Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/281 E. 2022/632 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/281 Esas
KARAR NO : 2022/632
DAVA : Ticari Nitelikteki Banka Garanti Sözleşmesinden Kaynaklanan Davalar (İstirdat)
DAVA TARİHİ : 25/04/2022
KARAR TARİHİ : 12/10/2022

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan Ticari Nitelikteki Banka Garanti Sözleşmesinden Kaynaklanan Davalar (İstirdat) davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … …’e ihale edilmiş bulunan 2006/7 grup 2 adet … işi için müvekkili tarafından verilen 90.000,00-TL’lik kesin teminat mektubunun 49.262,29-TL’lik kısmının davalı tarafından nakde çevrildiğini, söz konusu uygulamanın çalışılmayan günler için süre uzatımı sonucu oluşan 82.340,00-TL kamu zararının sorumlulardan tahsilini öngören Sayıştay kararı üzerine yapıldığını, kararda müvekkilinden zararın tahsiline dair bir hükümün bulunmadığını, ancak davalı idarenin müvekkilini de olaya dahil ederek teminat mektubunu nakde çevirmek suretiyle doğan zararını bu şeklide telafi yoluna gittiğini, yapılan işlemin hukuka aykırı olduğunu, teminat mektubunun kalan bakiyesinin hiçbir sebep olmaksızın idare zimmetinde kaldığını, bu miktarın da iade edilmediğini, sebepsiz olarak müvekkilinden tahsil edilen miktarın toplam 144.551,70-TL olduğunu, alacak ile ilgili olarak davalı idareye yazılı olarak talepte bulunulduğunu, ancak istemin sonuçsuz kaldığını, arabuluculuğa da başvurulduğunu ancak bir sonuç alınamadığını, ancak teminat mektubunun iadesinin kabul edildiğini, mektubun davacıya iade edildiğini, mektup karşılığının nakit olan kısmının idare zimmetinde bulunduğunu, iadesi amacı ile işbu davanın açıldığını beyanla, idare zimmetinde kaldığını bildirdiği şimdilik 10.000,00 TL’nın masraf, faiz ve vekalet ücretiyle tahsilini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; mülga … ile davacı arasında inşaat işi sözleşmesi imzalandığını, … nin 2007 yılı iş ve işlemlerinin denetimi sonucunda 12 sayılı Sayıştay ilamı ile işin yüklenicisi … Mühendislik’e fazla süre uzatımı verilmek suretiyle 82.340,14-TL fazla ödeme yapıldığının hüküm altına alındığını, Sayıştay ilamında davacı yanın çalışma zorunluluğu olmadığı dönemde çalıştığı ve kendisine 2 hak ediş ödemesi yapıldığını, bu sürenin süre uzatımı olarak verilmesinin mümkün olmayacağına karar verildiğini, bu nedenle kamu zararının tazminine karar verildiğini, bu sebeple kamu zararının anılan teminat mektubunun nakde çevrilmesi suretiyle karşılandığını, davacı yanın müvekkiline başvurusu üzerine bakiye kalan teminatına ilişkin kesin teminat mektubunun iadesinin yapıldığını, dava konusu taleplerin zamanaşımına uğradığını, Sayıştay kararı ile davacı yana fazla ödeme yapıldığının kesinleştiğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davalı idare zimmetinde kaldığı bildirilen bir kısım alacağın tahsili istemine ilişkindir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 1. maddesinde “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.” denilmekle, aynı Yasanın 114/1-c maddesinde “Mahkemenin görevli olması” dava şartları arasında sayılmıştır. Davalının idare olması, uyuşmazlığın da … tarafından ihalesi yapılan okul inşaatı işi kapsamında verilen teminata ilişkin olarak idare zimmetinde kaldığı bildirilen alacağın iadesi koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanması nedeniyle yasal düzenlemeler kapsamında öncelikle görev yönüyle inceleme ve değerlendirme yapılması gerekmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmemesine rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olarak düzenlenmiştir.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler hâlinde sayılmakla birlikte Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra ve İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmayıp TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması hâlinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hâle getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava hâline getirmeyecektir.
Üçüncü grup ticari davalar ise, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Tacir, TTK’nın 12/1. maddesinde “Bir ticari işletmeyi kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir” şeklinde tanımlanmıştır. Tacir, gerçek kişi olabileceği gibi, tüzel kişide olabilecektir. Tüzel kişi tacir, TTK’nın 16. maddesinde tanımlanmıştır. Bu tanımda ilk olarak ticaret şirketleri yer almaktadır. Ticaret şirketlerinin yanı sıra amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşların da tacir sayılacağı düzenlenmiştir. Ancak aynı maddenin 2. fıkrasında devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri ile kamu yararına çalışan dernekler ve gelirinin yarısından fazlasını kamu görevi niteliğindeki işlere harcayan vakıfların, bir ticari işletmeyi, ister doğrudan doğruya ister kamu hukuku hükümlerine göre yönetilen ve işletilen bir tüzel kişi eliyle işletmesine rağmen kendilerinin tacir sayılmayacağı hususu açık bir şekilde açıklanmıştır.
Yukarıda açıklanan tüm bilgiler ışığında somut olayda uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Uyuşmazlık “2006/7. Grup 2 Adet … ( … ) inşaatı işini konu alan” eser sözleşmesi ilişkisi olup bu nevi davaların ticari dava olduğuna ya da asliye ticaret mahkemelerinde görüleceğine ilişkin bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Bu durumda, eldeki davanın mutlak bir ticari dava olarak kabulü mümkün bulunmamaktadır. Ayrıca, uyuşmazlık konusu işin idarenin ticari işletmesiyle ilgili olarak değil kamu hizmetlerinin yürütülmesi amacıyla gerçekleştirildiği hususu da aşikardır. Bu nedenle ortada nisbi bir ticari davanın bulunmadığı da anlaşılmaktadır. Bununla birlikte uyuşmazlık konusunun yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin de olmaması nedeniyle eldeki davanın ticari dava olarak kabul edilemeyeceği ve uyuşmazlığın çözümünde Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olmadığına kanaat getirilmiştir. Genel görevli mahkeme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesinde aksine bir düzenleme bulunmadıkça Asliye Hukuk Mahkemesi olarak düzenlenmiş olmakla, Mahkememizin görevli olmaması karşısında eldeki davaya ilişkin aksine bir düzenleme de bulunmadığından davaya bakmakla görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu sonuç ve kanaatiyle davanın görev yönünden usulden reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, davanın HMK 114/1-c ve 115/2.maddeleri uyarınca görev yönünden USULDEN REDDİNE,
2-Kararın kesinleşmesine müteakip iki haftalık süre içinde talep halinde dosyanın görevli olan İSTANBUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’ne GÖNDERİLMESİNE,
3-Kararın kesinleşmesinden itibaren iki haftalık süre içinde görevli mahkemeye gönderme talebinde bulunulmaması durumunda HMK. 20. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARATINA,
4-6100 sayılı HMK. 331/2. maddesi uyarınca harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli mahkemede DEĞERLENDİRİLMESİNE,
Dair; tarafların yüzüne karşı, HMK’nun 341/1 ve 345. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde … Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 12/10/2022

Katip …
e-imzalıdır .

Hakim …
e-imzalıdır .