini, davacının, … ile protokol imzaladığı tarih itibarıyla, kendisine ait hisse oranını yüzde 36,43 olarak beyan etmesine rağmen, kendisinin devraldığını beyan ettiği hisseler ile birlikte bu oranın yüzde 40,9722 ye yükseldiğini kabul etmek gerektiğini, zira diğer ortaklardan hisse devraldığı tarihlerin … ile yapılan protokolden öncelere tekabül ettiği görüldüğünü, davacının, neden protokolde bu orandan daha az hisseye sahip olduğunun yazılmasına göz yumduğu merak uyandırdığını, davacı bu merakı gidermek için cevap olarak, devraldığı hisselerin zilyetliğinin o tarih itibarıyla elinde olmamasına dayandığını, davacıya hisse devrettiği belirtilen kişiler veya haleflerinin bu konuda aksine bir beyanlarına dosyada rastlanmadığına, üstelik hisse senetleri kıymetli evrak niteliğini haiz olduğundan, ortaklık hakkının devri için mutlaka senet zilyetliğini de devretmek gerektiğine göre, hisse devri sırasında hisse senetleri zilyetliklerinin davacıya devredilip devredilmediğini, başka bir deyişle, hisse senetlerinin davacı elinde iken mi, yoksa bunları devreden kişiler elinde iken mi zayi olduğunu, bugün itibarıyla kontrol etme olanağı maalesef mevcut olmadığını, senetlerin, davacı elinde iken zayi edildiğini kabul etme zarureti bulunduğu değerlendirildiğini, banka pay defteri kayıtları da, gerçeğe uygun düzenlendikleri varsayılmak şartıyla, bu sonucu teyid eder nitelikte gözükmektedir, davalı savunmalarına gelince, hisselerin davacı tarafından kanuna uygun devralınıp alınmadığı, öncelikle hisseleri devredenleri/hukuki haleflerini ilgilendirmesine rağmen, dosyada onların, davacı beyanları aksine bir beyanına veya delile rastlanmadığını, kaldı ki, davacının sunduğu belgeler ve özellikle pay defteri kayıtlarının, davacıyı destekler gözüktüğünü , davacının … ile yaptığı protokoldeki hisse oranı ile, kendi beyan ettiği arar, arasındaki fark sorununa yukarıda, 4 nolu açıklamamızda değinildiğini, zayi nedeniyle iptal davası sonucunda verilecek mahkeme kararının, “‘kıymetli evrak zayi edildiği anda senet üzerinde şeklen hak sahibi olan kişiyi tespit” niteliğinde olduğu, fakat bu kişinin maddi anlamda da hak sahibi sayılamayacağı tartışmasızdır Zayi nedeniyle iptal kararlarının bu niteliği konusunda özellikte (bkz. Prof. Dr. Fırat ÖZTAN, Kıymetli Evrak Hukuku, 17. Bası, Ankara 2012, s. 59; Prof. Dr. Mehmet BAHTİYAR, Kıymetti Evrak Hukuku, Ders NotJan-Soru Örnekleri, 14. Bası, İstanbul 2016, s. 36) bu durumda, davalının endişesi yersiz kaldığını, zira İleride maddi anlamda (gerçek) hak sahibi ortaya çıktığı takdirde İptal kararı o kişinin hakkını ortadan kaldırmaya yetmeyeceğini, davacı davasını ıslah ederek, zayi nedeniyle iptal yerine, “bu senetlerin maliki olduğunun tespiti”ne çevirmiş ise de, mahkeme şu ana dek zayi nedeniyle iptal usulünü uyguladığı gibi, malik olduğunun tespiti için de zorunlu olarak yine zayi nedeniyle iptal prosedürü izlenerek, şekli anlamda davacının hak sahibi olup olmadığının tespitine ihtiyaç bulunduğunun açık olduğunu, davacının ıslahtaki amacı, vekilinin de açıkça ifade ettiği üzere, herhalde … ATM’nin verdiği daha önceki karar nedeniyle husumetten kaynaklanabilecek sorunu aşmak olsa gerekeceğini, fakat bunun izlenecek usul bakımından artık bir fark yaratamaması gerektiğini, kapaktaki Yargıtay kararlarına dair, yukarda, 1 nolu kısımda açıklama yapmış idik davacının talep ettiği hisse senetlerinin davalıya teslimi zaten gündemde olmadığını, zira davacı, ıslah dilekçesinin son kısmında açıkladığına göre, …’ye temliken ve teminatcn verdiği hisse senetleri haricinde olan, fakat kendi zilyetliğinde bulunmayan senetleri zayi ettiği gerekçesiyle dava açtığını, davacı, dava konusu hisseleri kimlerden aldığını beyan etmiş ve temliknameleri sunmuş olup, devreden veya hukuki haleflerinden davacı beyanı aksine bir delil veya dilekçenin dosyaya sunulmamış olduğu görülmektedir. Şu halde, davacının beyanına istinaden, zayi nedeniyle iptal usulü izlenmek suretiyle, davacının, devraldığı, fakat zayi olduğunu belirttiği hisse senetleri üzerinde şekli anlamda hak sahibi olduğunun tespitine bir engel bulunmadığını, davacının beyanına istinaden, zayi nedeniyle iptal usulü izlenmek suretiyle, davacının, devraldığı, fakat zayi olduğunu belirttiği hisse senetleri üzerinde şekli anlamda hak sahibi olduğunun tespitine bir engel bulunmadığı yönünde görüş bildirilmiştir.
İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin … E. … K. sayılı kararının her ne kadar kesin hüküm olduğunu belirtmişse de söz konusu kararın gerekçesi incelendiğinde, “İptali istenen hisse senetlerinin bulunduğu banka netice itibariyle iflas idaresine geçmiş olup, davacı tarafın iflasına karar verilen ve iflas işlemleri yürütülen bir bankadaki hisse senetlerinin iptalinin iflas idaresi muhatap ve davalı gösterilmeden has imsiz olarak talep edilmesi hukuken mümkün görünmemektedir. ” şeklinde olup, davacının hasımsız olarak açmış olduğu davanın reddine karar verilmiştir.
Davalının davada hasım olarak gösterilmemiş olması bir dava şartı noksanlığıdır. Dava şartı yokluğundan reddedilen dava, noksan dava şartı tamamlandıktan sonra yeniden açılabilir ve HMK.m.303 uyarınca davalı kesin hüküm itirazında bulunamaz.
Davacının … ile yapılan protokolde hisse oranının %36,43 olarak belirtildiğini, bu oranın neden %40,9722’nin altında olduğunu belirtse de hisse senetleri kıymetli evrak niteliğini haiz olduğundan, yapılan protokol uyarınca davacının davalıya %40.9722lik hissesini devir etmesi gerektiği, bu nedenle hisse senetlerinin davacının elinde mi yoksa davalı bankaya mı geçmiş olduğu bugün itibariyle tespit edilemeyeceğinden, alınan kök ve bilirkişi raporu doğrultusunda senetlerin davacının elinde iken zayi edildiğini kabul etmek gerekmektedir. Nitekim davacının 13.11.2017 tarihli beyan dilekçesinde de hisse senetleri bulunamadığından davalıya devredilememiştir denilmekte, bu sebeple hisse senetlerinin davacının elinde iken zayi olduğu anlaşılmıştır.
Zayi nedeniyle iptal davası sonucunda verilecek olan mahkeme kararı şekli anlamda hak sahibini tespit edecek olup, maddi anlamda bu kişi hak sahibi sayılamayacaktır. Davalının belirtmiş olduğu 21 yıl sonra senetlerin iptalini istemesinin iyi niyetli olmadığı hususuna değerlendirmek gerekirse, zayi nedeniyle iptal davasını açmak için herhangi bir süre kanunda öngörülmüş olmadığı anlaşıldığından ve davanın hasımlı olarak açılamayacağından davacı vekilinin açmış olduğu davanın reddi cihetine gidilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan tüm bu nedenlerle;
1-Davacının açmış olduğu davasının REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 35,90 TL harcın peşin alınan 27,70 TL harçtan mahsup edilerek eksik olan 8,20 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına.
3-Davalı yararına tayin ve takdir edilen 2.180,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsiline, davalı tarafa verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama masraflarının kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Kalan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, tarafların yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verilecek veya başka mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderilecek bir dilekçe ile İstinaf kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.
Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır