Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1550 E. 2018/1003 K. 27.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2014/1550 Esas
KARAR NO : 2018/1003
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ: 27/11/2014
BİRLEŞEN İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN
2016/363 E. 2016/305 K. SAYILI DOSYASINDA
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 06/04/2016
KARAR TARİHİ : 27/12/2018
Mahkememize açılan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Mahkememize verdiği dava dilekçesi ile; taraflar arasında 1988 yılından beri süregelen sözleşmeyi, davalının tek taraflı ve haksız suretle 18.07.2014 tarihinde feshettiğini, davacının davalıdan aldığı hastane ürünlerinin ve periton diyaliz ürünlerinin satışını … yılından itibaren münhasır yetkili olduğu Trabzon, Rize, Bayburt, Artvin, Erzurum, Erzincan, Kars, Ağrı ve Gümüşhane’de bulunan eczane ve hastanelere satışını gerçekleştirildiğini, yaklaşık olarak 25 yıldan bu yana devam etmekte olan ve klasik anlamda münhasır bayilik sözleşmesinin tüm niteliklerini ihtiva eden ticari ilişkinin davalının 18.07.2014 tarihinde şifahi olarak sözleşmenin feshedildiğini bildirmesi ve sistemlerini davacıya kapatması suretiyle son bulduğunu, 18.07.2014 tarihinde saat 16:00’da davacının sipariş ekranının kapatıldığını, eczanelerden gelen reçetelere cevap verilemediğini ve reçetelerin sisteme girilmesinin engellendiğini, davacının sözleşme kapsamında tüm edimlerini yerine getirdiğini, davalının fesih bildirim süresi tanınmaksızın yapmış olduğu fesih işlemi nedeniyle çok büyük maddi ve manevi zararlara duçar olduğunu, taraflar arasındaki bayilik ilişkisinin 1988 yılında kurulduğunu, haksız feshin yapıldığı 2014 yılı temmuz ayına kadar 26 yıl aralıksız ve sorunsuz devam ettiğini, davalı şirketin Türkiye pazarında %70 pazar payıyla hakim teşebbüs konumunda olan bir şirket olduğunu, davacının davalıdan tedarik ettiği ürünlerin satışını hastane ve eczane kanalı ile iki farklı satış kanalı üzerinden gerçekleştirdiğini, hastane kanalıyla satışa alım ihalelerine kendi nam ve hesabına katıldığını, ihale öncesi fiyat teklifleri ve ihale konusu ürün koşullarının davalıca mutlaka teyit edildiğini, hastane kanalıyla alınan ürünlerin bedelini 90 gün, eczane kanalıyla aldığı ürünlerin bedelini 80 gün vade ile ödediğini, bu durumun davacının nakit akışı ve finansmanı için zorluk teşkil ettiğini, haksız feshin davacıyı bu yönüyle de ciddi zarara soktuğunu, gönderilen ürünlerin satış bedelinin %2’si tutarının navlun bedeli altında davacıdan tahsil edildiğini, navlun bedelinin kargo-nakliye bedeli ile sınırlı olması gerekirken satış bedeli üzerinden meblağ tahsilinin hukuka aykırı olduğunu, bu hukuka aykırı uygulamanın haksız fesihten sonra da devam ettiğini, davacı tarafından iade faturaları kesilmiş olduğunu, davacının sözleşmenin devam edeceğine olan güven ve inanç nedeniyle navlun bedellerini ödemiş olduğunu, haksız fesih karşısında ödenen bu bedellerin iadesi gerektiğini, davalıca gönderilen ve ekli listede yer alan bir kısım ürünlerin bedelinin tahsilinin ilgili hastane ve eczaneden yapılmadığını, bu ürünlerin ücretinin davalıya ödenmesine rağmen ilgili hastane ve eczanelere bedelsiz verilmesinin sebebinin davalının bayilik vermek üzere oluşturulmuş bir koşul olduğunu, 18.07.2014 tarihinde davalının şifahi telefon görüşmesi ile sözleşmeyi feshettiğinin bildirmesi ve sistemlerini davacı ulaşımına kapatması ile son bulması üzerine… Noterliğinin 21.07.2014 tarih ve …yevmiye nolu ihtarnamesi ile her türlü sorumluluğun kendilerine ait olduğu ve hukuki yollara başvurulacağının bildirildiğini, davalının …Noterliğinin 13.08.2014 tarih ve … yevmiye nolu cevabi ihtarnamesinde gerekçe göstermeksizin sözleşmenin feshedildiğinin tekraren bildirildiğini, davalının feshinin dürüstlük kuralına aykırı ve kötü niyetli olduğunu, fesih öneli verilmediğini, 25 yıl devam eden bir ticari ilişkinin herhangi bir önel verilmeksizin fesih edilmesinin bayilik sözleşmesini düzenleyen tüm hukuki metinlere aykırı olduğunu, fesih nedeniyle müvekkili şirketin zarara uğradığını, müvekkili şirketin sözleşmenin aksi suretle fesih nedeniyle diğer taraftan müspet ve menfi tüm zararlarını talep etme hakkının bulunduğunu, müspet zarar olarak finansman masrafı, portföy tazminatı, yoksun kalınan kar ve menfi zarar olarak ise navlun bedeli karşılanmayan ürünler bedeli ve yatırımlar bedelinin zarar kalemlerini oluşturduğunu, yoksun kalınan kar ile ilgili tazminat hesabında sözleşme bitim tarihini tüm verilerinin göz önüne alınması gerektiğini, müvekkili şirketin sözleşmeye yürürlükte olduğu dönem içerisinde 2014 yılında aylık ortalama 40.000 TL kar elde ettiğini, müvekkilinin 25 yıl boyunca münhasır olarak sadece davalı şirket ürünlerini satması nedeniyle davalı ürünlerinin bilinirliliğini arttırdığını, müvekkilinin faaliyetleri doğrultusunda Trabzon, Rize, Artvin, Gümüşhane, Bayburt, Erzincan, Erzurum, Iğdır Kars il ve ilçelerinde ciddi bir müşteri portföyü oluşturduğunu, bu nedenle yasal içtihatlara göre müvekkili için hakkaniyet doğrultusunda bir portföy tazminatının ödenmesi gerektiğini, finansman bedeli ile müvekkili tarafından ödenen kargo ve nakliye bedelleri, navlun bedelinin ödenmesi gerektiğini, kredili doğrudan borçlandırma sistemi ile gerçekleştirilen fazla yükleme bedelinin iadesi gerektiğini, bunların dışında müvekkili açısından oluşan itibar kaybının davalı firmanın konumu ve kusuru dikkate alınarak belirlenecek manevi tazminatın da davalıdan tahsili gerektiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik yoksun kalınan kar için 5.000 TL, finansman bedeli için 5.000 TL, navlun bedeli için 5.000 TL, portföy tazminatı için 5.000 TL, bedelsiz karşılanan ürünler için 5.000 TL olmak üzere toplam 25.000 TL maddi tazminatın ve 100.000 TL manevi tazminatın ayrıca… ile gerçekleştirilen 236.044,86 TL fazla yükleme bedelinin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili Mahkememize verdiği cevap dilekçesi ile; taraflar arasında 18/07/2014 tarihine kadar ticari bir ilişki bulunduğunu, ancak işbu davanın açıldığı tarih itibariyle sona ermediğini, davacının kazandığı hastane ihalelerine bağlı olarak 15.12.2015 tarihine kadar devam edeceğini, davalının davacıya ticari ilişki kapsamında hastane ürünleri ve periton diyaliz ürünleri satışını gerçekleştirdiğini, bu ticari ilişkinin bir alım – satım ilişkisi olduğunu, münasır nitelikteki bayilik iddiasının gerçek dışı olduğunu, davacının hastaneler ihalelerine kendi nam ve hesabına katıldığını, ihale öncesi davalıdan fiyat teklifi aldığını, kendi kar marjını koyarak ihaleye katılım sağladığını, ihalelerin uhdesinde kalması durumunda hastanenin davacıya verdiği siparişlerin davalıca hastanelere dağıtılıp teslim edildiğini, periton diyalizin evlere teslim hizmetinin davalıca hasta evine sevk edildiğini, sevkiyata hazırlık, araca yükleme, teslim, teslimatın raporlanmasının da yine davalıca gerçekleştirildiğini, ihale süresinde ürünün fıyatlandırılması hususunda davalıca hiçbir baskı veya yönlendirme yapılmadığını, davacı tarafından sunulan belgelerde iddialarını doğrular nitelikte bir ibare, belge bulunmadığını fiyat, vade v.b. ticari koşulların tamamının davalıca davacıya yapılan satışlarda uygulanan satış fiyatı ve diğer satışlarla ilgili olduğunu, davacının sunduğu 09.07.2014 tarihli e-postada “satış koşulu fiyat talebimiz bulunmaktadır” ifadesinin davalının davacıya yapacağı ürün satışlarında uygulayacağı fiyatlara ilişkin olduğunu “Birim fiyat Teklif Cetveli’nin anılan e-postanın eki olmayıp bağımsız bir belge olduğunu, zira e-posta tarihinin 09.07.2014 iken, Birim Fiyat Teklif Cetveli tarihinin 15.07.2014 olduğunu, davacı belgelerinin davalı ile arasındaki alım-satıma ilişkin olduğunu, bu nedenle 4054 sayılı Kanuna herhangi bir aykırılık olmadığını, davacıya baskı veya yönlendirme yapılmadığını, davacı faaliyetinin münhasır bayilik açısından var olması gerekli unsurları taşımadığını, davalının hakim durumu kötüye kullandığına ve davacı aleyhine ayrımcılık yaptığına dair hukuki emare bulunmadığını, öncelikle davalının hakim durumda olduğuna dair hiçbir delil, emare bulunmadığını, 13 -19 /266 – 129 sayılı 04.04.2013 tarihli Kurul kararında, …’in Türkiye’deki iştiraklerinden olan davalı açısından değerlendirme yapıldığı ve devralma sonucu bir hakim durum yaratması veya hakim durumun güçlendirilmesinin mümkün olmadığı sonucuna varıldığını, davalı eylemlerinin ayrımcılık uygulanması kapsamında bir kötüye kullanma olarak değerlendirilmeyeceğini, Anayasa m.48’de kişilere sözleşme yapmak özgürlüğü tanındığını, bu özgürlüğün aynı zamanda sözleşme yapmama özgürlüğünü de kapsadığını, davalıca sağlanan ürünlerin objektif olarak zorunlu unsur olmadığını, davalının…A.Ş. ile sözleşme imzaladığı ve sözleşmenin Rekabet Kurulu’nun 14-29/592-258 sayılı 20.08.2014 tarihli karan ile “Bireysel Muafiyet” tanındığını, … Ecza deposunun münhasır ecza deposu tayin edildiğini, davacının ödeme vaadlerine ilişkin iddialarının ticari hayatın olağan akışına uygun, basiretli tacir tarafından değerlendirilmesi icap eden riskler olduğunu, nakit akışının kesilmesine yönelik iddiaların gerçek dışı olduğunu, davacı yükümlerinin 15/12/2015 tarihine kadar devam ettiğini, davacının ihale kapsamında vermiş olduğu teminat mektuplarının toplamının 575.000 TL ve vade bakımından en uzun olanının süresinin 30/10/2015 tarihine kadar sürdüğünü, davacının bu tarihe kadar ihale süresi kapsamında faaliyet göstereceğini, satış ve dağıtım ekibini, ağını, müşteri portföyünün davalı şirkete tahsis edildiği iddiasının gerçek dışı olduğunu, tüm satış, dağıtım faaliyetleri, lojistik masraflar, depolama, pazarlama giderlerinin davalıca karşılandığını, davalının kargo şirketleri ile imzaladığı tüm Türkiye’yi kapsayan sözleşmelerden lojistik masrafların tamamının davalıca karşılandığını, depolama masraflarının da davalıca üstlenildiğinin ekte sunulan depo kiralama faturalarından anlaşıldığını, davacının deposundaki minimal stoklar haricinde anılan ölçekte hizmet verebilecek kapasitesi olmadığını, ürünlerin dağıtım ve tesliminin davalı personelince gerçekleştirildiğinin ekte sunulu bordrolardan anlaşılacağını, 1 personelin 2014 yılında bölge hastanelerine yapmış olduğu ziyaret sayısının 2031 olduğunu, navlun bedeline ilişkin %2 oranında bedel tahsil edildiği iddiasına konu taşımaların davalıca gerçekleştirildiğini, ilaç sektöründeki genel uygulamanın ilaç şirketlerinin nakliye firmaları ile ilaçları ecza deposuna kadar taşıttırması sonrasında ecza deposunun nakliye masraflarını kendisine ait olmak üzere ilaçları taşıtması şeklinde gerçekleştirdiğini, davacı deposundaki minimal stoklar haricinde tüm taşıma ve dağıtımın bizzat davalıca yapıldığını, davacıya kesilen % 2 oranındaki bedelin davalının üstlenmiş olduğu navlun bedelinin %50’sine tekabül ettiğini, ücretlerin yarısının davacıya yansıtıldığını, sektörün genel uygulaması doğrultusunda ecza depoları ile Kredili Doğrudan Borçlandırma Sistemi ile çalışıldığını, davalının… üzerinden yapmış olduğu tahsilatların 30.09.2014 tarihinde 1.265.915,03 TL, 30.10.2014 tarihinde 277.788,44 TL ve 28.11.2014 tarihinde 364.935,71 TL olduğunu, güncel Cari Hesap kayıtları uyarınca davacının davalıya 649.981.84 TL borcunun bulunduğunu, zira Şubat 2015 tarihi itibariyle davacının Ocak 2015’e ait ödenmemiş faturalarının bulunduğunu, faturaların incelenmesi sonucu davalının davacıya vade bakımından ciddi kolaylıklar sağladığının anlaşılacağını, davalının… yüklemelerinin tamamının fatura karşılığı bulunduğunu, 277.788,44 TL tutarın 43.703,47 TL’sinin fazladan tahsil edildiğinin davalı yetkililerince tespit edildiğini ve akabinde 1 gün sonra davacıya iade edildiğini, davacının tahsilat sorununun davalıdan değil hastane ve eczanelerden kaynaklandığını, davacının mağduriyet yaşaması iddiasının gerçek dışı olduğunu, davalıca gereken tüm adımların atıldığını, tedbirlerin alındığını, davacının manevi tazminat talebinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, mevcut ticari uyuşmazlık kapsamında davacının kişilik haklarına herhangi bir saldırı olmadığını, denkleştirme tazminatı talebinin haksız ve mesnetsiz olduğunu, TTK m. 122’de düzenlenen denkleştirme isteminin talep edilebilmesi için m.122/1- a,b,c bentlerindeki şartların tamamının mevcut olması gerektiğini, tüm dağıtım, lojistik, depolama, nakliye ve pazarlama hizmetlerinin davalıca gerçekleştirildiğini, doğrudan hastalara yönelik pazarlama faaliyeti bulunmadığını, TTK m. 122 bağlamında davacının yeni bir müşteri kazandırmasının söz konusu olmadığını, davacının denkleştirme tazminatına hak kazanmayacağını, fesihten ötürü davacının maddi kaybının bulunmadığını, davacının kendisi ihaleden dolayı hak ve yükümlülüklerinin 15.12.2015 tarihine kadar geçerli alacağını, davalıca fesih ihbar süresi verilmemiş olmasına rağmen davacının 15.12.2015 tarihine kadar ihale kapsamındaki faaliyetlerinden kazanç sağlayacak olması karşısında 1 senelik bu sürenin yeterli bir süre olduğunu, davacının fesih nedeniyle maddi kaybı bulunmadığını, davacının feshi takiben davalının rakibi konumunda
olan …A.Ş ile anlaşarak faaliyetlerine devam ettiğini, davalının depolama, lojistik, nakliye, tanıtım ve pazarlama faaliyetlerini kendisinin üstlendiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davacı vekili Birleşen İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesine sunmuş olduğu dava dilekçesi ile; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında ihalelere katılım ile zorunlu olarak devam eden ticari ilişki nedeniyle müvekkili şirket tarafından davalı şirkete … Bank 11/12/2014 tarihli 350.000 TL bedelli 30/03/2015 vadeli teminat mektubu verildiğini, akabinde alınan teminat mektubunun vadesinin 17/03/2015 tarihinde ve önceki tarihte girilen ihalelerin devam ediyor olması ve bu sebeple davalı şirketin ürün almaya devam etmesinin zorunlu olması nedeniyle 31/11/2015 tarihine kadar uzatıldığını, davalı şirketin müvekkili şirketten 24.535 TL navlun bedeli talep ettiğini, navlun bedelinin ödenmemesi halinde teminat mektubunun nakde çevrilmesi baskısı altında davalı şirkete 24.535 TL navlun bedelinin ödendiğini, iş bu navlun bedelinin iadesinin daha sonra Ankara 56. Noterliğinden çekilen ihtarname ile talep edildiğini, ancak bu iade taleplerinin kabul görmediğini bildirerek davalı şirket tarafından müvekkili şirketten haksız ve hukuka aykırı olarak tahsil edilen 24.535 TL’nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili birleşen İstanbul… Asliye Ticaret Mahkemesine sunmuş olduğu cevap dilekçesi ile; Taraflar arasında hiç bir zaman ve surette değil münhasırlık, bayilik ilişkisi bile olmadığını, taraflar arasındaki ilişkinin basit bir alım-satım akdinden öteye gitmediğini, müvekkili şirketin ticari ilişki nedeniyle tüm nakliye ve dağıtım sürecini üstlendiğinden navlun bedeline hak kazandığını, davacının 2012-2014 yıllarındaki taşıma bedellerinin faturalanma yöntemine itiraz etmediğini veya ödeme yaparken ihtirazi kayıt koymadığını, aynı yönde açılan İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesinin… E sayılı dosyasında yapılan bilirkişi incelemesinde de davacının navlun bedeline hak kazanamayacağının açıkça belirtildiğini bildirerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 06/09/2017 tarihinde vermiş olduğu ıslah dilekçesi ile; dava dilekçesi ile talep ettiği maddi tazminat tutarını 758.391,74 TL arttırarak 783.391,74 TL olarak ıslah etmiş ve ıslah harcını yatırmıştır.
Asıl dava tazminat, birleşen dava alacak davasıdır.
Taraf delilleri toplanmış, bilirkişi rapor ve ek raporları alınmıştır.
Davacı vekili Mahkememizin 22/11/2018 tarihli celsesinde; birleşen İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesinin … E. sayılı davasından feragat ettiklerini belirtmiştir. Bilirkişiler Prof. Dr. …, Prof. Dr. … ve… Mahkememize sundukları 04/03/2016 tarihli raporlarında; taraflar arasındaki ticari ilişkinin 2010 yılından beri devam ettiğini, davacının davalı ürünlerini davalının belirttiği fiyata ve navlun ücreti konulmak üzere belli bir bölgede sattığını, davalıdan fiyat onayı almak suretiyle davacının kendi nam ve hesabına ihaleye girerek ihaleyi kazanmış olduğu, taraflar arasında davalı ürünlerinin davacı tarafından satın alınmasında bedelinin ödenmesine ilişkin vade de belirli unsurlara uygun hareket edildiği,… sistemi suretiyle davacı ödemelerinin kabul edildiği, davalıca fazladan tahsil edilen (DBS sistemi) 43.000 TL’nin davacıya iade edildiğini, depolama – nakliyat işlemlerinin davalıca gerçekleştirildiğini, davacıdan navlun bedeli alındığını, taraflar arasında çerçeve niteliğinde yazılı olmayan bir sözleşme yapıldığını, bu çerçeve sözleşme kapsamında davacının davalıdan kendi nam ve hesabına davalı ürünlerini alıp sattığı, davalının fiyat onayı ile kendi nam ve hesabına ihaleye girdiğini, süreklilik arz eden karşılıklı alacak borç ilişkisinin mevcudiyeti, taraf çalışanlarının sunulu e-mail yazışmaları, davacının anılan bölgede davalı ürünlerini kendi nam ve hesabına alıp satması hususlarınınteyit edildiğini,taraflar arasında yazılı olmayan tek satıcılık sözleşmesinin süresinin belirli olmadığını, her iki yanında kabulünde olduğu üzere sözleşmenin 18/7/2014 tarihinde davalıca bildirim yapılmaksızın fesih edildiğini, buna göre taraflar arasındaki belirsiz süreli tek satıcılık sözleşmesinin davalı tarafından herhangi bir neden gösterilmeksizin ve TTK nun 121/1 maddesinin resen uygulanmak suretiyle 3 ay önceden ihbar edilmesi şartına uymaksızın haksız olarak fesih edildiğinin kabulü gerektiğini, tek satıcılık sözleşmesinin davalıca haksız fesih ile davacının TTK’nun 122/5 maddesi gereğince denkleştirme talebinde bulunabileceği ve yoksun kalınan kar talep edebileceğini, navlun bedeli, bedelsiz karşılanan ürünler için yıllardır süren sözleşmede davacı tarafından herhangi bir talep konusu edilmediğini, aksine davacının davalı talebine uygunluk gösteren davranışların devam ettiğini, bu yönle davacının anılan kalemleri talebinin MK nun 2. ve 3. maddelerine aykırılık teşkil ettiğini, taraflar arasındaki ilişkinin 18/07/2014 tarihinde sona ermesinden sonra davacının dava dışı firmanın 21/01/2015 tarihinde bayi olması. yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında dikkate alınması gerektiğini, davacının sözleşmenin davalı tarafından tek taraflı fesih edilmesi nedeniyle kar mahrumiyeti talep edebileceğini, incelenen davacının 2013-2014 yıllarına ait gelir tablolarına göre davacının talep edebileceği kar mahrumiyetinin 783.391,74 TL olduğunu, portföy tazminatının talep edilebilmesi için sözleşmenin fesih nedeniyle davalıya bırakılan müşterilere aynı şekilde davalı tarafından mal verildiğinin kanıtlanması gerektiğini, dosyada buna ilişkin herhangi bir kanıt bulunmadığını, bu nedenle portföy tazminatı talep edilemeyeceğini belirtmişlerdir.
Bilirkişiler 23/11/2016 tarihli ek raporlarında; taraf itirazlarının asıl raporda varılan sonuçları değiştirecek mahiyetinde bulunmadığını belirtmişlerdir.
Bilirkişiler …, Prof. Dr. …, Prof. Dr. … ve … Mahkememize sundukları 18/05/2018 tarihli ek raporlarında; 04/03/2016 ve 23/11/2016 tarihli bilirkişi rapor ve ek raporlarında tespit edilen 783.391,74 TL nin ve diğer konulardaki kanaatlerinin sunulan gerekçelere uygun olduğunu belirtmişlerdir.
Davacı şirket davalı şirket ile aralarında münhasır bayilik ilişkisi bulunduğunu, davalı şirket ise taraflar arasındaki ilişkinin münhasır bayilik olmadığını, taraflar arasındaki ticari ilişkinin alım- satım ilişkisi olduğunu ileri sürmektedir. Taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmamaktadır. Tarafların sunduğu deliller, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre davacı şirketin davalı şirklet ile uzun süreden beri devam eden ticari ilişkisinde davacı şirketin davalı ürünlerini davalının belirttiği fiyata ve navlun ücreti de konulmak üzere belli bir bölgede sattığı, davalıdan fiyat onayı almak suretiyle davacının kendi nam ve hesabına ihaleye girerek ihaleyi kazandığı, taraflar arasında davalı ürünlerinin davacı tarafından satın alınmasında bedelin ödenmesine ilişkin vadede belirli usullere uygun hareket edildiği,… sistemi suretiyle davacı ödemelerinin kabul edildiği, depolama nakliyat işlemlerinin davalı tarafından gerçekleştirildiği, davacıdan navlun bedeli alındığı, taraflar arasındaki yazılı olmayan anlaşma çerçevesinde davacının davalıdan kendi nam ve hesabına davalı ürünleri alıp satması, davalının fiyat onayı ile kendi nam ve hesabına ihaleye girmesi, süreklilik arz eden alacaklı borç ilişkisinin mevcudiyeti, taraf çalışanları tarafından sunulan e-mail yazışmaları, davacının bölgede davalı ürünlerini kendi nam ve hesabına alıp satması hususları göz önüne alındığında, taraflar arasında süresi belirsiz tek satıcılık sözleşmesinin bulunduğu, bu sözleşmenin 18/07/2014 tarihinde davalı tarafından bildirim yapılmaksızın fesih edildiği anlaşılmıştır.
Davalı tarafından davacının faaliyette bulunduğu bölgede ve sürede başkaca bir bayinin de davalı ürünlerini alım ve satımı ile faaliyet gösterdiği, yahut davalının kendisinin ürünleri piyasaya sunduğunun ispatlanamadığı, taraflar arasındaki belirsiz süreli tek satıcılık sözleşmesinin davalı tarafından herhangi bir neden göstermeksizin ve önceden ihbar edilmesi şartına uyulmaksızın haksız fesih edilmiş olduğunun kabulü gerektiği, bu nedenle TTK’nun
122/5 maddesi gereğince davacının denkleştirme talebinde ve yoksun kalınan kar talep edilebileceği, davacının incelenen 2013 – 2014 yıllarına ait gelir tabloları ve bilirkişi raporuna göre davacının talep edebileceği kar mahrumiyetinin 783.391,74 TL olduğu Mahkememizce kabul edilmiştir.
Davacı her ne kadar portföy (denkleştirme) tazminatı talep etmiş ise de; sözleşmenin fesih nedeniyle davalıya bırakılan müşterilere aynı şeklide davalı tarafından mal verildiğinin kanıtlanamadığından, navlun bedeli, bedelsiz karşılanan ürünler için tazminat talep edilmiş ise de; davacının davalı taleplerine uygunluk gösteren davranışlarının devam ettiği, yıllardır süren sözleşmede davacı tarafından bu konuda herhangi bir talepte bulunulmadığı hususları göz önüne alındığında bunların talep edilemeyeceği,… üzerinden gerçekleştirilen fazla yükleme bedelinin tahsili talep edilmiş ise de; bu konuda herhangi bir belirleme yapılamadığı, bu nedenle kanıtlanamayan portföy tazminatı, finansman bedeli, navlun bedeli ve bedelsiz karşılanan ürünler için tazminat ve kredi doğrudan borçlandırma sistemi ile gerçekleştirilen fazla yükleme bedelinin tahsili taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Davacı şirket her ne kadar manevi tazminat talebinde bulunmuş ise de; sadece sözleşmenin fesih nedeniyle manevi tazminat talep edilemeyeceği, davacının uğramış olduğu zararlar var ise bunları maddi tazminat olarak talep edebileceği hususu göz önüne alınarak manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Davacı şirket vekili birleşen davadan feragat ettiğinden, birleşen davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Asıl davanın kısmen kabulü ile;
a) 783.391,74 TL mahrum kalınan kar tazminatının 5.000 TL sinin dava dilekçesinde faiz talebi olmadığından faizsiz olarak, kalan 778.391,74 TL sinin ıslah tarihi olan 06.09.2017 tarihinden itibaren hesaplanacak avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
b) Davacının finansman bedeli, Navlun bedeli, Portföy tazminatı, bedelsiz kalan ürün bedeli, Kredi Doğrudan Borçlandırma sistemi ile gerçekleşen fazla yükleme bedeli ile ilgili maddi tazminat talebinin ve manevi tazminat talebinin reddine,
2-Birleşen davanın feragat nedeniyle reddine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince asıl davada alınması gereken 53.513,49 TL harçtan peşin alınan 6.166 TL ile 12.951,50 TL ıslah harcının mahsubu ile eksik olan 34.395,99 TL harcın davalıdan tahsiline,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince birleşen davada alınması gereken 35,90 TL harcın peşin alınan 419 TL den mahsubu ile geriye kalan 383,10 TL’nin karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince asıl dava için hesaplanan 45.285,67 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ret olunan maddi tazminat kısmana göre hesaplanan 21.312,69 TL, ret edilen manevi tazminat için 2.180 TL olmak üzere toplam 23.492,69 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince birleşen dava için hesaplanan 2.944,20 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafından asıl davada yatırılan başvurma ve peşin harç toplamı 19.142,70 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafından asıl davada yapılan 4.700 TL bilirkişi ücreti ve 567,50 TL tebligat-müzekkere giderleri olmak üzere toplam 5.267,50 TL yargılama giderlerinin davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan 3.621,54 TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davalı tarafından asıl davada yapılan 66 TL yargılama giderlerinin davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan 20,62 TL nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
10-Davacı tarafından birleşen davada yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
11-Davacı tarafından yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
12-Davalı tarafından yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde davalıya iadesine,
Davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı; gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Mahkememize sunulacak veya gönderilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır