Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/192 E. 2019/196 K. 13.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/192 Esas
KARAR NO : 2019/196
DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 19/02/2015
KARAR TARİHİ: 13/02/2019
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
davasının yapılan açık yargılamasının sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 19/02/2015 tarihli verdiği dilekçesi özetle;
Müvekkilinin davalı şirketin özelleştirilme tarihi olan 2012 yılına kadar … A.Ş. (…)’a bağlı olarak elektrik abonman tüketicisi olduğunu ve müvekkili ile davalı taraf arasında 01/07/2013 tarihinde … sayaç numarası ile Elektrik Enerjisi Satışı Sözleşmesinin imzalandığını ve bugüne kadar müşterilerinin, iyi niyetlerini suistimal ederek, sürekli, faturalarda Kayıp-Kaçak, Sayaç Okuma Bedeli, Perakende Satış Hizmeti, Dağıtım Bedeli, İletim Bedelleri, Enerji Fonu ve TRT Fon Payı Bedeli adı altında başkaca kalemler ile haksız olarak tahsilat yaptığını ve hatta davalıların bu paylar ile yetinmediği, faturalara tedarikçi komisyonlarını da dahil ettiğini, davalı/davalıların bu sektörde TEKEL konumda olması sebebiyle müvekkili gibi diğer tüm tüketicilerin sözleşmeye müdahale etme şanslarının bulunmadığını, tabiri caizse her vatandaştan yıllar boyunca düşük rakamlı tahsilat yaptığını ve vatandaşın mahkemelerde sürünmemek adına “..itiraz etmeye değmez” anlaşıyla davalı kurumun milyonlarca haksız gelir elde ettiğini, öyle ki davalı şirketin bugüne kadarki kesintilerin tümünden sorumlu olsa dahi haksız kesintilerin toplamını bilmek mümkün olmadığını, bunun ancak hesap bilirkişisinin vereceği rapor ile tespit edilebileceğini, oysa davalı kurum tarafından kesilen faturalarda bir hizmet karşılığının bulunmadığını ve kötü niyetli diğer kullanıcıların kaçak kullanımı ile davalı elektrik dağıtım kurumunun ağır ihmal ve kusuru, alt yapısının eksiklikleri nedeniyle kaynaklanan kayıp-kaçak ve diğer haksız kalemlerin müvekkili şirket ve diğer tüketicilerden tahsil edilmesinin hukuk devletinde kabul edilemeyecek bir durum olduğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 21/05/2014 tarih ve 2013/7-2454 E. 2014/679 K.sayılı kararı ve Yargıtay 3.HD’sinin 20/10/2014 tarih ve 2014/7090 E. 2014/13588 K .sayılı kararı ile tahsil edilen bu kalemlerin haksız tahsilat olduğunu ve iade edilmesinin gerektiğinin açıkca belirttiğini ve yukarıdaki gerekçeler ile haksız olarak tahsil edilen Kayıp-Kaçak, Sayaç Okuma Bedeli, Perakende Satış Hizmeti, Dağıtım Bedeli, İletim Bedelleri, Enerji Fonu ve TRT Fon Payı Bedeli adı altında her kalemin … abone numaralı sayaca ilişkin olarak şimdilik 200.000,00 TL bedelin, bu haksız tahsilatın ödendiği tarihten itibaren bankalara uygulanan en yüksek mevduat faizi uygulanması suretiyle davalıdan tahsili gibi yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP
Davalı vekili 18/03/2015 tarihli verdiği dilekçesi özetle;
Davacının imzalamış olduğu abonelik sözleşmesine müdahale etme şansının olmadığı ve müvekkilinin iyi niyeti suistimal ettiği iddiasında bulunduğunu oysa bu iddiaların fiili gerçeklikten ve hukuki mesnetten yoksun olduğunu, çünkü imzaya konu Elektrik Enerjisi Satışına İlişkin Sözleşmenin matbu sözleşme olmadığını, şirket politikaları gereğince sözleşme tarafları ile müzakere ederek oluşturulan bir sözleşme olduğunu ve bütün abonelerde olduğu gibi davacıya da faturalara yansıtılacak kalemlerle ilgili olarak sözleşmenin müzakere aşamasında gerekli bilgilendirmelerin yapıldığını ve hatta tarafların tüm bu kalemler üzerinde bağımsız ve kendi menfaatine göre pazarlık yaptığını ve ortak bir noktada buluştuklarını, oysa davacıya sözleşme ile ilgili indirimli tarife uygulanarak indirimli elektrik enerjisi tedarik etmesinin müvekkili tarafından sağlandığını, tahsil edilen kalemlerin haksız gelir elde etmek amacıyla değil EPDK mevzuatına uyum amacıyla tahsil edildiğini, öyle ki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Karan’nda da belirtildiği üzere “..EPDK tarafından belirlenen tarifelerin uygulanması lisans sahibi şirketler bakımından yasal bir zorunluluk olup lisans sahibi şirketler, tarifeyi değiştiremeyeceği gibi, tarifede yer almayan bir bedeli de tahsil veya düzenlenen tarifeler kapsamında belirlenmiş bir bedeli de tahsil etmeme gibi bir davranışta bulunamazlar” bahsi geçtiği gibi T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca hazırlanan ve Bakanlar Kurulunca uygun bulunup yasa tasarısı haline getirilen “..Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Meclis’e sunulduğu ve ilgili tasarının 10.maddesinde yer alan düzenlemeyle “abonelerden tahsil edilen Kayıp-Kaçak Bedelleri için Yargı yoluna başvurulamayacağına ilişkin bir hüküm yer aldığını” ve bu sebeple perakende satış lisans sahibi dağıtım şirketlerinin tarifeleri uygulayıp uygulamama ve Kayıp-Kaçak Bedelini tahsil edip etmeme gibi bir inisiyatiflerinin bulunmadığını ve tahsil edilen edilen Kayıp-Kaçak bedelinin müvekkili şirketin EPDK mevzuatı uyarınca dağıtım şirketi değil davacı gibi aboneler arasında elektrik tedarikini sağlayan bir tedarik şirketi olması sebebiyle kendilerinden değil ilgili dağıtım şirketi olan… A.Ş. istenenileceğini belirttiğini ve tahsili sağlanan kalemlerin ilgili dağıtım şirketi… A.Ş. ile müvekkil şirket arasında imzalanan sözleşme çerçevesinde dağıtım firmasına ödendiği gibi davanın yanlış hasım gösterilmek suretiyle açıldığını, yukarıdaki gerekçelerle esas incelemesine girilmeksizin husumetten reddinin gerektiği gibi yargılama gideri ve vekalet ücretinn davacı taraf üzerinde bırakılmasını talep etmişlerdir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, davacı tarafından şirketin kurulmasından itibaren , abonelik kaydı ile davacıya sağlanan elektrik enerjisi nedeniyle düzenlenen faturalar üzerinden, hukuka aykırı olarak, kayıp kaçak bedeli, dağıtım bedeli, perakende satış hizmet bedeli, iletim bedeli, TRT payı, Enerji fonu vs. gibi adlar altında kesilen ve tahsil edilen miktarın tespiti ile şimdilik 200.000,00 TL bedelin, her haksız kesinti kalemine ödemenin yapıldığı tarihten itibaren, bankalara uygulanan en yüksek mevduat faizi uygulanmak suretiyle tahsili davasıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. Sayılı kararı ve Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin kararları ile Anayasanın Vergi Ödevi başlıklı 73. maddesindeki “… Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenlemeye göre; kayıp-kaçak, sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının EPDK Kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak (elektrik enerjisinin hırsızlanması) bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesinin de şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiş, bu doğrultuda bilirkişi heyeti S.M. Mali Müşavir … ve Elektrik Mühendisi …’nun 19/12/2017 tarihli vermiş oldukları kök raporlarında;“..Kayıp-Kaçak Bedelinin 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ve bu kanunla ilgili diğer mevzuatlarda alınma gerekçesini açıklayan tam bir yasal karşılığının olmadığını, enerji hatlarının işletilmesi, bakımı ve kaçağın önlenmesinin dağıtım şirketinin sorumluluğunda olduğu gibi yasal yollar ile dağıtım şirketlerinin dava veya icra yoluyla kaçak elektrik bedellerinin bir kısmını da tahsil ettiği ve dağıtım şirketlerinin bu maliyetlerin karşılığını bu şekilde mükerrer elde ettiğini ile Yargıtay içtihatlarında belirtildiği üzere “..dağıtım şirketlerinin kayıp ve kaçağı önlemekle yükümlü olduğu, kayıp-kaçak bedeli adı altında bir bedelin kullanıcılardan alınmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğu”nun belirtildiğini gibi Yargıtay 3. HD’nin 08/06/2017 tarih ve 2016/22838 E. 2017/9417 K. sayılı ilamı ile de “…kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır hükmünün geçtiği ile Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri geçmişe de etkili olarak sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde EPDK.nun Kanundaki yetkileri genişletilerek yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.” kararının verildiği, dosyaca davacı tarafa ibraz edilen faturalara göre 479.889,74 TL halinde hesaplandığı ve bu tespit ve açıklamalar neticesinde, dava konusunun 6719 sayılı kanunun düzenlemesi doğrultusunda değerlendirildiğinde ise davalı taraflarca düzenlenen faturalar için EPDK’nun onayladığı tarifelere ve düzenleyici işlemlere göre; 537.237,47 TL halinde hesaplandığı….” sonuç ve kanaatini bildirmişlerdir.
Ancak yargılamanın devamı sırasında 17.06.2016 Tarih 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren geçmişe de etkili 6719 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı kanunun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri geçmişe de etkili olarak sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde EPDK’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir. Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; Geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü, Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Dava tarihinden sonra yürürlüğe giren ve somut uyuşmazlıklarda uygulama kabiliyeti olup somut norm denetimi yoluyla Anayasa mahkemesine de dava konusu yapılan yukarıda belirtilen 6719 sayılı kanunun 6446 sayılı kanunda değişiklikler yapan kanun hükümleri bakımından, Anayasa Mahkemesi’nce, 6446 sayılı kanunun 17. Maddesine eklenen 10 numaralı fıkranın iptaline, diğer maddeler yönünden iptal başvurusunun reddine karar verilmiş olup anılan fıkranın iptal gerekçesinde ise EPDK tarafından gelir ve tarife kapsamında düzenlenen ve tüketicilerden tahsil edilen bedellerin iadesi talebiyle yapılan başvurularda ve açılan davalarda tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin söz konusu bedellerin kurumun düzenleyici işlemlerine uygun olup olmadığının yanı sıra, uyuşmazlık ile ilgili diğer mevzuat ilkelerini de gözetmelerinin adil yargılama yapılmasının bir gereği olduğuna vurgu yapılarak, mahkemelerin yetkilerin kısıtlanamayacağına hükmedildiği, bu yönüyle Anayasa Mahkemesi’nin iptal hükmünün dava tarihinden sonra yürürlüğe giren kanun maddeleri bakımından somut uyuşmazlığa konu davalar yönünden, sonradan yürürlüğe giden 6719 sayılı kanuna göre verilen kararlar açısından yeni bir hukuki bir durum ortaya çıkarmadığı anlaşılmıştır.
Her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki sebeplere ilişkin koşullara göre hükme bağlanır. Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir olay nedeniyle dava konusunun ortadan kalkması ve tarafların, davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararının kalmaması gibi hallerde işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır. Yukarıda açıklanan bu yasa değişiklikleri birlikte değerlendirildiğinde; Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan bedeller ile ilgili olarak açılan (ve halen derdest olan) davalar, (açıklanan yasa değişikliklerinin yürürlüğe girmesiyle birlikte) konusuz kalmıştır. Buna göre dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı yeni yasa nedeni ile konusuz kalan dava hakkında, karar verilmesine yer olmadığı yönünde hüküm kurulması gerekmiştir.
Yine bu noktada bir diğer uyuşmazlık konusu ise, davalının, davanın açılmasına sebebiyet verip vermediği, bu bağlamda davacı yararına vekâlet ücretine hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Esastan Sonuçlanmayan Davada Yargılama Gideri” başlıklı 331.maddesinin 1.fıkrasında; davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkimin, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmedeceği düzenlenmiştir. Bu durumda mahkemenin yargılamaya devam ederek, dava açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğunu tespit etmesi ve tutumuyla dava açılmasına sebep olan tarafı yargılama gideri ile mahkum etmesi gerekmektedir. Bir tarafın, dava açıldığı andaki mevzuata veya içtihat durumuna göre davasında veya savunmasında haklı olup da, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun hükmü veya yeni bir içtihadı birleştirme kararı gereğince davada haksız çıkmış olması halinde, yargılama giderlerine mahkum edilemeyeceği kuşkusuzdur. Bir kimseye diğer tarafın dava giderlerinin yükletilmesinin nedeni, o kimsenin diğer tarafın gider yapmasına haksız olarak sebebiyet vermiş olmasıdır. İşte bu nedenledir ki, dava açıldığı anda haklı durumda bulunan tarafın, yargılama sırasında meydana gelen mevzuat değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden sorumlu tutulması olanaklı değildir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 günlü ve 2009/18-421 E.-2009/526 K. sayılı ilamında da aynı ilkeye yer verilmiştir.). Somut olayda, davacı tarafın dava açıldığı tarihteki mevzuat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. Sayılı kararı ve Yargıtay 3. Hukuk Dairesi kararları gereği içtihat durumuna göre dava açmakta haklı olduğu, bu kapsamda kayıp kaçak ve diğer bedellerin tahsilini talep edebileceği dikkate alındığında, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliği ya da içtihadı birleştirme kararı gereği davanın kabul edilmemesi nedeniyle haksız çıkmasına rağmen yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağı kuşkusuzdur. (Aynı yönde; Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 14.06.2017 gün ve 2016/20808 Esas, 2017/10060 Karar sayılı ve yine aynı Daire’nin 07.06.2017 gün ve 2016/20106 Esas, 2017/9319 Karar sayılı ilamları). Bu durumda; dava açıldıktan sonra hasıl olan yasa değişikliği nedeniyle, davacının dava açmasında haksız sayılamayacağı cihetle; konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek, davacı yararına maktu vekalet ücreti takdir edilmesi ve yapmış olduğu diğer yargılama giderlerinin davalıdan tahsiline dair aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-6446 sayılı yasanın 6719 sayılı yasa ile değişik hükmü nedeniyle konusuz kalan davada KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesine göre hesap edilen 44,40 TL maktu karar ve ilam harcının peşin olarak alınan 3.415,50 TL harçtan mahsubu ile fazladan yatan 3.371,10 TL harcın karar kesinleştiğinden, talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan …Ü.T’ye göre belirlenen 2.725,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 27,70 TL başvurma harcı + 3.415,50 peşin harç + 1.000,00-TL bilirkişi ücreti + 4,10-TL vekalet ücreti + 117,5 tebligat-müzekkere giderleri olmak üzere toplam 4.564,80-TL yargılama giderlerinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalının yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Kalan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren, (HMK 345/1 maddesi uyarınca) iki hafta içerisinde mahkememize verilecek veya başka mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderilecek bir dilekçe ile İstinaf’a kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır
¸Bu evrak 5070 sayılı Yasa gereğince elektronik olarak imzalanmıştır.