Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/499 E. 2022/795 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/499
KARAR NO :2022/795

DAVA:Şirketin İhyası
DAVA TARİHİ:11/10/2021
KARAR TARİHİ:01/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan Şirketin İhyası davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; ortaklığın giderilmesi için açmış oldukları … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyasında, mahkemenin 30/06/2021 tarihli celsesinde terkin edilen … Pazarlama Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin ihyası hususunda dava açmak üzere taraflarına süre verildiğini, ticaret sicilinden terkin edilen ve hukuk alemindeki varlığı sona eren şirketin, davalı sıfatı ile davada yer alabilmesi ve yargılamanın yürütülmesi amacı ile tüzel kişiliklerinin yeniden canlandırılarak ihyasının gerektiğini, bu nedenle … Sulh Hukuk Mahkemesi’ tarafından, taraflarına 13/10/2021 tarihine kadar süre verildiğini, ihyası talep olunan şirketin, ticaret sicilinden re’sen terkin edilmiş olduğundan ötürü, bu davalarında husumeti yalnızca ticaret sicili müdürlüğüne yönelttiklerini, tüm bu nedenlere … Pazarlama Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi adına halen İstanbul ili, … ilçesi, … mh. … mevkiinde bulunan 8583 ada 6/30 Arsa payı, 1 nolu bağımsız bölümde 1/3 hisseli taşınmaz kayıtlı olduğundan, aktif tamamen tasfiye edilmeden, … Pazarlama Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin ihyası ile ticaret siciline tescilini talep etmiştir.
Davalı vekili, cevap dilekçesi ile; müvekkili kurumun, ticaret siciline tescil konusundaki talepleri ilgili yasanın kendisine verdiği yetki ve görev alanı içinde değerlendirdiğini ve sonuca bağladığını, yargı merci gibi hareket edemediğini, sicil müdürünün, tescil için aranan kanuni şartların var olup olmadığını incelemekle yükümlü olduğunu, tüzel kişilerin tescilinde, özellikle şirket sözleşmesinin emredici hükümlere aykırı olup olmadığı ve söz konusu sözleşmenin kanunun bulunmasını zorunluluk olarak öngördüğü hükümleri içerip içermediğini incelediğini, tescil edilecek hususların gerçeği tam olarak yansıtmaları, üçüncü kişilerde yanlış izlenim yaratacak nitelik taşımaları ve kamu düzenine aykırı olmamalarının şart olduğunu, müvekkili kurumun re’sen terkin işleminin, 6102 sayılı Kanunun geçici 7. maddesi, 6103 sayılı TTK’nun 20/1. maddesi ve anonim ve limted şirketlerin sermayelerini yeni asgari tutarlara yükseltmelerine ve kuruluşu ve esas sözleşme değişikliği izne tabi anonim şirketlerinin belirlenmesine ilişkin tebliğin 7. Maddesi kapsamında olduğunu ve tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığını, müvekkili kuruma 152342 ticaret sicil numarası ile kayıtlı bulunan … Pazarlama Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin dosyasında yapılan incelemede, şirketin sebebi ne olursa olsun aralıksız son 5 yıla ait olağan genel kurul toplantısının yapılmadığı hususunun belirlenmesinin ardından, re’sen terkin kapsamına alındığını, tebligat ve prosedürlerin yerine getirilmesinin ardından 31/07/2013 tarihinde sicil kaydının re’sen terkin edildiğini, re’sen terkin kapsamına alınan şirketlerin, bu durumun kendilerine tebliğinde itibaren 2 ay içerisinde münfesih olma sebeplerini ortadan kaldırarak buna ilişkin ispat edici belgeleri sicil müdürlüğüne ibraz etmesi ya da şirketin faaliyetinin devamının mümkün olmaması halinde aynı süre içerisinde tasfiye memurunu bildirmesi, ayrıca şirketin davacı ya da davalı sıfatıyla sürmekte olan davasının bulunması halinde, müvekkili kurumca bu hususun tespitinin mümkün olmaması nedeniyle buna ilişkin yazılı beyanı ticaret müdürlüğüne vermesi gerektiğini, müvekkili kurumca tüm bu işlemlerin yapıldığını; ancak şirketin yükümlülüklerini yerine getirmediğini, ticaret sicili müdürlüğünün, mahkeme hükmü olmaksızın bir şirketi tekrar sicile tescil yükümlülüğünün bulunmadığını, re’sen terkin işleminin hukuka ve kanuni prosedüre uygun olduğu gibi, davacı vekilince re’sen terkin işleminin eksik veya usulsüz olduğuna dair bir iddia ileri sürülmediğini, TTK’nun geçici 7. maddesinde, bir şirketin mal varlığının bulunması durumlarında ticaret sicilinden terkin edilmeyeceğine dair düzenleme bulunmadığını, bu nedenle davacı vekilinin, dava konusu şirketin mal varlığı bulunması nedeniyle re’sen terkin işleminin usulsüz olduğu yönündeki iddiasının doğru olmadığını, mahkememizce ihtar/ilan prosedürünün denetlenmesi söz konusu olacak olsa bile, dava konusu şirkete 24/04/2013 tarihinde gönderilen ihtarın iade edildiğini, bu durumda TTK’nun geçici 7. maddesinin 4. fıkrasına istinaden, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayınlanan ilanın, ihtarın ulaşmadığı durumlarda tebligat yerine geçeceğinden bu hususta da bir eksiklik bulunmadığını, dosya içerisinde yer alan ticaret sicili evrakında, müvekkili kurumun, ihyası istenen şirketin sicil kayıtlarındaki adresine tebligat çıkarıldığı, bu sokak yok şerhi ile bila döndüğü, 07/10/2013 tarihli Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan yapıldığı ve 28/01/2014 tarihinde şirketin terkin edildiğinin anlaşıldığını, re’sen terkin işlemlerinin kanuna uygun olması gerekse de geçici madde 7/2’ye aykırı bir durum da bulunmadığından, müvekkili kurum aleyhine isnat edilebilecek bir kusur ve sorumluluğun bulunmadığı, müvekkili kurumun davanın açılmasına sebep olmasından bahsedilemeyeceğini, tüm bu nedenlerle davanın reddini; mahkememiz aksi kanaatte ise müvekkili kurum aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmemesini talep etmiştir.
Mahkememizin 16/12/2021 tarihli, 2021/652 esas ve 2021/916 karar sayılı kararı ile; “Davacı tarafça açılan davanın hak düşürücü süre yönünden REDDİNE,” karar verilmiş, verilen kararın davacı vekili tarafından 04/01/2022 tarihinde istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nin 09/03/2022 tarihli, 2022/413 esas ve 2022/352 karar sayılı ilamı ile; “Somut uyuşmazlıkta, ihyası istenilen şirketin 31/07/2013 tarihinde 6102 Sayılı TTK’ nun geçici 7. madde uyarınca re’sen ticaret sicil kaydının silindiği, davacı tarafça … Sulh Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile 21/04/2021 tarihinde ortaklığın giderilmesi talepli dava açıldığı ve 11/10/2021 tarihinde ise işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Bu hali ile, TTK’ nın geçici 7. maddesi uyarınca kaydı res’en terkin edilen şirketin ihyası için açılan işbu davanın aynı yasanın 7/15. bendinde belirtilen 5 yıllık süre içerisinde açılmadığı, mahkemece hak düşürücü sürenin geçtiği gözetilerek davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır. (Yargıtay 11 HD.’nin 2020/288 Esas-2020/1181 Karar sayılı kararı da benzer mahiyettedir.)” gerekçesiyle onanmasına karar verilmiş, verilen kararın davacı vekili tarafından 25/03/2022 tarihinde temyiz edilmesi üzerinde Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 07/06/2022 tarihli, 2022/3229 esas ve 2022/4533 karar sayılı ilamı ile; ” 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinin 15. fıkrası son cümlesi uyarınca, şirket alacaklıları ve hukuki menfaati bulunanlar haklı sebeplere dayalı olarak terkin tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde şirkete ait tasfiye edilmemiş malvarlığının bulunması halinde ise 10 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak şirketin ihyasını isteyebilirler.” gerekçesiyle kaldırılmasına karar verilmiş, mahkememizce bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
Dava, davalı … Sicili Müdürlüğü tarafından ticaret sicilinden re’sen terkin edilen … Pazarlama Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin ihyası talebine ilişkin bulunmaktadır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, ihyası talep olunan … Pazarlama Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin …’nün …-0 sicil numarasında kayıtlı bulunduğu, Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden celp edilen sicil dosyasından; şirketin 31/07/2013 tarihinde İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğü’nce re’sen terkin edildiği anlaşılmıştır.
… Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyasının incelenmesinden, mahkemenin 30/06/2021 tarihli celsesinde davacı vekiline, … Pazarlama Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi hakkında ihya davası açmak üzere gelecek celseye kadar yetki ve süre verildiği anlaşılmıştır.
6762 Sayılı TTK ve 6102 sayılı TTK’da yer alan bu konudaki düzenlemelere bakıldığında; 6762 Sayılı TTK 447. madde hükmü gereğince, tasfiye halinde bulunan şirketin tüm borçları ödendikten sonra, kalan mevcudu, esas sözleşmede aksine bir düzenleme mevcut değilse pay sahipleri arasında ödedikleri sermaye ve paylara bağlı imtiyaz hakları oranında dağıtılacağı öngörülmüştür. Keza terkin işlemi ve dava tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK 543. maddesinde aynı yönde benzer ( borçlar ödendikten sonra önce ödenen pay bedellerinin iadesi yönündeki yeni hükmü dışında) benzer bir düzenleme yapılmıştır.
Yine dava tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan ve 6762 Sayılı TTK’da doğrudan bir karşılığıda bulunmayan 6102 sayılı TTK’nun 547. maddesinde (Ek Tasfiye) başlığı ile; tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu anlaşılırsa, son tasfiye memurları, yönetim kurulu üyeleri, pay sahipleri veya alacaklılar, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden, bu ek işlemler sonuçlanıdırılıncaya kadar, şirketin yeniden tescilini isteyebiyecekleri hükmüne yer verilmiştir. Anılan 547. madde hükmünün, eski TTK döneminde karşılığı bulunmayıp, ancak eski TTK döneminde uygulama ve içtihat yoluyla gerçekleştirilen ek tasfiye kararları yeni yasa ile yasal bir dayanakta kazanmıştır. Keza anılan hüküm ile şirket ortaklarının da ek tasfiye isteminde bulunabilecekleri açıkça hüküm altına alınmıştır. TTK 547. maddesinde ek tasfiyeye dair yer alan bu düzenleme bakımından, kanunun gerekçesi incelendiğinde ilk tesbit edilebilecek olan hususun; öncelikle ek tasfiye kararının geçici bir tedbir kararı olduğu ve yeni bir hukuki durum meydana getirmediği hususlarına yapılan vurgudur. Yine anılan madde gerekçelerinde ek tasfiyeyi gerektiren hallerin neler olabileceği, sınırlı sayıda olmaksızın gösterilmiş ve özellikli bu durumlar arasında şirketin bir davada davalı olarak bulunması veya aleyhine icra takibi yapılmış olması hali ek tasfiye kararı verilmesi için özellikli durumlar arasında sayılmıştır.
6102 sayılı TTK’nun geçici 7. maddesi(Ek: 26/6/2012-6335/38 md.): “(15) Bu maddede düzenlenmeyen hususlarda ilgili kanun ve esas sözleşmelerde öngörülen usullere göre hareket edilir. Bu madde gereğince tasfiye edilmeksizin unvanı silinen şirket veya kooperatiflerin ortaya çıkabilecek malvarlığı, unvana ilişkin kaydın silindiği tarihten itibaren on yıl sonra Hazineye intikal eder. Hazine bu şirket ve kooperatiflerin borçlarından sorumlu tutulmaz. Tasfiye memurlarının sorumlulukları konusunda, özel kanunlardaki sorumluluğa ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla bu Kanun veya Kooperatifler Kanunu hükümleri uygulanır. Ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilir.” hükmünü içermektedir. Bu hüküm dikkate alındığında, şirket alacaklıları ve hukuki menfaati bulunanlar haklı sebeplere dayalı olarak terkin tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde şirkete ait tasfiye edilmemiş malvarlığının bulunması halinde ise 10 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak şirketin ihyasını isteyebilirler. Somut uyuşmazlıkta terkin edilen şirket hakkında paylı malik olduğu taşınmaza ilişkin ortaklığın giderilmesi davasında taraf teşkilinin sağlanması için bu davanın açılması ve şirketin terkininden itibaren 10 yıllık sürenin dolmaması hususları göz önünde bulundurularak, davanın kabulüne karar vermek gerektiği sonucuna varılmıştır.
Davalı …’nün, açılan davada yasal hasım durumunda olması, res’sen terkin işleminden önce terkin edilecek şirkete gerekli bildirimleri yapmış bulunması nedeniyle, davalı aleyhine yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilmemiştir.
Tüm bu nedenlerle aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı tarafça açılan davanın kabulü ile; …ne …-0 sicil nosuyla kayıtlı iken; 6102 Sayılı TTK Geçici 7. maddesi uyarınca re’sen sicilden terkin edilen … Pazarlama Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin, … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ve müteakip işlemleri yönünden İHYASINA,
2- Kararın İstanbul Ticaret Siciline tesciline ve ilanına,
3-Alınması gerekli 80,70-TL karar ve ilam harcından, davacı tarafça peşin olarak yatırılan 59,30-TL’nin mahsubu ile bakiye 21,40-TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
4- Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı aleyhine vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince, taraflarca yatırılan ve bakiye kalan gider avansının kararın kesinleşmesi sonrası talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, diğer tarafın yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde TEMYİZ kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 01/12/2022

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır