Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2010/704 E. 2021/553 K. 16.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2010/704 Esas
KARAR NO :2021/553

DAVA:Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ:03/12/2010
KARAR TARİHİ:16/09/2021

Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili Mahkememize verdiği dava dilekçesi ile; davalı şirketin 2005 yılı olağan genel kurul toplantısının 30/05/2006 tarihinde yapıldığını ve bu genel kurul toplantısında alınan kararların …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı ilamı ile iptaline karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini, mahkeme ilamının icrası için 2005 yılı genel kurul toplantısının 03/09/2010 tarihinde yapıldığını, yapılan genel kurul toplantısında alınan kararların TTK hükümlerine ve kesinleşmiş mahkeme ilamına aykırı olduğunu, genel kurul kararlarının iptalini talep etme zorunluluğu olduğunu, ortaklar pay defterinin usulüne uygun tutulmadığı için bu defter esas alınarak hazırlanan hazirun cetvelinin de usulsüz olduğunu, dolayısıyla bu cetvel esas alınarak yapılan toplantı ve alınan kararların da usulsüz olduğunu, şirket ortağı olarak görünen … ile …’e yapılan herhangi bir hisse devri olmadığı gibi imzalamış oldukları herhangi bir devir sözleşmesi de bulunmadığını, ancak buna rağmen pay defteri ve hazirun cetvelinde isimlerinin geçtiğini, yapılmış bir hisse devri sözleşmesi olmamasına rağmen pay devri yapılmış gibi gösterildiğini ve yönetim kurulu kararı ile pay defterine işlendiğini, yapılmayan bu pay devrinin yönetim kurulu kararı ile onayladığını, hisse devirlerinin yönetim kurulu tarafından devre onay veren kararın alınmasından iki ay önceki bir tarihte ortaklar pay defterine işlenmiş olmasının ortaklar pay defterinin de güvenilir bir kayıt olma niteliğini ortadan kaldırdığını, ortaklar pay defteri usulüne uygun tutulmadığından bu defterin esas alınması sureti ile tanzim edilen hazirun cetvelinin de usulsüz bir cetvel olduğunu, bu durumun toplantıya ilişkin TTK.nın 368. maddesine aykırılık oluşturduğunu çünkü nama yazılı pay sahiplerine gönderilmesi gereken davetiyenin şirkete ortak olmadığını beyan eden kişilere gönderildiğine göre gerçek pay sahibi ortaklara gönderilmemiş olduğunu, … ve … tarafından bir devir sözleşmesi imzalanmamış olmasına rağmen hisse devri varmış gibi usulsüz yapılan işlemler sebebi ile … Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunulduğunu ve … 3. Ağır Ceza Mahkemesinin… Esas sayılı dosyası ile yargılamanın devam ettiğini, yine …’ın bu çerçevede … Cumhuriyet Başsavcılığının … numarası ile suç duyurusunda bulunulduğunu, paydaşlık konusundaki ihtilaflar giderilmeden genel kurul toplantısının yapılmasının Bakanlık Komiseri, Divan, Yönetim Kurulu hakkında hukuki ve cezai sorumluluk gerektirdiğini, mevcut yönetimin 02.09.2010 tarihli 2005 yılı genel kurul toplantısına davet yetkisi olmadığını, şirketin 2005 yılına ait genel kurul toplantısında alınan kararların iptali için …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile açılan davanın kabulüne karar verildiğini, bu kararın Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2008/11673 Esas 2010/6314 Karar sayılı 03.06.2010 tarihli ilamı ile onandığını, ilgili ilamda genel kurulun yasaya uygun olarak oluşturulmadığı, pay sahibi olmadan göreve başlayıp oy kullanan yönetim kurulu üyesinin katılımı ile verilmiş olan kararların geçerli olmayacağı, bu durumda genel kurula davetin yetkisiz kişilerce yapılmış olduğundan genel kurulda alınan kararların yoklukla malul olduğunu tespit eden ve davanın kabulüne karar veren yerel mahkeme kararının yerinde olduğuna karar verildiğini, bunun üzerine 02.09.2010 günü 2005 yılı genel kurul toplantısı yapıldığını, bu toplantıya daveti yapan yönetim kurulunun toplantıya davet yetkisi olmadığından 2005 genel kurul toplantısının usule uygun yapılmadığının ortada olduğunu, davalı şirketin yetkilisinin kendi menfaatleri doğrultusunda ve hukuka aykırı şekilde alınan davacı şirket genel kurul kararlarının iptali için; …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas, …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas, …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas, …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyaları ile davalar açıldığını, bu davalardan bir kısmının derdest olup bir kısmında ise davaların kabulüne karar verildiğini, denetçi seçimi usule aykırı olduğunu ve bu hususun Türk Ticaret Kanunu hükümlerine aykırı olduğunu, denetçi …’ın yönetimin her faaliyetinde yasal sorumluluğu bulunduğunu, şirketin denetlendiğine ilişkin hiçbir belge olmadığını, yıllardan beri matbu hale getirilmiş bir şablon üzerinden yazının imzalanıp genel kurulun huzuruna getirilmesinin şirketin denetlendiği anlamına gelmemekte olduğunu, denetim faaliyetinin nasıl gerçekleştirileceğinin TTK’da düzenlendiğini, şirket çalışanı olan denetçinin düzenlediği faaliyet raporu doğrultusunda denetçinin ibra edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, denetim raporunun denetimin türü, kapsamı ve sonuçları açık, anlaşılır ve basit bir dille ve son iki yılla karşılaştırmalı olarak yazılmış olması gerektiğini, TTK 380. maddesinin ikinci cümlesi bilanço tasdik edilse bile şirketin gerçek durumu pay sahiplerinden gizlenmiş pay sahiplerini zarara uğratacak düzenlemeler yapılmış olması durumunda yönetim kurulu ve denetçiler ibra edilmiş olmayacağını, şirket hisse devirleri ile müvekkillerin gerçek kar paylarını almalarının kötü niyetli olarak engellendiğini, Yönetim Kurulu üyelerinin ibrasının kanuna aykırı olduğunu, 2005 yılı faaliyet ve denetçi raporunun bilanço ve gelir gider tablosunun okunması, görüşülmesi ve onayı maddelerinin görüşülmesi sırasında şirketin hisse devirleri ve şirketin genel olarak yönetim politikası ile ilgili sorular yöneltildiğinde şirket yönetiminden gerekli bilgiler alınamamış olduğunu, TTK.nın 362 maddesinde düzenlenmiş olan hissedarların şirketten bilgi alma hakkının yönetim tarafından engellendiğini, yine 363. maddesine göre hissedarların lüzumlu şüpheli gördükleri hususlarda Genel Kuruldan bilgi istemeye hakları olduğunu, yargılama sırasında bilirkişi kurulları tarafından yapılacak incelemeler sırasında şirketin ne denli keyfi bir yönetim şekliyle yönetildiği, hisse devirlerinin hileli ve muvazaalı şekilde devredildiğinin ortaya çıkacağını, Yönetim Kurulunun ibrası oylamasına katılmaması gereken kişilerin oylamaya katılmış olmakla ibra oylamasının yasal olmadığını, bu hususta Genel Kurul kararlarının iptali sebebi olduğunu belirterek; 02.09.2010 tarihinde yapılan ve şirketin 2005 yılı hesaplarının görüşüldüğü genel kurul toplantısında alınan kararların iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili Mahkememize verdiği cevap dilekçesi ile; davacılardan …’ın şirket ortağı olmayıp dava açma hakkı olmadığını, Genel Kurul kararlarına karşı sadece ve sadece hazirun cetvelinde adı bulunan kişilerin dava açma hakkı bulunduğunu, görülmekte olan bu dava ile birlikte müvekkil şirket aleyhine …tarafından ikame edilen …. Asliye Ticaret Mahkemesindeki… Esas sayılı dosyada da 03.09.2010 tarihli Genel Kurul kararının iptalinin talep edildiğini, bu itibarla adı geçen dava ile görülmekte olan davanın konusunun aynı olduğunu, bu haliyle davalar arasında bağlantının mevcut olduğunu, gerek TTK.nın 381. maddesi gerekse HMUK un 45. maddesi gereğince hangi dava daha önce açılmış ise davaların orada birleştirilmesi gerektiğini, davaya konu şirketin kanuna ve ana sözleşme hükümlerine göre zorunlu organları genel kurul tarafından seçilmiş olduğunu, halen bu organların görev ve yetkilerinin devam ettiğini, MK. nun dava ile ilgili 427. maddesine göre bir tüzel kişi hakkında kayyum atanabilmesi için gerekli olan organlardan yoksun olması gerektiğini, oysa organsızlık halinin söz konusu olmadığından kayyum atanmasının kanunen mümkün olmadığını, genel kurul kararlarının icrasının ertelenmesini düzenleyen TTK.nun 382 maddesinin uygulanabilmesi için iptali istenen kararların şirketin zararına yol açması veya mal varlığının azalmasına neden olması gerektiğini, bu itibar ile alınan kararların ertelenmesi için haklı ve zorunlu sebep bulunmadığından bu yöndeki talebin reddinin gerektiğini, 03.09.2010 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında yasaya ve ana sözleşme hükümlerine göre şirketin zaruri organlarının oluşturulduğunu, bunun dışında şirketin ticari faaliyetlerinin mal varlığı hakkında herhangi bir karar alınmadığını, bunun yanında şirketi borç altına sokacak herhangi bir karar da alınmadığını, bu nedenle genel kurulda alınan kararların icrasının ertelenmesinin şirketi organsız hale getireceğini, Genel Kurul tutanakları incelendiğinde ve ayrıca şirketin yönetim kurulu üyeleri ile denetçilerinin çağrılıp dinlenildiği takdirde alınan kararların icrasının ertelenmesinin mümkün olmadığının anlaşılacağını, bunun yanında genel kurul kararlarının ertelenmesinin şirketin ticari faaliyetlerini aksatacağını, bankalar ve kamuoyu nezdinde itibarını ve güvenilirliğini sarsacağını, genel kurul toplantısında TTK.nun 372 maddesi ile ana sözleşmede ön görülen toplantı nisabının mevcut olduğunun tespit edilmesi üzerine gündemde yer alan hususların müzakeresine geçilmiş olduğunu ve genel kurula katılan pay sahiplerinin iştiraki ile kanunun öngördüğü çoğunluk sağlanmak suretiyle gündemdeki hususlar hakkında karar alındığını, 03.09.2010 tarihinde yapılan genel kurulun …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı ilamı uyarınca yapıldığını, Mahkemenin 2005 yılında yapılan genel kurulu iptal ettiğini, bu iptal uyarınca davalı şirketin genel kurulu yapıldığını, 2005 yılının iptalini isteyenin davacı olduğunu, iptal üzerine yapılan genel kurulun tekrar iptalini istemenin hakkın kötüye kullanılması olduğunu, …. Asliye Ticaret Mahkemesinin iptal kararının gerekçesinde 2005 yılı genel kurulunu neden iptal ettiğini açıkça belirttiğini, müvekkil şirketin bu karar doğrultusunda 2005 yılının genel kurulunu 2010 yılında yaparak mahkeme emrini uyguladığını, bir anonim şirketinin hangi koşul ve şartlarda genel kurulu yapacağı ilgili kanun ve yönetmeliklerle düzenlendiğini, davalı şirketin genel kurul çağrısını görevde olan yönetim kurulunun yaptığını, davacının iddia ettiği gibi genel kurul çağrısını 2005 yılındaki yönetim kurulunu değil görevde olan yönetim kurulunun yapacak olduğunu, anonim şirketlerin bir tüzel kişilik olduğunu, şirketin sermaye yapısı, yönetim kurulu üyeleri, yöneticileri vb. değişebilir olduğunu, değişmeyen tek olgunun şirketin tüzel kişiliği olduğunu, şirketin yapmış olduğu tüm eylem ve işlemlerden tüzel kişiliğin sorumlu olduğunu, davacının talebinin kabul etmek için zamanı geriye döndürmelerinin gerektiğini, bunun mümkün olmadığı için davacının iddiasının kabul edilemez olduğunu, ayrıca toplantı tutanakları okunduğunda yapılan ibra ve diğer işlemlerin 2005 yılı yönetim kurulu üyeleri ve denetçiler için olduğunun görüleceğini, TTK.nun 381 maddesinde anonim ortaklık genel kurul kararlarının iptali koşulları düzenlendiğini, buna göre kanun veya esas mukavele hükümlerine ve bilhassa afaki iyiniyet esaslarına aykırı olan umumi heyet kararları için iptal davasının açılabilir olduğunu, bu hükme göre genel kurulda alınan kararların iptali için bu kararların yasaya ve şirket ana sözleşmesine aykırı olması yanında özellikle objektif iyiniyet kurallarına aykırı olması gerektiğini, kanunda özellikle belirtildiği gibi objektif iyiniyet kurallarına uygun bulunan kararların iptalinin söz konusu edilemeyeceğini, görülmekte olan davada her ne kadar genel kurulda alınan kararların iptali talep edilmiş ise de; objektif iyiniyet kurallarına aykırı olduğunun açıkça ileri sürülmemiş olduğunu, iyiniyetten yoksun birtakım iddialar ileri sürülerek genel kurul kararının iptalini istemenin hakkın kötüye kullanılması olduğunu, şirketin ticari faaliyetlerini ve itibarını sarsmanın şirketi iş yapamaz duruma düşürmek için ciddi olmayan bir takım sebepler ileri sürülmesinin hakkaniyetle bağdaşır bir tutum olmadığını, davacıların TTK.nun 381. maddesinde düzenlenen genel kurul kararlarını iptalini isteme hakkını kullanırken iyiniyetten yoksun bir şekilde davrandıklarını, sonuç olarak 03.09.2010 tarihli genel kurulda alınan kararların tümünün yasaya, ana sözleşmeye ve özellikle iyiniyet kurallarına uygun olduklarından iptalinin talep ve iddia edilemez olduğunu, belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen …. Asliye Ticaret Mahkemesinin… Esas, … Karar sayılı dosyasında davacı vekili dava dilekçesi ile; davalı şirketin 2005 yılı Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan kararların …. Asliye Ticaret Mahkemesinin 01.07.2008 tarih ve … Esas – … Karar sayılı kesinleşmiş kararı çerçevesinde iptal edildiğini, bunun üzerine 2005 yılı Olağan Genel Kurul Toplantısının 03.09.2010 tarihinde yeniden yapıldığını, genel kurul toplantısında alınan kararların hukuka aykırılık taşıdığını belirterek davalı şirketin 03.09.2010 tarihli 2005 yılı Olağan Genel Kurul toplantısında alınan kararların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen …. Asliye Ticaret Mahkemesinin… Esas, … Karar sayılı dosyasında davalı vekili davaya cevap dilekçesi ile; müvekkili şirket aleyhine … tarafından ikame edilen …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında 03.09.2010 tarihli genel kurul kararının iptalinin talep edildiğini, bu itibarla adı geçen dava ile iş bu davanın konusunun aynı olduğunu belirterek davaların birleştirilmesini ve 03.09.2010 tarihli genel kurulda alınan kararların tümünün yasaya ve ana sözleşmeye ve özellikle iyiniyet kurallarına uygun olduklarından iptalinin talep ve iddia edilemeyeceğini bildirerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
…. Asliye Ticaret Mahkemesi birleştirme kararı vererek dosyayı Mahkememize göndermeştir.
Dava ve asıl dava; Genel Kurul kararlarının iptali istemine ilişkindir.
Dava konusu Genel Kurul Toplantı tutanağı ve ekleri, ticaret sicil dosya sureti ve ilgili Mahkeme dosyaları celp edilmiş, taraf delilleri toplanmış, bilirkişi rapor ve ek rapor alınmıştır.
….Asliye Ticaret Mahkemesinin … E. … K. Sayılı kararı ile davalı şirketin 30.05.2006 tarihli genel kurulunda alınan kararların ” genel kurul kararı alan 3 kişilik yönetim kurulunun 2 üyesinin yasal olarak atanmadığı, bir yönetim kurulu üyesinin oyu ile alınan genel kurul çağrısı sonucu yapılan genel kuruldaki bütün kararların yoklukla malül hale geldiği heyetimizce kabul edilerek asıl ve birleşen dosyada 30.05.2006 tarihli genel kurul kararlarının iptaline yönelik davanın kabulüne karar vermek heyetimizde hasıl olmuştur.” gerekçesiyle iptaline karar verildiği, kararın Yargıtay tarafından onanması ile kesinleştiği görülmüştür.
Mahkememizin… E. … K. sayılı kararı ile davalı şirketin 16.05.2008 tarihinde yapılan 2007 tarihli olağan Genel Kurulunda alınan kararların” iptali istenen genel kurul toplantısına yapılan çağrının yetkisiz yönetim kurulu tarafından gerçekleşmiş olduğu bu nedenle alınan kararların batıl olduğu” gerekçesiyle iptaline karar verildiği görülmüştür.
….Asliye Hukuk Mahkemesinin… E…. K. sayılı kararı ile asıl ve birleşen davada hisse devir ve satış işleminin iptali, sözleşmenin iptali taleplerinin reddine karar verildiği ve kararın kesinleştiği görülmüştür.
Bilirkişi Prof. Dr. … ve … tarafından Mahkememize sunulan 30/06/2012 tarihli raporda; pay devirlerinin hukuken geçerli olup olmadığına ilişkin … Asliye Hukuk Mahkemesinin pay devrinin geçerli olduğu yönündeki kararının temyiz aşamasında bozulduğu yönünde, dosyaya herhangi bir karar ibraz edilmemiş olduğu, görülmekte olan ceza davalarında da aksi yönde kesinleşmiş bir hüküm bulunduğunun tespit edilmemiş olduğunu, görülmekte olan davada konuya ilişkin aksi yönde bir delil sunulmadığından takdirin Mahkememize ait olmak üzere aksi sonuca ulaşılamayacağı görüşünde olduklarını, doktrindeki görüşler ve Yargıtay kararları çerçevesinde, sonradan yönetim kurulunun seçimine ilişkin kararın kesin bir hükümle iptal edilmiş olması halinde dahi seçim kararı iptal edilen yönetim kurulunun, seçime ilişkin genel kurul kararının iptaline ilişkin hükmün kesinleşmesinden önce, genel kurul toplantısı için davet yapmaya yetkili olduğu kanısında olduklarını, anonim ortaklığın çalışanı olmanın denetçi seçilmeye engel hallerden biri olup, anonim ortaklıkta çalışan bir kişinin denetçi seçilmesine ilişkin kararın hükümsüz olduğunu, öte yandan somut olayda denetçi seçilen …’ın anonim ortaklığın çalışanı olduğu SGK kaydı veya başka delillerle ispat edilmediğini, …’ın anonim ortaklık çalışanı olduğunun ispatlanması halinde denetçi olarak seçilmesinin hüküm ifade etmeyeceğinden hazırladığı raporun da hukuken geçerli olmayacağı sonucuna ulaşılacağını, bilançonun tasdikine ilişkin kararın alınması bakımından bilgi alma hakkının kullanılmasının etkili olduğu gerekçesi ile kararın iptalinin talep edilmesi için aradaki illiyet bağının ispatlanması gerektiğini, bu husus ise bilançonun incelenmesini gerektirmekte olduğunu, mali inceleme sonucunda tespit edilebileceğini, davacı yönetim kurulu üyelerinin ibrasında oydan yoksun kişilerin oy kullandığı iddiasını yeterli şekilde somutlaştırmamış olduklarını, söz konusu iddianın gerekçesinin yönetim kurulu üyeleri ile pay sahipleri arasındaki hısımlık ilişkini olduğu varsayımında doktrindeki hakim görüş, oy hakkından yoksunluğunun yönetim kurulu üyelerinin eş ve çocukları bakımından da geçerli olduğu yönünde olmakla birlikte Yargıtay’ın yerleşik içtihadı, ibranın yönetim kurulu üyesi ile anonim ortaklık arasındaki “kişisel iş” kavramına dahil olmadığını belirtmişlerdir.
Bilirkişi Prof. Dr. … ve … tarafından Mahkememize sunulan 26/06/2015 tarihli ek raporlarında; Mali açıdan; şirketin 2005 yılındaki satış gelirlerinin 1.712.376.27 TL olmasına karşılık yönetim giderlerinin 1.640.124.45 TL oluşunun, giderlerinin fazlalığını ortaya koyduğu, hukuki açıdan; davacı iddialarının, pay devri, pay defteri ve hazirun cetvelinin geçersizliği yönünden yerinde olmadığı, buna karşılık, seçimleri mahkeme kararı ile iptal edilerek kesinleşmiş kişilerin artık YK üyesi sıfatına sahip olmayıp, genel kurulu davet etme konusunda da yetkisiz oldukları, bu kişilerin yaptığı bir çağrı üzerine toplanan genel kurulun da yoklukla malul sayılmak gerektiği, yokluk yaptırımı, alınan tüm kararların da yokluğunu gerektirdiğine göre, davacıların diğer iddialarının kök rapordan sonra yeniden tartışılmasına gerek duyulmadığı, ancak yapılan mali tespitler konusunda YK üyeleri ve denetçilerin hukuki sorumluluğu yoluna gidip gitmenin de davacıların yetki ve iradesinde bulunduğunu belirtmişlerdir.
Bilirkişi Prof. Dr. … ve … tarafından Mahkememize sunulan 08/04/2016 tarihli ek raporlarında; Davalı tarafından dosyaya sunulan Yargıtay kararı uyuşmazlık konusu genel kurul kararının butlanla malul olmadığını ispatlayabilecek nitelikte olmadığını, söz konusu kararın 26.06.2015 tarihli ek rapordaki görüşlerini değiştirmemekte olduğunu, …. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1.7.2008 tarihli kararının Yargıtay onamasından geçerek kesinleşmiş ve yönetim kurulunun oluşumunun usulsüz olduğu anlaşıldığını, bu nedenle seçimleri mahkeme kararı ile iptal edilerek kesinleşen bu kişilerin çağrıları ile toplanan genel kurul yoklukla malul kabul edilmesi gerektiğini, davacı vekili tarafından ileri sürülen …’ın işlem tarihlerinde fiil ehliyetini haiz olduğunun saptanamadığı iddiası konusunda, bu iddianın davacı tarafından ispatlanamamış olması nedeniyle de …’ın işlem tarihinde fiil ehliyetini haiz olmadığının kabul edilmesinin mümkün olmadığını belirtmişlerdir.
Bilirkişi Prof. Dr. … ve … tarafından Mahkememize sunulan 04/04/2017 tarihli ek raporlarında; birleşen …. Asliye Ticaret Mahkemesinin… Esas sayılı dosyasının yukarıda açıklanan ve daha önceki kök ve ek raporlarının doğrultusunda …. Asliye Ticaret Mahkemesinin 01.07.2008 tarihli kararı kesinleşmiş olup, yönetim kurulunun oluşumunun usulsüz olduğunun anlaşıldığını, dolayısıyla seçimleri mahkeme kararı ile iptal edilerek kesinleşen bu kişilerin çağrıları ile toplanan genel kurulun yoklukla malul kabul edilmesi gerektiğini, yoklukla malul kabul edilen genel kurulun üyelerinin usulsüz seçimi olduğu gerekçesi ile şirketin menfaati açısından kayyım atanması talebinin mahkemenin takdirinde olduğunu, davalı tarafın itirazı bakımından 08.04.2016 tarihli ek raporumuzda herhangi bir değişiklik bulunmadığını, davacı tarafın itirazı bakımından yine söz konusu ek rapordaki görüşlerinde herhangi bir değişiklik bulunmadığını bununla birlikte …. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen dava ile ilgili olarak HMK.nın 165. maddesi uyarınca bekletici mesele yapılması takdirinin Mahkemede olduğunu belirtmişlerdir.
Mahkememizce toplanan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; ….Asliye Ticaret Mahkemesinin … E. … K. sayılı kararı ile davalı şirketin 30.05.2006 tarihli genel kurulunda alınan kararların, genel kurul kararı alan 3 kişilik yönetim kurulunun 2 üyesinin yasal olarak atanmadığı, bir yönetim kurulu üyesinin oyu ile alınan genel kurul çağrısı sonucu yapılan genel kuruldaki bütün kararların yoklukla malül hale geldiği gerekçesiyle iptaline karar verildiği, kararın Yargıtay tarafından onanması ile kesinleştiği, buna göre davalı şirketin yönetim kurulunun oluşumunun usulsüz olduğunun anlaşıldığı, bu nedenle seçimleri mahkeme kararı ile iptal edilerek kesinleşen bu kişilerin çağrıları ile toplanan genel kurulun yoklukla malul kabul edilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak asıl davanın kabulü ile, davalı şirketin 03.09.2010 tarihinde yapılan 2005 yılı Olağan Genel Kurul toplantısında alınan kararların Yoklukla malul olduklarının tespitine karar verilmiştir.
Birleşen davanın davacısı şirketin, davalı şirketteki hisselerini yargılama devam ederken 09.01.2019 tarihinde başka bir şirkete devrettiği anlaşıldığından TTK.nın 445 ve 446. maddelerine göre ortaklık sıfatının, ortağın açacağı genel kurul iptal davasının dinlenebilmesi koşulu olduğu, Genel kurul kararının iptali davasını ancak ortak sıfatına sahip kişiler açabileceği ve ortaklık sıfatının kararın kesinleşmesine kadar devam etmesi gerektiğinden ve davacının ortaklık sıfatı yargılama devam ederken sona erdiğinden birleşen davanın aktif husumet yönünden reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Asıl Davanın kabulü ile; davalı şirketin 03.09.2010 tarihinde yapılan 2005 yılı Olağan Genel Kurul toplantısında alınan kararların Yoklukla malul olduklarının TESPİTİNE,
2- Birleşen Davanın aktif husumet nedeniyle REDDİNE,
3-Asıl davada;
a) Alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 17,15 TL harcın mahsubu ile kalan 42,15 TL harcın davalıdan tahsiline,
b) Karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesine göre 4.080 TL vekaletinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
c) Davacılar tarafından yapılan 34,30 TL harç gideri ve 594,10 TL masraf olmak üzere toplam 628,40 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,
d) Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
4-Birleşen davada;
a) Alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 17,15 TL harcın mahsubu ile kalan 42,15 TL harcın davacıdan tahsiline,
b) Karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesine göre 4.080 TL vekaletinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
c) Davacının yaptığı yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
d) Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Asıl davanın davacılar vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, birleşen davanın davacının yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Mahkememize sunulacak veya gönderilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 16/09/2021

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır