Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/995 E. 2018/253 K. 11.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2014/995 Esas
KARAR NO : 2018/253
BİRLEŞEN BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2012/393 ESAS
SAYILI DOSYA YÖNÜNDEN
DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Taşınır Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/09/2014
KARAR TARİHİ : 11/04/2018
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Taşınır Kira
Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında görülmekte olan Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas …karar sayılı dosyasında yetkisizlik kararı verildiğini, yasal süresi içerisinde taraflarına başvurulmaması sebebiyle dosyanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, bu sebeple işbu davayı açma zarureti doğduğunu, müvekkil firma ile davalı şirket arasında 10/02/2011 tarihli araç satış vaadi kullandırma ve kullanma sözleşmesi akdedildiğini, sözleşme hükümleri gereği müvekkil şirket sözleşme konusu araçları davalı şirkete sözleşme imzalanmasını müteakip faturalarını keserek teslim etiğini, davaya konu … plaka nolu aracın devrini 05/07/2011 tarihinde yapıldığını, davalı şirket sözleşme hükümleri gereği sözleşme konusu araçların kullanım ve devir bedellerini ödemediğini, bunun üzerine… Noterliğinin, 09/09/2011 tarih ve… yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davalıya basiretli bir tacir gibi davranması ve 10/02/2011 tarihli araç satış vaadi kullandırma ve kullanma sözleşmesi uyarınca araç bedellerinin 3 gün içeresinde ödenmesi gerektiğini aksi halde sözleşmeden dönme hakkının kullanılacağı ihtar edildiğini, davalı şirkete gönderilen…, …,…, … ve … plaka nlu araçları iade etmediği gibi araç kullanım ve devir bedellerini de bugüne kadar ödemediğini, diğer taraftan davalı şirket ihtar sonrası mal kaçırmak kastı ile devri yapılan ancak bedelli ödenmeyen … plaka nolu araç üzerine tebir koyulma ihtimalini düşünerek aracı 2012 Şubat ayı içerisende satmış yerine aynı marka yeni model … plaka nolu aracı satın aldığını, 10/02/2011 tarihli araç satış vaadi kullandırma ve kullanma sözleşmesinin feshi sebebiyle devri yapılan ancak bedeli ödemyen … plaka nolu aracın sözleşmede belirtilen araç bedeli olan 80.000 TL nin ilk ihtar ve temerrüt tarihi olan 09/09/2011 tarihinden işleyecek olan ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsili davacı müvekkil şirkete ödenmesini, davalı şirkete ait olan … plaka nolu araç üzerine dava sonuçlanıncaya kadar teminatsız veya mahkemece uygun görülecek teminat karşılğı ihtiyati tedbir konulmasını, sözleşme konusu araçların davalı şirkette kaldığı süreler için ödenmeyen araç kullanım bedeli olarak … ve … plakalı araçlar için aylık 500 TL olmak üzere 10 aylık toplam 15.000 TL olarak toplamda 22.500 TL nin ilk ihtar ve temerrüt tarihi olan 09/09/2011 tarihinden işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı müvekkil şirket ödenmesine karar verilmesini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesini talep ile dava açtığı anlaşıldı.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Davacının davası ile iddia ve beyanlarını kabul etmediklerini iddia ve beyan ettiğini, davacının haksız, mesnetsiz, hukuka aykırı olduğunu, davacı ve müvekkil davalı ile dava dışı …, …, …, … ve… 2009 yılında sahip oldukları, ayni malvarlıkları, nakdi malvarlıkları, mevcut iş bağlantıları ve müşteri portföyü, personel altyapısı, bireysel emek, marka hakları başta olmak üzere sair maddi ve gayri maddi malvarlıkları ile bunlarla sınırlı olmayan başkaca değerlerini bir araya getirerek adi ortaklık çerçevesinde tıbbı cihaz ve sağlık ürünleri satış alanında faaliyet göstermeye başladıklarını, her iki tarafın da unvanlarındaki ayrıt edici unsur olan “…” ibaresi, karşı taraf davacının kurucu ve eski ortakları, halihazırda ise müvekkil şirketin ortakları ve yönetim kurulu üyeleri olan … ve …, soyadlarının baş harfinden oluştuğunu, adi ortaklık ilişkisinin yapılanması ise … ve…’in müvekkil davalı ve yönetim kurulu üyelerine nakit yoluyla katılım yapması ile oluştuğunu, bunun akabinde ortaklar aktif olarak huzurdaki davanın tarafları üzerinden devam eden adi ortaklık çatısı altında çalıştıklarını, tarafların 2011 yılının başında yaşadıkları anlaşmazlıklar nedeniyle adi ortaklık olarak teşkilatlandırdıkları yapıyı tasfiye etme kararı aldıklarını, bu doğrultuda, tasfiye süreci işlemleri ve adi ortaklık nezdindeki malvarlıklarının ortaklar arasında paylaşımlarından başlıcalarını 26/01/2011 tarihinde imzaladıkları tasfiye sözleşmesinde düzenlendiğini, davacı tasfiye sözleşmesini imzaladıktan sonra yine iş bu sözleşmeye istinaden müvekkil davalının ortakları, davacı şirketteki hisselerin davacının ortaklarına devrettiğini, ancak bunun karşılığında davacının müvekkil davalı lehine yapması gereken işlemleri devrileri lisans hakkı verilmesi davacı yerine getirmediğini, davacı anlaşılmaz ve ticari etikten uzak bir biçimde dava konusu araç ve diğer araçları müvekkil davalıya devretmekle yükümlüyken aksine bu araçlar üzerinde muvazaalı hacizler tesis ettirerek araçları yakalattırdığını, ardından bu araçları icra müdürlüğünden teslim alarak anahtar ve ruhsat çıkardığını, karşı taraf davacı organik bağ ile bağlı bulunduğu dava dışı … Şirketi ile arasına muvazaalı bir borç ilişkisi oluşturarak dava konusu araçlar üzerinde haciz ve yakalama şerhi koyduğunu, taraflar arası diğer akdi ve ticari ilişkilere ilişkin dava talep haklarının saklı kalması kaydıyla, davacının yasada gösterilen sebeplere dayanmayan haksız ihtiyati tedbir talebinin reddini, davacının haksız, mesnetsiz ve hukuka aykırı davasının esas bakımından reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ile cevap verdiği görüldü.
Davacı vekilinin cevaba cevap dilekçesinde özetle; Davalının dilekçesinde isimlerini belirttiği kişilerin sair maddi ve gayri maddi malvarlıkları ile bunlarla sınırlı olmayan başkaca değerlerini bir araya getirerek adi ortaklık oluşturdukları yönündeki beyanı doğru olmadığını, davalının iddiasının aksine taraflar arasındaki ticari ilişki iki ayrı şirketteki ortaklık olduğunu, iki ayrı şirketinde amaçları şirket sözleşmelerinde açıkça belirtildiğini, bunun dışında taraflar başkaca bir amacın gerçekleştirilmesi hususunda bir araya gelerek adi bir ortaklık yapma amaç ve düşüncesinde olmadıklarını, böyle bir ortaklıkta yapmadıklarını, taraflar ortak oldukları şirketler vasıtası ile birbirleri ile ticari ilişkide bulunduğunu, birbirlerinden mal ve hizmet satın aldıklarını, davalı cevap dilekçesinin belirtilen maddelerinde ileri sürdüğü hususlarının tamamına geçerli olduğunu iddia ettiği Adi Ortaklık Tasfiye Sözleşmesini dayanak göstermiş olduğunu, cevap dilekçelerinin 2. Maddesinde belirtikleri gerekçelerle geçersiz bir metin olup davalı iddiaları hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, cevaba cevap dilekçelerini ve davalarının kabulünü talep ettiği anlaşıldı.
DELİLLER VE GEREKÇE;
Dava taraflar arasında akdedilen Araç Satış Vaadi- Kullandırma ve kullanma sözleşmesine dayanarak açılmış alacak davasıdır. Davacı Araç Satış Vaadi- Kullandırma ve kullanma sözleşmesine dayanarak alacak talep ederken davalı, davaya dayanak sözleşme öncesinde yapılan adi ortaklık tasfiye sözleşmesinin gereği bu sözleşme hükümleri gereği davaya dayanak sözleşmenin yapıldığını ve asıl amacın birinci sözleşme hükümlerini yerine getirmek olduğunu beyan ederek alacağın bulunmadığını iddia etmiştir.
Davacı taraf, 10.02.2011 tarihli Araç Satış Vaadi ve kullandırma sözleşmesine dayanırken, davalı Adi Ortaklık Tasfiye Sözleşmesine dayanmaktadır. Davacı taraf, taraflar arasında hiçbir zaman bir adi ortaklık ilişkisinin kurulmadığını iddia etmekte, davacı ve davalı şirketin ortaklarının adlarının geçtiği ve davacı şirketin yeni ortaklarından … ile davalı şirketin yeni ortaklarından … tarafından imzalanmış olduğu anlaşılan Adi Ortaklık Tasfiye Sözleşmesinin geçerli bir sözleşme olmadığından hareketle, 10.02.2011 tarihli Araç Satış Vaadi ve kullandırma sözleşmesinin geçerli bir sözleşme olarak düzenlenmiş olduğunu iddia ile alacak hakkı doğduğunu ileri sürmektedir. Bu durumda incelenmesi gereken husus adi ortaklık sözleşmesi adıyla düzenlenen ve varlığı imzaları inkar edilmeyen sözleşmenin hukuken geçerli bir sözleşme olup olmadığı davanın asıl uyuşmazlık noktasını oluşturmaktadır.Tüm deliller toplandıktan sonra bilirkişi raporu alınmasına karar verilmesi ile bilirkişi…tarafından hazırlanan 28/11/2014 tarihli raporda yapılan tespitler ve varılan kanaat şöyledir: “… Yapılan İncelemede, davacı … Ltd. Şti’nin, 21.12,2000 tarihinde … ve … tarafından kurulduğu yapılan hisse devirleri neticesinde en son ortaklık yapısının, … ve… olduğu, davalı … Şirketinin; …A.ş. ünvanı İle 17.03,2004 tarihinde 5 kurucu ortak tarafından kurulduğu, 09.02.2011 tarihinde unvanını, … olarak değiştirdiği, yönetim kurulu üyelerinin …, …, … olduğu, 09.09.2011 tarih ve… yevmiye nolu ihtarnamenin 14.09.2011 tarihinde ve 14.10.2011 tarih ve…yevmiye no.lu ihtarnamenin 19.10.2011 tarihinde davalıya tebliğ edildiği, taraflar arasında 26 Ocak 2011 tarihinde Adi Ortaklık Tasfiye Sözleşmesi” imzalandığı, yapılan bu anlaşma ile; … Şti ile birlikte hareket eden … ye… A grubu tarafı, …Anonim Şirketi (yeni Unvanı … A.Ş.) ile hareket eden …, … ve … B grubu tarafı olarak kategorize edilmiş, A grubunun …ye, 6 grubunun da …’ya % 50 elli iştirakinin olduğu kabul edilerek, başka bir ifade ile … Şti’nin %50’nin … ve…’e kalan % 50 ‘nin ise …, … ve …’e ait olduğu, … A.Ş’nin %50 ‘nin …, … ve …’e, kalan yarısının ise, … ve…’e ait olduğu, kabul edilerek, fiilen oluşturulan ortaklığın tasfiyesine karar vermişlerdir. Varılan mutabakat ile, …, … ve …’ten oluşan B grubunun … Şti/deki hisselerinin tamamını, 400.000 TL bedel ile … ve…’den oluşan A grubuna devredileceğinin ve hisse bedelinin, … tarafından, hisse devir tarihi takip eden 5 gün içinde B grubu”na hisseleri oranında nakden ve defaten ödeneceğinin, … ve…’den oluşan A grubu’nun … A.Ş/deki hisselerinin tamamım. …, … ve …’ten oluşan B grubu’na bedelsiz olarak devredileceğinin, A grubunun, B grubundan … ve …yı, B grubunun ise, A grubundan … ve…’i sözleşmenin imza tarihine kadar işlem ve İcraatlar* için gayrıkabili rücu ibra ettiklerinin, … Ştİ envanterinde bulunan cerrahi ve sarf malzemelerinin, başta ofis malzemeleri olmak üzere tüm menkullerin, bila bedel ile … A.Ş’ne devredileceğinin, muhasebe kayıtları açısından; …Şti tarafından … A.Ş’ye mal faturası keseceğinin. … A.Ş. tarafından ise … Şti’ne aynı tutarda hizmet faturası keseceğinin. Sözleşmenin 1.7. maddesinin; “… nın envanterinde bulunan … plakalı Audi marka araç İle … plakalı … marka … model aracın, söz konusu araçların alımında kutlanılan kredilerin ödemesinin bittiği tarihlerde; ayrıca, yine … envanterinde bulunan … ve … plakalı …marka … model araç ite … plakalı … marka … model kamyonetin üzerlerindeki Sosyal Güvenlik Kurumuna ait haczin dayandığı amme borcunun ödenmesinin bittiği tarihlerde bila bedel …ye devredileceği konusunda mutabık kalmışlardır. Bu maddede anılan araçların alımında kullanılan krediler ve amme borcu … tarafından ödenecek olup, mülkiyetleri devredilene kadar geçen sürede bila bedel …ye kiralanacaklardır. Söz konusu araçların mülkiyetleri …ye geçene kadar anılan araçların başta işleten sorumluluğu olmak üzere, tüm sorumluluğu ve bakım, onarım ve sarfiyat maliyetleri …ye aittir. Muhasebe kayıtlan açısından anılan araçların satış w kırası İte İlgili bu madde kapsamında yapılacak işlemlerde …, …ye mat faturası kesecek ve … de aynı miktarda …YA hizmet faturası kesecektir, … plakatı … marka… model aracın teslim tarihi 15.09,2011 tarihini geçmeyecektir ” Şeklinde kararlaştırıldığı görülmüştür. Taraflar arasında 26,01.2011 tarihinde imzalanan Adi Ortaklık Tasfiye Sözleşmesinin araçlarla ilgili kısmının ifası ile İlgili olarak, yine taraflar arasında 10.02.2011 tarihli Araç Satış Vaadi -Kullandırma ve Kullanma Sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmeye ek yapılan listede; tasfiye sözleşmesinde belirtilen araçların devir bedellerinin yer aldığı, bu kapsamda dava konusu … plakalı aracın devir bedelinin de 80.800 TL olarak belirlendiği, ilgili aracın dava edilen devir bedeli tutarının 80.000 TL olduğu, Adi Ortaklık Tasfiye Sözleşmesinde belirtilen araçlar için Araç Satış Vaadi -Kullandırma ve Kullanma Sözleşmesinde herhangi bir kullanım bedelinin yer almadığı, Davacı … Ltd. ŞtL adına kayıtlı olan ve tasfiye sözleşmesinde belirlenen araçlardan; sadece davaya konu … plakalı aracın … adına tescil edildiği, sözleşmede yer alan diğer araçların davalı şirket adına tescil edilmediği tespit edilmiştir. Taraflar arasında 10.02.2011 tarihinde imzalanan Araç Satış Vaadi -Kullandırma ve Kullanma Sözleşmesinin; yine taraflar arasında 26,01.2011 tarihinde imzalanan Adi Ortaklık Tasfiye Sözleşmesinden sonra imzalandığı ve Adi Ortaklık Tasfiye Sözleşmesinde yer alan hükümlerin ifası amacıyla yapılmış olduğu ve Adi Ortaklık Tasfiye Sözleşmesi hükümlerine aykırılık teşkil edemeyeceği, davaya konu … plakalı aracın, bila bedel davalıya devredileceğinin tasfiye sözleşmesi ile kararlaştırılması nedeniyle, davacının araç bedeli olarak talep etmiş olduğu 80.000 TL nin yerinde bir talep olmadığı, yine taraflar arasındaki tasfiye sözleşmesi ile; kiralama konu araçların devir işlemlerinin yapılmasına kadar ki sürede davalıya bila bedel kiraya verileceğinin kararlaştırılması nedeniyle, davacının bu yöndeki 22.500 TL kullanım bedeli talebinin yerinde bir talep olmadığı…”
Davacı vekilinin bilirkişi raporuna itirazları değerlendirilerek ek rapor alınmasına karar verilmiş bilirkişi …yanında … da eklenerek ek rapor alınmış, bilirkişiler tarafından hazırlanan 12/10/2015 tarihli raporda özetle; “… Huzurdaki uyuşmazlığın çözümüne ışık tutacak nitelikte olmak üzere davanın tarafları, Tasfiye Sözleşmesinin 1.7. maddesinde şu hükmü kararlaştırmışlardır: “…’nın(davacının) envanterinde bulunan …plakalı … marka araç ile … plakalı … marka … model aracın, söz konusu araçların alıntında kutlanılan kredilerin geri ödemesinin bittiği tarihlerde; ayrıca, yine … envanterinde bulunan … ve … plakalı… marka … model araç ile …plakalı … marka…model kamyonetin üzerlerindeki Sosyal Güvenlik Kurumuna ait haczin dayandığı amme borcunun Ödenmesinin bittiği tarihlerde bilabedel …ye (davalıya) devredileceği konusunda mutabık kalmışlardır. Bu maddede anılan araçların atımında kullanılan krediler ve amme borcu … tarafından ödenecek olup mülkiyetleri devredilene kadar seçen sürede bila bedel …ye (davalıya) kiralanacaklardır. Söz konusu araçların mülkiyetleri …ye geçene kadar anılan araçların başta işleten sorumluluğu olmak üzere tüm sorumluluğu ve bakım onarım ve sarfiyat maliyetleri …ye aittir. Muhasebe kayıtlan açısından andan araçların satış ve kirası ile ilgili bu madde kapsamında yapılacak işlemlerde …, …ye mal faturası kesecek ve … de aynı miktarda …’ya hizmet faturası kesecek, … plakalı … marka …model aracın testim tarihi 15.09.2811 tarihini geçmeyecektir.” Taraflar arasında 10,02.2011 tarihinde imzalanan Araç Satış Vaadi -Kullandırma ve Kullanma Sözleşmesinin; yine taraflar arasında 26.01.2011 tarihinde imzalanan Adi Ortaklık Tasfiye Sözleşmesinden sonra imzalandığı ve Adi Ortaklık Tasfiye Sözleşmesinde yer alan hükümlerin ifası amacıyla yapılmış olduğu ve Adi Ortaklık Tasfiye Sözleşmesi hükümlerine aykırılık teşkil edemeyeceği, aykırı hüküm ve değerlendirmeler yapılamayacağı vc çıkarılamayacağı değerlendirilmektedir. Taraflar arasında akdedilmiş olan ve geçerliliği tartışma konusu bulunmayan, bu İtibarla her iki tarafı da bağlayan Tasfiye Sözleşmesinin 7.1 maddesi hükmünde, dava konusu … plakalı aracm, bila bedel davalıya devredileceği kararlaştırılması nedeniyle, davacının araç bedeü olarak 80.000 TL talep etmesinin Sözleşmenin bu açık hükmüne aykırılık oluşturduğu ve kabule şayan sayılamayacağı, keza taraflar arasındaki tasfiye sözleşmesinde kiralama kona araçların devir işlemlerinin yapılmasına kadarki sürede davalıya bila bedel kiraya verileceğinin kararlaştırılması nedeniyle, davacının bu yöndeki 22.500 TL kullanım bedeli talebinin de yine Tasfiye Sözleşmesinin 7.1 maddesinin açık hükmü ile bağdaşmadığı, davacının dava konusu taleplerinin hukuki dayanağının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Sonuç olarak kurulumuz, davacının kök rapora vaki itirazlarının raporda herhangi bir değişiklik gerektirmediği, oradaki görüş ve tespitlerin aynen muhafazası icap ettiği, davacının ile bağdaşmadığından kabule şayan sayılamayacağı kanaatine ulaşmıştır.” mütaala edildiği anlaşıldı.
Davacı vekilinin ek bilirkişi raporu itirazları değerlendirilerek yeni bir heyetten rapor alınmasına karar verilmiş olup bilirkişiler …, … ve … tarafından hazırlanan 23/08/2017 tarihli raporda şu tespit ve sonuçlara ulaşılmıştır. “… Davacı şirket, “Adi Ortaklık Tasfiye Sözleşmesi başlıklı ilk sözleşmenin altının sözleşmede adı geçen bütün taraflarca imzalanmadığını, bu nedenle de geçersiz olduğunu; ayrıca bu sözleşmenin taraflar arasında uygulama alanı bulmadığını; kaldı ki davacı şirket ile davalı şirket aransında daha sonra akdedilmiş olan Araç Satış Vaadi (Devir) -Kullandırma ve Kullanma Sözleşmesi başlıklı ikinci sözleşmenin hükümlerinden de, ilk sözleşmenin taraftar arasında uygulama alanı bulmadığı hususunun anlaşıldığını” iddia etmektedir. Öncelikle belirtelim ki, kanaatimizce de, Adi Ortaklı Tasfiye Sözleşmesi başlıklı sözleşmenin geçerli (tarafları bağlayıcı) olması için, bu sözleşmenin tarafı durumunda olan 6 kişinin her biri tarafından imzalanması gereklidir. Ne var ki sözleşmenin altındaki imzalar incelendiğinde, sözleşmenin her sayasının altında 4 imza yer aldığı ve bu imzaların 2 kişi tarafından atıldığı görülmektedir. Sözleşmeyi imzalayan işbu 2 kişiye, diğer kişiler tarafından temsil yetkisi verildiği de anlaşılmamaktadır. Öte yandan bu sözleşmenin, tarafları arasında, bütün hükümleri ile birlikte uygulandığı hususu da anlaşılmamaktadır. Kaldı ki, işbu Adi Ortaklı Tasfiye Sözleşmesi başlıklı ilk sözleşmenin akdedilmesinden kısa bir süre sonra, bu defa, işbu ilk sözleşmenin tarafları arasında yer alan davacı şirket İle davalı şirket arasında, Araç Satış Vaadi (Devir – Kullandırma ve Kullanma) Sözleşmesi başlıklı ikinci bir sözleşmenin akdedildiği ve işbu İkinci sözleşmenin 3/a nolu maddesinde yer alan ve davıı konusu 5 adet aracın davalı şirkete devrini düzenleyen hüküm ile ilk sözl eşmenin 1.7 nolu maddesinde yer alan ve dava konusu 5 adet aracın davacı şirkete devrini düzenleyen hüküm arasında önemli ölçüde bir farklılık olduğu görülmektedir. Şöyle ki: İlk sözleşmenin 1.7 nolu maddesinde, dava konusu 5 adet aracın davalı şirket tarafından bedelsiz olarak kullanılacağı ve daha sonra da davalı şirkete bedelsiz olarak devredileceği hükme bağlanmış olmasına rağmen, ikinci sözleşmenin 3/a nolu maddesinde, dava konusu 5 adet aracın davalı şirket tarafından kullanılmalarından sonra davalı şirkete sözleşmede belirtilen bedeli karşılığında devredileceği hükme bağlanmış ve her bir aracın kullanım ve devir bedelinin miktarı da sözleşmenin EK-1 nolu ekinde belirtilmiştir. Yine kaldı ki, dava konusu 5 adet araçtan birinin, 05.07.2011 tarihinde, davacı tarafından davalı şirkete, noterde düzenlenen araç satış sözleşmesiyle bedeli karşılığında devredildiği anlaşılmaktadır. Söz konusu aracın bedeli karşılığında devredildiği hususu, noterde düzenlenmiş olan araç satış sözleşmesinde yer alan, “bedelini tamamen ödeyerek satın ve teslim aldığını” belirten hükümden anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklanan bütün bu hususlar ve taraf beyanları birlikte yorumlandığında; taraflar arasında daha önce sözlü olarak bir adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu ve uygulandığı, daha sonra ise tarafların bu adi ortaklık ilişkisinin sonlandırılması ve tasfiye edilmesi hususunda anlaşmaya vardığı, her ne kadar adi ortaklık ilişkisinin tasfiyesi hususunda taraflar arasında yazılı olarak 26.01,2011 tarihli bir tasfive sözleşmesi düzenlenmişse de bu sözleşmenin bütün hükümleriyle birlikte uygulama alanı bulamadığı; daha sonra taraflar arasında sözlü olarak (fiilen) akdedilen başka bir tasfive sözleşmesi çerçevesinde adi ortaklığın tasfiye edildiği; bu arada taraflar arasında yazılı şekilde akdedilen 10.02.2011 tarihli sözleşmeyle, adi ortaklık kapsamında kullanılmakta olan araçların davalı şirkete bedeli karşılığında devredilmesi konusunda anlaşmaya varıldığı, kanaatine varılmıştır.Şu hususu önemle belirtelim ki, davacı her ne kadar “taraflar arasında hiçbir zaman bir adi ortaklık ilişkisinin kurulmadığını” iddia etmişse de, davacı ve davalı şirketin ortaklarının adlarının geçtiği ve davacı şirketin yeni ortaklarından … ile davalı şirketin yeni ortaklarından … tarafından imzalanmış olduğu anlaşılan Adi Ortaklık Tasfiye Sözleşmesi baş i di sözleşmenin, tamamen hayal ürünü olarak (yok hükmünde) düzenlenmiş olması hayatın olağan akışına uygun düşmemektedir. Kaldı ki, 28/11/2014 tarihli Mali Bilirkişi Raporu ile 12.10.2015 tarihli Ek Bilirkişi Rapov’nda yer alan mali tespitlerden de, taraflar arasında bir adi ortaklık ilişkisinin var olduğu, fakat daha sonra bu adi ortaklık ilişkisinin tasfiyesi sürecine girildiği hususu anlaşılmaktadır. Nitekim kurulumuzca da, söz konusu rapoplarda yer alan mali tespitler yerinde bulunmuştur. Ne var ki kurulumuzca, söz konusu bilirkişi raporlarından farklı olarak, “adi ortaklığın tasfiye hususunda yazılı olarak akdedilen 26.01.2011 tarihli sözleşmenin geçersiz kaldığı ve taraflar arasında bütün hükümleri ile birlikte uygulama alanı bulmadığı taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisinin sözlü (fiili, örtülü) olarak akdedilen başka bir tasfiye anlaşması çerçevesinde gerçekleştirildiği kanaatine varılmıştır. Ancak şu hususu özellikle belirtmek isteriz ki; kanaatimizce, 10.02.2011 araç kullanım ve devir sözleşmesi, taraflar arasında sözlü (fiili, örtülü) olarak akdedilen adi ortaklık ilişkisinin tasfiyesi anlaşması ite bağlantılı olarak akdedilmiştir. Taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisinin tasfiyesi sürecine girildikten ve 10.02.2011 tarihli araç devir ve kullanım sözleşmesinin aktedilmesinden sonra, sözleşmede belirtilen dava konusu araçlardan biri 05.07.2011 tarihinde davacı şirket tarafından davalı şirkete bedeli karşılığında satılıp mülkiyeti devredilmiştir. Ne var ki diğer 4 adet aracın, taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisinin tasfiye sürecinde yaşanan bazı anlaşmazlıklardan dolayı, davacı şirket tarafından davalı şirkete devredilmediği gibi; bu araçların davalı şirket tarafından devralınması yönünde davacı şirket tarafından davalı şirkete herhangi bir talepte de bulunulmadığı anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında davalı şirketin söz konusu araçları devralmakla temerrüde temerrüde düştüğü de kabul edilemez. Zira 10.02.2011 tarihli kullanım ve devir sözleşmesinin ilgili hükümleri yorumlandığında; sözleşmede adı geçen (ve dava konusu edilen) 5 adet aracın, davalı tarafından kullanılmasından ve araçlar üzerindeki rehinlerin kaldırılmasından sonra, davalı tarafından devralınması halinde, sözleşmede belirtilen bedellerinin davalı tarafından davacıya ödeneceği anlaşılmaktadır. Davacı, sözleşme konusu araçların devralınmasını talep etmemiş olup, 09/09/2011 tarihinde ve 14.10.2011 tarihinde davalıya çektiği ihtarlar ile, araçların sözleşmede kararlaştırılmış olan bedellerinin ödenmesini talep etmiştir. Öte yandan araçlar üzerindeki rehinlerin kaldırıldığı hususu da anlaşılmamaktadır. Davacı şirketin araçları devralması talep etmeden bedellerinin ödenmesini talep etmesi (ve araçlar üzerindeki rehinlerin kaldırıldığının da anlaşılmaması ) karşısında, davalı şirketin araçları devralmakta temerrüde düştüğü kanaatimizce kabul edilemez. Öte yandan 10/02/2011 tarihli kullanım ve devir sözleşmesinin, adi ortaklığın tasfiyesi anlaşması ve süreci ile bağlantılı olarak akdedildiği anlaşılmaktadır. Ne var ki, adi ortaklığı tasfiyesi sürecinde, tasfiye usulünde bazı anlaşmazlıkların da yaşandığı ve bu nedenle 4 adet aracın davalı tarafından devralınmadığı ve devir bedellerinin ödenmediği, nitekim devralınmalarının davacı tarafından da talep edilmediği anlaşılmaktadır. Bütün bu durumlar karşısında; … Plakalı aracın bedeli ödenmek suretiyle davalı şirket tarafından devralındığı, bu nedenle davacı şirketin davalı şirketten işbu aracın bedeli olan 80.100 TL’yi talep etme hakkına sahip olmadığı; diğer 4 adet aracın ise davalı tarafından adi ortaklık ilişkisi boyunca kullanıldığı ve tasfiye sürecinde de tasfiye anlaşması kapsamında bedelsiz kullanılmaya devam edildiği; fakat tasfiye sürecinde taraflar arasında anlaşmazlık nedeniyle işbu 4 adet aracın devralınmasının davacı şirket tarafından davalı şirketten talep edilmediği; ayrıca araçlar üzerindeki rehinlerin :ildiğinin da anlaşılmadığı; dolayısıyla davalı şirketin bu araçları devralmakta ve 10.02.2011 tarihli sözleşmede kararlaştırılmış olan devir ve kullanım bedellerine ödemekte temerrüde düşmediği; bu nedenlerle davacı ile davalı şirketten, işbu 4 adet aracın kullanımı dolayısıyla devir sözleşmesinde öngörülmüş olan devir ve kullanım bedellerini talep etme hakkına sahip olmadığı; davalı şirket söz konusu 4 aracı, tasfiye anlaşması çerçevesinde ve tarafların mutabakatları doğrultusunda kullandığı için, davacı şirketin davalı şirketten araçların kullanımı dolayısıyla bir kira bedeli talep etme hakkına da sahip olmadığı bu nedenlerle davacının bu davadaki taleplerinin yerinde olmadığı; kanaatine varılmıştır.”
Davacı … Ltd. Şti’nin, ortaklarının … ve… olduğu, adi ortaklık tasfiye sözleşmesi yapıldığı sırada ortaklardan …’in tek başına şirket adına imza yetkisine sahip olduğu görülmektedir.
Davalı … Şirketinin; …A.ş. ünvanı İle 17.03,2004 tarihinde 5 kurucu ortak ile kurulduğu, 09.02.2011 tarihinde unvanını, … olarak değiştirdiği, Yönetim Kurulu üyelerinin …, …, … olduğu, taraflar arasında 26 Ocak 2011 tarih Adi Ortaklık Tasfiye Sözleşmesi imzalandığı anlaşılmaktadır.
Bahse konu, adı “Adi Ortaklık Tasfiye Sözleşmesi” olan sözleşmenin 26.01.2011 tarihinde yapıldığı, sözleşmenin tarafı olarak A Grubu şeklinde tavsif edilen grupta … ile…’in bulunduğu, … Şirketi şirket isminin gerek sözleşme başında gerekse sözleşmenin sonunda A Grubu olarak gruplandırıldığı ve yine bu A grubunun aslında … Şirketi olarak tarafı bulunduğu, görülmektedir. Tesmiye ve hukuki nitelemeden ayrı olarak şirket adına temsil yetkisi olan gerçek kişinin imzasının şirketi bağlayacağı müsellemdir.
11. 06.2010 Tarihinde …’e münferiden şirketi temsil etme yetkisinin verildiği, bu yetkinin 21.06.2010 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiği, 28.03.2011 tarihinde şirket namına avukata vekalet veren …’in münferiden bu yetkiye sahip olduğunun kabul edildiği anlaşılmaktadır. Adi ortaklık tasfiye sözleşmesi başlığıyla düzenlenen sözleşmenin …Şti tarafından 26.01.2011 tarihinde şirket adına münferiden temsil yetkisi bulunan şahıs tarafından imzalanması karşısında bu sözleşmeye itibar etmek gerekmiştir.
Bütün bu nedenlerle ve hüküm kurmaya elverişli olan bilirkişi raporlarına göre davacının davalıdan alacaklı olduğunun ispatlanamadığı anlaşıldığından davanın reddi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2 – 492 sayılı yasa gereğince alınması gereken 35.90 TL harcın, peşin alınan 1.793,15 TL. Harçtan mahsubu ile geriye kalan 1.757,25 TL harcın kararın kesinleşmesini müteakip istek halinde davacıya iadesine,
3 – Davalı taraf kendini vekille temsil ettirmiş olduğundan, av.asgr.ücret tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 11.150,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4 – Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5 – Davalı tarafından yapılan 104 TL. Tebligat – müzekkere giderleri olmak üzere yargılama giderlerinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,
Dair, taraflar vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verilecek veya başka mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderilecek bir dilekçe ile İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır