Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/80 E. 2022/326 K. 23.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/80 Esas
KARAR NO:2022/326 Karar

DAVA:İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:19/06/2017
KARAR TARİHİ:23/05/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili alacaklının davalı borçludan alacağı olan 5.664,00-Talacağın tahsili için davalı borçlu aleyhine …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası için icra takibi başlatıldığını, davalının ödeme emrine itiraz etmiş olup, takibin durduğunu, müvekkil ile davalı borçlu eser sözleşmesi yaptığını, alacaklı müvekkil bu sözleşme uyarınca ticari satıma konu olan işbu eserin bedeline ilişkin olarak 26/12/2014 tarihinde fatura tanzim ve ibraz etmiş olduğunu, sözleşmeye konu tamları teslim ettiğini, ancak fatura bedelinin ödenmediğini, davalının edimini zamanında yerine getirmediğini, bu nedenle temerrüde düştüğünü, bu nedenlerden dolayı … İcra müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına haksız yere yapılan itirazın iptali ve takibin devamına, kötü niyetli itiraz nedeni ile davalı borçlunun, alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı şirkete usulüne uygun olarak dava dilekçesi ve tensip tutanağının tebliğ edildiği, ancak süresinde herhangi bir cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmıştır.
İSTİNAF KALDIRMA KARARI ÖNCESİ YAPILAN YARGILAMA:
Mahkememizin, … Esas sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılama sonucu; “…Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağının tahsili amacıyla başlatılan genel haciz yolu ile takipte ödeme emrine itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı tahsiline ilişkindir.
Uyuşmazlık dava konu edilen faturaya dayalı alacağın var olup olmadığı noktasında toplanmıştır.

Mevcut delillere göre değerlendirme yapıldığında ise takipte mübrez bir fatura bulunduğu, faturanın davalıya tebliğ edildiğine dair dosyada mübrez delil bulunmaması, davacının delil olarak ticari defterlerine dayanmış olmasına karşın yukarıda verilen izahat gereğince incelemenin yapılamamış olması, faturanın davalı ticari defterlerindeki kayıt durumunun bilinememesi, yalnızca faturanın alacağın genel hükümlere göre ispatına yeterli olmadığı nedenleriyle davanın ispat olunamadığı kanaatine varılmıştır.
Nitekim Yargıtay 15. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/3858, Karar No: 2017/2944 sayılı ilamında” Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir. Aksinin kabulü halinde davacının ticari defterleri tek başına delil niteliği taşımadığından dayanılan böyle bir delilin incelenmesine gerek de olmayacaktır. Karşı taraf ticari defterlerini sunar ise birlikte incelenip değerlendirildiğinden delil olup olmadığı sonucuna göre değerlendirilebilecektir.” içtihatı bulunmaktadır. Bu sebeple ticari defter incelemesi yapılmaksızın ve mevcut delillerle davanın sabit olmadığı kanaatiyle karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- İspat olunmayan davanın REDDİNE …” şeklinde karar verildiği anlaşılmıştır.
İSTİNAF İLAMI :
Mahkememizce verilen … Esas- … Karar sayılı kararın davacı yanca İstinaf edilmesi üzerine kararı inceleyen BAM 15.H.D. 2020/875 Esas-2020/1521 Karar ve 16/12/2020 tarihli ilamı ile;
“… Mahkemece, 04.04.2018 tarihli oturumda, 11 nolu ara kararda, “Bilirkişi olarak mahkememizce uzmanlığı bilinen M. Orhan Okumuş’un, 700,00 TL ücretle görevlendirilmesine, giderlerin avanstan eksik kalan yönünden davacı tarafça 2 hafta içerisinde karşılanmasına,” şeklinde karar verilmiş, devamında “Bilirkişi ücreti ile tebliğ giderlerinin ve rapor tebliğ giderinin (avanstan eksik kalan kısım yönünden) 2 haftalık kesin süre içerisinde davacı vekilince karşılanmasına, aksi taktirde HMK md. 324/2 ve Yön. m. 45/4 gereğince bu delilden vazgeçmiş sayılacağının ihtarına, (ihtarat yapıldı)” şeklinde ara karar oluşturulmuş, karar celsesinde de ihtara rağmen kesin süre içerisinde eksik gider avansının yatırılmadığından ve davada ispat yükünün davacı taraf üzerinde olduğu gerekçesiyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 120. maddesinde; “Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığı’nca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması halinde, mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir.” hükmü bulunmakta, aynı kanunun 324. maddesinde ise; “Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler. Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi halde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır. Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işler hakkındaki hükümler saklıdır.” ve ayrıca 03.04.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliği’nin 45. maddesinde ise; “Davacı, yargılama harçları ile her yıl bakanlıkça çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Gider avansı, her türlü tebligat ve posta ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderler için davacıdan alınan meblağı ifade eder. Adli yardım talebiyle açılan dava ve işlerde adli yardım konusunda bir karar verilinceye kadar harç, gider ve delil avansı alınmaz. Kanunlardaki özel hükümler saklıdır. Gider avansının yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması halinde, mahkemece bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir. Dava şartı olan gider avansının yatırılmaması veya tamamlanmaması halinde, dava, dava şartı yokluğundan reddedilir. Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Delil avansı, tarafların dayandıkları delillerin giderlerini karşılamak üzere mahkemece belirlenen kesin süre içinde ödemeleri gereken meblağı ifade eder. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler. Taraflardan biri avans yükümlülüğünü yerine getirmediğinde, diğer taraf bu avansı da yatırabilir. Delil avansını yatırmayan taraf, o delilin ikamesinden vazgeçmiş sayılır. Tarafların üzerinde tasarruf edemeyecekleri dava ve işlerle, kanunlardaki özel hükümler saklıdır…” hükmü bulunmaktadır.
Bu hükümlerden de anlaşılacağı üzere; hakim, gider avansı ile delil avansını ayırmalı ve buna göre değerlendirme yapmalıdır.
Bu aşamada mahkemece verilecek süreler hakkında açıklama yapmak faydalı olacaktır. Bilindiği üzere; davaların kısa zamanda sonuçlandırılması, adaletin bir an önce tecellisi için, taraflarca veya mahkemelerce yapılması gereken bir kısım adli işlemler sürelere bağlanmıştır. Bu sürelerin bazılarını kanun bizzat belirlerken bir kısmını işin özelliğine ve tarafların durumlarına göre belirlemesi için hakime bırakmıştır. Kanuni süreler, açıkça belirtilenler dışında kesindir. Bu nedenle HMK 90. maddesinin açık hükmünde belirtildiği gibi kanunun tayin ettiği süreler Hakim tarafından azaltılıp çoğaltılamaz. Buna karşın, HMK’nın 94/2. maddesine göre hakimin belirlediği süreler ise kural olarak kesin değildir. Hakim tayin ettiği süreyi henüz dolmadan azaltıp çoğaltacağı gibi, süre geçtikten sonra da tarafın isteği üzerine yeni bir süre tanıma yoluna da gidebilir. Bu takdirde verilen ikinci süre kesindir.
Ancak, hakim kendi belirlediği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir. Kesin sürenin tayin edilmesi halinde, karşı taraf yararına usulî kazanılmış hak doğacağı da kuşkusuzdur.
Hemen belirtmek gerekir ki, ister kanun ve isterse hakim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak yoktur. Böylece kesin sürenin kaçırılması; o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, bazen davanın kaybedilmesine dahi neden olmaktadır. Bu itibarla geciken adaletin de bir adaletsizlik olduğu düşüncesinden hareketle, davaların yok yere uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır.
Öncelikle, kesin süreye ilişkin ara kararı her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Bunun yanında verilen süre yeterli, emredilen işler, gerekli ve yapılabilir nitelik taşımalı, ayrıca hakim süreye uyulmamanın sonuçlarını açıkça anlatmalı, tarafları uyarmalıdır. Öte yandan, kesin süre tarafların yanında hakimi de bağlayacağından uyulmaması halinde gereği hakim tarafından hemen yerine getirilmelidir. Savunma hakkı Anayasa’nın 36. maddesi ile güvence altına alınmıştır. Buna göre herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı merciileri önünde iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Adil yargılanma hakkı hak arama özgürlüğünün uygulamaya yönelik uzantısı niteliğindedir.( bkz. Yargıtay15.H.D.’nin 05.11.2020 tarih, 2020/1910 Esas, 2020/2920 Karar sayılı kararı,Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 17.06.2013 tarih, 2012/4512 Esas, 2013/3907 karar sayılı kararı)
Kesin süreye ilişkin ara kararın açık bir şekilde yazılması, kararın ilgilisi tarafından anlaşılabilir olması gerekmektedir.. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 17.06.2013 tarih, 2012/4512 Esas, 2013/3907 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere “…Taraf, verilen kararın kapsamı ve sonuçları hakkında tereddüde düşürülmemelidir.”
Somut olayda, mahtemece 04.04.2018 tarihli oturumda, 11 nolu ara kararda, davacı vekiline gider avansı yatırılması için kesin süre verildiği anlaşılmakta ise de; verilen bu sürenin belirtilen ilke ve esaslara uygun olmadığı anlaşılmaktadır. Bilirkişi incelemesi için eksik gider avansının tamamlanması konusunda davacı tarafa önce dördüncü paragrafta yazılı olduğu şekilde iki haftalık normal süre verilmiş, aynı ara kararının beşinci paragrafında ise iki haftalık kesin süre verildiği yazılarak taraf tereddüte düşürülmüştür. Kaldı ki, ara kararda eksik gider avansı kalem kalem de açıklanmamıştır. Bu nedenle, usul ve yasaya uygun olarak verilmemiş bir kesin mehil sonucunda davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Verilen kesin sürenin usul ve yasaya uygun olmaması nedeniyle hukuki sonuç doğurmayacağından, Mahkemece yapılacak iş; davacı tarafa yukarıda belirtilen ilke ve esaslara uygun şekilde yeniden süre verilerek, toplanan delillerin değerlendirilmesi ve sonucuna uygun bir karar vermekten ibarettir.
Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-…. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/10/2018 tarih, … Esas, … Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE …” şeklinde verilen kesin nitelikteki kararı üzerine davanın yeniden görülmek üzere dosyanın mahkememize geldiği ve sıradaki esasına kaydının yapıldığı anlaşılmıştır.
İSTİNAF KALDIRMA KARARI SONRASI YAPILAN YARGILAMADA:
Mahkememizce İstinaf kaldırma kararı sonrası tensip zaptı düzenlenerek, yeni duruşma gün ve saati ile birlikte taraflara tebliğ edilmiş ve mahkememizin 17/05/2021 tarihli celsesinin 2 nolu ara kararı ile; “Davacı ve davalı yana 2015 yılına ilişkin ticari defter ve kayıtları sunmak veya mahallinde inceleme talep edecek iseler bulundukları yeri bildirmek üzere iki haftalık kesin süre verilmesine, verilen kesin sürede ticari defter ve kayıtlar sunulmaz veya mahalinde inceleme talep edilip bulundukları yer bildirilmezse bu delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacaklarının ve mevcut delil durumuna göre karar verileceğinin ihtarına -taraflara yapılacak ihtarın duruşma zaptının tebliğinden itibaren yapılmış sayılmasına”, 3 nolu ara kararı ile; “Davacı ve davalı yanın bağlı bulundukları vergi dairelerine 2015 yılına ilişkin BA ve BS formalarının celbi için müzekkere yazılmasına” ve 4 nolu ara kararı ile de; “2 ve 3 nolu ara karar gerekleri yerine geldiğinde ve talep halinde dosyanın resen seçilen SMM …’e tevdii ile iddia ve savunmaları, toplanan deliller, ticari defter ve kayıtlar ile celp olunan BA ve BS formaları ile icra dosyası kapsamı hep birlikte değerlendirilmek suretiyle davacı yanın davalı yandan icra takip dosyası sapsamında alacaklı olup olmadığı ve alacaklıysa miktarının ne olduğu konusunda rapor alınmasına” karar verildiği, davacı yanca müvekkiline ait ticari defter ve kayıtların bulunduğu mahal adresinin bildirildiği, davalı yan ise yapılan tebligata rağmen ticari defter ve kayıtları ibraz etmediği gibi mahal adresi de bildirmediği, davacı yanca mahal adresi bildirilen defter ve kayıtlar ile tüm dosya kapsamı üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırıldığı ve bilirkişi tarafından 25/10/2021 tarihli rapor tanzim edilerek mahkememize ibraz edildiği, raporun incelenmesinde özetle de; “…Dava konusunun; davacının, davalı ile olan uyuşmazlığının, taraflar arasında fatura alacağının tahsili amacı ile yürüttüğü takibe yapılan itirazın iptali ve takibin devamı ile birlikte alacak miktarının %20’sinden aşağı olmamak kaydıyla icra inkar tazminatı talebinden ibaret olduğu, Davacı; defterlerini 6102 sayılı TTK.m.64/3, VUK. M.182 uyarınca tutulması zorunlu olan 2015 yılına ait Yevmiye, Defter-i Kebir ve Envanter defterlerinin açılış tasdiklerinin yasal süresi içerisinde yaptırılmış olduğu, 2015 yılına ait Yevmiye Defterlerinin kapanış tasdikinin yasal süresi içerisinde yapılmış olduğu, bu itibarla HMK 222 md. ve 6102 sayılı TTK 64/3 madde gereğinde mevcut haliyle davacının 2015 yılı ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğu, davalı … Gıda ve İnşaat San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin 2015 yılı ticari defter, kayıt ve belgelerini yerinde inceleme talebinde bulunmadığından davalının mali inceleme işleminin yapılamadığı, dosya kapsamında taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadığı, taraflar arasındaki ilişkinin açık hesap ilişkisi olduğu, davalı tarafça davacı aleyhine kayıtlanan icra takip dosyasında incelemeye ve dosyaya herhangi bir kanıtlayıcı bilgi ve belgenin sunulmadığı, davacının davalıya düzenlemiş olduğu faturanın KDV hariç 4.800,00 TL tutarında olduğu iş bu nedenle ilgili faturanın BA/BS bildirimine konu olmadığı, Davacının ticari defterlerine göre; takip tarihi itibari ile davacının davalıdan 5.664,00 TL alacaklı olduğu yönünde bakiyesinin bulunduğu, sevk irsaliyesinde soyadı mevcut olmayan Süleyman isimli kişinin davalı tarafın çalışanlarından biri ve/veya yetkilisinin olup olmadığı hususu konusunda; takdiri tamamen sayın Mahkemeye ait olmak üzere T.C, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı, İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü, … Sosyal Güvenlik Merkezine müzekkere yazılarak 2015/01 hesap dönemine ilişkin Aylık Prim Hizmet Belgelerinin dosya münderecatına eklenmesi gerektiği…” şeklinde tespit yapmıştır.
Bilirkişi raporunun denetlenmesinde de, hukuki yorum ve nitelendirmeleri mahkememize ait olmak üzere, yapılan mali tespitler bakımından dosya kapsamına uygun ve ayrıntılı olduğu anlaşılmıştır.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde de;
Mahkememizce görülüp karara bağlanan davanın, taraflar arasındaki ticari ilişkiye istinaden düzenlenen fatura alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali ile takibin devamı ve icra inkar tazminatı istemlerine ilişkin olduğu, bu bağlamda tüm delillerin toplandığı, davacı tarafça …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı sayılı icra dosyası üzerinden davalı borçlu aleyhine 5.664,00 TL alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalıya tebliğinin üzerine davalın süresinde asıl alacağa, faize ve tüm ferilerine itiraz ettiği, alacaklı vekilinin yasal süresi içerisinde itirazın iptaline ve davalı aleyhine icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava ettiği, mahkememizce BAM kaldırma kararı sonrası yapılan 17/05/2021 tarihli celsede, davacı ve davalı yana 2015 yılına ilişkin ticari defter ve kayıtları sunmak veya mahallinde inceleme talep edecek iseler bulundukları yeri bildirmek üzere iki haftalık kesin süre verilmesine, verilen kesin sürede ticari defter ve kayıtlar sunulmaz veya mahalinde inceleme talep edilip bulundukları yer bildirilmezse bu delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacaklarının ve mevcut delil durumuna göre karar verileceğinin ihtarına karar verildiği, davacı yanca verilen kesin sürede ticari defter ve kayıtların bulunduğu mahal adresinin bildirildiği, ancak davalı yanca yapılan tebligata rağmen ticari defter ve kayıtlar ibraz edilmediği gibi mahal adresinin de bildirmediği, davacı yanca mahal adresi bildirilen defter ve kayıtlar ile tüm dosya kapsamı üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırıldığı ve rapor alındığı, alınan rapor sonucu ve bilirkişi tarafından 25/10/2021 tarihli rapor tanzim edilerek mahkememize ibraz edildiği, raporun incelenmesinde özetle de davacı yanın ilişik dönemi olan 2015 yılı Yevmiye, Defter-i Kebir ve Envanter defterlerinin 6102 sayılı TTK.m.64/3, VUK. M.182 uyarınca tutulması zorunlu olan açılış tasdiklerinin yasal süresi içerisinde yaptırılmış olduğu, 2015 yılına ait Yevmiye Defterlerinin kapanış tasdikinin yasal süresi içerisinde yapılmış olduğu, bu itibarla HMK 222 md. Ve 6102 sayılı TTK 64/3 madde gereğinde mevcut haliyle davacının 2015 yılı ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğu ve davacının, lehine delil vasfına haiz olan ticari defterlerine göre; takip tarihi itibari ile davalıdan 5.664,00 TL alacaklı olduğu, davalının ise gerek icra takip dosyasına ve gerek se mahkememiz dosyasına borcu olmadığına ilişikin herhangi bir kanıtlayıcı bilgi ve belge sunmadığı anlaşıldığından, davanın kabulüne ve ayrıca takip konusu alacak likit olduğundan, itirazın iptaline karar verilen alacağın %20’si oranında hesaplanan icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KABULÜ İle;
1-Davalı- Borçlunun, …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına ilişkin itirazının İPTALİ ile; takibin takip talebindeki şartlar ile AYNEN DEVAMINA,
2-Hükmolunan alacağın (5.664,00 TL) %20’si oranında hesaplanan 1.132,80 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
3-Alınması gerekli 386,90.-TL karar ve ilam harcından 68,41-TL peşin yatırılan harcın mahsubu ile geriye kalan 318,49-TL eksik harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR YAZILMASINA,
-Davacı tarafça ilk dava açılırken yatırılan 68,41 TL harç parasının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Davacı tarafça başlangıçta yapılan 31,40-TL başvuru harcına ilişkin yargılama gideri ile yargılama aşamasında yapılan, 700,00 TL bilirkişi ücreti, 341,50 TL posta masrafı olmak üzere toplam: 1.072,90 TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı yan davada kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla; karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 5.100,00-TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak, davacıya VERİLMESİNE,
6-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince, davacı ve davalı tarafından yatırılan ve bakiye kalan gider avansının, kararın kesinleşmesi sonrası yatıran tarafa İADESİNE,
7-Dosyamız arasında aslı yer alan …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasının karar kesinleştiğinde ilgili icra müdürlüğü’ne İADESİNE,
8-Yine dosyamız arasında aslı yer alan ve … Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesi gerekirken sehven dosyamıza gönderildiği anlaşılan …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasının ilgili icra müdürlüğü’ne İVEDİ OLARAK İADESİNE,
9-HMK Yönetmeliğinin 58/1. maddesi gereğince taraflardan birinin talebi üzerine kararın ve hükmün taraflara tebliğe ÇIKARTILMASINA,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı davalı yanın yokluğunda HMK’nun 341/1 vd. maddeleri uyarınca; gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliyesi Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 23.05.2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır