Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/151 E. 2022/251 K. 15.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/151
KARAR NO :2022/251

DAVA:Yönetim Kurulu Kararının İptali
DAVA TARİHİ:13/01/2022
KARAR TARİHİ:15/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan Yönetim Kurulu Kararının İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı dava dilekçesi ile; Davalı şirketin borsada işlem gören hisselerinden 908.502 adedine sahip bir hissedar olduğunu, kendisi gibi küçklü büyüklü binlerce hissedar olduğunu, davalı şirketin gerçekte sermaye arttırımını gerektirecek bir sebep ve ihtiyaç olmamasına rağmen, dürüstlük kuralına aykırı olarak sermaye arttırımına ilişkin aldığı karar neticesinde, kendisini ve diğer azınlık pay sahiplerini zarara uğrattığını, şirketin buradaki tek amacının, bu tarz bir kararla hisseyi baskılayarak, zaten b edelliye katılacak gücü kalmamış küçük yatırımcının elindeki hisselerini kat be kat zararına elinden çıkarmasını sağlamak ve böylece şirketteki hissesini, diğer paydaşların zararına olacak şekilde arttırmak olduğunu, şirketin kasasında daha 2020 yılı sonunda yaptığı %400 bedelli sermaye arttırımından 400.000.000,00-TL olduğunu, 2021’in 3. çeyreğinde kârını 18.000.000,00-TL’den 256.000.000,00-TL’ye çıkardığını, İstanbul’da devam eden ve bitmiş projelerinden beklenen 700.000.000,00-TL’nin kasasına girmeye çok yakın olduğunu, dolayısıyla yeni yatırımlar için büyüme ve kaynak yaratma iradesinin olmadığını, 2020 yılında sermaye artışı sürecinde, şirket hissesinin değerinin 17,40-TL’ye çıktığını, oralardan 9,75-TL’ye düştüğünü ve bölünmenin gerçekleştiği 10/11/2020’de şirket hisse değerinin 2,75-TL olarak belirlendiğini, o günden beri şirket hisse değerinin 2,75-TL’yi bile görmediğini, sermaye arttırımına dair 13/12/2021 tarihli yönetim kurulu kararının KAP’a bildirilmesi ile şirket hisse değerinin 1,66-TL’lere düştüğünü ve halen o seviyede olduğunu, sermaye arttırımı nedeniyle geçen sene 2,48-TL ortalama ile aldığı 250.000 hisseye bir yıl önce ödediği bedelin 620.000,00-TL olduğunu, geçen bir yıllık sürede dövüzün 7,00-TL’lerden 18,00-TL’lere çıktığını ve enflasyonun da aynı düzeyde artığını, normalde 1.500.000,00-TL olması gereken yatırımının şu andaki değerinin 400.000,00-TL olduğunu, bunun sebebinin sermaye arttırımı kararı ile şirketin hisseye yaptığı bilinçli baskı olduğunu, sermaye arttırımı onaylanmadığı veya iptal edildiğinden bu baskınnı yapılamayacağı ve şirket yatırımcılarının da mağdur edilemeyeceğini, davalı şirketin 13/12/2021 tarihli yönetim kurulu toplantısında, şirket esas sözleşmesinin 8. Maddesinin vermiş olduğu yetkiye dayanarak, 1.400.000.000,00-TL kayıtlı sermaye tavanı içerisinde, 620.000.000,00-TL olan çıkarılmış sermayenin tamamının nakden karşılanmak suretiyle 775.000.000,00-TL nakit olarak %125 oranında arttırılarak 1.395.000.000,00-TL’ye çıkarılmasına dair karar alındığını, sermaye arttırımlarının, şirketin amaç ve gereksinimlerine uygun olmadığını, çoğunluk pay sahiplerine yarar sağlarken, münferit ve azınlık pay sahiplerinin azarara uğramasına sebebiyet veriyor ise dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, şirketin daha 2020 yılında yaptığı sermaye arttırımının gereklerini yerine getirmediğini, hangi ölçüte göre yeni bir sermaye arttırımı talep edildiğini anlamakta güçlük çektiğini, sermaye arttırımlarının şirket amaç ve gereksinimleriyle paralelliğinin; çoğunluk pay sahiplerinin sermaye arttırımına gitmelerindeki amacın salt kişisel yarar sağlamak olup olmadığı, azınlık pay sahiplerinin sermaye arttırımı sebebiyle zararının bulunup bulunmadığı ve zarara uğramaları kaçınılmaz ise de an az zarar verecek yolun seçilip seçilmediği gibi kıstaslarla değerlendirilmesi gerektiğini, sermaye arttırımının, vergisiz kullanılabilecek iç kaynaklar var iken, bedelli yeni pay alma haklarını kullanamayacakları bilinen azınlık pay sahiplerinin ödemesiz pay alma oranlarını düşürmek amacıyla yapıldığının kuşkusuz olduğunu, aynı zamanda eşit işlem ilkesine de aykırı olduğunu, bu nedenle kararın batıl olduğunu, ayrıca davalı şirketin, sermaye arttırımı için SPK’ya yapmış olduğu başvuruda yanlış rakamlar ile izahname sunumu yaptığını, yönetim kurulu kararında %125 arttırım öngörülürken, başvuruda %400 gibi arttırımdan bahsederek çelişki yarattığını, yalnızca bu durum nedeniyle bile kararın iptal edilmesi gerektiğini, nihayetinde davalı şirket yönetiminin, dürüstlük kuralına son derece aykırı hareket ederek ticari ahlaka, iyi niyete ve teammüllere uygun hareket etmediğini, tüm bu nedenlerle ve mahkememizce re’sen nazara alınacak nedenlerle, TTK’nın öngörülen sermaye arttırım kurallarının ihlali nedeniyle ortaya çıkacak zararı konusunda hukuki ve cezai olmak üzere her türlü yasal hakları skalı kalmak kaydıyla, öncelikle işin ivediliği ve SPK’nın sermaye arttırımı ile ilgili karar vermesinden önce, yönetim kurulu kararının yürütülmesinin geri bırakılması amacıyla ihtiyati tedbir kararı verilmesini ve bu kararın uygulanması için SPK’ya yazı yazılmasını, sermaye kuruluna yazı yazılarak yönetim kurulu kararının iptali için dava açıldığı hususunun şerh verilmesini, yargılama sonunda davanın kabulünü ve 13/12/2021 tarihli yönetim kurulu kararının iptalini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; Müvekkili şirketin gayrimenkul yatırım ortaklığına dönüşmek maksadıyla SPK’ya müracaat yaptığını, SPK tarafından yapılan inceleme ve değerlendirmeler sonrasında, … Şirketi unvanı ile kurulan şirketin SPK ve buna dayanılarak çıkarılan tebliğler kapsamında, şirketin bugünkü haline dönüşmesine izin verdiğini, ve bunun Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından onaylandığını, 2499 sayılı SPKK’nın yürürlükten kaldırıldığını, yerine 6362 sayılı SPK’nın TBMM’de kabul edildiğini, yeni kanuna uyum sağlanması maksadıyla SPK tarafından daha önce çıkarılan tebliğlerin yenilendiğini, 25/12/2013 tarihli Resmi Gazete’de, tebliğin 5. maddesi ile kayıtlı sermaye sistemindeki ortaklıklara verilen izin çerçevesinde oluşturulan kayıtlı sermaye tavanının, beş yıl içerisinde sermaye arttırımlarıyla tamamlanmasının öngörüldüğünü, 5 yıl içinde kayıtlı sermaye sistemindeki çıkarılmış/ödenmiş sermayenin kayıtlı sermaye tavanına ulaşmaması halinde, yönetim kurulunun sermaye arttırımı kararı alabilmesi için daha önce izin verilen tavan ya da yeni bir tavan tutarı için kuruldan izin almak suretiyle yapılacak ilk genel kurul toplantısında yeni süre için yetki alınması zorunluluğu getirildiğini, yeni alınan yetkinin süresinin de beş yıl olarak sınırlandırıldığını, sürelere uyum sağlanması amacıyla müvekkili şirket tarafından SPK’ya başvuru yapıldığını, hem ana sözleşmenin yeni TTK’ya ve SPK’ya, hem de sermaye piyasası kurulu tarafından çıkarılan ikincil mevzuata uyumunun sağlanması maksadıyla ana sözleşme değişikliğine onay istendiğini, kurul tarafından ana sözleşme değişikliğinin onaylanmasına ilişkin talebin uygun bulunması üzerine müvekkili şirket genel kurulunun 28/06/2013 tarihinde toplanarak ana sözleşmenin birçok maddesinin tadiline karar verdiğini, tadil edilen sermaye ve paylar başlığı taşıyan ana sözleşmenin 8. maddesi ile; “Sermaye Piyasası Kurulu’nca verilen kayıtlı sermaye tavanı izni 2012-2016 yılları (5 yıl) için geçerli…” olduğuna dair düzenlemeye yer verildiğini, kayıtlı sermaye tavanı olan 1.400.000.000,00-TL’lik tutarın 2016 yılına kadar da tamamlanamadığı için sürenin uzatılması maksadıyla yeniden SPK’ya müracaat edildiğini, kurul tarafından verilen izi nve Sanayi ve Ticaret bakanlığı’nın onayı çerçevesinde sürenin yeniden uzatıldığını ve 2016-2020 yılları içerisinde kayıtlı sermaye tavanına kadar sermayenin tamamlanması ile ilgili ana sözleşme değişikliğinin 22/06/2017 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında yapıldığını ve 05/07/2017 tarihli ve 9360 sayılı TTSG’de yayınlandığını, şirketin kayıtlı sermaye sistemine geçtiği tarih olan 05/03/2008 yılı itibariyle, kayıtlı sermaye tavanının 1.400.000.000,00-TL olarak belirlenmiş olmasına karşın, ödenmiş sermayesinin 70.000.000,00-TL’si olduğunu, bu sermayenin 28/02/2011 tarihli yönetim kurulu kararıyla 87.500.000,00-TL’sine, 03/05/2012 tarihli yönetim kurulu kararıyla 124.000.000,00-TL’sine ve 04/09/2020 tarihli yönetim kurulu kararıyla 620.000.000,00-TL’sine çıkarıldığını, halihazırda çıkarılmış ve tamamen ödenmiş sermayesinin 620.000.000,00-TL’si olduğunu, dava konusu edilen kararla bu sermayenin 1.395.000.000,00-TL’sine çıkarılması için 13/12/2021 tarihinde yönetim kurulu kararı alınmış olup izin için SPK’ya müracaat edildiğini, …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyasında, müvekkili şirket tarafından sermayenin arttırılmasına ilişkin alınan yönetim kurulu kararının iptali talebiyle açılan bir dava bulunduğunu, davanın halen derdest olduğunu ve içerik bakımından eldeki dava ile hemen hemen aynı olduğunu, müvekkili şirketin işleminin kanuna uygun olduğunu, ana sözleşmeyle kayıtlı sermaye tavanına kadar sermayenin arttırılması hususunda yönetim kuruluna yetki verildiğini, dolayısıyla TTK’nın 445. maddesinde yer alan genel kurul iptal sebeplerinden biri olan kanuna aykırılık söz konusu olmadığını, dava konusu işlemin ana sözleşmeye de aykırı olmasının söz konusu olmadığını, dürüstlük kuralına aykırılıktan ve eşit işlem ilkesine aykırılıktan da söz edilemeyeceğini, davacının sermaye arttırımını gerektirecek bir sebep ya da ihtiyaç olmadığını ileri sürdüğünü, ancak sermaye arttırımıyla fon kullanım raporunda ihtiyaç duyulan fonun tamamının karşılanamadığını, bu nedenle eksik kalan kısmın projeden satışlarla elde edilen finansman ile prohelerin ilerlemesinin sağlandığını, yıllık %30’lara varan kredi faizleri ile yapılacak yatırımlardan kâr etmenin imkansızlığı nazara alındığında, şirketin özkaynaklarına dayalı olarak yatırım politikası izlemesinin ortakların aleyhine değil, lehine sonuç doğuracağını, sermaye arttırımının oluşturacağı kaynağın, Referans Loca(Pandora1-2), Referans … ve Referans Beylikdüzü projelerinde kullanılmasının amaçlandığını, buna ilaveten … projelerinin de yapılan ihaleler sonucu müvekkili şirkette kaldığını, arsa bedellerine ilaveten projenin gerçekleştirilmesi için yapılacak harcamalar da dikkate alındığında, arttırılan sermayenin sadece tek bir projeyi bile karşılayamayacağının aşikar olduğunu, müvekkili şirket tarafından yürütülen projelerin, davacının ileri sürdüğü gibi proje kapsamında üretilen bağımsız bölümlerin satışıyla elde edilecek gelir çerçevesinde gerçekleştirilebileceği yönündeki iddiasının yerinde olmadığını, davacının bir diğer iddiası olan sermaye arttırımları nedeniyle küçük yatırımcılar üzerinde baskı kurmak ve ellerindeki hisseleri geri almak olduğu şeklindeki iddasının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, ve yine davacının sermayenin arttırımının şirketin amaç ve gereksinimlerine uygun olmadığı, çoğunluk pay sahiplerine menfaat sağlarken münferit ve azınlık pay sahiplerini zarara uğrattığı iddiasının tamamen haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davacının sermaye arttırımına katılmasını, dolayısıyla rüçhan hakkını kullanmasını engelleyen herhangi bir işlemin de söz konusu olmadığını, davacının, mahkememizi yanıltmak maksadıyla sehven yapılan ve daha sonra düzeltilen bir işlemden bile medet umduğunu, sermaye arttırımı ile ilgili yönetim kurulu kararıyla sermaye piyasası kuruluna yapılan başvurunun çelişkili olduğu iddiasını öne sürmekten çekinmediğini, yine davacının, davalı şirketin borsada işlem gören hisse değerinni düştüğü iddiasının da hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, yine aynı şekilde davacının yapılan işlemin TTK’ya aykırı olduğu yönündeki iddiasının da gerçek dışı olduğunu, tüm bu nedenlerle öncelikle, mahkememiz dosyasının …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası ile birleştirilmesini ve tedbir talebi ile davanın reddini talep etmiştir.
İhbar olunan ihbara cevap dilekçesi ile; Davalı şirket ile ilgili ve dava konusu tüm kayıt, bilgi ve belgelerini sunmuş, ihbara cevap dilekçesi ve ekindeki bilgi ve belgeler dışında davanın aydınlatılması için kurullarundan her safhada bilgi belge talep edilmesi mümkün olduğundan, davanın kurullarına ihbarına ve davaya müdahil olarak katılınmasında hukuki yarar bulunmadığı dikkate alınarak, davanın kurullarına ihbarına ilişkin ara karardan dönülmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, davalı şirketin henüz 2020 yılı sermaye arttırımının gereklerini yerine getirmeden, dürütslük kurallarına aykırı olarak ve gerekmediği halde sermaye arttırımı kararı alarak, azınlık pay sahiplerinde baskı oluşturduğundan bahisle şirket hissedarı davacı tarafından, şirketin 13/12/2021 tarihli yönetim kurulu kararının iptali istemine ilişkin bulunmaktadır.
Mahkememizce 19. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyasının bir örneğ, mahkememiz dosyası içerisine alınarak incelenmiş olup, dosyanın incelenmesinden, davanın yönetim kurulu kararının iptali davası, davacısının yine mahkememiz dosyasındaki gibi davalı şirket hissedarı olduğu, davalısının da mahkememiz dosyası davalısı olduğu, dava konusunun mahkememiz dosyası dava konusu ile aynı olduğu anlaşılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun birleştirmeye yönelik 166. maddesinde; “(1) Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir. Birleştirme kararı, ikinci davanın açıldığı mahkemece verilir ve bu karar, diğer mahkemeyi bağlar. (2) Davalar, ayrı yargı çevrelerinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış ise bağlantı sebebiyle birleştirme ikinci davanın açıldığı mahkemeden talep edilebilir. Birinci davanın açıldığı mahkeme, talebin kabulü ile davaların birleştirilmesine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren, bununla bağlıdır. (3) Birleştirme kararı, derhâl ilk davanın açıldığı mahkemeye bildirilir. (4) Davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantı var sayılır. (5) İstinaf incelemesi ayrı dairelerde yapılması gereken davaların da bu madde hükmüne göre birleştirilmesine karar verilebilir. Bu hâlde istinaf incelemesi, birleştirilen davalarda uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişkiye ait kararı inceleyen bölge adliye mahkemesi dairesinde yapılır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Dava dosyası ile …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyasının konusunun, aynı şirketin aynı yönetim kurulu kararına dayalı olup, usul ekonomisi açısından yargılamanın birlikte yürütülmesinin önemli olması ve biri için verilecek hükmün diğeri içinde önem taşıması nedeniyle aralarında bağlantı bulunduğu kabul edilmiştir. Bu nedenle HMK nun 166/1 maddesi gereğince tarafları ile dava konusu itibarıyla ve aralarındaki hukuki-fiili irtibat nedeniyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulması gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Mahkememiz dava dosyasının, …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası ile BİRLEŞTİRİLMESİNE,
2-Yargılamanın …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası üzerinden yürütülmesine,
3-Davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin, birleşen birleşen dosya kapsamında değerlendirilmesine,
4-Mahkememiz esasının bu şekilde kapatılmasına,
5-Birleştirme kararının, öncelikle adı geçen mahkemeye HMK 166/3. maddesi uyarınca bildirilmesine,
6-Yapılan yargılama giderleri, harç ve ücreti vekalet konusunun esas hüküm ile birlikte birleşen mahkemece karara bağlanmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, nihai kararla birlikte İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf Kanun Yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 15/04/2022

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır