Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1045 E. 2018/315 K. 26.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/1045 Esas
KARAR NO : 2018/315
BİRLEŞEN İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2016/103 ESAS
2017/419 KARAR SAYILI DOSYASI
DAVA : İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/10/2015
KARAR TARİHİ : 26/04/2018
KARARIN YAZILIŞ TARİHİ: 22/05/2018
Mahkememizde görülmekte olan İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil şirket … yolu üzeri … adresindeki merkezinde davalının … ve … abone numaralı elektrik abonesi olup, iki ayrı abonelik ile elektrik hizmeti almaktadır. Müvekkil şirket plastik üretimi ile iştigal etmekte olup, aldığı elektrik fabrikadaki makineler ve bürolarında sarf edildiğini, davalı elektrik dağıtım şirketi tarafından müvekkili … A.Ş’ye her ay tahakkuk ettirilen elektrik faturalarına kayıp- kaçak bedeli, dağıtım bedeli, iletişim bedeli, sayaç okuma bedeli, perakende satış hizmet bedeli, iletim sistemi kullanma bedeli ve TRT payı yansıtılmış olup, hizmet bedeli karşılığı olmamasına rağmen tahsil edilen işbu kalem bedelleri hak ve hukuka aykırı olduğunu müvekkilinin davalıya dava konusu faturalardan dolayı borcu olmadığının tespit edilmesine, Kayıp bedeli, kaçak bedeli, dağıtım bedeli, iletişim bedeli, sayaç okuma bedeli, perakende satış hizmet bedeli, iletim sistemi kullanma bedeli ve TRT payı adı altındaki eklentileri içerir şekilde müvekkil … A.Ş. adına düzenlenmiş faturalara tahakkuk edilen haksız ve dayanaksız olarak tahsil edilen 31.12.2014 ile 30.06.2015 tarihli (31.12.2014 Tarih … Seri Nolu Fatura, 31.12.2014 Tarih … Seri Nolu Fatura, 31.01.2015 Tarihli … Seri Nolu Fatura, 31.01.2015 Tarihli … Seri Nolu Fatura, 28.02.2015 Tarihli … Seri Nolu Fatura, 28.02.2015 Tarihli … Seri Nolu Fatura, 31.03.2015 Tarihli … Seri Nolu Fatura, 31.03.2015 Tarihli …Seri Nolu Fatura, 30.04.2015 Tarihli … Seri Nolu Fatura, 30.04.2015 Tarihli … Seri Nolu Fatura, 31.05.2015 Tarihli … Seri Nolu Fatura, 31.05.2015 Tarihli … Seri Nolu Fatura, 30.06.2015 Tarihli … Seri Nolu Fatura, 30.06.2015 Tarihli … Seri Nolu Fatura ) ait bedel toplamının HMK. M. 107 uyarınca fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydı ile şimdilik 880.393,65 TL’sinin ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faiz oranı ile birlikte iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı talep sonucu ile hem faturalardaki kalemler nedeniyle borçlu olunmadığının tespitini hem de ödenen bedellerin iadesini talep etmiştir. Bu iki talep ve dava birbiriyle çeliştiğini, davacı tarafın dava dilekçesinin talep sonucu kısmında bahsi geçen “iletişim bedeli” elektrik faturalarında yer alan bir bedel olmadığını, bu kalem altında herhangi bir borç da söz konusu olmadığını, bu husus dava konusu faturalar incelendiğinde apaçık görüleceğini, davacı yan dava dilekçesi boyunca müvekkil şirketi dağıtım şirketi olarak tanımlamış; bu kapsamda davasını yönelttiğini ifade ettiğini, ancak ne var ki bu iddia gerçeği yansıtmamaktadır; müvekkil dağıtım şirketi değil; tedarik şirketidir; bu hususu düzelttiklerini, bunun gibi davacı yan dilekçesi boyunca dava konusu bedellere dair sözleşme hükümlerinin haksız şart olduğunu ileri sürmekte ise de bu da doğru değildir. Davacı tacirdir ve serbest tüketici sıfatını haiz olduğunu, müvekkil şirketi ile yaptığı enerji alım satış sözleşmesini bu sıfatları dahilinde imzaladığını, tacir ve serbest tüketici sıfatları ile sözleşme yapan, basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğü olan; üstelik indirimli elektrik satın alan davacının sözleşme hükümlerini haksız şart olarak tanımlamak gibi bir imkanı bulunmadığını, bu iddiaların hükme esas alınmamasını talep ettiklerini, dava zamanaşımı süresi dolduğunu, davacının sözleşme hükümlerine dayanmayan taleplerinin sözleşmeye uygulanan zamanaşımına tabi olduğunu düşünmenin yersiz olduğunu, bu sebeple Davacının taleplerinin sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayandığını, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu uyarınca sebepsiz zenginleşmeye dayalı taleplerde zamanaşımı 2 yıldır. Ayrıca 818 sayılı Borçlar Kanunu’nda aynı süre 1 yıl olarak öngörüldüğünü, Mevzuat ve EPDK kararları doğrultusunda hesaplamanın bu şekilde yapılması bir zorunluluğunun olduğunu, hesaplamanın bu şekilde yapılıyor olması müvekkil şirketin değil düzenleyici kurumun tasarrufunda olan bir konu olduğunu, düzenleyici kurum bu tasarruf yetkisini kullanarak 01.02.2011 tarihli bir karar yayımlamış ve bu tarihten sonra artık yukarıdaki kalemlerin hesaplanmasında baz alınacak tutara Kayıp Kaçak Bedeli’nin dahil edilmeyeceğini belirtildiğini, ancak TRT, EPDK’nın bu kararının iptali için Danıştay’da dava açmış ve kararın yürütmesinin durdurulmasını talep ettiğini, Danıştay … Dairesi de … E. numarasıyla gördüğü dosyada yürütmeyi durdurma kararı verdiğini, davacının farkını talep ettiği Enerji fonu, TRT payı ve Belediye vergisinin Kayıp Kaçak Bedeli eklenmiş miktar üzerinden hesaplanmasına devam edilmesi kararı verdiğini, bunun üzerine EPDK yayımlandığı bir kararla Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararına atıf yaparak hesaplamaların Kayıp Kaçak Bedeli eklenmiş tutarlar üzerinden yapılmasına devam edilmesi kararı verdiğini, Müvekkil şirket yaptığı her türlü hesaplamayı hukuka ve düzenleyici kurul kararlarına uygun gerçekleştirdiğini ileri sürerek davanın derdestlik nedeniyle reddine , davanın hukuki yarar yokluğu sebebiyle usulden reddine, davanın zamanaşımı sebebiyle reddine, davanın yargı yolunun caiz olmaması sebebiyle reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle ; Davalı şirket ile müvekkili şirket arasında imzalanan elektrik aboneliği sözleşmesi uyarınca müvekkilinin iki ayrı abonelik nedeni ile davalıdan elektrik hizmeti aldığını,davalının bu aboneliklerden dolayı bir kısım faturalar ile haksız olarak kayıp-kaçak, dağıtım, sayaç okuma bedeli, perakende satış hizmeti bedeli, iletim bedeli vs. adı altında müvekkilinden tahsil etmiş olduğu 2.752.755,53 TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte tahsiline ve davalıya borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili dava dilekçesinde özetle ; taraflar arasında imzalanan sözleşmeye göre İstanbul Mahkemelerinin ve İcra Dairelerinin yetkili olduğunu, davanın davacının yerleşim yerinde açılmasının usule aykırı olduğunu belirtip yetkisizlik kararı verilmesini talep etmiştir.
Öncelikle Adana … Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açılan davada, bu mahkeme tarafından yapılan inceleme neticesinde; taraflar arasındaki sözleşmenin 25. maddesinde yetkili mahkemenin açıkça belirlendiği, sözleşmede bu mahkeme dışında başka bir yer mahkemesinde de dava açılabileceği konusunda açık hüküm öngörülmediği, sözleşmede belirlenen İstanbul Mahkemelerinin yetkisinin bu hali ile münhasır yetki niteliğinde olduğu, Adana Mahkemelerinin ise somut uyuşmazlık açısından yetkisiz olduğu, dava dilekçesi 09/02/2015 tarihinde tebliğ edilen davalı vekili tarafından 13/02/2015 tarihinde yetkisizlik itirazının ileri sürüldüğü kabul edilip mahkemenin yetkisizliğine karar verilerek dava dosyası İstanbul … ATM’ye tevzi olunmuş ve Mahkemece HMK 166 maddesi gereğince her iki dosyanın birleştirilmesine karar verilerek dosya mahkememize gönderilmiştir.
Dava, elektrik abonelerinden tahsil edilen kayıp-kaçak, dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim bedelinin istirdatı istemine ilişkindir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve … Esas … K. Sayılı kararı ve Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin kararları ile Anayasanın Vergi Ödevi başlıklı 73. maddesindeki “… Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenlemeye göre; kayıp-kaçak, sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının EPDK Kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak (elektrik enerjisinin hırsızlanması) bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesininde şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir. Ancak yargılama sırasında 17.06.2016 Tarih 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren geçmişe de etkili 6719 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı kanunun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri geçmişe de etkili olarak sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde EPDK.nun Kanundaki yetkileri genişletilerek yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir. Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; Geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü, Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Dava tarihinden sonra yürürlüğe giren ve somut uyuşmazlıklarda uygulama kabiliyeti olup somut norm denetimi yoluyla Anayasa mahkemesine de dava konusu yapılan
yukarıda belirtilen 6719 sayılı kanunun 6446 sayılı kanunda değişiklikler yapan kamun hükümleri bakımından anayasa mahkemesince 6446 sayılı kanunun 17. Maddesine eklenen 10 numaralı fıkranın iptaline , diğer maddeler yönünden iptal başvurusunun reddine karar verilmiş olup anılan fıkranın iptal gerekçesinde ise EPDK tarafından gelir ve tarife kapsamında düzenlenen ve tüketicilerden tahsil edilen bedellerin iadesi talebiyle yapılan başvurularda ve açılan davalarda tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin söz konusu bedellerin kurumun düzenleyici işlemlerine uygun olup olmadığının yanı sıra , uyuşmazlık ile ilgili diğer mevzuat ilkelerini de gözetmelerinin adil yargılama yapılmasının bir gereği olduğuna vurgu yapılarak , mahkemelerin yetkilerin kısıtlanamayacağına hükmedildiği , bu yönüyle Anayasa Mahkemesinin iptal hükmünün dava tarihinden sonra yürürlüğe giren kanun maddeleri bakımından somut uyuşmazlığa konu davalar yönünden , sonrada yürürlüğe giden 6719 sayılı kanuna göre verilen kararlar açısından yeni bir hukuki bir durum ortaya çıkarmadığı anlaşılmıştır.
Her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki sebeplere ilişkin koşullara göre hükme bağlanır. Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir olay nedeniyle dava konusunun ortadan kalkması ve tarafların, davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararının kalmaması gibi hallerde işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır. Yukarıda açıklanan bu yasa değişiklikleri birlikte değerlendirildiğinde; Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan bedeller ile ilgili olarak açılan (ve halen derdest olan) davalar, (açıklanan yasa değişikliklerinin yürürlüğe girmesiyle birlikte) konusuz kalmıştır. Buna göre dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren
6719 sayılı yeni yasa nedeni ile konusuz kalan dava hakkında, karar verilmesine yer olmadığı yönünde hüküm kurulması gerekmiştir.
Yine bu noktada bir diğer uyuşmazlık konusu ise, davalının, davanın açılmasına sebebiyet verip vermediği, bu bağlamda davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Esastan Sonuçlanmayan Davada Yargılama Gideri” başlıklı 331.maddesinin 1.fıkrasında; davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkimin, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmedeceği düzenlenmiştir. Bu durumda mahkemenin yargılamaya devam ederek dava açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğunu tespit etmesi ve tutumuyla dava açılmasına sebep olan tarafı yargılama gideri ile mahkum etmesi gerekmektedir. Bir tarafın, dava açıldığı andaki mevzuata veya içtihat durumuna göre davasında veya savunmasında haklı olup da, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun hükmü veya yeni bir içtihadı birleştirme kararı gereğince davada haksız çıkmış olması halinde, yargılama giderlerine mahkum edilemeyeceği kuşkusuzdur. Bir kimseye diğer tarafın dava giderlerinin yükletilmesinin nedeni, o kimsenin diğer tarafın gider yapmasına haksız olarak sebebiyet vermiş olmasıdır. İşte bu nedenledir ki, dava açıldığı anda haklı durumda bulunan tarafın, yargılama sırasında meydana gelen mevzuat değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden sorumlu tutulması olanaklı değildir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 günlü ve 2009/18-421 E.-2009/526 K. sayılı ilamında da aynı ilkeye yer verilmiştir.). Somut olayda, davacı tarafın dava açıldığı tarihteki mevzuat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve … Esas … K. Sayılı kararı ve Yargıtay … Hukuk Dairesi kararları gereği içtihat durumuna göre dava açmakta haklı olduğu, bu kapsamda kayıp kaçak ve diğer bedellerin tahsilini talep edebileceği dikkate alındığında, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliği ya da içtihadı birleştirme kararı gereği davanın kabul edilmemesi nedeniyle
haksız çıkmasına rağmen yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağı kuşkusuzdur. (Aynı yönde; Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 14.06.2017 gün ve 2016/20808 Esas, 2017/10060 Karar sayılı ve yine aynı Daire’nin 07.06.2017 gün ve 2016/20106 Esas, 2017/9319 Karar sayılı ilamları). Bu durumda; dava açıldıktan sonra hasıl olan yasa değişikliği nedeniyle, davacının dava açmasında haksız sayılamayacağı cihetle; konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek, davacı yararına maktu vekalet ücreti takdir edilmesi ve yapmış olduğu diğer yargılama giderlerinin davalıdan tahsiline dair aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan tüm bu nedenlerle;
1-Kök ve birleşen dava ile ilgili KARAR VERİLMESİNE YEROLMADIĞINA,
KÖK DAVA YÖNÜNDEN;
2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi uyarınca alınması gerekli 35,90 TL harçtan dava açılırken peşin alınan 15.034,93 TL harcın mahsubu ile fazladan yatan 14.999,03 TL nin karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan 8.801,00 TL yargılama gideri ile başlangıçta yatırılan harç 35,90-TL toplamı olan 8.836,90 TL nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 2.180,00 TL maktu ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Tarafların HMK 120 madde gereğince yatırdıkları gider avansından kalan miktarın karar kesinleştiğinde talep halinde taraflara İADESİNE,
6-Davalı tarafça yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,
BİRLEŞEN DAVA YÖNÜNDEN;
7-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi uyarınca alınması gerekli 35,90 TL harçtan dava açılırken peşin alınan 47.010,19 TL harcın mahsubu ile fazladan yatan 46.974,29 TL nin karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya İADESİNE,
8-Davacı tarafından yapılan 32,00 TL yargılama gideri ile başlangıçta yatırılan harç 35,90-TL toplamı olan 67,90 TL nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
9-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 2.180,00 TL maktu ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
10-Tarafların HMK 120 madde gereğince yatırdıkları gider avansından kalan miktarın karar kesinleştiğinde talep halinde taraflara İADESİNE,
11-Davalı tarafça yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,
Dair kararın istinaf yolu açık olmak üzere davacı ve davalı vekillerinin yüzlerine karşı oybirliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.
Başkan
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Katip
¸e-imzalıdır