Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/825 E. 2023/720 K. 12.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/825
KARAR NO :2023/720

DAVA:Ticari Şirket Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ:09/12/2022
KARAR TARİHİ:12/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan ticari şirket genel kurul kararının iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalı şirketin 11/11/2020 tarihinde münhasıran kitle fonlama platformu faaliyetlerinde bulunmak üzere kurulmuş olup müvekkilinin, davalı şirketin %20 pay sahibi ortağı ve ilk yönetim kurulu başkanı olduğunu, müvekkilinin, 03/01/2022 günü hakim hissedar konumunda olan … tarafından çağrıldığı şirket merkezinde darp edildikten sonra şirketteki görevinden istifa ettiğini ve yönetim kurulunda değişikliğe gidildiğini, 24/01/2022 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında seçilen yeni yönetim kurulu 31/03/2022 tarihli kararı ile olağan genel kurul çağrısı yapmış ise de, toplantının gerçekleşmediğini, 16/05/2022 tarihli YK kararı ile bu kez ana sözleşmenin sermayeye ilişkin 6. maddesinde değişikliğin de toplantı gündemine ilavesiyle yeniden olağan genel kurul çağrısı yapılmış ise de, 03/06/2022 tarihinde yapılması gereken bu toplantının da yapılmadığını, yönetim kurulunun son olarak 23/08/2022 tarihli TTSG’de yayınlanan davet ile bu kez sadece sermaye artırımına ilişkin ana sözleşme değişikliği gündemiyle olağanüstü genel kurul çağrısında bulunduğunu, olağanüstü genel kurul toplantısı çağrısında, ana sözleşmenin sermaye artırımı başlıklı 6’ıncı maddesinin tadili ile eşzamanlı olarak sermaye azaltılması ve artırılması hususlarının görüşülerek karara bağlanması ve ortakların rüçhan haklarını kullanması hususlarının gündeme alındığını, müvekkilinin 12/09/2022 tarihli bu olağanüstü genel kurul toplantısına vekaleten katıldığını ve muhalefetini tutanağa geçirttiğini, toplantı tutanağına da dercedilen muhalefet şerhlerinin;
“2022 yılında yapılması lazım gelen Olağan Genel Kurul toplantısı yapılmamıştır. Olağanüstü Genel Kurul toplantısını gerektiren bir durum yoktur. 31 Aralık 2021 tarihli finansal tablolar incelendiğinde TTK 376’da yazılı koşulların bulunmadığı görülmektedir.
Şirket 14 Ekim 2021’de Paya dayalı kitle fonlaması faaliyetlerine aracılık etmek için SPK tarafından listeye alınmış ve faaliyete başlayabilmek için entegrasyon sistemlerini canlıya alma işlemlerini 9 Kasım 2021 tarihinde tamamlamıştır. 31 Aralık 2021’e kadar faaliyette olabildiği süreç yaklaşık 50 gündür.
Yeni maddenin kabul edilmesi Kitle Fonlaması Tebliği’ne göre sağlanması gereken özsermaye yeterliliği bakımında şirketin kuruluş ve listeye alınma şartını kaybetmesi anlamına gelecektir.
804.503,98 TL zarar olarak bilançoda görünse de SPK’ya bildirilen belgelerde de belirtildiği gibi şirketin kitle fonlama faaliyetlerini sağlıklı yürütülebilmesi için yapılan yazılım ve donanım giderleri kapsamında 500 bin TL’den fazla varlık tutarı özsermayeye dahil edilmiştir.
11 Nisan 2022 tarihli ticaret sicil gazetesinde yayınlanan genel kurul çağrısında ödenmiş sermayenin 1.837.500 TL olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla ortaklardan … ve …’ın şirkete borç olarak verdiği söylenen toplam 587.500 TL tutarındaki ödemenin sermaye taahhüt ödemesi olduğu ilan edilmiştir.
Gerekli ve zorunlu olmadığı halde sermayenin azaltılması ve artırılmasına yönelik değişiklik, vekaleten temsil ettiğim ortak …’ın payını azaltma amacına matuf ve objektif iyiniyet kurallarına aykırı olduğundan çoğunluk kararına katılmıyoruz.” şeklinde olduğunu, daha önce iki kez toplantı çağrısı yapıldığı halde kanunen yapılması zorunlu yıllık olağan genel kurul toplantısının halen yapılmadığı, dolayısı ile bilanço ve gelir-gider tablolarının görüşülüp onaylanmadığının ticaret sicil kayıtları ile sabit olduğunu, görüşülüp müzakere edilmeyen 2020-2021 (Aralık) dönemi Bilanço ve gelir/gider tablosu incelendiğinde, sermayenin azaltılmasını haklı gösterecek nitelikte bir sermaye kaybının söz konusu olmadığının görülmekte olduğunu, toplantı sırasında sözlü olarak talep ettikleri halde taraflarıyla paylaşılmayan ve sermaye azaltılmasına gerekçe olarak gösterilen 08.08.2022 tarih ve YMM/1077-… sayılı YMM raporunun celbi ile şirkete ait mali/finansal tabloların ve SPK’ya bildirilen sermaye yeterliliğine ilişkin belgelerin uzman bilirkişi vasıtasıyla karşılaştırmalı olarak incelenmesi halinde sermayenin azaltılmasını gerektiren bir neden bulunmadığının anlaşılacağını, münhasıran kitle fonlama platformu faaliyetlerinde bulunmak üzere kurulmuş olan şirketin SPK gözetim ve denetimi altında olduğu, faaliyete geçmesi için lisans almak zorunda olduğu nazara alındığında, lisans başvurusu sırasında sermaye yeterliliğine ilişkin beyan ve ekleriyle sermaye azaltılmasına gerekçe olarak gösterilen ve içeriği paylaşılmayan YMM raporu arasında çelişki bulunmasının kuvvetle muhtemel olduğunu, bu hususun, lisans alma sürecinde mevzuat gereği aranan sermaye yeterliliği şartlarının ve davalı şirketin bu şartları karşılayıp karşılamadığının Sermaye Piyasası Kurulu Başkanlığı’ndan sorulması halinde net bir şekilde açıklığa kavuşacağını, toplantı tutanağında yazılı şerhleri dışında ayrıca TTK md. 457 hükmüne göre açık, eksiksiz, doğru ve dürüst bir şekilde hazırlanmış yazılı bir yönetim kurulu beyanı olmadan ve mevcut sermaye taahhütlerinin tamamı ödenmeden alınan sermaye artırım kararının emredici kanun hükümlerine aykırılık nedeniyle de batıl olduğunun sabit olduğunu, …. Asliye Ceza Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası celb edilerek incelendiğinde, davalı şirket YK başkanı ve hakim hissedar konumunda olan … ile müvekkili arasındaki husumetin varlığının anlaşılacağını, bu husumet nedeniyle müvekkiline ait ödenmiş sermayenin borç olarak verildiği iddiasıyla 187.500,00-TL tutarlı ilamsız takibe girişildiğini, itiraz nedeniyle takibin durmasından sonra da müvekkilinin şirkette mevcut ortaklık payının azaltılmasını amaçlayan eş zamanlı sermaye azaltılması ve artırılması yoluna gidildiğini, müvekkilinin işyerinde darp edilmesi ve aleyhinde icra takibine girişilmesi gibi maddi gerçekler nazara alındığında eş zamanlı sermaye azaltılması ve artırımı kararının ekonomik bir amaçtan ziyade şahsi husumet güdülerek alındığı, ihtiyaç duyulan sermaye tutarının sermayeye ilave edilebilecek varlıklardan karşılanamayacağının belli olmadığı, hakların en az zarar verecek şekilde kullanılması ilkesine aykırı hareket edildiği anlaşıldığından ve iptal kararı kesinleştikten sonra hüküm doğuracağından ileride telafi edilmesi mümkün olmayacak zararların önüne geçilmesi için davaya konu kararların yürütmesinin geriye bırakılması gerekmekte olduğunu, tüm bu nedenlerle yasal veya objektif bir neden olmadan müvekkilinin sermaye payının azaltılması sonucunu doğuran 12.09.2022 tarihli olağanüstü genel kurul kararlarının yürütmesinin durdurulması yönünde tensiben ihtiyati tedbir kararı verilmesini, tedbir talepleri tensiben kabul edilmediği takdirde davalı şirkete tebliğ edilecek tensip zaptına madde ilavesi suretiyle davaya cevap müddeti içinde TTK 449 hükmüne göre yönetim kurulu üyelerinin görüşünü yazılı olarak bildirmesi için süre verilerek, yazılı görüş alındıktan sonra dava konusu kararın yürütülmesinin geri bırakılmasını, yapılacak yargılama neticesinde oluşacak takdire göre 12/09/2022 tarihli toplantıda alınan 3 ve 4 numaralı olağanüstü genel kurul kararlarının iptalini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkili şirketin, Sermaye Piyasası Kurulu mevzuatına göre kitle fonlama platformu faaliyetlerinde bulunmak üzere 1.000.000,00-TL kuruluş sermayesi ile 11/11/2020 tarihinde tescil edilerek kurulduğunu, akabinde 03/11/2021 tarihinde ana sözleşme tadili ile şirket sermayesinin 1.000.000,00-TL’den 2.000.000,00-TL’ye çıkartıldığını, gelinen son durumda sermayenin 1.200.000,00-TL tutarında ve %60 oranındaki kısmının …’a; 400.000,00-TL tutarında ve %20 oranındaki kısmının …’a; 400.000,00-TL tutarında ve %20 oranındaki kısmının …’a ait olduğunu, buna göre artırılan 1.000.000,00-TL’lik sermayenin %25 oranındaki 250.000,00-TL’lik kısmının peşin olarak; kalan %75 oranındaki 750.000,00-TL’lik kısmının ise tescili izleyen 24 ay içerisinde ödeneceğinin kararlaştırıldığını, bu bağlamda davacının gerek şirketin kuruluşundaki 150.000,00-TL’lik sermaye payı; gerekse sermaye arttırımındaki 50.000,00-TL’lik peşinat payının diğer ortak … tarafından kendisinin banka hesabına gönderildiğini ve hemen akabinde aynı gün davacı tarafından da müvekkili şirketin banka hesabına sermaye ödemesi olarak yatırıldığını, ayrıca başlangıçta %65 pay oranına sahip olan …’ın %5’lik pay oranına denk gelen 50.000,00-TL’lik hisse payını da bedelsiz olarak davacıya devrettiğini, davacının, şirketin kuruluşundan 24/01/2022 tarihine kadar şirketi münferiden temsil ve ilzama yetkili yönetim kurulu başkanı olarak müvekkili şirket nezdinde tek başına görev yaptığını ve müvekkili şirkete yönelik bulunduğu vaatlerinin aksine şirketin zararına olacak aşırı harcamalarda bulunarak şirketin parasını tükettiğini, davacının bıraktığı haliyle şirketi toparlamak mümkün olmadığından, şirketin 2022 senesinin ilk altı ayında da zarar etmeye devam ettiğini ve böylece toplam zararın 1.874.213,28-TL’yi aştığını, oysa Sermaye Piyasası Kurulu tarafından yayınlanan (III-35/A-2) sayılı Kitle Fonlama Tebliği’nin m.5/b bendine göre, 30/12/2022 tarihi itibariyle kitle fonlama şirketlerinin tamamı nakden ödenmiş sermayesinin ve öz sermaye tutarının en az 3.000.000,00-TL olmasının zorunlu olduğunu, şirketin 2.000.000,00-TL olan öz sermayesinin 1.874.213,28-TL’lik zarar sonrası 125.786,72-TL’ye inmiş olduğundan asgari tutarın çok altına düştüğünü, bu nedenlerden ötürü müvekkili şirketin içerisinde bulunduğu bu dar boğazdan kurtulmak adına TTK’nın 376. maddesinde tedbirleri uygulamaya koymak zorunda kalmış ise de, ortaklar tarafından sermayenin tamamı henüz ödenmediğinden gerçekleştirilmesinin mümkün olamadığını, bunun üzerine TTK’nın 456. maddesi kapsamında sermayenin tamamı ödenmediği için sermaye arttırımına da gidemeyen müvekkili şirketin, YMM/1077-… sayılı tespit raporu ile de sabit olduğu üzere münfesih hale düşmemek için başkaca çaresi kalmadığından öncelikle 2.000.000,00-TL’lik sermayenin henüz vadesi gelmemiş olan 750.000,00-TL kısmının azaltılarak 1.250.000,00-TL’ye düşürülmesine ve ortakların sermaye taahhüt borçlarının da iptal edilmesine karar verildiğini, ancak bu yapılırken ortaklar arasındaki eşitlik ilkesinin sağlanması açısından kalan 1.250.000,00-TL’lık sermaye içerisinde TTK m.357’de bahsi geçen “Eşit İşlem İlkesine” uygun olarak ortakların hisse oranlarının aynen korunduğunu, ancak 2020 yılında kurulan müvekkili şirketin gelir getirici bir faaliyeti henüz olmadığından, masrafları nedeniyle iki yıl içerisindeki zararının 916.096,20-TL’ye ulaştığını ve bu nedenle ödenmiş 1.250.000,00-TL sermayenin 2/3’ünün zayi hale geldiğini, müvekkili şirketin 1/3 sermaye oranı ile yetinmesi de mümkün olmadığından, TTK’nun 376. maddesine göre son yıllık bilançosu olan 31/12/2021 tarihli bilanço hesabı dikkate alınarak sermayeden zayi olan 834.000,00-TL’lık kısmı kadar daha azaltılmak suretiyle sermaye tutarının 416.000,00-TL’ye düşürüldüğünü, akabinde müvekkili şirketin nakit ihtiyacı sebebiyle 2022 yılı içerisindeki masrafları da dikkate alınarak borca batık hale gelmemek için sermayenin eş zamanlı olarak yeniden 2.000.000,00-TL’ye çıkartılmasına karar verildiğini, böylece TTK m.376/f.1 hükmü kapsamında sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının yarısının zarar sebebiyle karşılıksız kalması durumunun ortadan kalktığını ve şirket sermayesinin yarıdan fazlasının korunur hale geldiğini, bu şekilde sermaye azaltımı ve eş zamanlı artırıma ilişkin bahsi geçen süreçlere uygun tadil edilen ana sözleşme değişikliği izninin Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Genel Müdürlüğü’nün 16/08/2022 tarih ve … sayılı yazısı ile onandığını ve hemen akabinde tadil edilen haliyle ana sözleşmenin 12/09/2022 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında %80 oranındaki olumlu oylar neticesinde kabul edildiğini, genel kurulda kendisini vekil ile temsil ettiren davacı tarafın ise %20 oranındaki oyunu olumsuz olarak kullandığını, genel kuruldan sonra TTK’nın 461. maddesine istinaden ortakların rüçhan haklarını kullanabilmelerine ilişkin ilan 03/10/2022 tarihli ve 10673 sayılı TTSG’de yayınlandığını, ayrıca kanuni bir gereklilik olmadığı halde davacı tarafa müvekkili şirket tarafından ayrıca bildirim yapılmak suretiyle rüçhan hakkını kullanabileceği hususunun hatırlatıldığını, buna rağmen davacı tarafından %20 oranındaki payından kaynaklanan 316.000,00-TL değerindeki rüçhan hakkının kullanılmadığını, yine eş zamanlı sermaye artırımlarında taahhüt edilen sermayenin tescilden önce ödenmesi zorunlu olduğu halde bu tutarın da davacı tarafından şirket hesabına ödenmediğini, bunun üzerine eş zamanlı artırılan sermayenin tamamı ödenmeden tescil yapılamayacağı için ve tescilin de genel kuruldan sonra en geç üç ay zarfında yapılması zorunlu olduğundan, söz konusu tutarın ortaklardan … tarafından taahhüt edilerek nakden ödenmek durumunda kalındığını, nihayetinde sermaye artırımına ilişkin ana sözleşme değişikliğinin 12/12/2022 tarihli ve 10723 sayılı TTSG’de ilan edildiğini, bunun haricinde davacı tarafın iki kez toplantı çağrısı yapıldığı halde kanunen yapılması zorunlu olağan genel kurul toplantısının halen yapılmadığı iddiasının da gerçeği yansıtmamakta olduğunu, tescil edilmesini gerektirecek herhangi bir karar alınmadığından, ilan edilmeyen olağan genel kurul toplantısının çağrıya uygun şekilde gerçekleştirildiğini, toplantıya ait tutanakların taraflarından dosyaya ibraz edileceğini, tüm bu anlatımlarından hareketle müvekkili şirket nezdinde yapılan sermaye azaltımı ve eş zamanlı olarak artırımının zorunluluktan kaynaklanmakta olduğunu, amacın tamamen davacı tarafın ithamlarının aksine şirketin münfesih hale gelmesini önlemek olduğunu, davacı tarafın müvekkili şirket nezdinde sağlayacağını vadettiği katkılar ve iş imkanları sebebiyle kendisine her türlü maddi ve manevi imkanın tanındığını ve bu minvalde müvekkili şirkete ödemesi gereken sermaye tutarlarının dahi diğer kurucu ortaklar tarafından kendisinin hesabına borç olarak ödendiğini, buna karşın davacı tarafın uzun bir dönem şirketi tek başına yönetmeye yetkili olduğu halde görevini gereği gibi yerine getiremediğini, kişisel meselelerinden ötürü gerekli tedbirleri almak bir yana; şirketin avukatını ve mali müşavirini azletmek suretiyle iflasına sürüklediğini, bu bağlamda davacı tarafın yaşadığı özel ilişkisi sebebiyle ortaklardan …’ın tarafı dahi bulunmadığı …. Asliye Ceza Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyasına dayanarak mağdur olduğu izlenimi oluşturma çabasının sadece geçmiş iki yıl içerisinde şirketi düşürdüğü duruma kılıf bulma çabasından ibaret olduğunu, hesap vermekten kaçınmakta olduğunu, yine davacının sahip olduğu pay oranına karşılık ödemesi gereken ve fakat diğer ortak … tarafından kendisine borç olarak verilmiş olan sermaye tutarlarının …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası üzerinden kendisinden talep edilmesini şahsi husumet olarak adlandırması ve şirketin iflasını önlemek adına yapılan çalışmalara kötü niyet atfedilmesinin kabul edilemez olduğunu, bu bağlamda müvekkili şirketin münfesih hale gelmesini önlemek adına kanuna ve hukuka uygun olarak alınmış davaya konu kararlar yönünden istenilen yürütmenin durdurulmasına ilişkin tedbir kararının da reddine karar verilmesi gerekmekte olduğunu, tüm bu nedenlerle öncelikle yönetim kurulu üyelerinin yazılı beyanları da göz önüne alınarak davacı tarafından 12/09/2022 tarihli olağanüstü genel kurul kararlarının yürütmesinin durdurulmasına ilişkin taleplerinin reddini ve davanın reddini talep etmiştir.
Dava, davalı şirketin 12/09/2022 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan 3 ve 4 numaralı kararların iptali istemine ilişkin olup, davacı tarafça ayrıca, davalı şirketin 12/09/2022 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kararların yürütülmesinin tedbiren durdurulmasına yönelik ihtiyati tedbir talebinde bulunulmuştur.
Mahkememizce davalı şirketin ticaret sicili kayıtları, 12/11/2020 tarihli TTSG ile 12/09/2022 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısına ait hazirun listesi, …. İCra Müdürlüğü’ne ait … esas sayılı dosya, …. Asliye Ceza Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası, 11.04.2022 tarihli TTSG, 18/05/2022 tarihli TTSG, 23/08/2022 tarihli TTSG, 12/09/2022 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısı tutanağı örneği, 2021 yılı bilanço ve gelir gider tablosu, SPK’ya gönderilen mizan ve envanter örnekleri, sermayenin ödendiğinin tespitine ait 18/05/2021 tarihli SMMM raporu, 14/10/2021 tarihli SPK bülteni, dekontlar, 28/04/2022 ve 03/06/2022 tarihli 2021 yılı olağan genel kurul toplantı tutakları ve 11/08/2022 tarihli yönetim kurulu kararı dosyamız arasına alınmış, mali müşavir ve ticaret hukuku öğretim üyesi bilirkişilerden oluşan heyetten rapor temin edilmiştir.
Mahkememizce, 6102 Sayılı TTK’nun 449. maddesi gereğince, ihtiyati tedbir talebine ilişkin olarak davalı şirket yönetim kurulu üyeleri …, … ve …’in görüşleri alınmasını müteakip mahkememizin 16/01/2023 tarihli ihtiyati tedbir talebinin değerlendirilmesine ilişkin ara kararı ile; “Somut olayda; 12/09/2022 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kararların yürütmesinin geri bırakılması hususunda, davacı tarafça hangi dayanılan gerekçeler ile davalı tarafça sunulan beyanlar kapsamına ve davacı dışında beyanları alınan yönetim kurulu üyelerinin olumsuz görüş bildirmiş olmaları karşısında yaklaşık ispat olgususunun gerçekleşmemiş olduğu, ayrıca dava konusu genel kurul kararının üzerinden geçen uzun süre dikkate alındığında tedbir kararı verilmemesi halinde davacının hakkını elde etmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden şu aşamada bahsedilmesinin mümkün olmadığı, tedbir kararı verilmemesi halinde ciddi bir zararın doğacağına dair emarelerin de bulunmadığı, tarafların menfaat dengelerinin de gözetilmesi gerektiği..” gerekçesiyle “Davacı tarafın, davalı şirketin 12/09/2022 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kararların yürütülmesinin, tedbiren durdurulmasına yönelik ihtiyati tedbir talebinin REDDİNE” karar verilmiş, verilen kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nin 23/03/2023 tarihli, 2023/492 esas ve 2023/490 karar sayılı ilamı ile; “Davalı şirketin sermaye arttırımına ve arttırılan sermaye nedeniyle pay sahiplerine rüçhan hakkı tanınmasına ilişkin 3 ve 4 nolu genel kurul kararlarının iptali koşullarının oluştuğuna, anılan kararların davacının sermaye payının azaltıması amacına hizmet ettiğine, şirketin sermaye arttırımı ihtiyacı bulunmadığına, kararların yasaya ve objektif iyi niyet kurallarına aykırı olduğuna dair davacı iddialarının esası bakımından, mevcut delil durumuna göre bu aşamada yaklaşık ispat koşulunun oluşmadığı anlaşılmış olup, ilk derece mahkemesinin tedbir talebinin reddine yönelik kararında isabetsizlik bulunmadığından…” gerekçesiyle “Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE” karar verilmiştir.
Mali müşavir … ve ticaret hukuku öğretim üyesi Doç. Dr. …’dan oluşan bilirkişi heyeti tarafından düzenlenerek mahkememiz dosyasına sunulan 22/05/2023 havale tarihli rapor ile; davalı şirketin faaliyet raporunun inceleme ve değerlendirilmesinde faaliyet raporunun
asgari bilgileri ihtiva ettiği, ancak davacının detaylı bilgi talebinde bulunduğu, davalı şirketin faaliyet mali tabloların inceleme ve değerlendirilmesinde, mali tabloların
ticari defter ile uyumlu olduğu, davalı şirketin özvarlığının ise 495.904,00-TL tespit edildiği, özvarlığın sermaye arışından sonra oranın %4,03 olduğu, sermeye artışı olmadan önce %2,016 olduğu, davalı şirketin, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nin 23/08/2022 tarihli, 10645 sayılı ve 282. sayfada yayınlanan ilanı ile pay sahiplerini olağanüstü genel kurul toplantısına davet ettiği, gündemin gereği gibi ilan edilerek, süre ve şekil şartlarına uyulduğu, davacı tarafın, vekili aracılığıyla genel kurula katıldığı, söz konusu genel kurulun 3 ve 4 numaralı gündeme ilişkin olumsuz oy kullandığı, aynı zamanda da muhalefetini tutanağa
geçirdiği, bu yönüyle de davacının iptal davası açma hakkı bulunduğu, şirketin iki yıllık zararının 916.096,20-TL’ye ulaştığı ve bu şekilde 2021 sene sonu itibariyle
zararın, ödenmiş 1.250.000,00-TL sermayenin 2/3 ü olan 833.333,33-TL aştığı ve sermayenin 2/3’ünün zayi olduğu, zarar sebebiyle sermayenin 2/3’nün karşılıksız kalması halinde
davalı şirketin, sermayenin kalan 1/3’lük kısmı ile yetinmeye yahut eksilen 2/3’lük kısmın
tamamlatılmasına karar verme imkanına sahip olduğu, davalı şirketin kitle fonlama şirketi olduğu göz önünde bulundurulduğunda, belirlenen asgari sermaye tutarlarına da uymak zorunda
olduğu, her ne kadar davalı şirketin sermaye
azaltımı veya artırımı yapılması hususunda seçenekleri bulunsa da; bu seçeneklerden birinin ortadan kalktığı ve davalı şirketin sermaye artırımına
gitmesinin bir nevi zorunlu hale geldiği tespit edilmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun iptal sebepleri başlıklı 445. maddesi; “446 ncı maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler.” şeklinde düzenlenmiştir.
Aynı kanunun devam eden iptal davası açabilecek kişiler başlıklı 446. maddesi;
“a) Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten,
b) Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri,
c) Yönetim kurulu,
d) Kararların yerine getirilmesi, kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her biri, iptal davası açabilir. şeklinde düzenlenmiştir.
Mahkememizce dosya kapsamı hep birlikte değerlendirilmiştir. Buna göre davanın, davacının %20 oranında pay sahibi olduğu davalı …’nin 12/09/2022 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan 3 ve 4 numaralı kararların iptali istemine ilişkin bulunmaktadır. Genel kurul kararlarının iptali, Türk Ticaret Kanunu’nun 445 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Kanun koyucu 445. maddede iptal sebeplerini sıraladıktan sonra, bir sonraki maddede iptal davası açabilecek kişileri sıralamıştır. Özetle bir pay sahibinin genel kurul kararlarının iptalini talep edebilmesi için ya genel kurula katılıp olumsuz oy vermesi ve muhalefetini tutanağa geçirmesi ya da çağrının usulsüz olması, gündemin gereği gibi ilan edilmemesi, genel kurula yetkisiz kişilerin katılması ve oy kullanması ve genel kurul toplantısına alınmaması ve bunların kararın alınmasında etkili olması gerekmektedir. Yapılan incelemede uyuşmazlık konusunun, sermaye arttırımına ilişkin olarak 31 Aralık 2021 tarihli finansal tablolar incelendiğinde 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 376’da yazılı koşulların oluşup oluşmadığı etrafında şekillendiği tespit edilmiştir. Tarafların iddialarını ispatlamaya yarar çeşitli belgeler sunduğu görülmüşse de dava genel kurul kararlarının iptali amacıyla ikame edilmiştir. Bu nedenle T.T.K.’nın 445. ve 446. maddeleri kapsamında inceleme yapılmıştır. Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden, davalı şirket yönetim kurulunun 23/08/2022 tarihli TTSG’de yayınlanan daveti ile sadece sermaye artırımına ilişkin ana sözleşme değişikliği gündemiyle olağanüstü genel kurul çağrısında bulunduğu, olağanüstü genel kurul toplantısı çağrısında, ana sözleşmenin sermaye artırımı başlıklı 6’ıncı maddesinin tadili ile eşzamanlı olarak sermaye azaltılması ve artırılması hususlarının görüşülerek karara bağlanması ve ortakların rüçhan haklarını kullanması hususlarının gündeme alındığı, davacının 12/09/2022 tarihli bu olağanüstü genel kurul toplantısına vekaleten katıldığı ve genel kurul gündeminin 3. maddesine ilişkin olarak, maddenin görüşülmesi sırasında madde ile ilgili görüşlerini tutanağa geçirttiği, 4. madde ile ilgili olarak, oylama yapıldıktan ve olumsuz oy kullandıktan sonra bu maddeye yönelik olarak muhalif olduğunu tutanağa geçirttiği anlaşılmaktadır. Öncelikle, 6102 sayılı TTK’nın 446. maddesinde, genel kurul kararlarının iptalinin şartları ve usulünü düzenlenmiştir. Anılan maddede toplantıda hazır bulunup karara muhalif kalarak keyfiyeti zapta geçirten pay sahibinin iptal davası açabileceği düzenlenmiştir. Muhalefetin, her gündem maddesiyle ilgili olarak o konunun görüşülmesinden ve karar alınmasından sonra belirtilmesi ve tutanağa yazdırılması gerekmektedir. Oylama öncesi yapılan görüşme sırasında, bir öneriye karşı olunduğunun belirtilmesi veya ret oyu kullanılması, alınan karara muhalif olunduğu anlamını taşımamaktadır(Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 08/12/2015 tarihli, 2014/18887 esas ve 2015/13122 karar sayılı ilamı). Dava konusu olayda davacı pay sahibi, 12/09/2022 tarihli genel kurul toplantısına vekili aracılığıyla katılmıştır. Davacı vekili toplantıda, gündemin 3. maddesinde yer alan sermaye artırımı hususunun müzakere edilmesi sırasında beyan ettiği muhalefeti sonrasında oylama yapılarak, 4000 adet muhalefet oyuna karşılık 16.000 oyla karar alındığı, oylamadan sonra davacı pay sahibi vekili tarafından, alınan karara karşı muhalif kalınarak muhalefet şerhinin tutanağa geçirtilmediği görülmektedir. Dolayısıyla iptali talep edilen karara karşı usulüne uygun bir muhalefet şerhi bulunmadığından, alınan karar yönünden dava şartının mevcut olmadığı, dava şartının bulunup bulunmadığının yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerektiği hususu göz önünde bulundurularak, ilgili genel kurulda alınan 3 numaralı kararın iptali davasının, dava şartının gerçekleşmediği kanaatiyle dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekmiştir(İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nin 09/03/2022 tarih ve 2020/221 E., 2022/371 K. Sayılı kararı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin2020/1528 E., 2021/880 K. Sayılı kararı). Esas yönünden ve 4. maddenin iptali yönünden yapılan incelemede; Mahkememiz dosyası kapsamında temin edilen bilirkişi raporu ile; davalı şirketin faaliyet raporunun inceleme ve değerlendirilmesinde faaliyet raporunun
asgari bilgileri ihtiva ettiği, ancak davacının detaylı bilgi talebinde bulunduğu, davalı şirketin faaliyet mali tabloların inceleme ve değerlendirilmesinde, mali tabloların
ticari defter ile uyumlu olduğu, davalı şirketin özvarlığının ise 495.904,00-TL tespit edildiği, özvarlığın sermaye arışından sonra oranın %4,03 olduğu, sermeye artışı olmadan önce %2,016 olduğu, şirketin iki yıllık zararının 916.096,20-TL’ye ulaştığı ve bu şekilde 2021 sene sonu itibariyle
zararın, ödenmiş 1.250.000,00-TL sermayenin 2/3 ü olan 833.333,33-TL aştığı ve sermayenin 2/3’ünün zayi olduğu tespit edilmiştir. Raporla tespit edilen rakamlar baz alınarak yapılan değerlendirmede ise, T.T.K.’nın 376. maddesi gereğince zarar sebebiyle sermayenin 2/3’nün karşılıksız kalması halinde davalı şirketin sermayenin kalan 1/3’lük kısmı ile yetinmeye yahut eksilen 2/3’lük kısmın tamamlatılmasına karar verme imkanına sahip olduğu, Türk Ticaret Kanunu’nun yanı sıra, Sermaye Piyasası Kurulu’nun (III-35/A-2) sayılı Kitle Fonlama Tebliği’nin m.5/b bendine göre belirlenen asgari sermaye tutarlarına da uymak zorunda olduğu;
yani her ne kadar T.T.K.’nın 376. maddesi hükmü gereğince davalı şirketin sermaye azaltımı veya artırımı yapılması hususunda seçenekleri bulunsa da, SPK Tebliği’nin bu seçeneklerden birini ortadan kaldırdığı ve davalı şirketin sermaye artırımına gitmesinin bir nevi zorunlu hale getirildiği, şirketin sermaye artırımına gitmesinin, yasal bir
zorunluluk olduğu ve şirketin bu yönde karar almasının, hem şirketin; hem de pay sahiplerinin
menfaatine olduğu, sermaye artırımına karar verilmesi sonrasında, 4. madde ile rüçhan haklarının kullanılması konusunda karar alınmasında bir usulsüzlük bulunmadığı, davalı şirketin 12/09/2022 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kararların iptali koşullarının oluşmadığı anlaşılmakla, davacı tarafça açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM; Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafından açılan davanın REDDİNE,
2-Harçlar kanunu gereğince alınması gerekli 269,80-TL harçtan, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 80,70-TL’nin mahsubu ile, bakiye 189,1‬0-TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin, kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafça yapılan 11,50-TL vekalet harcı ve 110,00-TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 121,50-TL yargılama giderinin, davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
5-Davalı kendini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi AAÜT gereğince belirlenen 17.900,00-TL vekâlet ücretinin, davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
6-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince, davacı tarafından yatırılan ve bakiye kalan gider avansının, kararın kesinleşmesi sonrası talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.12/10/2023

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır