Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/906 E. 2022/211 K. 23.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO:2014/906 Esas
KARAR NO:2022/211

DAVA:İtirazın İptali
DAVA TARİHİ:24/09/2012
KARAR TARİHİ:23/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılamasının sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : Davacı vekili mahkememize verdiği 24/09/2012 havale tarihli dilekçesinde özetle;
Dr. …, müvekkili … bünyesinde Beyin ve Sinir Cerrahisi bölümünde görevini ifa eden alanında uzman bir doktor olduğunu, rahatsızlıkları sebebiyle 13/09/2010 ve 03/09/2010 tarihlerinden müvekkili hastaneye başvuran … ve …isimli hastaların tüm tetkik ve tedavisi Sayın … tarafından yapıldığını, yapılan bu tetkik ve tedavilerden sonra gerekli belge ve faturaları sayın … tarafından yapıldığını, yapılan bu tetkik ve tedavilerden sonra gerekli belge ve faturaları SGK’ya gönderildiğini, ve SGK tarafından müvekkili hastanenin hak etmiş bulunduğu Eylül 2010 hak edişinden “ilgili hastaların ön tetkikinin ameliyata uygunluğunun yetersiz bulunması sebebiyle” 9.612,20-TL tutarında kesinti yapılmış olmakla , yapılan bu kesintiye bizzat Dr. … tarafından itiraz edilmiş olduğunu ve ilgili kurum tarafından itirazın kabul edilmemiş olduğunu, bahse konu itirazın kabul edilmemesi akabinde 17/01/2011 tarihinde bizzat kendi kusur ve sorumluluğundan kaynaklı olarak müvekkili hastanenin uğramış olduğu zararın telafisi için 9.612,20-TL’nin ödenmesi gereği davalı doktora tebliğ edilmiş olmasına rağmen her hangi bir ödeme yapılmamış olduğunu, tüm bu gelişmelerin akabinde …. İcra Müdürlüğü marifetiyle icra takibi başlatılmış olduğunu ve söz konusu takibe 23/09/2011 tarihinde itiraz edilmiş olduğunu, bahse konu itirazın taraflarına tebliği zorunlu olmasına rağmen her hangi bir tebliğ taraflarına yapılmamış olduğunu, ilgili itirazdan 21/09/2012 tarihinde dosya üzerinde yapmış oldukları rutin takip sonrasında şifahen haberlerinin olduğunu, işbu sebeple takip borçlusu/davalı tarafından haksız ve hukuki dayanaktan yoksun ve kötü niyetli itirazın iptalini talep etmek zorunluluğunun hasıl olduğunu, Davalı/takip borçlusu vekilinin, itiraz dilekçesinde müvekkilinin hastaneni idari işlemlerini yapan bir kişisi olmadığını, hastanenin doktoru olduğunu ve hastasına lüzumlu olan ameliyatı yaptığını belirterek, bu sebeple de müvekkilinden her hangi bir bedel talep etmemin söz konusu olamayacağını iddia etmiş olsa da tam da davalı vekilinin belirttiği gibi müvekkilinin hak edişinden yapılan kesinti, her hangi bir idari işlem yanlışlığı ve eksikliğinden değil, davalı doktor Sayın …’ın tüm tetkik ve tedavisinden sorumlu olduğu iki hastanın “ön tetkiklerinin ameliyata uygunluğunun yetersizliği sebebiyle” yani tümüyle davalı doktorun kusurundan kaynaklı olarak yapılan bir kesinti olduğunu, bizzat davalı tarafından yapılan itiraz da SGK tarafından reddedilmiş olduğunu, tamamıyla davalı yanın kusurundan kaynaklı olarak müvekkili hastanenin uğramış bulunduğu zararın, kusuru ile zarara sebebiyet veren davalıdan talep etmenin hukuksal zorunluluğu karşısında, davalı yanın itirazın hukuksal haklılığından bahsetmenin mümkün olmadğını, davalı tarafın yapmış olduğu işbu itirazın hukuki dayanaktan ve iyi niyetten yoksun olduğunu, takibi durdurmak ve müvekkilinin alacağının tahsiline engel olmak dışında bir cihet taşımamakta olduğunu, davalı vekilinin bir başka itirazı da hastane genel müdürü tarafından 17/01/2011 tarihinde ilgili 9.612,20-TL’nin ödenmesi ile ilgili olarak davalı tarafın ıslak imza karşılığı tebliğ almış olduğu belge aslının, söz konusu paranın ödenmesine gerekçe oluşturamayacağı yönünde olduğunu, davalı vekilinin bu itirazının, davalı asilin işbu ödeme talebi ile ilgili belge aslını her hangi bir itirazi kayıt koymadan imzalayıp teslim almış olması karşısında dinlenebilirliğinin söz konusu olmadığını, davalı vekilinin yapmış olduğu bu itirazında iyi niyetten uzak bir yaklaşım olduğunu, takip borçlusunun bahse konu takibe 23/09/2011 tarihinde itiraz etmiş olmakla 1 yıllık hak düşürücü sürenin başlangıç tarihini bu tarih olarak kabul edilse dahil 1 yıllık sürenin 23/09/2012 tarihinde dolduğunu, taraflarına tebliğ edilmemiş işbu itirazdan belirli periyotlarla icra dosyalarının kontrolü sonrasında 21/09/2012 tarihinde haberleri olduğunu, Yukarıda açıklanan nedenlerle; belirtilen sebepler tahtında, davalının haksız ve kötü niyete dayanan itirazın iptali, alacağa 21/01/2011 tarihinden itibaren %9 yasal faiz yürütülmesine ve alacağın likit bir alacak olması sebebiyle davalının %20 oranında icra inkar tazminatına ve işleyen faize hükmedilmesine, muhakeme masrafları ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ile dava ettiği görüldü.
CEVAP: Davalıya yapılan usulüne uygun tebligata rağmen davalı taraf davaya cevap vermeyerek ve duruşmalara katılmayarak davayı reddetmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Eldeki dava, davacı hastanenin hakedeşinden SGK tarafından yapılan kesintinin davalıdan tahsili amacıyla yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Bilirkişi Op.Dr…. ve Bilirkişi Av. … tarafından düzenlenen bilirkişi raporuna göre; davalının mesleğini icra ederken tetkik ve tedavisinden sorumlu olduğu 2 hastanın tedavisi sırasında yapılan giderlerin SGK tarafından kabul edilmediğini, bu sebeple de kurumun zarar ettiğini belirterek ödenmeyen miktarın icra yoluyla tahsili cihetine gidildiğini ancak buna vaki itiraz üzerine iş bu davanın ikame edildiğini beyan ederek haksız ve kötü niyete dayanan itiraznı iptali alacağın 21/01/2011 tarihinden itibaren %9 yasal faizi ile birlikte tahsiline ve %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiş olduğunu, davalının dosyaya herhangi bir cevap dilekçesi sunmamış ve duruşmalara katılmamış olduğunu, ancak icra dosyasına sunmuş olduğu cevap dilekçesinde kendisinin hastanenin idari işlemlerini yapan kişi olmadığını, hastasına lüzumlu olan ameliyatı yaptığını, kendisinden bu gerekçe ile herhangi bir bedel istenmesinin söz konusu olmayacağını ve kendisinden alınan imzalı belgenin de paradan sorumlu olmanın gerekçesi olamayacağını belirterek itirazda bulunduğunun görülmüş olduğunu, bu durumda uyuşmazlık davalının tedavisini üstlendiği kişilere yaptığı tıbbi müdahale ve tedavilerin bedelinin bir bölümünün SGK tarafından kabul edilmemesi sebebiyle bu miktardan davalının sorumlu olup olamayacağı ve giderekte kendisi aleyhine yapılan takipte bundan dolayı borçlu olup olmadığı noktasında toplanmakta olduğunu, hal böyle olunca konu itirazın iptali olduğundan evveliyetle zamanaşımı bakımından konunun değerlendirilmesi gerekmekte olduğunu, bu bakımdan takip dosyası incelendiğinde takip tarihinin 16/09/2011 olduğu ve ödeme emrinin davalıya 20/09/2011 tarihinde tebliğ edildiği, borca itirazın ise 23/09/2011 tarihinde yapılmış olup esasen itirazın yasal süresinde yapıldığı görülmekte olduğunu, bu itirazın davacıya tebliğ tarihi belli olmadığını, daha doğrusu davacıya tebliğ edilmemiş olduğunu, hal böyle olunca da yüksek Yargıtay’ın bu konudaki emsal kararlarda benimsediği görüş olan İK 67/1 maddesi çerçevesinde açıkça dava açma süresinin ödeme emrine vaki itirazın alacaklıya tebliğ tarihinden itibaren başlayacağını belirtmiş olması ve bunun dışında harici öğrenme vs. gibi bir yolun öngörülmemiş olması çerçevesinde bir tebliğ durumu bulunmadığı için davacının öğrendiğini beyan ettiği tarihin esas alınması gerektiğinin açık olduğunu, bu durumda ise davacının beyanına itibar etmek gerekecek olup buna itibar edildiğinde de iş bu davanın bir yıllık yasal süre içerisinde açıldığı ve bu yönden de süresinde olduğu kanaati benimsenmiş olup ancak bu hukuki olgunun nihai takdiri Muhterem Mahkemeye ait bulunmakta olduğunu, diğer irdelenmesi gereken husus ise yapılan tedavinin gerçekten hastanın durumuna uygun olup olmadığı noktasında olduğunu, bunun tamamen tıbbi bir dirim olması sebebiyle Muhterem Mahkeme tarafından konuda uzman Op.Dr. …’dan görüş istenbiş ve bu sebeple de beyin ve omurilik cerrahi uzmanı sayın bilirkişi tarafından tanzim edilen raporda ise Davalı, Doç.Dr. …’ın … ve …isimli hastaların tedavisinden sorumlu doktor olduğu, Doç.Dr. …’ın … ve …isimli hastaların şikayetleri, muayene bulguları ve radyolojik tetkiklerinin sonuçlarını birlikte değerlendirerek her iki hasta için tanının doğru olduğu, ameliyat hazırlıklarının uygun olarak yapıldığı, tetkik ve konsültasyonlarının istendiği, tanıya uygun ameliyat tekniği uyguladığı, yapılan ameliyat için gerekli ve uygun malzeme kullandğı, hekimin tıbben gerekli gördüğü her türlü tetkiki ve incelemeyi isteme yetkisine sahip olduğu, tetkikleri isterken, hangilerinin SGK tarafından ödenip hangilerinin ödenmediğini dikkate almak gibi bir mesleki yükümlülüğü bulunmadığı kanaatine varıldığını, bu durumda yapılan tıbbi tedavinin gerekli olduğu ve hastanın teşhis ve tedavisinin uygun bulunduğu saptanmış olmakla fuzuli bir ameliyatın yapılmadığı ve fuzuli bir tıbbi harcamanın yapılmadığı ortaya çıkmakta olduğunu, son olarak irdelenmesi gereken husus bu yapılan tedavi giderlerinin ve masrafların SGK tarafından kabul edilip edilmeme durumu bakımından ise bu tıbbi açıdan yapılan tedavilerin tamamının SGK tarafından karşılanması gerekmediği gibi hastanın sağlığına kavuşması için tıbben yapılan işlemlerin karşılığının belli oranda SGK fiyat tarifeleri içeriğinde SGK tarafından ödeneceği, bakiyesinin ise hasta yakınları tarafından karşılanması gerektiği, uygulamalarda kullanılan yöntem olduğunu, bundan ise doktorun sorumlu olmasının mümkün olmadığını, bu nedenle davacı talebinin kabulü mümkün olmadığını raporda bildirmişlerdir.
Bilirkişi Av. … tarafından düzenlenen 30/09/2015 tarihli bilirkişi raporuna göre; avalının mesleğini icra ederken tetkik ve tedavisinden sorumlu olduğu 2 hastantn tedavisi sırasında yapıları giderlerin SGK tarafından kabul edilmediğini, bu sebeple de Kurumun zarar ettiğini belirterek ödenmeyen miktarın icra yoluyla tahsili cihetine gidildiğini ancak buna vaki itiraz üzerine İş bu davanın ikame edildiğini beyan ederek haksız ve kötü niyete dayanan itirazın iptali ve alacağın 21.01.2011 tarihinden itibaren %9 yasal faizi ile birlikte tahsiline ve %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiş olduğunu, davalının dosyaya herhangi bir cevap dilekçesi sunmamış ve duruşmalara katılmamış olduğunu, ancak icra dosyasına sunmuş olduğu cevap dilekçesinde kendisinin hastanenin idari işlemlerini yapan kişi olmadığını, hastasına lüzumlu olan ameliyatı yaptığını , kendisinden bu gerekçe ile herhangi bir bedel istenmesinin söz konusu olmayacağını ve kendisinden alınan imzalı belgenin de paradan sorumlu olmanın gerekçesi olamayacağımı belirterek itirazda bulunduğu görülmüş olduğunu, bu durumda uyuşmazlık davalının tedavisini üstlendiği kişilere yaptığı tıbbi müdahale ve tedavilerin bedelinin bir bölümünün SGK tarafından kabul edilmemesi sebebiyle bu miktardan davalının sorumlu olup olamayacağı ve giderekte kendisi aleyhine yapılan takipte bundan dolayı borçlu olup olmadığı noktasında toplanmakta olduğunu, hal böyle olunca konu itirazın iptali olduğundan evveliyetle zamanaşımı bakımından konunun değerlendirilmesi gerekmekte olduğunu, bu bakımdan takip dosyası incelendiğinde takip tarihinin 16.09.2011 olduğu ve ödeme emrinin davalıya 20.09.2011 tarihinde tebliğ edildiği,borca itirazın ise 23.09.2011 tarihinde yapılmış olup esasen itirazın yasal söresinde yapıldığı görülmekte olduğunu, bu itirazın davacıya tebliğ tarihi belli olmadığını, daha doğrusu davacıya tebliğ edilmemiş olduğunu, hal böyle olunca da yüksek Yargıtay’ın bu konudaki emsal kararlarda benimsediği görüş olan İK 67/1 maddesi çerçevesinde açıkça dava açma süresinin ödeme emrine vaki itirazın alacaklıya tebliğ tarihinden itibaren başlayacağını belirtmiş olması ve bunun dışında harici öğrenme vs. gibi bir yolun öngörülmemiş olması çerçevesinde bir tebliğ durumu bulunmadığı için davacının öğrendiğini beyan ettiği tarihin esas alınması gerektiğinin açık olduğunu, bu durumda ise davacının beyanına itibar etmek gerekecek olup buna itibar edikliğinde de iş bu davanın bir yıllık yasal süre içerisinde açıldığı ve bu yönden de süresinde olduğu kanaati benimsenmiş olup ancak bu hukuki olgunun nihai takdiri Muhterem Mahkemeye ait bulunmakta olduğunu, diğer irdelenmesi gereken husus ise yapılan tedavinin gerçekten hastanın durumuna uygun olup olmadığı noktası olduğunu, bunun tamamen tibbi bir durum olması sebebiyle Muhterem Mahkeme tarafından konuda Uzman Op.Dr. …’dan görüş istenmiş ve bu sebeple de beyin ve omurilik cerrahi uzmanı sayın bilirkişi tarafından tanzim edilen raporda ise sonuç olarak konu değerlendirildikten sonra (…davalı Doç. Dr. …’ın … ve …isimli hastaların tedavisinden sorumlu doktor olduğu, Doç.Dr. … … … ve …isimli hastaların şikayetleri, muayene bulguları ve radyolojik tetkiklerinin sonuçlarını birlikte değerlendirerek her iki hasta için tanının doğru olduğu, ameliyat hazırlıklarının uygun olarak yapıldığı, tetkik ve konsültasyonlarının istendiği, tanıya uygun ameliyat tekniği uyguladığı, yapılan ameliyat için gerekli ve uygun malzeme kullandığı, hekimin tıbben uygun gördüğü her türlü tetkiki ve incelemeyi isteme yetkisine sahip olduğu, tetkikleri isterken hangilerinin SGK tarafından ödenmediğini bilmek gibi bir mesleki yükümlülüğü bulunmadığı kanaati….) bildirilmiş olduğunu, bu durumda yapılan tıbbi tedavinin gerekli olduğu ve hastanın teşhis ve tedavisinin uygun bulunduğu saptanmış olmakla fuzuli bir ameliyatın yapılmadığı ve fuzuli bir tıbbi harcamanın yapılmadığının ortaya çıkmakta olduğunu, son olarak irdelenmesi gereken husus bu yapılan tedavi giderlerinin ve masrafların SGK tarafından kabul edilip edilmeme durumu bakımından ise bu tıbbi açıdan yapılar tedavilerin tamamının SGK tarafından karşılanması gerekmediği gibi hastanın sağlığına kavuşması için tıbben yapılan işlemlerin karşılığının belli oranda SGK fiyat tarifeleri içeriğinde SGK tarafından ödeneceği, bakiyesinin ise hasta yakınları tarafından karşılanması gerektiği, uygulamalarda kullanılan yöntem olduğunu, bundan ise doktorun sorumlu olmasının mümkün olmadığını, bu nedenle davacı talebinin kabulünün mümkün olmadığını raporda bildirmişlerdir.
Bilirkişi Op.Dr. …. tarafından düzenlenen bilirkişi raporuna göre; hasta …’nun Bel ağrısı, sağda belirgin her iki bacak ağrısı ve kasık ağrısı, ve yürüme güçlüğü olduğu, 4 yıl önde sol bacak uyuşması nedeniyle bel fıtığı operasyonu olduğu, 8 ay sonra tekrar düştüğü, 2 aydır sağ bacak ve kasık ağrısı eklenmiş olduğu, 13/09/2010 tarihinde … Hospital’e başvurduğu, ameliyat kararı ile yatırıldığı, muayene de defisit saptanmadığı, EKG çekildiği, NSR olduğu, Transtorasik EKOkardiyografi yapıldığı:, Hafif konsantrik LV hipertrofisi, EF:%66 olduğu, Göğüs Hastalıkları, Kardiyoloji, Perop Anesteziyoloji konsültasyonları yapıldığı, preop lomber MR da (30/01/2010 tarihli): Açıklığı sola bakan lomber seviyede açıklığı sağa bakan ileri derecede rotoskolyotik görünümün varlığı, Lomber lordoz konfigürasyonu belirgin olarak azalmış olduğu, vertebra korpus köşelerinde osteofitik sivrileşmeler ve end platelerde schmorl nodülleri, . Ancak L2-3 seviyesinde sol taraflı hemivertebral malformasyonunun varlığı, Lomber intervertebral eklem mesafeleri tüm seviyeler boyunca daralmalar olduğu, Lomber intervertebral disklerin T2W sekanslarda sinyal intensiteleri dejenerasyona bağlı olarak azalmış olduğu, L4-5 intervertebral eklem seviyesinde sol taraflı laminer defekt, L4-5 intervertebral diskinde sol posterolateral nüks-rezidü ekstrüde herniasyon görünümü mevcut olup sol L5 kökü bası altında olduğu, 14/09/2010 tarihinde GAA L3-4-5 total laminektomi ve L2-S1 spinal instrumantasyon ameliyatı yapıldığı, ve ameliyatta TASARIM Medikal’den (REF:SSS-6000L10 SSS HEXAGONAL HEAD 2 adet, REF:SSSP-6040+POLIAXSIAL VİDA 6X40MM 5 adet) malzemeleri gerekli görülmüş ve kullanılmış olduğu, Postop 3. Gün ağrılarında toparlama olan hasta ilaçları düznelenerek 3. Ay sonra kontrole çağrılarak salah ile taburcu edildiği, Hasta Nermin Çınar’ın Bel ağrısı, sağda belirgin her iki bacak ağrısı ve kasık ağrısı, ve yürüme güçlüğü olduğu, 10 yıldır yürüme güçlüğü ve ağrısı mevcut olduğu, bel kayması teşhis konuluduğu, ameliyat önerildiği, 03/09/2010 tarihinde Universal Hospital’e başvurudğu, ameliyat kararı ile yatırıldığı, Fizik muayene Bulgularının SLR sağda 60′ + olduğu, defısit saptanmadığı, preop lomber MR da, Spondilartroz, L5 vertebra ön üst köşesinde t1 hipointens, t2 hiperintens obak.(modık tıp ı dejeneratip değişiklikler spondılit? infiltratif patoloji, L4-5 seviyesinde ıntervertebral disk aralığı daralmış, diskte dejeneratif sinyal kaybı bu seviyede grade 1 spondilolistezis ve bilateral sponoilolizi, L3-4 seviyesinde dural keseye bası yapan geniş tabanlı bulgıng bilateral ligamantum flavumlar hipertrofisi, bilateral nöral foramenler inferiordan daralmış olduğu, L5-S1 seviyesinde her iki si sinir kökünü indcnte eden geniş tabanlı bulgıng. Lomber faset eklemlerde dejeneratif değişiklikler, yer yer hafif derecede effüzyon artımları izlendiği, 04/09/2010 tarihinde L 3-4-5 total laminektomi+ L2-3-4-5-S1 posterior spinal instrumantasyon ameliyatı yapıldığını, ameliyatta TASARIM Medikal’den (REF:SSSP-6040+POLIAXSIAL VİDA 6X40MM 6 adet , REF-SSP-6045+ POLIAKSIAL VİDA 6X45MM 2adet, REF:… HEXAGONAL HEAD HOD Q6 2adet) malzemeleri gerekli görülmüş ve kullanılmış olduğunu, Postop 3. Gün ağrılarında toparlama olan hasta 3.ay sonra kontrole çağrılarak taburcu edildiği, Davalı, Doç.Dr. …’ın … ve …isimli hastaların tedavisinden sorumlu doktor olduğu, Doç.Dr….’ın … ve …isimli hastaların şikayetleri, muayene bulguları ve radyolojik tetkiklerinin sonuçlarını birlikte değerlendirerek her iki hasta için tanının doğru olduğu, ameliyat hazırlıklarının uygun olarak yapıldığını, tetkik ve konsültasyonlarının istendiğini, tanıya uygun ameliyat tekniği uyguladığı, yapılan ameliyat için gerekli ve uygun malzeme kullandığını, hekimin tıbben gerekli gördüğü her türlü tetkiki ve incelemeyi isteme yetkisine sahip olduğunu, tetkikleri isterken, hangilerinin SGK tarafından ödenip hangilerinin ödenmediğini dikkate almak gibi bir mesleki yükümlülüğü bulunmadığını bildirmişlerdir.
Bilirkişi Prof.Dr.S…. , Dr…. … ve Bilirkişi … tarafından düzenlenen bilirkişi raporuna göre: Hastanelerin yukarıda belirtilen şartlarda Sağlık Uygulama Tebliğinde belirtilen hükümler çerçevesinde faturalandırma yaptıkları, ancak sağlık hizmetinin canlı- değişken bir yapıya sahip olduğunu, gelişen teknoloji ve tıbbi teknikler ile daha önce kabul edilmeyen ve ödemesi yapılmayan işlemlerin daha sonra Kurumca kabul edilmesinin de mümkün olduğunu, SUT hükümlerine göre bir işlemin ödenmemesinin her zaman yapılan işlemin hatalı olduğu anlamına gelmeveceğini, fatura edilen bir işlemin … tarafından kabul edilmemesi halinde karşısında tek muhatabın sağlık hizmet sunucusu olduğunu, sağlık hizmet sunucusu ile ilgili hekim/hekimler arasında yapılacak sözleşmede yapılan işlemlerden dolayı doktorun sebep olduğu zararlardan dolayı sağlık hizmet sunucusunun zarara sebep olan doktora rücu edebilmesine ilişkin iş sözleşmelerinde düzenlemeler yapılması mümkün olmakla birlikte, dava dosyası incelendiğinde davacı ile davalı arasında yapınış oldukları iş sözleşmesini dosyaya sunmadıkları görüldüğünden, bu yönüyle de davalıya sorumluluk değerlendirmesi yapılmasının mümkün olmadığını, ayrıca taraflar arasında rücuya ilişkin bir düzenlemenin de olduğuna ilişkin bir belge de sunulmadığını, dolayısıyla; Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Dr. …’ın … ve …isimli hastalara yaptığı ve SGK tarafindan “ilgili hastaların ön tetkiklerinin ameliyata uygunluğunun yersiz bulunması sebebiyle” gerekçesi ödemesini yapılmayan 9.612,20-TL tutarındaki işlem bedelinden dolayı 2. İcra Müdürlüğünde yapılan takibin yerinde olmayacağını bildirmişlerdir.
05/11/2020 tarihli ATK raporuna göre; Skolyoz ve L3-4-5 dar kanal nedeniyle 14/09/2010 tarihinde L3-4-5 total laminektomi ve L2-S1 spinal instrümantasyon ameliyatı yapıldığı bildirilen 18/06/1957 doğumlu … hakkında düzenlenen adli ve tıbbi belgelerin değerlendirilmesinde; … Hastanesinde çekine 30/01/2010 tarihli Lomber MR görüntülerinin CD ortamına DICOM formatında kaydedilerek gönderilmesi halinde görüş bildirilebileceği oy birliği ile mütalaa olunduğu bildirilmiştir.
09/07/2021 tarihli ATK raporuna göre; Skolyoz ve L3-4-5 dar kanal nedeniyle 14/09/2010 tarihinde L3-4-5 total laminektomi ve L2-S1 spinal instrümantasyon ameliyatı yapıldığı bildirilen 18/06/1957 doğumlu … hakkında düzenlenen adli ve tıbbi belgelerin değerlendirilmesinde; … Hastanesi tarafından grafi asıllarının kişiye elden verildiğinin bildirildiği, …’nun muhafaza ettiği yerdeki rutubet nedeniyle grafilerin kullanılamaz hale geldiğini ifade ettiğinden 30/01/2010 tarihli Lomber MR raporuna göre yapılan değerlendirmede lomber intervertebral tüm seviyelerde daralma ve L4-5’de laminer defektten bahsedildiği, her ne kadar MR görüntüleri Kurulumuzca değerlendirilememiş olsa da MR raporunda yer alan ifadelerin hastada dar kanal olduğunu düşündürdüğü, dolayısıyla kişiye 14/09/2010 tarihinde yapılan L3-4-5 total laminektomi ve L2-S1 spinal instrümantasyon ameliyatının endikasyon ve tekniğinin uygun olduğunun kabulü gerektiği oy birliği ile mütalaa olunduğu bildirilmiştir.
Ticaret Mahkemesinin görev alanını düzenleyen 6102 Sayılı TTK’nın 4. ve 5. maddeleri şu şekildedir:
“MADDE 4- (1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;
a)Bu Kanunda,
b)Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde,
c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde,
d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,
f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde,
öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.
MADDE 5- (1) Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.”
6100 Sayılı HMK’nın 2.maddesinde ise Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görev alanı düzenlenmiş olup, bu madde;” Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.” hükmünü haizdir.
TTK hükümlerine göre, nisbi ticari davanın varlığından söz edilebilmesi için her iki tarafın tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bulunması gerekir. Bu iki koşuldan birinin olmaması halinde ortada bir ticari davanın varlığından bahsedilemez. Başka bir deyişle yasada ifade edilen iki koşulun aynı anda gerçekleşmesi zorunludur. Taraflardan birinin tacir olması durumunda ticari işten bahsedilebilirse de, ticari davanın mevcut olduğundan söz edilemez.
Dava konusu ve sunulan deliller kapsamında uyuşmazlığın davacının hak edişinden yapılan kesintinin davalıdan rücuen tahsiline ilişkin olduğu, TTK 4. maddede belirtilen mutlak ticari davalardan olmadığı gibi, aynı maddede dayanağını bulan nispi ticari dava niteliğinde de bulunmadığı görülmektedir.
HMK 114. maddesinde; mahkemenin görevli olması hususunun dava şartı olarak belirtildiği, HMK 115. maddesinde de, dava şartlarının, yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetileceği açıklanmakla yargılamanın her aşamasında görevsizlik kararı verilebilir. HMK 2. madde ve TTK. 4. ve 5. maddesi gereğince davaya bakma görevi Mahkememize ait olmayıp davacı tarafça açılan davanın İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğinden, mahkememizin görevsizliğine ilişkin aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
KARAR : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Uyuşmazlığın niteliğine göre dava tarihi nazara alınarak davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde açılması gerektiği Mahkememizin GÖREVSİZ olduğu anlaşılmakla HMK 114/1 c ve 115/2 maddesi gereğince DAVA ŞARTI YOKLUĞU NEDENİYLE DAVANIN USULDEN REDDİNE,
2-Karar kesinleştiğinde ve kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli İSTANBUL NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE gönderilmesine,
3-Kararın kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi talep edilmediği taktirde RESEN, HMK’nun 20.maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,
4-HMK’ nun 331/2 maddesi gereğince görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerine o mahkemenin hükmedeceği, gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine davanın açıldığı mahkemenin dosya üzerinden bu durumu tespit ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkum edeceği ön görüldüğünden yargılama giderleri konusunda bu aşamada bir karar verilmesine yer olmadığına,
5-Dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi halinde gider avansının ilgili mahkeme veznesine aktarılmasına
Davacı vekilinin yüzüne karşı; gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Mahkememize sunulacak veya gönderilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.18/04/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır