Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/331 E. 2020/613 K. 22.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2014/331 Esas
KARAR NO:2020/613

DAVA:Alacak
DAVA TARİHİ:12/05/2011
KARAR TARİHİ:22/10/2020

Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili verdiği dava dilekçesi ile; davalının da içinde yer aldığı … A.Ş. bünyesindeki tüm şirketlerin ithalat, ihracat ve sair tüm iş ve işlemleriyle ilgili her türlü gümrük müşavirliği hizmetlerinin … yılından 31.05.2010 tarihine kadar müvekkili şirket tarafından sürdürüldüğünü, yalnızca … A.Ş. bünyesindeki şirketlerin gümrük müşavirliği hizmetlerini yerine getirmek üzere … yılında kurulmuş bulunan müvekkili şirketin, … A.Ş.’nin ithalat, ihracat ve sair işlemlerini yoğunlukla yapmış olduğu …Limanına yakın …’ta ve ayrıca … limanına yakın olmak amacıyla da…’de birer şube açtığını, aynı zamanda şirketin merkezini … A.Ş.nin 8 katını kullandığı binanın 9. ve 10. katında açmış ve halen faaliyetini aynı adreste sürdürdüğünü, bu sebeple müvekkili şirketin davalı şirketin ve holding bünyesindeki diğer şirketlerin işlerini yapmak amacıyla adeta bünyede bir şirket gibi bugüne kadar faaliyetini sürdürdüğünü, müvekkili şirket ile … A.Ş. ismi çevrede birlikte anılır hale geldiğini, dolayısıyla davalının da içinde yer aldığı … A.Ş.’ye bağlı tüm şirketlerin çok yoğun ve süreklilik arz eden işlerini karşılayabilmek amacıyla müvekkili şirketin her türlü yatırımlarını, yapılanmalarını, istihdam durumunu nitelikli eleman sayısını ve tüm amaçlarını buna göre oluşturduğunu ve başkaca şirketlerin her türlü teklif ve taleplerini geri çevirdiğini, başkaca müşteri kazanma amacı taşımadığını, bu durumun … A.Ş. şirketler grubunun da müvekkilden talebi ve şifahi sözleşme şartı olması nedeniyle belirtilen şekilde sürdürüldüğünü, en son 01.01.2010 tarihinden 31.12.2010 tarihine kadar geçerli olmak üzere şifahi anlaşma doğrultusunda davalının da içinde yer aldığı … A.Ş. bünyesindeki tüm şirketler adına vekaletnameler çıkarılarak müvekkiline teslim edildiğini, geçmişte olduğu gibi 2010 yılı ile ilgili olarak da müvekkili tarafından vekaletnameye dayanılarak tüm iş, işlem ve hizmetlerin yapılmaya devam edildiğini, ancak 31.05.2010 tarihi itibariyle müvekkiline sözleşmenin feshedildiğini bildirilerek iş verilmediğini ve müvekkilinin her türlü zarar ve mağduriyetlerinin karşılanacağı söylenerek bir takım süreler verildiğini ve her defasında yeni süreler verilerek müvekkilinin oyalandığını, bu arada müvekkilinin bünyesinde takriben 20 yıldan beri çalıştırdığı ettiği nitelikli, bilgili, tecrübeli ve bir gümrük müşavirliği şirketinin her türlü işlerini yapabilecek yeterlilikte ve becerili 6 tane elemanı, davalı şirket yetkilileri tarafından hukuka ve ahlaka aykırı şekilde transfer edildiğini ve 01.06.2010 tarihinden itibaren davalı yanında çalıştırılmaya başlandığını, davalı taraf bu tutumuyla müvekkili şirketin güç kaybetmesine yol açtığını ve müvekkilinin başkaca şirketlerin işlerini almasını veya başka şirketlerin müvekkiline güvenerek iş vermesinin zor ve imkansız hale getirmek suretiyle müvekkilini bir kez daha zor durumda bıraktığını, müvekkili şirketten davalı hukuka ve ahlaka aykırı şekilde transfer edilen müvekkili şirket çalışanlarının, takriben 20 yıllık bir sürede müvekkili tarafından eğitilip yetiştirilen ve müvekkilinin faaliyetini sürdürmesine bel bağladığı nitelikli elemanları olduğunu, bu elemanların kaybedilmesinin müvekkili yönünden hangi zarar ve mağduriyetlere yol açacağının belli olduğunu, sözleşmenin haksız feshinden sonraki süreçte müvekkilinin yüksek miktarlı giderlerini karşılayamaz hale geldiğini, tüm birikimlerini bu süreçteki giderlerini karşılayabilmek için tüketmek zorunda kaldığını, 3. şahıslara yüklü miktarlı borçlanmalar yapmak zorunda kaldığını, davaya konu müvekkilinin hak ve alacaklarının;
a-0l.03.20l0 tarihinden 31.05.2010 tarihine kadar davalı şirkete ait müvekkili tarafından yapılan işlerle ilgili sehven asgari ücret tarifesinin altında ücretlendirilerek düzenlenen faturalara ilişkin eksik kesilmiş müşavirlik hizmetleri ücretlerine ilişkin alacakları,
b-Cari hesaptan doğan alacakları,
c-31.05.2010 tarihinden 31 12.2010 tarihine kadar ki 7 aylık süre ile ilgili sözleşmenin tek taraflı, haksız ve erken feshedilmesinden doğan zararlarına (kazanç kaybına) ilişkin tazminat ve sair alacakları olduğunu,
Belirtilen hakları ile ilgili olarak davalı şirket yetkilisine 18.01.2011 tarihinde mektup göndererek, aralarındaki ihtilafları sulhen gidermek amacıyla görüşmek istediklerini bildirmeleri üzerine, davalı şirkete ait işyerinde davalı vekili ile toplantı ve görüşme yapıldığını, sulh amaçlı bu görüşmelerde; faturası eksik kesilen müşavirlik hizmeti bedellerinin ödeneceği beyan edilmiş ise de; bunun dışındaki diğer taleplerinin kabul edilmediği taraflarına bildirildiğinden uzlaşma sağlanamadığını ve görüşmenin neticesiz kaldığını, bu nedenle iş bu davayı açtıklarını, müvekkili tarafından davalı Diler ile aralarındaki sözleşme gereğince 01.01.2010 tarihinden 31.05.2010 tarihine kadar olan 5 aylık sürede yapılan tüm giderler ile ilgili ücrete ilişkin müvekkili tarafından düzenlenen faturaların sehven asgari ücret tarifesinin altında düşük miktarlı olarak düzenlendiğini, ancak Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı Genel Müdürlüğünün 22.01.2010 günlü 2010/4 sayılı genelgesiyle gümrük müşavirliği hizmetlerinde ödenmesi gereken asgari ücretlerin belirlendiği ve bu ücretlerin esas alınarak fatura kesileceği hükme bağlanmış olduğundan; mezkur genelge uyarınca müvekkili tarafından davalı şirkete 2010 yılı Ocak ve Şubat aylarına ilişkin müşavirlik ücreti farklarının fatura edilerek gönderildiğini ve bu fark faturalarının, davalı tarafından müvekkili şirkete ödendiğini, ancak yine aynı genelge uyarınca düzenlenen ve davalıya verilen 2010 yılı Mart, Nisan ve Mayıs aylarına ait toplam 52.029,74 TL tutarındaki toplam 3 adet fark faturaların davalı şirket tarafından itiraz edilerek iade edildiğini ve fatura bedellerinin müvekkiline ödenmediğini, faturalara konu iş ve işlemlerle ilgili asgari ücret tarifesine göre yapılan hesaplamaya göre davalıdan 52.029,74 TL alacaklı olduklarının belli olduğunu, taraflar arasında, önceki dönemden 2010 yılına devredilen miktarlar da dahil olmak üzere 31.05.2010 tarihine kadarki cari hesaptan doğan bakiye alacağı toplamının 109.052,95 TL olduğunu, bu alacağının bugüne kadar taraflarına ödenmemiş olduğunu, bu alacağın davalıdan alınarak müvekkilime ödenmesine karar verilmesini, ayrıca 31.05.2010 tarihinden 31.12.2010 tarihine kadarki 7 aylık süre ile ilgili sözleşmenin tek taraflı ve haksız olarak feshedilmesinden doğan müvekkili yönünden yoksun kalınan kazanç ve bu sebepten doğan tüm zararları ile ilgili müvekkilinin, davalıdan tazminat isteme hakkının da doğurduğunu belirterek, sehven asgari ücret tarifesinden düşük ücret hesaplanarak düzenlenmiş bulunan faturalara konu işlerle ilgili yasal olarak uygulanması zorunlu olan 2010 yılı asgari ücret tarifesi esas alınarak yapılacak hesaplamaya göre müvekkili yönünden oluşan 52.029,74 TL’lik ücret farkı alacağını, sözleşmesel ilişki çerçevesinde, önceki dönemden 2010 yılına devredilen miktarlar da dahil olmak üzere cari hesapta duran bakiye 109.052,95 TL lik alacağı ile sözleşmenin haksız feshi nedeniyle, bakiye 7 aylık süreye ilişkin müvekkilinin kazanç kaybından doğan gerçek zararlarının miktarı bilirkişi marifetiyle tespit olunacağından, fazlaya ilişkin ve sair talep ve dava haklarını saklı tutarak bu alacaklarından şimdilik 10.000 TL’lik kısmının, sözleşmenin feshedildiği 31.05.2010 tarihinden itibaren hesaplanacak faizleriyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili Mahkememize verdiği cevap dilekçesi ile; müvekkili şirket ile davacı şirket arasında herhangi bir hizmet sözleşmesi olmadığı gibi hizmet ilişkisine dayalı olarak yapılan bir çalışmanın da olmadığını, sadece müvekkil şirketin gümrükte yapılması gereken bir işi söz konusu olduğunda davacı tarafından …. Noterliğinden düzenlenen vekaletnamelere istinaden yapmış olduğu, gümrük işlemleri olduğunu, davacının yaptığı her bir gümrük işlemi içinde fatura düzenleyerek yaptığı gümrük işinin karşılığını aldığını, cari hesaptan sadece 21.140,71 TL alacağının kaldığını, davacının 21.140,71 TL’lik alacağını kabul ettiklerini, ancak bu miktar dışında müvekkili şirketten herhangi bir alacağı bulunmadığını, davacının … bünyesinde bir şirket gibi anılır olmasının müvekkili davalı şirketle hiçbir ilgisi olmadığı gibi hukuksal bağının da olmadığını, müvekkili şirketin davacı şirkete noterden verilmiş olan vekaletnamesine göre davacı ancak müvekkili şirketin istediği gümrük işlemlerini yapabileceği, bu vekalet ilişkisinin hiçbir şekilde hizmet ilişkisi olmadığını, dolayısıyla da sadece vekalete dayalı olarak yapılan gürmük işlemleri için ücret istenebileceğini, nitekim davacı bahsettiği uzun yıllar çalışmada daima yapmış olduğu her bir gümrük işinin karşılığında fatura keserek şirketinden karşılığı meblağı tahsil ettiğini, dolayısıyla artık davacının sanki müvekkili şirketle bir hizmet sözleşmesi varmış gibi hizmet sözleşmesi feshedilmiş gibi kabul edilerek 7 aylık kazanç kaybından söz edilmesinin hukuken mümkün olmayacağını, davacının sadece müvekkili şirkete iş yapmak üzere kurulduğunu, yapılanmasını da tamamen buna göre yaptığını, bu sebeple başka şirketlerden işler alınmadığını ifade etmesinin haksız olduğunu, başka iş alıp almamasının da müvekkili şirketin bir isteği olmayıp, şayet böyle ise o da davacının tamamen kendi tercihi olduğuna göre bu tercihinden müvekkil şirketin sorumlu tutulmasının da düşünülemeyeceğini, nitekim davacının dava dilekçesinde belirttiği Mart, Nisan, Mayıs 2010 aylarına ait faturalar dikkate alındığında davacının sehven tarifeden eksik kestiğinin kabul edilemeyeceğini, esasen davacının, dava dilekçesinde bahsettiği Gelir İdaresi Başkanlığının 18.01.2010 tarihli yazısından ve tarifeden haberdar olmaması ve Ocak ve Şubat/2010 aylarında tarifeye göre fatura keserken daha sonra sehven tarife altında kestiğinden bahsetmesinin kabul edilemeyeceğini, ayrıca davacının vekalet ilişkisini sonlandırdığı 31.05.2010 tarihinde sehven tarife altında fatura kestiğinden bahisle fark fatura keserek müvekkili şirkete göndermesinin davacının iyi niyetli olmadığını gösterdiğini, tarifede anlaşma hallerinden de bahsedildiğini, buna göre tarifeye uymanın müvekkili davalı şirkete ait kanuni bir zorunluluk olmayıp, davacıya ait meslek mensuplarını ilgilendiren bir durum olduğunu, davacı şirketin basiretli bir tacir olmak durumunda ve yaptığı işin karşılığını da bilebilecek durumda olduğunu, davacının basiretli tacir gibi davranmamasının ve kusurunun karşılığını müvekkili şirketten istemesinin kabul edilemeyeceğini, ayrıca davacının herhangi bir şekilde BK.nın 101. maddesine göre temerrüt ihtarı yok iken faiz başlangıcı olarak 31.05.2010 tarihinden itibaren faiz istemesinin de hukuken mümkün olmadığını, müvekkili şirketin davacının herhangi bir ihtarı ile temerrüde düşürülmediğini, ayrıca davacının muaccel olmuş herhangi bir alacağının da söz konusu olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili Mahkememize verdiği 16/10/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile, davayı tam ıslah ettiklerini belirterek; 01/03/2010 tarihinden 31/05/2010 tarihine kadar müvekkili tarafından fark faturalarından doğan alacaklarından dolayı ve sehven asgari ücret tarifesinden düşük ücret hesaplanarak düzenlenmiş bulunan faturalara konu işlerle ilgili yasal olarak uygulanması zorunlu olan 2010 yılı asgari ücret tarifesi esas alınarak yapılacak hesaplamaya göre müvekkili yönünden oluşan 52.029,74 TL ücret fark alacağının, hizmet ilişkisine dayalı faturalardan ve dekontlardan doğan alacak olarak 290.160,65 TL bakiye alacağının, sözleşmenin uygun olmayan zamanda ve süresinden önce haksız feshedilmesi nedeniyle 31/05/2010 tarihinden 31/12/2010 tarihine kadar olan bakiye 7 aylık süreye ilişkin müvekkilinin kazanç kaybından doğan 49.229,16 TL tazminatın, sözleşmenin feshedildiği tarih olan 31/05/2010 tarihinden itibaren hesaplanacak avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili ıslaha karşı sunduğu beyan dilekçesinde, davacının sunmuş olduğu ıslah dilekçesinde bir çok gerçeğe aykırı beyan bulunduğunu, davacının ıslah ile dava konusunu tamamen değiştirdiğini belirtmiş ise de, sadece dava dilekçesindeki taleplerini artırma yoluna gittiğini, davacının dava dilekçesindeki hiçbir talebini değiştirmediğini, sadece miktarları artırdığını, davacının ıslah dilekçesinde belirttiği tüm hususların dosya kapsamında irdelendiğini ve 7 ayrı bilirkişi raporu ile sonuca varıldığını, belirtilen tüm yazılı belgelerin dosyada bulunduğunu, davacının haksız şekilde talep ettiği cari hesap alacağı iddiasına ilişkin olarak dosyada mübrez bilirkişi raporlarının tamamında taraflar arasında cari hesap alacağının bulunmadığının belirtildiğini, davanın esasına girmeden taraflarınca kabul edilen 21.140,71 TL haricindeki davacı cari hesap alacağı talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının kazanç kaybı talebi ile ilgili olarak 24/05/2015 tarihli raporda ayrıntılı olarak yapılan değerlendirmelerle, davacının kazanç kaybı talebinde bulunamayacağının açıkça ortaya konulduğunu, bu nedenle bu talebin reddine karar verilmesi gerektiğini, aynı bilirkişi raporunda açıkça ve dayanakları açıklanarak fark fatura talebinin hukuki olmadığının belirtildiğini beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraf delilleri toplanmış ve Mahkememizce bilirkişi rapor ve ek raporları alınmıştır.
…. Noterliğinin 25/12/2009 tarih ve … yevmiye nolu vekaletnamesinin incelenmesinde; davalı şirket tarafından davacı şirkete Gümrük Müşavirliği temsil yetkisine ilişkin vekaletname verildiği, vekaletnamenin başlangıç tarihinin 01/01/2010, bitiş tarihinin 31/12/2010 olduğu görülmüştür.
Bilirkişiler Yasin Doğan, Hakan Karaca ve Mehmet Zafer Milli Mahkememize sundukları 28/12/2012 havale tarihli bilirkişi raporlarında; davacının dava konusu etmiş olduğu faturalardaki gümrük müşavirliği ücretlerini 4458 sayılı Gümrük Kanunun geçici 6/10. maddesi hükmü uyarınca Gümrük Müsteşarlığı Gümrük Genel Müdürlüğünce yayımlanmış olan 22/01/2010 tarih, 2010/4 sayılı Genelge Eki Ücret Tarifesi ve Uygulama Esaslarında belirtilen tarifeden daha düşük olarak düzenlenmiş olduğunu, anılan kanun maddesi ve genelge uyarınca düzenlenmesi gereken fatura tutarları ile düzenlenen fatura tutarlarının karşılaştırılmasına ilişkin tespitlerinin toplam 603.610 TL olduğunu, ancak düzenlenen fatura tutarları ile mezkur genelge eki ücret tarifesi uyarınca uygulanması gereken ücret tutarları arasındaki farka ilişkin değerlendirmenin heyetlerinin görev alanında olmadığını belirtmişlerdir.
Bilirkişi Lütfi Ersoy Mahkememize sunduğu 03/12/2013 havale tarihli bilirkişi raporunda; ilgili tarafların arasındaki farkın 5 fatura ve toplamının 122.294,02 TL olduğunu, dava dilekçesinde bu tutarın davalı tarafından kabul edilerek ödendiği belirtilmekteyse de bu tutarın davalı kayıtlarında olmadığına göre fark faturasının da ödenmediğinin anlaşıldığını, dava dilekçesinde 2010 yılı 3-4-5 aylarına alt fark faturaları olarak belirtilen 8 adet fatura üzerinde iptal notu görülmekte olduğunu, 226.309,84 TL tutarındaki bu faturaların davalının defterinde de kayıtlı olmadığını, söz konusu dava dosyasına 10.05.2012 tarihinde davacı dilekçesi ile ilave edilen söz konusu faturaların 11.06.2010 tarihinde davacıya iade edilmiş olduğunu, dava dilekçesinde 2010/3-4-5 aylara ait olup fark faturası olarak belirtilen 8 adet toplam 226.309,84 TL tutarındaki faturaların iptal nedeniyle davacının defterinde de kayıtlı olmadığını, taraflar arasındaki cari hesaba konu faturalardan doğan 109.052,95 TL alacağın 21.140,71 TL’lik kısmının davalı tarafından kabul edildiğini, bütün bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde fark faturalarının hem Asgari Ücret hesaplanmasındaki yanlışlık nedeniyle, hem de hiçbir akde dayanmayan bir bedel olması nedeniyle hukuki olmadığı sonucuna varıldığını, Gümrük Kanunu Gümrük Müşavirliği Asgari Ücret Tarifesi yönünden yapılan incelemede; Asgari ücret uygulaması ile ilgili olarak davalının davacıyı bilgilendirdiğine dair ve asgari ücret altında iş yapılmayacağına dair herhangi bir bildirimde bulunmadığını, İş akdinin feshedilmesinin üzerinden 6 ay geçtikten sonra Gümrük Asgari Ücret uygulamasının gündeme getirildiğini, Gümrük Müşavirliği Hizmetinin nasıl fiyatlandırılacağı ile ilgili taraflar arasında herhangi bir yazılı metin olmadığını, Asgari Ücret Uygulamasının Gümrük Müşavirleri açısından bağlayıcılığının olduğunu ve uyulmaması halinde yaptırımlarının bulunduğunu, sözleşme yaparken bunun esas alınması gerektiğinin ilgili Gümrük Mevzuatında belirtildiğini belirtmişlerdir.
Bilirkişiler …, … ve … Mahkememize sundukları 06/11/2014 havale tarihli bilirkişi raporunda; 4458 Sayılı Kanunun geçici 6-maddesinin 10.fıkrası ile gümrük müşavirleri için getirilen asgari ücret tarifesinin bağlayıcı olduğunu, davacının davalıya 2010 yılı Mart, Nisan ve Mayıs aylarında verdiği hizmet edimi için asgari ücret tarifesine göre hak ettiği ücretin KDV hariç 89.006,71 TL olduğunu, davacının bu dönem için (2010 yılı Mart, Nisan ve Mayıs) önceden tanzim ettiği faturaların toplamının KDV hariç 35.101 TL olduğunu, davacının bakiye alacağının KDV hariç 53.905,71 TL olduğunu, bu halde davacının 52.029,74 TL ücret alacağı olduğunu, davalı defter kayıtlarının aksine muteber bir delil de sunamadığını, bu halde davacının bu başlık altındaki 109.052,95 TL talebinin davalının kabulünde olan 21.140,71 TL’lik kısmının dışında yerinde olmadığını, davalının 31.05.2010 günlü feshi BK.nın 396 maddesinde yer alan -münasip olmayan zamanda fesih- kapsamında olduğunu, BK.nın 396 ve 96. maddelerine göre davacının haksız fesih nedeni ile tazminat talebinin yerinde olduğunu, davacının haksız fesih nedeni ile kazanç kaybının 49.229,16 TL, talebinin ise 10.000 TL olduğunu belirtmişlerdir.
Bilirkişiler …, … ve … Mahkememize sundukları 21/07/2015 tarihli bilirkişi ek raporunda; kök raporda yer alan görüşlerinde ısrar ettiklerini belirtmişlerdir.
Bilirkişiler …, … ve … Mahkememize sundukları 10/02/2016 tarihli bilirkişi raporlarında; Davacı … Ltd. Şti. firmasının sehven eksik hesaplama ile düzenlemiş olduğu faturalardan kaynaklı, 51.808 TL farkı davalıdan talep edebileceğinı, açıklanan hususlar ile davacının kazanç kaybına dayalı talebinin yerinde olmadığını, cari hesaptan kaynaklı alacak talebinin davalı kabulünde olan 21.140,71 TL tutar da dahil olmak üzere talep olunan toplam 109.052,95 TL Cari hesap alacağının davacı tarafça ispata muhtaç olduğunu belirtmişlerdir.
Bilirkişiler …, … ve … Mahkememize sundukları 13/06/2016 tarihli bilirkişi ek raporlarında; kök raporlarında belirtilen görüşlerinde bir değişiklik olmadığını belirtmişlerdir.
Bilirkişiler Prof. Dr. …, Prof. Dr. M. … ve Prof. Dr. … Mahkememize sundukları 30/05/2019 tarihli bilirkişi raporlarında; Davacının, tacir (TTK.m.14) ve TTK.m.20/2 hükmü ile bağlı bulunduğunu, Gümrük Müşavirliği işi kanunla ve yetkili makamlarca verilen izne dayalı bir iş olmakla davacının en hafif kusurundan bile sorumlu bulunduğunu, (818 sayılı BK.m.99), Davacının, davalı şirkete 13.03.2010- 31.05.2010 tarihleri arasında kesmiş bulunduğu (29) adet müşavirlik hizmet faturasını TTK.m.23 hükmüne göre davalı şirkete tebliğ ettiğini, (29) adet müşavirlik hizmet faturasının TTK.m.23 hükmüne göre kesinleşmesini müteakip “Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı Genel Müdürlüğünün 22.01.2010/2010-04 sayılı Genelgesine istinaden kesilmiş faturalarında sehven eksik kesilmiş Müşavirlik Hizmetleri farkı” namı altında davacının davalı şirkete 10.06.2010/040785 nolu 15.079,22 TL, 10.06.2010/040813 nolu 15.524,08 TL ve 10.06.2010/040794 nolu 24.426,44 TL bedelli olmak üzere toplam 52.029,74 TL bedelli Gümrük Müşavirliği Asgari Ücret Tarifesi Farkı konulu (3) adet fatura kestiğini, T.C. Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı tarafından 22.01.2010/2010-04 sayılı genelge ile yayınlanan Gümrük Müşavirliği Asgari Ücref Tarifesini uygulama yükümlülüğünün davacı firmaya ait olduğunu, asgari ücret tarifesini uygulamayan davacı … firması hakkında idarece disiplin cezası ve beyanname başına usulsüzlük cezası uygulanmadığını, davalı ithalatçının Gümrük Müşavirliği Asgari Ücret Tarifesini uygulama gibi yasal bir yükümlülüğü bulunmadığını, Gümrük Müşavirliği hizmetinin ne şekilde ücretlendirildiği ile ilgili olarak taraflar arasında herhangi bir yazılı metnin dosya kapsamında bulunmadığını, Asgari ücret uygulaması ile ilgili olarak davalının davacı tarafından bilgilendirildiğine ve asgari ücretin altında iş yapılmayacağına dair bildirimde bulunduğuna dair herhangi bir bilginin dosyada yer almadığını,
Davacının 31.12.2009/2009-125 sayılı ve 22.01.2010/2010-04 sayılı Gümrük Müşavirliği Asgari Ücret tarifesinden mesleği ve işi gereği bilgi sahibi olduğu halde Asgari ücret ile ilgili durumun ve 25.12.2009 tarihli vekaletnamesinin feshedilmesi üzerine ve 6 ay sonra tek taraflı olarak davalı tarafın kabulü olmadan gündeme getirilmiş olduğunu,
06.07.2009 tarihinde yürürlüğe giren 13.06.2009/5911 sayılı yasanın 65.maddesinde, davacının 01.01.2010-31.05.2010 tarihleri arasında asgari ücret tarifesinin altında tahsil ettiği Gümrük Müşavirliği Hizmet Bedeli ile Asgari Ücret Tarifesi arasında kalan fatura farkının davalı ithalatçıdan talep edebileceğine ilişkin yasal bir düzenleme bulunmadığını,
818 sayılı BK.m.99 hükmüne göre en hafif kusurundan bile sorumlu olan davacının, asgari ücret tarifesine göre sehven eksik kestiğini iddia ettiği 29 adet Müşavirlik Hizmet bedelini talep edebilmesi için gerekli kanuni ve akdi şartların oluşmadığını,
Davacının, davalının aralarında münakit 25.12.2009 tarihli vekalet sözleşmesini süresinden (7) ay önce 31.05.2010 tarihinde tek yanlı olarak fesihte haksız olması sebebiyle şimdilik 10.000 TL tutarındaki müspet zararının tazminini talep etmekte ise de, vekaletnamenin belirli süreli 01.01.2010-31.12.2010 olmasının, vekalet sözleşmesinde belirli süreli olduğu anlamına gelmeyeceğini, davalı ithalatçı/ihracatçının davacıya geçmişte yaptığı gümrük işlem hacmi kadar gelecekte de aynı miktar işlem yaptıracağı şeklinde bir taahhüdü bulunmadığı, kıstelyevm esasına göre geçmişteki işlem hacmi üzerinden geleceğe yönelik bir müspet zarar hesabı yapılamayacağını, sözleşmenin feshinin geçmişe değil geleceğe yönelik sonuç doğuracağını, müspet zarar iddiasının ispat yükünün davacıya ait olduğunu, ancak davacının müspet zarar iddiasının ispata muhtaç kaldığı sabit olmakla davacının davalıdan müspet zararının tazminini talep edemeyeceğini,
Davalının, davacıya cari hesaptan kaynaklı borcunu 21.140,71 TL olarak kabul etmiş olması sebebiyle, davacının davalıdan 21.140,71 TL tutarında alacak talebinde bulunabileceğini, davacı alacağı konusunda davalıyı 6762 sayılı T.T.K.m. 20/3 ve 818 sayılı B.K.m.101 ahkamına uygun şekilde önceden temerrüde düşürmediğinden, dava tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun (2). maddesine göre TCMB kısa vadeli avanslara uyguladığı faiz oranı üzerinden faiz talep edebileceğini belirtmişlerdir.
Bilirkişiler …, … ve … Mahkememize sundukları 26/08/2020 tarihli bilirkişi ek raporlarında; Gümrük Müşavirliği Hizmetlerinde Asgari Ücret uygulamasının dayanağının 4458 sayılı Gümrük Kanununun geçici 6. maddesinin (5911 sayılı Kanunla 2009 yılında ilave edilen) 10. Fıkrası olduğunu, söz konusu fıkrada, “Gümrük müşavir derneklerinin gümrük müşavirlerinin yapacakları iş ve işlemler karşılığı alacakları asgari ücretleri gösteren ve takvim yılı bazında belirlenen Asgari Ücret Tarifesi, Müsteşarlıkça uygun görülerek onaylanmak suretiyle uygulamaya konulur” denildiğini, 2010 yılında başlayan bu uygulama belirtilen yıl için 2010/4 sayılı Gümrük Genelgesi ile yürürlüğe konulduğunu, (2010/4 sayılı Genelge öncesinde (2009/125; sayılı Genelge çıkartılmış; ancak hiç uygulamaya konulmadan 01.01.2010 tarihinden geçerli olmak üzere 2010/4 sayılı Genelge düzenlenmiş ve 2009/125 sayılı Genelge İptal edilmiştir). 2010/4 sayılı Genelgenin ise 2010/8 ve 2010/26 sayılı genelgelerle değişikliğe uğradığını, dava dosyasında yer alan Asgari Ücret Genelge metinlerinin bu değişiklikleri yansıtmadığını, söz konusu Genelgeler konunun tarafı özellikle gümrük müşavirleri olduğu için Gümrük ve Muhafaza Başmüdürlükleri yanında, … Gümrük Müşavir Derneklerine yapıldığını, Yayınlanma şekli itibariyle bakıldığında, söz konusu Genelgeyi yapacakları sözleşmelerde dikkate alması gereken kesimin gümrük müşavirliği hizmeti veren “gümrük müşavirleri” olduğunun anlaşıldığını, 2010/4 sayılı Genelge ile asgari ücret tarifesi altında Gümrük Müşavirliği hizmeti veren Gümrük Müşavirleri hakkında, disiplin cezası hükümleri saklı kalmak kaydıyla her beyanname itibariyle Gümrük Kanununun 241/1. maddesinde bahsi geçen usulsüzlük cezasının uygulanacağının belirtildiğini, Belirtilen mevzuat düzenlemelerine bakıldığında, asgari ücret uygulamalarında gümrük idaresi bakımından esas sorumlu gümrük müşavirleri olduğunu, Yaptırıma bağlanmak suretiyle asgari ücretin altında hizmet verilmesinin ve bu şekilde haksız rekabetin önüne geçilmeye çalışıldığını,
2010 yılı Mart, Nisan ve Mayıs aylarına ilişkin fark fatura düzenlemesine esas alınan dava konusu 26 adet faturaların kayıtlardan, gümrük müşavirlik ücretine konu edilen gümrüklenen eşyanın, filmaşin demir, kütük demir ve inşaat demiri gibi gümrük; mevzuatında “dökme eşya” olarak adlandırılan eşya olduğunun anlaşıldığını, her bir beyanname için “dökme eşya ihracatında” 300 TL ayrıca, 10 sayısını aşmamak üzere ilave TIR, konteyner, araç vagonun her biri için 25 TL ilave yapılması 1 gerektiğini, ancak, dosya kapsamından bu şekilde veya Genelgede yer alan şekilde başkaca bir ilave yapılması gerektiğine ilişkin herhangi bir bilgi edinilemediğini, Bahsi geçen Genelgenin “Gümrük Müşavirliği Asgari Ücret Tarifesi Uygulama Esasları” bölümünde yer alan 4. maddesinde eşya kıymeti itibariyle kıymete göre kademeli bir tarifelendirmenin mevcut olduğunu, ancak bu durumun “İthalat beyannameleri” için geçerli olduğu Genelgede açıkça belirtildiğini, tarafların anlaşması halinde diğer işlemler için (bu arada ihracat işlemleri için) uygulanması söz konusu olsa da, böyle bir anlaşma olduğu sonucunu ortaya çıkartacak herhangi bir ifadeye rastlanılmadığını, Dava dosyasında, taraflar arasında herhangi bir yazılı sözleşme ve fiyatların esas alındığı yazılı bir mutabakat metnine rastlanılmadığnı, Davacı … müşavirinin hizmet faturalarını hangi algoritma ile düzenlendiği anlaşılamadığını, ancak toplamda ödenen miktar toplamda ödenmesi gereken asgari ücret miktarının üzerinde olduğu için asgari ücret sonrasında asgari ücret altında kalmadan da sonuçta aynı fatura kıymetine ulaşılmasını sağlayacak bir mutabakatın var olacağını kabul etmek gerektiğini, Diğer taraftan konulan asgari ücret gümrük müşavirini bağladığını, Asgari ücret altında iş kabul eden gümrük müşavirleri için yaptırım dahi öngörüldüğünü, mevzuata göre hareket eden gümrük müşaviri için olması beklenen uygulama, asgari ücret düzenlemesi sonrasında hizmet verilen firmalara bu durumun bildirilmesi ve fiyatların yeniden ayarlanması olduğunu, Hizmet alan firmalar açısından bakıldığında ise konulan asgari ücretlerin yüksek bulunması halinde “doğrudan temsil” sureliyle gümrük işlemlerinin bizatihi kendileri tarafından karşılanmasının mümkün olduğunu, Davalı, asgari ücret altında iş yaptığını ve daha önce düzenlediği (17+26= 43 adet) faturalar için asgari ücret tarifesine göre fark istediğini asgari ücret uygulamasının başlamasından 6 ay sonra ve iş ilişkisine son verilmesi üzerine gündeme getirdiğini, yapılan hesaplamalarla ilgili yukarıdaki tespitler bir yana, davalı tarafın mutabakatı alınmadan “sehven” gerekçesi ile TTK.m 23 yönünden kesinleşmiş 01.01.2010- 31.05.2010 dönemine (43) adet esas fatura için (5) adet fark faturası düzenlenmesi de yukarıda yapılan açıklamalar ışığında 6762 sayılı TTK.m.23 yönünden yerinde olmadığını, Mart, Nisan ve Mayıs 2010 dönemine ilişkin KDV dahil 52.029,74 TL tutarındaki (3) adet, Ocak ve Şubat 2010 dönemi için KDV Dahil 30.174,04 TL tutarındaki (2) adet fark faturası düzenlendiği anlaşıldığını,
Sonuç itibariyle, KDV dahil toplam (52.029,74+30.174,04) 82.199,78 TL tutarındaki (5) adet fark faturalarının, sözleşmeye dayanmayan bir bedel olması itibariyle kanuni ve akdi dayanaktan yoksun bulunduğunun düşünüldüğünü,
Tarafların kanuni defter kayıtları arasındaki farkın Ocak Şubat 2010 dönemine ait fark faturası olarak düzenlenen (2) adette 30,170,04 TL ve Mart, Nisan, Mayıs 2010 dönemine ait 52,029,74 TL olmak üzere toplam 82.199,78 TL ile sınırlı olduğunu, Davacı vekili dava dilekçesinde 30.174,94 TL tutarındaki (2) adet fark faturasının davalı şirket tarafından kabul edilerek ödendiği belirtmekte ise de; bu tutarın davalı kayıtlarında mevcut bulunmadığını, ayrıca Ocak, Şubat 2010 dönemine ait toplam 30.174,04 TL bedelli (2) adet fark faturasının davacı tarafından davalıya tebliğinin ispata muhtaç bulunduğunu (TTK.m.23) ve ödemenin de söz konusu olmadığını, dava dosyasına 10,05.2012 tarihinde konan davalı dilekçesi ve ekleri dikkate alındığında 52.029,74 TL bedelli (3) adet fark faturasının ise davalı tarafından 6762 sayılı TTK.m.23’e istinaden 11.06.2010 tarihinde davacıya iade edilmiş olduğunu, Dava dilekçesinde Mart, Nisan ve Mayıs 2010 aylarına ait fark faturaları olarak belirtilen (3) adette toplam KDV dahil 52.029,74 TL tutarındaki faturaların gerek davalının gerekse de davacının defterlerinde kayıtlı olmadığını, davalının 2010 yılına ait ticari defterlerinde davacıya 31.12,2010 tarihi itibariyle cari hesap bakiyesinin 10.097,76 TL olarak görüldüğünü, davalının cari hesaptan mütevellit borcunu önccden 21.140,71 TL olarak kabul ettiğini,
Davalı, yasal olarak davacı şirkete vermiş bulunduğu gümrükteki işlerini takibi için vermiş bulunduğu süresiz vekaletnameleri, dilediği zaman tek yanlı ve gerekçe göstermeksizin fesih hakkına sahip olmakla, davalının 31.05.2010 günlü feshinin BK.m.396’da yer alan “münasip olmayan zamanda fesih” kapsamında olmadığını, BK m.396 ve BK.m.96 ya göre davacının davalıdan haksız fesih nedeniyle tazminat talebinde bulunamayacağını, Mahkemece davalının 31.05.2010 tarihli feshinin haksız olduğunun benimsenmesi ihtimaline binaen davacının haksız fesih nedeni ile müspet zararının (kazanç kaybı) 49,229,16 TL olarak hesaplandığını belirtmişlerdir.
Mahkememizce toplanan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde, davacının, 01/03/2010 tarihinden 31/05/2010 tarihine kadar sehven asgari ücret tarifesinden düşük ücret hesaplanarak düzenlenmiş bulunan faturalara konu işlerle ilgili, yasal olarak uygulanması zorunlu olan 2010 yılı asgari ücret tarifesi esas alınarak yapılacak hesaplamaya göre oluşan 52.029,74 TL ücret farkı alacağının, hizmet ilişkisine dayalı faturalardan ve dekontlardan doğan alacak olarak 290.160,65 TL bakiye alacağının, sözleşmenin uygun olmayan zamanda ve süresinden önce haksız feshedilmesi nedeniyle 31/05/2010 tarihinden 31/12/2010 tarihine kadar olan bakiye 7 aylık süreye ilişkin kazanç kaybından doğan 49.229,16 TL tazminatın, sözleşmenin feshedildiği tarih olan 31/05/2010 tarihinden itibaren hesaplanacak avans faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir. Davalı davacının cari hesaptan dolayı sadece 21.140,71 TL alacağı bulunduğunu, bunun dışında davacının herhangi bir alacağı bulunmadığını, taraflar arasında vekalet ilişkisi bulunduğunu, hiçbir şekilde hizmet ilişkisi bulunmadığını, dolayısıyla davacının sadece vekalete dayalı olarak yaptığı işler için ücret isteyebileceğini, bu nedenle 7 aylık kazanç kaybı talebinin reddi gerekeceğini, ayrıca davacının sehven tarifenin altında fatura kestiği hususunun gerçeği yansıtmadığını, tarifeye uymak zorunluluğunun kendisinde olmadığını, davacıya ait meslek mensupları ile ilgili olduğunu, davacının gümrükteki işleri vekalete dayalı olarak yaptığından faturalarını tanzim ettiğini ve bedellerini de aldığını, bu nedenle fark ücret talebinin yerinde olmadığını belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
Tarafların ticari defter ve belgeleri, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, …. Noterliğinin 25/12/2009 tarih ve … yevmiye nolu vekaletnamesi ile davalı şirket tarafından davacı şirkete Gümrük Müşavirliği ile ilgili temsil yetkisine ilişkin vekaletname verildiği, vekaletnamenin başlangıç tarihinin 01/01/2010, bitiş tarihinin 31/12/2010 olduğu, taraflar arasında ithalat ve ihracat işleri ile ilgili olarak Gümrük Müşavirliği Sözleşmenin bulunduğu, ancak Gümrük Müşavirliği hizmetinin ne şekilde ücretlendirileceği ile ilgili olarak taraflar arasında herhangi bir yazılı sözleşmenin bulunmadığı, asgari ücret uygulaması ile ilgili olarak davalının davacı tarafından bilgilendirildiğine ve asgari ücretin altında iş yapılmayacağına dair bildirimde bulunduğuna dair herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmadığı, taraflar arasındaki sözleşme gereğince davalının gümrük işlerinin davacı tarafından yapıldığı, gümrük vergisi ödemelerinin nakliye, ardiye ve komisyon ücret ödemelerine ilişkin dekontların davacı tarafından davalıya verildiği, fatura ve dekontlardan kaynaklanan davacı alacaklarına karşılık davalı tarafından çeşitli tarihlerde ve miktarlarda ödemeler yapıldığı, buna ilişkin tarafların arasında cari hesap ilişkisi bulunduğu, davalı şirketin ticari defter ve belgelerine göre, 31/05/2010 tarihi itibariyle 14.490,18 TL, 31/12/2010 tarihi itibariyle 10.097,76 TL davacıya borç kaydının bulunduğu, davalı şirketin cevap dilekçesinde 21.140,71 TL borçlu olduklarını beyan ettiği, Gümrük Müşavirliği asgari ücret tarifesinin dayanağı olan 4458 sayılı Gümrük Kanunu ve genelgelere göre asgari ücret uygulamalarında gümrük idaresi bakımından esas sorumlu olanın Gümrük Müşavirleri olduğu, yaptırıma bağlanmak suretiyle asgari ücretin altında hizmet verilmesinin ve bu şekilde haksız rekabetin önüne geçilmeye çalışıldığı, dolayısıyla taraflar arasında fiyatların esas alındığı yazılı bir sözleşmenin bulunmaması, sözleşmenin feshinden sonra talep edilen ve davalı tarafın mutabakatı alınmadan sehven gerekçesi ile TTK’nın 23. maddesi yönünden kesinleşmiş 01/01/2010- 31/05/2010 dönemine ait 43 adet fatura için 5 adet fark faturası düzenlemesinin yerinde olmadığı ve bu nedenle davacının fark fatura alacağı talebinin reddine karar vermek gerektiği sonucuna varılmıştır.
Davacı faturalardan ve dekontlardan doğan 290.160,65 TL bakiye alacağının tahsilini talep etmiş ise de, tarafların ticari defter ve belgeleri, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, davacının bu miktar alacağını ispat edemediği, davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarına göre, davacının 31/12/2010 tarihi itibariyle 10.097,76 TL alacaklı göründüğü, ancak davalının cevap dilekçesinde davacıya 21.140,71 TL borcu bulunduğunu belirttiğinden cari hesaba yönelik davanın kısmen kabulü ile, 21.140,71 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesine karar verilmiştir.
Davacı sözleşmenin uygun olmayan zamanda ve süresinden önce haksız feshedilmesi nedeniyle 31/05/2010 tarihinden 31/12/2010 tarihine kadar 7 aylık süreye ilişkin kazanç kaybı olarak 49.229,16 TL tazminatın tahsilini talep etmiştir. TBK.nın 512. maddesinde; “Vekalet veren ve vekil her zaman sözleşmeyi tek taraflı olarak sona erdirebilir. Ancak uygun olmayan zamanda sözleşmeyi sona erdiren taraf diğerinin bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.” hükmünün bulunduğu, mülga 818 sayılı BK.’nın 396. maddesinde de benzer düzenlemenin bulunduğu, …. Noterliğinin 25/12/2009 tarih ve … yevmiye nolu vekaletnamesi ile 01/01/2010 tarihinden, 31/12/2010 tarihine kadar davalı tarafından davacıya yetki verildiği, davalı tarafından vekalet ilişkisinin 31/05/2010 tarihinde sona erdirildiği, taraflar arasında birbirini takip eden vekaletler ile müşavirlik hizmetinin verildiği, vekalet hizmetinin 31/12/2010 tarihine kadar devam edeceğinin davacı tarafından düşünüldüğü, buna göre sözleşmenin sona ereceği 31/12/2010 tarihinden 7 ay öncesinde sözleşmenin feshedilmiş olmasının, TBK.nın 512. maddesi (mülga 818 sayılı BK’.nın 396. maddesi) kapsamında münasip olmayan zamanda fesih olarak kabul edilmesi gerektiği Mahkememizce kabul edilerek, 31/10/2014 tarihli bilirkişi raporunda yapılan hesaplamanın yerinde olduğu kabul edilerek, davacının haksız fesih nedeniyle kazanç kaybı tazminatının kabulüne karar verilmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile,
a) 21.140,71 TL alacağın dava tarihinden itibaren hesaplanacak avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilemesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
b) 49.229,16 TL kazanç kaybı tazminatının dava tarihinden itibaren hesaplanacak avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilemesine,
c) Fark faturalarından doğan alacak talebinin reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 4.806,97 TL harcın peşin alınan 8.999,20 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 4.192,23 TL harcın karar kesinleştikten sonra ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yatırılan başvurma, peşin ve ıslah harç toplamı 4.825,37 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 9.948,08 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince davanın reddedilen kısmına göre belirlenen 30.923,48 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 13.577,75 TL yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan 2.441,02 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı tarafından yapılan 350 TL yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan 287,08 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Mahkememize sunulacak veya gönderilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/10/2020

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır