Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/519 E. 2022/269 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/519 Esas
KARAR NO :2022/269

DAVA:İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ:22/10/2015
KARAR TARİHİ:21/04/2022

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan İtirazın İptali davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı arasında ticari ilişki nedeniyle 01.02.2011 tarihli sözleşme imzalandığını, muhtelif oto hurda parçaları satıldığını, faturaların düzenlendiğini, oluşan bakiye borcun ödenmemesi üzerine bakiye 18.5000.-TL’nin tahsili için giriştikleri icra takibine borçlu – davalının haksız yere itiraz ettiğini, müvekkilinin borcun teminatı olarak aldığı bonolar karşılığında bonoları teslim aldığına dair makbuzlar düzenlediğini, iş bankası vasıtası ile yapılan ödemelerde ihtilaf olmadığını, senet teslimine ilişkin düzenlenen makbuzları davalının sözde tahsilat makbuzu gibi gösterdiğini, sözde ödeme makbuzunda yazılı 27.07.2012 tarihinin aynı zamanda tüm senetlerin düzenlenme tarihi ile aynı olduğunu, makbuzların yalnızca senet teslimine ilişkin olduğunu, tahsilat olmadığını, makbuz asıllarının ibraz edilmesi gerektiğini, itirazın iptali ile takibin devamına, davalının %20’den aşağı olmamak üzere inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A /
Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının bakiye alacağının olmadığını, müvekkilinin borca karşılık bir kısım ödemelerden sonra mutabık kalınan miktar için birkısım bonolar verdiğini, bonoları ödediğini ve borcu kalmadığını, bono teslimine ilişkin tahsilat makbuzu adı altında belge düzenlenip borçluya teslim edilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu gibi durumlarda çek senet teslim belgesi düzenlenebileceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
G E R E K Ç E /
Tarafların Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu uyarınca hasrettikleri delilleri toplanmıştır.
Ön inceleme duruşması yapılarak tarafların iddia ve savunmaları, uyuşmazlık konusu, tarafların üzerinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, dava şartlarının bulunup bulunmadığı, ilk itiraz olup olmadığı, tarafların sulh olup olamayacakları ortaya konulmuş ve yargılama ön inceleme duruşmasında tarafların da onay verdikleri uyuşmazlık nitelendirmesi ile sonuçlandırılmıştır.
Taraflar arasında ticari ilişki bulunduğu hususu tartışmasız olup açık hesap şeklinde devam eden ilişki ile ilgili olarak davacı davalıdan cari hesap bakiyesini talep etmektedir.
Davacının ticari kayıtlarına göre; kendi defterlerinde 17.900,00 TL alacaklı olduğu anlaşılmaktadır.
Davalı yan ise alacaklarına karşılık düzenlenen senetlerin bulunduğunu, bu senetlerin de ödendiğini bunun makbuzlardan ve banka havale dekontlarından kanıtlandığını savunmaktadır.
Bankadan gelen hesap dökümlerine göre davalının davacıya yaptığı 42.720,00 TL ödemenin , 14.570,00 TL kısmının davacı yanca kayıtlarına alınmadığı anlaşılmıştır.
Davacı dava açılrken inkar etmediği tahsilat makbuzlarının aslında senet teslimine ilişkin olduğunu beyan ederek dava açmış ancak sonradan bu makbuzların da gerçeği yansıtmadığını iddia etmiştir. Dava açarken bu makbuzlara kendisin de dayanmış olmakla artık imza ile ilgili olarak sonradan ortaya atılan iddiaları dinlenmemiştir. Bu makbuz içeriklerine göre davalı yan nakit ve banka havalesi ile yapılan ödemelerle davacıya borçlu değil alacaklı durumdadır.
Bu nedenle davacının davasının yerinde görülmeyerek reddine karar vermek gerekmiştir.
Bizzat düzenlediği makbuzlar ve ayrıca banka hvalesi ile gelen ancak kayda alınmayan ödemeler nedeni ile alacaklı olmadığını bildiği halde takip yapması kötüniyet olarak değerlendirilmiş ve davalı yararına kötüneyet tazminatına da hükmedilmiştir.
Mahkememizce verilen 13.02.2017 tarihli 2015/1026 Esas 2017/50 Karar sayılı karar, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesinin 24.06.2021 tarihli 2020/332 Esas 2021/780 Karar sayılı kararı ile; ” … “Taraflar arasında 01/02/2011 tarihinde, “Ömrünü tamamlamış araçların kontrolü” faaliyetlerine ilişkin sözleşme düzenlendiği, 1 yıl süreli olduğu, sözleşme bitiminden 1 ay önce bildirilmediği taktirde 6. maddedeki fiyat hariç aynı şartlarla birer yıllık dönemler halinde yenilenmiş sayılacağı, sözleşmenin 6. maddesinde iadeci Eko Sistem’in sözleşmenin başlama tarihinden itibaren takip eden ayın 1. ve 10. günleri arasında her ay bir önceki ayın dosya adedi için peşin olarak kendisine yazılımla bildirilen dosya başına 7,50 TL ödeyeceği, 5.4 maddesinde sözleşmeden doğacak ihtilaflarda İstanbul İcra Daireleri ve Mahkemelerinin yetkili olduğunun, 9.11 maddesinde sözleşmeden doğacak ihtilaflarda Şişli İcra Daireleri ve Mahkemelerinin yetkili olduğunun kararlaştırıldığı, tespit edilmiştir.
Davacı şirket tarafından İstanbul 36. İcra Müdürlüğü’nün 2015/24347 takip sayılı dosyasında faturalardan doğan cari hesap bakiyesi 18.500,00 TL asıl alacak ve 4.860,82 TL işlemiş faiz yönünden 01/09/2015 tarihinde ilamsız takip başlatıldığı, ödeme emrinin 16/09/2015 tarihinde tebliği üzerine, borçlunun 17/09/2015 tarihinde icra dairesinin yetkisine ve borca itirazı ile takibin durduğu, 22/10/2015 tarihinde açılan davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içinde kaldığı tespit edilmiştir.
Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi ile; davacı tarafın 2011-2012-2013 yılı defterlerinin HMK 222. maddesi uyarınca lehine delil niteliğinin bulunduğu, 2014 yılı yevmiye defterinin kapanış tasdiki olmadığından lehine delil niteliğinin bulunmadığı, 31/12/2104 tarihi itibariyle davacı ticari defterlerine göre davalıdan 128 şüpheli alacak hesabında 17.900,00 TL alacaklı olduğu, 40.000,00 TL tutarında davalıdan alınan ve portföyünde bulunan senetlerin 326 alınan depozito ve teminatlar hesabında tutulduğu, davalı tarafından davacıya verilen 27/07/2012 tanzim 29/08/2012, 29/09/2012, 29/10/2012, 29/11/2012, 29/12/2012 ve 29/01/2013 vade tarihli 6.000,00’er TL tutarlı, 28/02/2013 vade tarihli 4.000,00 TL tutarlı toplam 40.000,00 TL tutarlı senetlerin ve 27/07/2012 tarihli ödeme makbuzlarının davacı defterlerinde kaydının olmadığı,
Davalı tarafından sunulan ödeme belgelerinin 42.720,00 TL olduğu, İş Bankası EFT işlemleri listesinde; 28.150,00 TL ödemenin olduğu, 14.570,00 TL’nın kayıtlı olmadığı, 29/08/2012, 29/09/2012, 29/10/2012, 29/11/2012, 29/12/2012 ve 29/01/2013 vade tarihli 6.000,00’er TL tutarlı, 28/02/2013 vade tarihli 4.000,00 TL tutarlı bonolara 27/07/2012 tarihli makbuzlar ile ödeme yapıldığı ve ödeme makbuzlarında tahsilatın nakden yapıldığının belirtildiği, şirket kaşesi ve yetkilisinin imzasının olduğu, ödeme makbuzlarının davacı defterlerinde kaydının olmadığı,12/09/2012 tarih ve 1397 yevmiye numaralı muhasebe kaydında 40.000,00 TL tutarında depozito ve teminat karşılığı senet girişinin görüldüğü ancak kaydın dayanağı olan senetlerin davalı tarafça sunulan senetler olduğu konusunda tespit yapılamadığı, takipten önce davalının temerrüde düşürüldüğüne ilişkin belge bulunmadığından, takip tarihi ile temerrüt oluşacağından işlemiş faizin bulunmadığı tespit edilmiştir.
Dosya içerisinde mevcut davalı tarafından sunulan banka dekont fotokopilerinin incelenmesinden, davalının 08/06/2012 tarihi ile 04/07/2103 tarihleri arasında davacı tarafa banka aracılığı ile toplam: 42.170,00 TL, İş Bankası’ndan gönderilen 06/05/2016 tarihli yazı cevabı ekindeki hesap dökümünden toplam: 28.150,00 TL ödeme yaptığı tespit edilmiştir.
1-Ödeme makbuzlarına konu senetlerin 27/07/2012 tanzim ve 29/08/2012, 29/09/2012, 29/10/2012, 29/11/2012, 29/12/2012 ve 29/01/2013 vade tarihli 6.000,00’er TL tutarlı, 28/02/2013 vade tarihli 4.000,00 TL tutarlı oldukları, davalı tarafça sunulan ödeme makbuz fotokopilerinde ki tarihlerin de senetlerin tanzim tarihi olan 27/07/2012 olduğu, makbuz fotokopilerinin incelenmesinden tespit edilmiştir. Davalı tarafça ödeme makbuz asıllarının dosyaya sunulmadığı, mahkemece asıllarının sunulmasının istenmediği tespit edildiğinden, davacı vekilinin; makbuz asılları istenerek, geçerlilik ve sıhhatinin kontrol edilmediğine ilişkin istinaf sebebinin kabulü gerekmiştir.
Bilirkişi raporunda, “ödeme makbuzu şeklinde sunulan fotokopi evrakların tahsilat olmadığına” ve “ödeme makbuzlarının senet teslimine ilişkin olduğunun, davacının ticari defter kayıtları ile de sabit olduğuna”, ilişkin tespiti bulunmadığından, dosyada mevcut tahsilat makbuzlarında müşteri kodu bölümünde ” senetlerin tarihleri yazılarak-senet ” , nakit ödeme bölümüne ” 6.000,00 TL” , tahsil edilen yekün bölümüne “6.000,00 TL’nın” rakam ve yazı ile yazıldığı, tahsil eden bölümünde ise davacı şirketin kaşe ve imzasının bulunduğu, davacı tarafça kaşe ve imzaya itiraz edilmediği, tespit edildiğinden, senet teslimine ilişkin olduğu iddiasının davacı tarafça aynı kuvvette belge ile kanıtlanması gerekip, bu yönde belge sunulmadığından, davacının tahsilat makbuzlarının senet teslimine ilişkin olduğu yönündeki istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmakla reddine karar verilmiştir.
2-Ödeme makbuzlarına konu senetlerin 27/07/2012 tanzim ve 29/08/2012, 29/09/2012, 29/10/2012, 29/11/2012, 29/12/2012 ve 29/01/2013 vade tarihli 6.000,00’er TL tutarlı, 28/02/2013 vade tarihli 4.000,00 TL tutarlı oldukları, davalı tarafça sunulan ödeme makbuzlarının tarihlerinin 27/07/2012 olduğu, aynı senetlere ilişkin davalı tarafça bilirkişi raporunda liste halinde gösterildiği üzere 08/06/2012 tarihinden, 04/07/2013 tarihine kadar ödeme yapıldığı dosya kapsamı ile sabittir. 2012 yılında makbuz ile nakden ödenen borç için daha sonraki tarihlerde banka aracılığı ile ödeme yapıldığına ilişkin dekont sunulması, davalı tarafın 27/07/2012 tarihli makbuzlarla ödendiğine ilişkin savunması ile çelişki oluşturduğundan bu yöne ilişkin istinaf sebebinin kabulü gerekmiştir.
3-Davalının cevap dilekçesinde kendi ticari defterlerine dayanmadığı, davacı tarafça da davalının ticari defter ve kayıtlarına dayanılmadığından, davalı tarafın defter ve kayıtlarını incelemeye sunmamasında usulsüzlük olmadığı, bilirkişi tarafından “ödeme makbuzlarının senet teslimine ilişkin olduğu kabul edildiğinde davacının ticari defterlerinde davalıdan 17.900,00 TL alacaklı göründüğü” – “ödeme makbuzlarının senet teslimine ilişkin olduğu kabul edilmediğinde davacının ticari defterlerine göre davalıdan alacağının bulunmadığı, davalının 22.100,00 TL alacaklı olduğu” tespiti yapılarak, makbuzların ödeme olarak kabul veya reddine göre davanın sonunda verilecek karar mahkemenin takdirine bırakıldığından, 31/12/2014 tarihi itibariyle davacı defterlerine göre 17.900,00 TL alacak tespit edilmiş ise de, davacının 2014 yılı yevmiye defterinin usulüne uygun kapanışı yapılmadığından, TTK 64/3 ve HMK 222.maddesine göre lehine delil niteliği bulunmadığından, sadece defterlerinde tespit edilmesi davanın kabulü için yeterli olmadığından, davacı vekilinin bilirkişi raporu ile fatura cari hesap alacaklısı olan müvekkilinin borçlu olduğunun kabulünün hayatın olağan akışına aykırı olduğu, ödemeye ilişkin ticari defter kayıtlar sunulmadığından davanın reddine karar verilemeyeceğine ilişkin istinaf sebebinin yerinde olmadığından reddi gerekmiştir.
4-Bilirkişi tarafından davacı defterlerine göre, 17.900,00 TL alacağın varlığının tespit edilmiş olması, ödeme makbuzlarının senet tanzim tarihi ile aynı tarihli olması ve asıllarının ibraz edilmemesi, davacı tarafça tahsilat makbuzlarının senet teslimine ilişkin olduğunun iddia edilmesi nazara alındığında, takip konusu alacağın varlığı ve miktarı yargılamayı gerektirip, likit olmadığından, İİK 67. maddesi uyarınca likit alacak mevcut olduğunda ve davacı tarafın takibi kötü niyetle başlattığı sabit olduğunda borçlu lehine kötü niyet tazminatına hükmedileceğinden, davacı vekilinin kötüniyet tazminatına ilişkin istinaf sebebi yerinde olduğundan, kabulüne karar verilmiştir.
Bilirkişi raporunda; 12/09/2012 tarih ve 1397 yevmiye numaralı muhasebe kaydında 40.000,00 TL tutarında depozito ve teminat karşılığı senet girişinin görüldüğü, ancak, kaydın dayanağı olan senetlerin davalı tarafça sunulan senetler olduğu konusunda tespit yapılamadığını, belirtmiş ise de, davacı vekilinin dava dilekçesinde, davalı vekilinin cevap dilekçesinde aynı tanzim ve vade tarihli senetler düzenlendiğini beyan etmeleri karşısında, taraflar arasındaki cari hesap ilişkisi sebebiyle davaya ve tahsilat makbuzlarına konu senetlerin düzenlendiği sabit olmuştur.
Davacı vekili bilirkişi raporuna beyanlarını içeren 20/12/2016 tarihli dilekçesinde, “Önceki beyanlarımızda da açıkça belirttiğimiz üzere davalının banka vasıtası ile yaptığı ödemelerde bir ihtilaf yoktur” beyanı ile banka aracılığı ile yapılan ödemeleri kabul etmiştir. Davacı tarafın dosyaya sunduğu banka dekontları ile İş Bankası’ndan gelen yazı cevabındaki ödeme miktarı birbirine aykırı olup, mahkemece aykırılığın giderilmediği tespit edilmiştir.
Ödeme makbuz tarihi itibariyle ödenmiş olan borç için, daha sonraki tarihleri taşıyan bonoların düzenlenmesi ve aynı senetler için değişik tarihlerde yapılmış ödemeler mevcut olması hayatın olağan akışına aykırıdır. Davacı tarafın 2011-2012-2013 yılı defterlerinin 6100 Sayılı HMK’nun 222. maddesi uyarınca lehine delil niteliğinin bulunduğu, ödeme makbuzlarının 2012 yılına ait olduğu tespit edilmiştir. Bilirkişi tarafından ödeme makbuzlarının davacı defterlerinde kayıtlı olmadığının tespit edilmesi, davacı şirket tarafından verildiği iddia edilen makbuzlar ile 2012 yılında ödendiği iddia edilen borç için 2012 ve 2013 yılında banka havalesi ile ödemeye devam edilmesi, sunulan banka dekontları ile İş Bankası’ndan gelen yazı cevabının birbirini teyit etmemesi birlikte değerlendirildiğinde, davalı taraftan çelişkiyi giderir açıklama yapması da istenerek, makbuzların davacı tarafın iddia ettiği gibi senet teslimine ilişkin olup olmadığının diğer deliller ile değerlendirilmesi gerekip, mahkemece; “Davacının dava açılırken inkar etmediği tahsilat makbuzlarının, aslında senet teslimine ilişkin olduğunu beyan ederek dava açtığı, ancak sonradan bu makbuzların gerçeği yansıtmadığını iddia ettiği, dava açarken bu makbuzlara kendisi de dayanmış olmakla artık imza ile ilgili sonradan ortaya attığı iddialarının dinlenmediği”ne ilişkin gerekçesi yerinde olmadığından ” gerekçesiyle kaldırılmasına karar verilmiştir.
İstinaf kaldırma kararı doğrultusunda tensip tutanağı hazırlanmış , duruşma günü verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Davacı vekili tarafından 14/03/2022 tarihinde Uyap üzerinden sunulan dilekçe ile, davadan feragat ettiklerini bildirilerek, davada feragatleri doğrultusunda karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili tarafından 14/03/2022 tarihinde uyap üzerinden sunulan dilekçe ile, davacı taraf ile anlaşmaya varıldığını, anlaşma uyarınca vekalet ücreti ve yargılama gideri talepleri olmadığına dair beyan dilekçesi sunulmuştur.
Davalı vekili tarafından 08/04/2022 tarihinde uyap üzerinden sunulan dilekçe ile, davacı tarafın feragatini kabul ettiklerini tekrar ettiklerini, davacı taraftan kötü niyet tazminat talepleri olmadığını bildirmiştir.
Davayı sona erdiren davacı işlemlerinden olan davadan feragatin, 6100 sayılı HMK’nun 307, 309 ve 311 maddeleri gereğince maddi anlamda kesin hükmün sonuçlarını doğurması, davacı vekilinin davacı adına ibraz ettiği vekaletnamede davadan feragat yetkisinin bulunması, davanın da tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği bir uyuşmazlığa ilişkin olması nedeniyle davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Tüm bu nedenler ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın feragat nedeniyle reddine,
2-Davalı yanca kötü niyet tazminatı talepleri olmadığı bildirildiğinden, bu hususta hüküm tesisine yer olmadığına,
3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70-TL harcın, davacı tarafından peşin yatırılan 282,15-TL’den mahsubu ile fazladan yatan 211,45-TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı yana iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı yanca vekalet ücreti ve yargılama gideri talepleri olmadığından bu hususta hüküm tesisine yer olmadığına,
6-HMK 120. maddesi gereğince taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde re’ sen yatıran yana iadesine,
Dair, tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 21/04/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır