Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/274 E. 2022/507 K. 14.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/274 Esas
KARAR NO :2022/507

DAVA:İtirazın İptali
DAVA TARİHİ:29/12/2009
KARAR TARİHİ:14/09/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
D A V A /
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı-borçlu arasında ticari ilişki bulunduğunu, takip konusu alacağın da faturaya dayandığını, davalı borçlunun aradan uzun bir zaman geçmesine rağmen faturalardan kaynaklanan borcunu ödemediğini, müvekkili tarafından borcun ödenmesi konusunda uyarılmasına rağmen hiçbir ödeme yapmadığından davalı-borçlu aleyhinde … 3.İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, ancak davalının bu takibe kötü niyetli olarak itiraz ettiğini beyanla itirazın iptaline ve alacağın % 40’ından aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
S A V U N M A /
Davalı taraf beyanlarında özetle; müvekkilinin eşi ile birlikte nalburiye işi yaptığını, müvekkili ile davacı arasında 2006 yılından beri ticari ilişkinin sözkonusu olduğunu ve müvekkilinin davacıdan aldığı boyayı kendi nalburiye dükkânında sattığını, müvekkilinin davacıdan almış olduğu tüm malların bedellerini ödediğini, davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, müvekkilinin ödemelerin bir kısmını nakit olarak, kalanını ise çekle yaptığını, yapılan ödemelere ilişkin makbuzların dilekçe ekinde sunulduğunu, müvekkilinin satın aldığı boyaların bir kısmının bozuk çıktığından bunları davacıya iade ettiğini ve 2007 tarihli toplamda 5.408,00 TL.lik 8 adet iade faturası kestiğini, buna ilişkin iade faturalarının delil listesi ekinde olduğunu, bununla birlikte davacının yaklaşık bir yıl önce müvekkiline teklifte bulunarak toplamda 20.000,00 TL’lik mal alması karşılığında laptop verileceğinin bildirildiğini, müvekkilinin bu teklifi kabul ederek toplamda 20.000,00 TL değerinde mal aldığını, ancak müvekkilinin işyerine toplam 18.000,00 TL değerinde boya geldiğini ancak 20.000,00 TL tutarında fatura kesildiğini, bu hususun müvekkili tarafından davacıya sorulduğunda laptopun değerinin 2.000,00 TL olduğu ve bu yüzden bu miktarın düşüldüğünü beyan edildiğini, buna rağmen fatura bedelinin müvekkili tarafından ödendiğini, malların bozuk çıkması nedeniyle müşterileri tarafından iade edildiğini, müvekkilinde bu malları karşılığını başka firmalardan sağlam boya alarak değiştirdiğini ve büyük zararlara uğradığını, bu nedenle küçük bir nalburiye dükkanının iflas noktasına geldiğini, ödenen faturalar nedeniyle tekrar takibe geçildiğini, açıklanan nedenlerle haksız ve dayanaksız davanın reddine ve %40’dan az olmamak üzere tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
G E R E K Ç E /
Dava, bir kısım faturaya dayalı alacağın tahsili amacıyla başlatılan … 3. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasına davalı tarafından yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkememizce dava dosyasına ilişkin yapılan yargılama sonunda “Davanın kısmen kabulü ile; davalının … 3. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasına vaki itirazının 3.775,96 TL asıl alacak üzerinden iptali ile bu miktara takip tarihinden itibaren avans faizi yürütülmesi suretiyle takibin devamına, Davalının, hükmedilen alacağın % 40’ı olan 1.510,38 TL icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,” dair verilen 28/01/2014 günlü ve 2011/130 Esas, 2014/10 Karar sayılı kararımızın davalı tarafça temyizi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 16/11/2015 gün ve 2015/3317-14827 esas-karar sayılı ilamı ile; “…Mahkemece toplanan delillere göre; taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan 2.000,00 TL bedelli çekin takasta karşılıksız işlemi gördüğünün ve davacı şirket yetkilisine teslim edildiğinin anlaşıldığı, yine davalı tarafından ibraz olunan tahsilat makbuzu karşılığı davacı yana teslim edildiği beyan edilen 20.000,00 TL bedelli senetteki imzanın ise davalıya ait olmadığının tespit edildiği, bunun yanında senedin davalı hesabına önce alacak sonra da borç olarak kaydedilmiş olması karşısında cari hesaba etkisinin bulunmadığı, buna göre takip tarihi itibariyle davacı alacağının 3.775,96 TL olduğu, davacının işlemiş faiz talebinin haksız olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile, davalının icra takibine itirazının 3.775,96 TL asıl alacak üzerinden iptaline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, taraflar arasındaki satış ilişkisi nedeniyle cari hesaptan doğan alacağının tahsili için icra takibi başlatmış, davalı aldığı malların bedelini ödediğini, ayrıca ayıplı çıkan mallar için iade faturası düzenlediğini savunmuştur. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu ve ek raporunda, 20.000,00 TL tutarındaki senet bedelinin ve 2.000,00 TL tutarındaki çek bedelinin ödenmediği ancak cari hesaba etkilerinin olmadığı, 7.500,00 TL tutarındaki çek bedelinin ise ödendiği kabul edilmiş ve davanın kısmen kabulüne karar verilmişse de, bilirkişi kök ve ek raporu denetime açık ve davalının itirazlarını karşılar mahiyette değildir, bu nedenle hükme esas alınması doğru olmamıştır. Mahkemece, uyuşmazlık konusu olan 2.000,00 TL bedelli çek aslının davacı yanca sunulamaması nedeniyle bedelinin ödenmiş olduğu kabul edilerek, ayrıca 20.000,00 TL bedelli olup yapılan incelemede davalı imzasını taşımadığı anlaşılan senedin ne şekilde davacı kayıtlarına alındığı tespit edilip, bu senede ilişkin olarak konusunda uzman yeni bir bilirkişiye tarafların defter ve kayıtları üzerinde inceleme yaptırılarak davalının itirazlarını da karşılayacak biçimde bir rapor alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA…” karar verilmiştir.
Mahkememizce 24/05/2016 tarih 2016/208 esas ve 2016/427 karar sayılı kararımız ile; “…Davacı-alacaklı tarafından 17.03.2009 tarihinde … 3. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile, 16.474,16 TL asıl alacak, 2.174,53 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 18.648,59 TL alacağın takip tarihinden itibaren işleyecek yıllık % 27 faiziyle birlikte tahsili için genel haciz yolu ile ilamsız takip başlatılmış, ödeme emrinin 24.03.2009 tarihinde tebliği üzerine 30.03.2009 tarihli itirazda, borca itiraz edilerek takip durmuştur. İtirazın iptali istemli davanın hak düşürücü süre içerisinde açıldığı görülmektedir. Tarafların incelenen ticari defter ve dayanak kayıtlarına göre davacı tarafça tanzim olunan faturalar ile davalının düzenlediği iade faturaları ve davalıdan yapılan tahsilâtlar değerlendirilmiş, buna göre davacının 2007 yılı kayıtlarında; 3.874,99 TL 2006 yılından devreden alacak, 39.627,51 TL otuz yedi adet satış faturası toplamı, 20.000,00 TL bir adet protestolu senet alacağı olmak üzere toplam 63.502,50 TL, 48.798,57 TL dokuz adet tahsilat toplamı ve 5.990,35 TL sekiz adet iade faturası toplamı olmak üzere davacı alacağının 8.713,58 TL olduğu ve 2008 yılına devrettiği görülmüştür. Yine devam eden ticari ilişki kapsamında kırk altı adet satış faturası toplamı 29.436,38 TL ve bir adet karşılıksız çek alacağı 9.500,00 TL olmak üzere toplam 47.649,96 TL ve beş adet tahsilât toplamı 31.200,00 TL 16.449,96 TL’nin davacı alacağı olarak 2008 yılına devrettiği görülmüştür. 2009 yılı kayıtlarında iki adet vade farkı faturası ile üç adet tahsilat toplamları kayıtlara işlenerek davacının takip tarihi itibariyle 16.474,97 TL alacaklı olduğu saptanmıştır. Bu miktar takipte yer verilen alacak miktarıyla da örtüşmektedir. Ancak, bu alacak miktarının içinde toplam 4.025,01 TL.lik vade farkı faturası mevcut olup, taraflar arasında vade farkı talep edileceğine ilişkin sözleşme veya teamülün bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının takip tarihi itibariyle alacağı 12.449,96 TL olacaktır, yine davalı tarafından dosyaya sunulan iade faturaları ve ödemelere ait belgelerin davacı tarafın defterlerine kayıt edilerek davalının borcundan mahsup edilmiş olduğu, ancak, davacının, davalı adına düzenlenmiş olduğu 26.08.2008 tarih ve 863 sayılı tediye makbuzu ile davalıyı 1.174,00.TL kadar tek taraflı olarak borçlandırdığı, sözkonusu borcun nedeni olarak da 26.06.2008 tarihinde davalıdan alınan 20.10.2008 vadeli çekin uzun vadeli olması nedeniyle 1.174,00 TL vade farkı olarak ödendiği notu düşülmüştür. Ancak, açıklandığı üzere taraflar arasında vade farkı sözleşmesi ve teamül gerçekleşmediğine göre davacının fatura dahi kesmeye lüzum görmediği vade farkı borçlandırma işleminin davalının borcundan mahsup edilmesi gerekmekle, 1.174,00 TL mahsup etmesi gerekirken davalıyı 1.174,00 TL borçlandırmış olduğundan davacının alacak miktarının 11.275,96 TL olacağı, keza 25.02.2009 tarihli makbuz ile çekin bir hafta içerisinde keşidecisi …’a iade edileceği belirtilmiş olup, bu makbuzla ilgili olarak davacı yana süre verilmiş olmasına rağmen bir beyan sunulmamış ve çek aslı … Bankası tarafından mahkememize ibraz olunmuştur. Yine keşidecisi davalı olan 01.12.2008 keşide tarihli 2.000,00 TL bedelli çekin aynı tarihte takasta karşılıksız işlemi gördüğü ve ilgili çekin Okumuş Şirket yetkilisi …’a teslim edildiği bildirilmiştir. Davalı tarafından ibraz olunan 13.08.2007 tarih 0725 sıra numaralı tahsilat makbuzu karşılığı davacı yana teslim edildiği beyan edilen 20.000,00 TL bedelli senet yönünden de; hem senetteki imza inkar edilmiş olup hemde, bedelin davacı alacağından mahsup edilmesi talebi karşısında öncelikle senetteki imza yönünden gerekli belgeler celbedilip, imza örnekleri de alınmak suretiyle bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve senetteki imzanın davalıya ait olmadığı saptanmış olmakla birlikte senedin davalı hesabına önce alacak sonrada borç olarak kaydedilmiş olması karşısında davalı cari hesabında borç/alacak bakiyesi değişmemiş olup sonuca etkisi bulunmamaktadır. Talep takibe dayanak faturalardan kaynaklanan cari hesap bakiyesine ilişkin yapılan takibe itiraz olmakla, yukarda açıklanan … Bankası tarafından mahkememize gönderilen ve keşidecisi … tarafından davacıya ödendiğine dair makbuz ibraz olunup, itirazada uğramayan çek bedeli 7.500,00 TL’nin davacı alacağından mahsubu ile talep edilebilir alacak miktarının (11.275,96-7.500,00=) 3.775,96 TL olacağı anlaşılmaktadır.
Mahkememizce alınan grafolojik rapor ve uzman bilirkişi raporu ile ek raporlar denetime ve hüküm kurmaya elverişli nitelikte olup; davalı tarafça dosyaya sunulan ödeme belgeleri arasında davacıya teslim edilen 20.000,00 TL bedelli senedin 13/08/2007 tarihinde 0725 sıra nolu tahsilat makbuzu karşılığı davacıya teslim edildiği, bu durumda davalı tarafından bir yandan davacıya 13/08/2007 tarihinde 20.000,00 TL bedelli senet verildiğine ilişkin belge delil olarak sunulur iken, diğer taraftan delil olarak sunulan ödeme belgesinde imzanın müvekkiline ait olmadığı ihtar edilmesi ve senetteki imzanın davalı yana ait olmamasının sonuca değiştirici bir etkisi de bulunmamaktadır. Bahsi geçen senet 2007 yılında davalının alacağı olarak deftere kaydedilmiş, davalının fatura borcuna mahsup edilmiştir. Senedin vadesi 01/08/2008 olup, vadesinde ödenmediğinden, davacı şirket daha önce “2007 yılında” davalının alacağı olarak defterine kaydettiği, başka bir deyimle davalı borcunun fatura borcundan mahsup ettiği, iş bu 20.000,00 TL’yi bu defa “01/08/2008 tarihinde” davalının borcu olarak cari hesaba kaydetmiştir. Bu işlem ile oluşturulan kayıtlar muhasebe prensipleri ile tek düzen muhasebe planına uygun olup, bu senet karşılığı davalı tarafça fiili bir ödeme de yapılmadığından, davalının borcundan mahsup edilmesi mümkün olmayıp, borçtan mahsup edilmeyi gerektirir bir ödeme bulunmamaktadır. …” gerekçesiyle önceki kararda direnilmesine karar verilmiştir. Verilen işbu direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2018/(19)11-1099 esas ve 2022/61 karar sayılı ilamı ile; “…21. Her ne kadar 01.08.2008 vade tarihli ve 20.000TL bedelli senette yer alan keşideci imzası davalıya ait değil ise de, söz konusu senedin bizzat davalı tarafından davacıya 13.08.2007 tarihli tahsilât makbuzu ile verildiği, alınan 23.10.2013 tarihli bilirkişi ek raporuna göre 20.000TL bedelli senedin, davacı kayıtlarında önce davalı alacağı olarak kaydedildiği, ancak senet bedelinin ödenmemesi üzerine 01.08.2008 tarihinde bu kez davalı borcu olarak defterlere işlendiği, yapılan işlemin muhasebe prensibine uygun olduğu, davalı tarafından anılan senet nedeniyle fiili bir ödeme de yapılmadığı dikkate alındığında, yeniden bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek bulunmayıp, 20.000TL bedelli senedin davalının borcundan mahsup edilmemesi gerektiği yönündeki direnme kararı yerindedir.
22. Her ne kadar mahkemece, davalı tarafından davacıya 09.10.2007 tarihli tahsilât makbuzu ile verilen 01.12.2008 keşide tarihli 2.000TL bedelli çek bedelinin davalı tarafından ödenmemesi nedeniyle anılan çek bedelinin davalının borcundan mahsup edilmemesine karar verilmiş ise de, dosya içerisinde yer alan … ….’nin 19.12.2011 tarihli yazısında, anılan çekin davacı tarafından bankadan kullandığı ticarî krediye teminat olarak bankaya verildiği ancak söz konusu çekin takasta karşılıksız işlemi gördüğünden 05.12.2008 tarihinde davacıya iade edilmesi nedeniyle çek aslının banka şubesinde bulunmadığı belirtilmiştir.
23. Davacı vekili tarafından dosyaya sunulan 05.12.2011 tarihli dilekçede, 01.12.2008 keşide tarihli 2.000TL bedelli çekin karşılıksız çıkması nedeniyle davalı kayıtlarına borç olarak kaydedildiği, anılan çekin herhangi bir icra takibine konu edilmediği, çekin hâlen … ….’nin … Şubesinde davacı şirketin hesabında teminat olarak bulunduğu belirtilmiş ise de, az yukarıda belirtildiği üzere söz konusu çek aslının ilgili banka tarafından davacıya iade edildiği, bu nedenle çek aslının banka şubesinde bulunmadığının bildirilmesi dikkate alındığında, davacı tarafça ödenmediği iddia edilen çek aslının mahkemeye sunulmaması nedeniyle söz konusu çek bedelinin ödendiği kabul edilerek davalının borcundan mahsup edilmesi gerekmekte olup, mahkemece anılan çek bedelinin ödenmediği yönünde verilen direnme kararı yerinde değildir.
24. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, 01.08.2008 vade tarihli ve 20.000TL bedelli senet bedelinin davalının borcundan mahsup edilmemesi gerektiği yönündeki direnme kararının yerinde olduğu, ancak davacı tarafından düzenlenen faturalara ilişkin tespitler içeren ve hükme esas alınan bilirkişi asıl ve ek raporunun yeterli olmadığı, HMK’nın 222/2. ve 3. fıkraları kapsamında davalının ticarî defterleri incelenerek, davacı tarafından düzenlenen ve davalı defterlerinde kayıtlı faturalar ile ödemeler değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği, direnme kararının açıklanan farklı değişik gerekçe ve nedenlerle bozulması gerektiği yönünde görüş ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
25. Hâl böyle olunca direnme kararı yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda belirtilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, …” karar verilmiştir.
Bozma ilamı üzerine dava dosyası Mahkememiz esasının yukarıda belirtilen sırasına kaydedilmiştir. Davalı vekili tarafından bilirkişi incelemesi yaptırılması talep edilmişse de Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun mezkur bozma ilamında 2.000,00 TL bedelli çekin ödendiği kabul edilerek karar verilmesi gerektiği hüküm altına alındığından ve bu husus yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmasını gerektirir mahiyette görülmediğinden davalı vekilinin talebi yerinde görülmemiştir.
Yapılan yargılama neticesinde tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiştir. Davacı yanca eldeki davada, faturaya dayalı olarak başlatılan ilamsız icra takibine davalı tarafça yapılan itirazın iptali talep edilmiştir. Yargıtay Hukuk genel Kurulu’nun bozma ilamına konu kararımızda davacı yanca bedeli ödenmediği iddia olunan 01/12/2018 tarihli 2.000,00 TL bedelli çek mahsup edilmeksizin takip tarihi itibariyle davacının davalıdan talep edebileceği alacak miktarının 3.775,96 TL olduğuna hükmedilmişse de, bozma ilamında da belirtildiği üzere çek aslının banka tarafından davacıya iade edilmesi nedeniyle banka şubesinde bulunmadığının bildirilmesi, çek aslının Mahkememize de sunulmaması nedeniyle çek bedelinin ödendiği kabul edilmiş; bozma ilamından önce yapılan yargılamada tespit edilen 3.775,96 TL davalı borcundan çek bedeli olan 2.000,00 TL’nın da mahsubu sonucunda davacının itirazın iptali isteminin 1.775,96 TL asıl alacak yönüyle haklı olduğu, hüküm altına alınan alacağın likit ve bu yöne ilişkin itirazın haksız olması nedeniyle davacı bakımından icra inkar tazminatı istem koşullarının oluştuğu, davalı yanca esasa cevap süresinden sonra sunulan beyan dilekçesi ile kötüniyet tazminatı talep edilmişse de yasal cevap süresi içerisindeki talep koşulu yerine getirilmediği gibi davacı yanın takip yapmakta kötüniyetli olduğu elverişli delillerle ispat olunamadığından davalının kötüniyet tazminatı istem koşullarının oluşmadığı sonuç ve kanaatine varılmış, davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; davalının, … 3. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına vaki itirazının 1.775,96 TL asıl alacak üzerinden iptali ile bu miktara takip tarihinden itibaren avans faizi yürütülmesi suretiyle takibin kaldığı yerden DEVAMINA, bu yöndeki fazlaya dair istemin REDDİNE,
2-Hükmolunan alacağın % 40’ı olan 710,38 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ÖDENMESİNE,
3-Davalının kötüniyet tazminatı talebinin REDDİNE,
4-Alınması gereken 121,31 TL nispi karar ve ilam harcının peşin alınan 129,25 TL’ndan mahsubu ile fazladan yatırılan 7,94 TL’nın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
Davacı tarafça yapılan peşin harç gideri 121,31TL’nın davalıdan alınıp davacıya VERİLMESİNE,
5-Davalı yanın adli yardım talebi kabul edilmiş olmakla henüz tahsil edilmeyen ve yine 2014 ve 2018 yıllarındaki harç miktarları dikkate alınarak hesaplanan toplam 300,20 TL temyiz yoluna başvurma harcının red ve kabul oranına göre 32,36 TL’nın davalıdan, 267,84 TL’nın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
6-Davacının yaptığı ilk masraf 18,10 TL, 1.350,00 TL bilirkişi ücreti, 191,87 TL posta gideri olmak üzere toplam 1.559,97 TL yargılama giderinin red ve kabul oranına göre 168,17TL ‘nın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, kalan kısmın davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
7-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan 1.775,96-TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
8-Davalının yaptığı pul-tebligat giderleri toplam 11,88 TL yargılama giderinden red ve kabul oranına göre 10,59TL’nın davacıdan alınıp davalıya VERİLMESİNE, kalan kısmın davalı üzerinde BIRAKILMASINA,
9-Suçüstü ödeneğinden karşılanan 35,00TL Yargıtaya dosya gönderme posta ücretinin red ve kabul oranına göre 31,23TL ‘sinin davacıdan, kalan bakiye 3,77TL ‘sinin davalıdan alınarak HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
10-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince reddolunan dava değeri üzerinden hesaplanan 9.200,00-TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
11-Taraflarca yatırılan gider ve delil avansından sarfedilmeyen kısmın karar kesinleştiğinde ilgilisine İADESİNE,
12-Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 67/1. maddesi gereğince taraflardan birinin talebi üzerine kararın tebliğe ÇIKARTILMASINA,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, diğer tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 14/09/2022

Katip …
e-imzalıdır .

Hakim …
e-imzalıdır .