Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/289 E. 2022/667 K. 24.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/289 Esas
KARAR NO:2022/667 Karar

DAVA:Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:25/12/2015
KARAR TARİHİ:24/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacılar vekilli mahkememize verdiği ve duruşmada içeriğini tekrar ettiği 25/12/2015 tarihli dilekçesinde; … Gazetesi’nin … tarihli nüshasında ve http://…/…/…/…-…-…/URL adresinde yayınlanan “…” başlıklı haberin müvekkilleri hakkında gerçek dışı, dolayısıyla manevi haklarını ve ticari itibarını toplum nezdinde rencide eden isnatlar içerdiğini, … … …’nun sahip olduğu objektif ve tarafsız yayın anlayışını lekelemek adına, hiçbir dayanağı olmayan seviye yoksunluğu beyan olduğunu, müvekkili … kuruluşlarını kötüleme ve yıpratmayı amaçlayan, gerçeklerin tamamen çarpıtılması sureti ile hazırlanmış bilgi ve yorumlardan oluştuğunu, …’nun davayı konu yazısı ile haksız yere, müvekkilerine itham ve isnatlarda bulunduğunu ve yarattığı kurguları dayanak alarak gerçekmiş gibi lanse ettiğini, kalemini müvekkillerine saldırmak gayesi ile bir araç olarak kullandığını belirterek, açıkça hukuka aykırı ve müvekkillerinin manevi haklarına tecavüz teşkil eden dava konusu yayınlar nedeniyle gazetede yayınlanan “…” başlıklı haber için müvekkilleri … ve … için ayrı ayrı 25.000 TL manevi tazminatın yayın tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen ve http://…/…/… adresinde yayınlanan haber için de müvekkkili … ve … … A.Ş için ayrı ayrı 25.000 TL’den toplam 50.000 TL manevi tazminatın yayın tarihinden itiaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müstesilsilen tahsiline, dava konusu yayınların hukuka aykırılıklarının tespiti ve masrafı davalılardan alınmak suretiyle kararın … Gazetesi ve tirajı en yüksek ulusal 2 gazetede yayınlanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA :
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili ….’nin … Gazetesi yayın sahibi olup diğer müvekkili …’ın … Gazetesinin imtiyaz sahibi olduğunu, her iki müvekkilinin de … Gazetesi’nin kurulduğu 2007 yılından bu güne gerek basın ahlak etiğine gerekse hukuk ve kamu düzenine uygun haber yaparak, emeklerinin karşılığını okurların ilgisi ile aldığını, diğer müvekkili … …’nun ise hayatı başarılarla dolu bir gazeteci, yazar ve siyasetçi olduğunu, … “http://…/…/…” \o “…”… Parti Meclisi Üyesi ve Genel Başkanı yardımcısı olduğunu, bir çok basın ve … kurumuna muhabirlikten genel yayın yönetmeliğine uzanan çalışmaları ile katkıda bulunan müvekkili …’nun … Gazetesi köşesi için de yazılar yazdığını, davacı tarafın da … ve diğer birçok basın yayın aracının yayın sahibi olduğunu, uyuşmazlığa konu yazının müvekkili tarafından yılların verdiği gazetecilik bilgisi ve siyasi bilgisi ile harmanlanması sonucu kaleme alındığını ve kamunun bilgilenmesi amacıyla yayınladığını, yazının bir kısmında bazı televizyon ve gazetelerin, iktidarda bulunanlara yakın olan çevrelerce alınmasından sonra beklenen gelirin elde edilememesi ile uğranılan zararın kapatılması için gereken kredinin kamu bankalarından sağlandığını, kamu bankalarının verdiği kredileri kapatmak için vatandaşa verdiği kredi faizlerini artırmasından bahsettiğini, anlatılan olayda televizyon ve gazetelerin iktidara yakın çevrelerce alındığını, gazete ve televizyonların ihtiyaç duyduğu kredileri kamu bankalarından temin ettiğini, banka kredi faizlerinin yükseldiğini, bu gerçekleri birbirine bağlayan olayların ise müvekkilinin mesleğinin getirdiği birikim ve çalışmalar sonucu elde ettiği bilgiler ve daha önce yapılan haberler ışığında, İstanbul Cumhuriyet başsavcılığı tarafından soruşturulan dosyalar kapsamında oluşturulan verilerin bir potada eritilerek ortaya çıkan sonucun kullanılması ile vücut bulduğunu, yazının diğer kısmında bahsi geçen iktidara yakın kesimlerce alınan ancak gerekli reyting ve tirajı sağlayamadığı için zarara uğrayana Tv ve gazetelere kamu ve özel şirketlerince ürün reklamı verilmesinin eleştirdiğini, zarara uğrayana Tv ve gazetelere kamu ve özel şirketlerce ürün reklamı verilmesinin eleştirdiğini, olayların kesin ve görünür gerçekliğe uygunluğunun tartışmasız olduğunu, müvekkili …’nu ilgili yazıyı kaleme almaya diğer müvekkilleni yazıyı yayınlamaya götüren şeyin devletin bildiğinin milletten gizlenmemesi düsturu olduğunu, basın kuruluşları ve gazeteciler yaptıkları haberlerle öncelikle toplumun yararına çalışmaları ve toplumu bilgilendirmeleri gerektiğini, kimseye yöneltilmiş hakaret olmamakla hakaretamiz bir ifade dahi kullanılmış olmadığını, metnin haber niteliği taşımasını sağlayan, görünür gerçeklik, güncellik, kamusal ilgi, toplumsal yarar ve biçim ile içerik arasındaki düşünsel bağ kriterlerinin hepsinin mevcut olduğunu, davacı tarafın müvekkillerinden ….Asliye Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı dosyası ile “…” kelimesinin kullanılmaması için tedbir istemli tazminat talep ettiğini, bu dava sonucunda hem tedbir taleplerinin reddedildiğini hem de tazminat davalarının reddedildiğini, müvekkillerine benzer nitelikte yapılan diğer bir “… …?” haber hakkında da davacılar müvekkillerini karşı … 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin …/… Esas sayılı dosyası ile manevi tazminat talepli dava açıldığını ve bu davaların da haber basın hukukuna uygun bulunarak reddedildiğini belirterek, haksız ve mesnetsiz davanın ve dava konusu tazminat talebinin reddine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
…. Asliye Hukuk Mahkemesinin … 23/05/2017 tarihli kararı ile Davanın reddine karar verildiği, Davacı vekilinin 15/05/2020 tarihli dilekçesi ile kararı istinaf ettiği, İstanbul BAM 4. Hukuk Dairesinin 2020/889 esasa, 2022/585 karar 02/02/2022 tarihli kararı ile davanın Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğundan bahisle kararın kaldırılarak dosyanın mahkemesine gönderildiği anlaşılmıştır.
Kaldırma kararı sonrasında dosyanın …. Asliye Hukuk mahkemesinin … esas sırasına kaydı yapılarak BAM kaldırma kararı doğrultusunda görevsizlik kararı verilip dosyanın mahkememize tevzi edildiği anlaşılmıştır.
DELİLLER, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dosyada delil olarak; dava dilekçesi ve ekleri, beyan dilekçeleri, cevabi yazı içerikleri, sosyal ve ekonomik durum araştırmasına ilişkin müzekkere cevapları ve tüm dosya kapsamı bulunmaktadır.
Dosyanın incelenmesinde davanın ilk olarak; …. Asliye Hukuk Mahkemesinde açıldığı, anılan mahkemenin 23/05/2017 tarih ve … sayılı ilamı ile karar verildiği, kararın davacılar tarafından süresinde İstinaf edilmesi üzerine kararı inceleyen BAM 4. HD.’nin, 05/03/2020 tarih ve 2020/889 Esas- 2022/585 Karar sayılı kaldırma kararı ile, görev nedeniyle kararın kaldırılmasına karar verilmiş, sonrasında dosyanın mahkememize geldiği anlaşılmıştır.
Mahkememizde açılan dava öncelikle, görev, yetki, taraf sıfatı ve diğer dava şartları açısından incelenmiş ve mahkememizin görevli ve yetkili olduğu ve ayrıca diğer dava şartlarının da bulunduğu anlaşılmış olduğundan davanın esasına geçilmiştir.
Dava; basın yoluyla kişilik haklarına saldırı iddiasına dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir.
5187 sayılı Basın Yasası’nın 13. maddesi gereğince basılmış eserler yoluyla işlenen fiillerden doğan maddî ve manevî zararlardan dolayı süreli yayınlarda, eser sahibi ile yayın sahibi ve varsa temsilcisinin müştereken ve müteselsilen sorumlulukları bulunmaktadır.
Anayasa’nın “Basın hürriyeti” başlıklı 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 3. maddesi basın özgürlüğünü düzenlemiş ve bunun sınırlarını göstermiştir.
5187 sayılı Kanun’un 3. maddesinde;
“Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir.
Basın özgürlüğünün kullanılması ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlâkının, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, Devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabilir.” hükmü yer almaktadır.
Bu hükümden de anlaşılacağı üzere; basın özgürlüğü, kişinin dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren olay ve olgular hakkında bilgi sahibi olmasını sağlamayı amaçlar.
Bunun gereği olarak basın; haber toplamak, fikir ve kanaatleri izleyerek bunları çözümlemek, yorumlamak, eleştirmek ve sonuçta kamuoyunu ilgilendiren konularda doğru ve gerçeğe uygun haber vermek hakkına sahip ve bununla görevlidir. Eş söyleyişle denetim, uyarma, eleştiri ve gerçekleri açıklama, basının doğal görevleridir. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ancak ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Öte yandan, bu konuda Anayasamız ve uluslararası metinlerde ifade özgürlüğünün nasıl yer aldığının incelenmesinde yarar bulunmaktadır.
1982 Anayasasının 90. maddesinin son fıkrasında; “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletler arası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 7/5/2004-5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletler arası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletler arası antlaşma hükümleri esas alınır.” hükmü yer almakta olup, bu durumda bu tarz uyuşmazlıkların çözümünde, usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletler arası antlaşmalar ile iç hukukun birlikte yorumlanması ve uygulanması gerekmektedir.
Hal böyle olunca; Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gözetilerek verilen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının incelenmesi gerekmektedir.
İfade özgürlüğü demokratik bir toplumun önemli özelliklerinden biri olup, toplumun ilerlemesinin ve her bir bireyin gelişmesinin temel koşullarından birini oluşturur. Bu özgürlük AİHS’nin 10/2.maddesine tabi olmak kaydıyla, sadece olumlu karşılanan ya da kimseye saldırgan gelmeyen ya da insanların kayıtsız kalabildiği “bilgi” ve “fikirler” için değil, Devlet veya halkın herhangi bir kesimi için saldırgan görünen sarsıcı nitelik taşıyan ya da rahatsız edici olan fikirler için de geçerlidir (Handysıde V.Birleşik Krallık, 7 Aralık 1976, Başvuru No: 5493/72, Seri A No. 24, s.23, paragraf 49). Çoğulculuk, hoşgörü ve açık düşünce bunu gerektirir ve bunlar olmaksızın “demokratik bir toplum” olamaz. 10.maddede benimsenen ifade özgürlüğü bu şekilde olmakla birlikte, yine de bu, dar bir yorum gerektiren istisnalar içermektedir ve bu hakkı kısıtlama ihtiyacının ikna edici bir biçimde ortaya konması gerekmektedir (Pakdemirli-Türkiye Davası, Başvuru No:35839/97).
Basın özgürlüğü ise, ifade özgürlüğünün en önemli unsurlarından birisidir. AİHM basın ile ilgili kararlarında, ifade özgürlüğünün demokratik bir toplumun esaslı temellerinden birisini oluşturduğuna değindikten sonra, basına tanınması gereken güvencelerin özel bir öneme sahip bulunduğu belirtmektedir. Basın ve diğer … organlarının ifade özgürlüğü, kamuoyuna yöneticilerin görüş ve davranışlarını tanıtmak ve yargılamak için en iyi araçlardan birisini sunmaktadır. Basına siyasal arenada ve kamunun ilgilendiği diğer alanlarda tartışma konusu olan bilgi ve görüşleri iletme görevi düşer. Basının bu görevi kamuoyunun da bilgi ve görüşleri alma hakkı ile tanımlanır (Handysıde V.Birleşik Krallık, 7 Aralık 1976, Başvuru No: 5493/72, 49, Centro Europa 7 S.R.L. And Dı Stefano V. İtalya, Başvuru No: 38433/09, 131).
O halde, basın özgürlüğü; bir yönüyle halkı ilgilendiren haber ve görüşleri iletme özgürlüğüdür; diğer yönüyle de, halkın bu bilgi ve görüşleri alma hakkıdır. Mahkeme’ye göre basın ancak bu şekilde, kamuoyunun bilgi edinme hakkı bakımından yaşamsal önemi bulunan “halkın gözcülüğü” ya da “bekçisi” görevi yapabilir. Basın özgürlüğü söz konusu olduğunda, ulusal makamlara tanınan takdir yetkisi demokratik bir toplumun yararı dikkate alınarak sınırlandırılır (Édıtıons Plon V. Fransa, Başvuru No:58148/00, 44; Bladet Tromsø And Stensaas V. Norveç, Başvuru No:21980/93, 59).
Burada hemen şunun ifade edilmesi de gerekir ki, Sözleşme’nin 10. maddesi sadece ifade edilen haber ve fikirlerin içeriğini değil, fakat aynı zamanda bunların nakledilme biçimlerini de korur. (Oberschlıck V. Avusturya, Başvuru No: 20834/92, 57). AİHM’nin yerleşik içtihadına göre; gazetecilik özgürlüğü ve mesleği, belirli ölçüde abartma, hatta kışkırtma unsurunu da içerir. (Prager And Oberschlıck V. Avusturya, Başvuru No: 15974/90, 38)
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır (Bknz. İstanbul BAM 4. H.D. 08/11/2021 tarih ve 2021/2007 Esas-2021/2254 Karar sayılı kararı).
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde de;
Mahkememizde görülüp karara bağlanan davanın, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı iddiasına dayalı manevi tazminat istemine ilişkin olduğu, bu bağlamda, dava konusu somut olaya ilişkin olarak, taraflarca sunulan deliller ile başka yerden getirtilmesi gereken tüm delillerin toplandığı, gelen yazı cevaplarının dosyamız içerisine alındığı, toplanan deliller ve yapılan yargılama sonucu, davacı yanlarca her ne kadar basın yoluyla kişilik haklarına saldırı yapıldığı, manevi zararlarının doğduğu ve zararlarının giderilmesi talep edilmiş ise de; davaya konu yayın bir bütün olarak değerlendirildiğinde;… tarihli … Gazetesinin 1.sayfasında “…!” başlığı ile verilen ve 9.sayfasında “…” başlıklı devamında … tarafından kaleme alınan köşe yazısının iş dünyasına hitaben yazıldığı, yazıda bazı televizyon ve gazetelerin iktidara yakın çevrelerce alındığı, gazete ve televizyonların ihtiyaç duyduğu kredileri kamu bankalarından temin ettiği ve bu nedenle banka kredi
faizlerinin yükseldiğinin anlatıldığı, zarara uğrayan televizyon ve gazetelere kamu ve özel şirketlerce ürün reklamı verilmesinin eleştirildiği, davacılara hakaret içermediği, basın özgürlü kapsamında eleştiri içeren bir yazı olduğu, hukuka aykırılık teşkil etmediği, internette de yayınlanan yazının aynı yazı olduğu, eleştiri içeren bir yazı olduğu, hukuka aykırılık teşkil etmediği, ayrıca basının okuyucunun ilgisini çekmek amacıyla çarpıcı ifadeler kullanmasının gazetecilik tekniği gereği olduğu ve bu durumun bir haberi başlı başına hukuka aykırı hale getirmeyeceği, basının haber verme hakkı, toplumun da haber alma hakkının bulunduğu, güncel olan konuların gazetecilik tekniği gereği okuyucunun ilgisini çekmesi için çarpıcı başlıklara yer verilerek aktarıldığı, haberin yayın tarihi itibari ile kamu yararının ve toplumsal ilginin bulunduğu, güncelliğini koruduğu, yayında özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı, haberde yer verilen ifadelerin kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunmadığı sonuç ve vicdani kanaatine ulaşıldığından, davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL nispi karar ve ilam harcının peşin alınan 1.707,75 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.627,05 TL harcın davacıya İADESİNE,
3-Davacı vekili tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı yanlar davada kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla; karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3/2 ve 10/3. maddelerine göre taktir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınıp, davalılara VERİLMESİNE,
5-HMK 120. maddesi gereğince; taraflarca yatırılan gider avansı ile varsa delil avansının arta kalan kısmının karar kesinleştiğinde taraflara İADESİNE,
6-Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 67/1. maddesi gereğince taraflardan birinin talebi üzerine kararın tebliğe ÇIKARTILMASINA,
Dair; taraf vekillerinin yüzüne karşı HMK’nun 341/1 vd. maddeleri uyarınca; gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliyesi Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 24/10/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır