Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO:2023/422 Esas
KARAR NO :2023/923
DAVA:Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ:07/03/2017
KARAR TARİHİ:30/11/2023
Mahkememizde görülmekte olan Genel Kurul Kararının İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalının …’de kurulu bulunan turizm ve inşaat sektöründe faaliyette bulunan bir anonim şirketi olduğunu, şirketin halihazırda 6 pay sahibinden oluşan bir yapıya sahip olup davacı …’ın 463.305,81 pay adedi ile şirkette azlık pay sahibi olduğunu, davacı dışındaki bütün pay sahiplerinin şirketin halihazırdaki yönetim kurulunda üye olduklarını, davacının görev süresinin bitmesine 1 yıldan fazla bir zaman olmasına rağmen hiçbir yönetim kurulu toplantısına usulüne uygun şekilde çağırılmadığını, şirketin aldığı ve uyguladığı kararlarda kendisine söz hakkı verilmediğini, bu sebeplerle 12/09/2012 tarihinde yönetim kurulu üyeliği görevinden istifa ettiğini, davalı şirketin azlık pay sahibi olan davacının 21/02/2017 tarihinde düzenlenmiş olan 2015 yılı olağan genel kurul toplantısına bizzat katıldığını ve yapılan görüşmelerde gündem maddelerine olumsuz oy kullanarak muhalefetlerini genel kurul tutanağına geçirdiğini, davacının 21/02/2017 tarihinde yapılmış olan genel kurul toplantısında alınan kararları TTK’nın 446. maddesi gereğince iptalini talep etme hakkı bulunduğunu, yönetim kurulu faaliyet raporu incelendiğinde, şirketin 2015 yılını vergiler çıkarıldıktan sonra 935.699,55 TL kâr ile kapatmış olduğu, 2015 yılı aktiflerinin 13.367.825,06 TL ve özkaynağının ise 11.475.872,86 TL olduğu belirtilmekle, şirket bilançoları incelendiğinde 2014 yılında 4.967.882,55 TL olan maddi duran varlıklarının 2015 yılında 767.856,24 TL artış ile 5.735.738,79 TL’ye yükseldiği belirtildiğini, faaliyet raporunda şirketin elinde kalan 12 adet bağımsız bölümün bir kısmında donanım, demirbaş, eşya iyileştirme ve modernizasyon işlemleri ile ilgili yapılan harcamaların bu değer artışına neden olduğu belirtilmekle aynı şekilde 2015-2016 yılında da harcama yapılması planlandığı görüldüğünü, bu 12 adet bağımsız bölümün sıfır olduğu ve faaliyet raporunda belirtildiği üzere bağımsız bölümlerin kirada kullanılmakta olduğunu, sıfır olarak kiralanan ve bir kısmında 2014 yılında iyileştirmeler yapıldığı yönünde ifadeden yola çıkarak sadece belirli bir adette yapılacak olan iyileştirmelerin bedelinin şirketin bir yıllık kârı kadar olmasının mümkün olmadığını, bir önceki yıl bu iyileştirmeleri gerçekleştirmek amacıyla yapılan harcamalara dair hiçbir açıklamanın faaliyet raporunda yer almadığını, kiraya verilmiş olan bu bağımsız bölümlerin bir takım iyileştirmelere ihtiyacı olduğu belirtiliyorsa bu iyileştirmelerin neler olduğunun, yapılmış olan veya yapılacak masrafların belgelerinin de şeffaflıkla gösterilmesi gerektiğini, şirket içerisinde yapılan usulsüzlüklere karşı davacı tarafından aynı zamanda yönetim kurulu üyelerinin sorumlulukları çerçevesinde gerek şirkete gerekse dolaylı olarak davacıya verilmiş olan zararların tespiti ile tahsili amacı ile …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyası nezdinde dava ikame edildiğini ve ilgili davada şirket yönetim kurulu üyelerinin şirketi zarara uğrattıklarının alınmış olan bilirkişi raporu ile ispatlandığını, belirterekdavacının muhalefetine rağmen genel kurulda çoğunluk ile genel kurul gündeminin 3,4,5,6,9 ve 10 maddeleri kapsamında alınan kararların iptaline, dava konusu edilen tüm kararların icrasının, telafisi güç zararlar doğacak olması karşısında dava sonuna kadar tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; şirketin son derece basit ve yalın bir birlanço ve gelir tablosunun olduğunu, 2014 yılı bakiyesi 868 bin TL olan stoklar hesabından 2015 yılında 860 bin TL maliyetli konut, satışa arz edilmekten vazgeçildikten sonra, kiralamaya konu edilerek stoklar hesabından çıkartıldıktan sonra sabit varlıklar hesabına alındığını, nitekim sabit varlıklar hesabının 2015 yılı sonunda bakiyesi 768 bin TL olduğunu, 2015 yılında sabit varlıklar hesabının maliyetine intikal eden 42 bin TL tutarında harcama yapılmış ve yıl sonuna 134 bin TL tutarında amortisman ayrıldığını, buna göre yıl sonu bakiyesinin 860 bin TL+ 42 bin TL – 134 bin TL = 768 bin TL olduğu, 2015 yılında öz varlıklar hesabı 2015 yılı dönem kârı kadar yani 935 bin TL arttığını, ancak dönem kârının yarattığı nakit girişinin hesap edilmesi esnasında nakit çıkışı gerektirmeyen giderlerin dönem karına ilave edilmesi, nakit girişi sağlamayan gelirlerin dönem kârından tenzil edilmesi gerekeceğini, nitekim 134 bin TL tutarındaki amortisman giderlerinin herhangi bir fon ve nakit çıkışı gerektirmeyeceği ve tahakkuk yolu ile giderleştirileceği, 40 bin TL artış gösteren vergi ve SGK borçlarının da ücret bordrolarının tahakkuk yolu ile giderleştirilmeleri esnasında nakit ve fon çıkışı gerektirmeden netice hesaplarına intikal ettikleri için dönem kârına ilave edilmesi gerektiğini, yine dönem sonunda ticari borçlarda meydana gelen 33 bin TL artış nakit çıkışı gerektirmeden dönem maliyet ve gederleri içine yansıtılmış olduğundan bu tutarın da dönem kârına ilave edilmesi gerektiği, öte yandan şirkete borcu olan ortaklardan 2015 yılı içinde 546 bin TL tahsilat yapıldığını, buna karşılık borçlu oldukları tutar üzerinden 470 bin TL faiz hesaplanarak cari hesaplarına tahakkuk yolu ile borç kaydedildiğini, buna göre tahakkuk yolu ile şirkete borçlu olan ortakların cari hesaplarına borç kaydedilen bu tutarın aynı zamanda dönem gelirleri içinde yeraldığını ve nakit üreten bir gelir olmadığı için dönem kârından tenzil edilmesi gerektiğini, şirkete borçlu olan ortakların cari hesabında önceki yıla nazaran 546 bin TL – 470 bin TL = 76 bin TL azalma meydana geldiği, buna göre dönem kârının ürettiği nakit tutarının hesaplanabilmesi için kâr üzerinden bahseldilen düzeltmeler yapıldığında 672 bin TL 2015 yılı faaliyet sonuçlarından nakit yaratılmış olduğunu, 2015 yılı sonu itibariyle şirketin kasa ve banka hesaplarında bulunan nakit mevcudunda 280 bin TL artış olduğunun görüleceğini, bu sebeplerle davanın haksız olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin 27/12/2018 tarih ve 2017/… E., 2018/… K. sayılı kararı ile, davanın, dava ön şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nin 15/04/2021 tarih ve 2019/… E., 2021/… K. Sayılı kararı ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, bölge adliye mahkemesi kararına karşı davacı vekilince Yargıtay’a temyiz kanun yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 26/01/2023 tarih ve 2021/… E., 2023/… K. Sayılı bozma ilamı ile, Mahkememizce verilen kararın bozulmasına karar verilmesi üzerine, Mahkememizce bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
Dava, davalı şirketin 21/02/2017 tarihinde gerçekleşen 2015 faaliyet yılına dair olağan genel kurul toplantısında alınan 3,4,5,6,9 ve 10 nolu kararların TTK’nın 455 vd. maddeleri uyarınca iptali talebine ilişkin bulunmaktadır.
Mahkememizce taraflarca dosyaya sunulan bilgi ve belgeler, 21/02/2017 tarihinde gerçekleştirilen 2015 Faaliyet Yılına Dair Olağan Genel Kurul Toplantısı toplantı tutanakları ve müstenidatları, davalı şirketin sicil dosyası dosyamız arasına alınarak incelenmiştir.
Mahkememizce tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirilmiştir. Buna göre; dava konusu yapılan davalı şirketin 21/02/2017 tarihli genel kurul gündeminin 3, 4, 6, 9 ve 10. maddeleri yönünden yapılan değerlendirmede; 6102 Sayılı TTK’nın 445. maddesinde Genel Kurul Kararlarının iptali-iptal sebepleri başlığı altında; 446.maddesinde belirtilen kişilerin Kanun veya Esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan Genel Kurul Kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinde iptal davası açabileceği hüküm altına alınmış, anılan bu madde de atıf yapılan TTK 446/1.maddesi (a) bendinde de “Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten” pay sahiplerinin iptal davası açabileceği hüküm altına alınmıştır. Belirtilen yasal düzenlemede de görüldüğü üzere pay sahibi tarafından Genel Kurul Kararlarının iptali davasını açabilmek için karara muhalif kalınması yeterli olunmayıp, ayrıca muhalefetin tutanağa geçirilmesi de şarttır. Bu dava şartını yerine getirmeden açılan iptal davasının da reddi gerekir. 21/02/2017 tarihli Genel Kurul Toplantı Tutanağı incelendiğinde davacının, dava konusu yapılan 3, 4, 6, 9 ve 10. maddeler yönünden, iptali talep edilen Genel Kurula katıldığı ve sadece olumsuz oy kullanıp alınan kararlara karşı açık bir şekilde muhalefetinin bulunmadığı görülmektedir. Keza davacı pay sahibinin oyunu kullanmasına haksız yere izin verilmediği, çağrının usulsüz yapıldığı, gündemin gereği gibi ilan edilmediği gibi yönlerden de bir iddiası bulunmamaktadır. Açıklanan bu durum karşısında alınan kararların Yasa, Ana Sözleşme ve İlliyet kurallarına aykırılığının ileri sürülerek iptal isteminde bulunulabilmesi için TTK 446/1.maddesi uyarınca Genel Kurula katılan ortağın alınan karara muhalif kalarak keyfiyeti tutanağa geçirtmesi şart olup, bu nedenle davalı şirketin 21/02/2017 tarihli genel kurul gündeminin 3, 4, 6, 9 ve 10. maddeleri kapsamında alınan kararların iptali talebiyle açılan davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle 6100 Sayılı HMK’nun 114/2. maddesi gereğince usulden reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Dava konusu yapılan davalı şirketin 21/02/2017 tarihli genel kurul gündeminin 5. maddesi yönünden yapılan değerlendirmede; söz konusu karar ile, davalı şirketin yönetim kurulu üyelerinin ibrasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Yönetim kurulu üyelerinin ibrasında yönetim kurulu üyeleri kendileri ve diğer yönetim kurulu üyeleri için oy kullanamayacaktır. Her ne kadar 21/02/2017 tarihli olağan genel kurul toplantı tutanağının 5 inci maddesinde, davacının geçerli muhalefeti yoksa da karar nisabı re’sen göz önüne alınacak hususlardan olup, alınan kararların karar nisabına uygun olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Davalı şirketin ticaret sicil kayıtları, 21/02/2017 tarihli genel kurul toplantı tutanağı ve hazirun listesi incelendiğinde, davalı şirketin 6 tane pay sahibi bulunduğu, pay sahiplerinin aralarında bulunduğu 5 tane yönetim kurulu üyesi bulunduğu anlaşılmaktadır. Yönetim kurulu üyelerinin kendileri ve diğer yönetim kurulu üyelerinin ibrasında oy kullanamayacakları dikkate alındığında, karar nisabının hasıl olamayacağı açıktır. Bu itibarla söz konusu madde ile ilgili olarak karar nisabının sağlanamayacağı anlaşılmakla, davacı tarafından bu madde ile ile ilgili olarak açılan davanın kabulü ile, söz konusu kararın yoklukla malul olduğunun tespitine karar verilmesi gerekmiştir.
Tüm bu nedenlerle aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafça, davalı şirketin 21/02/2017 tarihli genel kurul gündeminin 3, 4, 6, 9 ve 10. Maddeleri kapsamında alınan kararların iptali talebiyle açılan davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle 6100 Sayılı HMK’nun 114/2. maddesi gereğince usulden REDDİNE,
2-Davacı tarafça, davalı şirketin 21/02/2017 tarihli genel kurul gündeminin 5. maddesine yönelik olarak açılan davanın KABULÜ ile, davalı şirketin 21/02/2017 tarihli genel kurul gündeminin 5. maddesi kapsamında alınan kararın yoklukla malul olduğunun TESPİTİNE,
3-Alınması gerekli 269,85-TL harçtan peşin alınan 31,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 238,45-TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 31,40-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi AAÜT gereğince belirlenen 17.900,00-TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan ve 31,40-TL başvuru harcı, 265,00-TL posta gideri ve ve 2.100,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.396,40-TL yargılama giderinin davanın kabul ve red oranı dikkate alınarak 1.198,20-TL’sinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, artan kısmın davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
6-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince, davacı ve davalı tarafından yatırılan ve bakiye kalan gider avansının kararın kesinleşmesi sonrası talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde TEMYİZ kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.30/11/2023
Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır