Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1209 E. 2018/301 K. 24.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/1209 Esas
KARAR NO : 2018/301
DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/12/2015
KARAR TARİHİ : 24/04/2018
Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVANIN ÖZETİ : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;
Davalı yan davacı şirket nezdinde çalışmaya başladığı 24.04.2011 tarihinden davacı yanın bünyesinden evlilik sebebiyle istifa ettiği 29.05.2015 tarihine kadar davacı şirkette çalışmasını eksiksiz sürdürmüştür, davacı Şirket ile Davalı arasında imzalı 25.04.2011 tarihli “Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi” ile yine aynı tarihli Çalışan Gizlilik Tebliği mevcut olduğunu, Davalı evlilik nedeniyle istifa etmiş ve tüm tazminat ve haklanın alarak iş sözleşmesini tek taraflı sona erdirmiş olduğunu, Sonra davalı, davacı Şirket ile aynı iş alanında bir diğer deyişle danışmanlık alanında faaliyet gösteren… adlı bir danışmanlık şirketi kurmuş ve bu şirkette aynı pozisyonda çalışmaya başlamış olduğunu hatta rekabet yasağına aykırı davranış sergileyerek davacı Şirketten sırf bu iş yerinde işe başlamak amacıyla evliliği de bahane ederek istifa ettiğini ve derhal ilgili rakip şirket kurarak çalışmaya başlamış olduğunu öğrenilmiş bulunmaktadır, Halbuki Dava dilekçemiz eki olarak sunmuş olduğumuz taraflar arasında imzalı Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi hin Rekabet Yasağım düzenleyen Al. maddesinde de açıkça belirtildiği üzere, “iş gören; ayrıca hizmet sözleşmesinin bitiminden itibaren 1 (bir) yıl içerisinde işverenin iş alanına giren faaliyette bulunup, rekabete girmez iş gören, faaliyet yasağına aykın davranması halinde 10,000 USD tutannca cezai şart ödemeyi peşinen kabul ve taahhüt eder.” denilmek suretiyle rekabet etmeme yükümlülüğü düzenlenmiş ancak davalı bu taahhüdüne aykın davranmış ve Müvekkil Şirketten edindiği meslek sırlan ile davacı Şirketin rakibi durumundaki … adlı Firmada iş akdinin feshi üzerinden 1 ( bir) yıl geçmeden iş yapmaya başlamıştır. Davacı Şirket, Davalıya gerekli her türlü eğitimi vermiş, kendisi için faydalı iyi bir çalışan olarak yetiştirmiş buna karşılık Davacı tüm bu emekleri hiçe sayarak ve iş sözleşmesine aykın davranarak sözleşmesini haksız yere feshetmiş ve hemen akabinde 1 (bir) yılın geçmesini beklemeden Müvekkil Şirket ile aym alanda faaliyet gösteren Danışmanlık Firması kurmuştur, davacı Şirket bu durumu öğrenmiş bulunmakla huzurdaki davayı açma ve uğramış olduğu zaran tazmin etme zarureti hâsıl olmuştur. Bu sebeplerle, Davacı ile Davalı arasında imzalı 25.04.2011 tarihli “Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi’nin” Rekabet Yasağım düzenleyen maddesinin Davalı tarafça ihlali nedeniyle Müvekkil davacı Şirket zarara uğramış olmakla Sözleşmeye bağlı Cezai Şart Alacağı olan 10.000,- USD’ nin TL karşılığının T,C. Merkez Bankası döviz kuru üzerinden hesaplanarak ve iş sözleşmenin feshi tarihi itibariyle mevduata uygulanan en yüksek faiz işletilerek Davalıdan alınarak Davacıya verilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin Davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı davacı işveren şirket bünyesinde 25.04.2011 tarihinden 29.05.2015 tarihine kadar aralıksız olarak çalışmıştır. Davacı müvekkil 06.09.2014 tarihinde evlenmiş, evlendikten yaklaşık 8 ay kadar sonra, eşinin yurt dışında görevlendirilmesi sebebiyle işten ayrılmak zorunda kalmıştır. Davacı tarafın, davalı müvekkilin evliliğini bahane ederek işinden ayrıldığı ve sözleşmesini haksız yere feshettiği yönündeki iddiaları, haksız ve kötü niyetlidir. Nitekim müvekkil davalının Özel hayatı ve evlilik sebebiyle işten ayrıldığı gerek yöneticileri gerek mesai arkadaşları tarafından da net bir şekilde bilinmektedir. Ayrıca müvekkilin işten ayrılması kendisine Yasa İle tanınmış bir haktir. Davalının yasal hakkının tartışma konusu yapılması manidardır. Davalı müvekkil, davacı şirket bünyesindeki işinden ayrıldıktan sonra, eşinin iş pozisyonundaki değişiklik askıya alınmış, yurt dışına çıkma mecburiyetleri de böylelikle ortadan kalkmıştır. Bu nedenle müvekkil davalı yeniden çalışmak zorunda kalmış, iş başvurularında bulunmuş ancak kendisine müspet bir dönüş yapılmamış; müvekkil davalı işsiz kalmıştır. Hayatını idame ettirmek için çalışmak zorunda olan davalı; mesleğini, adına açtığı işletme ile sürdürmeye çalışmakta, geçimini sağlamaya çalışmaktadır. Davalı müvekkil, insan kaynaklan uzmanıdır. Yıllardır bu alanda çalışmış, kendisini geliştirmiş tecrübe edinmiştir, Başka bir mesleği yoktur. Bu meslek için yıllardır emek ve mesai harcamaktadır. Bu noktada, davalı müvekkilin hukuka aykın bir rekabet yasağından söz ederek, iş kolu değiştirmesi, başka bir alana yönelmesi, farklı bir alanda çalışarak, hajTatını idame ettirmesi beklenemez. Davacı şirket, her ne kadar Anayasaya, Yasalara Ve Uluslararası Sözleşmelere aykın bir şekilde davalının, davacı şirkette çalıştığı dönemde, davalıya ‘ Rekabet YasağT başlığı altında, bir tebliğ yapsa da; dava konusu ettiği bu tebliğ davacının iddialarını desteklememektedir. Davacının, davasını dayandırdığı, delil olarak gösterdiği, “Çalışan Gizlilik Tebliği” başlığını taşıyan belgede davacı, Rekabet Yasağıhın tanımını yapmıştır, işveren davacı, bu tebliğde iki durumda Rekabet Yasağı olacağını belirtmiş ve bu iki duruma göre Rekabet Yasağı ilan etmiştir, işverenin bu tebliğinde açıkça belirttiğine göre, Yasalara Aykın, Özgürlükleri Kısıtlayıcı rekabet yasağının ihlali için; (a) Çalışan, “işveren ile iş sözleşmesi devam ettiği sürece rekabet etmemeyi, Jhj yasaâ ihlal ettiği taktirde, işverenin uğrayacağı zararı karşılamayı beyan eder demekte,her türlü teknik bilgi ve uygulamayı, teknolojik gelişimdeki buluş veya patenti, bilfiil çalışırken ya da çalışmanın sona ermesinden itibaren, aynı sektörde Başka Bir İşverende 1 Yıl Süre İle Herhangi Bir Suretle Kullanmak, Kullandırmak Ve Bilgi Aktarmak Suretiyle İhlal etmiş sayılır denmektedir. Müvekkil davalı, bu iki durumu da ihlal etmemiş, iş sözleşmesi devam ettiği sürece rekabet etmemiştir. Aynca, başka bir yerde de çalışmamış, davacı yanında çalışırken, kendi işini kurmamıştır. Ya da iş sözleşmesi devam ederken veya bittikten sonra 1 yıl içinde teknolojik gelişimdeki buluş ve patenti, …ya ait ve… yetkisindeki her türlü teknik bilgi ve uygulamayı kullanmamış, 3, kişilere kullandırmamış ve bilgi aktarmamıştır. Davacının davasının reddi gerekmektedir. Kaldı ki; her ne kadar dava, rekabet yasağının ihlali sebebiyle cezai şartın tahsili için açılmış olsa da; böyle bir rekabetin varlığını hayal etmek bile komik olacaktır. Öyle ki, davacı şirket, İsviçre, Zürih merkezli olup, 68’den fazla ülke ve bölgede yaklaşık 31,000 çalışanı ve 5.100 şubesiyle; Türkiye’de 4 İlde 8 Şubesiyle, en az 9 ayrı şirketiyle faaliyet gösteren bir Dünya Markasıdır, Davalı müvekkil ise hayatını idame ettirmek için mesleğini icra etmeye çalışan, tek başına çabalayan, bir emekçidir. Davalı müvekkil değil davam şirketle rekabete girmek, hiçbir kurum ve/veya kuruluş ile rekabet edecek durumda değildir, Rekabet eşit şartlara sahip kişi ve/veya kurumlar arasında olur. Davacının, müvekkil davalı ile rekabet içinde olduğu kabul edilemez. Dava dilekçesinde davacı, davalı müvekkil için, 1 yılın geçmesini beklemeden… adlı firmada iş yapmaya başlamıştır, demektedir. Davacının iş bu davayı açmasının tek sebebi, müvekkil davalının 1 sene dolmadan çalışmaya başlamasıdır. Davacının başka bir itirazı, iddiası yoktur. davalının çalışmasını, kendi firmasında tek başına çalışmasını kabul edememektedir. Oysaki Yargıtay, rekabet yasağının ihlali İçin davacı şirketin bir zararının oluşması ve bu zararın tazminini talep etmesi gerektiği görüşündedir. Yargıtay kişinin özgürlüğünü kısıtlayıcı hükümlerin iş akdinde İmzalanmasının geçersiz olduğunu belirtmektedir. Davalı müvekkilin, yürüttüğü iş nedeniyle davacı şirketin uğramış olduğu Herhangi Bir Zararı Yoktur. Davacı şirket uğradığı zaran dava dilekçesinde belirtmediği gibi ileride uğraması muhtemel bir zarardan ve böyle bir tehlikeden de bahsetmemiştir. Dolayısıyla davacının herhangi bir zararının oluşmaması ve oluşmayacak olması karşısında, davacı şirket tarafından kötü niyetli olarak, rekabet ettiğinden, her ne kadar kabul etmesek de böyle bir yasağı ihlal ettiğinden söz edilemez, Bu haksız davanın reddi gerekmektedir. Anayasanın 48. maddesi uyarınca, herkes çalışma hürriyetine sahip olup, davalı müvekkilin, sözleşmenin sona ermesinin ardından 1 yıl süre ile davacı işverenin İş alanına giren bir faaliyette bulunamaması bir rekabet etmeme koşulu değü Yargıtay’ın deyimiyle Kelepçeleme Sözleşmesi niteliğindedir. Taraflar arasındaki sözleşmenin 11. maddesi davalı müvekkilin ekonomik özgürlüğünü kısıtlayan bir hükümdür. Dolayısıyla, buna dayak olarak konulan cezai şart koşulu da geçersizdir. Aynca, davak müvekkilin, davacı firmada çakşırken edindiği ticari sır nitekğinde bilgiler varsa, bu bilgilerin ne şekilde kullandığı ve davacı şirketin bu yolla ne tür bir zarara uğradığının da ispat edilmesi gerekmektedir. Böyle bir durum olmadığı gibi davacının da böyle bir iddiası yoktur. Kaldı ki; davak müvekkil davacının ticari sır niteliğindeki bilgilerine de sahip olmayıp kendisi davacı şirkette çakşmış alelade bir çalışandır. Davacı şirket, davalı müvekkilin kurmuş olduğu şirket nedeniyle hiçbir zaran doğmadığı halde, sırf taraflar arasındaki iş sözleşmesindeki hukuka aykırı bir hüküm nedeniyle, davak müvekkilin çakşma hayatını kısıtlamak istemektedir. Bu durum başta Anayasa olmak üzere, tüm kanun ve uluslararası Sözleşmelere de aylandır. Aynca davacı şirketin huzurdaki davaya dayanak olarak gösterdiği gizlilik tebliği de böyle bir dava açılmasına izin vermemektedir. Davacı şirketin bu şekilde haksız bir kazanç elde etmek amacıyla açmış olduğu davanın apaçık reddtf gerekmektedir. Yargıtay yerleşmiş içtihatlarında, işçi-işveren arasındaki ilişkide rekabet yasağuıml söz konusu olabilmesi için; işverenin doğmuş ya da doğabilecek olan zararını sözleşmeye rekabet yasağı hükmünün konulabilmesi için çalışanın alelade bir çalışan olmayıp, işverenin ticari sırlarına vakıf bir çalışan olmasını ve sözleşmeye konacak rekabet yasağı hükmünün hem yer hem de zaman alarak açık bir şekilde belirtilmesini şart koşmuştur. (Yargıtay İh H-D. 2014/6520 E+ 2014/12577 K. 01.07.2014 T. Sayılı karan} Belirtmek isteriz ki; davacı şirketin doğmuş ya da doğabilecek herhangi bir zaran bulunmadığı gibi, davalı müvekkil davacının ticari sırlarını da bilmemektedir. Taraflar arasındaki sözleşmede, söz konusu rekabet yasağının sınırlarının da belirtilmemiş olduğunun göz önüne alınması neticesinde, söz konusu cezai şartın geçersiz olduğu ve kabul edilemeyeceği açıktır. Davacı şirket dava dilekçesinde, davalı müvekkile gerekli her türlü eğitimi verdiğini, davalı müvekkili kendi şirketi için faydalı bir çalışan olarak yetiştirdiğini iddia etmiş olsa da; davacı taralın bu iddiaları gerçeği yansıtmamaktadır. Davacı şirket, davalı müvekkile hiçbir eğitim vermemiş, davacının kendisini yetiştirebilmesi için kendisine hiçbir imkân davam şirket tarafından sağlanmamıştır. Davalı müvekkil, tüm eğitimlerini kendi çabasıyla tamamlamış, almış olduğu eğitimlerin ve bu eğitimler karşılığında aldığı sertifika/ diploma/ yeterlilik belgelerinin tümünün ücretini kendisi ödemiştir. Huzurdaki davada, davalı müvekkile husumet yöneltilmesi, davacı tarafın haksız kazanç elde etme ya da mevcut çalışanlarına mobing uygulamak maksadından ibarettir. Davacının iddia ve taleplerinin tümüne itiraz etmekle birlikte, belirttiğimiz hususların dikkate alınarak huzurdaki davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:Dava dilekçesi, cevap layihası ve dosyanın tümü hep birlikte incelenmiştir.
Mahkememizde açılan dava;sözleşmeye bağlı cezai şart alacağı olan 10.000 USD nin TL. Karşılığının T.C.Merkez Bankası döviz kuru üzerinden hesaplanarak ve iş sözleşmesinin feshi tarihi itibariye mevduata uygulanan en yüksek faiz işletilmesi isteminden ibarettir.
TÜM DOSYA KAPSAMINDAN TOPLANAN DELİLLERDEN:
Bilirkişi heyetince verilen 13/07/2017 tarihli raporda özetle;Somut olayda, davalının işten ayrılış tarihi olarak bahşiş konusu olan tarih, yeni (6098) sayılı TBK’nın uygulanmasını gerekli kılmaktadır (Y. 11. HD. 2015/6975 E. ve 2016/2969 K.J. Esasen bu kararın içeriği gözetildikte, sadece yer bakımından sınırlama olmadığından davacının savının reddedilmesi olanaklı görülmese de, davacı ile davalı arasında yapılan sözleşmenin içeriğinin bir kelepçeleme sözleşmesi olarak tavsif edilmesi imkânının mümkün görülmesi (bkz: Y. 11. HD. 2012/11736 E. ve 2013/9814 K.) ve buna ek olarak, davakmn davacı nezdinde çalıştığı işten ayrıldıktan sonra, dava yanlan arasında münakit sözleşmede yazan ve davalıya çalışmama mesuliyeti tahmil eden süre bitmese bile, o sürenin bitimine yakın bir süre aynı şehirde ve işkolunda zaten davalının alışmadığı da gözetildikte; davadaki içeriğiyle cezai şart talep etmenin TBK 26-27 hükümleriyle uyumlu olmayacağı sayın Mahkemece benimsenecek olursa, davalı savunmalan yönünde hüküm kurulabiliceğini,Buna karşılık, Y. … HD’nin… E. ve… K.sayılı içtihadında yer alan esaslara göre ve davalının yaptığı işin davalıyı davacı nezdinde kilit personel kıldığı gözetilecek olursa, bu seçenekte, davacının istemi gibi cezai şarta hükmetmek bahis konusu olabilir. Buna karşılık, bu ikinci seçenekte yer aldığı üzere, davacı yan yaranına cezai şarta hükmedilecek olursa, davalının çalıştığı süredeki aylık geliri ve kararlastınlan cezai şartın miktarı gözetilerek, cezai şart miktarında resen İndirim yanma konusunda sayın Mahkeme münhasır takdir sahibi olduğunu bildirmişlerdir.
Taraflar vekillerinin itirazları üzerine dosya yeniden ek rapor alınması için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişi heyetince verilen 30/10/2017 tarihli ek raporda özetle;Kök Rapor’da irdelendiği gibi Davacı ile davalı arasındaki ilişki hizmet ilişkisi olduğunu, Bu kapsamda, davalı, davacı nezdinde, davacıya tabi olarak çalışmış olduğunu,Yanlar arasında münakit “Belirsiz Süreli Hiznet Sözleşmesi” (kısaca:” Sözleşme”)’nin 11. maddesinin (d) bendi, somut çekiş ne açısından bilhassa iş önem arz etmektedir. Buna göre, “İşgören, ayrıca hiznet özleşmesinin bitiminden itibaren 1 (bir) ytl içerisinde işverenin iş alanına giren faaiiyt tte bulunup, rekabete giremez. İşgören, rekabet yasağın aykm davranması halinde, l0.000 USD tutarı cezai şart ödemeyi peşinen kabul ve taahhüt eder.”Yanlar arasındaki sözleşmese! ilişki, hizmet ilişkisi olduğuna göre, hizmet sözleşmesi ife ilgili olmayan bir çekişmenin değerlendirildiği yüce Yargıtay’ın… HD’sirin … E. ve … K. sayılı kararındaki esasların somut çekişme’ le emsal alınamayacağı değerlendirilmekte,Dava yanları arasındaki Sözleşme’de, bir yıl için, ama, coğrafi sınırlama getirilmekse in rekabet yasağı belirlendiği görülmektedir. Bu noktada, bu kadar geniş bir coğrafi sınırlama, TBK md. 444’deki esasın özüne aykırı bulunabilir. Ancak, yüce Yargıtay’ n … HD’sinin …E. ve … K. sayılı kararında yer bulan “.. davalının davacı firmadan ayrıklıktan sonra, davacı firmayla aynı fide faaliyet göster >n rakip işletmede işe başlamış bulunmasına göre, davalının çok geniş bir coğrafi ala n kapsadığı gerekçesiyle sözleşmenin geçersizliğini savunması da MK 2. maddesi! e aykırılık teşkil eder niteliktedir…” şeklindeki içtihadının somut olaya uygulanıra koşullarının var olup olmadığını yüce Mahkeme belirleyecektir. Kaldı ki, Temyiz Mahkemesi içtihatlarınabakıldığında somut her olaya göre farklılık göstermektedir ve Yargıtay’ın ….HD’si … E. ve … K. sayılı kararında, rekabet yasağının uygulama alanı için coğrafi sın r belirtmeyen sözleşmedeki rekabet yasağı koşulunun sırf bu sebeple geçersiz addedilmesini yeterli görüldüğünü,Öte yandan, davalının kritik (kilit) personel olup olmadığı ile ilgili nihai takdir sayın Mahkemeye aittir. Bu yön esasen, Kök Rapor’un “Netice” kısmında değerlendirilere; yüce Mahkemeye sunulmuştur. Davalının kilit personel olmadığı da, muhteren Mahkemece benimsendiği takdirde, yüce Yargıtay’ın …HD’si tarafından … E. ve … K. numarasıyla onanan Bidayet Mahkemesi karannda yef bulan Anayasanın 48. maddesi iie teminat altına alınan çalışma özgüllüğünün, anılan sözleşme şartı ile görmezden gelindiği ve meşru olmadığı…” belirlemesinden hareket edilerek TBK. 445 hükmü de nazara alınmak suretiyle “…davalının daha önce çalıştığı ilçede sözleşmenin sona etmesinden sonra 2 yıl süre He mesleğini icra edememesi bir rekat et etmeme koşulu değil, kelepçeleme sözleşmesi niteliğinde olup, davalının ekonor ilk özgürlüğünü kısıtlayan bu hüküm, dolayısıyla da buna dayak cezai şart koşuluda geçersizdir.”şeklindeki Y…..HD’sinin … E. ve … K.sayılı içtihadındaki bakış açısının huzurdaki çekişmeye kıyasen uygulanabileceği mütala edilecek olursa, bu davanın reddi bahis konusu olabileceğini bildirmişlerdir.
Yukarıda belirtilen yargıtay kararları doğrultusunda Anayasanın 48.maddesi ile teminat altına alınan çalışma özgürlüğü anılan sözleşme şartı görmezden gelindiği ve meşru olmadığı B.K. 445.madde hükmü göz önüne alınmak suretiyle davalının daha önce çalıştığı ilçede sözleşmenin sona ermesinden sonra 2 yıl süre ile mesleği icra edememesi bir rekabet etmeme koşulu değil kelepçeleme sözleşmesi niteliğinde olup,davalının ekonomik özgürlüğünü kısıtlayan bu hüküm ve buna dayalı cezai şart koşuluda geçersiz olduğundan buna dair Yargıtay …Hukuk Dairesinin … Karar …Esas sayılı kararında belirtildiği üzere davacının ayrıca rekabet yasağını ihlal ettiğine dair delilde elde edilemediğinden açılan davanın reddi cihetine gidilmiştir.
HÜKÜM;Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-DAVACININ AÇMIŞ OLDUĞU DAVANIN REDDİNE,
2-Peşin alınan 506,76 TL. nispi harçtan, 492 sayılı Harçlar Kanununun 15.maddesi gereğince alınması gereken 35,90TL. maktu karar ve ilam harcının mahsubu ile geriye kalan 470,86 TL. harcın, karar kesinleştiğinde, davacı veya vekiline iadesine.
3-Davalı aleyhine açılan davayı vekille takip ettğinden Av.Asg.Üc.Tarifesinin 13/1.maddesi gereğince, hesaplanan 3.560,88 TL.nispi vekalet ücretinin davacıdan alınmasına, davalıya verilmesine.
4-Davacı tarafından yapılan 1.639,50 TL. yargılama giderinin, davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yargılama gideri yapılmadığından yargılama gideri takdirine yer olmadığına,
6-HMK.nunun 333.maddesi gereğince, karar kesinleştiğinde artan gider avanslarının taraflara iadesine.
Dair, duruşmada bulunan taraf vekillerinin yüzüne karşı, İstinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır