Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/768 E. 2023/130 K. 20.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/768 Esas
KARAR NO :2023/130 Karar

DAVA:Tazminat
DAVA TARİHİ:16/11/2022
KARAR TARİHİ:20/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA :
Davacılar vekili dava dilekçesi özetle; Müteveffa … ile davalı banka arasında 09/09/2014 tarihli işyeri kredi sözleşmesi akdedilerek 60.000-TL kredi kullandırıldığını, daha sonra müteveffanın vefat ettiğini, bunun üzerine davalı bankanın kredi borcundan bakiye kalan mirasçılardan talep ettiğini ve mirasçı müvekkillerinden bakiye borç miktarı olan 49.843,03 TL’nin tahsil edildiğini, müvekkilleri tarafından davalı bankaya başvuru yapılarak hayat sigortasına ilişkin bilgi ve krediye ilişkin evrakların talep edildiğini, davalı banka tarafından verilen cevapta müteveffaya hayat sigortasının zorunlu olmadığı, isteğe bağlı şeklinde bilgi verildiği, müteveffanın bu yönde herhangi bir talebinin olmadığı , bu nedenle hayat sigortası oluşturulmadığı ve sigorta primi tahsil edilmesinin beyan edildiğini, daha sonra müvekkilleri tarafından müteveffaya ait kredi evrakları arasında talimat yazısına rastlanıldığını, talimat evrakının bankaya sunulduğunu ancak davalı banka talimata rağmen hayat sigortasının oluşturulmama sebebini açıklamadığını, bu yönüyle davalının kusurlu olduğunu, müteveffa tarafından 60.000-TL kredi kullanıldığını, kredi sözleşmesinde geri ödeme tutarının 87.971,06 TL olarak gösterildiğini, borcun bir kısmının vefattan önce müteveffa tarafından kalan kısmının da davacılar tarafından ödendiğini, davalı banka tarafından hayat sigortası poliçesi yapılsa idi borcun tamamının sigorta kapsamında sigorta şirketinden tahsil edilerek müvekkilleri tarafından herhangi bir ödeme yapılmak zorunda kalınmayacağını belirterek; davanın kabulü ile davalı bankanın kusuru nedeniyle müvekkillerinin uğradığı zararın tespiti ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 49.843,03 TL’nin davalıdan tahsili ile müvekkillerine ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müteveffa …’ün müvekkilinin müşterisi olduğunu, müteveffa tarafından 60.000-TL tutarlı işyeri kredi kullanıldığını ve kredi tutarının hesabına aktarıldığını, müteveffanın kredi kullandırım aşamasında herhangi bir hayat sigortası poliçesi bulunmadığını, kredi dosyası içerisinde hayat sigortası yapılması yönünde herhangi bir talimat olmadığı gibi, muris müvekkili bankadan hayat sigortası yaptırmak istemediğini kredi sözleşmesini akdederken bildirdiğini, davacılar tarafından müvekkilinin hayat sigortası yapma ve yenileme yükümlüğü bulunduğu ifade edilmişse de, talimat bulunmayan ihtiyari hayat sigortası için bu durumun söz konusu olamayacağını, hayat sigortasının isteğe bağlı bir sigorta olduğunu, müteveffanın böyle bir talimatı ve isteği olmadığından hayat sigortası yapılmadığını, bu nedenle müvekkilinin müteveffanın iradesine ve talimatına aykırı bir işlemi bulunmadığını, davacıların vefat eden müşterinin yasal mirasçıları olmaları nedeniyle kredi borcundan sorumlu oldukları ve istirdat taleplerinin haklı ve hukuki bir yönü bulunmadığını belirterek; haksız ve hukuka aykırı olarak açılan davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE SONUÇ:
Dosyada delil olarak; dava dilekçesi ve ekleri, cevap dilekçesi ve ekleri, cevabi yazı içerikleri, beyan dilekçeleri, kredi sözleşmesi sureti ve tüm dosya kapsamı bulunmaktadır.
Dava, kredi sözleşmesi uyarınca yapılması gerektiği halde yapılmadığı ileri sürülen Hayat Sigortası nedeniyle uğranılan zararın tespiti ile yapılan ödemenin tahsili istemine ilişkindir.
Mahkememizce öncelikle HMK 1. maddesi uyarınca kamu düzeninden ve HMK 114/c ve 115/1. maddeleri uyarınca dava şartı olan olan görev hususu açısından yapılan incelemede;
28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 2. maddesi gereğince kapsamını her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları oluşturmaktadır. Kanun’un “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinin (k) bendinde Tüketici “ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi”, (l) bendinde ise Tüketici İşlemi “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” ifade eder şeklinde tanımlanmıştır.
Aynı Kanun’un 73. maddesinde, bu Kanun’dan kaynaklanan uyuşmazlıkların tüketici mahkemesinin görevine girdiği düzenlenmiş, 83. maddesinde ise, taraflardan birinin tüketici olduğu işlemler ile ilgili diğer Kanun’larda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği belirtilmiştir.
Yine, 6502 sayılı Kanun 83/2. maddesine göre; taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasına ve bu kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği düzenlenmiş bulunmaktadır.
Davanın dayanağı hayat sigorta sözleşmesi olup, hayat sigorta sözleşmelerinin niteliği gereği, sigortalı tarafın mesleği ne olursa olsun (tacir, esnaf, işçi, memur vs.) gerçek kişi ve tüketici olması dışında bir seçenek yoktur. Nitekim davacılar tacir olmadığı gibi davacıların murisi de sigorta şirketi ile yapılan sözleşmede tüketici konumundadır.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde de;
Mahkememizce görülüp karara bağlanan davanın, kredi sözleşmesi uyarınca yapılması gerektiği halde yapılmadığı ileri sürülen Hayat Sigortası nedeniyle uğranılan zararın tespiti ile yapılan ödemenin tahsili istemine ilişkin olduğu, dosya içerisinde bulunan yatırım amaçlı işyeri kredi sözleşmesi incelendiğinde, taraflar arasındaki ihtilafın 28/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı tüketicinin korunması hakkında kanunun yürürlük tarihinden sonra olduğu ve ayrıca davanın da iş bu yasanın yürürlülük tarihinden sonra açılmış olduğu, 6502 sayılı tüketicinin korunması hakkındaki kanunun 2. maddesinde her türlü Tüketici işlemi ile Tüketiciye yönelik uygulamaların bu kanun kapsamında olduğunun belirtildiği, 3. Maddesi de buna yönelik tanımların yapılmış olduğu, bu maddenin 1. bendinde açıkça Tüketici işlemi tanımlanmış olduğu, bu tanıma göre de; “mal ve hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişilerle tüketiciler arasında kurulan eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık, v.b. Sözleşmelerde dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemin tüketici işlemi” olarak tanımlandığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığının temelinin ise; kredi sözleşmesi uyarınca yapılması gerektiği halde yapılmadığı ileri sürülen Hayat Sigortası nedeniyle uğranıldığı iddia olunan zararın tespiti ile yapılan ödemenin tahsili hususlarından, eş söyleyişle Hayat Sigortasına dayandığı, ayrıca Medeni yargılama hukukunda görev kurallarının kamu düzenine ilişkin olduğu HMK’da da dava şartları arasında gösterildiği ve bu haliyle de davada, HMK’nın 1.,2., 6102 sayılı TTK’nın 4 ve 5 maddeleri ile 6502 sayılı Kanunun 3.,49., 73., ve 83. Maddeleri uyarınca görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğu anlaşıldığından, mahkememizin görevsizliği nedeniyle HMK 114/1-c ve 115/2. maddesi uyarınca mahkememizin görevsizliğine, davanın görev yönünden usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, davanın HMK 114/1-c ve 115/2.maddeleri uyarınca görev yönünden USULDEN REDDİNE,
2-Kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde dosyanın görevli olan İSTANBUL TÜKETİCİ MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-Kararın kesinleşmesinden itibaren iki haftalık süre içinde görevli mahkemeye gönderme talebinde bulunulmaması durumunda HMK. 20. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARATINA,
4-6100 sayılı HMK. 331/2. maddesi uyarınca harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli mahkemede DEĞERLENDİRİLMESİNE,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda HMK’nun 341/1 vd. maddeleri uyarınca; gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliyesi Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 22.02.2023

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır